Her alanda üstünlük gösterilemeyeceği gerçeği - Bu tür çocukların her alanda üstünlük göstermeyebilecekleri gerçeğini de akıllardan çıkarmamalıdır. Çoğu zaman anne -babaların çocuklarına “Edebiyatta olduğu gibi niçin matematikten de 90 almıyorsun” veya “Öykü yazmak için harcadığın zaman kadar niçin kimya çalışmaya da zaman ayır mıyorsun?” gibi sorular sorduklarını görürüz. Oysa anne-babalık görevinin başlıca amaçlarından biri tam işlev halinde olan bağımsız bir bireyin gelişmesini teşvik etmek olmalıdır. Eğer aileler çocuklarına ilgi ve yetenekleri doğrultusunda seçme hakkı tanımazlar, her alanda üstün başarı beklentisi içinde hedefleri onlara kendileri koyar ve standardları kendileri belirlerlerse, çocuklarına kendileri için düşünme ve kendini tamına fırsatı vermemiş ve dıştan denetimli kişiler haline gelme olasılıklarını arttırmış olurlar. Bu durumda da hem kendilerine hem de başkalarına karşı sorumluluk duyguları teşvik edilmemiş olur.
Yaratıcılık - Bağımsızlığı engelleyici tutum yaratıcılığın da baş düşmanıdır.
Tutarlı bir disiplin uygulaması - Çocuklara bağımsızlık duygusunu kazandırmak amacıyla yetişkinlere bazı konularda pasif kalmalarının önerilmesi, çocuklarını disiplin altına almaları konusunda, ailelerin önemli rolleri yoktur, şeklinde yorumlanmasına yol açmamalıdır. Toplumu bazı kurallar ve davranış normları yönetmektedir. Üstün çocuklara, bu kısıtlamalarla uyum içinde yaşamayı öğretmek, ailelerin sorumluluğudur. Üstün çocuklar üstünlüklerinden dolayı özel imtiyazlara sahip olmamalıdırlar ve kabul görmeyen davranışlarına hoşgörü gösterilmemelidir. Anne-babalar tutarlı bir disiplin uygulayarak ve benimsedikleri kurallara bağlı kaldıklarını yaşamlarında örnekleyerek bu konuda çocuklarına yardımcı olabilirler.
Çalışma alışkanlığının geliştirilmesi - Üstün çocukların potansiyalleri oranında başarı gösterememelerinin başlıca nedenlerinden biri çalışma alışkanlığına sahip olmamalarıdır. Zamanının çoğunu boşa harcayıp, son anda birşey üretme çabası içine giren çocuk, tabii ki başarıyı tatma şansına sahip olamaz. İşte bu nedenle, çocuklarına iç disiplin kazandırarak doğru çalışma alışkanlığını yerleştirme görevi de ailelere düşmektedir.
Yaşam felsefesinin oluşturulmasına yardımcı olma - Üstün çocuklar da normal çocuklar gibi çeşitli gelişim evrelerine deneyimsiz başlarlar ve zaman zaman kendilerini güvensiz hissedip, uyum sorunları gösterebilirler. Bu nedenle, kendilerine rehberlik edecek yetişkinlere gereksinim duyarlar. İşte anne-babalar çocuklarının benimsemelerini istedikleri değer yargıları ve yaşam stilini bizzat kendi yaşamlarında örnekleyerek bu yönlendirmeyi sağlayabilirler, çünkü öğütlerin etkisiz olduğu bir gerçektir. Böylece, çocukların anne-babalarının sergilediği bu somut yaşam deneyimi örnekleriyle kendilerini özdeşleştirmeleri, bazı değer yargılarını benimsemeleri ve bir yaşam felsefesi geliştirmeleri kolaylaşabilir.
Bu bağlamda yetişkinlerin destek vermeleri gereken diğer noktalar da vardır. Üstün çocuklar yaşamın kendilerine niçin bahsedildiğini, niçin var olduklarını sorgularlar. Yaşamlarını nasıl yönlendireceklerinin arayışı içindedirler. Bu çocukların yaşamın taleplerini hissetmeleri gerekir. Her bir talep karşılandıkça, çocuklar kendi yön ve hedeflerinin ve gelecek için plânlarının daha çok bilincine varırlar. İşte anne-babalar üstün çocuklarını yeni deneyimlerle karşılaştırıp dünyalarını genişleterek, amaç ve hedeflerinin açıklık kazanmasına yardımcı olabilirler. Yeni deneyimler, kültürel etkinlikleri, astronomiyi, bilgisayarı veya enerji kaynaklarının keşfedilmesini ve çeşitli alanlardaki kitaplarla tanışmayı içerebilir. Her bir yeni deneyimle, çocuklar yaşam düzenlerine katmak istediklerini, seçme imkânına kavuşurlar. Bu seçme sürecinde üstün çocuklar ailelerinin destek ve saygısına gereksinim duyarlar. Anne-babaların kendilerinin düşüncelerine, ümit ve hayâllerine ters düşme riskini göze alarak, çocuklarının kendi amaçları, hedefleri ve ilgileri doğrultusunda mâkul kararlar alma bağımsızlığını onlara tanımalarında yarar vardır.
Üstünlüğün anlamını açıklama - Çocuklara sadece bazı alanlarda yüksek potansiyale sahip olduklarını söylemek ve akademik başarıları yüksekse, uyum sorunlarının olmadığını düşünmek doğru değildir. Burada üstünlüğün ne anlama geldiğini ve beraberinde ne gibi potansiyel sorunlar getirebileceğini ve bu durumdaki yaşıtlarının da bu tür deneyimler yaşayabileceklerini onlara açıklamalıdır. Böylece onları yalnızlık duygusundan arındırmak ve kendilerini tanımalarına yardımcı olmak mümkün olabilecektir.
Mükemmeli yakalama eğilimleri yanında bu tür çocukların kendilerine ilişkin bilmeleri gereken başka özellikleri de vardır. Bunlardan biri çok yüksek düzeyde görülen duyarlılıklarıdır. Bu süper duyarlılıkları, bireylerarası tepkilere sosyal farkındalık geliştirme şeklinde de uzantılarını gösterebilir. Sonuç olarak üstün çocuklar sosyal çevrelerindeki sözel ve sözel olmayan mesajları çok çabuk yakalayabilirler. Bu özellikleri kendilerine diğerlerinin gözünden kaçan bilgileri farketme imkânı sağlayabilir. İşte üstün çocukları bu özelliklerinden haberdar etmekte ve kendi gibi olan diğer yaşıtlarının da bu özelliğe sahip olduğunu onlara söylemekte yarar vardır. Bu davranışın basit bir açıklaması bir çatışma durumunu çözmeleri için yeterli değildir, ama onlara yalnız olmadıklarını bilme rahatlığını taddıracaktır.
Aileler Ve Öğretmenler Üstün Zekâlı Çocuklara Nasıl Yardımcı Olabilir?
Ayşegül ATAMAN*
Üstün zekâlı çocuklar, özel eğitim alanının en fazla göz ardı edilen ve eğitim olanaklarından yeterince yararlanamayan grubudur. Özel eğitim kapsamı içinde olmasına karşın, alanın diğer kümeleri olan engelli çocuklara sağlanan olanaklar, çok çeşitli etmenler nedeniyle üstün zekâlı ve üstün yetenekli çocuklara sağlanamamıştır. Bu nedenlerin temel oluşturduğu görüş; bu çocuklar zaten üstün, her ortamda kendilerini geliştirebilirler. Bunlara ek bir eğitim verirsek, toplumun üstesinden gelemeyeceği sorunları yaratabilecek bir SEÇKİNLER sınıfı yaratırız. Zaten seçerek öğrenci alan orta öğretim kurumları bu çocuklara yöneliktir, bunun dışında artı bir özel eğitimin verilmesi abestir. Kaynaklarımızı engellileri topluma kazandırmaya yöneltmek daha insancıl ve çağcıl bir yaklaşım olacaktır. Bu görüşleri daha artırmak olasıdır. Bu noktada göz ardı edilen en önemli nokta, uygarlığın gelişimindeki katkıları olağan kişilerden kat kat fazla olan üstün zekâlı ve üstün yetenekli bireyleri, toplumun elinden çekip alırsak, tekerleğin icadı ile uğraşan ilkel toplumlar haline dönüşürüz. Bu noktada, uygarlık tarihine yapmış olduğumuz katkıları dikkatlerinize sunarak, üstün zekâlı ve üstün yeteneklilerin eğitimi konusunda hangi düzeyde olduğumuzu düşünmenizi isterim.
Üstün zekâlı çocuklar toplumda yaklaşık %2 oranında daima mevcut olmuşlardır ve olacaklardır. Ülkemizde bu tür çocuklara yönelik özel eğitim çalışmalarının geçmişi ENDERUN okulu. 6660 sayılı yasa da çok eski olmasına karşın günümüzde sağlanan olanaklar, ancak pilot uygulamalar düzeyinde kalmıştır. 1964 yılından itibaren üstün zekâlı ve üstün yetenekli çocukların eğitimi konusunda değişik zamanlarda uygulanan önlemler Milli Eğitim tarihimizde yerini almıştır. Bu önlemler büyük bir coşku ile başlamış ancak, sonuçları alınamadan bu uygulamalar sona erdirilmiştir.
Üstün zekâlıları tanılamaya yönelik çeşitli yöntemler vardır. Bu yöntemler daha çok bu konuda araştırma yapma ya da üçtün zekâlılara yönelik özel eğitim programlarına öğrenci seçmekle ilgili olanların kullanacağı türdendir. Bu konuda ayrıntılı bilgiler böylesi bir bildirinin kapsamı dışındadır.
ÜSTÜN ZEKÂLI ÇOCUK KİMDİR?
Üstün yetenekli çocuklara ilişkin çeşitli tanımlamalar yapılmaktadır. Bazı araştırmacılar dar bir kapsamla konuya yaklaşmakta, sadece geçerli ve güvenilir zekâ testlerinde sürekli olarak 140 ZB ve yukarısındaki çocukları ele alarak tanımı sınırlandırmaktadırlar. Ele alınan bu ZB (Zekâ Bölümü) tabanını genellikle araştırmacılar, kendi amaç ve araçlarına göre düzenlemektedirler. Üstün yeteneği belli bir ZB ile tanımlamanın çeşitli sakıncaları olduğu artık ortaya çıkmıştır. Konuya geniş bir perspektifle yaklaşan araştırmacılar ise, anlığın çeşitli boyutları yanında anlıksal olmayan alanlardaki yeterliliği de üstün zekâlılık kapsamı içine almaktadır. Böyle bir yaklaşımda çocuğun akademik ve anlıksal alanlardaki yeteneği kadar toplumsal ilişkiler, yaratıcılık, önderlik, vb. alanlardaki yetenekleri de dikkate alınmaktadır. Tanımlamada bu yaklaşımı savunanlar, üstün zekâlı çocuğu yukarıda söz konusu edilen alanlardan bir ya da bir kaçında yaşıtlarına göre üst %10’da bulunan çocuklar olarak tanımlamaktadırlar. Özellikle, 1970’li yıllarda ABD’de beynin nörolojik işleyişi ve işlevleri üzerinde, Ned Hermann ve Hermann’ın çalışmalarına dayalı olarak Howard Gardner’in beynin işleyişi ve zekâ konusunda yaptığı çalışmalar yanında Debra Mills’in yeni doğanların beyin gelişimi üzerindeki incelemeleri konuya yaklaşımın boyutunu değiştirmiştir. Çalışmalar, bireyin beyin gücünün çok az bir bölümünü kullandığını, beynin biri birinden farklı yapı ve işleyişe sahip dört çeyrekten oluştuğunu, bu çeyreklerdeki işlevleri geliştirmenin olası olduğunu ve her bireyde farklı düzeylerde olsa bile şimdilik tanımlanabilmiş 8 zekânın bulunduğunu ortaya koymaktadır. Bu çalışmaların ortaya koyduğu bir diğer bulgu ise, 0-3 yaş arasındaki erken uyarılmanın çocuğun deneyimlerini zenginleştirmede önemli rol oynadığını göstermesidir. Bu nedenlerle, çocuklarımızda gözlemlediğimiz farklılıkların ne anlama geldiğini, olabildiğince erken bir zamanda belirlemek ve gerekli önlemleri hem aile hem de okul öncesi kurumlardan başlamak üzere okulda almak zorundayız.
Eğer çocuktaki yetenek düzeyi olağanın çok çok üstündeyse, tanılamak oldukça kolaydır. Her hangi türden bir ölçüm yapılmadan çocuğun kabataslak yeteneği hakkında bir şeyler söylenebilir. Örneğin; Çocuk üç yaşındayken temel dört işlemi yapabiliyorsa, dört yaşından önce kendiliğinden okumaya başladıysa, bu çocuğun üstün zekâlı olduğunu ölçüm yapmaksızın söyleyebiliriz. Buna benzer olarak, üç yaşında her türlü müzik aletini çalabilen ya da olağanüstü resim yapabilen bir çocukta da olağanüstü müzik veya resim yeteneği bulunduğu apaçık ortadadır. Bu türden çocuklar okul sistemi içinde de kolaylıkla tanılanır. Bunlara uygulanacak olan ölçümler tanılamadan çok yeteneği kanıtlama niteliğinde olacaktır. Üstün zekâlıların büyük bir bölümü ise gerek ana-babaları gerekse öğretmenlerince kolaylıkla fark edilemez ya da yanlış yorumlanabilirler. Yapılan araştırmalar böylesi çocukların bazılarının belirli alanlarda üstün başarı, diğerlerinde ise düşük başarı gösterdiklerini ortaya koymaktadır. Bunlar çoğunlukla öğretmenleri ve arkadaşlarınca mantık dışı davranan ya da acayip fikirleri olan kişiler olarak görülebilir. Bütün bu nedenlerden üstün zekâlı çocuğun kesin bir tanılamasının güç olmasına karşın, gösterdikleri belirgin bazı özelikler bu çocukları yaşdaşlarından ayırır.
1. İleri Sözcük Dağarcığının
çok erken yaşta kullanılmaya başlanması
Üstün zekâlı çocukların çoğunluğunun göstermiş olduğu en belirgin özelliklerden birisidir. Örneğin; Çocukların çoğu, iki yaş dolaylarında iki sözcüklü tümceler kurar “Köpek var” gibi. Aynı yaşlarda üstün zekâlı bir çocuk ise “Arka bahçede çiçeklerimizi koklayan kahverengi bir köpek var” türünde tümce kurar.
2. Dikkatli Gözlem ve Merak
Üstün zekâlı çocuklarda, olay ve nesneleri ayrıntılarına kadar gözleme ve nedenlere ilişkin merak çok küçük yaşlarda gelişmeye başlar. Örneğin; Şeffaf bantların yapımına ilişkin bir dizi soruyla ayrıntılı yanıtlar elde etmeye çalışabilir. Şeffaf bandın bir tarafının yapışkan diğer tarafını düz yapan nedir? Nasıl bir makineyle bandın yapışkan yeri makineye bulaşmadan çıkmaktadır? Bant rulosunu açtığımız zaman niçin yapışkan kısım diğer kısma yapılır? vb. sorularla yanıtlar bulmaya çalışır.
3. Bilginin Çeşitliliğini Anımsama
Üstün zekâlı çocuk, ana-baba ve öğretmenlerini geçmiş yaşantılarının ayrıntılarını anımsayarak şaşırtırlar. Örneğin; Altı yaşındaki bir üstün zekâlı çocuk, bir müzeyi gezip döndükten sonra, orada görmüş olduğu bir aracı gerçeğine uygun olarak çizebilir.
4. Dikkati Belli Bir Süre Yoğun Biçimde Odaklama
Bir yaşındaki üstün zekâlı çocuk beş dakika ya da daha uzun bir süre kendisine okunan bir masalı dikkatini dağıtmadan dinleyebilir. Daha büyük yaştakiler ise bir kitap ya da kendisine anlatılan bir konuyu tümüyle anlatabilir.
5. Soyut Düşünmeyi Gerektiren Karmaşık Kavramları ve İlişkileri Anlama Yeteneği
Ortalama yetenekli dört yaşlarındaki bir çocuk, ana ve yavru hayvanlarla ilgili kitapların resimlerine merakla bakar. Aynı yaşlardaki üstün zekâlı çocuk ise ana ve yavrulardan hangilerinin birbirlerine daha çok benzediği hususu ile ilgilenir ya da beşinci sınıf öğrencilerine “Fakir olsaydınız ne olurdu?” konulu bir kompozisyon ödevi verilse, öğrencilerin büyük çoğunluğu ya “Yeterli param olmazdı” yada “Aç kalırdım” diye yanıt verecektir. Ancak üstün zekâlı bir çocuktan şöyle bir yanıt beklemek olasıdır. “Fakir olmak sadece diğer insanlarda fakir değilse sorundur. Eğer herkesin az parası varsa, herkes daha az harcayacaktır ve her şey de daha ucuz olacaktır”.
6. İlgi Alanlarının Çeşitliliği ve Genişliği
Üstün zekâlı çocuklar çeşitli konulara ilgi göstermektedirler. Bu ilgileri oldukça yoğun olmaktadır. Bir ay hayvanlarla ilgilenirse öbür ay tamamen farklı bir konuya örneğin yabancı dile ilgi duyabilir.
7. Başkalarını ve Kendisini Eleştirme Yeteneği
Üstün zekâlı çocuklar kendilerini ve çevresindekileri iyi biçimde değerlendirirler, insanların söyledikleri ile yaptıkları arasındaki farklılıklara dikkat ederler. Ancak kendilerini daha çok eleştirirler. Örneğin; yüzme yarışında birinci gelen üstün zekâlı bir çocuktan “En az bir dakika önce yarışı bitirebilirdim” yanıtını almak olasıdır.
Yukarıda belirtilen özellikleri gösteren çocukları ya da öğrencileri olanların ülkemizde sorunlarını çözmeye yardım edecek, ana-babalara rehberlik edebilecek kuruluşlar yok denecek kadar azdır. Rehberlik ve Araştırma Merkezleri, çocukları tanılamada yardım edebilecek nitelikteki kuruluşlardır, ancak yönlendirme ve bir programa ayırma türünden hizmetler, daha önce de değinildiği gibi ülkemizde mevcut değildir. Bunlara ek olarak, çeşitli üniversitelerin ilgili bölüm ve birimleri de bu konuda ana-babalara yardımcı olabilirler.
Ancak, bu hizmetler yeterli bir düzeyde değildir. Ana-babaların ve öğretmenlerin bu türden çocuklara herhangi bir kuruma götürmeksizin yapabilecekleri çok şeyler vardır. Bunları şöyle sıralamak olasıdır:
ANA-BABALARA ÖNERİLER
1. Ne kadar üstün zekâlı olursa olsun, çocuğunuzun halen bir çocuk olduğunu unutmayınız. Sevgiye olduğu kadar denetlenmeye, disiplinli bir ilgiye, ana-babasınca kabul edilmeye, kişisel bağımsızlığını kazanmaya ve sorumluluklar almaya gereksinimi vardır.
2. En iyi biçimde gelişebilmesi için ana ve babanın değer sistemleri biri birine uygun olmalıdır. Bunun anlamı, çocuk yetiştirilirken, nelerin verilip nelerin verilmemesi konusunda ana-baba arasında büyük görüş ayrılıklarının bulunmaması gerektiğidir.
3. Çocuğun, yetiştirilmesinde ana-baba birlikte çabalamak durumundadırlar. Sayıları, zamanı, sözcüklerin söylenişini vb. öğretirken, gerek evde gerekse çevrede ortak bir sorumluluk almaları önemlidir.
4. Çocuğun, okuma, müzik, şiir, düşüncelerini tartışma ve kendini ifade etme becerilerini geliştirmesi üzerinde önemle durulmalı, çocuğa bol bol ilgi duyduğu kitaplar okunmalıdır. Okuldaki faaliyetleri yakından izlenmelidir.
5. Mutlu bir aile ortamının çocuğun gelişimindeki öneminin unutulmaması gerekir. Sonu gelmeyen tartışmalar, boşanma her çocuk gibi üstün zekâlı çocuğu da çok etkiler.
6. Üstün zekâlı çocukların, yaşıtlarından önce yetişkin sorunları çözmede güçlüklerle karşılaşmaları olasıdır. Bu alanlarda ana-babaların gerekli yardımları yapmaları gerekir.
7. İyi kitapların, dergilerin ve diğer araç ve kaynakların evde çocuğa sunulması eğitimleri açısından önemlidir. Ansiklopedi, çeşitli levhalar benzeri kaynaklar da dikkate alınmalıdır.
8. Çocuğun sağlam bir öğrenme temeline sahip olmasını sağlamak için müzelere, tarihi yerlere, sanat galerilerine, vb. yerlere götürülmesi çeşitli kaynaklarca önerilen bir husustur.
9. Ana-babalar özellikle çocuğun sormuş olduğu sorulara “yeter artık” diye yanıt vermemeye dikkat etmelidirler. Sorularını, azarlayarak ya da yanlış biçimde yanıtlamaktan kaçınmaları hele, “bunları büyüyünce öğrenirsin” diye baştan savma yanıtlar vermemeleri gerekmektedir. Çocuğun tüm sorularına, ister uygun bir ortamda sorulmuş olsun isterse olmasın doğru yanıt vermek durumundadır. Örneğin; “uzaya atılan roketlerin Tanrıyı vurma ihtimali var mıdır?” türünden sorulara çeşitli kavramların açıklığa kavuşturulmasını gerektirecek yanıtların verilmesi söz konusu olabilir.
10. Üstün zekâlı çocuğun ilgi alanlarının çeşitliliği unutulmamalıdır. Ancak uzun bir süre bir konuda ilgisini yoğunlaştırmayabilir. Bu nedenle çocuğun ilgilerini destekleyerek, bir konuya daha uzun süre ayırmasını sağlamak ana-babalara düşen bir görevdir.
11. Ana-babalar çocuklarının tüm yaşantısını aşırı biçimde yönlendirmekten de kaçınmalıdırlar. TV seyretmek, resimli dergilere bakmak, oyun oynamak vb. etkinlikleri yapmak onların da hakkıdır.
12. Çocuğun, fantezileri, ya da hayali arkadaşları varsa, alışılmışın dışındaki düşüncelerine doğrudan ya da dolaylı biçimde olumsuz tutum takınmaktan ve alay etmekten kaçınmalıdırlar.
13. Çocuğun ilgi ve üstünlük gösterdiği dallarda, ana-babalar yetersiz kaldıkları zaman, olanakları el verdiğince özel ders vb. kolaylıkları çocuklarına sağlamalıdır.
ÖĞRETMENLERE ÖNERİLER
1. Sınıfınızda üstün zekâlı çocukla karşılaştığınızda yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alarak paniğe kapılmamanız gerekir. Çünkü üstün zekâlı çocuğun öğretmeninin de mutlaka üstün zekâlı olması gerekmez. Ortalama (normal) bir öğretmen çeşitli açılardan üstün zekâlı çocuklara kaynaklık ve önderlik yapabilir.
2. Hangi semtte ya da hangi sosyo-ekonomik tabakada öğretmen olursanız olun üstün zekâlı çocukla karşılaşabilirsiniz. Ancak çok üstün özellikleri olan çocuklarla belki tüm öğretmenliğiniz süresince bir kez karşılaşabilirsiniz.
3. Sınıfınızdaki üstün zekâlı çocukların tümü, sınıf çalışmalarına karşı istekli ve ilgili olmayabilir. Bunun nedeni kısmen sınıf etkinliklerinin yeterince uyarıcı olmamasından gelebilir.
4. Sınıfınızdaki üstün zekâlı çocuklara daha zor sorular sorarak ve yeni fikirler geliştirmelerini isteyerek çocukların zekâlarını özellikle yaratıcı yanını geliştirmelerine fırsat tanınmalıdır.
5. Derslerle ilgili olarak üstün zekâlı çocuklara araştırma ağırlıklı ek ev ödevlerinin verilmesi gerekmektedir.
6. İlgilendikleri alanlarda proje çalışmaları yapmalarına ve bunu sınıfla paylaşmalarına olanak tanınmalıdır.
7. Çalışmaları, grupları ve sınıf oyunlarını yönetmelerine fırsat tanınmalıdır.
8. Sınıf düzeyini temel almaksızın konularda kendi hızlarına göre ilerlemelerine fırsatlar tanınmalıdır. Bu konuda teftiş yapan deneticilerin de uyarılması ve uygulanması gereken konularda bilgilendirilmeleri gerekmektedir.
9. Küme olarak üstün zekâlı çocukları öteki çocuk kümeleri ile karşılaştıracak olursak, genellikle üstün ve elverişli sonuçlar sağladıklarını görürüz. Bununla beraber, üstün zekâlı çocuklar arasında yaşlarına göre, boyunca küçük, toplum içinde kendini huzursuz hisseden, duygusal bozukluğu olanlara da rastlanır. Bu nedenle, üstün zekâlıları tanımlamada kesinlikle fiziksel özellikler kullanılmamalıdır. Görünüş açısından her biçimde olabilirler.
10. Üstün zekâlı çocukların ihtiyaçlarını karşılarken çeşitli sorunlar ortaya çıkabilir. En önemli sorun; öğrencilerin anlıksal yeteneklerinin büyük farklılıklar göstermesidir. Sınıflar yükseldikçe anlıksal yetenekler açısından söz konusu değişkenler artar. Tıpkı ayrı hızla yarışan birbirinden farklı olan öğrencilerin uygulanan okul programında geçirdikleri süre arttıkça aralarındaki fark da çoğalır. Öyle ki; bir zaman sonra öğretmen, öğrencilerinden bir kısmının basit toplama ve çıkartma işlemlerinde bile güçlük çekmeğe devam ettiği halde bir kısmının ise şimdiden cebir ve geometriyle rahatça uğraşabilecek duruma geldiğini görecektir.
Üstün zekâlı çocuklara uygulanmaması
gereken hususları da şöylece belirleyebiliriz;
1. Aynı konuda tekrara dayanan uzun ödevlerin verilmesi,
2. Sınıfta onlara değil diğer arkadaşlarına yanıt vermede öncelik tanınmasının çocukların ders ve okula karşı şevkini kırması,
3. Rutin iş ve görevlerin verilmesi,
4. Uygulanması hemen pratik olmayan ya da henüz olası görülmeyen yaratıcı, alışılmamış fikirlerinin dinlenmemesi, ret edilmesi ya da bastırılmaya çalışılması,
5. Zamanını boş geçirme olacağı için arkadaşlarına okuldan sonra yeni bilgileri öğretmek için görevlendirilmesi,
6. Okul zamanının bir bölümünde arkadaşlarına konuları öğrenmelerinde yardımcı olmasının istenmesi.
Bu öğrencilerin ihtiyaçlarını nasıl karşılamak gerekir?
ÜSTÜN ZEKÂLILARIN EĞİTİMİ
Üstün zekâlıların eğitimi konusunda oldukça farklı uygulamalar tarihsel süreç içerisinde denenmiştir. Bu konuda genellikle son yıllarda bir çok ülkede eğitimleri konusunda önemli adımlar atılmıştır. Bu atılımların dayandığı üç sayıltı bulunmaktadır.
a. Okullarda genel eğitimin gerektirdiğinden çok fazla sayıda üst öğrenme yeteneği olan çocuklar bulunmaktadır.
b. Bu çocuklar için gerekli olan eğitim ortamları ve önlemleri alınmazsa ülkelerin geleceği tehlikeye atılmış olacaktır. Çünkü bu günün gençleri yarının yetişkinleri olacağından, onlar için şimdiden uygulanacak olan eğitim ve yapılacak yatırım boşa harcanmış olacaktır. Bu gençler, gelecekte ülkeyi çağdaş uygarlık düzeyince taşıyacak her türlü yenilik, buluş ve ilerlemeleri yapabileceklerdir. Onlar geleceğin araştırmacıları, yaratıcı sanatçıları, teknik elemanları, bilim adamları ve toplum liderleri olacaklardır.
c. Bu çocuklara, olağan çocuklara uygulanandan farklı eğitim uygulamak, yeni yollar bulmak için harcanacak çaba genel eğitime katkıda bulunacak ve genel eğitimin niteliğini artıracaktır.
Üstün zekâlılar için önerilen eğitim önlemlerinin başlıcaları şunlardır.
Özel Okul
Üstün zekâlı ve üstün yetenekli çocukların belli amaçlar taşıyan okullarda toplanıp eğitilmesidir. İnanç Lisesi, Fen Liseleri, Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri bu biçimde örgütlenmiş kurumlardır. Tarihsel örneği ise ENDERUN MEKTEBl’dir.
Özel Sınıf
Belirli sayıda üstün zekâlı ya da üstün yetenekli çocuklar için büyük yerleşim merkezlerindeki büyük okullarda, alt özel sınıflara benzer olarak kurulan sınıflardır. 1964-1972 yılları arasında başarısız bir denemesi yapılmıştır.
Birlikte Eğitim
Üstün zekâlı, üstün yetenekli çocukların akranlarıyla aynı eğitim ortamında, birlikte eğitimlerini kapsayan uygulamadır. Hızlandırma ve (Erken başlatma ve Sınıf atlatma) Zenginleştirme biçiminde uygulanan önlemler bulunmaktadır.
Bunun yanında daha önce de değinildiği gibi, son yıllarda Howard Gardner’in Çoklu Zekâ görüşüne göre geliştirilmiş olan ve sınıftaki tüm çocukları kapsayan programlarla, müfredatın zenginleştirilmesi ile öğrencilerin yeteneklerinin gizil güçlerinin en üstüne çıkıncaya kadar geliştirilmesini sağlayan uygulamalar yaygın biçimde uygulanan önlemler arasında bulunmaktadır.
Bugün değinilen PROGRAM ZENGİNLEŞTİRME özellikle Çoklu Zekânın temel alındığı programlar, üstün zekâlı çocuğun eğitiminde kullanılabilecek en iyi yaklaşımlardan birisi olarak görülmektedir. Zenginleştirme, üstün zekâlı çocuğun, üstün olduğu yanları ve belirgin anlıksal becerilerini daha çok geliştirmeyi hedeflerken, sınıftaki diğer çocukların da yeteneklerini geliştirmeye önem veren bir uygulamadır. Zenginleştirmede okul programına ek olarak, resim, müzik, yabancı dil, vb. alanlarda çocukları ilgi ve yeteneklerine göre yetiştirmek söz konusudur. Bunun yanında çocuğu daha derinlemesine ve detaylı incelemeler yapabileceği projelere yöneltmek de gerekmektedir.
Tüm öğrencilere ve özellikle de üstün zekâlı ve üstün yetenekli çocuklara yardım edebilmek için eğitsel gelişmelerde göz önünde tutulması gereken hususları şöyle özetleyebiliriz.
Dostları ilə paylaş: |