İŞLEMELER
Fetihten sonra İstanbul'a Anadolu ve çevresinden pek çok sanatçı gelmiş, şehirde yaşayan Hıristiyan sanatçılarla istanbul, el sanatları alanlarında da yeniden bir metropole dönüşmüştür. Bizans atölyelerinin üstüne kurulmaya başlanan ve yeniden o-luşturulan Osmanlı saray atölyeleri arasında işleme atölyelerinin ayrı bir yeri vardır.
Bilindiği gibi ipek, yün, keten, pamuk, metal vb iplikler kullanarak, çeşitli iğneler ve uygulama biçimleri aracığılıyla keçe, deri, dokuma vb üzerine yapılan bezemelere işleme denir. Osmanlı döneminde işlemeler başlıca saray, çarşı ve ev olmak üzere üç merkezde üretilmiştir. Giderek bu merkezlere ordu atölyeleri, tekkeler ve 19. yy'da Midhat Paşa tarafından kurulan Kız Sanat Okulu eklenerek üretim a-lanı genişletilmiştir.
Saray atölyeleri 16. yy'da Topkapı Sa-rayı'nın birinci avlusunda yer almaktaydı. Kont Wratislaw, Anılar isimli kitabında bu atölyelerden söz etmektedir. Diğer taraftan Topkapı Sarayı Arşivi'ndeki 1526 tarihli Ehl-i Hiref Defteri hin 8. ve 9. sayfalarında "Cemaat-ı Zerduzan" (altın işleyi-cileri) başlığı altında yer alan Tebrizli Bül-
Istanbul manzaralı yastık.
TSM, envanter no: 31/1101 H. Örcün Barışta
bul, Beşaret Gürcü, Bosnalı Hemdem isimleri ve "Cemaatı Kazzazan" başlığı altında kayıtlı Bosnalı Mehmed, Pervane, Rus Yusuf, Kasım ve Arnavut Isa Bali bin İlyas isimleri imparatorluğun farklı bölgelerinden gelen ustalann saray atölyelerinde beraber çalıştığını belgelemektedir. 17. yy'da Evliya Çelebi, Seyahatname adlı e-serinde kaftan ağası, çamaşır ağalan, mak-ramacıbaşı, seccadecibaşı, peşkir ağası gibi saray görevlilerine değinmektedir. Topkapı Sarayı'nda bulunan bir başka belgede hünkârın emriyle işlenmek üzere gönderilen yedi çarşafı kadın işlemecilerin yapmadıkları ve ince iş (kumiğnesi) ile süslenecek bu parçaların erkek ustalara verildiği belirtilmektedir. 17. yy'da A. Gal-land'ın övgü ile söz ettiği çadırlar, 18. yy' da Van Mour'un çizdiği albümdeki saray kostümleri, saray atölyelerinin bu daldaki becerisini ortaya koymaktadır. Diğer taraftan 18. ve 19. yy'da Avrupa'da esen Türke-ri modası rüzgârı istanbul sarayının ününün yankılarıdır.
Usta ve sanatkârların üretimlerini sürdürdükleri çarşı devlet tarafından denetleniyordu. 1640 tarihli Es'ar Defteri bu konuda bilgi vermekte, çarşıdaki işlemelerin türü, işlemesi ve fiyatları vb gibi nitelik ve niceliklerini belgelemektedir, imparatorluğun en görkemli çarşısı Kapalıçarşı'dır. Buradaki esnaf ve işlemeler konusunda Pardoe, Lacomte, Amicis gibi yazarlar geniş bilgi vermektedir, istanbul'da yapılan işlemeler dışında imparatorluğun çeşitli yerlerinden gelen işlemelerin de satıldığı Kapalıçarşı, bir tür sanat galerisi niteliğindeydi ve bölgeler arası iletişimin yanısıra ev ve saray işlemeleri arasında da taşıyıcı görevi yapıyordu. Bilindiği gibi sarayın kullanılmış giysileri Kapalıçarşı'da satılıyor ve bu çarşıdan da saraya eşya alınıyordu.
Kapalıçarşı mallarının bir grubu Bal-kanlar'da İstanbul'un adıyla tanınıyor, Avrupalı gezginler Kapalıçarşı'dan aldıkları eşyaları günlüklerine kaydediyor ve çoğu onları giyerek resimlerini yaptırıyordu, is-
lam dünyasında İstanbul işlemeleri her yıl surre alayıyla Mekke'ye gönderilen işlemeli Kabe örtüleriyle sergileniyordu.
Evde yapılan işlemeler, tekniklerinin yanısıra konuları açısından da zenginlik arz ediyordu. Nitekim günümüze ulaşan bir grup örnek bezi, İstanbullu hanımların teknik becerisinin yanısıra estetik yaklaşımları konusunda da bilgi vermektedir, istanbul'dan, saraydan imparatorluğun başka bölgelerine gelin olarak giden hanımlar çeyizleriyle İstanbul işlemelerini bu bölgelere ulaştırıyorlar ve çeyiz serme âdeti aracılığıyla sergiliyorlardı.
İstanbul'da yapılan işlemeleri tanıtması bakımından ordu da çok önemliydi. Çıkılan seferlerde askerlerin giyim kuşamının yanısıra mehter takımı kıyafetleri, çadır, sayeban ve zukaklar büyük yankılar u-yandırıyordu. Bu arada orduda işlemeli çadırlar tamir ediliyor ve yepyeni konularda işlemeler yapılıyordu. Örneklersek bandıralar, haritalar, muharebe sahneleri, esaret hatıraları vb panoların yanısıra yazılı bezemeler, armalar, bitkisel bezemeler ve geometrik bezemelerle süslenmiş sancaklarla, özgün konular yansıtılıyordu. Giyim kuşam türlerinde cepken, kaftan, yelek, şalvar, potur, setre-pantol gibi çeşitlemelerin yanısıra taht saçakları, saltanat kayığı yastık ve koltukları, nihaliler-le yenilikler aktarılıyordu.
Tekke ve kiliselerde dini amaçlı işlemeler yapılıyordu. Mevlevi örnekleri arasında sikkelerle bezenmiş işlemeler; Rum Patrikhanesi ve Ermeni kilisesinin yanısıra Yahudi sinagoglarında ruhban sınıfı ve ritüeller için görkemli işlemeler tasarlanıyordu.
II. Mehmed'in (Fatih) ölümünden (1481) sonra sultan giysilerini bohçalayarak saklamak âdet olmuştu. Bu âdet sayesinde Topkapı Sarayı'nda derlenen sultan giysileri ve bu giysilerin bohçaları 16. yy'dan başlayarak Osmanlı saray işlemelerini kronolojik bir sistematikle inceleme olanağı vermektedir. Bu örneklere eklenen hazineye kayıtlı taht örtüleri, tirkeşler, taban-
İŞLEMELER
296
297
İŞLEMELER
:«-ç^^ft>^w^SS;f §fcî!*« •g^li^s»
ŞîB8^3s^^?ıSS'l%SSuB*:' İ^Kf^S^-fff:'&^
JföAöadsssESs t-Sİto i ,si!İ7ıâi^feS^s9ls I .•ıj£WîMw«ĞBs2?'SMS^ S-.;:'Stei2*
ca kılıfları (kuburluk), nihaliler, cilbentler, hamaylılar, cüz keseleri vb eşyalar dışında çadır, zukak ve sayebanlar ve şehzadelere ait minik kaftan, çizme vb kıyafetler çok zengin bir saray koleksiyonu oluşturmaktadır. Kuşkusuz Osmanlı döneminin en büyük koleksiyonu Topkapı Sarayı Müzesi, Askeri Müze, Dolmabahçe Sarayı, Sadberk Hanım Müzesi ile Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nde birbirini tamamlayan örneklerle sergilenmektedir. Kısaca 5 yüzyılın bellibaşlı işleme örnekleri saray başta olmak üzere şöyle özetlenebilir: 16. yy'dan günümüze ulaşan kaftan, merasim mendili, taht örtüleri, bohça, kavuk örtüsü, yatak örtüsü, küçük çocuk donu, tir-keş vb türler işlemelerin kaliteli keten, atlas kadife vb üzerine yüzeysel pesent, zer-duz işi (kordon tutturma), Slav iğnesi, he-sapiğnesi gibi tekniklerle ipek ve metal ipliklerle yapıldığını göstermektedir. Topkapı Sarayı Müzesi'ndeki Şehzade Meh-med'e ait kumaşı yenilenmiş 13/738, 137 739 envanter no'lu kaftanların yaka, ön ve yırtmaç çevresine geçirilmiş zerduz işi işlemeler ve bant biçiminde bordürlerin ya-nısıra 2/790, 2/263 envanter no'lu taht örtülerini bezeyen metal plaka aplikeler ve kalın bükümlü metal iplikten yapılmış kordonlar saray atölyelerinin altın, gümüş iplik ve değerli taşlarla yaptığı işlemeler konusunda bizleri aydınlatmaktadır.
Benzer bir durum 31/1485, 31/1484 envanter no'lu merasim mendilleri için de söz konusudur. Bunlar ipek ipliğin yanı-sıra çok ince çekilmiş altın ve gümüş iplikle Slav iğnesiyle çok kaliteli keten üzerine işlenmiştir. Şakayık, güllü ejder formuna dönüşmüş Çin bulutu, çintemani, rozet çiçeği gibi motiflerle bezenmiş merasim mendilleri arasında 31/1473 envanter no'lu Hürrem Sultan'a ait olan kabak
V. Mehmed'e (Reşad) ait saltanat kayığında
işlemeli koltuk.
istanbul Deniz Müzesi, demirbaş no: 227
H. Örcün Barışta
çiçeği motifleriyle; Şehzade Mehmed'e ait 31/60 envanter no'lu parça kufi yazı bor-dürleriyle; 31/62 envanter no'lu mendil ise kuş ve kuzu gibi figürlerle ilgi çekmektedir.
Saray işlemelerinin nasıl yapıldığım belgeleyen bir örnek Şehzade Mehmed'e ait 31/1507 envanter no'lu bohçadır. Bu örnekte önce kalıpla basılmış motifler, dökülmüş ipliklerin altında görünmekte ve önce desenlenen parçaların sonra işleme atölyesinde işlendiğini ortaya koymaktadır, ilgi çeken başka bir örnek 13/514 envanter no'lu Şehzade Korkud'a ait sonradan yenilenmiş bir kaftanın astarıdır. Bu parça saray atölyelerinde terzilerin diktiği giysilerin sonra işlemeciler tarafından süslendiğini göstermektedir. Aplike tekniği
ile süslenmiş bu astarın yanısıra aplike ile süslenmiş bir başka kaftan, atlas üzerine çintemani ve lale motifleriyle bezenmiştir. Giysiler arasında 31/1482 envanter no'lu çocuk donu, veliahtlara gösterilen özenin göstergesidir. Nar, elma gibi bitMerle bezenmiş kavuk örtüleri (envanter no: 31/ 41, 31/1502) ve kiraz, çintemani, rozet çiçekleri ile bezenmiş kaşbastılar (envanter no: 31/1478, 31/1503) ünik örneklerdir. Antinatüralist biçimlendirmeler ve kırmızı mavi ana renkler söz konusu yüzyıl için tipiktir.
17. yy'dan kalan merasim mendilleri geometrik bezemelerin de seçildiğim, vazoda çiçek motifleriyle süslü 31/66 envanter no'lu kavuk örtüsü ile servi motifleriyle süslü 31/67 envanter no'lu kavuk örtüsü yeni konuların devreye girdiğini göstermektedir. Kavuk örtüleri arasında 31/68, 31/69 envanter no'lu örnekler çok ince, kaliteli ketenlerin kumiğnesiyle işlenmiş olduğuna, dolayısıyla ince iş olarak isimlendirilen tekniğin beğeni kazandığına işaret etmektedir. Benzer bir durum 2/762, 2/763 envanter no'lu taht örtüleri için de söz konusudur. Bu parçalarda açık yeşil seraser dokuma üzerine incilerle yapılmış işlemelerin yanısıra zümrüt ve altın plakalarla oluşturulmuş servi motifleri dikkati çekmektedir. Seraserle yapılmış aplike motiflerle süslü bir başka örnek 31/541 envanter no'lu II. Süleyman'a (hd 1687-1691) ait kaftandır. Şüphesiz en seçkin örnek bugün Askeri Müze'deki Çd.l envanter no'lu 17. yy'ın sonuna ait olabilecek çadırdır. Çiçek desenli seraser parçalarıyla, aplike tekniği ile bezenmiş eserde hurma ağacı motifi yeni bir konu olarak ilgi çekmektedir. Yer yer altın ve gümüş ipliğin verdiği reflelerle ihtişamı artan çadır, işlemelerinin yanısıra
1808-1809
tarihli II.
Mahmud
sayebamndan
istanbul
manzaraları.
Harbiye Askeri
Müzesi, envanter
no: Çd.5
H. Örcün Barışta
kullanılan deri parçalarıyla da önemlidir. Yüzyılın tipik bir özelliği, simli iplik türlerine artan ilgidir. Bu konuda fark edilen bir örnek Adviye Sultan'a ait bir kavuk örtüşüdür. Topkapı Sarayı Müzesi'ndeki 31/ 1649 envanter no'lu parça kalın ipek iplik yanısıra sarı sim iplikle yapılmış pesent, sarma iğneleri ve koyu mavi, pembe ve bej tonlu renklendirilmiş motifleriyle 16. yy'ın tipik tonlamasız yapılmış domates kırmızısı, mavi ya da rubi, indigo mavi ana renklerinden farklılık arz etmekte ve 17. yy için güzel bir örnek oluşturmaktadır. Bu arada bir grup kalın ipek iplikle sarma çeşitlemesi ile bezenmiş merasim kalkanı 16. yy geleneğini südürmek-tedir. Topkapı Sarayı Müzesi'nde ve Askeri Müze'de metal bir göbek çevresine sıralanmış söğüt dallarının üzeri çeşitli motiflerle bezenerek tasarlanmış örnekler vardır. İlgi çeken diğer iğneler hesap, pesent ve sarmadır.
Önceki yüzyıllara kıyasla daha çok sayıda iğne ile bezenmiş ve daha gerçekçi bir üslupla oluşturulmuş motiflerle tonla-malı renklerle tasarlanmış işlemelere sahip olduğumuz 18. yy işlemelerinden Topkapı Sarayı Müzesi'ndeki örnekler arasında küçük çocuk kaftanları ilgi çekmektedir. 13/804 envanter no'lu Fatma Sultan'a ait örnek ve 13/2070, 13/2067 envanter no'lu örnekler gerek işlemeleri, gerek mavi, pembe, sarı ve amatist moru renklerin tonlarıyla oluşturulmuş natüralist çiçek motifleriyle klasik dönem işlemelerinden ayrılmaktadır. Çocuğa gösterilen ilginin göstergesi olan bu parçaların yanısıra 2/ 690 envanter no'lu beşik örtüsü, has incilerle oluşturulmuş çiçekleriyle; 2/1882 envanter no'lu bohça ise yer yer zümrütle renklendirilmiş, has incilerle işlenmiş çiçekleriyle fark edilmektedir. Birincisi yavruağzı, ikincisi rubi rengi atlas üzerine işlenmiş bu parçalar, sarayda işlemecilerle kuyumcuların beraber çalışmaya devam ettiğini ortaya koymaktadır. Yüzyılın tipik erkek giysileri tıraş önlükleridir. Çok örneği bulunan bu parçalar polikrom renklerle oluşturulmuş bitkisel bezemelerle çeşitlemeler arz etmektedir. Teknik a-çıdan beşi aşan iğneyle bezenmiş işlemelerde gözden kaçmayan yenilik tığla yapılmış süslemelerdir. Deniz Müzesi'nde bulunan 2791 envanter no'lu kalyoncu çavuşu cepkeni tığ işi simle yapılmış süsle-meleriyle ünik bir örnektir. Askeri Müze' de bulunan bazı çadırların pencere oyuklarında şeritler örülerek oluşturulmuş pencere şebekeleri dikkati çekmektedir. Konu açısından ilgi çeken bir özellik, okunabilir nitelikteki yazı şeritlerinin işlemelerde yaygınlaşmasıdır. Topkapı Sarayı Müzesi'ndeki 31/177 envanter no'lu mendil, altın gümüş iplikle yapılan tütün yaprağı motiflerinin yanısıra "Konmasın toz... Cihan durdukça..." şeklinde başlayan beyit-leriyle fark edilmektedir. I. Mahmud'a (hd 1730-1754) ait bu mendil dışında III. Se-lim'in (hd 1789-1807) Konya Mevlânâ . Dergâhı'na armağan olarak yaptırdığı pu-şide (lahit örtüsü) dua şeritleriyle hat sanatının şaheseridir. Hem fonetik hem plas-
istanbul manzaralı maktama.
istanbul manzaralı maktama. Yapı ve Kredi Bankası Koleksiyonu, enva
tik sanatlar açısından değerli bu puşide, monokrom işlemelere de güzel bir örnektir. Bu yüzyılda monokrom işlemelerin giysi türlerinde de yaygınlaştığı görülmektedir. Van Mour Albümü bu konuda zengin çeşitlemeler içermektedir. Yüzyılın malzeme açısından getirdiği en büyük yenilik altın yaldızla boyanmış deridir. Askeri Müze'deki Çd. 13 envanter no'lu çadır, aplike parçalarıyla bu konuda tanıktır. 19. yy saray, ev, çarşı, ordu ve tekkede yapılmış işlemeleriyle son derece zengindir. Saray örnekleri arasında kuyumcu ve işlemecilerin bir arada çalışarak yaptıkları inci, elmas taşlarla süslü nihaliler, cüz keseleri, cilbentler, kısa ceketler, bohçalar, seccadeler sayıca çoktur. Genellikle küçük boyutlu güller, krizantem ve zambak gibi bitkisel bezemelerle süslü bu parçalar arasında maşallah ibaresi ile süslü 2/269 envanter no'lu cüz kesesi ve kuş figürü ile süslü 2/268 envanter no'lu cüz kesesi ilgi çekmektedir. Topkapı Sarayı Hazinesi'ne kayıtlı bu parçalar dışında paşalara ve Abdülmecid (hd 1839-1861), V. Murad (hd 1876) gibi hünkârlara ait Batılı tarzı üniformalar ve yeni kıyafetlerle gelişen taht saçakları (2/2826) ve çocuk kaftanlarının yanısıra çocuk tiyatrosu kıyafetleri, dramatik sanatlar açısından değerli belgelerdir. Yüzyılın beğeni kazanmış bir konusu portrelerdir. IV. Mustafa (hd 1807-1808), II. Mahmud (hd 1808-1839), Abdülmecid ve II. Abdülhamid (hd 1876-1909) portreleri işli bir grup yastık ve panonun yanısıra Mısır Kahire Müzesi'ndeki bohça, resim sanatına yaklaşım gösteren ürünlerdir. Benzer bir durum bir grup İstanbul manzarası ile süslü çadır saçağı, eteği, yastık, makrama ve havlu için de söz konusudur. II. Mahmud'un Askeri Müze'deki 1809 tarihini taşıyan kitabe-
li sayebanı (envanter no: 26380), aynı müzedeki 26413 envanter no'lu çadır saçağı, Topkapı Sarayı Müzesi'ndeki 29/4, 29/ 28 envanter no'lu çadırlar ve Kahire Ma-nial Müzesi'nde bulunan bir örtü, istanbul manzaralan açısından çok zengin panoramalar sergilemektedir. Topkapı Sarayı Müzesi 1101-1100 envanter no'lu havluda İstanbul manzaralarını konu alan motifler vardır. Güzel bir makrama örneği Boğaz manzarasıyla, Yapı ve Kredi Bankası Ko-leksiyonu'nda bulunan, 1/400 envanter no' lu makramadır. Bir başka örnekse Londra Victoria ve Albert Müzesi'ndeki II. Mahmud sayebanmdaki kuyu tasvirlerine benzeyen motifle bezenmiş 460-1950 envanter no'lu uçkurdur. Dikkati çeken bir konu müzik aletleridir. Ünik bir eser Askeri Müze'deki 23721 envanter no'lu, üzerinde gitar, harp vb tasvirleri bulunan yer ni-halisidir.
19. yy'ın yeni konulan arma, gemi, bandıralar, sikkeler, çeşmelerdir. Dolmabahçe Sarayı Müzesi, arma çeşitlemelerinden o-luşan bir koleksiyona sahiptir. Yelkenli tasvirleri arasında en güzel örnek Topkapı Sarayı Müzesi'ndeki 31/1846 envanter no'lu havludur. Denizle ilgili konular arasındaki ünik bir örnek Askeri Müze'de yer alan 1896'da 6. Alay 3. Tabur'un 1. Bölük personeli tarafından işlenen 838 envanter no'lu bandıraları tasvir eden panodur. Armalar ve yazı şeritleriyle bezenmiş bir grup sancak, ilgi çeken parçalardır. Bunlar arasında geometrik şekillerle bezenmiş 48 envanter no'lu örnek, farklılık arz etmektedir. Besmele, Fetih suresi vb yazılı bezemelerle süslü bu sancak, benzer ta-sanmlarla süslü Kabe örtülerini akla getirmektedir. Benzer bir durum lahit örtüleri için de söz konusudur. Kuran'dan ayetlerle bezenmiş lahit örtüleri arasında Mev-
İŞSİZLİK
298
299
İŞVEREN ÖRGÜTLERİ
li
Türkiye Elektrik Kurumu'nun işe alacağı 55 vasıfsız işçi kadrosuna başvuranlar.
Ender Erkek, 1984/Cumhuriyet Gazetesi Arşivi
iş ve işçi Bulma Kurumu önünde yurtdışında iş bulma umuduyla bekleyenler, 1970'ler. Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, İletişim Yayınlan
lana Dergâhı'na II. Abdülhamid tarafından armağan edilen puşide, hat sanatı bakımından da önemlidir. Aynı yerdeki 638 envanter nolu puşide levhası, kabartma tasarlanmış sikke formuyla göz kamaştırmaktadır. Afyon Mevlevîhanesi'ndeki Abapuş Balı'nın puşide levhasını hatırlatan bu örnek, koyu yeşil üzerine sırma ile dival nakısı ile işlenmiştir. Abapuş'un puşide levhası kırmızı renklidir, benzer teknikle işlidir. Bu yüzyılın ev işlemelerine örnek olarak günümüze ulaşan örnek bezlerin yanısıra Londra Victoria ve Albert Müzesi'ndeki Bebekli Hasan Ağa'nın kızı Ayşe Hanım'ın adı geçen, fındık motifleriyle süslü parça, seçkin örneklerdir.
Kapalıçarşı, özellikle bindallı adı verilen atlas ya da kadife üzerine metal ipliklerle dival işiyle süslü gelin giysileriyle ünlüdür. Küçük, orta ve geniş beden olmak üzere üç bedenle yapılmış bu giysilerin kol, yaka ve beden kesimleri dışında kompozisyonları çeşitlemelere sahiptir. Başka giysi türleri ise şalvar ve işlikler ve üçeteklerdir. Kordon tutturma işi ile süslü şalvar işlik takımlarının dival işiyle yapılmış o-lanları da vardır. Üçetekler arasında bir grup kordon tutturma ile bezenmiş ve giysinin çevresi kordondan yapılmış oyalarla süslü bir örnek bulunmaktadır. Bunlar arasında Osman Hamdi'nin eşine ait bir parça Sadberk Hanım Müzesi'ndedir. Bu müze aynı zamanda meyve tabağı motifleriyle bezenmiş peşkirler açısından da çok zengindir.
20. yy'ın ilk çeyreğinde saray örneklerinin büyük bir grubu V. Mehmed'e (Re-şad) (hd 1909-1918) aittir. Topkapı Sarayı Müzesi'ndeki 13/731 envanter no'lu üniforma dışında Deniz Müzesi'ndeki saltanat kayığının dival işi işlenmiş koltuk yüzleri, orijinal örneklerdir. Askeri Müze'de-ki 807 envanter no'lu 1903-1904 tarihli imparatorluk haritası, yeni bir yaklaşımdır. Aynı müzedeki 1900 tarihli Dömeke Meydan Savaşı'nı konu alan 10095 envanter no'lu pano ise bir grup işlemede resmin etkisinin izlerini taşımaktadır. Benzer bir durum Dolmabahçe Sarayı'nda bulunan Pakize imzalı pano için söz konusudur. Bu zaman diliminde Kapalıçarşı, özellikle İstanbul manzaraları işlenmiş dikdörtgen formlu yastıklarıyla ilgi çekmekte ve giyim kuşam örnekleriyle imparatorluğa hizmet vermektedir. Bu arada Galata semti giderek Avrupai tarzda giyim kuşam pazarlamaktadır. Beyaz renkli dival nakışlı gelinlikler Pera terzilerinin ürünleridir. İlgi çeken bir işleme türü de fotoğraf çerçeveleridir. Giderek yayılan fotoğraf sanatının etkisiyle işlemeli fotoğraf çerçeveleri, İstanbul hatırası olarak imparatorluğa dağılmıştır. Benzer bir durum Mısır Çar-şısı'nda üretilen ve satılan işlemeli terlikler için de söz konusudur.
Cumhuriyet döneminde Kapalıçarşı, Mısır Çarşısı ve Beyoğlu bir süre geleneksel yolla işlevini sürdürmeye çaba harcamış, giderek gelişen teknoloji ve süratle değişen modanın etkisiyle makineleşme sürecine girmiştir. Günümüzde makineyle yapılmış kanaviçe, pesent, hesapişi, di-
val işi ve kordon tutturma iğnelerinin ya-msıra aplike ile süslü çeyiz eşyası, gelinlik, kına gecesi kıyafetleri ve özellikle sünnet takımlarıyla piyasada yepyeni bir konuma ulaşmıştır. 1864'te Midhat Paşa'nın açtığı ve Ahmed Vefik Paşa'nın geliştirdiği kız sanat okulları, ortaöğretimde meslek lisesi, yükseköğretimde mesleki eğitim fakülteleri ve mesleki yaygın eğitim fakültesi ile çağdaş boyutta süregelmektedir. Bu arada yaygın eğitim kurumlarından halk eğitim ve pratik kız sanat okullarında da işleme eğitimi verilmektedir.
Bibi. A. J. B. Wace, Mediterranean andNear East Embroideries From The Collection ofMrs. Hook, Londra, 1935; G. Palotay, "Torök Hag-yatek a Kakotaszegi Himzresben", A. Napraj-zi Muzeum Ertesitoje, S. 29 (1937); Melek Celal, Türk İşlemeleri, İst., 1939; K. Özbel, El Sanatları IV-Eski El İşlemeleri, ist., 1945; G. Palotay, "Turkish Embroideries", Ciba Revieuı, S. 102 (1954); N. Berker-Y. Durul, Türk İşlemelerinden Örnekler, ist., 1971; A. Sürür, Türk İşleme Sanatı, ist., 1976; G. Ramazanoğlu, Turkish Embroidery, New York, 1976; H. Tezcan-S. Delibaş, Costumes, Embroideries and Other Textiles, Tokyo, 1980; H. Ö. Barışta, Osmanlı İmparatorluk Dönemi Türk İşlemelerinden Örnekler, Ankara, 1981; ay, Türk İşleme Sanatı Tarihi, Ankara, 1984; ay, Cumhuriyet Dönemi Türk Halk İşlemeciliği Desen ve Terminolojisinden Örnekler, Ankara, 1984; P. Johnstone, Turkish Embroidery, Londra, 1985; R. Taylor, Ottoman Embroidery (Turkish Ministry of Cul-ture Publication/1432, Marston House, Mars-ton Magna, Yeovil) UK, 1993; M. Gönül, Türk El İşleri Sanatı, Ankara, ty; ay, Turkish Embroideries XVt-XIX. Centuries, ist., ty.
H. ÖRGÜN BARIŞTA
İŞSİZLİK
Osmanlı döneminde, İstanbul'da 19. yy'ın ortalarına kadar geniş çaplı bir işsizlik olgusundan söz edilemez. Kentteki meslek ve iş örgütlenmesinin sıkılığı, gediklerin varlığı, kente girişin denetlenmesi ve kısıtlanması, hangi işler için ne ölçüde bir is-
tihdama ihtiyaç olduğunun önceden saptanıp fazlasının kent kapılarında durdurulmaya çalışılması gibi önlemler işsizliğin İstanbul'da yaygınlaşmasını engellemiştir (bak. istihdam; işçiler).
17. ve özellikle 18. yy'larda dönem dönem İstanbul kapılarına yığışan; kapıları ve yasakları da aşarak kente dolan kalabalıklar olmuşsa da, çeşitli önlemlerle olayın önü alınmaya çalışılmış, bir işsizler ordusunun doğmaması için özel dikkat gösterilmiştir.
Kentin önemli sayıda işsizle karşılaşması 19. yy'ın ortaları, özellikle de 1858 son-rasmdadır. İşin örgütlenmesine ve istihdamın denetlenmesine yönelik yapıların, örgütlerin çözülmesi ve yaşanmakta olan toplumsal kargaşa, İstanbul'a işsizlerin yığılmasına yol açmıştır. Kentin çeşitli yerlerinde kurulan ve yer yer günümüzde de gözlenen "amele pazarları", yani kentin belli semt ve meydanlarında hamallık, inşaat işçiliği, ırgatlık vb işler için kendilerine teklif gelmesini bekleyenlerin buluştuğu yerler, 19. yy'ın sonlarında çoğalmış olmalıdır.
I. Dünya Savaşı sırasında İstanbul işçilerinin önemli bölümü cepheye sürüldüğünde yerleri kadın ve çocuk işçilerle doldurulmuş, Cumhuriyet kurulduğu sıralarda da toplumsal bir sorun yaratacak bir işsizlikle karşılaşılmamıştır. 1927-1928'de İstanbul'da bazı özel ve devlet işyerlerinin modernleştirilmesi sırasında çok sayıda işçinin işsiz kaldığı gazete haberlerine yansımıştır. Yine 1927-1928'de İstanbul'da önemli sayıda iflas olayı vardır. 1928'de 400 iflas ve 1.000 kadar işyeri tatili olmuş; bu durum da belli sayıda işçinin işsiz kalmasına yol açmıştır. 1929-1933 arasında yaşanan dünya ekonomik bunalımının etkileri Türkiye'de de duyulmuş, bu etkiler en fazla İstanbul'da bulunan sanayiyi ve iş-
yerlerini etkilemiş, 1930'larda özellikle tekstil alanında önemli bir işsizlik olgusu ortaya çıkmıştır. 1933'te işçiler arasında yapılan siyasal ajitasyon faaliyetinin ana temalarından biri de işsizlikle mücadeledir.
II. Dünya Savaşı yıllarında savaşa girmeden yaşanan savaş ekonomisi, bir süre için ekonomiyi güçlendirmiş, bazı sanayi dallarının gelişmesini olumlu etkilemiş, bunda savaş yılları boyunca işçilerin düşük ücretle ve ağır koşullarda çalıştırılmalarının büyük payı olmuş, ancak bu durum işsizliği de önlemiştir. Savaş sonrasında İstanbul'da 1950'lerde, özellikle dokumacılık, iplik vb tekstil alanında yayılan kriz, beraberinde işsizlik getirmiştir. Gerek tekstil ürünleri ithalinin, gerekse genel ekonomik krizin yarattığı darboğaz İstanbul'da pek çok küçük atölye ve işletmenin kapanmasına, burada çalışanların işsiz kalmasına neden olmuştur. 1949-1950'lerde mevcut sendikaların bir bölümünün başlıca uğraşı -sonuçsuz da kalsa-işsizliği önlemek ve hükümeti uyarmak i-çin mitingler yapılmasına çalışmak, işsizlikten şikâyet etmektir. 1949 sonu 1950 başlarında, o dönemlerde İstanbul imalat sanayiinin en önemli kollarından olan tekstilde baş gösteren kriz sonucunda, işçilerin ücretleri de düşürülmüş ve işçiler işsizlikle tehdit edilmiştir.
İşsizlik tekstil dalıyla sınırlı kalmamış, çivi, cıvata vb imalatına, yani metal işkoluna da atlamış, bu işkolunda da ücretlerin düşürüldüğü görülmüştür. Aynı dönemde Anadolu'da tarım kesiminde yaşanan ürün kıtlığı ve tarımsal yapı değişmeleri kırsal kesimden binlerce kişinin İstanbul'a akmasına yol açmış, 1950 başlarında kentte ciddi bir yedek işsizler ordusu oluşmuştur.
1950'de İstanbul'da İş ve İşçi Bulma Kurumu'nakayıtlı, yani resmi olarak 15.405 işsiz vardır. Bu sayı 1951'de 22.773'e, 1952' de 33.500'e varmıştır. Gerçek işsiz sayısının bunun çok üstünde olduğu, 1951'de çalışma bakanının tüm Türkiye çapında 1.000.000'u aşkın işsiz olduğunu kabul-
lenmek zorunda kalmasından da bellidir. İşsizliğin en ağır biçimde yaşandığı İstanbul sanayi işçileri arasında, bu durumun yan sonucu da, işte kalanların yedek işsizler ordusu rekabeti yüzünden gerek ücret gerekse iş koşulları açısından aşırı sömürülmeleri olmuştur.
1957-1958'de İstanbul'da yeni bir işsizlik dalgası yaşandı. Sadece lastik işkolunda irili ufaklı 160 işyeri işi tatil etti. 8.000 işçi işsiz kaldı. Cam işkolunda 16 işyeri kapandı, 1.000'e yakın işçi kapı dışarı edildi. 1959'da, lastik işkolunda başlayan işsizlik, bütün işkollarına yayılma istidadı gösterdi. İşçiler mal stoklarının birikmesi, işletme sermayesi veya kredi noksanı, piyasadaki bunalım nedenleriyle işten çıkarılıyorlardı. 1959 sonlarında İstanbul İş ve İşçi Bulma Kurumu'nda, her iş-kolundaki çoğunluk sendikasının davet edildiği, gündemi işsizlik olan bir toplantı yapıldı. 1958 başında, İstanbul'da resmi işsiz sayısı 40.000'i aşıyordu. Öte yandan ülkenin çeşitli yörelerinden İstanbul'a göç aynı dönemde olağanüstü hızlanmıştı. 1958'de, kentin 850.000 civarında olan nüfusunun, yaz aylarında mevsimlik işçi olarak gelenlerle 2.000.000'a yaklaştığı tahmin ediliyordu. Bunlar düşük ücretlerle günübirlik işlerde, büyük çoğunluğuyla inşaat ve yol işlerinde çalışıyorlardı. Asıl işsizlik ise imalat sanayiinin bazı dallarında, sanayi işçileri arasındaydı.
1960 askeri müdahalesinden sonra İstanbul'da özellikle devlete ait işyerleri, kamu iktisadi kuruluşlarında siyasi nedenlerle işçi çıkarmalara rastlandı. Sendikacılar ve aktif işçiler, işten çıkartılanların başında geliyordu. Ancak bu durum, kentte bir işsizlik dalgası yaratabilecek boyutlara varmadı.
Dönem dönem değişik işkollarında işsizlik görülmekle birlikte 1960-1980 arasında İstanbul'da görülen işçi çıkarmaların önemli bölümü sendikal siyasal nedenlerle oldu. Bu dönemde canlanan ve giderek mücadeleci bir nitelik kazanan işçi hareketi işverenlerin işyerlerindeki öncü
işçileri bir yolunu bulup tasfiye etmesi sonucunu doğuruyor; zaman zaman işten çıkarılanlarla dayanışma için yapılan grevler, direnişler görülüyordu (bak. işçi hareketi; işçi örgütlenmesi; işçiler).
İstanbul'da İş ve İşçi Bulma Kurumu' na başvuranların (resmi işsizlerin) sayısı 1960'ta 48.448, 1963'te 40.369, 1965'te 33.267, 1967'de 46.320, 1970'te 67.096, 1974'te 67.574 olmuş, 1970'lerin sonlarında daha da yükselmiştir. 1976'dan itibaren yatınmların azalması, atıl kapasitede çalışma sorununun büyümesi 1980-1981'de işsizliğin doruk noktasına çıkmasına neden olmuştur. 1981'de Devlet Planlama Teşki-latı'nın (DPT) bir raporunda Türkiye'de 2.223.000 işsiz bulunduğu (tarımdaki gizli işsizler hariç) yer almakta, bunların 250.000'den fazlasının İstanbul'da olduğu hesaplanmaktadır. 1980 askeri müdahalesinden sonra işten çıkarmaların kolaylaştırılması, çalışma, sendika, grev vb yasalarının bu yolda değiştirilmesiyle, özellikle İstanbul'da işsizlik artmıştır. Sadece 1981' de İstanbul'da 60.000'den fazla işçinin işten çıkarıldığı hesaplanabilnıektedir. 1985 Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre İstanbul'da işsiz sayısı (faal nüfusa dahil olup da iş arayan açık işsizler) 141.000' dir. 1990'da bu sayı 170.000'i bulmaktadır.
İstanbul gibi belirli ve tanımlanmış bir işe bağlı olmadan çalışan akışkan bir işgücünün var olduğu, sayımlarda bile tespit edilemeyen bir mevsimlik ya da geçici işçi kitlesinin bulunduğu bir metropolde gerçek işsizlik rakamları resmi istatistiklerin çok üzerindedir.
Mayıs 1994'te Türkiye, Cumhuriyet'ten bu yana yaşanmamış boyutlarda bir ekonomik bunalıma girerken ve bir üretim bunalımının kapıda olduğu gözlenirken, 1994 Nisan-Mayıs aylarında, İstanbul'da sadece imalat sanayii ve işçi kesiminde değil tüm hizmet kesimleri ve ekonominin her alanında çalışanlar arasında işsizlik, bugüne kadar görülmemiş bir hıza ulaşmıştır. İki ay içinde İstanbul'da bir bölümü geçici (mecburi izin), bir bölümü ise kesin olmak üzere 40.000 kadar çalışanın üretim dışı kaldığı hesaplanmakta ve asıl büyük işsizliğin Temmuz 1994'ten itibaren yaşanacağı, bundan da en fazla imalat sanayii, ba-sın-yayın işkolu, özel hizmetler sektörünün etkileneceği hesaplanmaktadır.
İSTANBUL
Dostları ilə paylaş: |