KADIKÖY BELEDİYESİ KÜLTÜR 340
341
KADIKÖY İLÇESİ
Mahmut Yesari(->) Sevda ihtikârı (1934) romanında, Safiye Erol(-») Kadıköyü'nün Romam'nda. (1939) beldeyi vapurları, yeni yeni açılan sinemaları, tenis kordan, dalgakıranı, deniz fenerleri, balık avı, plajları, bahçelerde gerçekleştirilen monden partileri, hâlâ süregelen alaturka düğünleri, pastaneleri, tek tuk, ilk apartmanlarıyla yansıtmışlardır.
Böylece, Peyami Safa'nın(->) Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'ndaki (1930) sakin, asude Erenköy köşkü, yerini kalabalığı yoğun bir kent yöresine bırakır. Benzer bir saptamayı Kenan Hulusi Koray'ın bazı öykülerinde de görmek mümkündür: Yazlık semtlerde, sözgelimi Suadiye'de, Caddebostan'da yaz hayatı sürmekle birlikte, asıl Kadıköy, iskeleden Altıyol'a, Moda'ya gitgide kentleşmekte, yaz-kış yaşanır olmaktadır.
Refik Halit Karay(->) birçok kroniğinde Kadıköy'ü anarken bitki örtüsünden, özellikle çiçeklerden, meyvelerden, bunların hoş rayihalarından söz açar ve yöreyi istanbul'u güzel kılan bellibaşlı nedenlerden biri sayar. Yazar, "Kadıköy'ü Takdir" yazısında (Ago Paşanın Hatıratı, 2. bas., 1939) "Kadıköy iskelesine ayak basan herkesin gönlünde, kendiliğinden, bir eğlenme, avunma ihtiyacı"nın doğduğunu vurgular.- Kadıköy aynı zamanda "üstadı şiir ve nesir Cenap Bey" başta olmak üzere şairlerin, ediplerin, tıp adamlarının, siyasetçilerin beldesidir. 1921 tarihli bu yazı, Kadıköy çarşısını aydınlık, özenli süslü dük-kânlarıyla çizer; "balığın en tazesi, etin en iyisi, zahirenin en halisi" burada satılmaktadır. Bağdat Caddesi uzun yürüyüşler için birebir, kumsal ve körfez gezintileri için Kalamış Koyu eşsiz, mehtap içinse Moda' da bir kayanın üzeri daima göz kamaştırıcıdır. Aynı yazarın Nilgün (1950-1952) adlı romanında birbirine açılan, iç içe geçen köşk bahçeleri tasviriyse, eski Kadıköy konusunda düşlere karışmış bir peyzaj çizer.
Halit Fahri Ozansoy'un Edebiyatçılar Çevremde (1970) adlı anılar kitabı, Kadıköy'e tutkun Ahmed Rasim(->) gibi edebiyat adamlarını, Kadıköy sahnelerinde ilk Müslüman Türk kadın tiyatro oyuncusu Afife Jale'nin(-») acıklı serüvenini anlatır. Bu eser Kadıköy semtlerinde yaşanmış günleri dile getirir ve yüzyılın başlangıcında henüz suyu kirlenmemiş derelerden, örnekse Kurbağalıdere'den, henüz yeşertisi sönmemiş bahçelerden, örnekse -bugün beton apartman yığınına dönüşmüş-Papazmbağı'ndan söz açma fırsatı bulur.
Ziya Osman Saba(->) hikâyelerinde, "Misakımülî Sokağı no. 37" adlı şiirinde (Nefes Almak, 1957) çocukluğunun, gençliğinin, nişanlılık ve evlilik günlerinin Kadıköy'ünü bir duyarlılık geçit töreni niteliğiyle kaleme getirmiştir. Bu verimlerde belde, Neveser gibi vapurları, Kalamış gibi koyları, ahşap ve birkaç katlı taş evlerin sıralandığı, ağaçlıklı sokakları, elektrik direkleriyle yer değiştiren havagazı lamba-larıyla âdeta bir özlemler yurdudur. "Mi-sakımillî Sokağı no. 37"de "kaymak yoğurtçular", bozacılar, yağan kar, pencere için-
deki çiçekli saksı, arnavutkaldırımlı yollar artık unutulmaya yüz tutmuş bir başka Kadıköy'ü söylemektedir. Cevdet Kudretin Bir Bakıma (1977) adlı denemeler kitabında, Ziya Osman Saba'ya ayrılmış sayfalar, işinde gücünde, kendi dünyasına çekilmiş, dürüst ve namuslu bir şairi aktarırken, Kadıköy'ün aynı yaşamı sürdürmeye çalışan birçok insanını da simgeler.
Nâzım Hikmetin Memleketimden insan Manzaraları (1966-1967), Haydarpaşa Garı'nın çok renkli bir tasviriyle başlar. Yıllar öncesinin bu dünyası değişik katmanlardan kişileri, davranışları, sözleri yansıtarak yalnız bir belge niteliği taşımakla kalmaz, günümüze de ses yöneltir.
Kadıköy'ü tarih içinde irdeleyen titiz bir edebiyat verimiyse, Bilge Karasu'nun Uzun Sürmüş Bir Günün Akşatm'nda (1970) adlı eserinde yer alan "Ada" öyküsüdür. Burada Kadıköy, Pendik'e ve Adalar'a uzanan bir çizgide, Halkedon adım taşıdığı Bizans günlerinde anlatılır.
Abdülhak Şinasi Hisar(->) Ahmed Ha-şim/Şiiri ve Hayatı adlı (1963) monografisinde, Ahmet Haşimln yaşadığı evden söz açarken orta halli yurttaşın ev düzenini, Bahariye Caddesi'ndeki eski Kadıköy apartmanlarını (Belvü Apartmanı), Kadıköy-Sirkeci vapurlarını, uzaktan görünen Sa-rayburnu'nda günbatımı ışıklarını hep bir hicranla yazmıştır. Zaten son dönem Türk edebiyatında Kadıköy ve yörekenti gitgide bir ayrılış ve hatırlayış yumağı olup çıkacaktır. Oktay Rifatin Yeni Şiirler'inde (1973), adı anılmayan, hep ilkyazlı, çiçekli, bahçeler içinde ("O Semtler" şiiri) bir Kadıköy, renkleri bellekte kalmış bir resim gibidir. Aynı tutum Hulki Aktunç'un Gidenler Dönmeyenler (197'6) adlı hikâye kitabında da karşımıza çıkar ve Kadıköy yine adı anılmaksızın, çocukluğun sislerine karışmış olarak görünür. Selim ileri Dostlukların Son Günü'nde (1975) ve Mavi Kanatlarınla Yalnız Benim Olsaydın' da (1991) eski Kadıköy'den arta kalmış insanları, evleri, bitki örtüsünü, ilişkileri, yiten bir "Kadıköy töresini"ni anlatmaya çalışmıştır. Adnan Giz'in(->) Bir Zamanlar Kadıköy (1988) ve Müfit Ekdal'ın Bir Fenerbahçe Vardı (1988) özlü çalışmaları, beldeyle ilintili son sözler niteliğindedir.
SELİM İLERİ
Dostları ilə paylaş: |