Unp filmciLİk sunar 09 Mart 2007’de sinemalarda KİRLİ sirlar

Aynalar Yığını

Filmin Çekimi ve Tasarımı
The Good Shepherd için en önemli fotografik öğeler, üç kıtayı içermesi 1925 ve 1961 yıllarının arasında geçmesidir. 2005’in yazında başlanır. Filmin yapım aşaması De Niro’nun terredütsüz bir şekilde gerçek olaylara dayanan kurmaca bir hikâyeyi düzgün bir gerçeklikle çekme çabasını kanıtlar ve altını çizer.
Film yapımcıları her bölümün başına Akademi ödülü sahibi kişileri toplamaya ve görevlendirmeye çalışır. Prodüktör James G. Robinson hikâye, yönetmen, kast ve bu filmi gerçekleştiren herkesin dünyadaki en iyiler olduğunu söyler. Damon’a göre Bob’ın detaylara olan dikkati her bölümde çalışan ekibi şaşırtmıştır ve oyuncular ve set bakımından her şey doğrudur der.
Çekim ve Çekim Yerleri
Yıllar zarfında De Niro The Good Shepherd prodüksiyonu gerçekleştiğinde biliyordu ki, Robert Richardson’ı görüntü yönetmenliği için almalıydı. Aviator ile Akademi ödülünü alan ve ilk Oscar heykelciğini JFK ile alan görüntü yönetmeni Kill Bill gibi günümüz filmleri dışında Wall Street ve Platoon gibi filmlerde de çalışmıştı.
Görüntü yönetmenleri alanında Bob vardır bir de diğerleri diyor Rosenthal, Bon (De Niro) Richardson ile daha önce çalışmıştı ve Wag the Dog’u çekerken de onunla konuşmuştuk ve bu filmi yapacağımızı ve onunda katılacağını biliyordu.
Prodüktör Richardson’ın buluşlarındaki yeteneğinden ve görselliğinin güzelliğinden etkilenmişti. “Büyük zorluklarla yarattığı şeyler de bir enerji taşıyor” diye bahsediyor prodüktör.
Yönetmen Richardson’ı farklı bir teknik kullansın diye işe almıştı, oyunculara kamera çalışırken notlarını vermiştir.
Rosenthal bunu şöyle açıklar, bizim ritmimizi, konsantrasyonumuzu ve yaratıcı düşüncemizi bozmamıştır. Bildiklerini ve en iyisini yapmaya çabaladı ve bu filmde oyuncuları için çalıştı.
De Niro ise şöyle der, “herkesin kısıtlamalar olmadığını hissetmesi için herkese gereken özgürlüğü vermek çok önemlidir. Yaptıkları her hata, her şey iyidir. Ve sonra... onlar çabalamaktan korkmazlar ve siz ne derseniz size güvenirler. Bakın böyle deneyelim ve bir de şu yönde gidelim dersiniz mesela. Bu aktörler ve sinemadaki diğer yaratıcı öğeler için çok önemlidir.”
Akademi ödül adayı Tariq Anwar, De Niro ve Rosenthal ile Stage Beauty’de beraber çalışmıştır. Rosenthal onun hakkında şunları söyler, “Tariq Anwar’ın Amerikan Güzeli’nde yaptıklarından beri hayranıyım ve ayrıca Bob ve ben onunla tekrar çalışacağımızı biliyordur” der.
Prodüksiyon tasarımında, film yapımcıları Jeannine Oppewall ile anlaşırlar. Seabiscuit, Pleasantville ve L. A. Confidential gibi filmlerde çalışan ve bu filmlerle Akademi ödül adayı olan Oppewall Roth’un senaryosunu yazdığı hikâyedeki mekânları biliyordur. Doğu Sahilinde büyümüştür ve Avrupa’dayken Berlin’den Londra’ya seyahat edip buralarda yaşamıştır.
Oppewall’a göre film bir insanın seçeneklerinin nasıl dallanıp budaklandığını betimlemektedir. “Bence kişisel olan politik ve politik olan kişiseldir” der ve ekler “bu her duyguda yankılanır ve kişiyi düşündürür.”
The Good Shepherd New York, Adirondack Dağları, Washington D. C, Londra ve Dominik Cumhuriyeti gibi yerlerde çekilir. Oppewall’a göre filmin hazırlığı geniş büyük bir araştırma gerektirir. Gülerek şöyle der, “araştırmaya başladığım zaman 10 - 12 defteri doldurdum. Devasa, altı inch kalınlığında, üç cilt kalınlığında araştırma.”
Washington’u doğruca betimlerken, Edward ve Clover’ın yaşadığı mahalleler için Virginia eyaletindeki Alexandria ve Arlington’u ziyaret eder Oppewall. Şöyle açıklar Oppewall, “Babası CIA’de olan bir arkadaşım bir Pazar öğlen vakti beni tura çıkardı ve oraların nasıl bir yer olacağı hissettim.” Oppewall, CIA görevlilerinin yaşadıkları yeri hoş, beyaz orta sınıf bir topluluğun yaşayabileceği ağaçlık bir yer olarak tanımlar.
Buranın ardından Long Island’daki Munsey parkı keşfeder, New York şehrinde ekibin üssü olarak ve bu alan Virginia’daki banliyölere uymaktadır. Neyse ki, Munsey Parkındaki katı bölge kuralları bu şehri çekim için uygun bir yer haline gelmesini sağlar, evlerin dış görünüşü 1940’lardan beri değişmemiştir.
Munsey Parktaki beyaz tuğlalı ev Wilson ailesinin evi için sade bir dış görünüme sahiptir ve iç çekimler ise sokağın aşağısındaki başka bir evde yapılır. Oppewall’e göre, Dekor Edward’ın kişiliğini karısının ki kadar yansıtmaz. Şunları ekler, “bu evi Clover’in evi olarak düşündük, politik bir eş için güvenli, geleneksel.” Evi geleneksel ve döneme uygun dizayn eder.
Kurukafalar ve Kemikler üyelerinin ve ailelerinin emekliliklerini geçirdikleri Desert Island’daki hikâyeyi yaratmak için Oppewall, Gilded çağının büyük kamplarından neler kalmış diye doğu sahilini tarar. “Çoğu yok olmuştur” diye belirtir. Sonunda filmin yapımcıları Vanderbilt ailesinin kaldığı, Adirondacks’deki Raquette gölünün yakınındaki Great Camp Sagamore’da karar kılırlar.
Tarihi yerlerin Ulusal kaydına göre Sagamore’s Adirondack stili kulübeleri ve kabinleri Edward ve Clover’ın ilk buluşmaları için set olarak hazırlanır. Ekip birkaç gün bu dağlarda çekim yaptıktan sonra, Desert Island’daki yemek odası -Edward ve Clover birbirini tanıdığı yer- ise New York’ta set olarak inşa edilir. Ne Sagamore ne de diğer kamplara da bu sahnelerin çekimi için uygun bir alana sahip değildirler.
Sagamore’daki kulübenin iç çekimlerin plânı için Oppewall ve Brooklyn’deki Crown Heights’de bulunan Bedford Cephaneliğinde ekibi sahnesi ve dans pisti olan bir yemek salonu inşa ederler.
Aynı zamanda, CIA’in iç mekânları içinde Brooklyn Cephaneliğinde 1901 yılında Amerika Birleşik Devletleri Süvarileri için inşa edilmiş olan büyük bina kullanılır ve burası Amerikan ordusu ve ulusal muhafızların ana merkezidir.
Oppewall CIA’in Washington’daki karargâhını ziyaret etmesi nedeniyle, danışman Milt Bearden ve ile beraber çalışırlar ve ek araştırmalar yaparlar CIA’in ofisleri, teknik odaları ve iletişim odaları için. Tasarımcı Oppewall De Niro’nun kaygısının o setin o dönemle tutarlılık gösterip gösteremeyeceğini üzerine olduğunu belirtir.
Bearden film hakkında şöyle bir yorumda bulunur, “bu filmde gördüğünüz her şey usulüne uygun olarak yapılmıştır. Eğer masada bir kabloyu görüyorsanız, düzeni ona göre araştırılmıştır ve hazırlanmıştır, CIA’den bir görevli getirerek bu kablo oraya nasıl gelmiş bunu bile sorgulamışızdır.”
Oppewall’in ekibi mekânları set için ayarlamak dışında CIA o zamanlarda kullandığı personele ait titiz ve derli toplu masalarını, banddan banda kayıt edici teypleri, radyoları ve buldukları teletype makinaları yaratıyorlar. Bearden mekanizmaları ve makineleri açıklayarak bu aletlerin toplayan adamları bulmalarını sağlamış.
Yine de, Kuru Kafa ve Kemikler odasının içinin nasıl olduğunu keşfetmek Oppewall’i biraz uğraştırmış -bu gizli topluluk fotoğraf çekimine engel olmuş ve üyelerinin yabancılarla tartışmalarını ve bu konular üzerine paylaşımını yasaklamış.
“Yale’e gittik” diye hatırlıyor Oppenwall. 1836 yılından kalma mozole, asmalarla kaplı dış yapısının fotoğraflarını çekmişler. “Kapı açıldı ve birkaç çocuk dışarı çıktı. Dost görünümlü bir çocuk geldi ve resimleri çekmenizi istemiyoruz dedi.”
Bronx Topluluğun üniversitesinde, dizayn ekibi Gould kütüphanesini bulur, Kuru kafalar ve Kemiklere uygun bir görünüme sahiptir. 1900 yıllarda büyük klâsik olarak Stanford White tarafından inşa edilmiştir. Yale’in Kuru kafalar ve Kemikler mekânının dış kısmını basit bir kapı doldurur, içerde ise Oppewall kubbeli bir kütüphane ekler, burası acayip gizli elementlerin kullanıldığı ve kardeşlik törenlerinin yapıldığı yerdir.
Yazılı senaryoda, Eric Roth Kuru Kafalar ve Kemikler üzerine de bir araştırma yapar ve Kemik adam olan bir arkadaşından seçme bilgiler öğrenir. “Bana gerçekten söylemedi ama sormama izin verdi” der Roth. “Ölçersek hangisi doğru hangisi değil” diye sorduğunda arkadaşından “yüzde doksan doğrudur ve diğer duyduklarımda ve yazılı metinlerde var” cevabını alır.
Prodüksiyon ekibi, ayrıca, Bronx Topluluğu Üniversitesinde, dışındaki pasajın devlet adamlarının, yazarların ve bilim adamlarının bronzdan yapılmış büstleri ile dolu olduğu Büyük Amerikan Kahramanlarının Ünlü Salonundaki kütüphanede de sahneler çekerler. Wilson ilk defa burada FBI’dan Sam Murach karşılaşır ve O’na burada ülkesi için casusluk yapmasını teklif edilir.
Britanya’daki savaş zamanı çekimleri için prodüksiyon Londra’ya gider ve Amerika’da benzeri yapılamayacak mekânlarda çekimlerini tamamlarlar. Ekip Londra’nın merkezindeki Aldwych istasyonunda, Batı Londra’daki 250 yıllık bir pub olan Windsor Kalesinde, Kuzey Londra’daki Regent Kanalında ve Londra’nın Middle Temple alanında -İngiliz avukatların yaşayıp çalıştığı mekân- çekim yaparlar. Bir İngiliz Lordunun ülkesine ihanetten suçlu bulunduğu sahnede Whitehall’daki King Charles sokağında, Büyük Britanya’nın görkemli devlet binalarından çekilir.
Prodüksiyon ekibi Washington D. C’e giderler ve burada birkaç gün boyunca Amerikan federal binalarını çekerler. Başkentte iken film yapımcıları Washington’un Capitol Hill alanını da çekerler.
Brooklyn’deki Donanma avlusundan, 1945 Berlin’ini yeniden yaratırlar. Burada, arnavut kaldırımlı bir sokak ve el arabası izleri ile çevrelenmiş eski binalar bulurlar ve bunu harap olmuş bir şehre çevirirler. Bu donanma avlusunda, tasarım ekibi Wilson ve Brocco’nun KGB rakipleri ile karşılaştıkları yerler için bombalar tarafından yıkılmış bir Berlin Katedrali inşa ederler.
Karayip’teki çeşitli mekânları keşfe çıkıldıktan sonra, film yapımcıları takriben 1961 yıllarındaki Belçika Kongo’sundaki Leopoldville’de geçecek sahneleri çekmek için Dominik Cumhuriyetini seçerler. Burası Afrika’da film çekmekten daha uygun bir bölgedir.
Ekip Santa Domingo’da koloni bölgesinde çekim için bir hafta kalır burası Amerika kıtasının eski şehridir. Edward Jr. ve sevgilisi Miriam’ın Leopoville apartmanına set olarak kullanılan yer Duarte meydanına açılan ve Dominica Katedrali bitişik olan farklı bir kulesi olan binadır.
CIA haber alma iletişim merkezi sahnelerini çekecekleri merkez olarak Karayip sahilleri seçilir ve ekip Dominik Cumhuriyetindeki Playa Nigua’ya gider. Kötü şöhretli diktatör Rafael Trujillo’nun sahibi olduğu sahil şeridindeki yıkık evi kullanırlar. Santo Domingo döndüklerinden, Trujillo’nun Ulusal Sarayı Fidel Castro’nun ofisi olarak kullanılır ve avlusu da Küba Ulusal Sarayının seti olarak kullanılır. Son olarak 1947’deki Guatemala sahneleri için yine Dominik Cumhuriyetinden ve mekânlarından yararlanılır.
Kostümler
Efsanevi Kostüm Tasarımcısı İngiliz Hasta ve ile Akademi ödülü alan ve üç kere Akademi ödülü adayı olan Ann Roth, De Niro ile o The Good Shepherd’in takımına girmesini söylemeden daha önce hiç çalışmamıştı. Rosenthal onun mistik ve ilâhi yanı olduğunu söylüyor. Ayrıca çok farklı karakter seçimleri ile geldiğini belirtiyor.
Yetişme tarzından dolayı, Eric Roth’un senaryosundaki kişileri bilen tasarımcı, Edward Wilson’ın hayatına sihirli dokunuşlar gerçekleştiriyor. Senaryoyu ilk okuduğunda ağladığını itiraf ediyor. “Bence genç bir adamın sanata ve şiire duyarlı bir çocuk olarak başlayıp, sırf kıvrak zekâsı ve babasına bu derece imrenmesi yüzünden farklı bir dünya tarafından yutulmasının sinsice olduğu hissine kapıldım” diyor.
Bütün prodüksiyon içinde itiraf ediyor “Prodüksiyon ve çekim çok genişti, örnek olarak, 30 yıl içinde üç sahneyi aynı günde çekiyorsunuz, bir puzzle gibi neredeyse.”
CIA’in gardrobunu tasarlarken, Eric Roth günlerini hikâyede giydirmek için harcamış. Söylediğine göre, “küçük bir kız iken babamın kıyafetlerini ne kadar çok değiştirdiğinin farkında değildim. O dönem takım elbiselerin dönemiymiş” diye de ekliyor.
O zaman içinde doğru olmak için Damon, Pace ve diğer haber alma görevlileri için en iyi yünden bir sürü takım yapıyor Roth. Çok ağır olduğunu söylüyor yünün ve çok şikâyet olduğunu belirtiyor fakat bunun böyle olması gerektiğini biliyorlar.
Jolie’nin karakteri için, Roth şunları diyor, “yaşamım boyunca Clover gibi bir sürü kadın tanıdım, okullarını bitirirler, alımlıdırlar ve evde büyürler.” Yine de Clover seçkin bir Amerikan ailesindendir ve gösterişi üzerinde hissedilir Rotha göre. Clover, Avrupa’nın en son modasına ait şeyler giymez, annesinin giyindiği yerden alır kıyafetlerini ve kıyafetlerini gene annesinin terzisine yaptırır.
Beyaz elbise içinde sosyetik öğretmen Wilson ile karşılaşır, “örnek olarak bir yaz kıyafeti onun için uygundur” der Roth “ve partiden önce giyilir”. Clover ve Edward evlendikten sonra, politik bir ev kadını olarak yeni rolü muhafazakâr elbise seçiminde aşikârdır” diye belirtir.
****
Film yapım aşamasında yönetmen Robert De Niro’nun direnci hiç kırılmaz, James G. Robinson, “Bob nasıl dayandı bilemiyorum, onda bitmek bilmeyen bir enerji var” diyerek yönetmenini över. Onun tam bir mükemmeliyetçi olduğunu savunur.
Aynı zamanda Jolie ve Damon ile birlikte De Niro’nun yeteneği kastın diğer kişilerine yansır. “Bizi çok yüreklendirdi” der Angeline Jolie ve ekler: “Böyle gerçek bir iş yapmak büyük bir şanstı.”
Damon ayrıca şunları söyler, “oyunculara doğal yoldan işlerini yapma iznini verir” ve De Niro’da şöyler der, “bu bir roman gibi, insanların okumalarına izin vermelisiniz.”
Bu romanda en iyi kapanışı Ambassador Holbrooker yapar, Bugünü anlamak için önce buraya nasıl geldiğimizi anlamamız gerekir. Ve The Good Shepherd bize bunu anlatır...
Universal Pictures ve James G. Robinson Bir Morgan Creek Prodüksiyonunu sunar, Bir Tribeca/American Zoetrope Prodüksiyonu: Matt Damon ve Angelina Jolie’nin başrollerinde oynadığı The Good Shepherd’da Alec Baldwin, Tammy Blanchard, Billy Crudup, Robert De Niro, Keir Dullea, Martina Gedeck, William Hurt, Timothy Hutton, Lee Pace, Joe Pesci, Eddie Redmayne, John Sessions, Oleg Stefan, John Turturro onlara eşlik eder. Kast Amanda Mackey tarafından yapılmıştır ve CSA Cathy Sandrich Gelfond, CSA ve Sig De Miguel onunla beraber çalışmıştır. Müzikler Marcelo Zarvos ve Bruce Fowler tarafından yapılmıştır; Kostüm tasarımcısı Ann Rothtur. Tariq Anwar filmin editörü, Jeannine Oppewall ise prodüksiyon tasarımcısıdır. The Good Shepherd’ın görüntü yönetmeni Robert Richardson’dır, ASC. Yürütücü yapımcıları ise Francis Ford Coppola, David Robinson, Guy McElwaine, Howard Kaplan ve Chris Brigham’dır. Filmin prodüktörlüğünü James G. Robinson, Jane Rosenthal ve Robert De Niro yapmaktadır. The Good Shepherd Eric Roth tarafından yazılmış ve Robert De Niro tarafından yönetilmiştir.
www.thegoodshepherdmovie.com
OYUNCU SEÇİMİ
MATT DAMON (Edward Wilson) Hollwood’un görülmeye değer yeteneklerindendir. Bu sene, onu Jack Nicholson ve Leonardo DiCaprio ile oynadığı bir Martin Scorsese filmi olan Departed filminde de izledik.
Damon yakın zamanda Ocean’s Thirteen’i ve The Bourne Ultimatum’da oynamıştır. Bu ikisi ve Kenneth Lonergan’s filmi Margaret’teki konuk oyunculuğunu önümüzdeki aylarda izleyeceğiz.
2005’de Stephen Gaghan’ın çektiği Film Section Eight tarafından yapılan jeopolitik film Syriana’da Damon, George Clooney ile oynadı. Aynı sene onu Grim Kardeşler filminde de gördük. Heath Ledger ile birlikte Terry Gilliam’ın bu filminde başrol oyuncusuydu. Ayrıca Ocean’s Twelve’de Linus Caldwell rolü ile Steven Soderbergh ile bir kere daha çalışmış oldu.
2004 yılında The Bourne Identity serisinin ikinci bölümü olan The Bourne Supremacy adlı filmde oynadı. Aynı yıl Greg Kinnear ile Farrel Kardeşlerin çektiği Stuck On You’da oynadı ve 2002’de ise Casey Affleck ile Gus Van Sant’ın filmi olan Gerry’de kendini gösterdi. 2000 yılında Robert Redford’un yönetmenliğini yaptığı The Legend of Bagger Vance’de oynadı. Cormac McCarthy’nin kitabından çevrilen All the Pretty Horses adlı filmde de Billy Bob Thornton yönetmenliğinde iyi bir iş çıkardı.
1999 yılında Damon Talented Mr. Ripley adlı Anthony Minghella’nın yönettiği filmde oynadı ve bu filmle Golden Globe en iyi aktör dalında aday oldu. Aynı yıl Chasing Amy’de ve Dogma’da Ben Affleck ile oynadı.
Boston’da yetişen genç bir matematik dehasının potansiyelini anlamasını anlatan Good Will Hunting adlı başarılı drama ile uzun zamandır arkadaşı olan Ben Affleck ile 1998 yılında En iyi senaryo dalında Akademi ödülü kazanmışlardır. Damon aynı sene Akademi ödüllerinde en iyi erkek oyuncu ödülüne de aday olur. Ayrıca Damon ve Ben Affleck bu filmin senaryosu ile Golden Globe alırlar. Damon bu ödül töreninde de en iyi oyunculuk performansı dalında adaylık kazanır. Gus Van Sant’ın yönettiği film en iyi film olmak üzere sekiz dalda Oscar adayı olmuş, Robin Williams’a en iyi yardımcı aktör ödülünü kazandırmıştır.
Aynı sene Steven Spielberg’in yönettiği Er Ryan’ı Kurtarmak adlı İkinci Dünya savaşında geçen bir dramada ve John Dahl’ın Rounders adlı filminde New York yer altı poker dünyasında borcu olan şartlı tahliye edilmiş eski bir arkadaşına yardım eden kurnaz bir kumarbaz olarak karşımıza çıkar.

1997 yılında Kevin Smith’in Chasing Amy adlı filminde konuk oyuncu olarak gözükür. Aynı yıl The Rainmaker adlı John Grisham’ın çok satan kitabından uyarlanan Francis Ford Coppola’nı yönettiği filmde idelaist genç bir avukatı canlandırır.

Damon izleyicinin ilgisini 1996 yılında çeker, bu da Courage Under Fire adlı filmdeki güçlü oyunu ile olur. Körfez savaşındaki sıcak çatışmada yaptığı kazanın acısını çeken Amerikalı askeri canlandırır.
Çok yönlü aktör Mystic Pizza adlı filmde aldığı küçük bir rolle ilk çıkışını 1988 yılında yaptı. Rising Son adlı televizyon filminde Brian Dennehy’nin tıp okulunda okuyan oğlunu canlandırdıktan sonra 1992 yılında School Ties adlı filmdeki faşist rolüyle büyük ekranda ilgiyi üzerine çekti.
1993 yılında Walter Hill’in yönetmenliğinde Damon Geronimo: An American Legend adlı filmde Geronimo (anlatan çavuş) rolüyle çok iyi bir yardımcı oyunculuk çıkardı. 1995’de Tommy Lee Jones’un TNT için yönettiği The Good Old Boys filminde oynadı.
Damon oyunculuğunun yanı sıra Ben Affleck ile Live Planet Production adlı şirketin sahibidir. Bu prodüksiyon şirketi filmler, televizyon dizileri ve medya projeleri üzerine çalışmaktadır. Live Planet üç kez Emmy ödülüne aday olmuş olan Project Greenlight’ı yaratmıştı. Bu bağımsız filmler yazan senarist ve yönetmenleri kronolojik olarak anlatan ve filmlerinin bir belgesel dizisiydi.
Bu üç Project Greenlight filminin (Stolen Summer, The Battle of Shaker Heights ve Feast) Miramax ve Dimension tarafından prodüktörlüğü yapıldı. Live Planet’in son projesi çölü geçen üç adamı anlatan Running the Sahara adlı filmin yönetmenliğini Akademi ödülü sahibi James Moll üstleniyor.
Damon, Harvard tarafından beğenildi ve American Repertory Tiyatrosunda oynama deneyimini elde etti.
Akademi ödülü sahibi ve üç kere Golden Globe almış olan ANGELINA JOLIE (Clover) Hollywood’un en yetenekli oyuncularından biri olduğunu kanıtladı. Son olarak Mr. And Mrs. Smith’te Brad Pitt ile oynayan oyuncu Robert Zemeckis yönetmen koltuğunda oturduğu Beowulf adlı filmi yeni çekti.
Jolie’nin yakın zamanda bir sürü başka filmi vizyona girdi bunlar Oliver Stone’un çektiği destansı Alexander, başrollerinde Colin Farrel, Val Kilmer, Rosario Dawson, Jared Leto ve Anthony Hopkins ona eşlik ediyor, aksiyon macera türündeki Sky Captain and World of Tomorrow’da ise Jude Law ve Gwenth Paltrow ile birlikte oynuyor. Shrek’in yaratıcılarının yönettiği animasyon Shark Tale adlı filmin seslendirmesinde Jack Black, Will Smith ve Robert De Niro ile birlikte çalışıyor.
Jolie ayrıca Warner Bros’un sürükleyici filmi Taking Lives’da Ethan Hawke ve Gena Rowlands birlikte rol alıyor. 2003 yılında 2001’in box officeleri sallayan, serinin devam filminde, Lara Croft: The Cradle of Life adlı aksiyon dolu macerada ve Birleşmiş Milletlerin bir çalışanını oynadığı kışkırtıcı drama Beyond Borders’da boy gösterdi.
2001 yılında, Simon West’in yönettiği Lara Croft: Tomb Raider adlı filmde ve Gia’nın yazar ve yönetmeninin filmi olan Original Sin’de Antonio Banderas’a karşı oynadı. Bundan bir önceki sene Jerry Bruckheimer’ın prodüktörlüğünü yaptığı Nicholas Cage ve Robert Duvall ile Gone in 60 Seconds adlı bir grup araba hırsızının son olarak yaptıkları vurgunu konu alan filmde oynadı. Buna ek olarak Life or Something Like it adlı filmde oynadı.

Golden Globe’u üçüncü kere, A Broadcast Film Eleştirmenleri ödülünü ve ShoWest yılın en iyi yardımcı oyuncusu ve Screen Actors Guild en iyi yardımcı ödülünü kazandığı film Girl, Interrupted’da akli dengesi bozuk bir kişinin portesini canlandırdı. Yönetmeni James Mangold olan film Susanna Kaysen’in gerçek hikâyesinden uyarlanmıştı ve ona Winona Ryder eşlik etmişti.

Bu filmden önce çaylak bir polis memurunu canlandırdığı ve Denzel Washington’ın da emekli ve sakat bir polisi oynadığı Phillip Noyce’un yönettiği The Bone Collector ile izleyiciler ile buluştu. Jolie aynı zamanda Mike Newell’in Pushing Tin adlı fiminde Billy Bob Thornton ve John Cusack ile oynadı. Playin by Heart adlı filmdeki rolü ona National Board of Review’ın en iyi çıkış performansı ödülünü kazandırdı. Bu karakter bazlı drama Willard Carroll tarafından yönetiliyordu. Jolie’ye Sean Connery, Gena Rowlands, Madeleine Stowe, Ellen Burstyn, Gillian Anderson ve Dennis Quaid eşlik ediyordu.

Bir HBO filmi olan ve Aids’den ölen bir süpermodelin hayatını anlatan Gia ile Jole Golden Globe aldı ve Screen Actors Guild ödülü ve beraberinde bir Emmy adaylığını kazandı. John Frankenheimer’ın yönettiği Gary Sinise ile karşılıklı oynadığı TNT için yapılmış Alabama’nın tartışılan bir valisini anlatan periyodik hikâyede George Wallace ile bir Emmy adaylığı kazandı. Filmde Wallace’ın ikinci karısı Cornelia’yı oynayan Jolie’ye ilk Golden Globe’unu kazandırdı ve aynı zamanda bir Cable Ace adaylığı kazandı.

Playing God adlı Andy Wilson’ın çektiği filmde David Duchovny ve Timothy Hutton ile oynadı ve bu filmden önce Hallmark dört saatlik ünlü mini seri sunumlarından olan True Women adlı Karen Arthur’un yönettiği ve Janice Woods Windle çok satan tarihi romanının uyarlamasında çalıştı. Ayrıca Annette Haywood-Cater’ın Foxfire’ı ve Iain Softley’nin Hackers’ında oynadı.
Ünlü MET Tiyatro Grup Workshop’unun bir üyesi olan Jolie Lee Strasberg Tiyatro Enstitüsünde çalıştı ve New York’da Jan Tarrant, Los Angeles’da Silvana Gallardo ile çalıştı.

27 Ağustos 2001’de Birleşmiş Milletlerin Mülteci Örgütü İyi Niyet Elçisi olarak çalıştı ve beş kıtadaki mültecilerine tanışıp onları savunma sorumluluğunu aldı.

ALEC BALDWIN (Sam Murach) Long Island Massapequa’da büyümüş ve 28 sene yüksek okul öğretmenliği yapan bir baba ve Beth ve Jane aldı iki kız kardeşde yetiştiren altı çocuk büyüten bir annenin çocuğudur. Alec Baldwin televizyon ve sinemada tanınan Daniel, William ve Stephen kardeşlerin en büyüğüdür
George Washington Üniversitesine giden Alec Baldwin hukuk bölümüne girmeyi düşünmüş ama büyük bir cesaretle New York Üniversitesi Drama programı seçmelerine katılmış. Kabûl edilmiş ve 1979 yılında başlayarak profesyonel çalışamalara adımını atmış. 1980 yılında NBC’de yayınlanan arkası yarın The Doctors’da oynamaya başlamış ve sonraları gittikçe çok daha profesyonel bir aktör olmaya yolunda ilerlemiş.
Saturday Night Live adlı bölgesel tiyatroda, büyük vizyon filmlerinde veya Broadway’de, edebi festivallerde ve televizyon dizilerinde Baldwin izleyici ile olan iletişim bağını iyi ayarlamış ve onların taleplerine oyunculuk kariyeri ile cevap vermiştir.

Brodway’de Baldwin Roundabout Tiyatro Kumpanyası 2006 ile Joe Orton’un Entertaining Mr. Sloane adlı Scott Ellis’in yönettiği oyununda gözüktü. Bir önceki çalışması da 2004 yılında aynı tiyatroda Hecht ve MacArthur’s The Twentieth Century adlı Walter Bobbie’nin yönettiği ve Anna Heche’in oynadığı eserdi. Tony ödülüne 1992 yılında Tennessee Williams’ın A Streetcar Named Desire adlı eserindeki oyunu ile aday oldu ayrıca Emmy ödüllerine ve Golden Globe’a da aday oldu bunların yanı sıra Obie ödülünü kazandığı eser 1991 yılında Craig Lucas’ın Broadway dışı bir oyunu olan Prelude to a Kiss’di. Tiyatro Dünya Ödülünü de 1986 yılında Joe Orton’un Loot ile Broadway’e geri döndüğünde kazanıyor. Ayrıca Broadway’de Caryl Churchill’in Serious Money adlı oyununda yer alıyor. Diğer sahne çalışmaları ise, David Mamet’in AJ Antoon tarafından yönetilen Life in the Theatre’i, The Williamstown Theatre Festival’i ve Ira Lewis’in Gross Points’de sergilediği performansla New York Sag Harbor’daki Bay Street Theatre’dır.

The Hunt for Red October, Miami Blues, Prelude to a Kiss, Malice, The Shadow, Glengarry Glen Ross, Heaven’s Prisoners, Ghosts of Mississippi, The Edge, Pearl Harbor ve Dr. Seuss’ The Cat in the Hat gibi bir sürü filmde oynadı. 2004’de Wayne Kramer’ın The Cooler adlı filmi ile Akademi ödüllerinde en iyi yardımcı erkek oyuncu Oscarına aday oldu. Aynı sene the National Board of Review’in The Cooler’da gösterdiği performansından dolayı en iyi yardımcı oyuncu ödülünü aldı. Bu filmin ardından Matthew Broderick ile The Last Shot adlı filmde oynadı. Martin Scorsese’nin The Aviator; Cameron Crowe’un Elizabethtown ve Dean Parisot’ın yönettiği Jim Carrey ve Téa Leoni’ninde oynadığı komedi filmi Fun With Dick and Jane’de oynadı.
2006’da Martin Scorsese’nin The Departed adlı filminde Leonardo DiCaprio, Matt Damon ve Jack Nicholson’la beraber oynadı ve Ryan Murphy’in Running With Scissors adlı fiminde Annette Bening ile başrolü paylaştı.
Alec Baldwin, 30 Rock adlı NBC’nin yarım saatlik komedi serisinin yıldızlarındandı. Bu dizide Tina Fey, Tracy Morgan ve Jane Krakowski gibi oyuncular oynuyordu.
El Dorado Pictures adlı prodüksiyon firması olan Alec Baldwin Cinemax Televizyonu için David Black’e 2000 yılında Writer Guild en iyi uyarlama ödülü kazandıran The Confession adlı eseri ve Turner Network Televizyonu için Nuremberg: Infamy on Trial ayrıca David Mamet’ın yönettiği ve yazdığı State and Main adlı eseri, TNT Prodüksiyon için Powers Boothe’un oynadığı Second Nature’ı prodüksiyonunu üstlendi.
Baldwin, ulusal politika hakkında açık sözlü olan bir insan ve çevreselcilik ve hükümetin sanatı desteklemesi ve finans reformu ve hayvan hakları, silâh kontrolü hakkında görüş belirtmekten kaçınmıyor. Long Island’daki Sag Harbor’da bulunan The Bay Street Theatre the New York University/Brennan Center for Justice Program Advisory Board; People for the American Way ve The Carol M’de çalışıyor.
Baldwin, Göğüs Kanseri Araştırma fonu annesine adanmış bir kurumda, People for the Ethical Treatment of Animals (PETA) ve The Performing Animal Welfare Society (PAWS) gibi kurumların enerjik taraftarlarından. Ayrıca East Hampton Daycare Center kurumunun da destekleyicilerinden biri. New York Üniversitesinden (BFA, Tisch School of the Arts) 1994 yılında mezun oldu. Baldwin’in Ireland Eliesse adında bir kız çocuğu var.