Ünden bugüN



Yüklə 8,87 Mb.
səhifə380/877
tarix09.01.2022
ölçüsü8,87 Mb.
#93648
1   ...   376   377   378   379   380   381   382   383   ...   877
İstanbul kadıs

Arif Paşa, LesAnciens Cosfum.es de l'Empirö Ottoman Galeri Alfa

ri azalmış, 1877'de anayasal (meşruti) düzenlemeler gündeme gelince de bu tür bir yetkileri kalmamıştır.

İstanbul kadılığı l yıllık bir görevdi. Ancak 15. ve 16. yy'larda, başarılı birçok kadı, daha uzun süre bu görevde tutuldu. 17. ve 18. yy'larda ise sıra bekleyen kadı sayısının çoğalması ve atananların ise çoğu kez başarılı olamaması nedenleriyle l yıl içinde birkaç kez değişiklik olmaktaydı. II. Mehmed (Fatih) fetihten (1453) hemen sonra İstanbul kadılığına Hızır Bey Çelebi'yi atamıştı. İkinci Kadı Molla Hüs-rev'e (ö. 1480) ise "nefs-i Konstantiniyye" (suriçi İstanbul) kadılığı ile birlikte Galata, Eyüp ve Üsküdar kadılığını, ayrıca Aya-sofya müderrisliğini bir arada vermişti. Ha-daikü'ş-ŞakaiMte yazıldığına göre her gün kuşluk vakti talebeleri, Molla Hüsrev'in evi önünde toplanıyorlar, burada yemek yedikten sonra hocalarının atı önünde yürüyüp birlikte medreseye geliyorlar, Molla dersini tamamladıktan sonra yine önüne düşüp evine kadar eşlik ediyorlardı. Bundan sonra Molla Hüsrev, kadılık işleriyle ilgileniyor ve gün boyunca dini kıyafetlerini değiştirmiyordu. Cuma namazı i-çin Ayasofya'ya girdiğinde bütün cemaat ululama ile ayağa kalkıp mihrap yanındaki yerine gidinceye kadar kendisine yol veriyordu. Molla Hüsrev, yargı işlerine baktığı evindeki divan odasının temizliğini, kitaplarının bakımını kendisi yapar, hava karardığında mumları yakardı. Davalara bakarken bir yandan da en eski yazmalardan yeni nüshalar istinsah eder ve her gün 2 yaprak yazardı. Kadılık görevinden, bir protokol uzlaşmazlığı sebebiyle 1472' de azledildi. Fatih, Molla Hüsrev'i, çevresindekilere "dönemin imam-ı azâm'ı" olarak tanıtırdı.

İstanbul kadılığına Hızır Bey'in ve Molla Hüsrev'in kazandırdığı saygınlık, daha

sonraki, Mahmud, Hocazade, Muhiddin, Molla Kastalanî, Hacı Hasanzade, İbrahim Efdalzade, Molla Kirmastî, Kasım Cemal efendilerle 15. yy'm sonuna değin giderek arttı. 16. yy'ın başlarında da Yarhisa-rî, Kara Şeydi, Germiyanî, Seyyid Ahmed, Sarıgüzel, Zeyrekzade efendilerle aynı saygınlık sürdü. I. Süleyman (Kanuni) döneminin (1520-1566) ünlü İstanbul kadıları arasında Ebussuud Efendi(->), Mirim Kösesi, Bostanzade, Saçlı Emir ve Molla Nik-sarî gibi ünlüler de vardır. Molla Niksarî Muslihiddin Efendi, 1555'te İstanbul kadılığı için, kent denetimine ve yargılamalara ilişkin, örneğin kol gezmelerinde muhzırların kırmızı mücevveze (tepesi geniş kavuk) giymeleri gibi, birtakım protokol ve giyim kuşam kuralları koydu.

17. yy'da ise İstanbul kadılığı, sırası gelen ve l yıl İstanbul payesinde bekleyen mollalara tevcih edilmekte, bu münasebetle şeyhülislamlıkta tören yapılmaktaydı. İstanbul kadılığından Anadolu kazaskerliğine yükselemeyenlere "İstanbul mâzu-lü" denir ve emeklilik maaşı olarak 120-200 akçe gündelik bağlanırdı. Atama işlemi şeyhülislamın ve vezirazamın önerileriyle padişahça yapılan İstanbul kadısı, yetki alanı Rumeli yakasında olduğu için Rumeli kazaskerine bağlıydı. Yargıya ilişkin sunuşlarını onun aracılığıyla saraya, belediye ve yönetimle ilgili konulan da doğrudan sadrazama yapardı. Görev yeri kendi konağıydı. Davaları selamlık odalarında görürdü. Sadrazamın huzurunda kürk giyip resmen göreve başlayan kadı, konağına gelerek yargı işleri için tahtabentler (oturma yerleri), kitap dolapları, naip o-dalan yaptırtır, kendisine yardım edecek bâb nâibliği(-») yapacakları, muhzırları, kâtipleri belirlerdi. "Sicill-i mahfuz" denen şer'iye defterlerini de önceki kadıdan teslim alırdı. İstanbul kadılarının sık sık değişmesi, kent halkının davalarını güçleştiren bir durumdu.

Bilad-ı Selase kadıları ile her çarşamba, Paşa Kapısı'nda sadrazamın başkanlığındaki çarşamba divamna(-») katılan İstanbul kadısı, kol gezmelerinde de sadrazamın maiyetinde bulunurdu. Kazaskerle sadrazam seferde iken İstanbul kadısı, Rumeli kazaskerinin vekili olarak Sadaret kaymakammın(->) divanında birinci üye olarak yer alırdı. Sadrazamla çıktığı büyük kol dışında kendisi de sık sık kol gezer, bu denetimlerde başına "örf" denen görkemli kavuğunu, sırtına da mevsim kürkünü giyer, önünde, iki yanında kavaslar, kırmızı çuhadan puşide içindeki falaka ve değnekleri taşıyan muhzırlar, keloğlanları yürürdü. Maiyetini ise Yeniçeri Ocağı'n-dan muhzırbaşı ağa, keçeli çuhadar, mantar amameli kethüda, ihtisab ağası oluştururdu. Bu düzenli ve korkutucu heyetten, esnaf ve halk çekinir, kurallara aykırı bir tutumdan dolayı cezalandırma olasılığı herkesi kaygılandırırdı. Bu tür denetimlerde kadı, esnafın, müşterilerin, işçilerin şikâyetlerini ayaküstü dinler; gerekirse hemen orada yargılamada bulunur ve cezayı da topluluk önünde uygulatırdı. Kadılar arasında çok garip cezalar verenler de o-

lurdu. Örneğin, fırının önünde ekmekçiyi kulağından çivileten, esnafı çamura yatır-tıp falakaya çeken, haddinden fazla yük vurulmuş beygirin küfelerini at hamalının sırtına bağlatan kadılar olmuştu.

İstanbulluların yargısal sorunlarına bâb mahkemelerinde bakıldığı için, İstanbul kadısı davaya bakmaktan çok şehrin çarşı pazar, narh, güvenlik, iaşe vb sorunlarıyla ilgilenirdi. Önemli örfi sorunları ise "mektup" denen resmi yazıyla Divan-ı Hü-mayun'a yansıtır, buradan konuya ilişkin bir "hüküm" çıkarttırırdı. Esnaf sorunlarının şer'i nitelikli olmayanları için Divan-ı Hümayun'dan hüküm ya da padişahtan ferman alınması koşuldu. Ama, şer'i kapsamdaki sorunlar ve suçlar için doğrudan karar verir, değnek cezasından hapsettirmeye değin türlü cezaları verebilirdi.

Kentin büyüklüğü, iş alanlarının çokluğu ve yoğunluğu da dikkate alındığında, göreve yeni atanan bir kadının, l yıllık görev süresi boyunca bütün sorunlarla ilgile-nebilmesi olanaksızdı. Bu nedenle her biri yetkili birer yargıç konumundaki "naip" ler, istanbul kadısı adına pek çok işe bakmaktaydılar. Çarşıyı, pazarı bir keloğlanı ve terazici ile sürekli dolaşan ayak naipleri, narh defterlerine göre fiyat ve kalite denetimleri yapan, çoğunca da Çardak İs-kelesi'nde oturan çardak naibi bunlardandı. Çardak naibinin buyruğunda Yeniçeri Ocağı'nın 56. ortasından bir çardak çorbacısı ile yeter sayıda keloğlanı (yeniçeri) bulunurdu. Yağ Kapanı'nda oturan ve yağ işlerine bakan yağ naibi, kentin un, zahire işleriyle ilgilenen kapan naibi, meçhul kalan cinayetleri soruşturan, kanunsuz,




Yüklə 8,87 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   376   377   378   379   380   381   382   383   ...   877




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin