Darwinist Vahşetin Canlı Örneği:
"İnsanat Bahçeleri" ve Ota Benga
İngiliz derin devletinin ortaya atarak yaygınlaştırdığı Darwinist felsefe, sadece İngiliz derin devletinin Afrika, Avustralya ve Asya'yı sömürme siyasetiyle bitmemiş; akla, insanlığa ve vicdana sığmayacak çeşitli uygulamaların da öncüsü olmuştur.
Başta İngiltere olmak üzere çeşitli ülkelerde ardı arkasına açılan ve isimlerine pervasızca "Human Zoo" (İnsanat Bahçesi) denilen alanlar, bu kabusun vardığı son noktalardan biridir. Afrika ve Avustralya'dan getirilen, evi, ailesi, işi ve medeni bir hayatı olan çeşitli kabilelerden insanlar, bu insanat bahçelerinde hayvan muamelesi altında sergilenmişler, insanlar para ödeyerek bu bahçelere ziyarete gelmiştir. Afrikalı ve Avustralyalı normal insanlar, İngiliz derin devletinin "üstün ırk" yalanını yaygınlaştırabilmek için tel örgüler ardında teşhir edilmişler ve dönemin çoğu aristokratı bu sahtekarlığa aldanarak bu insanlık vahşetine alet olmuştur.
Söz konusu insanat bahçelerinin hikayesi ise şöyledir:
1800'lerin sonları ve 1900'lerin başlarında İngiltere ve diğer bazı Avrupa ülkelerinde, dünyanın dört bir yanından getirilen yerliler, "insanat bahçesi" adı verilen yerlerde sergileniyorlardı. Afrikalı, Kızılderili, Aborijin topluluklarından tutsak edilen insanlar, Avrupalılar tarafından sanki birer hayvanmış gibi hapsedilerek seyrediliyordu.1889'da Paris'te yarı çıplak şekilde sergilenen çoğunluğu Afrikalı 400 tutsağı, 18 milyon insan ziyaret etmişti. Kısa süre sonra Kuzey Amerika da Avrupa gibi bu kervana katıldı. İnsanlık ayıbı burada da devam ediyordu.
Tüm bu tutsaklar arasında belki de en çok aşağılanıp rencide edilen ise Ota Benga adlı bir Afrikalı pigmeydi.
Ota Benga, 1904 yılında, Samuel Verner adlı evrimci bir araştırmacı tarafından Kongo'dan getirildi. Adı, kendi dilinde "dost" anlamına gelen yerli, evli ve iki çocuk babasıydı. Bir gün çıktığı avdan köyüne döndüğünde karısının ve iki çocuğunun, kabilesinin çoğuyla birlikte öldürüldüğünü gördü. Daha sonra yakalanarak bir hayvan gibi zincirlendi, kafese kondu ve ABD'ye götürüldü. Buradaki evrimciler, St. Louis Dünya Fuarı'nda onu çeşitli maymun türleriyle birlikte kafese koyarak "insana en yakın ara geçiş formu" diye teşhir ettiler. Ziyaretçiler, Afrika'nın saf yamyamlarından biri diye lanse edilen Ota Benga'nın kendisini görmek için 25 cent, bir de dişlerini görmek için fazladan 5 cent para ödüyorlardı.
İki yıl sonra ise Benga, New York'taki "Bronx Hayvanat Bahçesi"ne götürüldü. Burada yaşanan insanlık vahşeti çok daha büyüktü; keza bir insan hayvanat bahçesinde sergilenmekteydi. Onu, birkaç şempanze, Dinah adı verilen bir goril ve Dohung adı verilen bir orangutan ile birlikte aynı kafese koyarak, hepsini "insanın eski ataları" adı altında sergilediler.
Kafesinin önündeki tabelaya adeta bir hayvanı tanıtır gibi şunlar yazılmıştı:
Afrika Pigmesi, "Ota Benga"
Yaş: 23 Yıl
Boy: 1.49 metre
Ağırlık: 46 kg
Kasai Nehri, Kongo Özgür Devleti, Güney Orta Afrika'dan
Dr. Samuel P. Verner tarafından getirildi.
Eylül ayı boyunca her öğleden sonra sergilenecektir.
Ota Benga, burada maymunları kucaklayıp oynamaya ve orangutanlarla güreşmeye zorlanıyordu. Hayvanat bahçesinin evrimci müdürü Dr. William T. Hornaday, "bu sözde nadide ara geçiş formuna sahip olmanın kendisine verdiği gurur" hakkında uzun konuşmalar yapmış, ziyaretçiler de kafese konan Ota Benga'ya sıradan bir hayvan gibi davranmışlardı.
New York Times gazetesinin o dönemde yayınlanan bir nüshasında ziyaretçilerin tavrı şöyle aktarılıyordu:
Parkta 40 bin ziyaretçi vardı. Bu kalabalıktaki hemen hemen her erkek, her kadın ve her çocuk parktaki Afrikalı vahşi adamı görmek için maymun kafesini ziyaret ediyordu. Uluyarak, alay ederek, bağırıp çağırarak pigmeyi rahatsız ediyorlardı...1
New York Journal gazetesinin 17 Eylül 1906 tarihli nüshasında ise, bu uygulamanın evrimi kanıtlamak için yapıldığı, ancak büyük bir haksızlık ve zulüm olduğu şöyle vurgulanıyordu:
Bu insanlar düşüncesizce ve akılsızca bir maymun kafesinin içerisinde Afrika'dan getirilen küçük bir insanı sergilemişlerdi.
Onların düşüncesi muhtemelen evrimdeki bazı derin dersleri insanlara öğretmekti. Aslında başarılan tek sonuç, bu ülkenin beyazlarından, en azından sempati ve nezaketi hak eden Afrika ırkının, vahşet gösterilerine maruz kalması, ardından da hor görülmesidir.
Aynı güç tarafından yaratılan, hepimizi aynı yere yerleştiren, aynı hisleri ve aynı ruhu lütfeden Allah'a karşı ... bir insanı maymunlarla bir kafese kapatmak ve bunu alay konusu edinmek çok ayıp ve iğrençtir...2
Kısa sürede ziyaretçi rekoru kıran hayvanat bahçesi yönetimi diğer taraftan insan hakları savunucularının artan baskılarına dayanamadı ve Ota Benga'yı bir süre sonra serbest bıraktı. Serbest kalınca İngilizce öğrenip bir tütün fabrikasında iş bulan Ota Benga fiziksel olarak serbest olsa da zihninden yaşadıklarını atamadı ve 1916'da kalbine ateş ederek intihar etti.
Ota Benga, Kongo'da yaşadığı çevrede oldukça insan canlısı bir kişilik olarak tanınırdı. Kuşkusuz ki intihar, İngiliz derin devletinin getirdiği vahşi sisteme karşı başvurulacak bir yöntem değildir. Fakat bu örnek, Darwinist sistemin getirdiği vahşeti, dehşeti ve korkunç sonuçları görmek bakımından önemlidir.
İlginç olan bu trajedinin İngiliz derin devleti üzerinde hiçbir baskıya sebep olmamış olması ve zulmün bu olaydan sonra da yıllarca devam etmesidir. II. Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'da insanat bahçeleri azaldı. Kalan son insanat bahçesi de 1958 yılında Belçika'da kapandı. Fakat zihniyet değişmedi. İngiliz derin devleti, korkunç Darwinist sahtekarlığı, sistematik olarak yaygınlaşmaya ve kitlelere empoze etmeye devam etti.
Bugün insanlar hayvanat bahçelerinde kafese kapatılmasalar da, bir kısım insanların "gelişmemiş" olduğuna dair ürkütücü zihniyet, kimi çevrelerde yoğun olarak devam etmektedir. Evrim teorisinin bir sahtekarlık olduğuna dair açıklamalarımız ve verdiğimiz bilimsel deliller, bu konuda pek çok zihni aydınlatsa da, bu konuda çabaların devam etmesi şarttır. Tüm insanların Yaratıcımız Allah tarafından yaratıldığı, evrim diye hayali bir sürecin asla yaşanmadığı ve her birimizin Hz. Adem (as)'ın çocukları olduğumuz gerçeği ısrarla ve bilimsel delilleriyle anlatılmalıdır. Farklı ırklar, Rabbimiz'in yarattığı çeşitliliğin bir parçasıdır ve bir güzelliktir. Allah, bu gerçeği ayetinde şöyle belirtmiştir:
Dostları ilə paylaş: |