Üst Akıl İngiliz Derin Devletinin İçyüzü Cilt


Hayır, Biz onlara kendi şan ve şeref (zikir)lerini getirmiş bulunuyoruz, fakat onlar kendi zikirlerinden yüz çeviriyorlar. (Müminun Suresi, 71)



Yüklə 2,09 Mb.
səhifə167/215
tarix09.01.2022
ölçüsü2,09 Mb.
#94361
1   ...   163   164   165   166   167   168   169   170   ...   215
...Hayır, Biz onlara kendi şan ve şeref (zikir)lerini getirmiş bulunuyoruz, fakat onlar kendi zikirlerinden yüz çeviriyorlar. (Müminun Suresi, 71)

4. İngiliz Şiiliği – İngiliz Sünniliği

İngiliz Şiiliği ve İngiliz Sünniliği kavramı, İngiliz derin devleti tarafından Müslümanları parçalamak adına geliştirilmiş ideolojilerdir. Bu ideolojileri ve bu konuda himayesi altına aldığı çeşitli ajanları kullanarak İngiliz derin devleti, Sünni Müslümanlarla Şii Müslümanlar arasında nifak çıkarmak ve Ortadoğu'yu mezhep savaşları adı altında kana bulayarak parçalamak amacını gütmektedir. Suni olarak oluşturulmuş bu kavramlar, ne acıdır ki, Ortadoğu'da çeşitli çevrelerde etkili olmuş ve özellikle Irak ve Suriye gibi karışık bölgelerde iç savaşları şiddetlendirecek bir unsur olarak teşvik edilmiştir. Mezhep kavgası, İngiliz derin devletinin İslam camiasını çöküşe uğratmak için kurguladığı en sinsi planlardan biridir.

Neyse ki, husumetin güçlendirildiği bir dönemde tehlikeye yönelik çağrılarımız karşılık bulmuş ve İngiliz derin devletinin fitne tohumlarını asıl olarak yaymak istediği İran'da aklıselim isimler ortaya çıkarak önemli açıklamalar yapmışlardır. Başta İran İslam Cumhuriyeti dini lideri Hamaney olmak üzere İranlı liderler, akademisyenler ve uzmanlar, bu fitnenin suni olarak ortaya atılan bir "İngiliz Şiiliği" olduğunu dile getirmiş ve sağduyulu Müslümanları bununla ilmi mücadeleye davet etmişlerdir.

İran'da Uluslararası ve Bölgesel Konular Uzmanı Seyyid Hadi Efkahi, İsfahan Üniversitesi'nde gerçekleştirilen "Gerçek İslam" adlı sempozyumda, İngiliz Şiiliği'ni, "İslam vahdetinin omuriliğine isabet eden bir şarapnel parçasına" benzetmiş ve şunları söylemiştir:



Doktorlar bu şarapneli çıkarmak için yeterince dikkatli olmazlarsa ve merceiyetle (Geçmişteki değerli İslami mercilerin yolunu devam ettirmek için İran'da oluşturulmuş, kanun ve reformların ana hatlarını belirleyen, tebliğ ve yardım faaliyetlerini yerine getiren bir makam) ilgili olan Londra Şiiliği meselesinde hassasiyet gösterilmezse eğer, Şia'nın vücuduna büyük bir darbe vurulmuş olur.

Efkahi, konuşmasına şu sözleri eklemiştir:



İngiliz Şiiliği konusu, günümüzde en önemli ve en tehlikeli meselelerden biridir; zira siyasi meseleler çok rahat analiz edilebilir ancak Londra Şiiliği konusu oldukça hassastır.

Efkahi, İngiliz Şiiliği ile ortaya çıkanların hedeflerini ise şöyle anlatmıştır:



Onlar medya aracılığıyla meydana çıktılar ve nitekim medyanın bıçağı kılıçtan daha keskin ve nüfuzu da daha fazladır. Kılıcın bedenle ilişkisi vardır oysa zehirlenmiş kalemler sevgi ve nefret odaklıdırlar, yani kalbi hedef alırlar.494

Buradaki tarifler önemlidir. Mezhep kavgası, İngiliz derin devletinin İslam camiasını çöküşe uğratmak için kurguladığı en sinsi planlardan biridir. İslam camiasının bir kısmı da bu oyuna kanmış ve mezhep kavgaları gereksiz yere Ortadoğu'nun bir bölümünü kan denizine dönüştürmüştür.

Aslında İngiliz Şiiliği ve İngiliz Sünniliği oyunu, Osmanlı içinde Arap isyanlarını tetikleyen Gertrude Bell ve T. E. Lawrence'ın başlattığı bir oyundur. Yüzlerce yıldır birlikte yaşayan kardeşler, ilk defa bu oyun sonucunda birbirlerine düşmüşlerdir. Ortadoğu'da yaşanan bu ayrılık, hatırlanacağı gibi, gizli yapılan 1921 Kahire Konferansı'nda "40 Harami"nin Ortadoğu'nun yeni sınırlarını çizmesine neden olmuştur. (Detaylı bilgileri kitabın 1. cildinde bulabilirsiniz.)

Bu stratejinin öncesinde tarihte hiçbir zaman Sünni-Şii kavgası olmamış, böyle bir mezhep mücadelesi ile karşılaşılmamıştır. Osmanlı Devleti içinde Şiiler, İngilizlere karşı Osmanlılarla birlikte savaşmış, Kut'ul Amare zaferi, bu ittifak sonucunda gerçekleşmiştir.

Şii ağırlıklı İran, Sünni ağırlıklı Türkiye ile 400 yıldır barış içinde yaşamaktadır ve dünyanın en eski sınırlarından birine sahiptir. İngiliz derin devletinin oyunu bir tek bu iki köklü ülke üzerinde etkili olamamış, derin devletin tüm teşebbüslerine rağmen Türkiye ve İran dostluğu artarak devam etmiştir. Söz konusu iki ülke, Ortadoğu'da, İngiliz derin devletinin sinsi çabalarına rağmen istikrarını gerçek anlamda koruyan yegane ülkelerdir.

I. Dünya Savaşı öncesinde başlatılan bu oyun, Ortadoğu'yu gereği gibi parçalayabilmek için genişletilmiş ve İran üzerinde yapılan bir ameliyata dönüşmüştür. İran'da 1979'da gerçekleşen devrim sonrası, İran'dan İngiltere'ye başlayan büyük göç dalgası, İngiliz derin devletinin yeni bir İran stratejisi geliştirmesine yol açmıştır.495

İngiltere'ye göç eden İranlıların bir kısmı maddi gerekçelerle ya da eğitim amacı ile gitmişse de, aralarında oldukça fazla sayıda İran karşıtı mevcuttur. Bunların bir kısmı kısa süre içinde İngiliz derin devletinin İran'a karşı kullanacağı ajanlar haline getirilmiştir.

Bu muhaliflerin içinde, "Gulat" olarak da isimlendirilen bazı Şii din adamlarının öncülüğünü yaptığı, aşırılık yanlısı akımın üyeleri önemli bir yer tutmaktadır. İngiltere'de ikamet eden ve kendilerine ait televizyon kanalları olan bu din adamlarının savunduğu akım, bağlantıları nedeni ile "İngiliz Şiiliği" olarak isimlendirilmektedir.

İngiliz Şiiliği olarak adlandırılan bu harekete, yine İngiltere'de yaşayan bir kısım sözde Şii din adamları iştirak etmektedir. Bu kişiler, Şii olmayanları "şirk ehli" kabul etmekte, televizyon kanallarında Hz. Ebubekir (ra), Hz. Ömer (ra), Hz. Osman (ra) ve Hz. Ayşe (ra)'a ve Müslümanların büyük değer verdiği şahsiyetlere ve mukaddesatlarına sürekli olarak kendilerince hakaret etmektedirler.496 (Değerli Halifelerimizi, Hz. Ayşe (ra)'ı ve Sahabelerimizi tenzih ederiz)

Seyyid Hadi Efkahi; İngiliz Şiileri'nin sadece kendilerini gerçek Müslüman olarak gördüklerini, kendilerinden olmayan diğer Şiileri bile sapkın olarak nitelendirdiklerini belirtmektedir.

Efkahi'ye göre aynı zamanda bu kişilerin en belirgin özellikleri Ehli Sünnet'e duydukları nefrettir. Söz konusu grupların, uydu üzerinden 24 saat yayın yapan 17 TV kanalı mevcuttur. İmam Hüseyin 1-2-3, Baki, el-Envâr 1-2, Zehrâ, el-Mehdi, Hatice TV, Ebal Fazl Abbas, Teen Ch 4, Fedek gibi isimlerle tanınan bu kanallarda, kendilerinden olmayanlara yönelik oldukça saldırgan bir yayın politikası izlenmektedir.497

Programlarda, hem Şii-Sünni ihtilafı körüklenmekte hem de dindar Şiiliğin de karalandığı görülmektedir. Bunun sebebi, bu grubun Ehli Sünnet'e karşı hasmane tavrının, İran önderi Humeyni ve İran'ın bugünkü dini lideri Ali Hamaney tarafından da hiçbir zaman tasvip edilmemiş olmasıdır.

Söz konusu akımın liderlerinden İngiltere'de yaşayan Müçteba Şirazi'nin, "Sünnileri öldürmek farzdır" şeklinde fetvada bulunması gerilimi yükseltmiştir. Buna karşılık, Irak Şiileri'nin dini lideri Ayetullah Sistani, vicdanlı davranarak Irak'taki Sünniler'in korunması gerektiğine dair açıklama yapmıştır. Şirazi ve yandaşları, İslam'a uygun, barış yanlısı açıklamalarda bulunan Ayetullah Sistani'yi kafir ilan etmişlerdir. Aynı şekilde Hamaney'e de ağır hakaretlerde bulunmuşlardır.

Efkahi, Şiilere özgü olarak sonradan geliştirilen bazı gelenekleri de şüpheli bulmaktadır. Bunlar arasında, Hz. Ömer (ra)'in şehit edildiği günün İngiliz Şiilerince bayram olarak kutlanması, "kama vurma" eyleminin teşvik edilmesi (kama vurmak, bazı Şiilerin Kerbela'da yaşananları canlandırma düşüncesiyle kendilerini zincirlerle döverek veya kılıç ve kamalarla başlarına vurarak kanlarını akıttıkları törendir) ve Ehl-i Beyt hanımlarının çöldeki meşakkatli yolculuklarını sembolize ettiği gerekçesi ile kadınların dikenler üzerinde yürütülmesidir.

Efkahi, Şii ve Sünni ittifakını zedelemek üzere Şii toplumlarına sonradan getirilen bu tip geleneklerin arkasında kimlerin olduğunun da araştırılması gerektiğini söylemektedir. Efkahi'ye göre bu gelenekler son zamanlarda daha fazla ön plana çıkarılmaktadır. Toplumsal eylem ve uygulamaların İngiliz derin devleti tarafından daima kullanılan etkili bir silah olduğu bir gerçektir.

İran İslam Cumhuriyeti dini lideri Ayetullah Ali Hamaney de, 2013 yılında, Gadir-i Hum Bayramı münasebetiyle kalabalık bir gruba hitap etmiş ve Sünni ve Şii mezhep mensuplarının birbirlerine hakaret etmekten kaçınmalarının çok önemli olduğuna işaret etmiştir. Konuşmasının devamında şunları söylemiştir:



Şii adıyla diğer İslam mezheplerinin duygularını tahrik etmek İngiliz Şiiliği'dir. Bu da bölgede büyük yıkım ve katliamlara neden olan IŞİD ve Nusra gibi ABD ve İngiliz casusluk servislerine bağlı habis terör gruplarının ortaya çıkmasıyla sonuçlanıyor. Ehl-i Sünnet'in mukaddesatına hakaret etmek İngiliz Şiiliği'nin işidir.498

Ayetullah Ali Hamaney, açıklamasında, İngiliz Şiiliği temsilcilerinden Müçteba Şirazi ve Yasir Habib gibi kişilerin İngiliz İstihbarat Örgütü MI6'in kontrolünde olduğunu ve mezhep savaşlarını körüklemekte kullanıldıklarını da ifade etmiştir. Bunun üzerine İran yönetimi, Ocak 2015'te, uydudan yayın yapan söz konusu kişilere ait 17 TV kanalının, Sünni ve Şii Müslümanlar arasında ihtilaf çıkardıkları gerekçesiyle, İran'a yönelik yayınlarını durdurmuştur.

Ayetullah Ali Hamaney'in şu açıklamaları büyük önem teşkil etmektedir:

İster Şii ister Sünni olsun, bütün İslam mezhepleri ihtilaf oluşturmaktan sakınmalıdır ve unutulmamalıdır ki; Hz. Peygamberin (sav), Kuran'ın ve Kabe'nin varlığı, vahdet ve birlik eksenlidir.499

Dünya Ehlibeyt Kurultayı Başkanı Ayetullah Şebusteri ise İngiliz Şiiliği için; "Düşman, bugün İslam aleminde Sünni karşıtı bir Şii fanatizmi oluşturma peşindedir. İngiliz Şiiliği, bidat ve hurafeleriyle, Müslümanların katledilmesi için düşmanların eline malzeme sunmaktadır." ifadelerini kullanmıştır.500

Görülebildiği gibi İngiliz derin devletinin sahte bir İngiliz Şiiliği yayma stratejisi 1979'dan sonra gitgide gelişmiş ve Ortadoğu coğrafyasına büyük belalar getirmiştir. İran'da başta Ayetullah Hamaney olmak üzere, aklıselim Müslümanlar bu belayı hemen fark etmiş ve özellikle Şii-Sünni diye bir ayırım olmadığına vurgu yaparak bu oyunu bozmaya çalışmışlardır. İran liderlerinin bu sağduyulu tavrı takdire şayandır. Ancak yeterli değildir. İngiliz derin devletinin yaygınlaştırdığı bu felaketi durdurmak için bütün İslam aleminin bir arada, Sünni-Şii bir araya gelerek bu oyunu bozmaları gerekmektedir.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın ise, bu oyunu bozmak için yaptığı açıklamalar takdire şayandır. Sayın Cumhurbaşkanımız, 13. İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi sırasında yaptığı konuşmasında şu önemli sözlere yer vermiştir:



Her zaman ifade ettiğim gibi, benim dinim Sünnilik de değildir, Şiilik de değildir; benim dinim İslam'dır. Ben, tıpkı 1 milyar 700 milyon kardeşim gibi sadece ve sadece bir Müslümanım. Diğer tüm farklılıklar bu inancımın, bu sıfatımın gerisindedir.501

Sayın Cumhurbaşkanımız, Türk-Arap Yükseköğretim Kongresi Kapanış Oturumu Gala Yemeği'nde yaptığı konuşmasında ise şu sözleri söylemiştir:



Ne yazık ki İslam dünyası şu anda Şia ve Sünnilik tehdidi altındadır. Ben bunu İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesinde de konuştum. Bizim Şiilik diye bir dinimiz yok. Bizim Sünnilik diye de bir dinimiz de yok. Bunlar birer yoldur. Ama bizim bunların üzerinde tek dinimiz var. O da İslam'dır ve bizler birer Müslüman olarak kardeşliğimize asla gölge düşürmemeliyiz.502

Bu sözler önemlidir; keza, İngiliz derin devleti bu konuda sadece İran'da değil, Türkiye'de de çeşitli teşebbüslerde bulunmuştur. Özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sırasında bu teşebbüsler ayyuka çıkmış ve darbe girişiminin hemen arkasından ülkemiz genelinde çeşitli gerekçelerle İran karşıtlığı provokasyonu başlamıştır. Geniş çaplı bir İran ve Şii karşıtlığı projesi, tehlikeye sürekli olarak dikkat çekmemiz, ısrarlı anlatımlarımız ve İngiliz derin devletinin oyununu deşifre etmemiz neticesinde geri tepmiştir.503

Samuel Huntington, İngiliz derin devleti tarafından üretilmiş bu oyunu "Age of Muslim Wars" (Müslüman Savaşları Dönemi) ifadesiyle tanımlamıştır. Bu oyuna göre Müslüman coğrafyanın, birbiri ile savaş içinde olması ve tasarlanan yeni Ortadoğu haritasının sınırlarının Şii-Sünni ayırımına göre olması planlanmıştır. Ortadoğu'da İran, Irak, Lübnan, Bahreyn, Yemen gibi pek çok ülkenin hem Şii hem Sünni Müslüman nüfus barındırdığı dikkate alınacak olursa, yeni Ortadoğu haritasında köklü devletlerin parçalanması, İngiliz derin devletinin planladığı şekilde devletçikler oluşması hedeflenmektedir.

Günümüzde Ortadoğu için tehlike, gerçekte ne iç savaşlar ne de terör örgütleridir. Bu topraklardaki en büyük tehdit, Müslümanlar arasındaki sevgisizlik ve mezhep mücadelesidir. Mezhepçilik, İngiliz derin devleti ve destekçilerinin bölgede rahatlıkla provokasyon yapmasına imkan sağlayan bir unsurdur; İslam alemini bölmek, küçük ve güçsüz parçalara ayırmak için kullandıkları en etkili silahtır.

Mezhep çatışmalarının ve bununla birlikte gelen vahşetin, tamamen bir yalan üzerine başlatılan Irak işgali sonrasında ilk olarak ortaya çıktığını belirtmek gerekmektedir. İngiliz derin devletinin İngiliz Şiiliği ve İngiliz Sünniliği politikalarını başlattığı tarih budur. Mezhepler arasındaki farklılıklar, bu tarihten sonra adeta vahşete dönüşmüştür. İntihar bombacıları, ilk olarak bu tarihten sonra ortaya çıkmıştır. Irak ve Suriye bundan sonra mezhepsel bölgelere ayrılmıştır. Yemen'deki çatışmalar bu tarihten sonra patlak vermiştir. Yüzlerce yıldır birbirleriyle iç içe yaşayan farklı mezhepten insanlar, bir anda bölünme, parçalanma ve hatta birbirleriyle savaşma raddesine gelmiştir.

Bu planın bozulması Müslümanların elindedir. İngiliz Şiiliği ve İngiliz Sünniliği sahte kavramları altında geliştirilen ve İslam ile ilgisi olmayan düşmanlık oyunlarına geçit verilmemelidir. Bu oyunun bozulması ise, Şiilerle Sünnilerin ittifakına dayanmaktadır. Özellikle Şii kardeşlerimizle Sünni kardeşlerimizin bir araya gelmesi, Şii ve Sünni ülkelerin ittifakı ve yeni dostluk anlaşmaları yapmaları, Müslümanların sorunlarının çözümünde birlikte hareket etmeleri, İngiliz derin devletine büyük bir darbe olacaktır. Bu ittifakların güçlü bir şekilde ve gözler önünde yapılması önemlidir.

Türkiye ve İran ittifakı bu konuda çok önemli bir adım olacaktır. İki ülke, geçmişten beri İngiliz derin devletinin hedefindeki iki ülkedir. Bu iki ülkenin köklü tarihi, imanı, milli duyguları ve kararlılığı geçmişten beri İngiliz derin devletini tedirgin etmiştir. Derin devlet, tarihte sürekli olarak Türkiye-İran arasında anlaşmazlıkları körüklemiş ama iki devletin sağduyusu ve imanı, bunu engellemiştir. Bundan sonra bu ittifakın daha güçlü olması ve özellikle vurgulanması önem taşımaktadır. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi'ndeki açılış konuşmasındaki vurgusu bu bakımdan oldukça önem taşımaktadır. Cumhurbaşkanımız, "Mezhepçilik fitnedir. Ne Sünni'yim ne Şii; Müslümanım" diyerek tüm Ortadoğu liderlerine örnek bir tavır sergilemiştir.504

Mezhep mücadelesinin içine düşmüş çevreler içinde, özellikle Kuran İslamı'nın yaygınlaşması için büyük bir eğitim seferberliği başlatılmalıdır. İslam dininin Kuran ile Müslümanlara tebliğ edileceği, Müslümanların sadece Kuran'dan sorulacakları, dolayısıyla Peygamberimiz (sav)'in bir mezhebinin olmadığı anlatılarak bütün Müslümanların kardeş olduğunun delillerle tarif edilmesi önem taşımaktadır.

Müslümanlar olarak ahirette sorgulanacağımız tek kitap Kuran'dır; Yüce Allah bu gerçeği ayetinde şöyle bildirmiştir:


Yüklə 2,09 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   163   164   165   166   167   168   169   170   ...   215




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin