İBRAHİM PAŞA (Damat)
(1660?, Muskam [bugün Nevşehir] - 30 Eylül 1730, istanbul) Osmanlı sadrazamı (9 Mayıs 1718 - 29 Eylül 1730).
Lale Devri'nin öncüsü olan ibrahim Pa-
şa, III. Ahmed'in kızı Fatma Sultanla evli olduğundan "damad-ı şehriyari" sanını taşımaktaydı.
izdin voyvodası, sipahi Ali Ağa'nın oğludur. Memleketinde iyi bir eğitim aldığı sanılmaktadır. 1690'a doğru İstanbul'a geldi ve Topkapı Sarayı'nda Matbah-ı Amire helvacılar sınıfına katıldı. Buradan Baltacılar Ocağı'na geçti. 1703'te darüssa-ade ağası yazıcısı oldu. 1715-17l6'da Avusturya ve Venedik ile barış ortamının sağlanmasında rol oynadı. 17l6'da vezirlikle rikâb kaymakamlığına atandı. Şehit Ali Pa-şa'dan dul kalan Fatma Sultanla evlendi. Avusturya ile ateşkes imzalandıktan sonra, Sofya'da 9 Mayıs 1718'de sadrazamlığa getirildi. Pasarofça Antlaşması'mn imzalanmasının ardından istanbul'a döndü.
Başkentteki ilk başanlı icraatı yoklama ve sayımlar yaptırması oldu. Bununla, asker ulufelerinden ve gereksiz kadro aylıklarından önemli bir tasarruf sağladı. İstanbul'un imarı işine öncelik verdi. 100 yıldan fazla bir süredir bakımsız kalan yangın alanları giderek genişlemiş istanbul'u bir kent bütünlüğünde gören İbrahim Paşa, yüzyılın modasına uyarak geniş park, bahçe düzenlemelerine, bunları renklendiren yeni tarz köşk ve kasır yapımlarına önem verdi. Varlıklıları, başta padişah olmak üzere imar işine heveslendirdi. Kısa zamanda İstanbul'da genel bir restorasyon gerçekleşti. Mahalleler küçük mescitler, mektep ve çeşmelerle şenlen-dirilirken kentin eski, bakımsız semtleri, unutulmuş eğlence yerleri de canlandırıldı. Mesireler için geniş ölçekli imar projeleri hazırlandı.
Paris'ten getirtilen park ve bahçe planlan, Kâğıthane bölgesinde uygulandı, ibrahim Paşa, Kâğıthane'yi istanbul'un Ver-sailles'ı yapmayı tasarladığı gibi, Fontai-nebleau'ya eşdeğerde de Sa'dâbâd'ı düşünmüştü. Eyüp-Karaağaç kıyı kesimi yüksek kamu görevlilerinin yalı inşaatlarına ayrıldı. Boğaziçi'nde ise Beşiktaş Rumelihisarı, Üsküdar-Çubuklu kıyıları imara a-çıldı. Buralarda İstanbul'un yeni ve özenli sayfiye semtleri gelişti. Sa'dâbâd, Ne-şatâbâd, Çırağan, Hümayunâbâd, Feyzâ-bâd, Emnâbâd, köşk, yalı ve sarayları kış ve yaz mevsimlerine göre eğlencelere a-çıldı. Buna koşut olarak istanbul halkı da sayfiye yaşamına ve mesire geleneklerine teşvik edildi. Bu yaklaşım, tüketim ekonomisini ve sanat ağırlıklı sanayileşmeyi de canlandırdı (bak. Lale Devri).
İbrahim Paşa, suriçi İstanbul'un son o-larak 1719 yangını ile viraneleşen semtlerinin imarını ve iskânını koşullara bağladı. Depremlerde yer yer yıkılmış bulunan surları onarttı. Halk çiçek ve bahçe kültürüne özendirilirken çiçekçilik(-+) başlıba-şına bir geçim kaynağı oldu. Anıt çeşmeler geleneğinin başlatılmasında, ilk devlet matbaasının, itfaiye örgütünün kurulmasında da öncülüğü ibrahim Paşa yaptı. Fakat kent halkı, bunlardan çok, ibrahim Paşa'nın, saray çevresinin ve yüksek zümrenin lüks yaşamıyla ilgileniyordu. Çırağan eğlencelerinin(->), helva sohbetleri-nin(-0 dedikoduları her çevrede konuşul-
maktaydı. Sağlanabilen refahtan belli bir kesim yararlanmakta, tutumlu ve kapalı yaşamı bırakmaya başlayan halk giderek yoksullaşmaktaydı. Bağnaz zümre ise alışık olmadıkları yeni yaşam biçimini yadırgamakta, "din elden gidiyor" demekteydiler.
Iranla ortaya çıkan savaş durumu, Rusya ile ilişkilerin bozulması gibi nedenler de eklenince 28 Eylül 1730'da Patrona Halil Ayaklanması(->) patlak verdi. Ayaklanmanın baş hedefi olan ibrahim Paşa için kurtulma şansı yoktu. Ayaklanmanın ilk günü Hatice Sultan Sarayı'ndaki toplantıyı kesip istanbul'a gelen ibrahim Paşa, 29 Eylül'de sadrazamlıktan azledildi. O geceyi Topkapı Sarayı'nda Kapıarası'nda geçirdi. Bağnaz ulemanın verdiği fetva ile mal bildiriminde bulunduktan sonra boğuldu. Ayaklanmacılara verilen cesedi İstanbul sokaklarında hakaretlerle sürüklendi. Gece karanlığında birkaç dostu, cesedinin parçalarını toplayıp Şehzadebaşı'ndaki küçük külliyesinin bahçesine gömdüler. Onun, Süleymaniye semtinde Şemseddin Çelebi Türbesi karşısındaki bir evin bahçesine gömüldüğü de ileri sürülmüştür. Külliyenin bahçesindeki hazirede duvara dayalı ikinci mezar taşının da söz konusu Hibetullah Hanım Bahçesi'nden buraya getirildiği sanılmaktadır. Her iki mezar taşında da aynı kitabe okunur. Olasılıkla parçalanan vücudunun bir kısmı Şehzade-başı'na, bir kısmı da Hibetullah Hanım Bahçesi'ne gömülmüş olmalıdır.
Sadrazamların bir görevi de İstanbul'u yönetmekti. Bu açıdan İbrahim Paşa bir örnektir. Kente onun kadar önem veren ve sorunlarına eğilen bir başka sadrazam gös-
Van Moor'un Damat ibrahim Paşa tiplemesi. Ferriol ve Le Hay, Recueil de cent estampes representant different nations du Levant, Paris, 1712 Galeri Alfa
ibrahim Paşa
Mektebi'nin ön
cephesinden
bir görünüm.
Kadir Aktay/
Onyx, 1994
terilmez. Ahmed Refik'in Hicri Onikinci Asırda istanbul Hayatı adlı kitabında yer alan belgelerde bunu kanıdayan pek çok hüküm vardır. Evlerin mimari tarzları, inşaatların kagir yapılması, surlara bitişik bina yaptırılmaması, Müslümanların Hıristi-yanlara taşınmaz satmamaları, kentin su gereksinimi, kiliseye dönüştürülen bir burcun, surların onarımı sırasında yıkılıp eski haline getirilmesi, Edirne taraflarından ve Anadolu'dan İstanbul'a göçlerin önlenmesi, Eminönü'ndeki yahudhanelerin yıkılıp yerlerinin kamulaştırılması, kentin yağ ve odun gereksinimi, işçi ve hamal ücreüeri, Haliç'teki kiremit imalathaneleri, Müslüman ve Hıristiyan evlerinin yükseklikleri, Mısır pirincinin Eminönü'nde sergilenerek pazarlanması, Tekfur Sarayı'nda açılan çini imalathanesi için İznik'ten ustalar getirtilmesi, köşk, saray, havuz, cetvel yapımı için Marmara Adası'ndan mermer şevki, kadınların sokak kıyafetleri, basmacı, ka-vukçu esnafının düzene sokulması, sınavdan geçmeyen tabiplerin muayenehane açmamaları vb kent yaşamını ve imarını doğrudan ilgilendiren çok sayıda hüküm, İbrahim Paşa'nın istanbul'a dönük hizmetlerine birer kanıttır.
Kişisel servetiyle Şehzadebaşı'nda bir külliye ve 82 vakıf dükkân; Hocapaşa'da daha küçük bir külliye ve hamam; Bahçe-kapı'da muallimhane, sebil ve çeşme; Boğaziçi'nde, Üsküdar'da mescitler; Kâğıthane'de Sa'dâbâd Camii; Ortaköy'de Çırağan Yalısı'nı yaptırmıştır. Doğduğu Muşkara Köyü'nü cami, medrese, mektep, kütüphane, hamam ve çeşme yaptırarak şenlendirmiş ve burası Nevşehir adıyla bir kent görünümü almıştır.
Hattat olan ibrahim Paşa, tarihe düşkünlüğüyle de tanınır, istanbul'daki aydınları ve ozanları korumuş, bilim ve çeviri kuralları oluşturarak birçok eseri Türk-çeye çevirtmiştir.
Bibi. Tarih-i Raşid, III, 261 vd, IV, 275 vd, V, 7 vd; ismail Asım Efendi, Tarih-i Küçükçelebi-zade, ist., 1282, s. 225 vd; Hadikatü'l-Vüze-ra, Zeyl, I, s. 29 vd; Ahmed Refik, Lale Devri, ist., 1331; (Altınay) Onikinci Asırda, 64-119; Kömürciyan, istanbul Tarihi, 64; M. Aktepe, "Nevşehirli ibrahim Paşa", lA, VIII, 234 vd; ay, Patrona isyanı, ist., 1958.
NECDET SAKAOĞLU
Dostları ilə paylaş: |