Ünden bugüN


Tablo I Kartal Üçesi'nin Nüfus Gelişimi



Yüklə 8,87 Mb.
səhifə118/140
tarix27.12.2018
ölçüsü8,87 Mb.
#86730
1   ...   114   115   116   117   118   119   120   121   ...   140

Tablo I Kartal Üçesi'nin Nüfus Gelişimi

Yıllar

Kent

Kır

Toplam

1935

4.462

>

?

1940

3.622

14.329

17.951

1945

14.842

6.553

21.395

1950

5.301

20.849

26.150

1955

7.442

33.909

41.351

1960

14.815

53.647

68.462

1965

20.139

77.664

97.803

1970

35.381

133.441

168.822

1975

53.073

234.032

287.105

1980

68.291

345.548

413.839

1985

557.664

14.882

572.546

1990

506.477

105.055

611.532

Tablo I'deki nüfus gelişimi çizelgesi incelendiğinde ilçe nüfusunun sürekli bir artış içinde olduğu görülür. Ancak 1955 ve 1960 ile 1970 ve 1975'te önemli sıçramalar gösteren yıllık ortalama nüfus artış hızı 1965-1970 arasında yaklaşık yüzde 15'e kadar yükselmiştir. 1985 sayımına değin Küçükyalı, Maltepe, Pendik ve Soğanlık gibi yoğun yerleşme merkezleri Merkez Bu-cağı'na bağlı olarak gösterildiğinden, ilçenin kırsal nüfusu şişkindir. Daha sonra Şamandıra Bucağı dışındaki yerleşme alanlarının belediye sınırları içine alınmasıyla kırsal nüfus önemli ölçüde azaldı. 1987'de ilçe topraklarının önemli bir bölümü Pendik llçesi'ne verilmiş olmasına rağmen kırsal nüfusla toplam nüfusta azımsanmaya-cak bir artış görülür.

1990'da ilçe nüfusu 6ll.532'ydi. Bunun yüzde 51,7'si erkeklerden, yüzde 48,3'ü ise kadınlardan oluşuyordu. Aynı tarihte Kartal, Ilçesi'nde kilometrekareye 2.613 kişi düşüyordu. Ancak 1992'de Maltepe ve Sultanbeyli ayrıldıktan sonra nüfus yapısının yeni bir değişikliğe uğramış olması gerekir. Maltepe ilçesi ile Sultanbeyli Ilçesi'ni oluşturan mahallelerin 1990'daki nüfusları göz önüne alınarak yapılabilecek hesaplama-

ya göre Kartal ilçesi nüfusunun 264.146' ya gerilediği görülür.

Kartal ilçe merkezinde 12 ve daha yukarı yaştaki nüfus 1990'da 384.344'tü. Bunun 175.559'u iktisaden faaldi. Iktisaden faal olmayan 208.785 kişinin yüzde 62'si ev kadınlarından, yüzde 23'ü öğrencilerden ve yüzde 11'i de emeklilerden oluşur. Aynı tarihte ilçe merkezinde yaşayanlardan yalnızca 20-24 ve 60'ın üzerindeki yaş gruplarında kadınlar erkeklerden fazladır (bak. Tablo II).

ilçe merkezinde 6 ve daha yukarı yaştaki nüfus 1990'da 450.259'du. Bunun yüzde 90'ı okuryazardı. Bu oran il ortalamasıyla aynıdır. Okuma yazma bilenlerin yüzde 85'i okul çıkışlıdır. Okul çıkışlıların yüzde 62'si ilkokul, yüzde 16'sı ortaokul ve dengi meslek okulu, yine yüzde 16'sı lise ve dengi meslek okulu, yüzde 6'sı da yüksekokul ve fakülte mezunudur.

ilçe merkezinde yaşayanlardan yüzde 34'ü istanbul ili doğumludur. Bunu yüzde 4,4'le Erzincan, yüzde 4,3'le Sivas, yüzde 3'le Trabzon ve yüzde 2,5'le Rize doğumlular izler.

Kartal Ilçesi'nde en önemli ekonomik etkinlik sanayidir. Kartal'daki en eski büyük ölçekli sanayi tesisi, 1926'da üretime geçen Yunus Çimento Fabrikası'dır. Sanayi tesisleri daha çok Ankara Asfaltı'nın kenarında yer alır. Bunlardan başlı-calan akü, elektrikli aletler, fayans, kontrplak, metal eşya üretimi, kablo, çimento, konfeksiyon, metalürji, makine, mobilya, boya, boru, ekmek ve cıvata fabrikaları ve gaz dolum tesisleridir.

Anadolu'daki bazı yerleşme merkezlerini İstanbul'a bağlayan demir ve kara yolları ilçe topraklarından geçer. Bu karayollarından başlıcaları eskiden E-5 ve Ankara Asfaltı adlarıyla anılan D-100 Karayolu ile O-2 Otoyolu'dur. Harem Iskelesi'ne u-laşan D-100 Karayolu aynı zamanda istanbul lli'nin doğu kesimindeki merkezleri birbirine bağlar. Fatih Sultan Mehmet Köp-rüsü'yle istanbul Boğazı'nı aşan ve Anadolu Otoyolu da denen O-2 Otoyolu ise ilçenin kırsal kesimindeki Samandıra'dan geçer. Bir başka karayolu da Maltepe yönünden kıyıya paralel biçimde uzanarak gelen Bağdat Caddesi'dir. Kartal ilçe merkezine geldiğinde istasyon ve Hükümet caddeleriyle saçaklanan bu karayolu, yine kıyıya paralel biçimde Ankara Caddesi adıyla Pendik'e doğru uzanır. Haydarpaşa'da sona eren çift hatlı banliyö demiryolu Ankara ve Bağdat caddelerini izler. Bu demiryolu hattı Anadolu'daki bazı yerleşme merkezlerini de istanbul'a bağlar. Kartal, istanbul'un deniz ulaşımı açısından da önemli bir yere sahiptir. Uzun yıllar boyunca kentin Yalova'yla ilişkisi büyük ölçüde Kartal'dan yapılan araba vapuru seferleriyle kuruluyordu. Bu seferler günümüzde kaldırılmıştır. Denizyoluyla Kartal-Yalova ulaşımı bugün deniz otobüsü ve şehir hatları vapurlarıyla sağlanmaktadır, ilçedeki en önemli ticaret ve hizmet merkezi Kartal İskele Meydanı çevresinde yer alır.

ATiLLA AKSEL

Kartaltepe Camii

Yıldırım Yavuz arşivi

KARTALTEPE CAMİİ

Bakırköy Ilçesi'nde, demiryolunun kuzeyindeki Kartaltepe Mahallesi'nde, General Şükrü Kanatlı (eski Korkuluk Bostanı), Filiz ve Safalı sokaklarının çevrelediği büyük bir arsa üzerinde, 1913-1924 arasında Evkaf Nezareti'nce inşa edilmiştir.

"Âmine Hatun Camii" adıyla da bilinen Kartaltepe Camii, bu yıllarda nezaretin baş-mimarı olan Kemaleddin Bey tarafından, Bebek Camii'nde(->) de kullanılan prototip bir projeye göre gerçekleştirilmiştir.

Yapı kare planlı, kubbeli bir harim, üç açıklıklı, kubbeli bir son cemaat yeri ve tek şerefeli bir minareden oluşmuştur. Son cemaat yerinin açıklıkları sonradan demir doğramalı camekânlarla örtülmüş, ayrıca giriş önüne camlı bir rüzgârlık eklenmiştir. Caminin kubbe düzeyine kadar çıkan bölümleriyle minarenin şerefeye kadar olan bölümü kesme küfeki taşıyla yapılmış, sonradan tamamlandığı anlaşılan kubbe ve kasnak tuğla ile örülerek üzeri sıvanmış, minarenin üst bölümü ise yine kesme taşla, ancak değişik bir örgü ile bitirilmiştir. Yapının plan ve cepheleriyle bezemeleri Bebek Camii'ndekilerin aynıdır. Ancak, sonradan eklenen kubbe Bebek

Camii'ndekine göre daha basık olarak gerçekleştirilmiştir. Ayrıca son cemaat yerinin kemerlerinin kilit taşlarına yerleştirilen gül-çeler Bebek Camii'nde bulunmamaktadır. Buna karşılık, Bebek Camii'nin kemer köşelerindeki gülçeler de Kartaltepe Camii'nde yapılmamıştır.

İmparatorluğun son yıllarında yapımına başlanan ve savaşlar nedeniyle ancak Cumhuriyet'in ilk yıllarında tamamlanabilen Kartaltepe Camii, I. Ulusal Mimarlık Dö-nemi'nin en güçlü kuramcısı Mimar Kemaleddin Bey'in önemli dini yapıtlarından biri olarak kent içindeki yerini korumaktadır.



Bibi. Ibnülemin Mahmud Kemal tnal-Hüseyin Hüsameddin (Yasar), Evkaf-ı Hümayun Neza-reti'nin Tarihçe-i Teşkilatı, ist., 1335, s. 235; S. Çetintaş, "Mimar Kemalettin. Mesleği ve Sanat Ülküsü", Güzel Sanatlar, S. 5 (1944), s. 170-173; İSTA, IV, 1893-1894; Öz, istanbul Camileri, I, 94; Yavuz, Mimar Kemalettin, 113-116.

YILDIRIM YAVUZ



KARTPOSTALLAR

istanbul, kartpostallar üzerinde ilk kez 1895'te Max Fruchtermann'ın(->) çabaları ile görüldü. Bu yıldan itibaren yaklaşık 200 dolayında editör, çok değişik manza-



KARTPOSTALLAR

414

475

KARYAĞDI TEKKESİ

yet'in ilanı ve istanbul ile ilgili 300 kartpos-tallık seriler.



Salute de Constantinople: istanbul ile ilgili en büyük ve en önemli kartpostal grubundan biridir. Bastırtan firma ile ilgili bir bilgi yoktur. Çok değişik yöreler, ilginç meslekler ve bilhassa istanbul'da askerler ve askerlerin gündelik yaşamlarını gösteren kartpostalların sayısı 800'ü bulmaktadır.

Horticole de Therapia: Çoğunlukla bilinen kartpostalları değişik bir teknikle mavi beyaz tonlarda ve parlak bir kâğıda basmıştır. Aynı tekniği Postcartoglobe firması da kullanmış, toplanı 100'e yakın kartpostal basmışlardır.

A. Zellich: Kabartma fantezi kartpostalları ile dikkat çeker, dönem dönem fazla sayıda ve çeşitte kartpostal basmıştır.

/. ludtuigsobn: Oldukça fazla sayıda ve çeşitli kartpostal basan önemli bir firmadır.

Max Fruchtermann'dan Anadoluhisarı (üstte), Bön Marche'den Üsküdar'da bir sokak (ortada) ve E. F. Rochat'tan deniz surlarını gösteren kartpostallar. A. Eken, Kartpostallarda istanbul, ist., 1992

ra ve tipler ihtiva eden tahminen 8.000-9.000 çeşit istanbul kartpostalı bastılar. Bu kartpostallar içinde istanbul, Pendik'ten başlamak üzere Beykoz'a, Rumelikavağı'n-dan Bakırköy'e kadar görüntülendi. Ayrıca istanbul içindeki yaşam da tip kartpostalları ile belgelendi.

Kartpostal basımı, fotoğrafın topluma yayılmasına, fotoğrafçıların da çalışacak mali gücü bulmasına yardım etmiştir. Çünkü fotoğraf yüzyılımızın başında oldukça pahalı olduğundan, ancak saray ve diplomatik çevre tarafından satın alınabilmekteydi, buna karşın kartpostal geniş halk kitlelerine ulaşmış, koleksiyonunun moda olması ve turistik talep, çok sayıda ve çeşitte kartpostal basılmasını sağlamıştır.

istanbul kartpostallarının kabaca tasnifinde öncelikle basım tekniklerini göz ö-nünde bulundurmak gerekir. Bu açıdan bakıldığında Max Fruchtermann, Rosenberg, Ottmar Zeiher gibi editörlerin taşbaskıla-rı, Zellich firmasının fantezi baskılı olağanüstü güzel kartpostalları, Bön Marche firmasının Fransa'da bastırdığı ve günümüzde dahi erişilmesi zor bir kalite olan neob-romure ve renkli ipek kâğıt serileri ve bir Alman firması tarafından basıldığı tahmin edilen goffre (kabartma) baskılı kartpostalları fotoğraf baskılı modern kartpostallar öncesine örnek olarak verebiliriz.

Kartpostalların ikinci sınıflama grubu ise konularıdır, istanbul, kartpostallarda a-şağı yukarı her yönü ile gösterilmiştir. Yüzlerce editör, şehrin dört bir yanına ait fotoğrafları kartpostal olarak basmışlardır. Başta Galata Kulesi, Sarayburnu, Galata Köprüsü ve Kız Kulesi olmak üzere, Beyoğlu, Beyazıt, Boğaz, Rumelihisarı, Kâğıthane, Göksu bolca basılmıştır. Şehrin daha küçük merkezlerine ait kartpostallara ise çok daha az sayıda basıldığı için oldukça zor tesadüf edilebilmektedir. Osmanlı dönemine ait yaşamla ilgili tip kartpostalları da konularına göre sınıflamada önemli bir yer tutar. Başlıcalan, hamallar, sakalar, tulumbacılar, sokak" berberleri, seyyar satıcılar, kadınlar ve askerlerdir.

Toplumu ilgilendiren önemli olaylar da kartpostallara konu olmuşlardır. Bunların içinde en başta gelenleri II. Meşrutiyet' in ilam, 31 Mart Vakası, Hareket Ordusu' nün Gelişi gibi olaylardır. Bu konularda Bön Marche, J. Ludwigsohn ve Max Fruchtermann gibi editörler seri halinde kartpostallar basmışlardır.

Günümüzde istanbul kartpostallarını sınıflayabilmek ve üzerlerinde çalışabilmek için bellibaşlı editörlerin çıkarmış oldukları kartpostallara da ana hatları ile değinmek gerekir. Bu açıdan bakıldığında istanbul'un önemli kartpostal editörleri o-larak şu isimler sayılabilir:

MaxFrucbtermann:T^a.şbaskûa.r, 1.800 civarında genel istanbul kartpostalları, 31 Mart Vakası, Osmanlı saray kıyafetleri, padişahlar, suluboya ile istanbul, Sultan Re-şad'm Eyüp'e gidişi gibi seriler.

Bön Marche: 76 kartpostallık istanbul renkli ipek kartpostalları, 27 kartpostallık ipek St. Joseph, yaklaşık 80 kartpostallık neobromure ve semibromure, II. Meşruti-

îfti^SİBl^«fc:Sî£taiİ«MK

M. J. C.'nin Halic'i (üstte), Römmler-Jonas'm Hamidiye Sebili'ni gösteren kartpostalları. Ahmet Eken, Kartpostallarda istanbul, ist., 1992

E. F. Rochat: istanbul'un artistik fotoğraflarını renkli olarak basmış, değişik ve sanatsal değeri olan fotoğraflara önem vermiştir.

M. J. C.: Özellikle gemi kartpostalları dikkat çeker. Ancak çok sayıda turistik, kötü baskılı kartpostal yayımlamıştır.

Römmler-Jonas, Dresden: Fotoğrafçıdır. 1900 öncesi kendi çekmiş olduğu fotoğraflarla mükemmel bir istanbul koleksiyonu hazırlamış ve bunları çok kaliteli bir baskı ile kartpostal serisi olarak satışa sunmuştur.

Bunların dışında yüzlerce editör ya da firma tarafından basılan kartpostallar halen araştırmacıların ve konu ile ilgili kolek-siyonerlerin ilgi odağı olmaya devam etmektedir, istanbul ve Osmanlı imparatorluğu ile ilgili olarak basılan kartpostallar ne yazıktır ki ülke içinde, daha sonraları ülkeyi terk eden Levanten ve yabancı uy-

ruklu kişiler, ülke dışında ise koleksiyoncular tarafından toplanmışlardır, istanbul' da ise bazı köklü aileler ve diplomatların evlerinden çıkan kartpostal koleksiyonları, konu ile ilgili merak oluşmadığı için yok pahasına yurtdışına satılmıştır. Ancak 1985' te bir grup filatelist ve pul tüccarı konuyu çevrelerinde yayarak gittikçe gelişen bir koleksiyoncu ağı oluşturdular. Talebin artması ile birlikte yükselen fiyatlar, yurtdışından kartpostallarımızın kısa süre içinde ülkeye geri dönmesini sağladı. Günümüzde bu trafik olumlu yönde, olanca hızı ile devam etmekte, bilinmeyenler hızla gün ışığına çıkmaktadır. Ancak kartpostal basan firmaların, fotoğrafları çeken fotoğrafçıların, basım işlemini gerçekleştiren matbaaların kayıtları ve konu ile ilgili dokümanları günümüze gelemediği için, daha uzunca bir süre araştırmalar devam edecektir. Sonrasında ise yayınlar arttıkça ve koleksiyonlar geliştikçe istanbul hakkında pek çok yeni bilgi, kartpostallar aracılığı ile ortaya çıkacaktır.

MERT SANDALCI



KARYAĞDI TEKKESİ

Eyüp Ilçesi'nde, Idrisköşkü mevkiinde, Karyağdı Sokağı'nda, Piyer Loti Kahvesi' nin kuzeyinde yer almaktadır.

Bektaşîliğe bağlı Karyağdı Tekkesi'nin kurucusu, menkıbelere göre Horasan'dan gelmiş bir derviş olan Horasanî Karyağdı Seyyid Mehmed Ali Baba'dır (ö. 1544). Lakabından da anlaşılacağı gibi, kuraklıktan şikâyet eden halkın ricası üzerine yaz mevsiminde kar yağdırarak keramet gösterdiği rivayet edilir. Tekkenin, 1826'da Bektaşîliğin lağvından önceki dönemi hakkında elde sınırlı bilgi bulunmakta, yine de tekkenin kuruluşu 18. yy'ın ortalarına tarih-lenebilmektedir. Nitekim Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde tekkenin şeyhlik makamına ilişkin bir anlaşmazlık hususunda Eyüp kadısı tarafından 1779'da verilmiş bir hüküm bulunmaktadır. Bu anlaşmazlığın sonunda Bosnevî Derviş Mustafa'nın halifesi olan ve 1758'de tekkenin vakfım düzenleyen Derviş Ali Fuzulî, Hacı Bektaş çelebisinin gösterdiği diğer bir namzete karşı tekkenin şeyhliğine seçilmiştir. Söz konusu belgede tekke "Karyağdı" adı ile zikredilmemekte, ancak 119971784 tarihli istanbul tekkeleri listesinde ve Atatürk Kitaplığı, Osman N. Ergin yazmalan no. 1825'te kayıtlı olan 1805 tarihli diğer tekke listesindeki kayıtlardan bu adla tanındığı kesinlik kazanmaktadır, istanbul'daki bütün diğer Bektaşî tekkeleri gibi Karyağdı Tekkesi de Vak'a-i Hayriye'de (1826) yıktırılmıştır.

Karyağdı Tekkesi istanbul'un en küçük Bektaşî tekkelerinden birisidir. Ayrıca gerek kıdem (eskilik) ve gerek tarihte oynadığı rol açısından ne Rumelihisan'ndaki Şehitlik Tekkesi(->), ne de Merdivenköy'de-ki Şahkulu Sultan Tekkesi(->) ile boy ölçüşebilir. Hayaü menkıbelere konu teşkil e-den ve tekkeye adını veren Horasanî Karyağdı Seyyid Mehmed Ali Baba dışında, 1826'danönce adlan tespit edilebilen şeyhler arasında Bosnevî Derviş Mustafa ile halifesi Derviş Ali Fuzulî zikredilebilir. Diğer



KASAP DEMİRHAN MESCİDİ

476

477

KASAP İLYAS CAMÖ

taraftan Hadîka'da, aynı yörede bulunan Çolak Hasan Efendi Tekkesi'nden söz edilirken yanlışlıkla Karyağdı Tekkesi'nin şeyhleri hakkında bilgi verilmiş, Vak'a-i Hayriye'de üç dervişi ile birlikte Birgi'ye sürülen Mustafa Baba (Dede) ile babası ve selefi olan Abdi Baba'mn adları zikredilmiş, her ikisinin de "a'rec" (topal) oldukları belirtilmiştir.

Bektaşîliğin lağvından sonra tekkeyi tekrar canlandıran kişi, burada bir matbaa tesis -ederek tasavvufa ilişkin eserler bastırmış olan Necib Baba'dır (ö. 1876). Örneğin 1291/1874'te bastırılan Risale-i La'ihat-i Cami adlı eserde "Maarif Nezaret-i Celile-si ruhsatı ile Karyağdı Tekkesi'nde Necib Baba Efendi'nin matbaasında tab ve temsil olunmuşdur" kaydı bulunmaktadır. Necib Baba'dan sonra tekkenin postuna geçenler arasında S. N. Ergun'un son dönem Bektaşî şairleri arasında zikrettiği "Tokmak Baba" lakaplı Mehmed îhlasî Baba (ö. 1899) ile sıradışı bir kişilik sergileyen Hafız Mehmed Salih Baba (ö. 1917) bulunmaktadır. Medrese tahsili gören Hafız Mehmed Salih Baba'mn aynı zamanda şair olduğu, bir camide imamlık görevini üstlendiği ve bu yüzden sofu dindarlarla arasında birtakım tatsızlıkların cereyan ettiği bilinmektedir. Mamafih Karyağdı Tekkesi'nin şeyhleri arasında en ünlü sima, tekkelerin kapatılmasından (1925) ancak birkaç ay önce posta geçen Hafız Yaşar Baba'dır (ö. 1934). Tatar kökenli olan Hafız Yaşar Baba, istanbul tekkelerine sıkça davet edilen, son dönemin ünlü zâkirbaşılarından birisi idi. Hattâ muharrem aylarında Üsküdar'daki iranlılar Mescidi'ndeki(-») cemiyetlere bile davet edildiği söylenmektedir.

Tarikat faaliyetlerinin yasaklandığı 1925' ten sonra da bazı Bektaşîlerin Karyağdı Tekkesi'nde toplantılar düzenledikleri tahmin edilebilir. Torunu olan Naciye Karadağ' m, ayrıca M. Sertoğlu'nun verdiği bilgilere göre Hüseyin Baki (veya Hüseyin Mazyum) Baba adında, Manastır kökenli bir şeyh Cumhuriyet döneminde burada bir müddet faaliyet göstermiştir. Nitekim G. Jâsch-ke'nin naklettiğine göre, 1936'da Eyüp semtinde bir polis baskını sonucu tutuklanan Bektaşîler büyük bir ihtimalle Karyağdı Tekkesi'nin mensuplarıdır. Daha sona 1978'de geçirdiği bir yangında tekkenin

Karyağdı

Tekkesi'nin

haziresinde

bulunan


Karyağdı

Baha'nın


mezarı.

Yavuz Çelenk,

1994

önemli bir kesimi harap olmuş, geriye kalan selamlık ve harem bölümleri günümüze kadar mesken olarak kullanılmıştır.



Bibi. Ayvansarayî, Hadîka, I, 264; Çetin, Tekkeler, 587; Osman Bey, Mecmua-i Cevâmi, II, 76; Münib, Mecmua-i Tekâyâ, 15; Ihsaiyat II, 19; Divan Edebiyatı Müzesi, Revnakoğlu Arşivi, zarf B/27; S. N. Ergun, Bektaşi Şairleri, ist., 1930, s. 129-130; J. K. Birge, The Bektas-hi Order ofDervishes, Londra-Hartford, 1937, s. 248-250; G. Jâschke, Die Türkei in denjah-ren 1935-1941, Leipzig, 1943, s. 33; S. N. Ergun, Bektaşî-Kızılbaş Alevî Şairleri ve Nefesleri, ist., 1956, III, s. 217-221; "Bektaşîler, Bektaşî Tekkeleri", ISTA, V, 2443-2447; C. S. Revnakoğlu, "Yaşar Baba", Tarih Dünyası, VI/2 (Mayıs 1965), s. 177-180; M. M. Koman, Eyüp Sultan-LotiKahvesi Çevresi, ist., 1966, s. 10; M. Sertoğlu, Bektaşilik, ist., 1969, s. 326-349; I. Melikoff, "L'Ordre deş Bektaşi apres 1826", Turcica, XV (1993), s. 165; Haskan, Eyüp Tarihi, I, 128-130; N. Vatin-T. Zarcone, "Un tekke bektachi d'Istanbul: le tekke de Karyağdı (Eyüp)", "Bektachiyya-Etudes sur l'Ordre Mystique deş Bektachis et deş Groupes Rele-vant de Hadji Bektach", Revue deşEtudes Isla-miques, LX (1994), s. 211-244.

THIERRY ZARCONE Mimari

Karyağdı Tekkesi, Eyüp semtinin, konum ve manzara itibariyle en avantajlı yerinde, yakın bir tarihe kadar istanbul'un gözde mesirelerinden olan Idrisköşkü mevkiinde yer alır. Geçirmiş olduğu yangından ö-türü kısmen kalıntı düzeyinde günümüze intikal eden son binaları, Vak'a-i Hayriye' de yıktırılan Bektaşî tekkelerinin ihya edildiği Abdülaziz dönemine (1861-1876) ait-

Karyağdı Tekkesi'nin çalınmış olan tarih

bileziği.

M. Baha Tanınan, 1982

tir. Tekkenin en önemli bölümlerini (mey-dan evi, aşevi, selamlık, derviş hücreleri vb) barındıran ve yıkıntı durumunda olan esas binanın cümle kapısı Halic'e bakan doğu cephesindedir. Kesme küfeki taşından örülmüş olan bu kapının üzerinde, "cihan-nüma" veya "köşk" niteliğinde, muhtemelen şeyh odası olarak kullanılan bir mekânın bulunduğu bilinmektedir. Makedonya' da, Kalkandelen'de (Tetovo), önemli Bektaşî merkezlerinden Harabatî Baba Tekkesi'nde de bu tür bir köşkün daha eski bir örneğini görmek mümkündür. Günümüze ancak moloz taş örgülü temel duvarları ile aşevinin geniş, kemerli ocağı ulaşabilen, tek katlı ve ahşap olduğu anlaşılan bu yapının planını restitüe edebilmek imkânsız gibidir.

Arsanın kuzey kesiminde yer alan avlunun ortasında 1319/1901'de tekkenin mu-hiplerinden Mustafa Şevki Efendi tarafından inşa edilmiş olan sarnıcın, silindir biçiminde, mermerden yontulmuş bileziği yer almaktaydı. Talik hadi kitabe kartuşlarıyla donatılmış olan bu bilezik 1992'de çalınarak Çukurcuma semtindeki bir antikacıda satışa sunulmuştur. Avlunun doğusunda yer alan küçük hazirede. tekkenin banisi Karyağdı Baba'mn tarihsiz mezar taşı başta olmak üzere, bazı şeyhlerin ve mensupların kabirleri bulunmaktadır. Karyağdı Baba'ya ait şahide Horasanı (elifi) türde bir Bektaşî tacı ile donatılmıştır. Avlu girişi üzerinde yer aldığı tahmin edilebilen ve tekkenin adını belirten, sülüs hatlı, tarihsiz kitabe halen hazire duvarına dayalı olarak durmaktadır. Arsanın güney kesiminde, yüksek duvarların kuşattığı bir bahçenin içinde yükselen ahşap harem binası bir eski istanbul konağı görünümündedir.

M. BAHA TANMAN



KASAP DEMİRHAN MESCİDİ

Fatih îlçesi'nde, Zeyrek'te, Kasap Demir-han Mahallesi'nde, Kasap Camii ve Demir-han Çeşmesi sokaklarının kesiştiği köşede yer alır.

Yapı, II. Mehmed (Fatih) döneminde (1451-1481) kasapbaşı olan Timurhan oğlu Hacı Ali Ağa tarafından, kapısı üzerindeki kitabeye göre 867/1462'de inşa ettirilmiştir. Banisi mescidin yanında gömülüdür.

Ekrem Hakkı Ayverdi'ye göre ilk yapıdan eser kalmamıştır. Aynca banisinin kabri mihrap önünde ise de baştaşı yoldan geçenlerin Fatiha okumaları için minarenin sağına, ikinci bir yere yerleştirilmiştir. Tahsin Öz de yapının zaman içinde onarımlar geçirdiğini belirtir. Bu onarımların tarihi 1900 ve 1908 olarak tespit edilmektedir. Yapının, "Ali bin Hacı Timurhan Mescidi Mahallesi" başlığı altında verilen vakfiyesinin tarihi de 885/1480 olarak gösterilmektedir. Yapı Haziran 1966'dan itibaren ibadete kapatılmış olup harap durumda bulunmaktaydı. Mescidin bazı yerleri, minaresi çatlamış, çatısı çökme tehlikesi göstermekteyken, halkın yardımı ile yeniden yapılmıştır.

Mescidin etrafını yüksekçe bir duvar çe-

Kasap Demirhan Mescidi

Yavuz Çelenk, 1994

virir (mescit, bu avlunun içinde ve yüksekçe bir subasman üzerindedir; giriş merdivenledir). Merdivenin altında abdesthane, tuvalet ve kadınların sohbet ettikleri bir o-da vardır. Yapının hemen önünde iki katlı imam ve müezzin meşrutaları bulunur. Mescidin giriş bölümünde solda camekânla ayrılan bir oda ve kadınlar mahfiline çıkmak için merdiven vardır. Sağ tarafta ise müezzin mahfili yer alır. Buradan da minareye çıkış kapısı vardır.

Yapının doğu ve batı duvarları aynı o-lup eşit aralıklarla ikişer dikdörtgen pencere açılmıştır. Güneyde ise mihrap nişi dikdörtgen çerçeveli, içten yedi köşeli olarak mermerden yapılmıştır. Üzerinde ayet kitabesi yer alır. Mihrabın sağında ve solunda birer tane dikdörtgen pencere açılmıştır. Minberinin yan duvarı betondan o-lup üzeri ve basamakları ahşaptır. Ahşap vaaz kürsüsü beş köşeli olup her bölümün içine paralelkenar şekilleri yapılmıştır.

Yapının tavanı ahşaptır. Tavanda tam ortada yer alan sekizgen içine geçmeli geometrik yıldız motifleri işlenmiştir. Tavanın dört köşesinde gene sekizgenlerin içinde yer alan tek yıldız motifleri görülmektedir. Arada kalan alanlar, ahşap çubuklarla dikdörtgenlere ayrılmıştır. Betonarme bir sütuna oturan kadınlar mahfili, galeri olarak harime açılır. Kadınlar mah-filindeki kuzey duvarında üç, doğu ve batı duvarlarında birer dikdörtgen pencere açılmıştır.

Yapının içinde süsleme görülmeyip, içten pencere hizasına kadar kahverengi ü-zeri beyaz badanalıdır. Pencereler dıştan demir parmaklıklar ve ahşap çerçevelerle donatılmıştır. Minare yapıya bitişik olup, kaide, bilezik, daha sonra yuvarlak gövde ile devam eder. Tek şerefeli minare, konik külah ile son bulur. Yapı, kırma çatı ile örtülüdür.


Yüklə 8,87 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   114   115   116   117   118   119   120   121   ...   140




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin