İSTANBUL TEKNİK
mi isimli genel bir askeri lise içinde birleştirildi. Ancak Mekâtib-i Idadi-i Umumi' nin ömrü fazla olmadı. Mühendishane sınıflan haricindeki kesimi 1867'de Kule-li'ye nakledildi, Mühendishane'nin sınıflan da Mühendishane içindeki eski yerlerine döndü.
1871-1878 arasında, Mühendishane' deki yüksekeğitimin Harbiye'ye nakledilmesi üzerine okul topçu ve istihkâm subayı yetiştirecek bir hazırlık okulu haline geldi. Özellikle 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı Mühendishane'ye büyük zarar verdi ve bu arada binası hastane olarak kullanıldı. Öğrenciler de savaş süresince Harbiye'ye nakledildiler.
Rus savaşı gailesi biter bitmez, 1876'da
İSTANBUL TEKNİK
239
İSTANBUL TEKNİK
İ
istanbul Teknik Üniversitesi Taşkışla binası.
Ahmet Kuzik
İstanbul
Teknik
Üniversitesi
fen-edebiyat,
uçak-uzay
bilimleri,
kimya-
metalurji,
maden,
elektrik-
elektromk,
gemi inşaatı ve
deniz bilimleri
fakülteleri
binaları.
istanbul Teknik
Üniversitesi 'nin
Kısa Tarihçesi, ist.,
1990
'"
tahta çıkmış olan II. Abdülhamid Mühen-dishane'ye eski yüksekokul karakterinin -kazandırılması gerektiğini düşündü. 1878' de bu maksada III. Selim'in yaptırdığı bina esaslı bir şekilde tamir edildi, Mühen-dishane Nezareti'ne matematikçi Vidinli Hüseyin Tevfik Paşa atandı ve mühendisler Harbiye'den ayrılarak büyük bir törenle eski okullarına döndüler.
1878 reformu istanbul Teknik Üniver-sitesi'nin tarihinde çok önemli bir dönüm noktasıdır. Bu tarihte Vidinli Hüseyin Tevfik Paşa'nın döneminde okul eğitiminin yanında, çok mütevazı olsa bile giderek artan oranlarda araştırma yapılmaya da başlanmış üniversiteleşme yolunda ilk a-dımlar atılmıştır, imparatorluk genelinde sivil mühendislere olan ihtiyacın artık asker kökenli mühendislerce karşılanamaması nedeniyle 4 Eylül 1882 tarihli bir layiha ile Mühendishane bünyesinde tamamen sivil bir fakültenin açılması teklifi ü-zerine II. Abdülhamid, Mühendishane nazırına bağlı bir Hendese-i Mülkiye Mekte-bi'nin(-») kurulmasına izin vermiştir.
Mühendishane, 1909'da 138 yıl önceki yenilikçilik ve çağdaşlık ruhu ile ve Mühendis Mekteb-i Alisi adı altında Tophane'deki Mühendis Mektebi binasına taşındı. Miralay Baha Bey'in yerine Belçika'da elektrik mühendisliği tahsil etmiş olan Refik Bey (Fenmen) müdür atandı. II. Meşrutiyet'in iç ve diş karışıklıklarla dolu yılları nedeniyle yeni bir nizamname hazırlanması işi 1915'e kadar gecikti. Balkan Savaşı ise okulun 1913'te hiç mezun verememesine neden oldu.
1908-1922 arası istanbul Teknik Üniversitesi tarihinin belki de en zorlu yılları olmuştur. Mühendis Mekteb-i Âlisi, ö-zellikle Balkan Savaşı esnasında bir yıl kapanınca tamamen ortadan kalkma tehlikesiyle karşı karşıya kalmış, ancak öğrencileri, hocalan ve idarecileri büyük kişisel fedakârlıklarla bu anıtsal kurumun tarihten silinmesine izin vermemişlerdir. Okul bu arada sık sık binasız kalmış, İstanbul'da oradan oraya göç etmiş, bundan doğal olarak kütüphane, arşivler, laboratuvar ve koleksiyonlar büyük zarar görmüştür.
istanbul
Teknik
Üniversitesi
işletme
Fakültesi
binası (eski
Jandarma
Okulu)
TTÜArşivi
işte bu çileli yıllarda Prof. Forchheimer, Kari von Terzaghi adlı genç bir vatandaşı ile birlikte, 1914'te Mühendis Mektebi' ne geri dönerek hocalığının yanında ders nazırlığı görevini de üstlenmiştir. Kari von Terzaghi okulda derhal ilkel bir laboratuvar kurmuş ve I. Dünya Savaşı'mn tüm olumsuz şartlan altında Mühendis Mekteb-i Âlisi çatısı altında asistanları ve bulabildiği öğrencileriyle araştırma yapmaya başlamıştır. Bu araştırmaların sonuçlarının önemini ve bilini tarihindeki yerini 6 Mart 1950'de Prof. Hamdi Peynircioğlu'na yazdığı bir mektupta dile getirmiştir.
Kari von Terzaghi'nin tüm dünyada ze-'min mekaniğinin kurucusu olarak kabul edildiği göz önüne alınırsa, bu önemli mühendislik branşının, İstanbul Teknik Üni-versitesi'nin tarihinin en zorlu yıllarında onun mütevazı laboratuvarlarında doğmuş olduğu görülür. İstanbul Teknik Üniversitesi de verdiği ilk şeref doktorasını, 9 Eylül 1949'da senatosunun 133. toplantısında bu büyük hocasına layık görmüştür.
L Dünya Savaşı'mn kaybedilmesinin arkasından 16 Mart 1920'de İstanbul'un müttefiklerce işgali Mühendis Mektebi için daha da çileli bir dönemin başlangıcı oldu. L Dünya Savaşı esnasında taşınmış olduğu Nötre Dame de Sion Lisesi binasından mütareke esnasında çıkartıldı. Eşyaları Harbiye binasında bırakılarak okul Ha-lıcıoğlu'ndaki eski binasına taşındı. Ancak işgalde bu binanın İngilizler tarafından alınmasıyla gene yersiz kaldı. Gümüşsüyü Kışlası bir ara okula verildi ancak eşyalarına işgal kuvvetleri el koydu. Daha sonra Yıldız'da Şevket Paşa Konağı kiralandı ve Mühendis Mektebi işgal sonuna kadar bu binada kaldı. Bu acı günlerde okulun tarihi belgelerce zengin arşiv ve kütüphanesinin çok önemli kayıplara uğradığı tahmin edilmektedir.
1922'de İstanbul'un kurtuluşu Mühendis Mektebi'ne de bir nefes aldırmış, okul bir taraftan, müdürü "temiz ve iyi ruhlu, müşfik" Mehmet Nuri Bey (Esmen) liderliğinde yaralarım sararken, bir taraftan da harap olmuş ülkenin baştan imarı için şimdi her zamankinden çok ihtiyaç duyulan mühendisleri yetiştirmeye hız vermiştir. Ancak artık okulun eski teşkilatı da mutlaka "muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmaya" azimli Cumhuriyetin ihtiyaçlarına cevap verebilecek durumda değildi. Kadronun genişletilmesi ve özellikle uzmanlık dallarının ayrılması gerekiyordu. Bunun üzerine zamanın Nafıa vekili Behiç Bey'in (Erkin) ve o zamanki Mühendis Mektebi hocalarının gayretleri ile 24 Mayıs 1928 tarihli ve 1275 sayılı sekiz maddelik bir kanunla Mühendis Mekteb-i Âlisi, Yüksek Mühendis Mektebi adını aldı ve okula "Şahsiyet-i Hükmiye" (tüzel kişilik) verildi.
Kanunun kabulünden sonra bir de "Yüksek Mühendis Mektebi Nizamnamesi" (yönetmelik) çıkarıldı ve Bakanlar Kurulu'nun 12 Haziran 1929 tarihli toplantısında kabul edilerek yürürlüğe girdi. Bu yönetmeliğin 31. maddesine göre okul müdürünün unvanı rektör olarak değiştirildi ve müderrislik (profesörlük) kademesi ihdas edilerek Mühendis Mektebi, İstanbul Darülfünunu' na eşit bir duruma getirildi. Mühendis Mektebi'nin ilk rektörü Suphi Bey'dir (Ta-mg).
1932 mali yılına ait görüşmelerde TBMM Bütçe Encümeni tarafından Mühendis Mektebi'nin fen bölümlerinin İstanbul Darülfü-nunu'na, inşaat ve mimarlık bölümlerinin de Güzel Sanatlar Akademisi'ne bağlanması bir tasarruf önlemi olarak teklif edildi ve bu kayda geçirildi. Ancak Mühendis Mektebi Tedris Meclisi'nde konu detaylıca görüşüldükten sonra, bahsi geçen
kurumların ayrı gelenekleri bulunan ve bilim yolunda bağımsız yürümekte olan kurumlar oldukları belirtildi ve hele İstanbul Darülfünunu'nun geleceğinin belirsiz olduğu bir dönemde sırf küçük bir tasarruf için tarihi bir kurumun ortadan kaldırılması son derece sakıncalı bulundu ve teklif reddedildi. Mühendis Mektebi'nin ne derece kurumlaşmış olduğunu ve ülkedeki yüksekeğitimin genel durumunun idaresinin ne kadar yakından izlediği bu tarihi kararda çok açık bir şekilde görülmektedir. Hakikaten Mühendis Mektebi Tedris Meclisi'nin bu kararından bir yıl kadar sonra İstanbul Darülfünunu kapatıldı ve İstanbul Üniversitesi(->) açıldı. Bir ara Mühendis Mektebi'nin İstanbul Üniversitesi' nin bir fakültesi haline getirilmesi gündeme geldi ve bu amaçla eski Darülfünun' un fen fakültesine bağlı Makine ve Elektrik Enstitüsü Mühendis Mektebi'ne bağlandı. Ama İstanbul Üniversitesi kurulduktan sonra bu plan gerçekleşmedi ve Makine ve Elektrik Enstitüsü de Mühendis Mektebi'nin bünyesinde kaldı.
Nafıa Vekâleti'ne Ali Çetinkaya'nın a-tanması Mühendis Mektebi'nin gelişmesi açısından bir talihsizlik olmuştur. Bilimsel bir kurumu askeri bir zihniyetle yönetmeye kalkan bu bakanla okul arasında çıkan anlaşmazlıklar önce 18 Mayıs 1935 tarihli bir kanunla rektörün doğrudan bakan tarafından atanmasına, sonra da, 26 Mayıs 1936'da Behiç Erkin'in büyük bir ileri görüşlülükle okula verdirdiği tüzel kişiliğin geri alınmasına neden oldu.
1929'da uygulamaya giren yönetmelikle Mühendis Mektebi Alman teknik yüksekokullarına (technische Hochschule) benzer bir yapıya kavuşturuldu ve 3 ihtisas şubesi kuruldu: 1) Yol ve demiryolu mühendisliği, 2) mimari ve inşaat, 3) su işleri mühendisliği. 1934'te bunlara, İstanbul
Darülfünunu'ndan devir alınan Makine ve Elektrik Enstitüsü'nün yerine geçecek bir elektro-mekanik şubesi, 1935'te de bir muhabere şubesi eklendi, 1940'ta da yol ve su şubeleri inşaat şubesi olarak birleştirildi. 1943'te de makine ve elektrik şubeleri tamamen bağımsız birimler haline geldi.
1930-1944 arasında Yüksek Mühendis Mektebi Kütüphanesi adlı bir yayın serisi başlatılmış ve harf devrimi akabinde yenilenmiş olan matbaada bu zaman aralığında 92 adet kitap basılmıştır. Bu serinin ilk kitabı Prof. Dr. Kerim Erinı'in Nazarî Hesap adlı eseridir. Ayrıca 1927'de adı daha sonra Yüksek Mühendis Mektebi Mecmuası olan bir dergi de yayımlanmaya başladı. Bu dergi 1935'te yayın hayatına son verdi, ancak okul Maarif Vekâleti'ne bağlandıktan sonra okulun değişen adına paralel olarak adı Yüksek Mühendis Okulu Dergisi olarak değiştirilerek tekrar yayımlanmaya başladı. Halen yayımlanmakta olan İTÜ Dergisi bu derginin devamıdır.
22 Eylül 1941 tarihli ve 4121 sayılı kanunla Yüksek Mühendis Mektebi, Yüksek Mühendis Okulu adı altında Maarif Vekâleti'ne bağlandı. Başlangıçta okulun iç yapısında ve idaresinde hiçbir değişiklik yapılmadı.
Maarif Vekili Hasan Âli Yücel, Yüksek Mühendis Okulu'nu resmen bir üniversite haline getirmeyi kafasına koymuş bulunuyordu. Bunu onun başkanlığında Yüksek Mühendis Okulu'nun tüm profesörlerinin de katılmasıyla yapılan 4 Şubat 1943 tarihli bir toplantının tutanaklarından açıkça görmek mümkündür. Burada okulun Av-rupa'daki çoğu mühendis okullarından farklı olarak "yüksek kabiliyetlere yüksek bilgi" veren seçkinci bir kurum olduğu, buna göre "yüksek mühendis" kavramının tanımlanarak ona göre okulun üniversite-leştirilmesi savunulmuştu. Yüksek Mühen-
İSTANBUL TEKNİK
240
241
İSTANBUL TİYATROSU
diş Okulu nihayet TBMM'nin 12 Temmuz 1944'te kabul ettiği 4619 sayılı kanunla resmen istanbul Teknik Üniversitesi oldu. Bu nedenle 20 Kasım 1944'te Gümüşsüyü binasının 501 numaralı amfisinde bizzat Hasan Âli Yücel'in de hazır bulunduğu büyük bir tören yapıldı ve 1773'te Haliç kenarında tek bir oda içinde kurulan mütevazı Mühendishane, 171. yaşında, ülkesinin en üst düzeydeki öğrenci ve hoca kadrosunu bünyesine toplamış, bir eğitim ve araştırma kurumu olarak çok uzun bir zamandan beri hak etmiş olduğu Teknik Üniversite adını aldı.
Günümüzde İTÜ
Modern Üniversite (1944 -1981): istanbul Teknik Üniversitesi 4619 sayılı kanunla resmen bu adı aldığı halde henüz kendisine kılavuzluk edecek tüzük, yönetmelik gibi esaslar bulunmaması nedeniyle Bakanlar Kurulu'nun 11 Ekim 1934'te istanbul Üniversitesi için kabul etmiş olduğu talimatnamenin 1-36. maddelerini uygulamayı kararlaştırmıştı. Üniversite dört fakülte olarak teşkilatlandırıldı: 1) inşaat (dekan: Prof. Dr. Sait Kuran), 2) mimarlık (dekan: Prof. Emin Onat), 3) makine (dekan: Prof. Dr. Ratip Berker) ve 4) elektrik (dekan: Prof. Fuat Külünk). Bundan iki yıl sonra TBMM tarafından 13 Haziran 1946' 'da kabul edilen 4936 sayılı kanun tüm Türk üniversitelerine ve bu arada iTÜ'ye de özerklik ve tüzel kişilik verdi.
iTÜ 1950'li yıllara kadar dört fakülte-siyle eğitim ve araştırma faaliyetini sürdürmüş, 3 Şubat 1953'te yayımlanan 6033 sayılı kanunla beşinci fakülte olarak da "Maden ve izabe Yüksek Mühendisleri ile Mühendis Jeolog yetiştirmek, yurdumuzun yeraltı servet kaynaklarının aranması ve işletilmesi konularında hükümet ile ilgili kurumlarla işbirliği gibi Üniversite görevlerini yapmak üzere" (iTÜ senatosu 123. toplantı kararları tutanağından: 2 Haziran 1949) maden fakültesi kurulmuştur. Bundan önce 1952'de UNESCO-ITÜ işbirliği i-le doğrudan rektörlüğe bağlı olarak Hidrojeoloji ve Sismoloji enstitüleri kurulmuştur. Sismoloji Enstitüsü'nün kurulmasında bu bilim dalının kurucularından addedilen Alman asıllı Prof. Dr. Beno Gutenberg faal rol aldı ve daha sonra da maden fakültesi II. Dünya Savaşı'ndan sonra kurulmuş olan WWSSN'in (World-Wide Standardi-sed Seismograph Network : Dünya Çapında Standardize Edilmiş Sismograf Ağı) Türkiye temsilcisi oldu. Bu görevini halen sürdürmektedir. Maden fakültesinin kurulmasıyla iTÜ ilk kuruluş yıllarından beri vermekte olduğu coğrafya, kartografya, topografya, jeodezi ve jeoloji gibi yerbilimi dallarındaki eğitimin büyük bir bölümünü bir fakülte bünyesinde toplayarak ülkemizdeki ilk modern yerbilimleri fakültesinin kurulmasını sağlamıştır. Hızla gelişen maden fakültesi çok kısa bir zamanda öğretim elemanları arasına yerbilimlerinin çeşitli konularında Türkiye'nin en şöhretli araştırmacılarını toplayarak Türkiye'de bu konuda da lider durumuna geçmiştir.
1944'te Uluslararası Sivil Havacılık Teş-kilatı'nın kurulması ve Türkiye'nin de 1945' te bu kurumun koyduğu kuralları benimsemesi sonucu, 1952'de Ulaştırma Bakan-lığı'nın teklifi üzerine ayrıca gene rektörlüğe bağlı bir de Sivil Havacılık Enstitüsü kurulmuştur. Amacı havacılıkla ilgili her türlü konuda ve özellikle iTÜ'de temsil edilen uçak mühendisliği ve havaalanı yapımı gibi havacılıkla ilgili inşaat mühendisliği konularında bilgi toplayıp üretmekti.
Hızla gelişen üniversiteye eski Gümüşsüyü binasının artık yetmemesi üzerine 1862'de kışla haline getirilen ve 1940'lı yıllarda bir harabe halinde olan Taşkışla binası 1948'de tamir ve tadil edilmiş, buraya 1951'de mimarlık fakültesi, 1952'den itibaren de rektörlük birimleri ve inşaat fakültesi yerleştirilmiştir.
Bu tarihlerde ülkedeki bayındırlık ve sanayi atılımlarının artması, Milli Eğitim Bakanlığı'nı mühendis yetiştirilmesinde sayı artımını sağlamak için bazı önlemler almaya yöneltti. 26-28 Mayıs 1952 tarihlerinde Ankara'da yapılan toplantıda iTÜ' nün mühendis yetiştirebilmesi konusunda bazı ön çalışmaların yapılması istenmiştir. Bu çalışmalar sonunda iTÜ'ye bağlı Teknik Okul kurulması kararlaştırılmış ve okul, 22 Nisan 1954'te 147 öğrenci ile Maçka Kışlası'nda açılmıştır.
Teknik Okul'un bir fakülte haline dönüştürülmesi ise 1970'te 1440 sayılı kanun ile gerçekleşti. iTÜ Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi adı altında açılan bu fakülte 1981'de yürürlüğe giren 2547 sayılı kanun ile diğer üniversitelerde kurulan mühendislik fakültelerine eş düzeyde olup, elektrik, inşaat, makine ve mimarlık bölümlerinden oluşuyordu. Ancak bu fakültenin de hızlı büyümesi ve âdeta üniversite i-çinde bir üniversite halini almasıyla, bunun da Milli Eğitim Bakanlığı'mn 11 Ağustos 1976 tarihli bir kararıyla Maçka Elektrik, Maçka inşaat, Maçka Makine ve Maçka Mimarlık fakülteleri olarak dört fakülteye bölünmesi kararlaştırılmıştır. Bu şekilde iTÜ bünyesi içinde dört paralel fakülte oluşmuş ve Maçka'daki eski Teknik Okul'dan türeyen fakültelerle istanbul'da yeni bir teknik üniversite oluşturulması gündeme gelmiştir.
1969'ta iTÜ, 5 yıllık yüksek mühendislik eğitimini 4 yıllık mühendislik eğitimine dönüştürme kararını almıştır. Bu tarihe'kadar diploma alan yüksek mühendislerin diplomaları Türkiye dışında master derecesine eşdeğer kabul edilmekteydi. Ancak dört yıllık eğitime geçilmesi, ayrıca bir de yüksek lisans programının başlatılmasını gerekli kıldı. Eski beş yıllık eğitime kabul edilmiş olan son sınıfın 1973'te mezun olmasıyla beraber, 1973-1974 ders yılında yüksek lisans programı başlatıldı, ancak Teknik Okul'dan türeyen Maçka fakülteleri bu programın dışında tutuldular ve yalnızca lisans diploması vermeye devam ettiler.
2547Sayılı Kanun Sonrasından Günümüze iTÜ: 12 Eylül 1980 askeri darbesini izleyen yıllarda 2547 sayılı kanun Türk
yükseköğretimini baştan düzenlemek için çıkarılmış, bu arada Türkiye'deki üniversite sayısı artırılarak üniversitelerin idari ö-zerklikleri kısıtianmıştır. Bütün üniversiteleri tek bir şablon içinde yapılandıran bu kanun çerçevesinde bir tek iTÜ'nün eski geleneksel yapısına dokunulmamış, yalnızca eski iTÜ Teknik Okulu'ndan türemiş olan dört fakülte, üniversite bünyesindeki adaşları ile birleştirilmiş, kanun gereği kurulan Fen Bilimleri Enstitüsü ve Sosyal Bilimler Enstitüsü dışında bir de eski Nükleer Enerji Enstitüsü yaşamını sürdürmüş, buna ilaveten de dokuz adet de Uygulama ve Araştırma Merkezi açılmıştır. Bu şekilde 2547 sayılı kanunun yürürlüğe girmesinden sonra iTÜ'nün iç yapısı aşağıdaki şekli almıştır:
Fakülteler (ilk kuruluş tarihleri ile birlikte):
1) inşaat fakültesi (1795, fakülte adı al
tında örgütlenme 1944);
2) mimarlık fakültesi (1847, fakülte adı
altında örgütlenme, 1944);
3) makine fakültesi (1934, fakülte adı
altında örgütlenme, 1944);
4) elektrik-eletronik fakültesi (1934,
fakülte adı altında örgütlenme, 1944);
5) maden fakültesi (1953);
6) kimya-metalurji fakültesi (1963);
7) gemi inşaatı ve deniz bilimleri fa
kültesi (1773, fakülte adı altında örgütlen
me 1970);
8) Sakarya Mühendislik Fakültesi (1970,
fakülte adı altında örgütlenme 1982);
9) fen-edebiyat fakültesi (temel bilim
ler fakültesi adı altında kuruluş 1971, 2547
sayılı kanun gereği "fen-edebiyat fakülte
si" adının verilmesi 1982);
10) işletme fakültesi (endüstri mühen
disliği fakültesi olarak kuruluş 1969, işlet
me fakültesi olarak değişiklik 1977);
11) uçak ve uzay bilimleri fakültesi
(1983).
Bu fakültelerden Sakarya Mühendislik Fakültesi 3 Temmuz 1992 tarih ve 3837 sayılı kanunla bağımsız Sakarya Üniversitesi olarak iTÜ bünyesinden ayrılmış, buna mukabil Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bünyesindeki Denizcilik Yüksek Okulu (ilk kuruluş Leyli Tüccar Kaptan Mektebi: 5 Aralık 1884) 3 Temmuz 1992 tarihinde ve 2809 sayılı kanunla iTÜ'ye bağlanmış, bu yüksekokul da 1993'te fakülte haline gelerek fakülte sayısı gene 11'de kalmıştır.
2547 sayılı kanun aynı zamanda ilk defa 1914'te Andre Antoine tarafından kurulmuş Darülbedayi-i Osmani'nin devamı olan istanbul Konservatuvarı'm da Türk Musikisi Devlet Konservatuvan olarak iTÜ' ye bağladı.
Kuruluşunun 221. yılı itibariyle iTÜ bünyesinde 11 fakülte, 3 enstitü, rektörlüğe bağlı üç bölüm, 9 uygulama, araştırma merkezi ve Türk Musikisi Devlet Konservatuarı bulunmaktadır. Bu birimlerde 706 öğretim üyesi, 1.166 öğretim üyesi yardımcısı, 15.704 lisans, 4.795 lisansüstü olmak üzere toplam 20.499 öğrenci bulunmaktadır. Türkiye genelinde örgün öğretimdeki öğrencilerin yüzde 9,3'ü lisansüstü e-ğitim yaparken iTÜ'de bu oran yüzde
23,4'tür. iTÜ'de eğitim dili Türkçedir, ancak lisansüstü eğitimin bir bölümü ingilizce verilmektedir. Aynca "ingilizce Destekli Öğretim" adıyla başlatılan lisans programı ile arzu eden her öğrenciye yabancı dil öğretimi ve her yarı yıl bir ingilizce ders alma olanağı getirilmiştir. Bibi. Comte de Bonneval, Merckıvürdiges Le-ben deş Grafen von Bonneual Voemahls Kei-serl, Jena, 1738; Baron de Tott, Memoires du Baron de Tott, I-II, Amsterdam, 1784; G. B. To-derini, De la litterature deş turcs, I, Paris, 1789; Mehmed Esad, Mir'at-ı Mühendishâne-i Ber-rî-i Hümayun, îst., 1312; Ç. Uluçay- E. Kar-tekin, Yüksek Mühendis Okulu, (1958), iTÜ Ktp, no. 389; 1946-1956 Yıllarında istanbul Teknik Üniversitesi, (1963), İTÜ Ktp, no. 545; F. Çöker, Bahriye Mektebimiz, Ankara, 1973; İTÜinşaat Fakültesi. Cumhuriyetin Ellinci Yılı Kitabı, ist., 1976; İTÜ Maden Fakültesi Bülteni (30. Yıl Anı Sayısı), ist., 1983; K. Çeçen, istanbul Teknik Oniversitesi'nin Kısa Tarihçesi, ist., 1990; K. Çeçen-C. Şengör, Mühendishâne-i Berrî-i Hümayûn'un 1210/1795 Tarihli Kanunnâmesi, ist., 1988; Ergin, Maarif Tarihi, I-II; F. R. Unat, Türkiye Eğitim Sisteminin Gelişmesine Tarihi Bir Bakiş, Ankara, 1964; I. Tekeli-S. ilkin, Osmanlı imparatorluğunda Eğitim ve Bilgi Üretim Sisteminin Oluşumu ve Dönüşümü, Ankara, 1993.
A. M. CELAL ŞENGÖR-KAZIM ÇEÇEN
İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ HASTANESİ
istanbul Tıp Fakültesi uzun tarihi boyunca birçok hastanede faaliyet göstermiştir (bak. Cerrahhane-i Mamure, Mekteb-i Tıb-biye-i Şahane, Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye, Tıbhane-i Âmire).
1903'te Haydarpaşa'daki binasına (bugün Marmara Üniversitesi) taşınan fakülte, hastane olarak bu binanın karşısında yapılmış olan 5 pavyonu (bugün Haydarpaşa Numune Hastanesi) kullanıyordu. Fakat bazı klinik hocaları hastanenin şehrin merkezinden uzak olmasından memnun değillerdi. Öğrencilerin yeteri kadar hasta göremediklerim ileri sürerek fakültenin istanbul yakasına taşınmasını istiyorlardı. 1917'de savaşlar sebebiyle fakülteye her zamankinden fazla öğrenci alınınca Cağa-loğlu'nda (bugünkü Tabipler Odası yerindeki eski bina) bir poliklinik açılması kararlaştırılmıştı. 10 Kasım 1917'de faaliyete geçen poliklinikte haftada 4 gün hasta kabul edilmeye başlanmıştı. Staj ve poliklinik sınırlarındaki öğrenciler gruplar halinde polikliniğe geliyorlar, hastaların müşahedelerini alarak muayene ediyor ve hocalarına takdim ediyorlardı. 2 sene süren bu uygulama 1919'da kaldırıldı. 1925'te son sınıf öğrencileri Cerrahpaşa, Haseki ve Gureba hastanelerine nakledildi, fakat yer darlığı yüzünden ertesi yıl bu uygulamaya son verildi.
Uzun tartışmalardan sonra fakülte, 1933 üniversite reformunda istanbul yakasına taşınmış, ancak bütün birimlerini tek bir binada toplamak mümkün olmamıştır. Dekanlık ve büroları ile anatomi, patoloji, histoloji, mikrobiyoloji, hijyen, biyokimya, fizyoloji, adli tıp, tıp tarihi ve deontoloji gibi temel bilimler Beyazıt'taki eski Harbiye Nezareti binası ile Bekirağa Bölüğü'ne yerleştirilmiştir. Klinikler ise istanbul ya-
Istanbul Tıp
Fakültesi
Hastanesi
Dermatoloji
Anabilim Dalı
binası.
Yavuz Çelenk,
1994
kasındaki hastanelere dağıtılmıştır. Hariciye, I. dahiliye ve göz klinikleri Cerrahpaşa Hastanesi'ne(-»); II. dahüiye, kulak-burun-boğaz ile deri ve frengi klinikleri Gureba Hastanesi'ne(->); nöroloji ve psikiyatri klinikleri Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne(-0; ortopedi ve çocuk hastalıkları klinikleri Etfal Hastanesi' ne(-0 (1950'de Haseki Hastanesi'ne, 1965' te Cerrahpaşa Hastanesi'ne); kadın-do-ğum, II. hariciye (1967'de Cerrahpaşa Hastanesi'ne); tedavi ve farmakoloji klinikleri ise Haseki Darüşşifası ve Hastanesi'ne(-0 yerleştirilmiştir.
Tıp Fakültesi, Gureba Hastanesi'nde 1910'da yapımına başlanan fakat savaşlar nedeniyle bitirilemeyen yeni pavyonları tamamlayarak enstitü ve kliniklerini bu yeni binalara taşımıştır. Pavyonların ilkine merkez poliklinik yerleştirilmiş, 1939' da tamamlanan pavyona kulak-burun-bo-ğaz kliniği, 194l'de bitirilen üçüncü pavyona II. cerrahi, dördüncü pavyona da II. doğum ve kadın hastalıkları klinikleri taşınmıştır. Kuduz Müessesesi 194l'de işgal ettiği binayı terk edince burası da tadil e-dilerek III. dahüiye kliniği kurulmuştur. Bu yeni pavyonlar eski Gureba Hastanesi'nin üst tarafında yer aldığından halk arasında Yukarı Gureba, eski bina ise Aşağı Gureba Hastanesi adlarıyla anılmıştır. 1965'te fakülte yeni pavyonların mülkiyetini satın almıştır. Bu tarihten sonra yapılan ek binalara Beyazıt'taki merkez binada bulu-
îstanbul Tıp
Fakültesi
Hastanesi
Çocuk Sağlığı
ve Hastalıkları
Anabilim Dalı
binası.
Yavuz Çelenk,
nan dekanlık ile temel tıp bilimleri yerleştirilmiş ve hastane büyüyerek gelişmesini sürdürmüştür.
Fakülte, 1967'de, Cerrahpaşa Hastane-si'ndeki kliniklerim yeni kurulan, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ne bırakarak Çapa'da-ki binalarında hizmete devam etmiş ve istanbul Tıp Fakültesi adını almıştır. Bu kere de halk arasında, bulunduğu yere izafeten Çapa Hastanesi veya Çapa Tıp Fakültesi adlarıyla tanınmıştır.
Günümüzde 215 profesör, 144 doçent, 26 yardımcı doçent, 155 uzman, 587 uzmanlık öğrencisi, 535 hemşire, 135 teknik personel, 1.063 yardımcı hizmetli ve hastabakıcı ile 392 memurun görev yaptığı tam teşekküllü bir üniversite hastanesi o-larak faaliyetini sürdürmektedir.
NURAN YILDIRIM
Dostları ilə paylaş: |