Planlanmış Bir Sivil Katliamı: Dresden Bombardımanı
ABD'nin, Müttefik Kuvvetlerle birlikte savaşa katılması, kuşkusuz savaşın seyrini değiştirmiştir. II. Dünya Savaşı, çok daha kanlı bir hal almış, hatta İngiliz derin devletinin yönlendirmesiyle ABD Kuvvetleri, şehir merkezlerini yani sivilleri hedef almaya başlamıştır. 1945 yılının Şubat ayında iki İngiliz ve bir Amerikan filosunun yangın bombalarıyla Almanya'nın Dresden şehir merkezine yaptığı büyük hava taarruzu sonucunda 135 bin sivil hayatını kaybetmiştir (Bu rakamın, 250 bini aştığına dair bilgiler de vardır. Cesetlerin bir kısmı tamamen yok olduğu için kesin ölü sayısı belirlenememiştir. Ayrıca o sırada şehirde yüzbinlerce mülteci bulunmaktadır. Bu durum, bu tahminlerin doğruluk olasılığını artırmaktadır).25 Kullanılan fosfor bombası nedeniyle Dresden şehri, günler boyunca yanmıştır. 28.410 binadan 24.866 tanesi yok olmuştur. Erimiş caddeler kaçmaya çalışanları yakmış, arabalar yangınlardan dolayı kor haline gelmiştir.
Dresden Bombardımanı, İngiliz derin devletinin sivilleri özellikle hedef alan vahşi ve insanlık dışı bir bombardımanıdır. Müttefik Hava Kuvvetleri Komutanı İngiliz Charles Portal, sivillere yönelik yapılacak bir bombardıman neticesinde, 18 ay içinde 900 bin kişinin öleceğini, 1 milyondan fazlasının ciddi şekilde zarar göreceğini, 6 milyon evin yok olacağını ve 25 milyon evin yaşanmaz hale geleceğini hesaplamış; bunun da bir insanlık krizi oluşturacağını ve dolayısıyla savaşın bitişini hızlandıracağını düşünmüştür. Sivilleri hedef almanın savaş hukukuna, Cenevre Sözleşmeleri'ne ve daha da önemlisi vicdana aykırı olması ise İngiliz derin devletini her zaman olduğu gibi ilgilendirmemiştir.
Sivillerin özellikle hedef alınması, hem savaş sırasında hem de sonrasında İngiliz derin devletinin karşısına önemli bir sorun olarak çıkacağından, bombardımanın altında askeri bölge olduğu yalanı hızla yaygınlaştırılmıştır. Oysa Dresden şehrinde askeri bir garnizon mevcut değildir ve endüstri tesisleri ise bombardımanın ana hedefi olan şehir merkezinde değil, şehrin dışındadır.26 Kasım 1941'de, İngiltere'nin Bombardıman Komutanlığı Başkomutanı, sözde askeri hedef olarak gösterilen bölgelerde aslında bir yıl boyunca kasıtlı olarak sivilleri bombaladıklarını şöyle itiraf etmiştir:
Bunları anlatıyorum çünkü uzun bir süredir (İngiliz) Hükümeti, ... tüm dünyanın, bizim hala biraz da olsa vicdanımızın olduğunu düşünmesini istedi. Ayrıca sadece, insanların "askeri hedef" olarak nitelendirilmekten hoşlandığı yerlere saldırdığımıza inanmasını yeğledi. Sizi temin ederim ki, beyefendiler, biz vicdana hiç tahammül etmeyiz.27
"Biz vicdana hiç tahammül edemeyiz"... İşte bu beş kelimelik itiraf, Dresden'de masum sivillere ölüm yağdıran İngiliz derin devletinin deccali iç sesini çok iyi özetlemektedir.
Dresden katliamı, 22 Ocak 1945'te Kraliyet Hava Kuvvetleri Bombardıman Operasyonu Yöneticisi Tuğgeneral Sidney Osborne Bufton tarafından, Mareşal Sir Norman Bottomley'e gönderilen bir not ile başlamış28 ve birçok askeri kademede onaylandıktan sonra 25 Ocak'ta İngiliz İstihbaratınca da desteklenmiştir.29 Katliamın baş sorumlusu ise, Winston Churchill'dir.30 Churchill, katliam öncesinde "ülkesinin ağır bombacılarının Nazi yurduna yönelik gerçek anlamda yıkıcı, imha edici saldırılar gerçekleştirmelerini" istemiş ve hatta bunları "terör bombardımanı" olarak tanımlamıştır.31
Churchill'in "Nazi yurdu" olarak tanımladığı yer, içinde milyonlarca masum çocuk, kadın ve erkeğin yaşadığı Alman şehirleridir. Churchill'in bu şehirlerde hedefi daima siviller olmuştur. Hatta II. Dünya Savaşı sırasında sivilleri ilk bombalayan Churchill'dir. Derin devletin bu derin ismi, savaşın henüz başlarında, Başbakanlığa getirilmesinin hemen ertesi günü, Mönchengladbach'ı bombaların hedefi yapmış ve binlerce sivil yaşamını yitirmiştir.32
İngiliz Hava Kuvvetleri Mareşali Charles Portal, Churchill'e, "devasa bir yıkımın, ancak tüm saldırının tek bir büyük şehre yöneltilmesi halinde mümkün olacağını, eğer bu şehir o ana kadar nispeten zarar görmemiş bir şehirse, etkinin daha büyük olacağını" söylemiştir.33 "İmha edici bir terör bombardımanı" isteyen Churchill ve avanesi, buradan yola çıkarak bombardıman sırasında çifte vuruş olmasına karar vermişlerdir. Önce birinci dalga bombardıman yapılacak, bu ilk vuruştan 3 saat sonra, yerleşim yerlerine kurtarma ekipleri varır varmaz, bombardımanların ikinci dalgası başlayacaktır.34 Bu taktik, operasyonun amacının mümkün olduğunca çok sivili katletmek olduğunun açık delillerinden biridir. Yalnız taktik değil, mühimmat da sivil katliamı için özel olarak seçilmiştir. Bombardımanda yüksek infilak etkisine sahip bombalara öncelik verilmiş, ardından yangın bombaları kullanılmıştır.
800 kadar uçağın katıldığı bombardımanın ilk gününde 1.400 tondan fazla infilaklı bomba şehre düşmüştür. Aynı gün şehre düşen yangın bombası miktarı ise 1.100 tondan fazladır.35 Dresden'e atılan yangın bombalarının miktarının 650 bin civarında olduğu belirtilmektedir. Bu rakam, şehirdeki her bir vatandaş için bir bomba atılması anlamına gelmektedir.36
Su şebekelerinin de zarar görmesi, yangınların söndürülmesini adeta imkansız hale getirmiştir. Böylelikle şehrin tamamı devasa bir alev fırtınası ile kaplanmış ve Dresden yanıp kavrulmuştur. Bombardıman başladıktan kısa bir süre sonra şehirdeki insanlar için kaçacak hiç bir yer kalmamış, alev rüzgarları insanları kaçtıkları her yerde takip etmiştir. Yangın bombalarının etkisiyle sıcaklık 1.500 dereceye çıkmış, binalarda bulunanlar ya yanarak ya da dumandan zehirlenerek yaşamını yitirmiştir. Dışarıda bulunanların bedenleri kısa sürede kavrularak kömüre dönüşmüş, hatta yok olmuştur.
Arnhem'de Almanlara esir düştükten sonra Dresden'e götürülen İngiliz paraşütçülerden Victor Gregg, bombardımanda şahit olduğu korkunç manzaraları BBC'ye anlatmıştır. Gregg bombardımandan 7 saat sonra Altstadt'taki bin kişilik bir sığınağa ulaşabildiğini söylemiştir. Gregg ve beraberindekiler sığınağa ulaştıklarında, burada hayatta kalan tek bir kimseyi dahi bulamamışlardır. Hatta bildikleri anlamda cesetler dahi yoktur. Cesetler sığınakta erimiştir. Üç yaşının altındaki çocuklar ise adeta buharlaşmışlardır.37
Gazeteci Alexander McKee, Amerikan Hava Kuvvetleri'nin raporunda bahsedilen Dresden'deki hedef listesine dikkat çekmiştir. Raporda hedef olarak listelenen askeri kışlalar şehir dışındadır ve saldırılar sırasında hedef alınmamıştır. Raporda yine askeri hedef olarak bahsedilen "baraka kampları"nın ise gerçekte hiçbir askeri niteliği yoktur. Bu barakalarda askerler değil, doğudaki SSCB Ordusu'ndan kaçan mülteci Almanlar yaşamaktadır.38
McKee, Dresden Bombardımanı ile ilgili kanaatini ise şöyle açıklamaktadır:
Bombardıman komutanları gerçekte askeri ya da ekonomik hedeflerle ilgilenmiyorlardı, çünkü Dresden hakkında çok az şey biliyorlardı; İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri şehrin gerçek haritasına bile sahip değildi. İlgilendikleri, yakabilecekleri büyük bir yerleşim alanıydı ve Dresden de bu ölçülere tam uyuyordu.39
Bu sivil katliamlarını "terör bombardımanı" olarak niteleyen ABD'li tarihçi yazar Patrick J. Buchanan "Terör bombalamalarını Churchill başlattı, Amerika mükemmelleştirdi" ifadesini kullanmakta ve sözlerine şöyle devam etmektedir, "Churchill, Batı insanının barbarlığa dönmesine öncülük etmiştir".40
Şüphesiz ki Churchill demek "İngiliz derin devleti" demektir ve bu çok yerinde tespitler, Dresden katliamını gerçekleştiren deccali ruhun vahşiliğini somut biçimde ortaya koymaktadır.
İngiliz derin devletinin hain bir planı olan Dresden katliamı, Hiroşima ve Nagazaki'dekine benzer şekilde şehri bir anda alev topuna çevirmiş ve hatta atılan iki atom bombasından daha fazla can almıştır. Fakat başrolde doğrudan Churchill olduğu için daha az gündeme getirilmektedir.
Dostları ilə paylaş: |