Üst Akıl İngiliz Derin Devletinin İçyüzü Cilt



Yüklə 2,09 Mb.
səhifə147/215
tarix09.01.2022
ölçüsü2,09 Mb.
#94361
1   ...   143   144   145   146   147   148   149   150   ...   215
Soros ve Sivil Devrimler

Popper'in açık toplumu, "siyasilerin kan dökülmeden devrilebileceği" bir toplum modelini savunur. Yani hedefte siyaset ve liderler vardır. Söz konusu proje, İngiliz derin devletinin sistematik olarak uyguladığı "hükümetleri yıkma" planı için getirilmiş bir öneridir. Ne var ki, sözde şiddete karşı olduğunu ifade eden Popper, kapalı topluma kayma ihtimalinde şiddeti meşru görmektedir.431 "Kapalı topluma kayma ihtimali" de oldukça göreceli bir kavramdır. Hükümet, herhangi bir şekilde bu iddia ile suçlanabilir ve bu takdirde açık toplum modelinin kanun koyucuları için artık her türlü şiddet eylemi meşrulaşmış olur.

Popper'in fikri altyapısını oluşturduğu "sivil devrimler", başta Soros olmak üzere Açık Toplum teorisyenleri tarafından "renkli devrimler" adı altında hayata geçirilmiştir. Söz konusu ismin seçilmesinin özel bir önemi vardır. Renkli devrim ifadesiyle, bu eylemlerin kan dökülmeyen, barışçıl protestolar olduğu görümü verilmek istenmektedir. Bu masum isimlerle kitlelere çekici hale getirilmeye çalışılan söz konusu eylemler, gerçekte toplumlara yıkım, kan ve gözyaşından başka bir şey getirmeyen karanlık felaketlerdir. İngiliz derin devletinin sinsi oyunu burada da göze çarpmaktadır.

Nitekim şu ana kadar, Açık Toplum taraftarlarının tetiklediği neredeyse her türlü isyan, protesto ve devrimde kan akmıştır. Arap Baharı ve onun devam eden vahim sonuçları, bunun kuşkusuz en çarpıcı ve en acı örneğidir.

Açık toplumda iddia, her zaman olduğu gibi, toplumlara sözde "özgürlük ve demokrasi götürebilmek"tir. İngiliz derin devletinin, bu tür değerleri suiistimal ederek tarih boyunca ne tip ayaklanmalar başlattığı, ne büyük soykırımlara imza attığı, nasıl suni istikrarsızlıklar oluşturarak yönetimleri değiştirebildiği bilinmektedir.

Soros Vakfı, İngiliz derin devletinin bu hedeflerini günümüzde yerine getirebilmek için ortaya çıkmış bir vakıftır. "Açık toplum" kavramı ise, bu ortamı kısa yoldan sağlayacak bir bahanedir. Bu kavrama göre yeterince açık olmayan hükümetler ve toplumlar, açık hale gelmek üzere zorlanacaktır. Halk ise, bu aşamada, "kendi hükümetleri tarafından baskı altına alınmış kitleler" olduklarına inandırılacaklar ve onların gerçekleştirdiği her türlü şiddet eylemi meşru görülecektir.

Halk, elbette ki hoşnut kalmadığı konularda tepki gösterebilmeli, demokratik haklarını savunabilmeli, bunun için protesto dahil elindeki tüm meşru ve yasal haklarını dilediği gibi kullanabilmelidir. Halkın özgür olması, fikirlerini dilediği gibi dile getirebilmesi ve protesto hakkını kullanması demokrasinin bir gereği, mutlu, rahat ve özgür toplumlar oluşmasının sırrıdır.

Fakat kuşkusuz her şey yasalar ve hukuki meşruiyet içinde yapılmalıdır. Çünkü bir hak yasal sınırlar içinde kullanıldığı sürece meşrudur. Bir hak kullanımı sırasında yasal sınırlar aşılıp illegalite başladığı anda o bir "hak kullanımı" olmaktan çıkar ve devletin, kamu düzenini bozan bu duruma müdahale yükümlülüğü doğar.

İngiliz derin devleti, toplumsal olaylardaki hak kullanımı ile yasadışılık arasındaki hassas çizgiyi suiistimal ederek, protestoları isyana, isyanları da ihtilale dönüştürme konusunda çok uzman olan elemanlara sahiptir. Bir kısım gençlerin haklı taleplerini bahane ederek başlayan protestoları legal bir hak arama eyleminden çıkararak hükümete isyana dönüştürme yöntemini bu elemanlarla sağlamaktadır. Balkanlar'daki olaylardan Venezuela'daki ayaklanmalara, hatta Gezi Olayları'na kadar pek çok kalkışma, bu yöntemlerle gerçekleşmiştir. Soros'la bağlantılı kişilerin ve kuruluşların Gezi Olayları'nda yoğun bir faaliyet yürüttükleri belgelerle ortaya konulmuştur.

Burada zihin kontrol yöntemi devreye girmiş, halka "yapması gereken şey" empoze edilmiştir. Bu yöntemle halkın bir kesimi, gerçekte istemediği şeyleri savunur, şikayetçi olmadığı konulardan şikayet eder konuma getirilmiştir. Bu aşamada halkın bu kesimi, özgür düşünemeyen, sadece İngiliz derin devletinin yönlendirdiği istikamete doğru hareket eden ve genellikle neden itiraz ettiğini bilemeyen öfkeli bir kitle halini almıştır. İngiliz derin devletinin propaganda ve provokasyon yöntemleri bu kesim üzerinde o kadar kapsamlı uygulanmıştır ki, dezenformasyon ve kara propaganda sonrasında bu toplumlar, kendilerini baskı altına alacak kötü bir yönetim, hatta bir dikta rejimi altında yaşadıklarına inandırılmıştır.

Özellikle üçüncü dünya ülkelerinde uygulanan bu yöntem, ne acıdır ki pek çok ülkede sebepsiz kanlı ayaklanmaların başlamasına neden olmuştur.

Soros, bu yöntemi samimiyetsiz bir taktik olarak kullandığını The Bubble of American Supremacy (Amerikan Üstünlüğü Balonu) adlı kitabında şunu itiraf etmiştir:



Düşman ülkelerde özgürlük ateşini canlı tutmak için sivil toplumu desteklemek önemlidir. Hükümet etkisine direniş göstererek, kitleler, hükümetin otoritesini kötüye kullandığı şeklinde teyakkuza geçirilebilir.432

Burada iki kavram göze çarpmaktadır. Bunlardan birincisi "düşman ülkeler" ifadesidir. Buna göre Soros ve yandaşları, belli ülkeleri önce "düşman" olarak yaftalamaktadırlar. Bu kategori oldukça geniştir; Rusya, eski Sovyet bloku ülkeler, Balkanlar, terörist grupların geniş çapta hakim olduğu bir kısım Afrika ülkeleri ve hatta genel olarak İslam ülkeleri, Soros tarafından bu grup içine dahil edilebilmektedir.

İkinci dikkat çeken kavram ise, "düşman ülkelerde sivil toplumu desteklemek" ifadesidir. Buna göre, "düşman" olarak etiketlenen ülkelerde, o ülkenin halkları, kendi hükümetlerine karşı gelmeye yönlendirileceklerdir. Yani bir isyan, hatta iç savaş desteklenmektedir. "Özgürlük ateşini alevlendirmek" ise, kanlı ayaklanmaları maskelemek için kullanılan sözdür. Gerçekte özgürlük, hiçbir zaman İngiliz derin devletinin hedefi olmamıştır.

Bütün bunlar olurken, söz konusu kişiler ve kurumlar arka planda kalmakta, kanlı olayların ne içine girmekte ne de sorumlusu sayılmakta; hedefteki ülke ise kendi halkına silah çeviren ülke konumuna getirilerek yok edilmektedir.

Bir akademik yayında Soros'un "Renkli Devrimler" olarak isimlendirilen halk hareketleri vasıtasıyla yönetimleri değiştirmesindeki rolü şöyle anlatılmıştır:

Soros gibi bazı iş adamları ve NED, NDI gibi pek çok sivil toplum kuruluşunun etkili ve organize çalışmaları ile söz konusu pek çok ülkede, öğrenci ve halk hareketleri organize edilmiş ve bazı ülkelerde devrim süreci başarıyla sonuçlandırılarak istenen yönetim değişiklikleri sağlanabilmiştir.433

Renkli devrimler için asıl ihtiyaç duyulan şey, para ve propagandadır. Soros ve yandaşları bunların ikisini de sağlamaktadır. Bunların yanı sıra, seçimlerden önce iktidarın meşruiyetini kaybetmesi için kitlesel ve organize protestolar düzenlenmesi, koalisyon kurmaları için muhalif partilerin teşvik edilmesi ya da onlara baskı uygulanması sokak eylemleri öncesinde yapılan bir altyapı çalışmasıdır. Aynı zamanda, yerel ve uluslararası medya tarafından özgürlükler konusunda iktidara yönelik bir eleştiri kampanyasının başlatılması, seçimlerde usulsüzlüklerin yapılacağına dair kamuoyuna manipülasyon yapılması, devrim öncesinde yürütülen diğer faaliyetlerdir.434

Protestolar öylesine organize ve disiplinli şekilde tasarlanmaktadır ki, sadece iki saat içinde bir ülkenin 200 ayrı yerinde aynı anda başlatılabilmektedir. Görülebildiği gibi genellikle yöntem, toplumsal olaylar meydana getirmek, propaganda yoluyla iktidarları karalamak ve İngiliz derin devleti tarafından istenmeyen iktidarın dışarıdan değil, içeriden devrilmesini sağlamaktır.

"Rejim değiştirme" faaliyetlerinin ilk adımı "propaganda"dır. Bu konuda 1927'de ABD'de Edward Bernays tarafından yazılmış olan Hitler'in başucu kitabına bakmak yeterlidir:



Küçük bir çekirdek büyük kitleleri yönlendirebilir. Eğer kitlelerin hareket mekanizmasını ve eğilimlerini anlarsak, büyük kitleleri onların "haberi olmadan" yönlendirebiliriz.

Çok yönlü toplumsal araştırma had safhada önemlidir. Bilgi toplanmalı, hangi grubun ne hissettiği, ne söylenirse ne anlaşılacağı, saptanmalıdır. Haberler hedef kitleye göre yapılmalıdır... Kelimeler, sesler, görseller çok iyi düşünülmüş bir yönetimin araçları değillerse işe yaramazlar.435

Faşist Hitler'in kendi ideolojisini yaymak ve kitleleri makineleştirerek soykırımlara ve katliamlara alışır hale getirmek için kullandığı başucu kitabı, bugün İngiliz derin devleti tarafından harfiyen uygulanmaktadır. Kitleler, "haberleri dahi olmadan" belli bir yöne yönlendirilmekte, bu uğurda "kelimeler, sesler, görseller", yani tüm propaganda malzemeleri kullanılmaktadır.

2014 yılında 3. Moskova Uluslararası Güvenlik Konferansı'nda Rus Genelkurmay Başkanı Valery Gerasimov, "renkli devrimler" adı verilen hareketlerle ilgili olarak şunları söylemiştir:

"Renkli devrimler", NATO ve ABD kontrolünde, hedef hükümetleri devirmek için planlanmış yeni bir "savaş" biçimidir. "Demokrasi yayma" bahanesiyle ülkeleri tehdit etmektedir. ABD ve Avrupa, geleneksel olmayan bu yeni savaş biçimiyle "barışçıl yollardan rejim değiştirme stratejisi"ni Rusya'yı çevreleyen ülkelerde uygulamaya sokmuştur. Renkli devrimlerin barışçıl aktivistlerinin arkasına saklı silahlı güçler vardır. Ve "renkli devrim" istenen sonucu vermeyince, silahlı lejyonerler işe başlamaktadır. Suriye ve Libya'da bu yapılmıştır.436

Bu teşhis son derece doğrudur. İngiliz derin devleti, kelime oyunlarıyla "barışçıl, renkli devrim" provokasyonları yapmakta; ama silahlı adamları tetikte beklemektedir. Birkaç protesto eylemi sonrasında sıra onlara gelmekte ve İngiliz derin devletinin "renkli devrim" adı altında el attığı her yer kan gölüne dönüşmektedir.

Daha önce de belirttiğimiz gibi, Açık Toplum ideolojisinin komünizme karşı bir fikir sistemi olarak ortaya çıktığı iddia edilmektedir. Oysa, söz konusu sokak ayaklanmalarını organize edenlerin çoğunluğunu ilginç bir şekilde Marksistler oluşturmaktadır. Ayaklanmalar sırasında asıl kullanılan kitleler de hep Marksist ve Maocu kitleler veya komünist terör örgütleri olmaktadır.

İngiliz derin devletinin sözde "komünizm karşıtı" politikalarla ortaya çıkıp aslında organize bir şekilde komünizm altyapısı hazırlamakta olduğundan daha önce bahsetmiştik. Benzer durum söz konusu renkli devrim adı altında gerçekleşen Sorosçu devrimler sırasında da karşımıza çıkmaktadır. Popper'ın "eski komünist, yeni komünizm karşıtı" etiketi bu konuda ün sağlamakta ve "komünizmi iyi bilen fakat uygulamaktan vazgeçtiğini iddia eden" bu karakter, daima Avrupa ve ABD için desteklenecek bir kimlik olmaktadır. Onun kurguladığı Açık Toplum anti-komünistlerden destek alırken, komünist militanları da arka planda beslemektedir.

ABD Kongresi, eski Sovyet ülkelerinde ve Balkanlar'da "renkli devrimler" örgütleyen Soros'u fonladığı gerekçesiyle eski Başkan Obama'ya soruşturma açılmasını istemiştir. Obama'nın şiddet yanlısı "solcu gruplara" para akıttığını kaydeden senatörler, ABD'nin "demokrasiyi yayma" amaçlı müdahalelere derhal son vermesini de talep etmişlerdir.437

Benzer yöntemler Türkiye'de yaşanan Gezi Parkı olaylarında da kullanılmıştır. Hatırlanacağı gibi Gezi Olayları, bir anda komünist bir kalkışmaya dönüştürülmek istenmiş, Taksim Meydanı komünist flamalar ve komünist manifestolarla kaplanmıştır. Komünist kalkışmacılar bu alanı "kurtarılmış bölge" ilan ettiklerini söylemişlerdir. Nitekim George Soros, bir Türkiye ziyaretinde Gezi Olayları'nda göstericilere destek verdiğini bizzat kendisi söylemiştir.438

Renkli devrimler olarak adlandırılan Sorosçu devrimlerde kullanılan ana gerekçeler; ekonomik geri kalmışlık ve yoksulluk, kısıtlı siyasal serbestlik, siyasi gücün belli bir grubun elinde bulunması, yüksek oranlardaki yolsuzluklar ve insan hakları ihlalleridir. Dikkat edilirse söz konusu gerekçeler, genellikle halkı tahrik edecek konulardan seçilir. Ancak renkli devrimlerin gerçekleştiği ülkeler göz önüne alınacak olursa yönetimler değişse bile bu sorunların hala mevcudiyetlerini devam ettirdikleri ama Sorosçuların buna hiç ses çıkarmadıkları görülür. Bu durum, asıl gayenin gerekçelerin ortadan kaldırılması değil, İngiliz derin devletiyle işbirliğine uygun görülmeyen yönetimlerin değiştirilmesi olduğunu göstermektedir.

Dünyada elbette yoğun olarak insan hakları ihlalleri yapan diktatörlük rejimleri vardır. Yolsuzluk yapan hükümetler de olabilmektedir. Daha önce belirttiğimiz gibi, bu konunun protestolarla gündeme getirilmesi de halkın en doğal ve demokratik hakkıdır. Fakat bu tip sorunlar, sevgisizlikle ve kanlı devrimlerle çözüme ulaşacak konular değildir. Çözüm hukuk ve demokrasi içinde aranmalıdır. Dünya çapında etkili kurumlar ve insan hakları örgütlerinin teşebbüsleri ve yargı, bu konunun çözümünü sağlayacaktır.

Dahası, söz konusu sivil toplum örgütlerinin, bu tip "diktatörlük" ve "yolsuzluk" iddialarını çoğu zaman kasıtlı olarak ortaya çıkardığı unutulmamalıdır. İngiliz derin devletinin asıl operasyonu herkesin olumlu baktığı demokrasi, açıklık, eşitlik gibi kavramların ardında başarı ile gizlenebilmektedir. Halkı ayaklandırmak daha düşük maliyetlidir ve kamuoyunun tepkisini çekme ihtimali de daha düşüktür. İngiliz derin devletinin himayesinde olan sivil toplum örgütlerinin kışkırtıcılığı, genellikle daima İngiliz derin devletinin çıkarlarına hizmet etmek içindir. Halkın kurtuluşu, özgürlüğü, söz konusu ülkeye demokrasi gelmesi gibi kavramlar, İngiliz derin devletini gerçekte hiç ilgilendirmemekte, hatta bu kavramlar İngiliz derin devleti tarafından hiç sevilmemektedir.

Renkli Devrim olarak görülen ayaklanmaların, hükümeti devirme operasyonu olduğunu gösteren bir başka husus da Mısır'daki General Sisi darbesidir. Her iktidar gibi Müslüman Kardeşler idaresinin de elbette eleştirilen yönleri bulunmaktadır. Modernliğe güçlü bir adım atması gereken bir ulus için gerekli reformların yapılmamış olması ve halkın bağnazlık ihtimalinden şiddetli şekilde çekinmesi bunun önemli gerekçelerinden birini oluşturmuştur. Fakat eleştirilecek yönleri olsa da Muhammed Mursi, demokratik yollarla başa gelmiş bir liderdir. Sisi, demokrasi ile işbaşına gelmiş bir iktidarı devirmiş ve darbe sonrası gerçekleşen olaylar pek çok masumun şehit edilmesine ve pek çoğunun hapsedilmesine yol açmıştır. Söz konusu protestoların tetikleyicisi konumunda olan sivil toplum örgütleri ise bütün bu olaylar olurken sessizdirler. Hatta İnsan Hakları İzleme Örgütü ve İngiliz kamuoyunun tepkisine rağmen Sisi'nin darbeden sonra ilk ağırlandığı yerlerden biri İngiltere Başbakanı David Cameron'ın ofisi olmuştur.439




Yüklə 2,09 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   143   144   145   146   147   148   149   150   ...   215




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin