248
249
gelen 100 dolayındaki profesör ve uzman önemli görevler üstlendiler. Diğer yandan bunların ve ailelerinin istanbul'a akını sonucu halk arasında "istanbul'da bir Alman üniversitesi açdıyormuş" söylentileri yayıldı. Cumhuriyet'in 10. yıldönümü, coşkulu tören ve şenliklerle kutlanırken, Alman profesörler de kentin her tarafında halkın ilgisini çekmekteydiler. Gelen yabancı bilim adamlarından bir bölümü, Türkiye'de istanbul için bir yenilik olan üniversitenin kuruluşunda görev alırlarken, diğerleri de istanbul'daki Yüksek Mühendis Mekte-bi'nde ve Güzel Sanatlar Akademisi'nde iş buldular. Daha önce Darülfünun'a verilmiş bulunan, Beyazıt'taki eski Harbiye Nezareti Bi-nası'nın büyük cümle kapışı üstüne "istanbul Üniversitesi" yazıldıktan sonra, 18 Kasım 1933'te Maarif Vekili Yusuf Hikmet'in (Bayur) açış konuşmasıyla üniversitenin 4 fakültesinde derslere başlandı. Tören sırasında yabancı profesörler, öğrencilere ve davetlilere tanıtıldı. Derslere başlanılmakla birlikte, tarihi bina içinde de üniversiteye elverişli bir ortamın oluşturulması için onarım ve tadilat çalışmaları sürüyordu. Ama, sabırsız Alman profesörler hazırlığı tamamlanmamış amfilerde derslerini vermekteydiler. 29 Mayıs 1934'te 2467 sayılı Üniversite Teşkilat Yasası çıktı. Bu yasa, fakültelerin statülerini, öğretim üyelerinin özlük haklarını belirliyordu. 11 Ekim 1934'te de istanbul Üniversitesi Talimatnamesi yürürlüğe girdi. Buna göre, üniversitenin yöneticisi rektör, aynı zamanda maarif vekilinin temsilcisi sayılmaktaydı. Rektörün başkanlığındaki, dekanlardan ve üniversite sekreterinden oluşan "üniversite divanı" en yetkili karar organı oldu. Fakültelerde de ayrı ayrı kurullar oluşturuldu. Yasa gereği öğretim üyelerinden bir bölümüne "ordinaryüs", bir bölümüne "profesör", bir bölümüne de "doçent" unvanları verildi, ilk rektör Neşet Ömer Irdelp, l sömestr kaldıktan sonra, ayrıldığı için yerine, istanbul Üniversitesi'ni uzun yıllar yönetecek olan Cemil Bilsel getirildi, istanbul Üniversitesi öğrencilerinin, üniversiteye bağlı Yabancı Diller Okulu'na devam etmeleri zorunluluğu da bu sırada konmuştur. 1936'da hukuk fakültesinden ayrılan bir enstitünün iktisat fakültesine dönüştürülmesi ile fakülte sayısı 5'e çıktı. 1943'e kadar ise, özellikle yabancı profesörlerin çalışmaları sonucu, tıp ve fen fakültelerinde 14'er, edebiyat fakültesinde 12, hukukta ise 5 enstitü kuruldu. Malche, raporunda istanbul Üniversitesi için 200 öğretim üyesini kapsayan bir kadro öngörmüştü. 1933-1934 öğretim yılında 27 Türk, 38 yabancı ordinaryüs profesör, 18 Türk, 4 yabancı profesör, 93 Türk doçent olmak üzere, 180 öğretim üyesi a-tanarak, bu kadroya yakın bir sayı sağlanmış bulunmaktaydı. Ayrıca, 142 de asistan vardı. Aynı öğretim yılında, edebiyat fakültesinde 289, fen fakültesinde 986, hukuk fakültesinde 1.278, tıpta da 884 öğrenci kayıtlıydı. Üniversitenin genel mevcudu 3.437 olup, bunun ancak yüzde 15'ini kız öğrenciler oluşturmaktaydı. istanbul Üniversitesi, daha önce Darül-fünun'un da hizmet vermiş olduğu binalara yerleştiğinden, istanbul'un en merkezi bir semti sayılan Beyazıt Meydanı çevresinde gelişme ortamı buldu. Eski Harbiye Nezareti'nin ana binası, köşkleri, kışlası, ahin üe Zeyneb Hanım Konağı(->) üniversiteye tahsis edilmişti. Fen fakültesinin bazı enstitüleri, Beyazıt'ta ve Yerebatan' daki başka binalara yerleşmişti. Edebiyat ve fen fakülteleri Zeyneb Hanım Konağı'n-daydı. Üniversitenin büyük konferans salonu ise, seraskerliğin eski at ahırından çevrilme bir mekândı. Diş Hekimliği ve Eczacılık okulları Beyazıt Meydanı'ndaki eski jandarma dairesine yerleşmişti. Kentteki başlıca sağlık kurumlarından Gureba, Çapa, Haseki, Cerrahpaşa, Şişli Etfal ve Bakırköy Akıl hastanelerinde de, tıp fakültesinin klinikleri açılmıştı. 1933-1934 öğretim yılını, politik gruplaşmalar yüzünden gerilimli geçiren istanbul Üniversitesi'nin durumu, Malche'in de istifası ile kritik bir noktaya geldi ve kapanması olasılığı doğdu. Ancak, bu yıllarda istanbul'un sorunları ile yakından ilgilenen ve bu eski başkenti bir bilim ve kültür merkezi konumunda gelişmeye açmayı hedefleyen Atatürk, konuya müdahale etti. ikinci bir sorun her yıl sayılan giderek artan mülteci profesörlerin fakülteler-deki etkin çalışmalarından kaynaklanıyordu. Bunlar, özellikle tıp ve fen fakültelerinde etkili durumdaydılar. Prof. Dr. Reimann, istanbul Üniversitesi'nin, otoriter Alman profesörlerinin güdümündeki konumunu ve bu sayede üniversitenin ulaştığı düzeyi yorumlarken "istanbul Üniversitesi kapsamı ve başarısı itibariyle mevcut Alman üniversitelerinin en iyisidir" diyor ve tıp fakültesini de dünyaya örnek gösteriyordu. Diş Hekimliği ve Eczacılık mektepleri de, 1933-1943 arasında yabancı profesörlerin çabalarıyla fen fakültesinden ayrılarak bağımsız birer yüksekokul kimliği kazandılar. 1945'e gelindiğinde, tıp fakültesinde 47, fen fakültesinde 29, edebiyat fakültesinde 25, hukuk fakültesinde de 10 olmak üzere, toplam 111 mülteci ve yabancı ordinaryüs profesör, profesör ve uzman vardı. Bunlardan ordinaryüs profesör ve profesörler "direktör" unvanı ile enstitüleri yönetiyorlardı. Bunların en ünlüleri, tıp fakültesinde Philipp Schwartz, Hans Win-terstein, Julius Hirsch, Hugo Braun, Wer-ner Lipschitz, Errch Frank, Rodolf Nissen, Wilhlem Liepmann, Igersheimer, Kari Hellmann, Alferd Kantorowicz; fen fakültesinde dünyaca ünlü Richard Edler von Mises; edebiyat fakültesinde yine uluslararası üne sahip, fizikçi ve filozof Hans Reichenbach, felsefe tarihçisi Ernst von Aster, Leo Spitzer, Erich Auerbach, Wil-helm Peters, Clemens Böseri, Fritz Kraus, Helmut Ritter, Kurt Bittel, Helmuth Th. Bossert, Rodolg Juchhoff; hukuk fakültesinde ise Andreas Z. Schwarz, Ernst Hirsch, Richard Honig, Kari Strupp; iktisat fakültesinde de Fritz Neumark, Gerhard Kessler, Alexander Rüstow, Wilhelm Röpke, Alfred Isaac'tır. Sözü edilenler, Almanya ve Avrupa üniversitelerinin bilimsel çalışma alanlarını ve metotlarını, ders, araştırma ve yayın tekniklerini, halka dönük faaliyetlerini, istanbul Üniversitesi'ne taşıdılar ve bu kurumun uluslararası saygınlık kazanmasında rol oynadılar. Ayrıca, asistan olarak yetiştirdikleri çok sayıda Türk bilim adamı ve öğretim üyesi de kendilerinden sonra üniversitenin ulaşmış olduğu düzeyi korumayı başardılar. Yabancı profesörlerin, istanbul Üniver-sitesi'nden ayrılmaları, II. Dünya Savaşı sonrasındadır. Ancak, 1955'e kadar üniversitede görevde kalanlar olmuştur.
1933'teki açılışta, yüksek öğretmen o-kulunun boşalttığı Zeyneb Hanım Konağı' na yerleşen fen fakültesi için, bu konağın bahçesine bir rasathane ve biyoloji enstitüsü de yapılmıştı. Diğer yandan aynı konağın üst katındaki, edebiyat fakültesinin l Mart 1942'de Dolmabahçe Sarayı Veliaht Dairesi'ne taşınmasından 2 saat sonra çıkan bir yangınla tarihi konak tüm eşyası ve arşivi ile yandı. Dönemin cumhurbaşkanı ismet inönü'nün direktifi ile konak arsası ile çevresindeki kamulaştırılan alana yeni fen ve edebiyat fakültelerinin inşası uzun yıllar devam etti. 1946'da ilk bölüm bitince, kentin muhtelif semtlerinde çalışma ortamları bulan fakülte ve enstitülerin bir bölümü buraya taşındı. Yeni binanın yapımı ve buna bağlı olarak taşınmalar 1951'e kadar sürdü.
1944'te Yüksek Mühendis Mektebi'nin de teknik üniversite olarak örgütlenmesi ile istanbul'daki üniversite sayısı 2'ye çıktı. 13 Haziran 1946'da ise 4936 sayılı yasa ile istanbul Üniversitesi bilimsel ve yönetsel özerklik kazandı. Daha önceki, 29 Mayıs 1934 tarihli 2467 sayılı Üniversite Kanunu, istanbul Üniversitesi'ne özerklik vermediği gibi Maarif Vekâleti'ne denetim yetkisi tanımıştı.
Üniversitenin öğrenci mevcudu da ilk 10 yılda hızla arttı ve 1943'te ilk açıldığı yıla oranla yüzde 300'lük bir artışla 10.178'e ulaştı. 1942-1943'te öğretim kadrosunda 300 dolayında profesör ve doçent vardı.
1946-1960 arası 15 yıllık dönemde, 30 Haziran 1948 tarihinde bağlanan orman fakültesi ile birlikte, üniversitenin fakülte sayısı 6'ya çıkmış bulunuyordu. Bu dönemde, üniversite, fakültelerinde yetişen 38 ordinaryüs profesörü, 105 profesörü, 234 doçenti ve dönemin sonunda 23.052 öğrencisi ile istanbul'un ve Türkiye'nin en büyük bilim ve öğretim kurumu özelliğini taşıyordu. Yine, bu yıllar boyunca istanbul Üniversitesi aydın ve duyarlı gençliğin hem kaynağı, hem merkezi konumundaydı. Öğrencilerle öğretim üyeleri arasında da ulusal ve siyasal bakış açıları bakımından koşutluklar söz konusuydu. Ancak, 1954'te üniversite senatosunun görüşü a-lınmak koşulu ile, milli eğitim bakanına, öğretim üyelerini görevden alma yetkisi tanınınca, üniversite ortamında tedirginlik doğdu. 27 Mayıs 1960 ihtilalini hazırlayan öğrenci olaylarının başlangıcında bu gelişmenin de payı olmuştur. Ayrıca, üniversitedeki doçent ve profesör kadrolarının yetersizliği de bir başka neden olarak gösterilmiştir. 27 Mayıs 1960 ihtilali öncesi olaylar büyük ölçüde, istanbul Üniversite-si'nden kaynaklandı ve yayıldı.
ihtilalden bir süre sonra, Milli Birlik Ko-mitesi'nin, üniversitedeki kadro tıkanıklığına çözüm gerekçesiyle, pek çoğu istanbul Üniversitesi'nde görevli 147 öğretim üyesinin (bunlara 1471er denilmiştir) kurumlarıyla ilişiklerinin kesilmesi yeni bir huzursuzluk nedeni oldu. Buna karşılık Milli Birlik Komitesi, Milli Eğitim Bakanlı-ğı'nın üniversiteler üzerindeki yetkisini en alt düzeye indirdi.
1961-1971 arası ise, istanbul Üniversitesi'nin en çalkantılı dönemidir, ideolojik boyutlu öğrenci olayları bu dönemde kanlı kavgalar ve çatışmalarla sürdü, istanbul' un yakın tarihindeki en korkulu ve kaygı uyandırıcı gençlik eylemleri bu yıllarda üniversite ortamında yaşandı. Bununla birlikte aynı dönemde olumlu bazı gelişmeler de gözlendi. 1962'de Eczacılık, 1964' te Diş Hekimliği okulları, fakülteye dönüştürüldü. 1966'da Cerrahpaşa Tıp, ikinci bir tıp fakültesi olarak üniversiteye bağlandı. 1967'de kimya, işletme fakülteleri kuruldu. 1970'te kurulan Bursa Tıp Fakültesi öğrencileri de tesisleri yapılıncaya kadar, istanbul Tıp Fakültesi'nde okudular. Atatürk Araştırmaları Enstitüsü 1972'de hizmete girdi. Veteriner ve yer bilimleri fakülteleri ise 1973'te kuruldu. Bu yıllarda üniversiteye bağlı olarak Silivri'de Toplum Sağlığı Merkezi ve Kültür Sitesi ile spor tesisleri de kurulmuştur.
Küçükçekmece Gölü yamaçlarında kamulaştırılan 1.16i dönümlük arazide istanbul Üniversitesi Avcılar Kampusu'nun tesisi çalışmaları da Cumhuriyet'in 50. yıldönümü olan 1973'te başlatıldı. Kimya, veteriner, jeofizik mühendisliği, yan tesislerden radyoloji binaları, hayvan hastanesi, Tecrübi Hayvan Yetiştirme istasyonu, Bitki Araştırma istasyonu ile futbol sahası, kapalı spor salonu, kapalı yüzme havuzu vb gibi tesisler bu tarihten sonra yapılmaya başlanmıştır.
istanbul Üniversitesi'nin, kuruluşunun 40. yılı olan 1973'te ulaştığı sayılar şöyleydi: Tıp fakültesi 40 yıl zarfında 14.346 doktor yetiştirmiştj. 1971-1972'de bu fakültede 2.179 öğrenci okumakta, 100 doktor ihtisas yapmaktaydı. Öğretim kadrosunda ise 136 profesör ve doçent bulunuyordu. Hukuk fakültesi aynı süreçte 13.303 mezun vermişti. Yaptığı yayınlarla ayrıca vurgulanması gereken edebiyat fakültesinin mezun sayısı 8.712 idi. Fen fakültesi 5.325, iktisat fakültesi 7.096, orman fakültesi 3.289, eczacılık fakültesi 1.248, diş hekimliği fakültesi 2.998 mezun vermiş bulunuyordu. Kuruluşları çok daha sonra o-lan Cerrahpaşa Tıp 1973'e kadar 560, kimya fakültesi 484, işletme fakültesi de 62 mezun verebilmişti.
istanbul Üniversitesi 1973'te yürürlüğe giren 1750 sayılı Üniversiteler Kanunu ve 1765 sayılı Üniversite Personel Kanunu'na göre gerekli uyarlamalardan sonra, gelişmesini sürdürdü. 1979'da siyasal bilimler fakültesi kuruldu. 1983'te ise yer bilimleri ve kimya fakülteleri, mühendislik fakültesine dönüştürüldü. 1983'te çıkan 2809 saydı Yüksek Öğretim Kanunu gereği istanbul Üniversitesi de Yüksek Öğretim Kurulu'na (YÖK) bağlandı. 1988'de edebiyat, fen, siyasal bilimler, iktisat, işletme, hukuk, istanbul Tıp, Cerrahpaşa Tıp, diş hekimliği, eczacılık, orman, veteriner, mühendislik, sosyal bilimler olarak 14 fakültesi; fen bilimleri, sağlık bilimleri, çocuk sağlığı, adli tıp, onkoloji, kardiyoloji, deniz bilimleri ve coğrafya, işletme iktisadı, muhasebe, "Atatürk ilke ve inkılapları" adlı 10 enstitüsü ve 47 araştırma enstitüsü, Florance Nightingale hemşirelik, basın yayın, tütün eksperleri, adalet, istanbul meslek, sağlık hizmetleri meslek, su ürünleri adlı 7 yüksekokulu, ayrıca istanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvan, İstanbul Üniversitesi Gözlemevi ve istanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi ile üniversite, 20. yy'ın sonuna doğru çok geniş bir yapıya kavuşmuş bulunuyordu. Bu yapıya, son olarak 1992'de iletişim, su ürünleri, 1993'te de ilahiyat fakülteleri eklenmiştir, istanbul Üniversitesi Öğrenci Kültür Merkezi 1991'de kurulmuştur. Bu merkezin bünyesinde Atatürk Düşünce Kulübü ile arkeoloji, ebru, edebiyat, fotoğrafçılık, halkbilim, klasik gitar, klasik Türk sanat musikisi, resim, sinema ve tiyatro kulüpleri faaliyet göstermektedir, istanbul Üniversitesi Basımevi ve Film Merkezi ise iletişim fakültesine bağlıdır, istanbul Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi de 1990'dan beri faaliyetlerini sürdürmektedir. 1993-1994 öğretim yılında istanbul Üniversitesi'nde önlisans ve lisans düzeylerinde öğretim yapan öğrenci sayısı 53.644' tür. Ayrıca 1.567 yabancı uyruklu, 2.176 lisansüstü öğrenim gören öğrenci bulunmaktadır. Üniversitede, 908 profesör, 444 doçent, 421 yardımcı doçent, 130 öğretim görevlisi, 275 okutman, l eğitim öğretim planlamacısı 1.834 araştırma görevlisi, 113 uzman olmak üzere 4.126 eğitim öğretim elemanı görev yapmaktadır.
BibL C. Bilsel, istanbul Üniversitesi Tarihi, ist., 1943; H. Widmann, Atatürk Üniversite Reformu, ist., 1981, s. 31-111; istanbul Üniversitesi, Öğrenci Rehberi 1960-1961, ist., 1960; Komisyon, Cumhuriyetin 50. Yılında istanbul Üniversitesi, tst., 1973, s. 116 vd; O. Aslana-pa, "istanbul Darülfünunu ve Üniversite Binalarının Tarihçesi", 4. Boyut, istanbul Üniversitesi iletişim Fakültesi Dergisi, Sonbahar 1993, Yıl 3, S. 6, s. 26-28; C. Demiroğlu, "istanbul Üniversitesi 1453-1993, 540. Yıl", ae.
NECDET SAKAOĞLU
Dostları ilə paylaş: |