Amaç
Bu araştırmanın amacı, üstün yetenekli olan ve olmayan liseli ergenlerin, çocukluk dönemlerine ilişkin olarak algıladıkları anne-baba tutumları (AAD) ile uyum düzeyleri arasındaki ilişkileri araştırmaktır.
Söz konusu ilişkiler araştırılırken, aşağıda belirtilen sorulara yanıt aranacaktır.
1. Üstün yetenekli olan ergenler ile, üstün yetenekli olmayan ergenlerin; kişisel ve sosyal uyum düzeyleri arasında bir farklılık var mıdır?
2. Üstün yetenekli olan ergenlerin AAD envanterindeki davranış boyutları (9 alt boyut) açısından algıladıkları anne tutumları ile kişisel uyum düzeyleri arasında bir ilişki var mıdır?
3. Üstün yetenekli olan ergenlerin AAD envanterindeki davranış boyutları (9 alt boyut) açısından algıladıkları anne tutumları ile sosyal uyum düzeyleri arasında bir ilişki var mıdır?
Sayıltılar
Atatürk Fen Lisesi öğrencilerinin üstün yetenekli oldukları kabul edilmiştir. Böylece bu öğrencilerin üstün yetenekli ergenler kategorisini oluşturduğu varsayılmıştır.
Sınırlılık
Araştırmanın örneklemi, Atatürk Fen Lisesinin ikinci sınıfları (üç şubeden ibaret) ile, Mehmet Beyazıt Lisesi’nin süper lisesi dışında kalan normal lisesinin ikinci sınıflarında (üç şube alınmıştır) okuyan öğrencileri ile sınırlıdır.
Önem
Üstün yetenekli ergenlerin algıladıkları ana baba tutumları ile uyum düzeyleri arasındaki ilişkinin, üstün yetenekli olmayan ergenlerle karşılaştırılması yoluyla incelendiği bu araştırmanın, üstün yetenekli ergenlerle ilgili yapılmış sınırlı sayıdaki araştırmayı destekleyici sonuçlar getireceği umulmaktadır.
Bu araştırmada elde edilecek veriler, Özel eğitim alanına özgü üretilen bilgi havuzuna eklenecektir. Üstün yetenekli ergenlerin uyum düzeyleri üzerinde ebeveyn tutumlarının etkilerinin araştırılması bu ergenlerin ebeveynlerine yönelik rehberlik hizmetlerinin önemini düşündürecektir.
YÖNTEM
Araştırma Modeli Araştırma, karşılaştırmalı ilişkisel tarama modeli olarak gerçekleştirilmiştir. Bu araştırmada söz konusu araştırma modelinin tercih nedeni, var olan durumun olduğu gibi betimlenmesinin istenmesidir.
Evren ve Örneklem
Evren
Araştırmanın evrenini; 1999-2000 öğretim yılında İstanbul ili, Kadıköy ilçesinde Milli Eğitim Bakanlığına bağlı genel ve resmi liselerden İstanbul Atatürk Fen Lisesi’nin ikinci sınıflarında öğrenim gören ergenler ile, Mehmet Beyazıt Lisesi ikinci sınıflarında öğrenim gören ergenler oluşturmaktadır. İstanbul ilinde Milli Eğitim Bakanlığına bağlı genel ve resmi tek bir Fen Lisesi vardır.
Örneklem
Araştırmanın örneklemi oluşturulurken, algılanan ana baba tutumları ölçülmek istendiği için; boşanma ya da ölüm nedeniyle tek ebeveyn ya da yakınlarınca büyütülmüş ergenler araştırma dışı bırakılmıştır. Ayrıca dağılmış ailelerden gelinmesinin uyum düzeyini etkileyebileceği de düşünülmüştür.
Üstün yetenekli ergenler kategorisi; lise öncesi başarı puanı ile, Fen Lisesi sınavlarını kazanmış ve lise 2 sınıfa kadar akademik başarısızlık göstermemiş öğrencilerden oluşturulmuştur. Örneklemi oluşturmak için Kadıköy ilçesindeki Atatürk Fen Lisesi’nin ikinci sıınıflarının tamamı dahil edilmiştir ve Mehmet Beyazıt Lisesi’nden de random usul ile 3 şube alınmıştır
Araştırmanın başlangıcında 2 okuldan toplam 259 öğrenci olarak belirlenen örneklem, uygulama sonrası envanter değerlendirmelerinde geçersiz cevapların elenmesi ile 209 kişiye inmiştir.
Böylece arştırmanın örneklemi 113 üstün yetenekli ve 96 üstün yetenekli olmayan ergenden oluşmuştur.
Veri Toplama Araçları
Ergenlerin uyum düzeylerini belirlemek için “Hacettepe Kişilik Envanteri”, Anne Babanın çocuk yetiştirme tutumlarını belirlemek için “Algılanan Anne Baba Davranışları Envanteri” uyum düzeyi ve algılanan anne baba tutumlarını etkilemesi muhtemel değişkenler hakkında bilgi toplamak için “Kişisel Bilgi Formu” kullanılmıştır.
Veri toplama araçları ile ilgili kısa bilgi aşağıda verilmiştir: Hacettepe Kişilik Envanteri
Özgüven (1976)tarafından geliştirilen envanterin amacı; bireyin kişilik özellikleri kişisel, sosyal uyum düzeylerini ölçmektir.
Alt ölçekler
1. Kendini gerçekleştirme
2. Duygusal Kararlılık
3. Nevrotik Eğilimler
4. Psikotik Belirtiler
5. Aile İlişkileri
6. Sosyal İlişkiler
7. Sosyal Normlar
8. Anti Sosyal Eğilimler
Genel Uyum Puanı=Sosyal Uyum+Kişisel Uyum puanlarından oluşturulur.
Algılanan Anne-Baba Davranışları Envanteri(AAD)
Envanter, Cornell Üniversitesinden Devereux ve arkadaşları (1969) tarafından geliştirilmiştir. Envanter dilimize Binnur Yeşilyaprak tarafından kazandırılmıştır. Envanterin amacı; anne baba davranışlarına ilişkin bilgiyi anne babanın algısından değil, çocuğun nasıl algıladığı üstünden ulaşılmasıdır (Yeşilyaprak, 1988, s. 125-127).
Alt Ölçekler
1. İlgi, şefkat gösterme
2. Amaçlarına ulaşmada yardımcı olma
3. Tutarlı disiplin
4. Standartların belirliliği
5. Koruyuculuk
6. Fiziksel cezalandırma
7. Başarı için baskı
8. Ayrıcalıklardan yoksun bırakma
9. Duygusal cezalandırma
İstatistiksel İşlemler
Araştırmada kullanılan değişkenler açısından bakıldığında; üstün yetenekli olan ergenler ile üstün yetenekli olmayan ergenlerin uyum düzeyleri arasında bir farklılık olup olmadığı bağımsız grup t testi ile sınanmıştır. Aynı şekilde iki grubun anne babaları için algıladıkları çocuk yetiştirme tutumları arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığı da yine bağımsız grup t testi ile test edilmiştir.
Araştırmanın temel amacı olan üstün yetenekli olan ve olmayan ergenlerin anne baba tutumları ile kişisel ve sosyal uyum düzeyleri arasındaki ilişkiyi sınamak için ise, Pearson Momentler Çarpım Korelasyon Katsayısı Tekniğinden yararlanılmıştır.
Bunun için, üstün yetenekli olan ve olmayan ergenlerin anne tutumları ile uyum düzeyleri arasındaki ilişki katsayıları her iki grup için de ayrı ayrı hesaplanmıştır.
Elde edilen istatistiklerin manidarlığı 0.05 düzeyinde ve çift yönlü olarak sınanmış, bulgular araştırmanın amaçlarına uygun olarak tablolar halinde sunulmuştur.
BULGULAR VE YORUM
Tablo 3.1: Yetenek Değişkenine Göre Uyum Puanları İçin x, ss ve Bağımsız Grup t-Testi Sonuçları
Uyum düzeyinin yetenek değişkenine göre farklılaşmasına ilişkin bulgulara bakıldığında üstün yetenekli ergenlerin uyum düzeylerinin, üstün yetenekli olmayan ergenlerinkinden daha yüksek düzeyde olduğu görülmektedir (Tablo 3.1).
Neihart 1999, s.lO-17’ın (Berndt kaiser, Van Aalast ve diğerleri 1982) aktardığına göre Üstün yetenekli ergenler, yaşadıkları topluma üstün yetenekli olmayan yaşıtlarından daha iyi ayak uydurmaktadırlar.
Bu görüş göre, üstün yetenekliler sahip oldukları bilişsel kapasitelerinden dolayı kendilerini ve başkalarını yaşıtlarından daha iyi anlama kabiliyetine sahiptirler. Bu yüzden, üstün yetenekli ergenlerin stres, çatışma ve bir takım gelişmelerle daha iyi baş edebildikleri kabul edilmektedir.
Diğer yandan, üstün yetenekli ergenlerin kendi zevk ve düşüncelerini daha çok paylaşabilecekleri kişilere gereksinimleri vardır. Çoğunlukla bu gereksinimlerini yetişkinlerle karşılıyor olsalar da, onların özel eğitimleri içinde kendileri gibi olan ergenlerle birlikte eğitilmeye ve yaşamaya ihtiyaçları vardır (Şahin, 1996, s.6).
Araştırmamızdaki üstün yetenekli ergenler ise, Fen bilimleri alanında üstün yetenekli öğrencilere eğitim veren, bir ortamda eğitim alma şansına sahip üstün yetenekli ergenlerdir. Uyum düzeylerinin normallerinden yüksek çıkmasının belirleyicilerinden biri de bulundukları uygun ortam olabilir. Söz konusu sonuç bu grup üstün yetenekliler çerçevesinde düşünülmelidir.
Bildiri sınırlılıkları gereği; algılanan anne baba tutumlarının üstün yetenekli ergenlerin sadece kişisel ve sosyal uyumları üzerindeki etkilerine ait bulgular; baba ile benzer sonuçlar verdiği için anneye ait değerlerle ve sadece dikkat çekici bulunan sonuçlarda, üstün yetenekli olmayan ergenlerle karşılaştırılarak yorumlanacaktır.
Tablo 3.2: Üstün Yetenekli Ergenlerin Algıladıkları Anne Davranışları ile Kişisel Uyum Puanları Arasındaki Korelasyon Katsayıları
Söz konusu bulgular içinde en dikkati çekeni; üstün yetenekli ergenin kişisel ve sosyal uyumunun anne için algıladığı fiziksel cezadan olumsuz etkilenişidir.
Fiziksel cezalandırma, anne-babanın çocuğa elle yada bir cisimle vücudunun çeşitli yerlerine vurmaları ve bu yolla çocuk üstünde güç ve otorite kurma çabasıdır.
Fiziksel cezaya maruz kalan çocuklar zamanla zayıf vicdan ve ahlak gelişimi gösteren, kolayca boyun eğen, çekingen, korkak ama kendinden güçsüzlere karşı saldırgan, kural tanımaz bir kişilik sergileyebilirler (Kulaksızoğlu 1999, s.l22;Yavuzer, 1992, s.49).
Fiziksel veya duygusal cezaya maruz kalan çocuklar kendilerini istenmeyen, işe yaramaz, değersiz kişiler olarak algılarlar ve düşük benlikli, öz güvensiz, fobik korkuları olan kişiler olarak yetişirler (Cüceloğlu, 1998, s.372-377).
Bu bilgiler ile birlikte, üstün yetenekli ergenlerin özellikleri dikkate alındığında, üstün yetenekli ergenler; sebep-sonuç ilişkileri kurabilen kendine karşı yoğun eleştirel yaklaşım içinde olan, duyarlı ve empati yeteneği gelişmiş kişilerdir. Güçlü bir özgürlük tutkusuna sahip olup, karmaşık, soyut ve ilişkisel düşünme kabiliyetleri vardır. Olasılıkları iyi hesapladıkları, doğru kararlar vermede beceri sahibi oldukları bilinir (Akarsu, 1997, s.75; Davaslıgil, 1990, s. 17-22; Linkow, 1999, s.34). Bu özelliklerinden ötürü, üstün yetenekli ergenlerin , aşağılayıcı, küçük düşürücü, yok sayıcı, engelleyici içerik taşıyan fiziki ve duygusal ceza karşısında geleneksel kabulleniş ve rıza içinde bakamayacakları (kişisel sistemler geliştirebilen, yaratıcı ve bilimsel şüpheciliği olan yapısı ile ters düşeceği için) ve kişisel uyumlarını koruyamayacakları düşünülebilinir.
Söz konusu bulguyu ilginç kılan üstün yetenekli olmayan ergenlerin annelerinden fiziksel ceza davranışı algıladıklarında kişisel uyumlarının bozulmayışıdır.
Türkiye’deki araştırmalar göstermiştir ki, geleneksel aile, fiziksel cezaya sıkça başvurmaktadır ve özünde sevgiyi esirgemek olan duygulara yönelik ceza da kullanılır (Kağıtçıbaşı, 1989, s. 195-200; Kulaksızoğlu, 1999, s.118).
Söz konusu olan tutumların, örneklemimizi oluşturan üstün yetenekli olmayan ergenlerin kişisel ve sosyal uyumları üzerinde etkisiz olmasının nedeni; geleneksel kültürle büyüyen bu gençlerin, söz konusu tutumları normal ebeveyn tutumları olarak görmeleri nedeni ile olabilir. Bu durumda kendilerinin içinde büyüyerek edindikleri değerler sistemi ile bağdaşan bu davranışlarla çatışmalarını ve sosyal uyum sıkıntısı çekmelerini, akranları olan üstün yetenekli ergenlere göre, daha düşük seviyede bekleyebiliriz..
Bu durumda; üstün yetenekli ergenlerin geleneksel kültürün oluşturduğu ahlaki değerlerin ötesinde değerler taşımalarına rağmen, geleneksel değerlerin geçerli kabul edildiği bir sosyal çevrede yaşamalarının sonucunda, sosyal uyum sıkıntısı yaşamaları beklenen bir sonuç olabilir.
Tablo 3.2 deki bulgular içinde; üstün yetenekli ergenin kişisel uyumunun, tutarlı disiplin, standartların belirliliği davranışlarından nasıl olup da etkilenmediği de şaşırtıcı bir sonuçtur.
Bu sonuca literatür bilgiler desteğinde yorum getirmek mümkündür.
Üstün yetenekli ergenlerin yaratıcı çözümler üretmedeki becerileri, onları her hangi bir konudaki kabul edilmiş genel geçer düşüncelerden sıyrılabilme, belirsizliğe katlanabilme, yargıya varmayı geciktirme ve yıkıcı eleştirilere karşı koyma cesareti vermektedir. Onların yaratıcılıklarını kullanmaları için uygun olan ortamlara ihtiyaçları olacaktır. Uygun ortamdan kastedilen ise; korku, ceza, reddedilme, güvensizlik, önceden belirlenmiş kriterlerin uygulandığı bir ortam yerine, duygusal destek için; kabul, teşvik, güven ve özgürlük tanımanın olduğu ortamlardır (Freeman, 1991, s.7). Bu cümleden anlaşıldığı gibi, önceden belirlenmiş kriterlerin kullanıldığı ortamlar, üstün yetenekli ergenlerin yaratıcılıklarına fırsat veren bir ortam olmaması nedeni ile onlar için çok anlamlı değildir. Ya da başka bir ifade ile, belki de standartların belirsizliği daha anlamlı olabilir.
Üstün yetenekli ergenler, takvim yaşına göre değil, zekâ yaşına paralel bir ahlak gelişimi içindedir. Yaşıtlarından daha karmaşık ahlaki yargılar üretebilirler (Burak, 1995, s.4).
Bu durumda ergenlik yaşında görünen üstün yetenekli ergenin bir yetişkin seviyesinde ahlaki değerler taşıdığı düşünülebilir. Bu durumda tutarlı olmayan, disiplin ya da standartları belirsiz cezalar onlar için geçersiz ve anlamsız olacaktır. Dolayısıyla, yaratıcı alternatif çözümler üretecek ve sosyal uyumunu bozabilecek tehditlerden kendini koruyabilecektir.
Tablo 3.3: Üstün Yetenekli Ergenlerin Algıladıkları Anne Davranışları ile
Sosyal Uyum Puanları Arasındaki Korelasyon Katsayıları
Tablodaki bilgilerden en dikkat çekeni üstün yetenekli ergenin kişisel uyumunu etkilememiş görünen başarı için baskı ve ayrıcalıklardan yoksun bırakma davranışlarının, sosyal uyumlarını etkilediğidir.
Üstün yetenekli ergen, ayrıcalıklardan yoksun bırakıldığında başka alternatif ayrıcalıklar yaratarak kişisel uyumunu koruyabilirken, vazgeçtiği sosyal etkinlikler sebebiyle giderek kendi başına kalabilir ve sosyal uyumu bozulabilir.
Bir diğer dikkat çekici sonuç da; amaçlara ulaşmada yardımcı olma, şeklindeki anne için algılanan davranışın, üstün yetenekli ergenin kişisel uyumunu etkilemediği gibi sosyal uyumunu da etkilememesidir. Bu sonuçları literatür bilgilerle şöyle yorumlayabiliriz.
Pufal-Struizk (1999, s.44) “Genç Üstün Yeteneklinin Ergenlik Dönemindeki Psikolojisi” adlı çalışmasında üstün yeteneklilerin genellikle kendilerini amaçlarına ulaşmaya adadıklarını bildirmektedir. Bu noktadaki üstün yetenekli ergenin annesinden, amaçlarına ulaşmada yardımcı olma gibi bir davranış için beklenti duyması pek beklenemez. Üstün yetenekli ergenin sosyal, politik konularla ilgili, güçlü empati yeteneği, yüksek ahlak ve sorumluluk sahibi olmak gibi değerler taşıdıkları kabul edilir (Sosniak, 1997, s.84).
KAYNAKLAR
Akarsu, Füsun, Özel Yetenekli Çocuklar, Bilim ve Teknik , S:351 Ankara, Şubat. 1997 Akyüz, Yahya, Türk Eğitim Tarihi. Alfa kitapevi. 1999.İst
Aydoğmuş, Kayıhan, Çocukta Uyum ve Davranış Bozuklukları Ana Baba Okulu, Remzi Kitapevi, 1998.İst.
Burak, Mehtap, Üstün Yetenekli Öğrencilerin Benlik Kavramlarına İlişkin Bir Araştırma, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi , Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü , Ankara, 1995 .
Buratti, Fracisca, I Affections & Emotions in Gifted And Talented Adolescents, “From The 12 Th World Conferance of The World council for gifted and talented children, ine conneeting The gifted community worldwisde” Ed. Janice A.Leroux seleeted proceedings, Seattle, Washington, USA. July. 29-Augst 2.1997.”
Cüceloğlu , Doğan , İnsan ve Davranışı ; Psikolojinin Temel Kavramları, Remzi Kitapevi 8.Basım , İstanbul 1998 .
Dağlıoğlu, Elif, İlkokul 2-5 Sınıflara Devam Eden Çocuklar Arasından Üstün Yetenekli Olanların Belirlenmesi, Yayınlanmamış Doktora Tezi , Ankara Hacettepe Üniversitesi, 1995.
Davaslıgil, Ümit, Üstün Çocuklar, Yaşadıkça Eğitim İstanbul, Sayı 13. 1990,
Davaslıgil, Ümit, Anksiyete Düzeyi ve Aile Tutumlarının Yaratıcı Düşünmeye Olan Etkileri, VI. Ulusal Psikoloji Kongresi, İst.5-6 Eylül 1990.
Freeman, Joan, Üstün Yeteneklilerin Dengeli Eğitimi İçin Yaratıcılığı Teşvik , İnanç Vakfı , Üstün Yeteneklilerin Eğitimi Semineri, İst.28-29Ağustos 1991.
Geçtan, Engin, Psikodinamik Psikiyatri ve Normaldışı Davranışlar, Remzi Kitapevi, 1999.İst.
Kağıtçıbaşı, Çiğdem; Aile içi Etkileşim ve Çocuk Gelişimi, Türkiye’de Çocuğun Durumu, 1990’ların Çocuk Politikası kongresi, D.P.T Yayınları, 1989.
Karahan, Fikret, Kendini-Kabul “Ergenlere Yönelik Bir Araştırma” Yaşadıkça Eğitim, Sayı. 56.1998.İst.
Kulaksızoğlu, Adnan, Ergenlik Psikolojisi, Remzi Kitapevi İstanbul, 1999.
Linkow, Peter, What Gifted Strategıc Thınkers Do Training & Development Jul.99. Vol.53 Issue 7, P 34, 4 P.
Neihart, Maureen, Roeper Review.Vol.22.No.l.September, 1999, p.10-17.
Pufal, Struzik, Self-actualization in Adolesence, gifted Teenagers-psychology, Poepereview, Sep.99 Vol.22 Issuel 1 P 44.
Sosniak, A, Lauren, “If we Learn what we live: An everyday curriculum for the development of talent” “From The 12 th World Conferance of The World council for gifted and talented children, incconnecting The gifted community world wise” Ed. Janice A.Leroux selected proceedings, Seattle, Washington USA July 29- Augst 2. 1997.”
Silverman, K, Linda, “Through the lens of giftedness” “From The 12 th World Conferance of The World council for gifted and talented children, ine conneeting The gifted community worldwise” Ed. Janice A.Leroux selected proceedings, Seattle, Washington USA July 29- Augst 2. 1997.”
Şahin, Alper, Üstün Yetenek ve Eğitimi, Yaşadıkça Eğitim, İstanbul, 1996.
Yavuzer, Haluk, Ana-Baba ve Çocuk, Remzi Kitabevi, 5.Basım, İst. 1992.
Yeşilyaprak, Binnur, Lise Öğrencilerinin İçsel yada Dışsal Denetimli Oluşlarını Etkileyen Etmenler, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü , Doktora Tezi, Ank.1988.
Yörükoğlu, Atalay, Çocukta Ruh Sağlığı, Özgür yayıncılık, 1993.İst.
Üstün Yetenekli Çocukların Ailelerinin Duygusal Zekâ Düzeylerinin Çeşitli Değişkenlere Göre İncelenmesi
Müge YILMAZ*
Gülhan YILAN**
ÖZET
Bu araştırma, Üstün yetenekli çocukların ailelerinin duygusal zekâ düzeylerinin bazı değişkenlere göre incelenmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırma grubunu, Amasya Bilsem öğrencilerinden 28 öğrencinin ailesi oluşturmuştur. Tüm gruba
“Duygusal Zekâ Değerlendirme Ölçeği” ve “Aile Bilgi Formu” uygulanmıştır. Toplanan verilere uygun istatistiksel yöntem uygulanarak elde edilen bilgiler tartışılıp yorumlanmıştır.
GİRİŞ
Bireyin yaşamını etkili bir şekilde devam ettirebilmesi için düşünsel zekâsının yanı sıra duygusal zekâsıda büyük önem taşımaktadır (Salovey ve Mayer, 1997). Sağlıklı bireyler için sahip oldukları duyguların kurdukları kişisel ilişkiler hakkında bilgi verdiği bilinmektedir (Yavuz, 2002) .
Duygusal zekâ, Salovey ve Mayer’in 90’lı yıllarda keşfettikleri ve günümüzün sıkça konuşulan konularından birisidir. Bireyin insanlarla olan iletişimini birebir etkileyen duygusal zekâ, aynı zamanda bireyin sahip olduğu yeteneklerin açığa çıkmasında da etkin bir rol oynamaktadır (Mayer ve diğerleri, 2000). Zekâ ve duygunun ilişkili olmasının sebeplerinden birisi zihinsel işlevlerde her ikisinin de yer almasından kaynaklanmaktadır. Zihinde yer alan ve doğduğumuzdan itibaren oluşan şemalar duygularla çalışmakta ve davranışlarımızın temelinde yatmaktadır. (Goleman, 1999; Şahin, 1996)
Kısaca duygusal zekâ, bireyin kendi duygularını tanıyan, özgüveni gelişmiş, iç motivasyonu sağlayarak bireyin sahip olduğu yetenekleri toplumsal hayata geçiren ve diğerleri ile olan ilişkilerinde kullanabilmesini sağlayan önemli bir etkendir. (Ekman ve Richard, 1994; Gibbs, 1995)
Duygusal zekâyı oluşturan beş boyut vardır. Bunlar:
• Duygusal Farkındalık: Bireyin kendi duygularının ve bu duyguların oluşturduğu sonuçların farkında olmayı, bu duyguları dile getirmeyi ve böylece kendi sosyal gelişimini gerçekleştirmeyi;
• Motivasyon: Bireyin hedeflerine ulaşmak için duygularını yönlendirebilmesini;
• Empati: Bireyin başka insanların duygularını ve ihtiyaçlarını anlayabilmesini;
• Sosyal Beceri: Bireyin başka insanların davranışlarını yönlendirebilmesini, ortak amaçlar doğrultusunda sinerji yaratacak bir çalışmaya katılmasını, sosyal, aile ve iş yaşamında anlamlı ve doyumlu ilişkiler kurmasını;
• Özdenetim: Bireyin sahip olduğu dürtüleri, istekleri kontrol etmesini ve yönlendirmesini özellikle olumsuz duyguları kontrol etmeyi, olumsuz duygularla başa çıkabilmeyi içermektedir. (Weisinger, 1998;Craig, 2002,Salovey, Mayer ve Caruso, 2000).
Duygusal zekânın akademik zekâdan ayrıldığı en önemli nokta doğuştan gelmemesi yaşam boyu geliştirilebilen bir zekâ türü olmasıdır. Duygusal zekâyı oluşturan beş basamak ardışık bir sıraya göre dizilirler ve her biri bir önceki ile sıkı ilişki içindedir.
Bu beş boyutun insan zekâsı, karar verme süreçleri ve bireysel başarı üzerindeki etkileri azımsanmayacak kadar büyüktür. Yapılan araştırmalar IQ su yüksek bir bireyin gündelik yaşamında zorluklar yaşarken, ortalama IQ’ya sahip bir bireyin çok başarılı olabildiğini bunun sebeplerinden birinin de yüksek duygusal zekâ düzeyi olduğunu göstermektedir. (Oneil, 1996; Steve Heins EQ Site, 2002; Stenberg, 2003; Mayer, Salovey, Caruso, 2000)
Duygusal zekâ en geniş anlamı ile duyguların gücü ve kavrayışını insan enerjisi, bilgi ve etki kaynağı olarak anlama ve etkili olarak uygulama yeteneğidir. (Karslı ve Diğerleri, 2000)
Yukarıdaki tanım ve üstün yetenekli çocukların zekâ düzeyini ölçen testlerden (IQ, Stanford-Binet gibi) yüksek puan alarak gruplandırıldığı gözönüne alındığında bu çocukların duygusal zekâ düzeylerinin bilinmeme olasılığı oldukça fazladır. Çoklu zekâ testi dışında zekâ testleri ile çocuğun müzik, resim, yaratıcılık, liderlik, kişilerarası ilişkiler, iletişim gibi birçok yeteneği ölçülememektedir. Buna karşın çocuğun üstün yetenekli olduğunu gösteren davranışları onun duygusal süreçlerinin bir göstergesidir. Çocuklarda, zihinsel ve duygusal gelişimler farklı hızlar gösterebilmektedir. Üstün yetenekli bir çocuk entelektüel olarak ileri bir düzeyde iken duygusal olarak henüz gelişim dönemine uygun davranamayabilir (Richards, Encel, Shute, 2003). Bu sebeple üstün yetenekli çocuklar duygusal açıdan (duygularının farkına varma, duygularını ifade etme, vb) yetişkinlerin desteğine gereksinim duymaktadırlar.
Üstün yetenekli çocukları sadece yetenekli oldukları alanlar ile değil bir bütün olarak ele almak gerekmektedir (Reading Today, 2003). Üstün yetenekli çocukların eğitiminde onları bir bütün olarak ele almanın yanı sıra öğrenci, öğretmen ve anne-baba üçgeni de dikkate alınmalıdır. (Coon, 2004)
Yapılan araştırmalara göre çocukların duygusal zekâ düzeyi ile yetiştikleri çevre koşulları ve model aldıkları kişiler arasında yüksek bir korelasyon bulunmaktadır. Bu ilişki, ebeveynleri model alınan bireyler olmaları açısından önemli sorumluluklar yüklemektedir. Bu amaçla üstün yetenekli çocukların anne-babalarının duygusal zekâ düzeylerinin, yaş, eğitim düzeyi, meslek ve ailenin gelir düzeyine göre değişip değişmediği incelenmiştir.
YÖNTEM
Evren ve Örneklem
Bu araştırmanın evrenini 2003-2004 öğretim yılında Amasya Bilsem’de öğrenim gören öğrencilerin anne-babaları oluşturmaktadır. Örneklem ise, bu öğrenciler arasından şans (random) yolu ile seçilen 28 öğrencidir.
Bilgi Toplama Aracı Duygusal Zekâ Değerlendirme Ölçeği
Yılmaz ve Ergin (1999) tarafından standardizasyonu yapılmış Duygusal Zekâ Değerlendirme Ölçeği 30 maddelik bir ölçektir. Araştırmacılar; amaca uygun olduğu tespit edilen ve yurt dışındaki araştırmalarda kullanılmış olan beş ölçek elde etmiştir. Bu beş ölçekten bir tanesi uzman görüşlerine başvurularak seçilmiştir. Tespit edilen ölçek önce hiçbir çeviri yapılmadan orijinal olarak İngiliz Dili ve Edebiyatı son sınıfta öğrenim gören ve İngiliz dili ve grameri içerikli derslerden önceki yıllarda not ortalaması 75 ve üzeri olan 55 kişilik bir gruba uygulanmıştır. Daha sonra ölçeğin Türkçe çevirisi dil uzmanları ve Psikolojik Danışma ve Rehberlik Ana Bilim Dalı’nda en az “Doçent” ünvanına sahip bir ekip tarafından yapılmıştır. Her maddesi ayrı ayrı tartışılan Türkçe form bir aylık bir süre geçtikten sonra İngilizce orijinalinin uygulandığı aynı gruba tekrar uygulanmıştır. 55 öğrencinin İngilizce ve Türkçe formlardan aldıkları puanlar, her madde için ölçeğin alt boyutları için ve ölçeğin verdiği toplam puan için karşılaştırılmış ve iki uygulama arasındaki korelasyon hesaplanmıştır.
Ölçekte yer alan 30 maddenin ilk ve son uygulamalardaki güvenirlik katsayısı .76 ile .92 arasında hesaplanmıştır. Ölçeğin birinci alt boyutunun ilk ve son uygulama arasındaki korelasyonu .76, ikinci alt boyutun ilk ve son uygulama arasındaki korelasyonu .92; üçüncü alt boyutunun ilk ve son uygulama arasındaki korelasyonu .91; dördüncü alt boyutunun ilk ve son uygulama arasındaki korelasyonu .88; beşinci alt boyutunun ilk ve son uygulama arasındaki korelasyonu .86 bulunmuştur. Ölçeğin toplam puanı açısından bakıldığında ilk ve son uygulama arasında .84 düzeyinde korelasyon katsayısı hesaplanmıştır.
Dostları ilə paylaş: |