Selçuk Şehnamesi:(Selçuklu sultanı III. Alaattin Keykubat’ın buyruğuyla)
MEVLANA:
Tasavvuf edebiyatının yüzyıllarca etkili olmuş en önemlilerindendir.
Anlayış ve kurallarıyla yeni bir tarikatın (Mevlevîlik) temellerini atmıştır.
Belh’te doğan Mevlânâ, mutasavvıf olan babası Bahaeddin Çelebi’nin Konya’ya göç etmesiyle burada yaşamıştır.
Dönemin alimlerinden dersler almış, gizemli kişiliğiyle bilinen ve aşkın bir sûfî olan Şems-i Tebrizî’nin etkisiyle tasavvufa yönelmiştir.
Mevlânâ, Allah aşkını, insanın ona ulaşması gerektiğini, evrensel ahengin ancak coşkun bir kalple yakalanabileceğini dile getirmiştir.
Tüm varlığı, tüm insanları kapsayıcı engin hoş görüsü nedeniyle Müslüman olmayan aydınlar ve kişilerce de ilgi görmüştür; günümüzde de etkisi sürmektedir.
Eserlerini -birkaç Türkçe beyit hariç-Farsça yazmıştır.
Eserleri:
Mesnevî:26.000 beyitlik bu mesnevî en önemli eseridir. Farsça yazılmıştır. Dinî, tasavvufî ve öğretici bir eserdir. İçindeki öykü ve fabllar, atasözleri ve deyimler ile başlı başına bir kültür hazinesidir. Esere, çeşitli devirlerde edip ve alimlerce şerhler (açıklama-tefsir) yazılmıştır. Ünlü İran şairi Molla Camî, Mevlânâ‘nın büyüklüğünü anlatmak için: “Peygamber değildir; ama kitabı vardır.” demiştir.
Divân-ı Kebir:(Farsça Şiirlerinden oluşan)
Fîhi Mâfih:(Ne varsa içindedir; nesir)
Mecâlis-i Seb'a:(Yedi Meclis; nesir)
Mektubat:Devrin büyüklerine yazılmış; 145 mektuptan oluşur.
SULTAN VELED
Mevlânâ’nın oğludur.
Mevlevilik tarikatının kurucusudur.
Mevlevîliğin yayılması için çalıştı.
Eserlerini Farsça yazan şair; Türkçe şiirler de yazmıştır.
Tasavvuf esaslarını yaymak için yazdığı sade Türkçeyle yazdığı şiirler önemlidir.
Eserleri:
İbtida-name(Farsça mesnevi)
İntiha-name (Farsça mesnevi)
Rübab-name(Farsça mesnevi)
ŞEYYAD HAMZA
Dini ve tasavvufi şiirler yazdı.
Lirik şiirleriyle tanınır.
Yunus tarzı şiirin habercisidir.
Hem aruz hem de heceyle yazdı.
Eserleri 13 yy. Türkçesini göstermesi bakımından önemlidir.
Gazel, kaside, mesnevi tarzında şiirler yazdı.
Eserleri:
Yusuf ü Züleyha:Divan edebiyatının ilk Yusuf ü Züleyhamesnevisidir.
AHMET FAKİH
Tasavvuf edebiyatının öncülerindendir.
Yaşamı ile ilgili bilgiler menkıbeleşmiştir.
Hicaz’a gittiği hicaz dönüşü Kudüs’te 2 ay kaldığı biliniyor.
Eserleri:
Çarh-name:100 beyitlik didaktik bir mesnevi
Kitabu Evsafı Mesacidi’ş-Şerife:Kutsal toprakları anlattığı bu eser, gezi yazısı türünün bizdeki eski örneklerindendir.
14. YÜZYIL TÜRK EDEBİYATI
Selçuklular döneminde Arapça ve Farsçaya artan ilgi azalmış; beylikler döneminde beyler (Karamanoğlu Mehmet Bey öncülüğünde) Türkçe yazmayı teşvik etmiştir.
Eserlerde aruz ölçüsünün gittikçe daha başarılı kullanıldığı görülmektedir.
Divanların sayısında artış olur; kaside, kıt’a, rubai gibi nazım şekillerinde Türkçe eser verilir.
Yazma ve tercüme eserlerin türü ve konusunda çeşitlilik görülür: fabl (Kelile ve Dimne), dini-tasavvufî mesneviler, Aşk mesnevileri...
Mesnevi sayısında bir artış görülür.
GÜLŞEHRİ
Asıl adı Ahmed olan şair Gülşehri olarak bilinen Kırşehir’de yaşadığı için bu adla anılmıştır.
Farsça ve Arapça öğrenmiş, ancak o, Türkçe yazmış, Türkçe söylemiştir.
Ahi Evran’ın ölümünden sonra Ahilik postuna oturmuş; tekkesinde Mevleviliği yaymaya çalışmıştır.
Gülşehrî, Anadolu Selçuklu Devleti'nin son devirlerinde, Sultan Veled, Yunus Emre, Âşık Paşa gibi Türkçe yazıp Türkçe söyleyen ozanlarımız arasındadır.
Gülşehrî'nin Ahi Evran hakkında yazdığı bir risaleden başka, Onu Türk Edebiyatının Türkçeci, güçlü bir ozanı olarak tanıtan eseri Mantıku’t-Tayr olmuştur.
Eserleri:
Şiir: 7 gazel
Mantık’ut-Tayr:Feridun Attar’dan (Farsçadan) çevirdiği mesnevi; bu eserin aslına sadık kalmamış; Kelile ve Dimne’den ve Mesnevî’den de ilaveler yapmıştır. Gülşehrî, bu eserinde Türk diline hayrandır. Türkçenin Farsça ve Arapçadan üstün, tatlı bir uyuşumu olduğunu, bunu belirlemek için de bu eseri yazdığını söyler.
Feleknâme:Farsça mesnevî
KADI BURHANEDDİN
Kayseri'de doğmuştur.
Babasından ve devrin büyük alimlerinden ders aldı.
Eretnaoğulları'na kadı sonra vezir oldu.
1381'de Sivas'ta tahta çıktı. 18 yıllık sultanlığı savaşlarla geçti; bu mücadelelerde başı kesilerek öldürüldü.
Çok hareketli, maceralı bir siyaset hayatı yaşarken bir yandan da fıkıh ilmi üzerine Arapça eserler yazdı.
Arapça, Farsça, Türkçe şiirler de yazdı.
Duygusal hayatında da o kadar coşkun ve ateşlidir.
Şiirlerinin çoğunu aruz, bir kısmı da heceyle yazmıştır.
Şiirlerini Azeri Türkçesiyle yazdı.
Lirizmden hoşlanan dünya zevklerine düşkün bir kişiliği vardır.
Tuyuğ ve gazelleriyle tanındı.
“Tuyuğ” nazım biçiminin en önemli temsilcisidir.
Eserleri:
Dîvân:Türkçe
AHMEDİ
Eğitim amacıyla Mısır’a gittiği, dönüşte Kütahya’ya yerleştiği kaynaklarda yer alır.
Bilim adamı (astronomi, tıp geometri...; fıkıh, hadis...) olarak yetiştiği halde şair ve hoşsohbet kişiliğiyle tanınmıştır.
Devrinin en çok eser verimli şairlerindendir.
Divan şiirinin ilk başarılı şairi kabul edilir.
Söz sanatlarını ve halk dilini çok ince bir zevkle kullanmıştır.
İskender-mâme:(mesnevi; edebiyat ve bilim tarihi açısından önemli, din, tıp, siyaset, ahlak, astronomi konularını içeren bilimsel bir eser)
Cemşid ü Hurşit(mesnevi)
Tervih-el Ervah:(tıpla ilgili mesnevi)
NESİMÎ
Azeri sahasında yetişmiş bir şairdir.
Dili oldukça sadedir.
Tasavvufî ve lirik şiirleriyle meşhurdur.
İran’da “Hurufilik” tarikatının savunucularından olan şair; Halep’te bu inancı yüzünden derisi yüzülerek öldürüldü.
Divan şiiri nazım biçimleri yanı sıra yazdığı tuyuğlarla da meşhur olmuştur.
Sonraki şairleri özellikle Bektaşi şairleri etkilemiştir.
Hurufilik: Her şeyi harflerle açıklamaya çalışan bir tarikattır.
Eserleri:
Divan: Türkçe
Divan: Farsça
AŞIK PAŞA
Yunus Emre’nin etkisi görülen şair, hem hece hem de aruz veznini kullandı.
Âşık Paşa Garipname’yi bilinçli olarak Türkçe yazmış; edebî dilin Türkçe olması konusunda gayret göstermiştir.
Anadolu Türkleri arasında tarikat şeyhi olarak tasavvufu yaymak için çalıştı.
Mevlana’nın Mesnevi’de amaçladığını; Türkçe yazdığı Garipnameadlı mesnevide yaptı.
Eserleri:
Şiirler:Türkçe yazılmış şiirleri sonradan derlenmiştir.
Garipname:Türklere tasavvufu öğretmek amacıyla yazılmış bir mesnevidir.
15. YÜZYIL TÜRK EDEBİYATI
Anadolu Türk birliğinin sağlanmış; İstanbul’un fethiyle Yükselme Dönemi başlamıştır.
Padişahlar da şiirle ilgilenmişlerdir: (II. Murad: Muradî; Fatih: Avnî; II. Bayezıd: Adlî; Cem Sultan)
Padişahların ilgi ve teşviki edebiyat ve sanatın gelişimine ivme kazandırmıştır.
Şairler; İran şairleriyle boy ölçüşmeyi amaçladıklarından şiir dilinde Arapça ve Farsça sözcüklerin sayısı artmıştır
Sadeleşmeyi savunan “Türk-i Basit”çilerin Türkçe sözcüklerle şiir yazma çabası cılız bir hareket olarak kalmıştır.
Nesirde; halkın yararlanması amacıyla yazılan tarihî, dinî ve ahlakî eserlerde sade bir dil kullanılırken sanat yapma amacıyla yazılan eserlerde ise, (Sinan Paşa-Tazarruname) sanatkârane bir dil kullanılmıştır.
Mesnevi ve hamse sayısında artış olmuştur.
İlk şairler tezkiresi yazılmıştır: Ali Şir Nevaî - Mecalis’ün Nefais
Anı Türünün ilk örneği verilmiştir: Babürşah - Babürname
ALİ ŞİR NEVÂİ:
Büyük bir devlet adamı ve büyük bir edebiyatçıdır.
Türk edebiyatında “hamse”(beş mesnevi) sahibi ilk şairdir.
Sultan Hüseyin Baykara’nın okul arkadaşı olan şair onun vezirliğini de yapmıştır.
Anadolu dışında Türkçe şiir yazan ilk şairdir
Düz yazıları da vardır.
Eserleri:
Muhakemetül-lûgateyn (Farsça): Türkçe ile Farsçayı karşılaştırarak Türkçeyi üstün tutmuştur. Eseri, o dönemde Türkçenin ikinci plâna itilmesine tepki olarak ve yeni yetişen şairlere Türkçenin de üstün bir şiir dili olduğunu kanıtlamak için yazmıştır.
Divan: (3’ü Türkçe 1’i Farsça olmak üzere 4 adet)
Mecalisü’n-Nefais(İlk şairler tezkiresi)
Mizanül-Ezvan(Vezinlerin terazisi)
Mahzen’ül –Esrar(Sırlar Hazinesi)
ŞEYHÎ
Asıl mesleği de hekimlik olan şairin adı Hekim Sinan’dır.
İran'da tasavvuf ve tıp eğitimi almıştır.
Şeyhi, Anadolu'da Divan Edebiyatı'nın kurucularından sayılır.
Kuvvetli bir tasavvuf kültürü aldığı halde tasavvuf dışı şiirler de yazmıştır.
Gazelleri ile de bilinen şair asıl şöhretini mesnevisiyle sağlamıştır.
Türkçe, bütün incelikleriyle onun elinde edebî bir dil haline gelmiştir.
Eserleri:
Divan:Gazelleri önemlidir.
Husrev ü Şirin:(mesnevi)
Harname:126 beyitlik küçük bir mesnevidir. Şair, Çelebi Sultan Mehmet'i tedavi etmiş ve buna karşılık ona Tokuzlu köyü tımar olarak verilmiş; ancak bu tımarın eski sahipleri tarafından soyulmuş, bundan çok etkilenip ünlü mesnevisi Harnâme'yi yazmıştır. Harname (eşek-name), olmayacak umutlara kapılan, sonunda elindekileri de yitiren kişileri yermek için yazılmış bir hicivdir.
AHMET PAŞA
“Şairler Sultanı” unvanı almış, büyük bir şairdir.
Fatih’in sohbet arkadaşı, veziri ve hocasıdır.
Fatih’le araları açılan şair; “kerem” redifli kasidesiyle idamdan kurtulmuştur.
Zarif ve nüktedan biridir.
Beğendiği şiirlere çok güzel nazireler yazmıştır.
Türkçeyi bilinçli, iyi ve ölçülü bir şekilde kullandı.
Şiir içinde düşürdüğü tarihlerle (ebced hesabı) bu işi sanat hâline getirdi.
Şiirleriyle birçok şair etkilemiştir.
Din dışı konularda eser verdi.
Tek eseri Divan’ıdır.
NECATÎ BEY
Kastomonu’da nakkaşlık yaparken yazdığı şiirlerle tanındı.
Ünü saraya kadar ulaşınca Fatih tarafından saraya alınıp katiplik görevine getirildi.
İçten ve duygu yüklü gazelleri meşhurdur.
Eğitim seviyesi çok yüksek olmayan şair sade halk Türkçesiyle şiirler yazmıştır.
Şiirlerinde, deyim ve atasözlerinden yararlanmıştır.
Dili yönüyle kendinden sonraki Fuzuli ve Bakî gibi büyük şairlerietkilemiştir.
Tek eseri Divan’ıdır.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
İyi bir eğitim aldı; Bursa Ulu Câmi’nin baş imâmlığına getirildi.
İranlı bir vâizin Hz. Muhammed ile Hz. Îsâ arasında bir farkın olmadığını iddia etmesi üzerine “Vesîlet-ün-Necât”ı yazdı.
MEVLİD [Vesîlet-ün-Necât (Kurtuluş Yolu)]
Hz. Muhammed'in diğer peygamberlere göre bütün üstünlüklerini, en güzel sözcükler ve en vecîz ifâdelerle anlatmıştır.
Eserde, lirizm ve öğreticilik iyice kaynaştırılmıştır.
Arûz vezni ile yazılmıştır.
Titiz bir çalışmayla, mesnevi nazım biçimiyle yazılmıştır.
Türk edebiyatında “mevlid” çığırını açıp bu türün en meşhur eseri olmuştur.
Mevlid günümüzde de büyük bir ilgiyle okunmakta/dinlenilmektedir.
Mevlid şu bölümlerden oluşur:
1. Münâcaat (Allahü teâlâya yalvarma),
2. Velâdet (Peygamberimizin doğumu),
3. Risâlet (Peygamberliğin bildirilişi),
4. Mîrâc(Göklere çıkışı, Cennet'i ve Cehennem'i görmesi),
5. Rıhlet(Peygamberimizin vefâtı)
6. Dua 16. YÜZYIL TÜRK EDEBİYATI
Divan edebiyatı zirveye çıkmıştır.
Fars edebiyatının etkisi azalmıştır.
Şairler; taklitten kurtulup özgünlüğe erişmiştir.
Biçim ve içerikte bazı yerli öğeler oluşturmuşlardır.
Cılız bir hareket de olsa, Edirneli Nazmî, Tatavlalı Mahremî’nin başını çektiği Türk-i Basit cereyanı ortaya çıkmıştır.
Nesir dilinde basit, orta, süslü olmak üzere üç yol takip edilmiştir.
Anadolu sahasında yazılan ilk tezkire örneği verilmiştir: Edirneli Sehi Bey: Heşt Behişt
Fuzûlî, Hayâlî, Bâkî, Bağdatlı Ruhî ve Zâtî gibi şairler; Sehi Bey, Âşık Çelebi, Latifî gibi tezkireciler yetişmiştir.
BAKÎ
Asıl adı Mahmut Abdülbaki olan şair, İstanbul'da doğmuştur.
Babası Fatih Camii müezzinlerindendir.
İyi bir eğitim alıp müderris olan Baki, Kanunî döneminde saraya girmiş; kadılık, kazaskerlik gibi görevlerde bulunmuş; çok istemesine rağmen “Şeyhülislam” olamamıştır.
Sultanü'ş-Şu'ârâ (Şairlerin Sultanı) olarak anıldı.
Dünya zevkini, hayattan kâm almayı prensip edinmiştir.
Şiirlerinde tasavvufa hiç yer vermeyip aşk, tabiat, zevk, eğlence, neşe, devrin zenginliği... gibi konuları işledi.
Sözcük seçiminde titiz davranıp söyleyiş güzelliğine önem vermiştir. Ses ahengini sağlamıştır.
Şiirin iç ve dış yapısında Kanunî devrinin ihtişamını duyurmuştur.
Halk söyleyişlerine yer vermiş; temiz bir dil kullanmıştır.
Söz sanatlarını da başarıyla kullanmıştır.
Kendinden sonraki şairleri etkilemiştir.
Eserleri:
Divan:Rindane gazelleri ve Kanunî Mersiyesimeşhurdur.
FUZULÎ
Gerçek adı Mehmed bin Süleyman’dır.
Kerbelâ’da (Bağdat) yaşamış, türbedarlık yapmıştır.
İyi bir eğitim görmüş, Arapça ve Farsçayı öğrenmiştir.
Yaşamı sıkıntılar içinde geçmiştir.
Din alanında ve mantık ve matematik gibi bilimsel konularda kendini yetiştirmiştir.
Şiirlerinde Tasavvuf, aşk ve ıstırabı işleyen şair; rindâne gazelleriyle meşhur oldu.
Mecazî aşkı bırakıp hakikî aşkın peşine düşer. Aşk acısından hoşnut olup derdinin dermanının dert olduğunu söyler; vuslatı istemez.
Tekke ve Divan şairleri kadar halk şairlerini de etkilemiştir.
Kendisine bağlanan maaşı almasında güçlük çıkaran
memurları şikâyet etmek için yazdığı “Şikayetnâme” adlı
mektubu edebiyatımızdaki en ünlü yergilerden biridir.
Divanlarından başka bir naat olan “Su” kasidesi, Leyla
vü Mecnun mesnevisi, Peygamber ailesini anlattığı
Hadikat-üs-Süeda”sı Şah İsmail ile II Bayezid”i karşılaştırdığı
Beng ü Bâde”si ve tıp bilgisini sergilediği Sıhhat
ve Maraz”ı en tanınmış eserleridir.
Eserleri:
Divan:Fuzûlî Divanı, Türkçe Divan, Farsça Divan
Leylâ vü Mecnun:Türk edebiyatının en meşhur mesnevisidir.
Şikâyetname:Hiciv türünde yazdığı bir mektuptur.
Diğerleri: Hadikatüs-Süeda, Beng ü Bade, Sakîname (Heft Cam), Tercüme-i Hadis-i Erbain, Rind ü Zahid, Sıhhat ü Maraz, Muamma Risalesi, Matlaul-itikad...
BAĞDATLI RUHÎ
Asıl adı Osman olan şair Bağdat'ta doğdu; birçok yeri gezdi, Şam’da öldü.
Tasavvufa şiirlerinde yer verdi.
Fuzulî’nin etkisinde kalmıştır.
Gazel ve kasidelerinde rindâne ve aşıkâne bir hava görülür.
Dili sade ve gösterişten uzaktır Sosyal aksaklıkları işleyen Terkib-i Bend’i en önemli eseridir. Bu esere Ziya Paşa, M. Naci gibi birçok şair tarafından nazire yazıldı.
Eseri:
Divan:Gazel, kaside, terkib-i bent
17. YÜZYIL TÜRK EDEBİYATI
Osmanlı Devleti duraklama devrine girmiştir.
Ekonomik, sosyal, siyasi çalkantılar; dış ilişkilerde bozulmalar görülmüştür.
Edebiyat ve sanat önceki yıllara göre daha ileri bir düzeye ulaşmıştır.
Osmanlı şairleri, İranlı şairlerle rahatlıkla boy ölçüşebilecek duruma gelmiştir.
Gazel ve kasidede Nef’î, Nabî, Şeyhülislam Yahya, Nail-î Kadim; bilim alanında Katip Çelebi; Tarih alanında Peçevî, Naima; gezi alanında Evliya Çelebi; düz yazıdaysa bu yüzyılda Nergisî, Veysî gibi kimseler öne çıkmıştır.
NEF’Î
Erzurum’da doğan şairin asıl adı Ömer’dir.
İyi bir medrese eğitimi aldı; Arapça ve Farsça öğrendi.
İstanbul’da; çeşitli devlet görevinde bulundu; ancak hicivleri nedeniyle hiçbirinde tutunamadı.
Sert kişiliği, onu çağının en büyük hicivcisi yapmış; zamanın vezirlerinden Bayram Paşa’yı, hatta IV.Murat’ı hicveden şiirleri hayatına mal olmuştur.
Hicvin en ve kasidenin en büyük şairidir.
Överken göklere çıkaran yerince de yerin dibine batıran abartılı bir üslubu vardır.
Sağlam bir tekniği, ağır bir dili, cesur bir söyleyişi vardır.
Şiirde sözün gücüne, söyleyiş ve ses unsuruna önem verdi.