Teknoloji, sanatı her şeye kadir hale getirerek devricileştirdi.
Radyoyu evrenselleştiren transistor oldu.Ses kayıt aracı, gramofon zaten eskiydi ama radyonun yanında hantaldı.
1950’lerde hızla geliştirilen Uzun çalar klasik müziği dinlenilir kıldı. Teyp kasetelri 1970lerde bütün dünyayı kapladı. Kasetelr çoğaltılabiliyordu. 80lerde müzik heryerde dinlenebiliyordu.
Japonların geliştirdiği cepte taşınabilir kçük kulaklıklı aygıtlar müziği her etkinliğin içine soktu.
Bu teknolojik devrim kültürel olduğu kadar siyasal sonuçlar da doğurdu.
1961’de Başkan De Gaulle kendi komutanlarının askeri darbesine karşı askerlere seslenebildi çünkü radyoyu yanlarında taşıyorlardı.
1970de gelecekteki İran lideri Ayetullah Humeyni’nin ses bantları İrana gönderildi kopyalandı yayıldı.
Teknoloji sanatı sadece ulaşılabilir hale getirmedi. Sanat ürününün algısını da değiştirdi.
::Bu popüler sanatlarda geleneksel sanatlara göre daha bütünlüklü oldu.
Eric Hobsbawm, Kısa 20. Yüzyıl 1914-1991 Aşırılıklar Çağı,Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2000,s.674-676
Avrupanın (1945-89 arası çoğu insan için Batı Avrupa anlamına geliyordu) yüksek antların merkezi olmadığı anlaşıldı. New York görsel sanatların merkezi olarak Parisin yerini almakla gurur duyuyordu.. Yani bu yaşayan sanatçıların en pahalı meta haline geldikleri yer anlamına geliyordu. Nobel Ödülünün jürisi, siyasal anlayışı daima edebi yargılardan daha ilginç olan bu grup, Avrupalı olmayan edebiyatı 1960dan itibaren ciddiye almaya başladı.1970’lerde parlak latin Amerikalı yazarlar okuluyla bağlantı kurmayan tek bir ciddi roman okuru yoktu.
Avrupanın (1945-89 arası çoğu insan için Batı Avrupa anlamına geliyordu) yüksek antların merkezi olmadığı anlaşıldı. New York görsel sanatların merkezi olarak Parisin yerini almakla gurur duyuyordu.. Yani bu yaşayan sanatçıların en pahalı meta haline geldikleri yer anlamına geliyordu. Nobel Ödülünün jürisi, siyasal anlayışı daima edebi yargılardan daha ilginç olan bu grup, Avrupalı olmayan edebiyatı 1960dan itibaren ciddiye almaya başladı.1970’lerde parlak latin Amerikalı yazarlar okuluyla bağlantı kurmayan tek bir ciddi roman okuru yoktu.
1950’lerde Japon Akira Kurosawa ile başlayarak Bengalli Satyadjit Ray’a (1921-92) hayran olmayan tek bir sinema sever yoktu. 1986da sahra altı Afrika’sından Nijeryalı Wole Soyinka Nobel Ödülü aldığında kimse şaşırmadı.
Eric Hobsbawm, Kısa 20. Yüzyıl 1914-1991 Aşırılıklar Çağı,Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2000,s.676.
Mimari de –en görsel sanatta- Avrupa’dan uzaklaşma daha açıktı.ABD’de anıtsal yapılar gerçekleştirildi.ABD’den ihraç edilen otel mimarisi geç 20 yy burjuvazisi için, 19. yy burjuvazisi için standart opera binası gibiydi.
Mimari de –en görsel sanatta- Avrupa’dan uzaklaşma daha açıktı.ABD’de anıtsal yapılar gerçekleştirildi.ABD’den ihraç edilen otel mimarisi geç 20 yy burjuvazisi için, 19. yy burjuvazisi için standart opera binası gibiydi.
Le carbusier Hindistan’da bütün bir başkent inşa etti (Kandahar) .. Brezilyada bir benzeri yapıldı.
Eric Hobsbawm, Kısa 20. Yüzyıl 1914-1991 Aşırılıklar Çağı,Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2000,s.677
Anti-faşist kurtuluş hareketi İtalya’da “yeni gerçekçi” sinema ile ün kazanan kültür Rönesanssını esinlendirdi.
Anti-faşist kurtuluş hareketi İtalya’da “yeni gerçekçi” sinema ile ün kazanan kültür Rönesanssını esinlendirdi.
Londra 1950lee dünyanın başlıca tiyatro müzik merkezi oldu. Avangart mimari üretti.Ancak güçlü olduğu edebiyatta etkileyiic değildi.
Almanya’da iki savaş sonrası güçlü yazarlar Doğudan gelen göçenlerdi. Grass….Celan,
Sovyetlerde şiir dışında sanat nadasa bırakılmıştı. Sosyalist gerçeklik adına…Pasternak, Mayokovski, Ahmatova, Blok, Tsvetayeva….
Soljenistin…
1950lede dikilen neo-Viktoria kuleleri belki bir gün hayranlar bulabilir. Ancak sanatçılara ne yapılmasını söylemediği yerde komünist rejimler kültürel faaliyetleri desteklemede cömertlikleri belirgin.Batı 1980lerde tipik avangart opera yapımcısını Berlin’den ithal etmesi rastlantı değil.
Eric Hobsbawm, Kısa 20. Yüzyıl 1914-1991 Aşırılıklar Çağı,Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2000,s.678-9
Sinema,edebiyat ve tiyatronun tahtını devraldı.. Ancak eski tarz “yüksek kültürle” birlikte anılan toplumsal statü, geleneksel türlerin daha hızlı oratdan kalkışını engelledi.
Sinema,edebiyat ve tiyatronun tahtını devraldı.. Ancak eski tarz “yüksek kültürle” birlikte anılan toplumsal statü, geleneksel türlerin daha hızlı oratdan kalkışını engelledi.
Ancak klasik yüksek kültürü zayıflatan iki etken daha var. 1-kitlesel tüketim toplumunun evrensel zaferi. 1960’lardan itibaren Batı dünyasında- ve giderek kentlileşen üçüncü dünyada- yaşayan insanlara doğumlarından ölümlerine kadar eşlik eden imgeler artık reklam amacı taşıyor yada tüketimi temsil ediyor yada ticari kitlesel eğlenceyi hedefliyordu.Ev içinde dışınad ticari pop müziğin sesi……ses ve görüntünün teknolojiyi teknolojiyi temel alan zaferi, yüksek kültürün deneyiminin başlıca aracı olan, yani yazının üstünde ağır bir baskı oluşturuyordu..1950lerde sonra zengin Batı dünyasındaki eğitim görmüş ana babaların çocukları bir zamanlar ana babalarının yaptığı gibi kendiliğinden okumuyordu…
Hakim olan sözcükler artık kutsal kitaplarınki bile değil marka isimleri….ikon haline gelen …tüketim….ressam okulları imaj yapımcılarının önünde geriledi…Pop art zananını ticari ürünleri yeniden üretmekle… kola şişeleri, marlin monro..
2- geç 19. yy. beri faydacıl olmayan sanatsal yaratı uygulamasını meşrulaştırmış ve sanatçının her türlü kısıtlamadan özgür olması kesinlikle haklılık kazandırmış olan “MODERNİZM”in ölümü…Modernite sanatın ilerici olduğunu ve bugünün üslubunun dünden üstün olduğunu üstü kapalı kabul ediyordu…Avangart sanat 1880lerde ileride çoğunluk olacaklarını düşünen ama bunu yapmayacak kadar mutlu olan azınlıkların eleştirel sözlüğüne girdi….modernizmin temellerinin zayıflığı dikkati çekmedi…
Eric Hobsbawm, Kısa 20. Yüzyıl 1914-1991 Aşırılıklar Çağı,Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2000,690.
Kübizm
Kübizm
Eric Hobsbawm, Kısa 20. Yüzyıl 1914-1991 Aşırılıklar Çağı,Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2000,s.693 viktoria döneminin reddi kendi için çalışan kendi adına çalışan sanatçının…ürettikleri sanatın bir koleksiyonu.. Modernizm..
Modernizm hala avangarda ve muhalefete aitti…694.
Ancak 1960’larda post modernizme tepki dikkat çekti….1980lerde moda haline geldi. İlk kez mimaride Philip Johnson
(1906-2005) inşa edilen Chippendale alınlıklarıyla gökdelenlere üstün geldi.
Eric Hobsbawm, Kısa 20. Yüzyıl 1914-1991 Aşırılıklar Çağı,Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2000,s.694-96
Ne kadar akıl dışı olursa olsun estetik-moral kurallar modern mimariye hakim olmuş ve yoluna devam etmişti.
Ne kadar akıl dışı olursa olsun estetik-moral kurallar modern mimariye hakim olmuş ve yoluna devam etmişti.
Modern hareketin mimaride kazandığı başarı etkileyici olmuştu. 3. Dünya ülkelerine başkentler, Birinci dünyada müzeler, üniversiteler, tiyatrolar. 1960’larda kentlerin muazzam ve küresel biçimde yeniden inşa edilmesini sağladı. Çok sayıda güzel binalar, çirkin arı kovanları üretti….