HASIRÎZADE TEKKESİ
HASİB PAŞA YALISI
Hasırîzade Tekkesi'nde tevhidhanedeki kadınlar mahfilinin görünüşü.
Hulusi Tanınan, 1976
Bir 19. yy binası olan Hasib Paşa Yalısı'nın 1974'te yanmadan önce deniz cephesinden görünümü.
Erkin Emiroğlu, 1970'ler
leştirilmiştir. Kagir bir bodrum üzerinde yükselen ve harem kanadında bir çatı katı ile donatılmış bulunan yapının güney kesimi selamlığa, kuzey kesimi hareme tahsis edilmiş, birbirine, köprü şeklinde tasarlanmış bir mabeyin odası ile bağlanan bu iki kanadın arasına, küçük bir avlunun gerisine, tekkenin mutfağı yerleştirilmiştir. Bu yapının önündeki ve arkasındaki bahçeler de, harem-selamlık taksimatına bağlı olarak, tuğla örgülü duvarlarla ikiye ayrılmış, öndeki duvarın selamlık bahçesi tarafında, dönemin modası o-lan yapay kayalıklar ile bir havuz tasarlanmıştır. 19- yy ahşap sivil mimarisinin özelliklerini yansıtan bu binada, gerek harem gerekse de selamlık bölümlerinde orta so-falı plan tipi uygulanmış, çeşitli boyutlardaki odalar ve helalar, bölümlerin ekseninde yer alan sofalara açılmış, zemin kattaki ve üst kattaki sofaları birbirine bağlayan merdivenler çift kollu olarak tasarlanmıştır. Kuzeye açılan selamlık girişi ile batıya bakan harem girişinin üzerinde, dökümden mamul, sütunlara oturan çıkmalar yer alır. Selamlık girişinin üzerindeki çıkma şeyh odasına aittir. Bu odanın yanında da Şeyh M. Elif Efendi'nin özel kütüphanesini barındıran "kitap odası" bulunmaktadır.
Selamlık girişinin karşısında (güneyinde), yekpare beyaz mermerden yontulmuş, dikdörtgen prizma biçiminde bir ab-dest teknesi bulunmaktadır. Teknenin geniş ve dar yüzüne, iki parça halinde, bey-zi madalyonların içine yerleştirilmiş olan manzum kitabe 1287/1870 tarihini taşımakta ve Nazif Ağa'nın vasiyeti üzerine kardeşi ismail Paşa tarafından yaptırılmış olduğu belirtilmektedir. Söz konusu kitabe ta'lik hatlı olup Aziz Bey'in (ö. 1913) imzasını taşır. Abdest teknesinin arkasında, bahçe duvarına bitişik olarak, tuğla duvarlı, ahşap çatılı ahırın yıkıntıları dikkati çekmektedir. Diğer taraftan, kuzey yönünde küçük bir hamam bölümünün bulunduğu harem kanadının arkasındaki bahçede yer alan su haznesine ait kitabede "şöhret-şiâr" Hacıbekirzade Ali Bey'in, babası Muhyiddin Efendi'nin ruhu için tekkenin suyollarım onarttığı ifade edilmektedir. Tevhidhanenin şerbethane odasında korumaya alınmışken çalınan bu kitabenin metni ve ta'lik hattı Şeyh M. Elif Efendi'ye aittir.
ikinci sette yer alan ve tevhidhane ile buna bağımlı birtakım birimleri (şerbethane, zâkirbaşı odası, hünkâr mahfili ve kasrı) içeren, ayrıca türbeye bitişen ana bina, dış görünümü itibariyle bir meskeni andırır. Kagir duvarlı bir havalandırma bodrumu üzerine oturan iki katlı ahşap yapının batı cephesinde 3 adet giriş sıralanır. Cephenin ortasında yer alan, şeyh e-fendinin, dervişlerin ve erkek misafirlerin kullandığı ana giriş iki yandan ahşap dikmelerle kuşatılmış, camlı kapılarla donatılmış ve bir kitabe levhası ile taçlandı-rılmıştır. Metni Şeyh A. Muhtar Efendi'ye, ta'lik hattı ise oğlu Şeyh M. Elif Efendi'ye ait olan bu manzum kitabe 1305/1887-88 tarihini taşımakta, II. Abdülhamid ile
Tophane Müşiri Seyyid Mehmed Paşa'nın adlarını vermektedir. Bunun üzerine, son yıllarda yerinden sökülerek satılmış ve bir özel koleksiyona intikal etmiş bulunan, M. Elif Efendi'nin ta'lik hattı üe yazılmış, 1318/ 1900 tarihli mermer ayet levhası yer almaktaydı.
Kitabeli ana girişin açıldığı taşlık, camlı ahşap bölmelerden ışık almakta, bir dağılım merkezi niteliğinde olan bu mekândan tevhidhaneye, şerbethaneye, zâkirbaşı odasına ve hünkâr mahfili merdiveninin altındaki ardiyeye geçilmektedir. Zemini mermer kaplı, duvarları da raflarla donatılmış olan şerbethaneden tevhidhaneye bir servis penceresi açılmakta, ayrıca kadınlar mahfiline geçit veren harem kapısını izleyen küçük hol ile şerbethane arasında bir dönme dolap bulunmaktadır. Musiki aletlerinin ve ayin giysilerinin muhafaza edildiği, "zâkirbaşı odası" olarak a-nılan küçük oda hünkâr girişi ile de bağlantılıdır.
Batı cephesinin kuzey kesiminde, harem bahçesi tarafında yer alan kapı ufak boyutlu bir hole açılmakta, bu holden hareket eden merdivenle kadınlara mahsus fevkani mahfillere çıkılmaktadır. Aynı cephenin güney kesiminde bulunan hünkâr girişinin gerisinde de küçük bir hol ile hünkâr mahfiline ve bununla bağlantılı hünkâr kasrına geçit veren merdiven yer alır.
Kareye yakın dikdörtgen planlı (12,35x 10,70 m) tevhidhanenin güney ve batı duvarları değişken kalınlıklara sahiptir. Bu durumun, mihrap duvarında, dış hattın kıble yönü ile tam bir dik açı yapmamasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Tevhidhanenin ortasında, ayinlere tahsis edilmiş olan bölüm, köşeleri pahlı kare bir plan arz etmekte ve iki kat boyunca yükselmektedir. Bu bölümün çevresinde, her iki katta da, kare kesitli 16 adet ahşap sütun sıralanır. Zemin katta, mihrabın önün-
deki sütun açıklığı dışında, sütunların arası ahşap korkuluklarla kapatılarak bunların gerisinde kalan ve zemini bir seki ile yükseltilmiş olan alan erkek seyirci mahfilleri olarak değerlendirilmiştir. Mihrap duvarının önünde, üç sütun açıklığına tekabül eden ve zâkirler maksuresi olarak kullanılan kesimin, mihrap duvarına saplanan ahşap korkuluklarla mahfillerden ayrıldığı görülür. Zemin katta ve üst katta bulunan sütunların arasındaki korkuluk duvarının yüzeyi, çıtaların çerçevelediği yatay dikdörtgen panolara ayrılmış, sütun açıklıklarına isabet eden bu panoların içine, Şeyh A. Muhtar Efendi'nin Sa'dî tarikatının piri Sadeddin Cibavî'ye ithaf ettiği methiye, oğlu Şeyh M. Elif Efendi'nin ta'lik hattı ile siyah zemine yaldızla (zeren-dûd tekniği ile) yazılmıştır. Branda üzerine yazılmış olan bu nefis yazı panoları da yerinden sökülmüş ve kayıplara karışmıştır.
Güney cephesinde çıkıntı yapan mihrap nişi, ortadaki büyük, yanlardaki küçük boyutlu 3 adet silindirden oluşmaktadır. Silindirlerin kesişme çizgilerine burmalı ahşap sütunçeler yerleştirilmiştir. Mihrabın sağında (batı) bahçeye açılan 2 pencere, solunda da (doğu) yıkık türbeye açılan bir kapı ile diğerlerinden daha geniş bir pencere vardır. Tevhidhanenin batı duvarında, taşlığa açılan kapı ile bir pencere, ayrıca şerbethanenin servis penceresi, kuzey duvarında ise, harem bahçesine baktığı için yüksekten başlayan 3 adet pencere bulunmaktadır. Doğu duvarı ile bu yöndeki sokağın istinat duvarı arasına, içeriye sızabilecek nemi önlemek amacıyla, ince uzun dikdörtgen bir ardiye yerleştirilmiştir. Mihrabın yanında duran ahşaptan mamul, ajurlu mesnevi kürsüsü ile sade görünümlü sakal-ı şerif muhafazası da paramparça durumdadır.
Üst katta, mihrabın önünde yer alan ve üzeri boş bırakılmış olan sütun açıklığı dı-
şında, ayin mekânını sınırlayan sütunlar ile duvarların arasındaki alanın güneybatı kesimi hünkâr mahfiline, geriye kalanı da kadınlar mahfiline ayrılmıştır. Aralarında bir kapı ile bağlantı kurulmuş olan bu fevkani mahfiller', korkuluk duvarlarına oturan ahşap kafeslerle donatılmıştır. Hünkâr mahfiline ait olan kafes birimleri diğerlerine oranla daha seyrek olup icabında pencere gibi açılıp kapanabilecek şekilde imal edilmiş ve oymalı ahşap hotozlarla taçlandırılmıştır. Üst katın batı kesimini işgal eden, hünkâr kasrı niteliğindeki bölüm bir sofa ile buna açılan iki odayı ve bir hela-abdestlik birimini barındırır. Büyük boyutlu ve hünkârın dinlenmesine, icabında şeyh efendi ile görüşmesine tahsis edilmiş bulunan oda, yapının giriş cephesinde, hünkâr girişinin üzerinde, dökümden mamul süslü konsollara oturan bir çıkma yapmaktadır. Daha küçük boyutlu olan diğer oda ise hünkârın maiyetine ayrılmıştır.
Kuzey yönünde tevhidhaneye bitişen, doğu ve güney yönlerinde istinat duvarları ile kuşatılmış olan türbenin batıya (bahçeye) açılan bir dizi dikdörtgen pencere ile aydınlandığı ve bu yöne doğru meyilli bir çatı ile örtülü olduğu bilinmektedir. Çatı çöktükten sonra ahşap sandukaların yerine betondan basit kabirler ve Latin harfli küçük mermer kitabeler konmuştur. Tekke arsasının batısındaki hazi-rede M. Elif Efendi dışında tekkenin bütün postnişinleri, ayrıca tekkenin bina e-minliğini yapan Tophane Müşiri Seyyid Mehmed Paşa gömülüdür.
Türbenin batısında, tevhidhanenin güneyinde yer alan sarnıcın üzeri, zamanında sohbet mahalli olarak kullanılan bir sofa şeklinde düzenlenmiş, tam ortasına, mermerden yontulmuş bir bilezik oturtulmuştur. Şerit kabartmaları ile bezeli olan sarnıç bileziği de çalınmıştır. Türbenin ü-zerinde yer aldığı setle bu sofa arasında Şeyh H. Rıza Efendi'nin eşi Zeliha Samiye Hanım (ö. 1855) ile Şeyh A. Muhtar Efendi'nin eşi Fatma Baise Hanım'a (ö. 1895) ait iki mezar bulunur.
Cephelerine yalın bir ifadenin egemen olduğu tevhidhane binasının barındırdığı mekânlarda, II. Abdülhamid döneminin, giderek Türk kökenli unsurları bünyesinde barındıran eklektik zevkine uygun süslemeler bulunmaktadır. Zemin kattaki mahfillerin duvarları panolara taksim edilerek bunların içi, yeşil ve sarı renkte taş kaplamaları taklit eden boyamalarla doldurulmuş, ahşap sütunlar da yeşil porfiri hatırlatacak şekilde boyanmıştır. Mihrapta, yeşil ve kırmızı zeminler üzerinde, kufi yazıdan bozma örgülü motiflerin arasında besmele ile "yâ Mâbud" ibareleri, ayrıca rumî ve palmet motifleri görülmektedir. Üst kattaki sütunların üzerinde uzanan yatay kuşak, alternatif olarak kare ve dikdörtgen kartuşlara bölünmüş, karelerin içine 8 kollu yıldızlar, köşeleri rumîlerle dolgulanmış dikdörtgenlerin içine de kufi besmeleler yerleştirilmiştir. Ayin bölümünün tavanında, ortada 8 kollu büyük bir yıldız, kenarlarında da buna paralel "L"
biçiminde, üçgenlerle sonuçlanan dört a-det kartuş bulunmakta, bunların içinde de beyaz, siyah, yeşil ve kırmızıyla resmedilmiş örgü motifleri, yıldızlar, şemseler yer almaktadır. Yapıdaki diğer bütün tavanlarda çıtalarla meydana getirilmiş taksimattan başka herhangi bir bezemeye rastlanmaz. Hünkâr mahfili ile buna bağımlı birimlerin duvarlarında, dikdörtgen panolar içinde, rumîlerle dolgulanmış şemseler ve köşebentler görülmektedir.
Hasırîzade Tekkesi'nde teşhis edilen bezemelerin en ilginci kadınlar mahfiline ait kafeslerin üzerine resmedilmiş olan hurma ağaçlarıdır. Osmanlı süsleme sanatında, diğer birtakım bitki motiflerine oranla pek az kullanılmış olan bu motifin varlığı, hurmanın Sa'dî tarikatının erkânında önemli bir sembolik yerinin olmasıyla açıklanabilir. Özellikle bu bağlamda "hurma tekbirlemek" olarak adlandırılan tarikata giriş (biat/intisap) töreninde dervişlere şeyhleri tarafından tekbirle hurma yutturulması, söz konusu bezemeyi anlamlı kılmaktadır. Ayrıca az rastlanan, kafes ü-zerine boyama tekniğini sergilemesi bakımından da önemli olan bu kafesler son yıllarda eski eser yağmacılarının hışmına uğramıştır.
Bibi. Ayvansarayî, Hadîka, I, 305; Aynur, Sa-liha Sultan, 35, no. 80; Âsitâne, 13; Osman Bey, Mecmua-i Cevâmi, II, 14-15, no. 31; Münih, Mecmua-i Tekâyâ, 12; Raif, Mir'at, 241, 562-568; IhsaiyatlI, 21; Vassaf, Sefine, V, 270; Zâkir, Mecmua-i Tekâyâ, 58; Ziya, İstanbul ve Boğaziçi, II, 226-228; İnal, Son Hattatlar, 810-812; inal, Türk Şairleri, I, 291-293, II, 983-985, III, 1671-1672; M. Sertoğlu, "Sütlüce ve Üç Hattat Mezarı", Hayat Tarih Mecmuası, 3 (Mart 1977), 13-17; ay, "Halıcıoğlu'ndan Kasımpaşa'ya", ae, 4 (Nisan 1977), 15-21; ay, "Kasımpaşa", ae, 5 (Mayıs 1977), 48-53; M. B. Tan-man, "Hasırîzade Tekkesi", STY, VII (1977), 107-142; B. Turnalı-E. Yücel, "İstanbul'daki Bazı Tekkelerin Yerlerine Dair Bir Araştırma", VD, XVIII (1984), 145-147; M. B. Tanman, "Re-lations entre leş semahane et leş türbe dah leş tekke d'Istanbul", Arş Turcica/Akten deş VI. In-ternationalen Kongressesfür Türkische Kunst, Münih, 1987, s. 316-317; R. Lifchez, "Lodges of istanbul", The Dervish Lodge, Berkeley, 1992, s. 88-94.
M. BAHA TANMAN
Dostları ilə paylaş: |