Aldous Huxley
Aldous Huxley, "Darwin'in Bulldog'u" olarak tanınan evrimci Thomas Henry Huxley'in oğludur. Kardeşi Julian Huxley, Kraliyet Akademisi'nden (Royal Society) Darwin Madalyası sahibi bir evrimcidir. Kuruluş dönemindeki diğer Kraliyet Akademisi üyeleri gibi Aldous Huxley de homoseksüeldir. (Detaylı bilgi için bkz: Adnan Harun Yahya, Üst Akıl İngiliz Derin Devletinin İçyüzü, 1. Cilt, 3. Baskı, s. 69)
Aldous, tıpkı kardeşi Julian gibi, Oxford'ta İngiliz ajanı H. G. Wells tarafından eğitilmiştir.72 1932 yılında yayınlanan Brave New World (Cesur Yeni Dünya) isimli romanında, tüm dünyaya egemen olacak totaliter bir yönetimi, yani tek hakimi olan bir dünya devletini anlatmıştır. Bu sistemde insanlar, düzen tarafından itaat etmeye programlanmışlardır. Huxley, kitabının 1946 yılında yayınlanan önsözünde bu konuya dikkat çekmiş ve "etkin bir baskı düzeninde kitlelerin zor kullanmadan yönlendirilip denetim altında tutulacağını, çünkü insanların köleliği sever duruma geleceklerini" yazmıştır.
Brave New World'de bu "gönüllü itaat"in sağlanması için kullanılan bazı önemli yöntemler vardır: Öncelikle tarih tamamen yok edilmiştir. Dünya Devleti'ni yöneten bir iki üst düzey yöneticiden başka kimse tarihi bilmemektedir. Bu durumda insanlar, dünyada var olmuş tek toplum modelinin, içinde bulundukları toplum olduğunu sanmaktadırlar. Bu yüzden de içinde yaşadıkları düzeni başka düzenlerle kıyaslama imkanına sahip değildirler. Gerçek özgürlük bilinmediği için, yaşanan köleliğin de farkına varamamaktadırlar.
Brave New World'de itaati sağlamak için kullanılan bir başka yöntem de, toplumun düşünmemesini sağlamaktır. Bunun için de iki çare bulunmuştur: Serbest ve sınırsız cinsellik ve "soma" adı verilen bir tür keyif verici, uyuşturucu madde. İnsanlar günün belli vakitlerinde Dünya Devleti'nin istediği biçimde çalışmakta, kalan zamanlarını ise cinsel ilişki ve soma ile geçirmektedirler. Ayrıca, Dünya Devleti'nin resmi ideolojisini zihinlere enjekte etmek için kullanılan "duyu-film" denen bir tür sinema vardır. Yeni Dünya'nın insanları, serbest cinselliğin temeli olan "herkes herkese aittir" prensibini korudukları ve kendilerine "soma" dağıtıldığı sürece mutlu olduklarını sanmakta ve düzene itaatte kusur etmemektedirler. Romanın bir yerinde, Dünya Devleti'nin bir "denetçisi", toplum için şu ifadeleri kullanmaktadır:
Berbat mı? Hayır, hiç de böyle bulmuyorlar. Tam tersine hoşlarına gidiyor. Son derece hafif ve çocukça basit. Zihinde veya kaslarda hiçbir baskı yok. Yedi buçuk saat hafif, yorucu olmayan iş. Sonra herkesin soma payı, oyunlar, sınırsız ölçüde çiftleşme, duyu-filmleri. Daha ne isteyebilirler ki? ... Bugün dünya istikrarlı. İnsanlar mutlu; istediklerine sahip olabiliyorlar, sahip olamayacaklarını ise hiç istemiyorlar. ... Öyle koşullandırılmışlardır ki, bugünkü davranış biçimlerinden başka türlü davranmaları ellerinde değil. Bu arada ters giden bir şey varsa o zaman da soma var.73
Huxley'in tüm bu tasvirleri görünüşte bir kurgudur. Ama aslında İngiliz derin devleti himayesinde gizli, totaliter bir devletin nasıl işleyeceği hakkında bir modeldir. Modele göre, gizli bir totaliterizm uygulayan Dünya Devleti üç yöntem kullanmaktadır: Tarihi değiştirmek, serbest cinsellik yoluyla ahlakı yok etmek ve insanlara beyin yıkayıcı, uyuşturucu zevkler sunarak onları duygusuz, düşüncesiz, pasif varlıklar şekline sokmak. Bu yöntemle insanların beyinleri susturulmakta ve uyutulmuş beyinlerin itaati kendiliğinden oluşturulmaktadır.
Wells ve onun dönemindeki pek çok yazar gibi Huxley de, kendince nüfus artışından endişe duymuş ve oluşmakta olan sözde "fazlalık kitlenin" elimine olması veya eğer bu sağlanamazsa, kontrol edilmesi gerektiğini iddia etmiştir. Kitleleri psikolojik olarak koşullandırılmış bir makine haline getirerek bu "sorunun" ortadan kalkacağını iddia etmiştir. İngiliz derin devleti, işte böylesine karanlık zihinlerin ürettiği korkunç fikirleri empoze ederek, hedeflediği dünya düzenini oluşturmayı amaçlamıştır.
Dostları ilə paylaş: |