K A R A R
Davacı : O. G.
Vekili : Av. A. M.
Davalı : Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu
Vekilleri : Av. H. G. – Av. H. A.
O L A Y : Profesör olan davacı Akdeniz Üniversitesi Rektörlüğü’nün 2547 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca verilen izin ve onayı ile süreli hizmet sözleşmesi ile Antalya’da bulunan TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi Müdürlüğü’nde tam zamanlı müdür yardımcısı statüsünde çalışmıştır.
Süreli hizmet sözleşmesi 16.6.2003 tarihinde yapılmış ve sözleşmenin süresi 26.5.2003 tarihinden itibaren 1 yıl olarak belirlenmiştir. Sözleşmeye göre brüt aylık ücret 2.135.423.976.- TL olarak belirlenmiştir.
Başbakanlığın 15.1.2004 günlü Olurunda, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 38. maddesine göre, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK)’ında geçici olarak görevlendirilen öğretim elemanlarına, yürüttükleri görev için “birinci derecenin dördüncü kademesinde bulunan bir genel müdürün aylık ve ek gösterge rakamlarının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunan tutarı” geçmemek üzere ilgili Bakan tarafından tespit edilecek miktarın net ikinci görev aylığı olarak ödeneceğinin hükme bağlandığı, Kurumlarında yukarıdaki şekilde görevlendirilmiş ve görevlendirilecek olan öğretim elemanlarına, mezkur maddede öngörülen tutarın tamamının ödenmesine karar verilmiştir.
Davalı Kurumun 15.1.2004 gün ve 46 sayılı yazısında, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 38. maddesine göre Kurumlarında halen geçici olarak görevlendirilen veya görevlendirilecek olan öğretim elemanlarına, yürüttükleri görev için ödenecek net ikinci görev aylığı miktarının Başbakanlığın 15.1.2004 günlü Olurları ile tespit edildiği, tespit edilen bu miktarın, 15 Aralık – 14 Ocak 2004 ayından geçerli olmak üzere Kurumlarında tam zamanlı görev yapan öğretim elemanlarına ödenecek olup, kısmi zamanlı görev yapanlara ise çalıştığı günle orantılı olarak ödeme yapılacağı belirtilmiştir.
Davacı vekili, davalı Kurumun 15.11.2003 tarihinden 25.5.2004 tarihine kadar davacıya sözleşmede belirlenen tutarı değil, bu yazı uyarınca belirlenen tutarı ödediğini, davalı idare ile davacı arasında imzalanan sözleşmenin bir hizmet sözleşmesi olduğunu, sözleşme gereği ödenen ücretlerin, sözleşmede de açıkça belirtildiği gibi 278 sayılı Yasa’nın 17. ve 18. maddesi bağlamında belirlenip ödendiğini, sözleşmenin niteliği gereği ve yapılan işin 4857 sayılı Yasa kapsamında olduğunu, bu nedenle 4857 sayılı Yasa’nın 62. maddesi uyarınca davalı Kurumun ücrette indirim yapma hakkı bulunmadığını ileri sürerek eksik ödenen 10.608,56 YTL ücret alacağının 4857 sayılı Yasa’nın 37. maddesi uyarınca faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.
ANTALYA 2. İŞ MAHKEMESİ ; 27.9.2005 gün ve E:2005/466, K:2005/409 sayı ile, davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının Akdeniz Üniversitesi Rektörlüğü’nün izin ve onayı ile 26.5.1997 tarihinden beri her yıl yenilenen belirli süreli hizmet sözleşmesi ile Antalya’da bulunan TÜBİTAK ulusal gözlem evinde tam zamanlı müdür yardımcısı olarak çalıştığını, aylık ücretinin 2.135.423.976.-TL olduğunu, taraflar arasında yapılan sözleşmenin akid serbestisi ilkesine uygun ve kamu düzeninin elverici hükümlerine aykırı olmadığını, sözleşmeye göre ücretin 278 sayılı TÜBİTAK Yasası’nın 17. ve 18. maddelerine göre saptanıp ödendiğini, davalı Kurumun 15.1.2004 tarihli ve 46 sayılı yazısı ile ücrete sınırlama getirdiğini, bu idari tasarrufun hiçbir yasal ve hukuksal dayanağı bulunmadığını, siyasi olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin hizmet sözleşmesi olduğunu, 4857 sayılı Yasa kapsamında kaldığını, 278 sayılı Yasa’nın 17 ve 18. maddelerinden bunun anlaşıldığını, 4857 sayılı Yasa’nın 62. maddesi gereğince davalı Kurumun ücretten indirim yapma yetkisinin bulunmadığını ileri sürerek; eksik ödenen toplam 10.608.561.520.-TL alacağın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istediği, davalı vekili verdiği cevap dilekçesinde özet olarak; davacının YÖK Kanunu’nun 38 ve TÜBİTAK Yasası’nın 17. ve 19. maddeleri uyarınca görev yaptığını, taraflar arasındaki ilişkinin İş Kanunu anlamında bir hizmet akdine dayanmadığını, sözleşmenin yapılmasının üniversitenin uygun görmesi ve rektörün onayına bağlı olduğunu, kamu görevlisi olan davacının özlük işlerinin TÜBİTAK tarafından değil, kendi kurumu olan Üniversitesi tarafından yürütüldüğünü, YÖK'deki aylık ödemelerinin ve diğer özlük haklarının devam ettiğini, davalının kamu kuruluşu olduğunu, dava konusu yapılan işlemin idari işlem olduğunu, davanın idari yargıda görülmesi gerektiğini, bu itirazları yerinde görülmez ise fazla ödemelerin istirdadı amacı ile Ankara 9. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde açılan davanın derdest olduğunu, birleştirme talep ettiklerini dilekçesinde belirttiği, davacının Akdeniz Üniversitesi öğretim üyesi olduğu, 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu’nun 38. maddesi gereğince fakültedeki ders ve görevlerini aksatmamak kaydıyla ulusal gözlem evinde müdür idari yardımcısı olarak görevlendirildiği, buna istinaden davacı ile TÜBİTAK arasında süreli hizmet sözleşmesi imzalandığı ve bu hizmet sözleşmesinin yenilenerek davacının ulusal gözlem evinde de görev yaptığının dosya kapsamındaki belgelerden anlaşıldığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın konusunu TÜBİTAK tarafından düzenlenen 15.1.2004 tarihli yazının oluşturduğu, buna göre davalı idare ödemenin 2547 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca sınırlandırılması gerektiğini ileri sürerken, davacı tarafın, 278 sayılı TÜBİTAK Kanunu’nun 17 ve 18. maddelerine göre düzenlenen sözleşmenin uygulanması gerektiğini ve aradaki uyuşmazlığın 4857 sayılı İş Kanunu’na göre çözümlenmesini istediği, davalı idarenin fazla ödediğini ileri sürdüğü ücretin tahsili için Ankara 9. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde dava açtığının, dosyaya sunulan belge örneklerinden anlaşıldığı, davacının üniversite öğretim üyesi olduğu, bu görevinin devam ettiği, 2547 sayılı Yasa’nın 38. maddesi gereğince TÜBİTAK da görevlendirildiği, davacının bu görevlendirilmesinden dolayı kendisine ödenmesi gereken ücretin 2547 sayılı Yasa’ya göre mi yoksa TÜBİTAK Yasası’na göre mi ödeneceğinin belirlenmesi gerektiği, davalı idarenin bu konuyla ilgili ortada idari bir işlemi bulunduğu, davacının üniversite öğretim üyesi olması ve kendi yasasına göre TÜBİTAK da görevlendirilmiş olması da dikkate alındığında davacı ile davalı arasında 4857 sayılı Yasa kapsamında bir hizmet sözleşmesi ve işçi-işveren ilişkisi bulunmadığı, taraflar arasında sözleşmenin imzalanmış olmasının davacının statüsünü değiştiren bir niteliği bulunmadığı, tüm yukarıda açıklananlar ve dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davalı idarenin işlemine karşı gidilecek yargı yolunun idari yargı olduğu, Mahkemelerinin bu konuda görevinin bulunmadığı sonuç ve vicdani kanaatine ulaşıldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ’nin 30.1.2006 gün ve E:2005/38660, K:2006/1609 sayılı kararıyla onanmak suretiyle kesinleşmiştir.
Davacı vekili, bu kez, aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.
ANTALYA 1. İDARE MAHKEMESİ; 17.1.2007 gün ve E:2006/1341, K:2007/24 sayı ile, davacının görevli bulunduğu Akdeniz Üniversitesi Rektörlüğü’nün izin ve onayı ile 26.5.1997 tarihinden bu yana belirli süreli hizmet sözleşmesi ile Antalya'da bulunan TÜBİTAK Ulusal Gözlem Evinde tam zamanlı müdür yardımcısı olarak çalışan davacı tarafından hizmet sözleşmesi uyarınca belirlenen ücret alacağından eksik ödenen 10.608.56 YTL'nin 4857 sayılı Yasa’nın 37. maddesi uyarınca yasal faiziyle birlikte tazmininin istenildiği, 2576 sayılı Kanun’un 3410 sayılı Kanun’la değişik 5. maddesinin 1. fıkrası ile 2577 sayılı Yasa’nın 4001 sayılı Yasa’yla değişik 2, 14 ve 15. maddelerinden söz ederek, 278 sayılı Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanun'un 17/1. maddesinde; Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun Başkanı; danışmanları, araştırıcıları, yöneticileri ve her türlü personelin özel hukuk hükümlerine bağlı olup bu kimseler hakkında 3656, 3659 ve 6245 sayılı Kanunlar ve bunların ek ve tadilleriyle, aksine açıkça hüküm konmadıkça bu Kanunların yerlerine geçecek kanunların hükümlerinin uygulanmayacağı kuralına yer verildiği, dava dosyasının incelenmesinden, davacının görevli bulunduğu Akdeniz Üniversitesi Rektörlüğü’nün izin ve onayı ile 26.5.1997 tarihinden bu yana belirli süreli hizmet sözleşmesi ile Antalya'da bulunan TÜBİTAK Ulusal Gözlem Evinde tam zamanlı müdür yardımcısı olarak çalışan davacı tarafından hizmet sözleşmesi uyarınca belirlenen ücret alacağından eksik ödenen 10.608,56 YTL'nin 4857 sayılı Yasa’nın 37. maddesi uyarınca yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle bakılan davanın açıldığının anlaşıldığı, bakılan davada davalı idarede hizmet sözleşmesiyle çalışan davacının hizmet sözleşmesinde belirlenen ücretinin 15.11.2003-25.5.2004 dönemleri arasında eksik ödenmesi nedeniyle eksik ödenen bu ücret farkının ödenmesi istemiyle açtığı bu davanın 278 sayılı Yasa’nın 17/1. maddesi kapsamında özel hukuk hükümlerine tabi olan davacının hizmet sözleşmesinden doğduğunun görüldüğü, bu durumda özel hukuk hükümlerine tabi olan davacının hizmet sözleşmesi ile belirlenen ücretinin eksik ödenmesinden kaynaklanan dava konusu uyuşmazlığın görüm ve çözüm yeri adli yargı yerlerine ait olduğundan, açılan davanın esasının incelenme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mahmut BİLGEN, Erdoğan BUYURGAN, Habibe ÜNAL, O.Cem ERBÜK, Serdar AKSOY ve Coşkun GÜNGÖR’ün katılımlarıyla yapılan 07.04.2008 günlü toplantısında;
I-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasanın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği, Başkanlıkça adli yargı dosyasının da ilgili Mahkemesinden getirtildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun, davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, Akdeniz Üniversitesi’nde öğretim üyesi(profesör) olan ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 38. maddesi uyarınca davalı Kurumda görevlendirilen davacıya bu görevinden dolayı ödeme yapılırken hizmet sözleşmesinde yazılan tutarın eksik ödendiği ileri sürülerek 10.608,56 YTL’nın faiziyle birlikte tahsili istemiyle açılmıştır.
4.11.1981 gün ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun “Kamu kuruluşları ve vakıflarda görevlendirme” başlığını taşıyan 38. maddesinde(Değişik: 29/11/1983 - KHK - 243/46 md.), (Değişik: 29/5/1991 - 3747/4 md.) Öğretim elemanları; ilgili kurumlar ile kendisinin isteği, Üniversite Yönetim Kurulunun uygun görmesi ve rektörün onayı ile ihtiyaç duyulan konularda, özlük işlemleri kendi kurumlarınca yürütülmek kaydıyla, Bakanlıklarda, Silahlı Kuvvetler ile Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu, Adli Tıp Kurumu, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ve Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı kamu kuruluşlar ve kamu yararına çalışan kuruluşlar veya gerçek kişiler tarafından kurulan vakıflar ile kanunla kurulmuş sosyal güvenlik kurumları ile kamuya yararlı dernekler ve bunların iştiraklerinde, araştırma-geliştirme kurumları ve diğer kamu kuruluşlarında geçici olarak görevlendirilebilirler. Bu şekilde görevlendirilenler (Adli Tıp Kurumu ile vakıflarca kurulmuş hastahaneler, sağlık merkezleri, sağlık ocakları ve gezici sağlık araçları hariç) döner sermayeden yararlanamazlar. Ancak ilgili bulunduğu Yükseköğretim kurumlarındaki aylık ve diğer ödemeler ile öteki hakları devam eder.
Yükseköğretim Kurulunun isteği ve ilgili kamu kuruluşunun onayı ile yükseköğretim kurumları veya birimleri, ilgili adli mercilerin talebi ile adli tıp mevzuatı çerçevesinde adli tıp olaylarında ve diğer adli konularda resmi bilirkişi olarak görevlendirilebilirler.
(Değişik: 19/4/1990 - KHK - 422/2 md.; Değiştirilerek kabul: 25/10/1990 - 3670/11 md.) Bu madde uyarınca görevlendirilen öğretim elemanları kendi kurumlarından alacakları aylık ve ödeneklerin yanısıra, görevlendirildikleri kurumda yürüttükleri görev için birinci derecenin dördüncü kademesinde bulunan bir genel müdürün aylık ve ek gösterge rakamlarının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunan tutarı geçmemek üzere ilgili bakan tarafından tespit edilecek miktarı net olarak ikinci görev aylığı şeklinde ayrıca alırlar. Bunlar görevlendirildikleri kurumlarca kendilerine bu suretle yapılan ödemeleri döner sermayelere yatırmak zorunda değildirler. Bunlara görev yapacakları kurumca bu ödeme dışında başkaca bir ödeme yapılmaz” denilmiştir.
17.7.1963 gün ve 278 sayılı Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanun’un 17. maddesinde, “Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumunun Başkanı; danışmanları, araştırıcıları, yöneticileri ve her türlü personeli özel hukuk hükümlerine bağlı olup bu kimseler hakkında 3656, 3659 ve 6245 sayılı kanunlar ve bunların ek ve tadilleriyle, aksine açıkça hüküm konmadıkça bu kanunların yerlerine geçecek kanunların hükümleri uygulanmaz.
Kurum ihtiyaca uygun kuruluş ve kadro statülerinin düzenlenmesinde serbesttir.
(Ek fıkra: 21/10/1987 - KHK 294/9 md.) Ancak, sözleşmeli olarak çalışan personel toplu iş sözleşmesi kapsamına alınmaz ve bunlara toplu iş sözleşmeleri ile hiçbir menfaat sağlanamaz”, 19. maddesinde, “Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu anlaşmalı araştırıcı ve danışman kullanabilir. Daimi veya anlaşmalı araştırıcılar ve danışmanlar yabancılar arasından da seçilebilirler.
Anlaşmalı araştırıcılar ve danışmanlar üniversiteler genel ve katma bütçeli dairelerle özel idare ve belediyeler ve 3659 sayılı kanuna bağlı kurumların mensupları arasından da seçilebilirler. Bu takdirde, bunların esas görevlerine ait bütün haklar saklı kalır ve her türlü tazminatlarına halel gelmez. Kullanılma yolları ve anlaşmalarına göre verilecek ücretler Kurumca tesbit edilir. Ücretlerin verilmesinde 7244 sayılı kanunun üçüncü maddesi hükmü uygulanmaz” hükmü yer almıştır.
Öte yandan, dava dilekçesinde sözü edilen süreli hizmet sözleşmesinin 1. maddesinde, TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi Yönetim Kurulu adına Ulusal Gözlemevi Müdürü Prof. Dr. Zeki Aslan ile Prof. Dr. Orhan Gölbaşı arasında aşağıdaki şartlarla bu süreli hizmet sözleşmesinin imzalandığı, 2. maddesinde, bağlı bulunduğu üniversitedeki ders ve görevlerini aksatmamak kaydı ile 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 38. maddesine göre görevlendirilen Prof. Dr. Orhan Gölbaşı’nın TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi Müdürlüğü’nde Müdür Yardımcısı olarak mevcut yönetmelikler çerçevesinde tespit edilen Y3/7 (%70'i oranında) derece kademesinin karşılığı 2.135.423.976.-TL brüt aylık ücret ile çalışmayı, TÜBİTAK’ın da çalıştırmayı kabul edeceği, 3. maddesinde, Prof. Dr. Orhan Gölbaşı'nın ücretinin düzenlenecek bordroya göre her ayın sonunda tahakkuk ettirilerek ödeneceği, 4. maddesinde, TÜBİTAK Personel Yönetmeliği’nin 10. maddesine göre tanzim edilen bu süreli hizmet sözleşmesinin 26.5.2003 tarihinden itibaren 1 (bir) yıl süre ile yürürlükte olacağı; bu sürenin sonunda ayrıca fesih ihbarına gerek olmaksızın sözleşmenin sona ereceği veya taraflar arasında yeniden sözleşme yapılabileceği, 5. maddesinde, Prof. Dr. Orhan Gölbaşı’nın, toplu iş sözleşmesi ile verilen haklardan faydalanamayacağı, 6. maddesinde, Prof. Dr. Orhan Gölbaşı’nın, Başkanlık Makamı'nın 14.05.1997 gün ve 791 sayılı yazıları ile belirlenen, "TÜBİTAK da Görev Yapan ve 9. Dönem Toplu İş Sözleşmesi Kapsamı Dışında Bulunan Personel ile Toplu İş Sözleşmesi ile Verilen Haklardan Yararlanamayan Personele Uygulanacak Ücret ve Sosyal Yardımlar ile İlgili Esaslar" ın EK-1 tablosunda 2. sıradaki Asli Görevi Başka Kuruluşta Olan ve Kurumda Tam veya Yarı Zamanlı Çalışan Personel ile ilgili bölümde belirtilen maddelerden yararlandırılacağı, 7. maddesinde, 16.6.2003 tarihinde (2) nüsha olarak Antalya’da imzalanan bu sözleşmenin uygulanmasından meydana gelebilecek anlaşmazlıklarda Antalya mahkemelerinin yetkili olduğu belirtilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, Akdeniz Üniversitesi’nde öğretim üyesi(profesör) olarak görev yapan davacının 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 38. maddesi gereğince Üniversitedeki asıl görevlerini aksatmamak kaydıyla, 26.5.2003 tarihinden itibaren 1(bir) yıl süre ile TÜBİTAK Ulusal Gözlemevinde çalışmasının Rektörlükçe uygun görülmesi üzerine yukarıda sözü elden süreli hizmet sözleşmesinin imzalandığı, sözleşmede brüt aylık ücretin 2.135.423.976.-TL olarak belirlendiği, Başbakanlığın 15.1.2004 günlü Olurunda, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 38. maddesine göre, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK)’ında geçici olarak görevlendirilen öğretim elemanlarına, yürüttükleri görev için “birinci derecenin dördüncü kademesinde bulunan bir genel müdürün aylık ve ek gösterge rakamlarının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunan tutarı” geçmemek üzere ilgili Bakan tarafından tespit edilecek miktarın net olarak ikinci görev aylığı olarak ödeneceğinin hükme bağlandığı, Kurumlarında yukarıdaki şekilde görevlendirilmiş ve görevlendirilecek olan öğretim elemanlarına, mezkur maddede öngörülen tutarın tamamının ödenmesine karar verildiği, davalı Kurumun 15.1.2004 gün ve 46 sayılı yazısında da, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 38. maddesine göre Kurumlarında halen geçici olarak görevlendirilen veya görevlendirilecek olan öğretim elemanlarına, yürüttükleri görev için ödenecek net ikinci görev aylığı miktarının Başbakanlığın 15.1.2004 günlü olurları ile tespit edildiği, tespit edilen bu miktarın, 15 Aralık – 14 Ocak 2004 ayından geçerli olmak üzere Kurumlarında tam zamanlı görev yapan öğretim elemanlarına ödenecek olup, kısmi zamanlı görev yapanlara ise çalıştığı günle orantılı olarak ödeme yapılacağının belirtilmesi üzerine davalı Kurum tarafından 15.11.2003 tarihinden 25.5.2004 tarihine kadar sözleşmede belirlenen tutarın değil, bu yazı uyarınca belirlenen tutarın ödendiği ileri sürülerek eksik ödenen 10.608,56 YTL’nın faiziyle birlikte tahsili istemiyle davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Asli görevi öğretim üyeliği olan davacı, bağlı bulunduğu Akdeniz Üniversitesi’ndeki ders ve görevlerini aksatmamak koşulu ile Yükseköğretim Kanunu’nun 38. maddesi uyarınca davalı Kurumda görevlendirilmiştir. Bu husus, süreli hizmet sözleşmesinde de belirtilmiştir.
Bu durumda, gerek davacının asli görevinin öğretim üyeliği olması gerekse davalı Kurumda Yükseköğretim Kanunu’nun 38. maddesine göre görevlendirilmiş olması karşısında, davacı ile davalı Kurum arasında yapılan süreli hizmet sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında bir iş sözleşmesi olduğundan ve taraflar arasında işçi-işveren ilişkisi bulunduğundan söz etmek olanaksızdır.
Bu durum gözetildiğinde, davacıya davalı Kurumda yürüttüğü görev için süreli hizmet sözleşmesinde yazılı tutarın değil, Başbakanlığın 15.1.2004 günlü Olurları ile tespit olunan tutarın ödenmesinden kaynaklanan davanın görüm ve çözümünde idari yargının görevli bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Antalya 1. İdare Mahkemesi’nin 17.1.2007 gün ve E:2006/1341, K:2007/24 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 07.04.2008 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
* * *
Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:
ESAS NO : 2007/203
KARAR NO: 2008/144
KARAR TR : 2.6.2008
(Hukuk Bölümü)
Ö Z E T : 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.
K A R A R
Davacı : Yeni Dünya İletişim A.Ş.
Vekilleri : Av. Y. A. - Av. Ş. Y.
Davalı : Telekomünikasyon Kurumu
O L A Y : Telekomünikasyon Kurumu İzmir Bölge Müdürlüğü’nün 31.5.2006 gün ve 2830 sayılı işlemi ile, davacıya ait Teleferik Tesisleri Yanı Balçova/İZMİR adresinde kurulu bulunan RADYO 7 logosu ile yayın yapan (RADYO) sabit telekomünikasyon cihazı için 4.3.2004 gün ve 25392 sayılı Tebliğ değişikliği (4. maddesi) ile 4.3.2004 günü itibarıyla 10 kHz-60 GHz Frekans Bandında Çalışan Sabit Telekomünikasyon Cihazlarından Kaynaklanan Elektromanyetik Alan Şiddeti Limit Değerlerinin Belirlenmesi, Ölçüm Yöntemleri ve Denetlenmesi Hakkında Yönetmeliğin kapsamına dahil olan sistem olduğu, bu nedenle, Bölge Müdürlüklerine yapılmış olan Güvenlik Sertifikası sistem bildiriminin Yönetmeliğin 9. maddesinde belirtilen 30 günlük süre içinde yapılmadığı anlaşıldığından, aynı madde uyarınca 2.100,00 YTL tutarında idari yaptırım uygulandığı bildirilmiştir.
Davacı vekili, Telekomünikasyon Kurumu’nun 31.5.2006 gün ve 2830 sayılı kararının kaldırılması istemiyle, ceza miktarını 4.250,00 YTL olarak belirtmek suretiyle 23.6.2006 tarihinde adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.
İZMİR 5. SULH CEZA MAHKEMESİ; 29.12.2006 gün ve D.İş E:2006/228, D.İş K:2006/351 sayı ile, itiraz edenin, Telekomünikasyon Kurumu İzmir Bölge Müdürlüğü’nün 31/05/2006 tarih ve 2830 no’lu idari yaptırım kararına itiraz ederek, idari para cezasının kanuni dayanağının bulunmadığını, Yasada belirlenmeyen bir suç için Yönetmelik mahiyetindeki genel düzenleyici bir işlem ile ceza verilmesinin mümkün olmadığını ileri sürerek iptalini talep ettiğini belirtikten sonra sonuç olarak, idari yaptırım kararının hukuka uygun olması nedeniyle başvurunun reddine karar vermiş; davacı vekili bu karara itiraz etmiş; itiraz dilekçesinde, Telekomünikasyon Kurumu’nun 6.7.2006 gün ve 672 nolu işlemi ile verilen idari para cezası nedeniyle Sulh Ceza Mahkemesine itiraz edildiği belirtilmiştir. Bunun üzerine İZMİR 11. AĞIR CEZA MAHKEMESİ; 23.2.2007 gün ve Değişik İş:2007/129 sayı ile, İzmir 5. SCM’nin 2006/228 D.İş Esas, 2006/351 D.İş Karar sayılı ve 29.12.2006 tarihli kararına Yeni Dünya İletişim A.Ş. vekili tarafından itiraz edilmiş olmakla dosyanın incelendiği, Telekomünikasyon Kurumu tarafından muteriz şirket aleyhine uygulanan 4.250.-YTL idari para cezasına karşı yasal süresi içerisinde muteriz şirket vekili tarafından İzmir 5. SCM’ne itiraz edildiği anlaşılmış ise de, gerek Kabahatler Kanunu, gerekse idari para cezasının dayanağını oluşturan 2813 sayılı Telsiz Yasası ve 406 sayılı Telefon ve Telgraf Yasası’nda itiraza bakmanın sulh ceza mahkemesinin görevine girdiği belirtilmediğinden, iş bu idari para cezasına karşı itiraz merciinin idare mahkemesi olduğu anlaşıldığından, Sulh Ceza Mahkemesinin belirtilen başvurunun reddine ilişkin kararının görev yönünden kaldırılmasına karar vermenin icap ettiği gerekçesiyle İzmir 5. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 29/12/2006 tarih ve 2006/228-351D.İş Esas-D.İş Karar sayılı kararının kaldırılmasına, itiraz merciinin idare mahkemesi olduğunun tespitine karar vermiştir.
Telekomünikasyon Kurumu’nun 6.7.2006 gün ve 672 sayılı idari para cezası kararı ile, 12.7.2001 gün ve 24460 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelik gereği Bölge Müdürlüğü elemanlarınca 17.5.2006 tarihinde Yenmiş Köyü Üstü, Kemalpaşa/İZMİR adresinde yapılan kontrol neticesinde 4.3.2004 tarih ve 25392 sayılı Tebliğ değişikliği öncesi de meskun mahal içinde olması nedeniyle 4.250,00 YTL idari para cezası verilmiştir.
Davacı vekili, 6.7.2006 gün ve 672 sayılı idari yaptırım kararının kaldırılması istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.
ANKARA 14. İDARE MAHKEMESİ; 29.3.2007 gün ve E:2007/1152 sayı ile, davacı Yeni Dünya İletişim A.Ş. vekili tarafından 4502 sayılı Kanun'la değişik 2813 sayılı Telsiz Kanunu ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu'nun ilgili hükümlerine dayanılarak çıkarılan ve 12.07.2001 tarih ve 24460 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Yönetmeliğin 9'uncu madde hükmü uyarınca idarî para cezası verilmesine dair idari işlemin iptali istemiyle Telekomünikasyon Kurumu'na karşı açılan davada işin gereğinin görüşüldüğü, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun muhtelif maddelerinden söz ederek, 2813 ve 406 sayılı Kanun'da Telekomünikasyon Kurumu'nun idarî para cezası verme yetkisine ilişkin düzenlemeler bulunduğu, fakat Telekomünikasyon Kurumu'nun tesis edeceği idarî yaptırım kararlarına karşı yapılacak yargısal başvuru yolunda görevli yargı merciinin idare mahkemeleri ya da idarî yargı yerleri olduğuna ilişkin bir hüküm bulunmadığı, Telekomünikasyon Kurumu'nun bu Kanunlar veya bunlara istinaden çıkarılan Yönetmelik hükümleri uyarınca tesis edeceği idarî yaptırım kararlarına karşı idari yargı yerlerinin görevli olduğu yönünde başka kanunlarda da herhangi bir düzenleme yapılmadığı, 5326 sayılı Kanun ile 2813 ve 406 sayılı Kanun'un ilgili hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; 2813 ve 406 sayılı Kanun'un idarî para cezası uygulanmasına ilişkin hükümlerinde, karşılığında idarî yaptırım uygulanması öngörülen fiilin kabahat deyimine girdiği, bu kabahat fiili karşılığında öngörülen idarî para cezalarının idarî yaptırımın türlerinden biri olduğu, Telekomünikasyon Kurumu tarafından 2813 ve 406 sayılı Kanun ve Yönetmelik hükümleri uyarınca verilen idarî yaptırım kararlarına karşı açıkça idarî yargı yerlerine başvurulabileceği yönünde bir düzenleme bulunmadığından, 5326 sayılı Kanun'un 3/(1)-a ve 27/(1) hükmü gereğince bu konuda görevli yargı yerinin Sulh Ceza Mahkemesi olduğu sonucu çıkarıldığı, dava dosyasının incelenmesinden; Telekomünikasyon Kurumu’nun 06.07.2006 tarihli kararı ile ilgili Yönetmeliğin 9'uncu madde hükmüne aykırı hareket edildiğinden bahisle davacı şirkete 4.250,00 YTL idarî para cezası verildiği, bu cezaya karşı İzmir 5. Sulh Ceza Mahkemesi'nde açılan davada (Değişik İş Esas No:2006/228, Karar No:2006/351) adı geçen Mahkemece 29.12.2006 tarihinde davanın reddine karar verildiği, itiraz üzerine İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nce (Değişik İş No:2007/129), davada görevli yargı yerinin idare mahkemeleri olduğundan bahisle Sulh Ceza Mahkemesinin kararının kaldırıldığı, Ağır Ceza Mahkemesinin itiraz üzerine verdiği görevsizlik kararının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 271/(4) maddesi uyarınca kesin olduğu, kesin görevsizlik kararı üzerine 22.03.2007 tarihinde Mahkemelerinde bakılan davanın açıldığının anlaşıldığı, buna göre; 2247 sayılı Kanun'un 19'uncu maddesi uyarınca, bakılan davada görevli yargı yerinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurulmasına, Uyuşmazlık Mahkemesi karar verinceye değin bakılan davanın incelenmesinin ertelenmesine, karar ile dava dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine karar vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mustafa KICALIOĞLU, Erdoğan BUYURGAN, Habibe ÜNAL, Ayper GÖKTUNA, Muhittin KARATOPRAK ve Gürbüz GÜMÜŞAY’ın katılımlarıyla yapılan 2.6.2008 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ayla SONGÖR ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;
Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği...” açıkça belirtilmiştir. Bu durum gözetildiğinde, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.
2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 14. maddesinde, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir” hükmü yer almış, 19. maddesinde, “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler. (Değişik:21.1.1982-2592/6 md.)Mahkemenin gerekçeli kararı, dava dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir” denilmiştir. Aynı Yasanın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmektedir.
İdare Mahkemesince gönderilen dava dosyası ile Başkanlığımızca Sulh Ceza Mahkemesinden getirtilen dava dosyasının incelenmesinden, Telekomünikasyon Kurumu’nun 31.5.2006 gün ve 2830 sayılı kararının kaldırılması istemiyle 23.6.2006 tarihinde Sulh Ceza Mahkemesinde, bu dava açıldıktan sonra düzenlenen Telekomünikasyon Kurumu’nun 6.7.2006 gün ve 672 sayılı kararının kaldırılması istemiyle ise İdare Mahkemesinde dava açıldığı anlaşılmıştır. Her ne kadar Ağır Ceza Mahkemesine itiraz dilekçesinde, Telekomünikasyon Kurumu’nun 6.7.2006 gün ve 672 sayılı işlemi nedeniyle verilen Sulh Ceza Mahkemesi kararına itiraz edildiği belirtilmişse de, Sulh Ceza Mahkemesi kararında, kararın Telekomünikasyon Kurumu’nun 31.5.2006 gün ve 2830 sayılı kararına ilişkin olduğu açıkça ifade edilmiştir. Bu durumda, Sulh Ceza Mahkemesi kararını kaldıran Ağır Ceza Mahkemesinin görevsizliğe ilişkin kararının da Telekomünikasyon Kurumu’nun 31.5.2006 gün ve 2830 sayılı işlemine ilişkin olduğunu kabul etmek gerekir. Bu durumda, Ağır Ceza Mahkemesi ile İdare Mahkemesi kararları aynı konuya ilişkin olmadığından, olayda, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen koşullar gerçekleşmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.
SONUÇ : 2247 sayılı Yasa’nın 19.maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 2.6.2008 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
* * *
Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:
ESAS NO : 2007/211
KARAR NO: 2007/149
KARAR TR : 2.7.2007
(Hukuk Bölümü)
Ö Z E T : 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.
Dostları ilə paylaş: |