Oktay Ekinci,
1993
limanı Yeşilköy'de kurulmalıdır. Taksim, Harbiye, Beşiktaş noktalarının arasında kalan üçgen alan, büyük bir park olmalıdır. Eski yollar genişletilmeli, Marmara ve Haliç kıyılarına yol açılmalıdır. Taksim-Şiş-hane arasına iki ayrı yol yapılmalıdır. Ka-raköy-Eminönü,Unkapanı-Azapkapı,Eyüp-Sütlüce arasına köprü kurulmalıdır.
Elgötz'ün planı, uzun yıllara yayılarak da olsa önemli ölçüde gerçekleşmiştir. Buna karşılık o dönemlerde önerilen plan ilkelerinin bazılarının uygulamada olumsuz sonuçları da ortaya çıkmıştır. Nitekim Cumhuriyet döneminin bu ilk İstanbul şehir planına eleştiriler gelmiş, mimar-şehirci Burhan Arif, Elgötz'e eleştiri getirerek "İstanbul'un ancak Türk şehirci ve mimarları tarafından planlanması gerektiğini" ö-ne sürmüştür.
1935'te, Elgötz planının yetersizliği ö-ne sürülerek Alman şehirci Prof. Martin Wagner(->) İstanbul'a davet edildiyse de hazırladığı raporun yetersiz görülmesi ü-zerine 1938'de ülkesine geri dönmüştür. Oysa Wagner raporu ilk kez İstanbul'u geniş olarak çevresiyle birlikte ele almakta ve çevresel ilişkileri irdelemekte idi. Plan bölgesel nüfus artışının, ekonominin, tarımın ve ulaşımın ilişkilerini analiz ederek kentin art bölgesi ile birlikte ele alınmasını hedefliyordu. Ne yazık ki bu ra-. pordan hiç yararlamlmamıştır.
1936'da, İstanbul'un daha sonraki yıllarda gelişimine yön veren ve bazı ilkelerinin geçerliliğini hâlâ sürdürdüğü planın müellifi Prof. Henri Prost(->) İstanbul'a davet edilmiştir. Fransız şehircilik enstitüsü uzmanı olan Prost İstanbul Nâzım Plam'nı hazırlamış; 1939'da uygulamaya giren bu plandan sonra da İstanbul'da kalarak 1950' de Üsküdar ve Kadıköy'ün planlarını tamamlamıştır.
Prost, Alman Wagner gibi İstanbul'u genel gelişme perspektifi içinde değerlendirememiştir. İstanbul'un nüfus gelişmesinin 800.000 üst sınırında duracağını tahmin etmiştir. Oysa bu tahmin gerçekleşmemiş, 20. yy'ın sonlarına doğru kentin nüfusu 10.000.000 kişiye ulaşmıştır. Buna rağmen
İstanbul'un gelişmesini tarihsel yapısına zarar vermeden sağlama gayreti içinde kentin güzelleştirilmesinde ve korunmasında büyük çabaları olmuştur.
Prost planının bazı ilkeleri daha sonra yapılan planlarda da benimsendiğinden hâlâ geçerliliğini sürdürmektedir. Tarihi yarımadanın siluetini koruyabilmek için denizden 40 m yükseklikten geçen eğrinin üstünde kalan yerlerde en çok 3 katlı bina yapılabileceği hükmünün getirilmesi; tarihi yarımadanın karakteristik bölümü Sultanahmet çevrelerinin arkeolojik alan olarak korunması ve turizm işlevi ile geliştirilmesi; tarihi yarımadayı denizle buluşturan Sarayburnu'nun yük taşımacılığından arındırılması, depolardan temizlenmesi ve "l Numaralı Gülhane Parkı"nın o-luşturulmasi; Haliç ile Marmara arasındaki İstanbul kara surlarının 500 m genişliğinde yeşil bir bantla çevrelenmesi; Beyoğlu ve Galata çevrelerinin kentsel düzenlemelerle iyileştirilmesi; Taksim-Maçka-Dolma-bahçe üçgeni içinde kalan alanın "2 Numaralı Park" adı altında geniş bir kent parkı olarak düzenlenmesi bu ilkelerden bazılarıdır.
Prost planının en önemli kararı, kuşkusuz, İstanbul'un siluetini koruyabilmek için getirmiş olduğu, denizden 40 m yükseklikte ve daha yüksek alanlarda 9,5 m' yi geçmeyen en çok 3 katlı binalar yapılabileceği ilkesidir. Plan mevcut yapılar i-çinde bu kurala uymayanların fazla katlarının yıkımını bile karara bağlamış ve bu hükmü içeren istimlak yasasını yürürlüğe sokturmuştur. Yasanın ilk uygulaması Sü-leymaniye Camii'nin yanına yapılmış olan Botanik Enstitüsü'nün fazla gelen 3 katının yıkımı olmuştur. 40 m rakımının korunması ilkesi zaman zaman ihlal edilse bile tarihi siluet bugüne kadar bu ilke sayesinde korunabilmiştir.
Sarayburnu'nu da içeren "l Numaralı Gülhane Parkı" son yıllarda geçici binalarla belli bir ölçüde yapılaşmaya açılmış ve sahil yolu ile deniz ilişkisi koparılmış olmasına rağmen, korunabilmiş çok ender yeşil alanlardandır.
2 Numaralı Park ise 1950'li yılların ilk yarısında Hilton Oteli(->), daha sonra Taksim Belediye Gazinosu'nun yerine yapılan yüksek Sheraton Oteli ve Harbiye'deki Orduevi binalarının inşa edilmesi yüzünden Taksim-Maçka Gezi Yolu'nu kesintiye uğratmış ve yol aktivitesini yitirmiştir. 1984-1990 arasında da, son askeri yönetim döneminde çıkarılan Turizmi Teşvik Yasa-sı'nın korumasında, Dolmabahçe Sarayı'nm arka bahçesinde ve İnönü Stadyu-mu'nun arkasında yer almak üzere iki o-tel daha yükselmiştir. Parkın içine 1989-1994 arasında küçük binalar serpiştirilerek bunlara aktif işlevler verilmiştir. Tüm bu uygulamalar Prost planının amaçlarına ters düşmüş, 2 numaralı kent parkının karakterini zedelemiştir. Prost planının korumaya yönelik olumlu yönlerinin yanısı-ra, ulaşım ağı oluşturulmasında ve özellikle de sanayi bölgeleri seçiminde İstanbul'un gelişme ve büyüme potansiyelim kavrayamadığı ortaya çıkmaktadır. Haliç' in sanayiye açılması, "Altın Boynuz" unvanını yaşatabilen tarihsel Osmanlı kimliğinin yok olmasına yol açmış ve büyük bir kirlenme sorunu ortaya çıkarmıştır. Ayrıca Eyüp-Silahtar-Yedikule-Kazlıçeş-me-Zeytinburnu çevrelerinin ağır ve orta büyüklükteki sanayiye açılması, bu kesimin ciddi bir çevre kirlenmesine uğramasına ve köhneleşmesine yol açmıştır.
Prost planı 1950'li yıllarda yürürlüğe girmiştir. Ama aynı yıllar Türkiye'de demokrasiye ve çokpartili yaşama geçiş dönemidir. Yeni bir parti, Demokrat Parti iktidara gelmiştir. İstanbul'un gelişimine yeni boyutlar kazandırmak amacıyla, o dönemin yöneticileri, Prost planının yeniden değerlendirilmesi için bir komisyon oluşturmuşlardır. Kemal Ahmet Aru, Muhittin Güven, Behçet Unsal, Seyfi Arkan, Muk-bil Gökdoğan, Mehmed Ali Handan'ın da üyesi bulunduğu bu komisyon, planı sert biçimde eleştirmiştir. Eleştirilerde öne sürülen saptamalar, planın kent topografyasına uymadığı; ulaşım sorununu çözemediği; konut darboğazım aşamadığı; sosyoekonomik sorunlara çözüm getiremediği
Dostları ilə paylaş: |