Ünden bugüN


tŞÇfiLER 294 295 İŞLEMELER



Yüklə 8,87 Mb.
səhifə467/877
tarix09.01.2022
ölçüsü8,87 Mb.
#93648
1   ...   463   464   465   466   467   468   469   470   ...   877
tŞÇfiLER

294

295

İŞLEMELER

istanbul işçileri açısından 1960-1980 a-rası (özellikle 1967-1980 arası), reel ücretlerde artışlar gözlendiği ve işçi sınıfının ö-ne çıktığı dönemdir. Hâlâ çok geri koşullarda çalışan işyerleri olmakla birlikte, bir yandan yeni grev ve sendika yasalarının getirdiği haklar; öte yandan, o dönemlerin yaygın bir türküsündeki "İşçiden, işçiden esiyor yel" sözlerinde anlatımını bulan, siyasal ibrenin emekten ve soldan yana dönmüş olması; Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonumun (DİSK) ve ister DİSK bünyesi içinde, isterse dışında kalsın birçok sendikanın, sınıf sendikacılığını savunan ve izlemeye çalışan sendikal örgütlenme modeli ve eylemim benimsemesi ve yaygınlaştırması işçi hareketinin merkezi durumundaki istanbul'da işçi kesimini toplumsal ve siyasal olarak öne çıkarmıştır.

1980'e kadar süren bu dönemde İstanbul'da, işyerleri ve işkolları arasında 1960' lara kadar çok hızlı olan işgücü akışkanlığının düşme eğilimi gösterdiği; yani İstanbul işçilerinin önemli kesimlerinde, işçiliğin geçici bir uğraş olmaktan çıkıp bir meslek ve sınıfsal konum olduğu; işçilerin siyasal ve sınıfsal bilinç düzeylerinin yükseldiği; kırsal kökenleriyle bağlarının kopma sürecinin hızlandığı; bazı işkolu ve işyerlerinde birkaç kuşak işçiliğin yerleştiği söylenebilir. Yine bu dönem, ücret ve sosyal haklarda ciddi yükselme olan bir dönemdir.

1980 Sonrasında istanbul işçileri: Bu tablo 1980 askeri darbesinden ve onu izleyen baskı ve yasaklama döneminden sonra değişecek ve bir anlamda tersine dönecektir. 1980 sonrasında İstanbul işçi sınıfı bünyesinde yaşanan en önemli değişiklik, 1980 öncesi işçi kadrolarının büyük ölçüde değişmesi, altüst olmasıdır. Elde bu konuda yapılmış bir araştırma olmamakla birlikte birkaç önemli işyerinin işçi akışkanlığının incelenmesi 1980 öncesindeki işçilerin yüzde 50'ye vardığı tahmin edilen bir oranının eski işlerinde, belki de artık işçilikte olmadıklarını ya da istanbul dışına çıktıklarını göstermektedir. 10 yıl içinde, işten çıkarmalar, ayrılmaya mecbur bırakmalar, küçük ama öncü bir azınlık için tutuklama vb zorbalıklarla, işyerinin kapanması, kıdem tazminatları ödenerek eski işçilerle bağların kesilmesi gibi yollarla, 1980 öncesinin sendikal ve siyasal eylemde deneyimli işçilerinin ö-nemli bölümü işyerlerinin dışına çıkarılmıştır. Yerlerine, 1980'den sonra olağanüstü hızlanan iç göçle gelen ve büyük bir yedek işsizler ordusu oluşturan kırsal kökenli kesimden işçi alınmış, böylece 1960-1980 döneminde işyerlerinde gözlenen iş akışkanlığının azalması eğiliminin yerini tersine bir eğilim almıştır. Yeni gelenler çoğunlukla niteliksiz işçi olduklarından büyük bölümüyle mevsimlik işlere, inşaat işçiliğine, taşımacılık vb sektörlere kaymışlar ve Osmanlı döneminin bekâr uşaklarını andıran bir kesim oluşturmuşlardır. İşçi mahallelerindeki yaşam da hızla değişmiş, işçi hareketinin gerilemesine ve 1980 sonrası dönemin siyasal ortamına

bağlı olarak gecekondu mahalleleri ve işçi semtlerinde bu defa radikal sağ ve dinci güçler ağırlık kazanıp mahalleler üzerinde denetim kurmuşlar, 1980 öncesinin kişi, fikir ve eylemlerinin dağıtılıp unut-turulmasına önem vermişlerdir. Ayrıca işçilerin ekonomik durumları, işkolları ve asıl sendikal haklarında çok ciddi bir gerileme olmuş; aradaki 10 yılda, bir önceki İstanbul işçi kuşağından oldukça kopuk bir işçi kuşağı ortaya çıkmıştır.

1993'ün son aylarında istanbul'da 25 ve daha fazla işçi çalıştıran imalat sanayii işyerlerinde bütünü temsil edecek bir ör-neklemle seçilmiş 1.100 işçi üzerinde yapılan kapsamlı bir çalışma (DlSK-AR, Sanayi İşçisinin Kimliği Araştırması), 1994'e doğru İstanbul işçilerinin, görece kalifiye ve belli bir işe bağlı olan bir bölümünün profilini ortaya koymaktadır.

Araştırma sonuçlarına göre, bu işçilerin yarısı istanbul'a 1980 sonrasında gelmiştir. Bu bulgu, istanbul işçi kadrolarının 1980 sonrasında büyük ölçüde değiştiği varsayımım doğrulamaktadır. İstanbul'a 1970 öncesinde yerleşenler sadece yüzde 18 civarıdır. İstanbul'a dışarıdan gelenlerin yalnız yüzde 14,3'ü İstanbul'a gelmeden önce de işçilik yapmakta, yüzde 48,6' sı daha önce işsiz olduğunu belirtmekte, yüzde 10,2'si de tarım kesiminden gelmektedir. İmalat sanayii gibi, görece daha deneyimli ve kalifiye işçi kullanan kesimdeki bu oranlar, inşaat, mevsimlik işçilik vb kalifikasyon gerektirmeyen işlerde çalışanlar da hesaba katılacak olursa, son 15 yılda genel olarak İstanbul'un, özel olarak da istanbul işçi sınıfının geçirdiği yapısal değişmeyi ortaya koyar. 1980 sonrası gelen işçilerden yüzde 42,4'ü kente tek başlarına çalışmak üzere gelmişler, diğerleri ise aileleriyle birlikte göç etmişlerdir.

İmalat sanayiinde çalışan İstanbul doğumlu veya 1980 sonrasında kente gelmiş tüm işçilerin yüzde 30,5'i, genel göç eğilimine de uygun olarak Karadeniz Böl-gesi'ndendir. Onları yüzde 17,5 ile İç Anadolu Bölgesi'nden gelenler ve yüzde 16,4 ile Doğu ve Güneydoğu'dan gelenler izlemektedir. Göç araştırmalarının sonuçlarıyla karşılaştırıldığında, özellikle 1985 sonrasında Doğu ve Güneydoğuluların ağırlığının arttığı, hattâ öne geçtiği söylenebilir (bak. göç). Bütün işçiler arasında, aslen İstanbullu olanlar yüzde 14 civarındadır.

Anket uygulanan gruptan elde edilen verilere göre, 30 yaşından genç olanlar tüm işçiler arasında yüzde 63'lük bir ağırlık oluşturmaktadırlar. Bu da, 1980 öncesi işçi kuşağından ciddi bir kopma olduğu ve 1980 sonrasında yeni bir işçi kuşağının geldiği varsayımını doğrulamaktadır.

istanbul'a dışarıdan gelmiş olan işçilerin yüzde 68'i aşkın bölümü istanbul'a iş bulup çalışmak için gelmiş; yüzde 23' lük bir bölüm ise ailesiyle birlikte göç e-dip işe girmiştir. İlgi çekici bir nokta işçilerin yüzde 86'ya yakın bir oranının, geldikten sonra hemen veya en geç 6 ay i-çinde iş bulduklarını söylemeleridir. 1980 sonrasında imalat sanayiinde istihdam talebi bir ölçüde artmış da olsa, yeni gelen-

lerin aslında yedek işsizler ordusu görevini yerine getirdikleri ve yukarıdaki kısaca değinilen nedenlerle tasfiye edilen 1980 öncesi eski kuşak işçilerin yerini aldıkları anlaşılmaktadır.

İşçilerin eğitim durumları incelendiğinde yüzde 56'sının ilkokul mezunu olduğu; yüzde 22,4'ünün ortaokulu, yüzde 17,5'inin liseyi bitirdiği; yüzde 2,8'lik hiç eğitim görmemiş bir kitleye karşılık yüzde 1,4'lük bir yükseköğrenimli işçi kesimi olduğu anlaşılıyor. Lise ve yüksekokul mezunlarının yüzde 19'a varan oranları genç kuşaklarda bir işçileşme olgusunu haber verirken, neredeyse yüzde 60'a varan hiç eğitilmemiş ve ilkokul mezunu o-ranı, yeni kuşak sanayi işçilerinin de ö-nemli bölümlerinin meslek eğitiminden geçmediğini ortaya koyuyor.

işçilerin işe ilk başladıklarında çalıştıkları sektörler öncelikle dokuma ve deri sektörü (yüzde 33) ve metal sektörüdür (yüzde 28,5). 1980 öncesi işçilerin yeni kuşak işçilerle en fazla bu sanayi dallarında öncelikle yer değiştirdiği anlaşılıyor. Yine yüzde 9'u aşan bir bölüm de otel, lokanta, kahvehane gibi istanbul'un her zaman geniş istihdam olanakları sunan bir sektöründe iş bulmuştur.

Yine aynı araştırmanın verilerine göre 1990'lar İstanbul'unda imalat sanayi işçilerinin yüzde 12,3'ü sigortasızdır. Yüzde 74,4'ünün çalıştığı işyerinde sendika yoktur. İmalat sanayiinde çalışan işçilerin sadece yüzde 22,5'i sendikalıdır. Bu işçilerin yüzde 11,2'si çalışma yaşamlarında herhangi bir greve katılmış, yüzde 88,5'i hiç grev yaşamamıştır. Bu son bulgular da günümüz İstanbul işçisinin 1980 öncesinden ne kadar farklı olduğunu göstermektedir.

1994'e gelindiğinde İstanbul işçilerinin siyasal eğilimleri ve genel dünya görüşleri de aynı durumun bir başka yansımasıdır. Yüzde 29'a yaklaşan bir oran siyasal e-ğilimleriyle ilgili hiçbir açıklama yapmamış ya da kararsızlık belirtmiştir. Yüzde 49,5'lik bir bölüm merkez sağ, aşırı sağ ve dinci siyasal partileri, yüzde 21,2'lik bir bölüm Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP), Demokratik Sol Parti (DSP), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) gibi sosyal demokrat sayılan partileri, sadece yüzde 0,5'lik bir bölüm sosyalist partileri tercih etmektedir, işçilerin yüzde 53'ünden fazlası son 10 yılda Türkiye'nin geliştiği, ilerleme kaydettiği kanısındadır. Öte yandan, yüzde 66,2'si kadınların ekonomik hayata girmeleri ve çalışmalarından yanadır. Yüzde 31,2'si serbest piyasanın bolluk içinde kalkınma yaratacağı görüşündedir; yüzde 66,7'si ise devlet denetiminin de zorunlu olduğunu savunmaktadır..

işçilerin ağırlıklı bölümü (yüzde 54,8) memleketlerindeki topraklarıyla ilişkilerini kesmemişlerdir. Yüzde 79,4'ünün memleketlerinde hâlâ kalabilecekleri bir evleri veya çok yakın aile bağları vardır. Şu anda İstanbul'da oturduğu evin sahibi o-lanlar tüm kitlenin yarısına yakındır. Kendi cevaplarına göre sadece yüzde 12,9'u gecekonduda oturuyorsa da, müstakil evde oturanlarla kiracı olanların bir bölümü-

nün de aslında gecekondu mahallelerinde yaşadıkları varsayılabilir (1987'de İstanbul'da çeşidi gecekondu bölgelerinde 2.000 haneyi kapsayan Devlet Planlama Teşkilatı Sosyal Planlama Dairesi'nin araştırmasına göre, gecekondularda yaşayanların yüzde 56'sı işçidir).

istanbul imalat sanayii işçilerinin yüzde 75'inin aylık harcamaları (buradan hareketle de gelirleri) 5.000.000'un altında, sadece yüzde 12,5'inin geliri 6.000.OOO'un üstündedir. Yüzde 35,4'ünün geliri ise 1-3.000.000 lira arasındadır. Yaşam düzeyi hakkında fikir edinebilmek için evlerinde bulunan eşyalara bakıldığında, yüzde 93' ünün buzdolabının, yüzde 85'inin renkli TV'sinin, yüzde 84,1'inin teypinin, yüzde 58'inin elektrik süpürgesinin, yüzde 86'sı-nın çamaşır makinesinin olduğu; otomobili olanların da yüzde 10,3'e vardığı görülmektedir. İmalat sanayiinde çalışan bu işçiler arasında teknik eleman vb düzeyinde ve 6.000.000 aylık gelirin üstünde yüzde 12,5'lik bir kesimin varlığı hatırlanırsa, bu sonuçlar beklenmedik değildir.

İstanbul işçilerinin sadece imalat sana


yiinde çalışanlardan ibaret olmadığı; ula
şımdan istihraca, hizmet işçilerinden inşa
ata kadar diğer kesimlerle birlikte 1990
sayımına göre toplamı kayıtlara geçmiş
1.500.000'i, aslında bundan çok yüksek
bir rakamı bulan bir işçi kitlesinin varlığı
hesaba katılınca ve bu kesimler arasında,
İstanbul'a 1980 sonrasında gelmiş, kalifi
ye olmayan, kırsal kesimlerden yeni kop
muş genç işçi nüfusun fazlalığı hatırlanın
ca, 1990'larda İstanbul'un işçi profilinin
ve işçi yaşamının 1980 öncesinden farklı
olduğu; bu farklılığın gelecekte yaşanacak
ekonomik, toplumsal, siyasal çalkantı ve
gelişmelere göre daha da artacağı anla
şılmaktadır. ,

-H- OYA BAYDAR




Yüklə 8,87 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   463   464   465   466   467   468   469   470   ...   877




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin