University of finance and management in bialystok poland uluslararasi sempozyum V


Doç.Dr. Sefer ŞENER  Yrd.Doç.Dr. Serdar KURT



Yüklə 0,63 Mb.
səhifə3/11
tarix05.09.2018
ölçüsü0,63 Mb.
#77369
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11

 Doç.Dr. Sefer ŞENER

 Yrd.Doç.Dr. Serdar KURT

Arş.Gör. Mesut SAVRUL


2008 yılı dünya ticaret ve ekonomisi için önemli bir dönüm noktası olmuştur. 2008 yılında yaşanan küresel durgunluk ve talep daralması, öncelikle ABD ve Avrupa ülkelerini etkilemiştir. Dünya ekonomisinde büyüme oldukça yavaşlamış, 1994-2008 yılları arasında ortalama %3.5 olan dünya GSYİH’sindeki artış, 2008’in son çeğreğinden itibaren düşüşe geçmiş ve 2008 yılında %2’lik bir artış gerçekleşmiştir. Uluslararası Çalışma Örgütü 2009 yılı sonunda krize bağlı olarak 20 milyon kişinin işlerini kaybedeceğini tahmin etmektedir. Krizin ani etkileri geçmişte kalmıştır. Ne var ki gelişmekte olan ülkelerde toparlanma daha yavaş gerçekleşmiştir. Avrupa Birliği ülkelerinin finansal sistemleri krizden derin etkilendiği için, bu ülkelerde düzelmenin uzun bir zaman alması beklenmektedir.

Çalışmanın amacı krizin, Avrupa ülkelerinde işsizlik ve yatırımlar üzerindeki etkilerini ortaya koymaktır. Krizin işsizlik ve yatırımlar arasındaki ilişkilere etkisi panel EGLS, yatay kesit sabit etkiler modeli ve kriz kukla değişkenleri kullanılarak incelenmiştir. Sonuçlar işsizlik ve yatırım oranlarının, kriz öncesi ve sonrası dönemde farklılaştığını göstermektedir. Çalışmanın sonuçları, işsizlik ve yatırımlar arasında anlamlı bir ilişki olduğunu göstermektedir. Sonuç olarak ekonomik büyümenin sağlanması ve emek verimliliğini artıracak sermaye ve teknoloji yatırımlarının yanında yeni istihdam alanları açacak yatırımlar da yapılmalıdır.


Anahtar Kelimeler: Ekonomik Kriz, Yatırım, İstihdam, Ekonomik Büyüme

EFFECTS OF THE GLOBAL CRISIS ON UNEMPLOYMENT, INVESTMENTS AND ECONOMIC GROWTH


2008 has been a turning point for the world trade and economy. The global stagflation and shrinkage of demand have been affecting primarily USA and European countries. Growth in the world economy slowed severely by the last quarter of 2008 and increase rate of the world GDP which was 3.5% between 1994-2008 on the average slowed down to 2% in 2008.The International Labour Organization predicted that at least 20 million jobs will have been lost by the end of 2009 due to the crisis. Sudden effects of the global crisis linger yet developing countries is expected to have a slower recovery and because financial systems of European countries severely affected by the crisis, their recovery is expected to take a long time.

The aim of the study is to discover the effect of the crisis on unemployment and investments in European Countries. The effect of crisis on relations between have been investigated using panel EGLS, cross section fixed effect, and crisis dummy variables. The results have displayed that rates of unemployment and investments have differed pre and post crisis periods. The results of the study put forth significant relation between unemployment and investments. As a result it is suggested that economic growth should be ensured and besides capital and technology investments that boost labour productivity, investments that will create new areas of employment should be made.


Keywords: Economic Crisis, Investment, Unemployment, Economic Growth

KRİZ DÖNEMLERİNDE İŞGÜCÜNÜN YENİDEN YAPILANDIRILMASINA YÖNELİK BİR STRATEJİ: OUTPLACEMENT
Doç. Dr. Tuncer ASUNAKUTLU

Araş.Gör. Funda KAYA

Araş.Gör. Tezcan KAŞMER
Kriz, işletmelerin karşı karşıya kaldıkları belirsizlik derecesini arttıran, bu nedenle işletmelerin strateji ve faaliyetlerini çok yönden etkileyen günümüzün en etkileyici olgularından biridir. Kriz sürecinde, bu durumla başa çıkabilmek adına yeniden yapılanma, küçülme, şirket evlilikleri ve tasarruf için en yüksek maliyet kalemi olan işçi çıkarma gibi rekabet gücünü artırıcı çabalar içerisine girilmektedir. Bu faaliyetler işletmeler için maliyetleri azaltıcı olmakla birlikte, çalışanların aleyhine işlemektedir.

Kriz sürecinde, insan kaynaklarını düzenlemeye yönelik, uygulanan en çağdaş stratejilerin başında outplacement (dışa yerleştirme) gelmektedir. Dünyaya baktığımızda outplacement bir insan kaynakları politikası olarak değer bulmaktadır. Outplacement sistemi ile kalan çalışanlara doğru mesajların verilmesinde destek olunmakta, sadece işten çıkartılanlara değil aynı zamanda kalanlara seminerler düzenleyerek işgücü azaltılması sonucu motivasyonun düşmemesi konusunda yardım sağlanmaktadır. Bu doğrultuda, söz konusu stratejinin nerede ve nasıl uygulandığını belirlemek amacıyla özel bir işletme seçilip, bu işletme örnek olay yöntemiyle incelenecek ve işletmenin insan kaynakları yöneticileriyle görüşme (mülakat) gerçekleştirilecektir. Elde edilen bulgulara dayanarak, kriz sonrası istihdam sorunları ele alınacak ve yapılması gereken düzenlemelere yönelik önerilerde bulunulacaktır.


Anahtar Kelimeler: Küresel Kriz, Outplacement, İşgücü
OUTPLACEMENT: A STRATEGY FOR THE RESTRUCTURE OF WORK FORCE IN CRISIS PERIOD
Crisis increases the uncertainty which the organization comes face to face, so it is one of the most turbulent concepts of today affecting the strategies and the activities of the organizations from different ways. During the process of crisis, in order to cope with the contagions of it, efforts such as restructuring the human resource, mergers and layoffs are to be used to increase the competitive force. Outplacement is one of the modern human resource strategies applied by firms that are socially responsible. In the study, the results of a qualitative research about how the outplacement process is performed by holding companies which run business in different industries in Denizli Province, as a “good case” are presented. Results mainly show the laid-off employees get outplacement service in house and from the view of all parties, like outplaced ones, survivors and the company itself, outplacement process concludes positively.
Key Words: Crisis, Outplacement

KÜRESEL KRİZ KARŞISINDA ULUS-DEVLET VE SOSYAL ÇATIŞKISI
Doç. Dr. A. Baran DURAL

Arş. Gör. Emre AKÇAGÜNDÜZ
ABD’ de mortgage piyasasında ortaya çıkan kredi krizi, önce finans piyasalarını sonra mali piyasaları etkisi altına alarak, küresel ekonominin tamamına yayılmıştır. Kriz her ne kadar başlangıçta bir finansal krizi olarak ortaya çıktıysa da, takip eden süreçte bir likidite krizine dönüşmüş, başta ABD’ de olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde bankaların batmasına, kimi ülkelerin mali iflas kararları açıklamasına, yatırımların azalmasına, piyasalardaki güvensizliğin derinleşmesine, enflasyon oranlarının yükselmesine, enerji fiyatlarının artıp üretim- tüketim dengesinin gerilemesine neden olmuştur. Bu belirlemeler sonrasında dünya kamuoyunda, “Küreselleşmenin sonuna mı gelindi?” sorusunun seslendirilmesine yol açmıştır. Küresel kriz her ne kadar ABD ve gelişmiş Batı ülkelerinden dünyaya yayılmış izlenimi verse de, küreselleşmenin kalıcı ve yıkıcı etkisini özellikle az gelişmiş ülkeler üzerinde gösterdiği anlaşılmaktadır. Bu bağlamda, küreselleşme- ulus-devlet arasındaki çatışkının önümüzdeki dönemde daha yüksek sesle tartışılacağını ortaya koymaktadır. Ulusalcılık- mikro ulusalcılıktan, küresel işsizlik ve göç sorununa, ulus-devlete yönelik itirazlardan küreselleşme eleştirilerine yürütülen güncel tartışmalar bu çalışmanın ana eksenini oluşturacaktır.
Anahtar Sözcükler: Küreselleşme, ulus-devlet, sosyal kırılganlık, mikro milliyetçilik, küresel yoksulluk/yoksunluk.
NATION-STATES AND SOCIAL CONFLICT IN TERMS OF GLOBAL DEPRESSION
The credit crisis which arose in the mortgage market in the USA first affected fiscal market and then financial market and spread all over the global economy. At first it arose as a financial depression but through the process followed it turned into a liquidity trap causing banks all over the world and in the USA to corrupt, some countries to declare financial bankruptcy, the global investments to decrease, the unreliability in the market to deepen, the inflation rates to rise, the price of energy to increase therefore the balance of supply and demand to deteriorate. The global depression has left an impression to spread throughout the world starting from the USA and developed European countries, but it is apprehended that the permanent and destructive effects have been observed in underdeveloped countries. In this context, the conflict between globalization/ nation- states has been stated expressly to be argued out loud in the following period. The current debates on Nationalism, micro-nationalism, the problems of global unemployment and migration, and on the contradictions against nation-state, and critiques about globalization is the main subject of this article.
Keywords: Globalization, nation-state, social fragility, micro-nationalisms, global poverty/deprivation.

EKONOMİK KRiZDE POLONYA ŞIRKETLERINDE BIRLEŞME VE SATINALMALAR
Doc.Dr. Edward HOSCILOWICS
Bu makale, yaşanan ekonomik krizde Polonya şirketlerindeki birleşme ve satın alma sürecini değerlendirmektedir. Firmalar genellikle iç (yatırım ve yenilik) ve dış (birleşme ve satın alma) olmak üzere iki tür büyüme stratejisi uygularlar. Birleşme iki yada daha fazla ekonomik birimin birleşerek yeni bir varlık olarak ortaya çıkması şeklinde tanımlanmaktadır. Şirket satın alma, küçük firmaların daha büyük ölçekli firmalar tarafından satın alınması olarak tanımlanmaktadır. Büyük bir iç pazara sahip olması ve coğrafi konumu Polonya’yı şirket birleşmeleri ve satın almaları açısından yatırımcılar için oldukça cazip kılmaktadır. 1990 -2009 yılları arasındaki özelleştirme sürecinde şirket birleşmeleri ve şirket satın almaları Polonya’da özellikle yeni pazar, teknoloji ve yatırım gerektiren sektörlerin gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Yaşanan küresel ekonomik krizle birlikte şirket birleşmeleri ve satın almaları konusunda bir öngörüde bulunmak oldukça güçleşmiştir. Bir tarafta finansal kaynaklarda görülen yetersizlik nedeniyle bu süreçte bir azalma gözlenirken diğer tarafta finansal açıdan zayıf firmalar iyi bir yönetimle daha büyük firmaları kendilerine katabilmişlerdir. Yaşanan küresel krize rağmen Polonya’da 2009 yılında oldukça fazla şirket birleşmesi ve satın alması görülmüştür. Burada daha ziyade, küresel krizden dolayı finansal zorluk içerisinde bulunan firmaların birleşme yönünde hareket ettikleri ve bu şekilde pek çok Polonya ve Doğu Avrupa firmalarının Batılı şirketlere satıldıkları görülmüştür. Satın alınan bu şirketlerin uyguladıkları stratejilerle piyasaları güçlendirici etkileri olduğu saptanmıştır. Gelinen bu noktada şirket birleşmeleri ve satın alma süreci, başarılı yönetim seviyesini, firmaların stratejilerinin ilerlemesini ve aynı zamanda birleşmeden sonraki şirket bütünleşmesi üzerinde olumlu etkileri olmuştur. Bu etki, çok fazla sayıdaki firma bütünleşmelerinde daha da açık görülmektedir.
MERGERS AND ACQUISITIONS OF POLISH ENTERPRISES IN ECONOMIC CRISIS
This article aims to evaluate mergers and acquisition of Polish enterprises in economic crises. Generally, two types of growth distinguished in firms; so called internal, due to investments and innovations, and external, for an account merger and acquisition. Merger is an association two or more economic subjects, which new economic unit appears as a result of (new legal entity). Acquisition usually refers to a purchase of a smaller firm by a larger one. A large domestic market, as well as the geographical position of Poland has attracted investors, which accelerated the process of mergers and acquisitions. During the privatization period 1990-2009, in Poland, mergers and acquisitions played very important role in the economy, especially in those sectors where new markets and technology, investments and supplies were needed. In connection with the global economic crisis it is difficult to predict developments in the markets of mergers and acquisitions. On the one hand, we can observe the decrease in the rate of these processes, due to lack of financial resources, and on the other hand, competently managed enterprises may be able to absorb the larger ones, in poor financial situations. In Poland, in 2009 there were dozens of acquisitions and mergers. They were primarily forced transactions in which the merging companies were having problems caused by the crisis. There were also finalized the sales of Polish and Central Europe enterprises as an assets to western companies. Acquired enterprises are primarily companies that in their strategy have to consolidate the market. At this stage in the process of mergers and acquisitions significantly grows the level managerial skills, the development of the strategy of enterprises, as well as the integration after the acquisitions, especially, in those companies where the strategy of acquisitions included a large number of enterprises.

FİRMALARIN İNOVASYON STRATEJİLERİNİN DEĞİŞİM KAYNAĞI OLARAK KRİZ
Prof. Józef SZABŁOWSKI
Stratejik analize duyulan ihtiyaç ve stratejide bir kısım değişiklik yapma veya tamamen değiştirme, endüstri yapısındaki değişiklikler, uyumsuzlukların ortaya çıkması, iç ve dış ortamda ortaya çıkan beklenmedik gelişmeler ve üst yönetimdeki değişiklikler gibi pek çok durumda ortaya çıkmaktadır. Bunların yanında kaynağı ne olursa olun, ekonomik krizler strateji değişikliklerinde özel bir etkiye sahiptir.

Stratejik yönetimde, şirket stratejisi, iş stratejisi, fonksiyonel stratejiler ve operasyonel stratejiler gibi farklı yönetim seviyeleri için stratejiler hazırlanmıştır. Firmanın inovasyon stratejisi fonksiyonel bir stratejidir. Bu stratejilerin özel rolü bir dereceye kadar firmanın bütün faaliyetlerine, özelliklede yönetim, pazarlama, ürün ve teknolojisine bağlı kalır.

İnovasyonun temel amacı ürün hizmetleri sepetini iyileştirmektir. Üretim maliyetini düşürmek pazarın gelişmesini sağlar ve bu da krizden çıkış için bir yol oluşturur. Ekonomilerin inovasyon yeterliliği birbirinden oldukça farklıdır. İnovasyon yeterliliği sunulan ürün ve hizmetlerin rekabet edebilirlik seviyesini belirlemektedir.

Firmaların birçok probleminden bir tanesi de zayıf inovasyon yönetimidir. Yeni ürün ve teknoloji tanıtımı, pazar yönetim ve uygulaması ve yeni pazarlar elde etme konusunda dikkat ve çaba azlığı bunlar arasında sayılabilir.

Ar-Ge için ayrılan kaynaklar Polonya ve diğer birçok ülkede oldukça azdır. Ar-Ge finansmanının pahalı olması birçok firma için ön yargı olarak gözükür. Inovasyon belirli özelliklere sahiptir ve onların tanıtımı için kullanılan girdiler, onların çıktılarından oldukça öndedir. Bununla birlikte doğru stratejinin seçimi imkan ve yetenekleri ölçüsünde firmanın rekabet gücünü önemli bir şekilde değiştirir.
CRISIS AS A SOURCE OF CHANGES IN INNOVATION STRATEGY OF ENTERPRISE

The need for strategic analysis and modification or change in strategy appears in many situations, which are: changes in industry structure, occurrence of many discrepancies, unexpected events in outside and inside environment, changes in top management.. Special influence on changes in strategy has economical crisis regardless its sources.

In strategic management are prepared strategies for different levels of management which are: corporate strategy, business strategy, functional strategies and operational strategies. Innovation strategy of enterprise is a functional strategy. Their special role rely on that fact that it extends on all activities of enterprise, specially: management, marketing, products and technology.

Main aim of innovations is improving of the product services basket, decrease production cost which leads to development of the market, so this is the way to walk out the crisis. Innovativeness of economies is very different. It determines difference in level of competitiveness of offered products and services.

One from many problems of enterprise is weak management of innovation, to low attention and efforts in area of new product and technology introduction, organization and enforcement of the current markets and capturing new ones.

Financing of the R&D sphere in Poland, and many other countries is to low. Independently from that appears the low bias of many enterprises to higher financing of the development research. Innovation has specific feature which is the inputs used to their introduction are strongly ahead of their outputs, but the choice of the right strategy (from dependent to pioneer) in condition of possibilities and abilities of the enterprise may strongly change their competitive position.



KRİZ VE GÜVEN
Dr. Urszula GOLASZEWSKA-KACZAN
Bir ekonomik krizin olumsuz ekonomik etkilerinin yanında bir takım belirli sosyal sonuçları da vardır. Bu sonuçlardan bir tanesi birçok kişi ve kurumda görülen güven kaybıdır. İşletme alanında bu durum daha çok halkın güven kaybı olarak algılanmaktadır. İşletme faaliyetlerinin güven ve güvenirlik temeline dayandığı göz önünde tutulduğunda bu durum endişe verici bir olgu olarak ortaya çıkmaktadır. Alınan kararların toplumsal kabulü ile ilişkili olarak müşteri bağlılığı ve güven birbiri ile yakından ilgilidir ve bu yüzden uzun zamanda şirketin gelişmesinde belirleyici etkiye sahiptir. Sonuç olarak, krizden çıkma süreci içerisinde şirketlerin, sosyal güvenin yeniden oluşması için ne gibi önlemler alınması gerektiği sorusuna yanıt aramaları gerekmektedir.
CRISIS AND CONFIDENCE
An economic crisis generates not only negative economic effects, but also particular social consequences. One of such effects is loss of confidence by many subjects and institutions. Also widely understood sphere of business the loss of public confidence. This is a worrying phenomenon as every business activity is based on confidence and trustworthiness. Confidence is connected with loyalty of customers, with social acceptance of taken actions, and therefore determines company’s development in the long run. Consequently, during recovery from crisis companies should answer the question: what actions can be taken to rebuilt this social confidence.

KRİZ ZAMANINDA POLONYA SAĞLIK KORUMA SİSTEMİ
Dr. Alina WARELIS
Bazı ekonomistlerin sürekli bir bunalım içerisinde bulunan Polonya Sağlık Koruma Sistemi’ndeki krizin sona erdiği yönündeki iyimser görüşlerine rağmen, küresel krizle birlikte bu kötü durum daha da derinleşmiştir. Sağlık koruma sisteminin kaynakları küresel krizin bir sonucu olarak aşağıdaki nedenlerden dolayı oldukça sınırlanmıştır.

- çalışan insan sayısındaki azalma ve işsizlik oranındaki artış

- gelirlerdeki düşüş

- sağlık ücretlerini ödeyen insan sayısındaki azalma

- sağlık ücretlerini alma konusundaki problemler

- döviz kurlarındaki dalgalanmaların ilaç ve sağlık gereçlerinin fiyatlarında yapmış olduğu artış

- gaz ve elektrik fiyatlarındaki artış

Krizin sona erdiğine yönelik tahminlere rağmen, Polonya sağlık sisteminde iyileşme yönünde hiç bir belirti görülmemekte, aksine sistemin büyüyen verimsizliği daha açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

Bu çalışma, küresel kriz sonrasında Polonya sağlık koruma sisteminde iyileşme yönünde hiç bir belirtinin olmadığına işaret etmekte ve kriz dalgasının en etkili olduğu dönemde sağlık finans sisteminin en kötü durumda olduğunu göstermektedir.

Konuyla ilgili literatür analizi, aynı zamanda Ulusal Sağlık Fonu finans verileri formüle edilmiş varsayımı doğrulamak için kullanılacaktır. Bunun yanında, yazar sistemdeki durumun doğrulayıcısı olarak Polonya hastanelerinin ekonomik durumunu gösterecektir.


HEALTH CARE SYSTEM IN POLAND IN CRISIS TIMES
Despite optimistic views of some economists indicating the end of crisis Polish Health Protection System condition can be described as a permanent depression deepened additionally by the results of the global crisis. Limited resources of the health protection system are the consequences of the global crisis and the following reasons:

- a decrease in the number of people employed and an increase in unemployment

- a fall of salaries dynamics

- a decrease in the number of people who pay the fees

- problems with exacting the health fees

- fluctuation of the exchange rates causing an increase in prices of drugs and medicines

- gas and electricity prices increase

This shows, despite forecasts of the crisis end, that it is hard to see any symptoms of recovery of Polish healthcare, on the contrary, growing inefficiency of the system is rather clear.

This paper is aimed to indicate the symptoms confirming no recovery of Polish health protection system after the global crisis and to show that the waive of crisis is at the maximum level resulting in worse condition of its financial system

Subject literature analyses as well as an evaluation of The National Health Fund financial resources will be carried out to verify the formulated hypothesis Additionally the author intends to present economic results of Polish hospitals that confirm the condition of the system.



KRİZ DURUMLARINDA YÖNETİM VE YÖNETİMDE YENİ PARADİGMALAR
Dr. Joanna M. MOCZYDLOWSKA
2008 yılının ikinci yarısında ABD’de başlayan küresel ekonomik kriz, yönetim teorisyenleri ve uygulayıcılarını bu krizin nedenleri, kısa ve uzun dönem etkileri ve kriz olgusunu önlemenin yollarını bulma konusunda sorular sormaya yöneltmiştir. Bu kriz sadece, ekonominin iyileşmesi için programların hazırlanması için bir fırsat değil, aynı zamanda gelecekte yaşanması olası krizleri önleyici stratejilerin belirlenmesi için de bir düşünme fırsatı vermektedir. Bilim temsilcileri için kriz, yönetim paradigmaları üzerine yansıtmada bulunabilmek için cesaret verici bir durum ortaya çıkarmıştır. Bu makale, krizle birlikte güncelliğini kaybeden önceki paradigmaların hangilerinin doğru olduğu ve hangilerinin değiştiği sorularına yanıt bulmaya çalışmaktadır.
MANAGEMENT IN CONDITIONS OF CRISIS AND NEW PARADIGMS OF MANAGEMENT
Global economic crisis, which has begun in the second half of 2008 in the USA, is phenomenon that urges theoreticians and practitioners of management to ask questions about causes, short and long terms effects and ways of preventing the crisis phenomena. It is not only an opportunity to prepare recovery programs but also to think in the ways, which in the future can determine the specific strategy of crisis prevention. For science representatives, crisis is a situation encouraging to reflect over the paradigms of management. This article tries to answer the questions which from previous paradigms should be organizati as particularly accurate and which are changing, since new, crisis organizational reality has revealed that they are out of date.

KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK VE KÜRESEL KRİZ
M.A. Anna IWACEWICZ-ORLOWSKA
Finansal ve ekonomik kriz, işletme faaliyetlerinin de içinde olduğu sosyo-ekonomik hayatın pek çok alanını etkilemektedir. Böyle kriz ortamlarının, işletmelerin sosyal sorumluluk alanındaki faaliyetlerini zayıflattığı yönünde görüşler vardır. Ekonomik açıdan zor dönemlerde girişimciler her şeyden daha fazla üretim maliyetlerinin düşülmesi üzerine odaklanmaktadırlar.

Bu varsayım bütünüyle doğru gözükmemektedir çünkü krizin tamamıyla karşı etkileri de olabilmektedir. Ekonomik kriz kurumsal sosyal sorumluluğu (KSS) konu ile ilgili alanlarda arttırabilmektedir. KKS prensiplerinin uygulanması krizin olumsuz etkilerini ortadan kaldırabilecek veya bu etkileri hafifletebilecektir. KKS prensipleri kamu çıkarlarının dikkate alınarak yapılan uzun dönemli ekonomik hesaplamalar olsa bile, zor ekonomik durumlarda karar alma süreçlerinde de belirleyici olabilmektedir.

Polonya’daki işletmelerde, KKS ile ilgili uygulamaların önündeki en büyük engeli, sosyal sorumluluk stratejisinde uygulanan yönetim süreci ve bunda kullanılan araçların yetersizliği oluşturmaktadır. Polonya şirketleri, KKS konusunda bilgi eksikliklerine rağmen, uygulamada KKS’nin bazı prensiplerini kullanmaktadırlar. Örneğin şirketler yerel çevrenin çıkarları doğrultusunda hareket edebilmektedirler. Bununla birlikte Polonya’da faaliyet gösteren uluslararası şirketlerde KKS prensipleri kendi stratejilerinde yazılı olarak bulunabilmektedir. Bu yüzden bu şirketlerin Polonya kolları da bu kurallara uymakla ve kendi prensiplilerine uyumlaştırmakla yükümlüdürler.
CORPORATE SOCIAL RESPONSIBILITY AND GLOBAL CRISIS
The financial and economic crisis is affecting different elements of the socio-economic life, also including business activity. There are opinions that the crisis is weakening companies activity on the field of the social responsibility. In difficult times entrepreneurs above all are concentrating e.g. on the minimization of production costs.

This hypothesis seems not entirely right, because the crisis should have the completely opposite influence. It should contribute to increase in corporate social responsibility (CSR) issues interest. Application of CSR principles can be a way to eliminate or to relieve effects of the crisis. Correct understanding CSR principles is confirming the fact that long-term economic calculus which takes public interests into account, should determine the decision making also in the difficult economic situation.



In Poland main barrier for enterprises in CSR issues implementation is underdeveloped system of tools and management procedures in the whole of the strategy of the social responsibility. Polish companies in spite of the lack of the CSR theory knowledge some principles are using in practice (e. g. action in favor of the local community). However international corporations operating in Poland CSR principles may written down into own strategies. Therefore their Polish branches are obliged to warn these rules and to adopt them to own principles.

TÜRKİYE’DE KÜRESEL KRİZ SONRASI KAMU BÜTÇESİ PERFORMANSI VE MALİ POLİTİKALAR
Doç. Dr. A. Niyazi ÖZKER
Küresel kriz sonrası mali politikalar ve cari denge üzerindeki alınan finansal kararlar, geleceğe yönelik olarak hem hedef ekonomik büyüme ve hem de kamu bütçesi açısından son derece önemli olmuştur. İyi bilindiği gibi son yıllara ilişkin kriz sürecindeki ulusal makro ekonomik dengeler son derece kötüydü ve ödemeler dengesindeki sapmalar ve cari dengesizliklerden de doğrudan etkilenen ekonomik büyüme çarpıcı bir şekilde düşmüştü. Bu yüzden Türkiye’nin ihracat ve istihdam seviyeleri göstergeleri, para politikası, dış borçlanma düşük kur ve yüksek faiz sürecinde devam eden ekonomik sapmalarla da ortaya çıkan diğer makro ekonomik değerlerle de bir düşme yaşamıştır. Küresel kriz sonrası kamu harcamaları ve finansal politikalar, dönemsel vergi gelirleri kaybını önleyen bir kamu bütçesini de ele alan pozitif bir sürece dönüşmüştür. Sonrasında da cari denge ihracat gelirleri fazlası konumuna gelmiş, 2009 sonrası yıllarda para transferi sirkülasyonu ve diğer uluslararası mali işlemlerin de dahil olduğu uluslararası piyasalarda rekabet gücü ve dış ticari işlemler üzerindeki ihracat miktarı artmış, kamu açıkları 2009 yılı civarında kontrol altına alınmaya başlanmıştır. Diğer taraftan bu olgu, son birkaç yıl sonrası uluslararası ticari işlemlere uyum sağlanması ve yurt içi piyasanın canlanması için daha yüksek seviyedeki tüketim limitleriyle de sonuçlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: İhracat ve İstihdam Seviyesi; Cari Hesap; Cari Denge; Para Politikası; Para Sirkülasyonu; Dış Borçlanma.
THE FISCAL POLICIES AND PUBLIC BUDGET’S PERFORMENCE IN TURKEY AFTER THE GLOBAL CRISIS
After the global crisis, the financial politics and financial decision making on account balance has been very important for both targeted economic growth and public budget for the future. As known, national macro economic balances in the crisis process has been very badly and economic growth markedly decreased in the recent years which is directly affected by account unbalances and the reason of payment unbalances. Hence, Turkey’s export and employment indicators have reduced macroeconomics values which are occured by money policy, foreing borrowing and the decreaced sustainability in economic growth in higher interest level with lower foreing currency. After the global crises, the public expenditure and financial politics have changed into the positive process that contains a public budget process which has prevented to loss periodical tax revenue and also regulated public borrowings politics. Then, account balance has come into being export as revenue surples and export on operations of foreing trade and the power of competitions has increased in international markets including another international financial operations and circulations money transfer after 2009 and the public deficits have been brought under control beginning around 2009. On the other hand, the phenomenon has resulted in higher levels of consumptions for refreshing national market and according to international trade operations too.
Keywords: Export and Employment Level; Current Account; Current Balance; Money Policy; Money Circulation; Foreing Borrowing.

GENİŞLETİCİ MALİ KISITLAMALAR VE KAPASİTE KULLANIM ORANLARI İLİŞKİSİ: TÜRKİYE ÖRNEĞİ
Öğr. Gör. Dr. Özer ARABACI

Öğr. Gör. Dr. Rabihan YÜKSEL ARABACI
Türkiye’de Aralık 1999 yılında uygulamaya konulan Döviz Kuru temelli stabilizasyon programı Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizleriyle sona ermiştir. Bu krizlerin ardından esnek döviz kuru rejimi altında güçlendirilmiş yeni bir program uygulamaya konulmuştur. Türkiye’nin “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” olarak adlandırılan ve Mayıs 2001 yılında IMF ile bir stand by anlaşması olarak imzalanan bu stabilizasyon programının ana hedefi, enflasyonun ve kamu açıklarının baskı altına alınmasıdır. Bu amaçla program sıkı bir para ve maliye politikası üzerine yoğunlaşmıştır. Genişletici mali kısıtlama olarak da adlandırılabilecek bu tip programlarda temel beklenti kısaca şu şekilde özetlenebilir: Hükümet harcamalarında kalıcı bir kısıtlama reel faiz oranlarının düşmesine, istihdam ve GSYİH’nın artmasına yol açar. Böylece uzun dönemde, kalıcı ve daha düşük bir reel faiz oranı, daha yüksek bir sermaye stoku, istihdam ve çıktı düzeyi var olur. Fakat Türkiye için Keynesgil olmayan bu mekanizma tam olarak çalışmamıştır. Bu bakış açısından, bu çalışma aylık kapasite kullanım oranları (1991:01-2009:12) serisini kullanarak, hem 2001 öncesi ve sonrası dönemler arasındaki farklılığı hem de global kriz sonrası yada global krizin geleceğinde istihdam sorunlarını ve yapılması gerekli düzenlemeleri açıklamaya çalışmaktadır.
Anahtar kelimeler: Krizler, Genişletici Mali Kısıtlama, Kapasite Kullanım Oranları, TAR, Türkiye.
THE RELATIONSHIP BETWEEN EXPANSIONARY FISCAL CONTRACTIONS AND CAPACITY UTILIZATION RATES: TURKEY CASE
In Turkey. exchange rate based stabilization program, adopted in December 1999, ended following the November 2000 and the February 2001 crisis. After these crises, a new strengthened stabilization program has implemented under flexible exchange rate regime. The main target of this stabilization program, namely Turkey’s Program for Transition to a Strong Economy, which was a standby agreement, signed with IMF in May 2001, was squeezing inflation and public deficit again. For this purpose, the program focused on contractionary monetary and fiscal policies. The main expectation in that kind of programs (Expansionary Fiscal Contractions) can be summarized as follows: A permanent contraction in government spending leads to fall in the real interest rate and an increase in employment and GDP. Thus, there is a permanently lower real interest rate, and a higher capital stock, employment and output in the long run. However, in Turkey case, that non-Keynesian mechanism has not worked perfectly over the period under consideration. From this perspective, by using monthly capacity utilization rates (1991:01-2009:12), this paper aims to explain both the differences between two sub-samples (1991-2001 and 2001-2009) and the employment issues, necessary adjustments after (maybe future of) the global crises.
Key Words: Crises, Expansionary Fiscal Contraction, Capacity Utilization Rates, TAR models, Turkey.

KÜRESEL FİNANSAL KRİZ VE GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER
Cansın ARSLAN
Küreselleşmenin hız kazanmasıyla birlikte finansal krizler giderek daha sık görülmeye başlamıştır. Finansal kriz yeni bir olgu değildir. Ancak, artık sadece ortaya çıktığı ülke ekonomisini etkilemekle kalmayıp diğer ülkelere de yayılmaktadır.

Finansal krizlerin her zaman için ekonomik büyüme ve istikrar üzerinde olumsuz etkileri olmuştur. 2007 yılında ortaya çıkan krizin etkileri, patlak verdiği gelişmiş ülkelerde oldukça ağırdır. Ancak, insanların zaten açlıkla boğuştuğu gelişmekte olan ülkelerde bu etkiler daha şiddetli hissedilmektedir. Bundan dolayı, mevcut krizin, gelişmekte olan ülkeler üzerindeki etkilerine çok önem verilmelidir.

Mevcut krizin makroekonomik nedenleri ve sonuçları vardır. Krizi farklı boyutlarda değerlendirebilmek için bu ikisini bir çerçevede incelemek gerekir. Bu bildiri, küresel krizi, sadece ekonomik boyutuyla değil sosyal boyutuyla da tartışmaya çalışmaktadır. Bu tartışma, krizin altında yatan problemler aydınlatılarak ve krizin gelişmekte olan ülkelerdeki etkileri incelenerek yapılacaktır. Ayrıca, krizin toplumsal hayat üzerindeki etkilerine de bakılarak bu krizin etkilerinin gelişmekte olan dünyada neden daha ağır olduğu ve bu etkileri azaltmak için uygulanabilecek ekonomik ve sosyal politikalar kısaca açıklanacaktır.
Anahtar Kelimeler: Finansal krizler, küresel finansal kriz, gelişmekte olan ülkeler
THE GLOBAL FINANCIAL CRISIS AND THE DEVELOPING COUNTRIES
Financial crises have become increasingly frequent in recent years. Although global financial crises are not a new phenomenon, with the increasing trend of globalization they have not only affected domestic economies but also have spread to other countries.
Financial crises have always had negative implications for economic growth and stability. The current global financial crisis is highly challenging for the developed countries in which the crisis broke out. However, its impact is much more severe on the developing world where people have already been suffering from poverty. Therefore, the impact of the current crisis on the latter should be given much more attention.
The current crisis has macroeconomic causes and effects. As such, it is necessary to set a framework for linking the two, so as to evaluate different dimensions of the crisis. This paper attempts to discuss not only the economic but also the social dimesion of the crisis on the developing world. It does so by examining the effects of this crisis and explaining why the impact is deeper on the developing world. In addition, the economic and social policies that can be implemented to diminish the disproportionate effects of the crisis on the developing world are provided.
Keywords: Financial crises, the global financial crisis, developing countries.

2008 KRİZİN TARIM SEKTÖRÜNE ETKİSİ: KRİZ ÖNCESİ VE KRİZ SONRASI MALATYA KAYISI İHRACATI VE GELİR ÖRNEĞİ
Prof. Dr. A.Yılmaz GÜNDÜZ
Tarım sektörünün krizden etkilenmesi, ülke ekonomisinin de ciddi bir şekilde olumsuz etkilenmesine neden olacaktır. Türkiye nüfusunun %30’una yakının kırsal alanda yaşadığı dikkate alındığında krizin etkisi ülke için çok daha çarpıcı hale gelmektedir. Türkiye ekonomisine sağlamış olduğu katma değer ve istihdam imkânları dikkate alındığında, tarım sektörü ekonominin özellikle kriz dönemlerinde sigortası konumundadır. Aynı zamanda tarım sektörü, diğer sektörlerde üretilen girdiler için pazar konumundadır. Tarım sektöründe yaşanan daralma, hem tarımsal ürünleri işleyen hem de tarıma girdi sağlayan sektörleri de doğal olarak etkileyecektir.

Özellikle 2007 yılının sonlarındaki küresel kriz, Türkiye tarım sektörünü çok ağır bir biçimde etkilemiştir. Bu etkilenmeden Malatya ekonomisinin bel kemiğini oluşturan kayısı sektörü de etkilenip kayısı ihracatında %20’nin üzerinde azalmaya yol açmıştır.

Bu çalışmada önce 2008 krizinin Türk tarımına olumsuz etkisi incelenecek, daha sonra da kriz öncesi ve kriz sonrası Malatya kayısı ihracatı ve gelir durumundaki dalgalanmalara değinilecektir.
Anahtar Kelimeler: Kriz, Tarım, Kalkınma, Kayısı, İhracat, Gelir
THE EFFECTS OF CRISIS of 2008 on AGRICULTURAL SECTOR: BEFORE AND AFTER CRISIS MALATYA APRICOT AND EXPORT REVENUE CASE STUDY
The effects of crisis on agricultural sector will cause a serious damage on the country’s economy. When the fact that Turkey's population live in rural areas is close to 30% of the country is taken into consideration, the impact of the crisis will be seen much more horrible. When we look at agricultural sector’s contributions to Turkish economy, especially in times of crisis, we see that the agricultural sector is insurance of Turkish economy. At the same time the agricultural sector, is the market of inputs of other sector’s productions. The recession experienced in the agricultural sector, will also affect the sectors which process agricultural products or provide input to agriculture.

Especially the global crisis which happened at the end of 2007, has affected Turkey's agriculture sector very heavily. This crisis, decreasing 20%, affected the apricot industry which is the major part of Malatya’s economy.



In this study, effects of the 2008 crisis on Turkey’s agriculture sector will be examined, and then fluctuation of Malatya’s apricot production will be mentioned.
Key Words: Crisis, Agriculture, Development, Apricot, Export, Income.

ÖNCÜ GÖSTERGELER YAKLAŞIMIYLA TÜRKİYE’DE 2008 KRİZİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Prof. Dr. Hüseyin KARAKAYALI

Arş. Gör. Ferhan SAYIN
Bu çalışmanın amacı, Kaminsky, Lizondo ve Reinhart (1998) tarafından geliştirilen “Öncü Göstergeler Yaklaşımı”nı esas alarak 2008 krizi öncesi ekonomik göstergelerin nasıl bir değişim içinde bulunduklarını, Türkiye ekonomisi açısından öncü göstergelerle 2008 krizinin öngörülüp öngörülemeyeceğini incelemektir. Bu nedenle çalışmamızda Türkiye ekonomisindeki olabildiğince çok kesimden ipuçları elde etmek amacıyla toplam 10 gösterge çerçevesinde KLR (1998)’in Sinyal Yaklaşımı 2002:01-2009:12 dönemi kriz deneyimleri için sınanmaya çalışılmıştır. Elde edilen bulgulara göre, analize konu olan göstergeler içerisinde sanayi üretim endeksi doğru sinyal sayısı açısından; yurtiçi kredi hacmi ise krizlere öncülük etme olasılığı ve normal zamanlara göre kriz öncesi dönem boyunca sinyallerin sürekliliği açısından en iyi performans sergileyen öncü gösterge olarak öne çıkmaktadır. Cari işlemler dengesi, reel faiz oranı ve reel GSYİH değişkenleri dışındaki göstergeler ile oluşturulan Bileşik Öncü Göstergeler Endeksi’nin 2008 krizini öngörmede başarılı olduğunu, seçilen öncü göstergelerin bir bütün olarak krizi öngörmede iyi performans sergilediği sonucuna ulaşılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Ekonomik kriz, Erken Uyarı Sistemi, Öncü Göstergeler Yaklaşımı.
INVESTIGATION OF 2008 CRISIS IN TURKEY BY USING LEADING INDICATORS APPROACH
The objective of this study is to reveal whether 2008 Economic Crisis may be forecast with the leading indicators’ approach along with observation of different economic indicators in the pre-2008 Economic Crisis setting with the aid of ‘Leading Indicators Approach’ developed by Kaminsky, Lizondo and Reinhart in 1998. In order to be able to gain a comprehensive set of cues from a wide array of sectors, the proposed work has tested the experiences of the period of 2002:1 extending to the interval of 2009:12 within the framework of 10 indicators by means of KLR Signal Approach (1998). According to the findings of the study, among the analyzed indicators, industrial production index has excelled in terms of correct signaling while domestic credit volume has performed significantly much better as a leading indicator in terms of the probability of continuity of signaling ante-crisis. Moreover, Composite Leading Indicators Index composed of variables current account balance, real interest rates and real GDP respectively, have been successful in foreseeing the 2008 Crisis coupled with the concluding remark that the selected leading indicators have exhibited outstanding performances in forecasting the crisis as a whole.
Keywords: Economic crisis, Early Warning Systems, Leading Indicator Approach.

YAPILANDIRILMIŞ FİNANS VE KÜRESEL FİNANSAL KRİZ
SPK Baş Uzm. Yener COŞKUN
2007 yılının ortalarında ABD eşik altı ipotek kredileri sektöründe ortaya çıktıktan sonra giderek küresel nitelik kazanan finansal kriz 1929 Krizi ile karşılaştırılacak ölçüde önemli tekil/sistemsel finansal başarısızlıkların yaşanmasına neden olmuştur. ABD sermaye piyasalarında 1995 yılı sonrasında ortaya çıkan hisse senedi balonu döneminde de yapılandırılmış finansal ürünlerin etkili olduğu dikkate alındığında, yapılandırılmış finansa ilişkin sorunların yeni olmadığı görülmektedir. Bununla birlikte resmi disiplin penceresinden düzenleme, denetim ve yaptırım süreçlerinin ve finansal aracılar penceresinden etkin öz disiplin mekanizmalarının hayata geçirilememesi yanında, piyasa katılımcılarının yapılandırılmış ürünlerin risklerini doğru fiyatlayamamaları da krizin ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Küresel finansal krize yol açan nedenler arasında yapılandırılmış finansal ürünlerin önemli bir payının bulunduğu genel olarak kabul edilmektedir. Bununla birlikte söz konusu ürünlerin esneklik, finansal yaratıcılık ve finansal piyasalarda akışkanlığın sağlanması gibi önemli işlevleri de bulunmaktadır. Bu nedenle krize yönelik tedbir alınması sürecinde aşırı düzenlemeci bir yaklaşımın benimsenmemesi önem taşımaktadır. Buna karşılık, kriz sürecinde yapılandırılmış finansal ürünlerin hacmi, riskleri ve yapılandırılmış ürünlerden kaynaklanan sorunlar açısından ülkemiz sermaye piyasalarında önemli bir sorun gözlenmediği dikkate alınarak; piyasaya işleyiş engeli oluşturabilecek tedbirlerin alınmasının uygun olmadığı düşünülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Küresel finans krizi, yapılandırılmış finans, yapılandırılmış ürünler
STRUCTURED FINANCE AND GLOBAL FINANCIAL CRISIS
After emerging from the U.S. housing, finance and eventually real sectors, financial crisis has gradually become global.The increasing complexity of the financial industry and the range of financial instruments have made risk management more difficult for both firms and also regulators. But the problems of structured finance are not new for the finance industry, taken into account of corporate failures and stock market bubble era of the U.S. economy. Both primary and secondary mortgage market problems in the U.S. are the essential reasons of the current crisis. In this context, structured finance products/transactions, based on extremely optimistic expectations, light regulation and supervision framework and weak valuation and reporting structure, are of particular place in the process of crisis. In this paper, the author argues that global finance industry needs better regulatory framework for structured finance products. On the other hand, despite valuation, accounting, reporting, risk management and systemic risk problems, structured products offer important contributions to increase market liquidity and flexibility. Therefore, over-regulation to structured products would be a mistake for market efficiency. Because Turkish financial markets has faced limited problems related to structured products during crisis period, the author considers structured products need no for further regulation in domestic market.
Keywords: Global financial crisis, structured finance, structured products.

TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE FAİZ ORANI HADLERİNİN BELİRLEYENLERİ
Yrd. Doç. Dr. Dilek SEVER

Yrd. Doç. Dr. Özlem TAŞSEVEN
Bu çalışmada Türkiye’deki bankaların faiz oranı marjlarına etki eden faktörler 2002-2009 arası dönemde mevsimsel sektörel veriler kullanılarak incelendi. Banka faiz oranlarına etki eden faktörleri banka ile ilgili olanlar ve makroekonomik faktörler olmak üzere 2 grupta toplandı. Bu faktörlerin önemini belirlemek üzere analiz yapıldı. Amacımız Türk bankalarında gözlenen yüksek faiz oranı marjlarının makroekonomik temeller ve bankaya özgü faktörler tarafından belirlenip belirlenmediğini incelemektir.
Anahtar Kelimeler: Faiz Oranları Haddi, Makroekonomik Belirleyenler, GMM Tahmin Metodu
THE DETERMINANTS OF THE INTEREST RATE MARGINS ON TURKISH BANKING SECTOR
We examine the determinants of the interest rate margins of Turkish banks by employing a sectoral dataset at quarterly frequency in 2002–2009. We analyze the determinants of bank interest margins in a coherent framework in order to assess the importance of bank related and macroeconomic determinants. Our objective is to identify whether the relatively high bank margins observed in the Turkish banks are primarily driven by macroeconomic fundamentals and bank specific factors.
Keywords: Interest Rate Margins, Macroeconomic Determinants, GMM Estimation Method.

YENİ BİR FİNANSAL İSTİKRAR MODELİ İHTİYACI
Yrd. Doç. Dr. M. Kutluğhan Savaş ÖKTE
Finansal sektörün küreselleşmesi, dünya otoritelerine önemli zorluklar sunmuştur. Yerel bir problem, zayıf risk yönetimi, şeffaflık eksikliği ve aşırı kaldıraç nedeniyle küresel bir kriz haline gelmiştir. Finansal sistemin konjonktürü önceleyici yapısı ve köpük- benzeri davranışa maruz kalabilmesi verildiğinde, yeni bir finansal istikrar modeline güçlü bir ihtiyaç doğmuştur. Bu makale, yeni bir finansal istikrar modeli için önerileri araştırmakta ve küresel finans sisteminin iyileştirilmesi için ileri sürülen çeşitli fikirleri tartışmaktadır.
Anahtar kelimeler: Küresel finans krizi, finansal istikrar, risk yönetimi, kaldıraç, hava kabarcıkları.
THE NEED FOR A NEW FINANCIAL STABILITY FRAMEWORK
Globalization of the financial sector presented important challenges to authorities around the world. A local problem became a global crisis because of poor risk management, lack of transparency and excessive leverage. Given the procyclical nature of the financial system and its vulnerability to bubble-like behavior, a strong need emerged for a new financial stability framework. This paper examines the proposals for a new financial stability framework and discusses several arguments for improving the global financial system.
Keywords: Global financial crisis, financial stability, risk management, leverage, bubbles.

TÜKETİM FONKSİYONU TAHMİNİ:

Yüklə 0,63 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin