Utub kavramına geçmeden önce



Yüklə 235,28 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə16/22
tarix12.02.2022
ölçüsü235,28 Kb.
#114340
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   22
bn l-Arab nin kutub kavram ile ilgili g r leri[#240221]-208672

Journal of Faculty of Theology of Bozok University, Vol. 1, Nu. 1 (2012/1), p. 25

25

de safın arasına katılır.



01

 Burada gavs 

kelimesinin, kutbu’l-aktâb anlamında 

kullanıldığı anlaşılmaktadır.    

Kutbun hallerinden etraflıca bah-

seden İbnü’l-Arabî’ye göre kutub, el-

Câmi isminin kuludur (Abdu’l-Câmi). 

Bu yönüyle o, ahlâklanma (tehalluk) 

ve özdeşleşme (tahakkuk) yoluyla bü-

tün ilahî isimlerle nitelenen kimsedir. 

O, Hakkın aynası, kudsî niteliklerin 

tecellî ettiği ve ilahî mazharların yansı-

dığı bir yerdir. O, vaktin sahibi, zama-

nın kendisi, kaderin sırrıdır. Dehirlerin 

dehrinin bilgisi, ona aittir. Ona gizlilik 

(hafâ) hâkimdir, gayret hazinelerinde 

saklanmış, korunma örtülerine bürün-

müştür. Þüphe ona musallat olmaz, 

makamıyla çelişen bir düşünce (hâtır) 

aklına gelmez.

02

 

Nesnelerde yalnızca Hakk’ı müşa-



hede etmesi, sebeplere riayet etme-

si, herhangi bir şekilde kendisinde 

Rabbanîliğin bulunmaması, servet sa-

hibi olursa çok cömert olması, Hakk, 

olacak olan şeylerin bilgisini verirse, 

bunu övünme gayesiyle değil, Allah’a 

iftikâr ve minnet bakımından bildirme-

si gibi birtakım özellikler kutbun nite-

liklerinden bazılarıdır.

03

Yine İbnü’l-Arabî’nin zikrettiği bilgi-



lerden anlaşıldığına göre, velilerde gö-

rülen keramet türü harikulâde olaylar 

 01.  “Salihler divanı” hakkında daha geniş 

bilgi için bk. Abdülazîz ed-Debbâğ, el-İbrîz 

(Üçüncü Basım. Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-

İlmiyye, 1423/2002), s. 278-297.

 02.  İbn Arabî, el-Fütûhâtü’l-Mekkiyye (Mısır: 

Dâru’l-Kütübi’l-Arabiyyeti’l-Kübrâ, ts.), II, 

573.

 03.  İbn Arabî, el-Fütûhâtü’l-Mekkiyye (Mısır: 



Dâru’l-Kütübi’l-Arabiyyeti’l-Kübrâ, ts.), II, 

573.


kutubta görülebilir de, görülmeyebilir 

de. Çünkü onun bu hususta bir iradesi 

olmadığı gibi, harikulâde olaylar veya 

keramet onun için bir amaç değildir. 

O, âdet ve sebeplere göre hareket eder. 

Bu bağlamda kutubta; tayy-i mekan, 

su üstünde veya havada yürüme gibi 

harikulâde olaylar çoğunlukla görül-

mez.

04

Mevlânâ Celaleddin Rûmî (672/1273), 



Mesnevî’sinde kutbu aslana benzetir ve 

şöyle der: 

“Kutub aslandır ve onun işi avlan-

maktır; geri kalan halk, onun artığını 

yer. Gücün yettiğince kutbu memnun 

etmeye çalış; böylece güçlenir, vah-

şileri avlar. İncinirse halk yiyeceksiz 

kalır; çünkü boğazın bütün rızkı akıl 

avucuyladır. Çünkü halkın bulduğu, 

onun yediğinin geri kalanıdır. Gönlün 

av arıyorsa buna dikkat et. O, akıl gi-

bidir; halk da organlar ve beden gibi; 

bedenin tedbiri akla bağlıdır. Kutbun 

zayıflığı bedenden olur, ruhtan değil. 

Zayıflık gemide olur, Nuh’ta değil. 

Kutub kendi çevresinde dönendir; fe-

leklerin dönüşü onun çevresindedir. 

Yakın adamı ve kulu olduysan, gemisi-

 04.  İbn Arabî, el-Fütûhâtü’l-Mekkiyye, 

(Mısır: Dâru’l-Kütübi’l-Arabiyyeti’l-

Kübrâ, ts.), II, 573-574. Bursevî bu durumu 

şöyle açıklar: “Kutubta hâl olmaz, ilm-i 

ilahî olur. Yani tayy-ı arz, havada ve su 

üzerinde yürümek gibi harikalar olmaz. Zira 

rütbesi ubûdiyyet makamıdır. Onun için 

ismi Abdullah’tır. Avam takımı ise kevnî 

kerameti severler ve gösterenlere büyük 

alâka beslerler. Kutublar ise örtülüdür, kevnî 

vasıflarla perdelenirler. Onun için demişlerdir 

ki, kutbun Hakk ile muamelesi daima perde 

gerisindendir. Orada hitap sıfatı vardır, 

şuhûd sıfatı yoktur.” İsmail Hakkı Bursevî, 

Kitabu’l-Hitab, (1192 H.), s. 304. 




Yüklə 235,28 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   22




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin