...Onlar ne zaman savaş amacıyla bir ateş alevlendirdilerse Allah onu söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuğa çalışırlar. Allah ise bozguncuları sevmez. (Maide Suresi, 64)
Sivil Katliamlar İçin Bulunan Kılıf: İkincil Zarar
2010 yılında, Wikileaks belgeleriyle ortaya çıkan 2007 yılına ait bir görüntü kaydı, bütün dünyanın bir anda kanını dondurdu. Kayıtta Amerikan hava timi Bağdat'ta bir hedefi vuruyor, 12 kişiyi şehit ediyor, ardından ise katliamı gerçekleştiren ekip kahkahalarla gülüyordu. Bu kişilerin katlettiği 12 kişi, yanlışlıkla vurulan sivillerdi; hatta bunların iki tanesi Reuters için çalışan iki Iraklı'ydı.
Ardından ortaya çıkan bir başka videoda ise iki tane Apache helikopterinin yine sivil hedefi vurduğu belgeleniyordu. Şehit edilenler arasında bir başka Reuters fotoğrafçısı olan 22 yaşındaki Namir Noor-Eldeen ve onun şoförü bulunuyordu.489
Bu ve bunun gibi videolar Irak'ta neler olduğunu bizlere biraz olsun gösterse de, bu videoların piyasada bulunmasının kuşkusuz bazı derin sebepleri de yok değil. Bunlardan ilki, İngiliz derin devletinin sivil katliamları savaşın doğal bir sonucu gibi göstermesi, ikincisi buradaki bütün suçu ABD'ye atarak hedefteki ülkenin ABD olmasını istemesi, üçüncüsü ise, kendi elemanlarını –Reuters muhabirlerini– harcayarak mazlum konuma düşmesi. (Söz konusu Reuters muhabirlerinin Iraklı olmaları ve İngiliz derin devleti tarafından kolaylıkla harcanmaları dikkat çekicidir.)
Ne acıdır ki bu sivil katliamlar, özellikle Irak, Suriye ve Libya savaşlarında ve şu anda gözlerden ırak olarak süren Yemen Savaşı'nda yoğun olarak devam etmektedir. İngiliz derin devleti yandaşları, gerçekleşen sivil katliamları, savaşın "kaçınılmaz sonucu" olarak empoze etmişler ve buna Collateral Damage (İkincil Zarar) adını vermişlerdir.
Yapılan rastgele, kontrolsüz ve duygusuz katliamları hafifleştirmek, masumlaştırmak için uydurulan böyle bir deyim bilimsel terminolojide yerini aldığında, garip bir şekilde legalleşmiş olmaktadır. Nitekim "ikincil zarar" ifadesinin kullanıldığı hemen her yerde, bunun "legal" bir eylem olduğu ısrarla vurgulanır. Bir başka deyişle, hiçbir suçu olmayan bir sivil, bombardıman uçaklarıyla şehit edilebilmekte; bunun hesabı sorulamamakta; şehit edilen siviller, istatistiklerdeki yerlerini almaktadırlar.
Iraq Body Count Project'in yaptığı araştırmalara göre, Mart 2003 ile Mart 2017 arasında sadece Irak'ta, atılan bombalar ve drone saldırıları sonucunda şehit edilen sivil sayısı 178.587 – 200.029 arasındadır.490 Söz konusu kurum, bu sayılara dahil edilmeyen daha pek çok kayıp sivilin bulunduğunu da not etmiştir.
Suriye'de ise Mart 2011'de başlayan iç savaş sonucunda, Syrian Centre for Policy Research araştırmasına göre toplam 470 bin kişi şehit edilmiştir.491 Syrian Martyrs verilerine göre bu sayının 151.888'ini siviller oluşturmaktadır. Syrian Martyrs verilerinin BM oranlarından daha fazla olmasının sebebi ise, verilen kayıpları bölgede tespit edebilmeleri ve isimsiz kayıpları da kayda geçirmeleridir. Dolayısıyla bu verileri dikkate almak daha gerçekçi görünmektedir.
Syrian Observatory for Human Rights'ın Mart 2017'de yayınladığı rapora göre ise, çatışmalar sırasında şehit olan çocukların sayısı 17.411; kadınların sayısı ise 10.847'dir.492
İngiliz istihbaratının derin isimlerinden George Orwell, 1946'da yazdığı bir makalesinde, "politik üslubun, genellikle savunulmaz şeyleri savunmak" amacını taşıdığını belirtmiş ve "bu nedenle politik dilin örtmece, varsayılan iddiayı gerçekmiş gibi kabul etme ve şüpheli bir müphemliğe doğru yoldan sapma içermesi gerektiğini" söylemiştir.493 Orwell burada aslında, İngiliz derin devletinin kullandığı gizli yöntemi tarif etmektedir. Dünyanın gözleri önünde uygulanan katliamlara, politik bir üslup içinde kılıf bulunmuş ve tüm dünya buna alıştırılmıştır. Sivil kayıplar, oraya gelen işgalcilerin haksız yere uyguladığı savaşın "doğal bir sonucu" olarak gösterilmektedir. Böylelikle İngiliz derin devletinin sinsi bir stratejisi uygulamaya konmakta, derin devletin kendince "değersiz" gördüğü kitleler, dünyaya da önemsiz gibi gösterilmekte ve ölümlerinin çok da bir şey ifade etmediği izlenimi oluşturulmak istenmektedir. (Bölgede zulme maruz kalan ve şehit olan tüm kardeşlerimizi tenzih ederiz).
Bu strateji aynı zamanda "Müslümanları değersiz gösterme" stratejisini de içine almaktadır. Uzun zamandır Ortadoğu halklarına tahakküm eden İngiliz derin devleti, onların zaman içinde elimine edilmesi gereken kitleler olduğuna inanmaktadır. Onun hedefi özellikle İslam camiasının yok edilmesi olduğundan, bu toplulukların hem dinine, hem milli ve manevi değerlerine, hem de kimliklerine vurarak bunu kısa yoldan halledebileceğine inanmaktadır. "İkincil zarar" gibi pervasız terimler, bu hedefi basitleştirmek ve kabul edilebilir hale getirmek içindir.
Ne acıdır ki, bir kısım Ortadoğu halkları bu sinsi stratejinin esiri olmuş ve kendini değersiz görme hastalığına tutulmuştur. Bu, hurafeci bir din anlayışına bağımlı kalmalarından, dolayısıyla İslam'ın kendilerine verdiği üstün değeri bilmemelerinden ve İngiliz derin devleti gibi hain güçleri kendilerinden gerçekten üstün zannetmelerinden kaynaklanmaktadır. Bunun giderilmesi için, İngiliz derin devletinin bir Deccal Komitesi olduğunun ortaya çıkarılmasına ve Ortadoğu halklarına İslam dininin gerçek ruhunun tanıtılmasına acil ihtiyaç vardır. Gerçek İslam'ı tanıyan ve uygulayan bir Müslüman, üstün, kaliteli, seçkin, bakımlı, akıllı ve moderndir. Bir kısım İslam toplumlarında pek de bilinmeyen bu gerçek mutlaka anlatılmalı; hurafe kaynaklarındaki değil, Kuran'daki İslam onlara tanıtılmalıdır.
Yüce Rabbimiz Müslümanlara, kendilerine şan ve şeref getirecek olan Kuran'ı esas almalarını öğütlemektedir:
Dostları ilə paylaş: |