KADIN YAŞAMI Bizans Dönemi
istanbul'da kadınlar çeşitli baskı ve kısıtlamalara tabi olmakla beraber başkent Konstantinopolis'in siyasi, toplumsal, ekonomik, dini ve kültürel yaşamı içerisinde önemli faaliyetlerde bulunmuş ve belirleyici roller oynamışlardır. Geçerliliğini hiçbir devirde kaybetmeyen tutucu değer ve tavırların yarattığı stereotipik kadın imajıyla toplumsal gerçekler arasında dikkate değer farklılıklar vardır. Ancak kadınların faaliyetlerinin büyük çoğunluğu, ekonomik ve siyasi olanlar da dahil olmak üzere, ev ve aile yaşamı etrafında odaklaşmış veya kadınların idaresindeki tek Bizans kurumu olan manastırlar çerçevesinde gerçekleşmiştir.
Kadın yaşamı hakkında mevcut verile-
rin çoğu, birkaç istisna dışında, yüksek tabakaya mensup, yani imparatorluk ailesinden veya aristokrat sınıftan kadınlara aittir. Halktan kadınlara ilişkin belge eksikliğinin yanısıra, kaynaklarda görülen kronolojik bir dengesizlik sonucunda 4-11. yy'larda kadın yaşamına dair bilgiler 11-15. yy'lara göre daha kısıdıdır.
Eskiçağ kültür ve geleneklerinin büyük ölçüde muhafaza edildiği erken Bizans döneminde (4-7. yy), kadınların Konstantinopolis'te oldukça dışadönük bir toplum yaşamı sürdürdükleri ve gerek bireysel gerek toplu olarak göreceli bir özgürlüğe sahip oldukları görülür. Bu devrin siyasi ve dini işlerinde faal kadınlar arasında en bellibaşlıları, başkentteki konaklarının yanısıra Anadolu ve Trakya'da da topraklan bulunan ve servetinin bir bölümünü Bizans kilisesine yardım ve bazı dinsel ihtilafların çözümüne adayan kadın diyakon Olimpias (ö. 408); II. Teodo-sios (hd 408-450)(-0 üzerinde büyük güç sahibi olan ablası Pulheria(-») ve karısı Atenais-Eudokia(->); I. lustinianos'un (hd 527-565X-0 karısı Teodora(->); ve Herak-leios'un (hd 6lO-64l)(-0 danışmanı ve yardımcısı olarak, onun siyasi kararlarına şekil veren, seferlerinde dahi kendisine eşlik eden ikinci karısı Martina'dır. Bu dönemde bazı kadınlar başkentin entelektüel yaşamında da etkinlik göstermiş, sanat ve kültür hamileri olarak ön plana çıkmışlardır (bak. Anikia luliana). Elit kesimden kadınlar, toplumsal yaşamlarını böyle canlı bir şekilde sürdürmekteyken, Eski Ahit'teki görüşleri benimseyen din adamları, kadının erkeğe göre ikincil konumda olduğunu vurgulamakta ve kadınların toplumsal yaşama katılmalarına genelde olumsuz tavır almaktaydılar.
Hıristiyan ideolojisi ve kurumlarının giderek kökleştiği ve Bizans devletinin bir dizi askeri, ekonomik, demografik ve dini buhran içerisine düştüğü 7. ve 8. yy'larda kadının konumunda önemli değişiklikler meydana geldiği göze çarpar. Toplumsal ve dinsel bazı kısıtlamaların şiddetle uygulanması sonucunda kadınların toplum hayatından soyutlanarak ev ve aile yaşamıyla sınırlı bir varoluşa indirgenmeleri bu yüzyıllarda ağırlık kazanan bir olgudur. Kadınlar, bundan böyle, kendi evleri dahilinde bile yaşamlarını özel dairelerde (gynaeceum) erkeklerden ayrı ve inziva halinde sürdürmek zorunda kalmışlardır. Bir süre sonra ise, İmparator VI. Leon (hd 886-912)(-») çıkardığı yeni bir yasayla kadınların mahkemelerde şahitlik yapma haklarını ellerinden almıştır. Bazı araştırmacılara göre, kadınların 7. yy'ın sonlarından itibaren toplumsal yaşamdan silinme-sindeki baş etkenlerden biri, daha önceleri de var olan çekirdek ailenin aşağı yukarı aynı zamanlarda Bizans iç yapısının ana birimi haline gelmesidir (bak. aile). Diğer bir görüş de Bizans devleti ve toplumunun bu yıllardaki belirgin özelliği olan militarizasyonun (askerileşmenin) kadınları arka plana ittiğidir.
8. ve 9. yy'lara rast gelen Ikonoklazdöneminde, başkentte toplumun
her kesiminden kadınların devletin resmi politikası olan Ikonoklazma hareketine a-çık bir şekilde karşı koydukları ve ikonalara ibadetin sürdürülmesi için verilen mücadelede militan bir rol oynadıkları doğrudur (bak. ayaklanmalar). Ayrıca gerek birinci gerek ikinci Ikonoklazma dönemine son veren her iki hükümdarın da kadın olması dikkate değer bir noktadır. Ancak kadınların ikonalara bu denli bağlı olmalarının temelinde, kilise içerisinde onlara tanınan resmi ve toplumsal rollerin pek sınırlı olması yatmaktadır. Papazlıktan men edilen ve sadece diyakonluk gibi basit bir göreve layık görülen kadınlar, ayrıca kilise ayinlerine erkeklerden ayrı tutuldukları özel galeri veya bölmelerde katılmak zorundaydılar. Bu koşullar altında, surete tapma evde de uygulanabilen kişisel ve özel bir ibadet yolu olması nedeniyle, pek çok kadına çekici gelmiştir.
11. yy'da kadınların toplum içindeki önemlerinin yeniden artmaya başladığı görülür. Makedonyalılar Hanedanı'nın(->) son temsilcileri Zoe(->) ve Teodora(-0 kardeşler 1040 ve 1050'li yıllarda bir süre iktidarı salt kendi adlanna ellerinde tutmuşlar, aynı zamanda başkentte Imparatoriçe Zoe'yi desteklemek üzere çıkan büyük ayaklanmada (1042) kadınlar aktif bir rol oynamıştır (bak. ayaklanmalar). Bunu 1081'de Komnenos Hanedam'mn(->) tahta yükselmesiyle açılan yeni bir çağ izlemiş ve bu çağda özellikle elit kesimden olan kadınların güç ve etkileri herkes tarafından açıkça tanınmıştır. Bizans'ın tek kadın tarihçisi Anna Komnena(->) bu devrin ürünüdür. Yine aynı devirde, I. Alek-sios Komnenos (hd 1081-1118)(->), kendisi askeri mücadelelerle meşgulken, devletin idari, mali ve ekonomik tüm sorumluluklarını annesi Anna Dalassene'ye(-») devretmeyi uygun görmüştür. I. Aleksios' un karısı ve Anna Komnena'nm annesi irene Dukaina ise imparatora askeri seferlerinde sık sık eşlik etmiş, oğlu II. İoan-nes'e karşı bir komplo düzenlemiş, manastırlar inşa ettirmiş ve zamanın edebi faaliyetlerine katkıda bulunmuştur. 12. yy boyunca, başkent aristokrasisinin ve özellikle Komnenoslar klanının kadınlarının adları muhtelif saray entrikalarına ve diğer siyasi hareketlere karışmaya devam etmiştir. I. Andronikos Komnenos'un tahttan indirilip öldürülmesiyle son bulan 1185 ayaklanmasında, halktan kadınların oynadığı rol, aristokrat olmayan başkentli kadınların da dönemin siyasi mücadelelerinde bir ölçüde faal olduklarına işaret e-der. Kadınların evlerinde "gynaeceum" adlı sırf kendi cinslerine mahsus dairelere kapanmaları geleneğinin 11. yy'dan sonra terk edilmesi, onların artan özgürlüklerinin bir başka göstergesidir.
Bazı araştırmacılar kadınların toplumda daha gözle görülür roller edinmelerini, Bizans geleneksel aile yapısında 11. yy' in sonlarıyla 12. yy'da gerçekleşen çekirdek aileden geniş aileye doğru dönüşüme bağlarlar. Yine aynı yıllarda aristokrat sınıfı ve asalet kavramının güçlenmesiyle birlikte nesep ve şecereye gösterilen yeni
ilgi de, kadınların soy taşıyıcıları olarak itibar kazanmalarına yol açmıştır. Bunlara ek olarak, kadınlar önceleri genelde yalnızca dinsel kapsamlı bir ilk eğitime tabi tutulmaktayken, 11. yy ve sonrasında başkentin belirli çevrelerinden kadınların daha yüksek seviyedeki seküler eğitime duydukları ilgiyi tatmin edebilmiş olmaları (bak. eğitim), onların siyasal, toplumsal, ekenomik ve kültürel yaşamdaki paylarının artmasını mümkün kılmıştır. Yaklaşık 12. yy'da, Bizans'a dışarıdan gelip yerleşen romantik aşkla ilgili yeni fikirler ise, dişiliğin ve cinselliğin yüceltilmesine yol açarak kadının statüsünün gelişmesinde rol oynamış olabilir.
Komnenoslar dönemine mahsus eğilimlerin birçoğu Paleologoslar döneminde de (1261-1453) süregelmiş, imparatorluğun ve aristokrat ailelerin kadınları zamanın siyasi ve dini anlaşmazlıklarında aktif rol oynamaya devam etmişlerdir. Bunların bir kısmı erkek akrabalarıyla devlet idaresinde işbirliği yapmış (örneğin, V. lo-annes Paleologos'un annesi ve naibi Sa-voylu Anna veya VI. loannes Kantakuze-nos'un kamu idaresinde çok deneyimli olduğu söylenen annesi Teodora Kantaku-zene gibi), bir kısmı da iktidardaki akrabalarının resmi politikalarına açıkça karşı koymuşlardır (VIII. Mihael'in Roma ve Bizans kiliselerini birleştirmesini tasvip etmeyen kız kardeşi Eulogia ve yeğeni Teodora Komnene Raulaina veya Palamizm karşıtı rahibe irene Humnaina Paleologi-na gibi). Bu dönemin varlıklı kadınları başkentin iktisadi yaşamında da büyük atılımlar yapmışlar, drahomalarını sık sık ticari işlere veya zanaat girişimlerine yatırmış, hattâ para takas işlerine girmeleri kanunen yasak olmasına rağmen, zaman zaman faizle borç para bile vermişlerdir. Edebi, artistik ve kültürel çevrelerde yine çok sayıda kadın yazar, kaligraf, kitapsever, sanat hamisi ve manastır kurucusu bulunmaktaydı.
15. yy'm getirdiği politik ve ekonomik sorunlar, Konstantinopolis'te Komnenoslar döneminden beri süregelmekte olan bu canlı kadın yaşamını olumsuz şekilde etkilemiş olabilir. Zira kenti 1420'de ziyaret eden Venedik Elçisi Francesco Filelfo, kadınların evlerinden nadiren, yalnızca kiliseye gitmek veya yakını akrabalarını ziyaret için, o da gece, başörtülü ve hizmetkârların refakatinde olmak kaydıyla dışarı çıktıklarını gözlemler.
Konstantinopolis'te Bizans çağının istisnasız her döneminde kadınların en faal, saygın ve korumada oldukları yer aileleriydi. Ailedeki baş işlevleri ise çocuk doğurmaktı. Geleneksel olarak Bizans kadınları vücudannı fazla göstermezler, giysi olarak etekleri ve kolları uzun tunikler ile çoğu kez baş ve omuzlarım kapatan "maphorion" adlı başörtüleri kullanırlardı. Ancak dansçılar, saygın olmayan veya ahlak kurallarına uymayan kadınlar, hizmetçiler ve ebeler, Bizans sanatında genellikle ya açık başla ya da değişik tarz bol başlıklarla resmedilmişlerdir.
Kadınlara mahsus meslek ve ekonomik
Dostları ilə paylaş: |