AB ve NATO'da İngiliz Derin Devleti
Avrupa Birliği, İngiliz Derin Devletinin Projesidir
İngiltere, "Brexit" adı verilen süreçle terk etmeye hazırlandığı Avrupa Birliği'nin gerçekte fikir babasıdır.
Avrupa Birliği'nin ilk kuruluşu Roma Antlaşması'dır. Roma Antlaşması'nın teorisyeni ise I. ve II. Dünya Savaşları'nın her aşamasında karşımıza çıkan, İngiliz derin devletinin denetimindeki en meşhur isim olan Winston Churchill'dir.
Churchill'in hayali, Avrupa Birleşik Devletleri'nin kurulmasıdır. Bu tanım ilk bakışta, çeşitli ülkelerin sınırlarının kalkması ve ortak milletlerin oluşması bakımından oldukça güzel bir talep gibi görülebilir. Fakat devreye Churchill ve onun temsil ettiği İngiliz derin devleti girdiğinde, bu talebin derinlerinde gizli planlar olduğu anlaşılabilmektedir.
Churchill, 1946 yılında yaptığı Zürih konuşmasında Avrupa Birleşik Devletleri tanımını ilk kez kullanmış ve "bu ortaklığı kurmalıyız" demiştir.280 Churchill'in aynı yıl, Zürih konuşmasından birkaç ay önce, ABD'de Westminster College'da yaptığı bir konuşmada "Soğuk Savaş" ve "Demir Perde" tanımlarını ilk defa kullanmış olduğuna da dikkat çekmek gerekmektedir.281 Keza kitabın 1. bölümünde de belirttiğimiz gibi "Soğuk Savaş" deyimi, Churchill tarafından ortaya atılmış suni bir terimdir. Tüm dev güçlerin ciddi şekilde silahlanmalarının önünü açan bu suni mücadeleye Churchill öncülük etmiştir. Amaç ise, ABD ve Rusya gibi iki devi karşı karşıya getirip İngiltere'yi Rusya tehdidine karşı korumak ve ABD'yi, İngiliz derin devletinin kullanacağı bir piyon haline getirebilmektir.
İki terim kuşkusuz birbiri ile bağlantılıdır. Churchill, Rusya tehdidinin devre dışı kaldığı ve ortak paydanın İngiltere olduğu bir dünya düzeni kurabilmeyi hayal etmektedir. Bu amaçla, "Birleşik Avrupa", "İngiliz Milletler Topluluğu" ve "İngilizce konuşan dünya"nın mutlaka birbirini tamamlayacağını düşünmüştür. Birleşik Avrupa, Churchill'in gözünde daima İngiltere'nin öncülüğünde bir kurum olacaktır. Churchill'in beklentilerine göre bu federasyonun ikinci aşaması ise, İngiltere'nin öncülüğünde bir dünya devletidir.
Churchill'in Zürih'te yaptığı 19 Eylül 1946 tarihli ünlü konuşmasından bazı satırbaşları şöyledir:
- Avrupa, Batı dünyasının bütün büyük temel ırklarının evi olan, saygın bir kıtadır.
- Avrupa Birleşik Devletleri kurulmalıdır.
- Atom bombası, şu anda sadece dostumuzun (ABD'nin) elindedir. Fakat yakın bir gelecekte yaygınlaşacak ve muhalif milletler tarafından sadece medeniyeti sona erdirmekle kalmayacak, aynı zamanda dünyayı da parçalayacaktır. (Bu tanımlama, Rusya tehdidine bir atıf olarak kabul edilmiştir)
Churchill'in bu sözlerin öncesinde yaptığı Westminister College konuşmasında ise hedefteki bu Avrupa Birleşik Devletleri'nin, "Babil'deki bir kokpit olmakla kalmayıp, sağlam bir kaya üzerinde yapılanmış" bir topluluk olması gerektiğini söylemiştir.282 (Babil Kulesi, İngiliz derin devletinin önemli sembollerinden biridir.)
Şunu önemle belirtelim: Barış adına gerçekleşen birlikler her zaman çok değerli ve önemlidir; daima teşvik ettiğimiz ve istediğimiz bir şeydir. Özellikle korkunç iki dünya savaşının ardından Avrupa'nın bir araya gelmesi ve birbirleriyle savaşan değil, birbirlerine destek olan bir birlik oluşturmaları takdire şayandır. Ayrıca Avrupa, kültürü, saygınlığı, sanata ve estetiğe yaklaşımı açısından da önem teşkil eden bir kıtadır. Böyle bir kıtanın, kıtayı oluşturan tüm ülkelerle birlikte kalkınması, kültürlerini birlikte geliştirmeleri ve özellikle özgürlükler, demokrasi ve insan hakları yönünden güçlü adımlar atması son derecede değerli atılımlardır.
Burada AB konusunu ele almamız ve özellikle bu konuda Churchill'in adını geçirmemizin sebebi, söz konusu birlikteliğin bir derin devlet planı olarak ortaya çıktığını gözler önüne sermek ve bu konuda İngiliz derin devletinin muhtemel tuzaklarına dikkat çekebilmektir. Nitekim şu anda, Avrupa'daki bu değerli birliktelik, çeşitli sebeplerle güçsüzleşmiş ve istikrarsızlaşmış durumdadır. Bunun temel sebebi, detaylarını daha sonra inceleyeceğimiz gibi, İngiliz derin devletidir.
Dileğimiz, Avrupa'nın daima bir birlik olarak kalması, daha da güçlenmesi, genişlemesi ve kalkınmasıdır. Birliklerin veya milletlerin çöküşü üzerinden başka ülkelerin kalkınması, hiçbir zaman tasvip edeceğimiz bir durum değildir. Dünya, tüm ülkelerin kalkınıp zenginleşeceği kadar büyük bolluklara sahiptir. Çöküşe uğraması gereken ve mutlaka uğrayacak olan deccali sistemdir. Buradaki ilmi mücadelemiz, bu sisteme karşıdır.
Dostları ilə paylaş: |