Düşünce Kuruluşlarının Menfaatperest Yancıları
Söz konusu düşünce kuruluşlarının himayesine giren tecrübesiz kişiler, zaman içinde bu dinsizlik propagandasının etkisinde kalarak, homoseksüelliği hayatlarının bir parçası haline getirerek dejenereleşmiş bir hayatın içine iyice girmekte ve bu aşamadan sonra, Müslümanlara, Hristiyanlara, Musevilere kısacası tüm insanlara tepeden bakar hale gelmektedirler. Dikkat edilirse şu anda medyada veya sosyal medyada sıklıkla gördüğümüz bazı isimler, söz konusu kurumların propaganda ağını oluşturan yancı elemanlardır. Onlar, ülkelerin dış politikalarında, homoseksüellik etkinliklerinde, protestolarda, darbe girişimlerinde hep ön plandadırlar. Çünkü artık İngiliz derin devletinin menfaatperest askerleri haline gelmişlerdir.
Söz konusu askerler, İngiliz derin devletinin etkisi altında bulunan düşünce kuruluşlarına yaranabilmek için, onların aralarındaki gizli sembolleri kullanır, onların dillerinden konuşur. Onları memnun edebilmek için gerek sosyal hayatlarında gerekse sosyal medyada ellerinden gelen her şeyi yapar konuma gelirler. Örneğin bu kişiler tarafından İngiliz derin devletinin temel sembollerinden biri olan "fil", hemen her fırsatta kullanılmaktadır. Amaç, bu sembollerle mesaj verebilmektir. Söz konusu düşünce kuruluşları, bu sembolleri kullanan kişilerin "kendi tarafında" olduğunu hemen anlayabilmektedir.
Bir diğer önemli sembol "Churchill"dir. Churchill, İngiliz derin devletine büyük bir sadakatle hizmet etmiş bir yöneticidir. İngiliz derin devleti, kendisinin yaşam felsefesini ve yönetim anlayışını tam anlamıyla temsil eden Churchill'e olan muhabbetini her fırsatta tekrarlar. İşte İngiliz derin devletinin yancıları da kendilerinin bu Deccal Komitesi'ne çirkin bağlılıklarını vurgulamak adına her fırsatta "Churchill" güzellemesi yaparlar. Kütüphanelerinden Churchill'le ilgili kitapları, ofislerinden Churchill'in büstlerini, konuşmalarından Churchill'in adını eksik etmezler. Bu Churchill vurguları gerçekte Londra'ya "beni destekleyin, ben sizdenim" mesajıdır.
Galata Kulesi, bu amaçla kullanılan bir başka semboldür. İstanbul'un işgali yıllarında İngilizlerin bir üssü haline getirilen, hatta bodrum katındaki işkence odalarında sayısız Türk vatanseverine işkence yapılan Galata Kulesi, İngiliz derin devletinin gizli bir haberleşme şifresi gibidir. Söz konusu kule, elbette ki önemli bir tarihi hazinemizdir. Burada vurgulamak istediğimiz nokta, bu tarihi hazinemizin İngiliz derin devleti tarafından haince sembol haline getirilmesi ve bunun derin devletin yancıları tarafından ısrarla kullanılmasıdır. Bu konu kitabın 1. cildinde kapsamlı olarak anlatılmıştır.
Bu ve benzeri semboller, İngiliz derin devletine destek sağlamak isteyen kişilerin, gizli haberleşme şifreleridir. "Ben sizdenim" mesajı vermenin en hızlı yoludur. Bu yöntemi kullanan kişiler, küçük menfaatler peşinde koştuklarından, kısa süre içinde İngiliz derin devletinin yancıları ve kullanabilecekleri ajanlar haline gelirler. Söz konusu düşünce kuruluşları, bu mesajı hızla alır ve söz konusu kişileri kullanmaya başlarlar. Bu kişiler eğer Türkiye gibi kritik ülkelerden iseler, derin devlet kurmayları için durum daha caziptir. Söz konusu yancılar artık, kendi ülkelerine karşı kullanılabilecek bir kara propaganda aletidirler.
Söz konusu kurumlar tarafından "kendi ülkesine karşı kara propaganda malzemesi" olarak kullanılacak "Batı hayranı" kişiler, Hangi Dünya Düzeni? isimli kitapta şu sözlerle tarif edilmiştir:
Kullandıkları kelime hazinesi çok dar. Ağızlarındaki sözcükler birbirinin aynı. Üstlerinde eğreti bir bilmişlik… "Değişim, Açılım, Demokrasi, Özgürlük, Hak Hukuk" filan diyorlar… Sanki hep verilen bir metni okuyorlar…
Aslında onlar ikiye ayrılıyor. Birkaç kuşak kentli olanlar, Batı'yı Kabe bilerek yoğrulmuşlar, kolejlerden çıkıp Avrupa ya da Amerika'nın yolunu tutmuşlar. Atilla İlhan'ın deyişiyle, saatlerini hep Batı'ya ayarlamışlar. ... Batı'daki "guvernörlerine" (yöneticilerine) bağlıyken, Mustafa Kemal adını anabilmişler! Halkı hep küçümsemişler. Azınlık kültürüne kendilerini daha yakın hissetmişler. Türk olmaktansa başka her ne varsa onu olmayı yeğlemişler.339
Bu kişiler, Türklüklerini reddederek, kendi ülkelerini karalamak ve mümkün olduğunca aleyhte propagandayı güçlendirmek için "azınlık" kartına sığınanlardır. Söz konusu kişiler, muhtemelen hayatlarında hiçbir zaman Kürtler veya Ermenilere veya diğer azınlık gruplara iddia ettikleri kadar sevgi duyan kişiler olmamışlardır; hatta hayatlarının büyük bir bölümünde onların varlığından dahi habersiz olmuşlardır. Fakat iş kara propagandaya geldiğinde İngiliz derin devletinin en önemli kozu, hatırlanacağı gibi, tarih boyunca hep azınlık kartı olmuştur. İngiliz derin devleti, söz konusu düşünce kurumları vasıtasıyla göz boyadığı kişilere de bunu salık vermektedir. Dolayısıyla bu vasıflara sahip kişilerin tümünde ilk dikkat çeken şey, Türkiye'yi kötülemek adına azınlık kartını oynamaktır. Bunu da, kendilerince, en yüksek derecede medenileşmek olarak göstermişlerdir. İşte İngiliz derin devletinin himayesinde olan düşünce kuruluşları, zarar vermeyi planladıkları ülkeler üzerinde böyle bir strateji uygular.
Dostları ilə paylaş: |