Uyuşmazlik mahkemesi kararlari



Yüklə 5,59 Mb.
səhifə103/148
tarix07.04.2018
ölçüsü5,59 Mb.
#47478
1   ...   99   100   101   102   103   104   105   106   ...   148

K A R A R

Davacı : Türk Telekomünikasyon A.Ş.

Vekilleri : Av. A. A. - Av. N. E.

Davalı : İçişleri Bakanlığı

Vekilleri : Av. G. T. - Av. S. G.
O L A Y : Davacı vekili, dava dilekçesinde, PTT Müdürlüğü Cizre/Şırnak işyerinde çalışmakta olan A. I.’nın 5.3.1994 tarihinde anti tank mayınına çarpmak suretiyle hayatını kaybettiğini, olay nedeniyle merhumun hak sahipleri (Ş. I. ve arkadaşları) vekili tarafından Ankara 5. İş Mahkemesi’nin E:1998/1554 sayılı dosyası ile davacı şirket aleyhine maddi ve manevi tazminat talebiyle dava açıldığını, Yargıtay aşamasından geçerek kesinleşmiş olan dava dosyasında bilirkişi raporlarına göre davacı şirketin % 20, teröristlerin ise % 80 oranında kusurlu bulunduğunu, Ankara 5. İş Mahkemesi’nin kararına dayanak teşkil eden 19.7.1997 tarihli bilirkişi raporunda, 2495 sayılı Yasa’dan bahsedilerek ve özel güvenlik elemanları ile teröristlere karşı güvenliğin ve ayrıca 1475 sayılı Yasa gereğince işçi güvenliğine ilişkin önlemlerin iyi alınmadığından bahisle davacı şirketin % 20 kusurlu bulunduğunu, davacı şirketin Mahkeme kararı doğrultusunda takdir edilen tazminatı ödediğini, ödediği tazminat nedeniyle teröristlerin kimlikleri bilinmediği için rücu yoluna da gidilemeyeceğini, dolayısıyla, davacı şirketin hiçbir kusuru olmadığı halde, % 100 kusurlu gibi tüm tazminatın üzerinde kaldığını, oysa, davacı şirkete herhangi bir kusur verilemeyeceğini, zira; olayın sorumlularının teröristler olduğunu, böyle bir saldırıya karşı önlem almak görevinin de kanunlara göre İçişleri Bakanlığı’na ait bulunduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla 75.318.373.785.-TL’nin ödeme tarihi olan 21.4.2000 tarihinden ve 528.340.000.-TL‘nin 24.5.2000 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsili istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 22. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’nce davanın kısmen kabulü yolunda verilen kararın temyizi üzerine YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ’nin 24.2.2003 gün ve E:2002/11599, K:2003/1706 sayılı kararıyla, “Davacı Türk Telekom A.Ş. vekili Avukat M. K. tarafından, davalı İçişleri Bakanlığı aleyhine 2.11.2000 gününde verilen dilekçe ile rücuen tazminat istenmesi üzerine Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 7.3.2002 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Davacı şirkette işçi olarak çalışan dava dışı Abdullah Işıkçı'nın aracın terör örgütünce döşenen mayına çarpması sonucu öldüğü; adı geçenin yakınlarının açtıkları dava sonucunda davacı şirketin %20 oranında kusurlu görülerek tazminatla sorumlu tutulduğu ve ödemede bulunduğu belirtilerek, devletin Anayasadan kaynaklanan can ve mal güvenliğini sağlama ödevi nedeniyle söz konusu miktarın rücuen tahsili istenilmiştir.

Yerel mahkemece istem kısmen kabul edilmiş; karar taraflarca temyiz edilmiştir. Dava sebebi anlamında, davaya konu yapılan maddi olgular, devletin genel anlamda huzur ve güveni sağlama ödevine ilişkindir. Kural olarak, devletin güvenliğe ilişkin ödevi; asli, sürekli ve bölünemez niteliktedir. Bu ödevin gerektiği gibi yerine getirilmediğinin ileri sürülmesi ise, sonuç olarak hizmet kusuruna ilişkindir. Hizmet kusuruna dayalı tazminat istemleri de tam yargı davasının konusunu oluşturur ve 2577 sayılı Yasanın 2. maddesi hükmü gereğince, idari yargı yerinde çözüme kavuşturulabilir. Mahkemece, davanın yargı yolu bakımından reddi yerine, işin esasının çözümlenmesi, usul ve yasaya aykırı olup kararın bozulmasını gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına…” karar verilmiştir.

Bunun üzerine ANKARA 22. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 11.6.2003 gün ve E:2003/433, K:2003/410 sayı ile, davacı vekillerinin dava dilekçelerinde, PTT Müdürlüğü Cizre/Şırnak işyerinde çalışan A. I.'nın 5.3.1994 tarihinde anti-tank mayınına çarpmak suretiyle ölümünden doğan ve varislerine ödenmek zorunda kalınan 75.318.373.785.-TL’nın 21.4.2000 tarihinden, 528.340.000.-TL’nın da 24.5.2000 tarihinden itibaren işleyecek % 60 faizi ile tahsilini talep ettikleri, Mahkemelerince yapılan yargılama sonucu davanın 59.887.793.560.-TL üzerinden kabul gördüğü, Mahkeme kararı temyiz edilmekle Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 24.2.2003 günlü ilamı ile, “Dava sebebinin Devletin genel anlamda huzur ve güveni sağlama ödevinin yerine getirilmesinden doğan rücu davası olmakla hizmet kusuruna ilişkin olup, 2577 sayılı Yasa’nın 2. madde hükmü gereğince idari yargının görev alanına” girdiği belirtilerek bozulduğu gerekçesiyle bozmaya uymak suretiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez, aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Ankara 4. İdare Mahkemesi’nin yetkisizlik kararı üzerine dosyanın gönderildiği Diyarbakır İdare Mahkemesi, davada adli yargının görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, DANIŞTAY ONUNCU DAİRESİ’nin 2.3.2007 gün ve E:2004/13127, K:2007/856 sayılı kararıyla, İdare Mahkemesince görevli yargı merciinin belirlenebilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulması gerekirken, davanın görev yönünden reddine karar verilmesinde hukuki isabet bulunmadığı gerekçesiyle bozulmuştur.



Bunun üzerine, Diyarbakır 1. İdare Mahkemesi’nin yetkisizlik kararı üzerine dosyanın gönderildiği MARDİN İDARE MAHKEMESİ; 9.9.2008 gün ve E:2008/978 sayı ile, davacı Türk Telekom A.Ş. vekili tarafından davacı şirketin işçisi A. I.'nın 5.3.1994 tarihinde kullandığı aracın terör örgütünce yola döşenen mayına çarpması sonucu ölümü üzerine yakınları tarafından İş Mahkemesinde açılan davada, davacı şirketin Ankara 5. İdare Mahkemesi kararı uyarınca ödediği 75.318,37YTL’nin ödeme tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle İçişleri Bakanlığı’na karşı açılan davada, Diyarbakır İdare Mahkemesi’nin 18.3.2004 tarih ve E:2003/3564, K:2004/596 sayılı kararının Danıştay 10. Dairesi’nin 2.3.2007 tarih ve E:2004/13127, K:2007/856 sayılı kararı ile bozulması üzerine, bozma kararına uyularak gereğinin görüşüldüğü, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde; idari dava türlerinin: a) İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar” olarak sayıldığı, idari yargı yerlerinde, idarenin eylem ve işlemleri nedeniyle hak veya menfaatleri ihlal olunanlar tarafından söz konusu idari işlemin iptali veya idari eylem nedeniyle doğan zararların tazmini amacıyla idari işlemi tesis eden veya idari işlemi gerçekleştiren idari makamlara karşı idari davaların açılacağının açık olduğu, dava dosyasının incelenmesinden, Cizre PTT Merkez Müdürlüğü emrinde işçi olarak çalışan Abdullah Işıkçı'nın 5.3.1994 tarihinde kullanmakta olduğu aracın terör örgütünce döşenen mayına çarpması sonucu öldüğü, adı geçenin yakınlarınca davacı aleyhine açılan tazminat davasında Ankara 5. İş Mahkemesi’nce davalı idarenin %20 oranında, teröristlerin %80 oranında kusurlu bulunduğuna karar verildiği ve davacı tarafından tazminatın tamamen ödendiği ve fazla olarak ödenen kısmın davalı idareden tahsili amacıyla açılan davanın Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 7.3.2002 tarih ve E:2000/606, K:2002/102 sayılı kararıyla kabul edildiği, ancak kararın temyizi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nce 24.2.2003 tarih ve E:2002/11599, K:2003/1706 sayılı kararıyla görev yönünden bozulması üzerine anılan Mahkemenin, 11.6.2003 tarih ve E:2003/433, K:2003/410 sayılı kararıyla görev yönünden reddine karar verildiği, bunun üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı ve Diyarbakır İdare Mahkemesi’nin 18.3.2004 tarih ve E:2003/3564, K:2004/596 sayılı kararı ile davanın görev yönünden reddi kararının, görevli yargı yerinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulması gerekirken, davanın görev yönünden reddine karar verilmesinde hukuki isabet bulunmadığından bahisle Danıştay 10. Dairesi’nin 2.3.2007 tarih ve E:2004/13127, K:2007/856 sayılı kararı ile bozulmasına karar verildiğinin anlaşıldığı, bakılan davada, Borçlar Kanunu’na göre hissesinden fazla ödemede bulunan tarafın diğerine rücu hakkının olduğu, bu itibarla, haksız iktisaptan kaynaklanan bir alacak niteliği taşıyan rücuen tazminat alacağına ilişkin davanın Borçlar Kanunu hükümlerine göre adli yargı yerince çözümlenmesi gerektiği, nitekim Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 12.6.2000 tarih ve E:2000/1, K:2000/14 sayılı kararının da, bu şekilde açılan rücuen alacak davasının Borçlar Kanunu hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği yönünde olduğu, bu durumda, hukuki niteliği itibariyle Borçlar Kanunu uyarınca adli yargı yerlerinde görüm ve çözümü gereken uyuşmazlığın Mahkemelerince esastan incelenerek sonuçlandırılmasına olanak bulunmadığı, bu nedenlerle, Mahkemelerinin görevsizliğine, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesi'nce karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mahmut BİLGEN, Ramazan TUNÇ, Habibe ÜNAL, Ayper GÖKTUNA, Serdar AKSOY ve Muhittin KARATOPRAK’ın katılımlarıyla yapılan 1.3.2010 günlü toplantısında:

l- İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulduğu, ancak, idari yargı dosyasının; 19. maddede belirtilen hükmün aksine, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası temin edilmeden gönderildiği görülmekte ise de; Başkanlıkça, adli yargı dosyası da ilgili Mahkemeden getirtilmiş olup, sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ’ın davada adli yargının, Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :

Dava, yargı kararı ile tazminle yükümlü tutulan Türk Telekomünikasyon A.Ş. tarafından, kurumlarınca tazminat ve yargılama giderleri olarak ödenen tutarın, davanın ihbar edildiği İçişleri Bakanlığı’ndan rücuen tahsili istemiyle açılmıştır.

Olayda, mayına çarpmak suretiyle ölen kurum çalışanının mirasçıları tarafından, Türk Telekomünikasyon A.Ş. aleyhine tazminat davası açıldığı; davanın İçişleri Bakanlığı’na ihbar olunduğu; Mahkemece hükmolunan tazminatın davalı Türk Telekomünikasyon A.Ş.'ne yüklendiği ve bu yoldaki kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Tazminat davasına bakan Mahkemece, bilirkişi raporu ile saptanan kusur ve sorumluluk oranları esas alınarak davanın konusu bakımından bir tefrik yapılıp ayrılan kısma ilişkin bulunan zararın idare hukuku ilkelerine göre idari yargı yerinde saptanmasının gerekeceği yolunda bir görevsizlik kararının verilmediği ve hükmolunan tazminatın da tamamının ödenmiş olduğu gözetildiğinde, olayda zarar gören taraf yönünden, ortada tazminat davasında giderilmemiş bir alacak bulunduğundan söz edilemeyeceği gibi, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde belirtilen “İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları” kapsamında, zarar gören tarafından idari yargı yerinde açılacak bir idari dava yoluyla giderilmesi gereken zararın olduğundan da bahsedilemeyeceği açıktır.

Tam yargı davası niteliği taşımayan rücu davasının, Borçlar Kanunu hükümlerine göre adli yargı yerince çözümlenmesinin gerekeceği kuşkusuzdur.

Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesince yapılan başvurunun kabulü ile Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.


SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Mardin İdare Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 11.6.2003 gün ve E:2003/433, K:2003/410 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 1.3.2010 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
* * *
Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:
ESAS NO : 2009/236

KARAR NO : 2010/33

KARAR TR : 01.03.2010

(Hukuk Bölümü)
Ö Z E T : Belediyede işçi olarak çalışan davacı tarafından iş akdinin feshedildiği ileri sürülerek iş akdinin feshinin geçersizliğine, İş Kanunu’nun 21. maddesine göre işe iadesine ve bu madde uyarınca parasal haklarının ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.
K A R A R
Davacı : O. H.

Vekili : Av. D. H.

Davalı : Tomarza Belediye Başkanlığı

Vekili : Av. G. E. Ş.
O L A Y : Davacı, dava dilekçesinde, Tomarza Belediye Başkanlığı temizlik işlerinde işçi olarak çalışmakta iken, davalı tarafından iş akdinin malül olmasından da yararlanılarak 15.9.2006 tarihinde feshedildiğini, davalı Kurumun, iş akdinin feshine dair 14.9.2006 tarihli dilekçeyi 18.9.2006'da imzalattığını, bunu SSK'ya 18.9.2006'da bildirdiğini, böylece bir aylık maaş ve ihbar tazminatı alacağı kaybına sebep olduğunu, yapılan feshin haksız olduğunu ve geçerli bir sebebe dayanmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla fesih tarihinden işleyecek faizi ile, iş akdinin feshinin geçersizliğine, İş Kanunu’nun 21. maddesine göre işe iadesine karar verilmesine, işveren tarafından işe başlatılmaması halinde işverenin İş Kanunu’nun 21. maddesine göre 8 aylık brüt ücret tutarında tazminata mahkum edilmesine, kararın kesinleştiği tarihe kadar çalışmadığı süre için ücret ve diğer haklarının faizi ile ödenmesine karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

TOMARZA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 17.4.2008 gün ve E:2006/158, K:2008/73 sayı ile, davacı Osman Höbek’in Mahkemelerine vermiş olduğu dava dilekçesinde, davalı Kurum tarafından iş sözleşmesinin feshedildiğini, ancak, iş sözleşmesinin feshine ilişkin davalı Kurumun kararının haksız olduğunu, bu nedenle, işe iade edilmesini talep ettiği, davacının ayrıca yargılama sırasında Mahkemelerinde yapmış olduğu açıklamalarında, davalı Kurumun iş sözleşmesini feshettiğini, ayrıca kendisine emeklilik dilekçesi imzalattırdıklarını, dilekçeyi görmeden imzaladığını ifade ettiği, ancak, davalı Kurum ile yapılan yazışmalarda, davacının Kurumlarından emekli edildiğinin, kendi isteği ile emekliliğe ayrıldığının ileri sürüldüğü, ayrıca davalı vekili yargılama sırasında Mahkemelerinde yapmış olduğu açıklamalarında, davacının emeklilik dilekçesini kendi isteğiyle imzaladığını, SSK'ya başvurarak bizatihi emekliliğini istediğini ifade ettiği, yanların yukarıda belirtilen sav ve savunmaları, davalı Kurumun davacının işten ayrılmasına emeklilik işlemini dayanak alması karşısında, iş sözleşmesinin feshine ilişkin Mahkemelerince bir incelemeye gidilemediği, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi gereği, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar, idari nitelikli olup idari yargının görev alanına girdiği, dava konusu olayda, davacının işten ayrılmasına neden olan işlemin, idari nitelikte olan emeklilik işlemi olması, davacının kendisinin emeklilik talebinde bulunmadığını ve emekliliğe ilişkin herhangi bir dilekçeyi bilerek imzalamadığına ilişkin açıklamaları karşısında, işbu dava bakımından reddine gitmek yerine yargılama ekonomisi ve herhangi bir hak kaybının oluşmaması için davanın görevli idari yargı yerine gönderilmesi gerektiği kanaatine varıldığı belirtilerek iş bu istem yönünden Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 7. ve 27. maddelerine göre Mahkemelerinin görevsizliğine, dava dosyasının görevli Kayseri Nöbetçi İdare Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

Tomarza Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davacının istemi üzerine dosyanın gönderildiği Kayseri 2. İdare Mahkemesi dilekçenin reddine karar vermiştir.

Davacı vekili, bu kez, aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

KAYSERİ 2. İDARE MAHKEMESİ; 26.9.2008 gün ve E:2008/739 sayı ile, davacı O. H. vekili tarafından iş akdinin feshinin geçersizliği ile işe iade edilmesine ve yoksun kaldığı parasal hakların ödenmesine karar verilmesi istemiyle Tomarza Belediye Başkanlığı'na karşı dava açıldığı, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 20. maddesinde, “İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde iş mahkemesinde dava açabilir” hükmüne yer verildiği, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 1. maddesinde, “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur” hükmünün yer aldığı, dava dosyasının incelenmesinden, davacının, iş akdinin feshinin geçersizliğine, işe iadesine ve çalışmadığı sürelerdeki ücret ve diğer haklarının ödenmesine karar verilmesi istemiyle Tomarza Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açtığı davada, davacının işten ayrılmasının nedeninin idari bir işlem olan emeklilik işlemi olduğu, idari işlemin yargısal denetimini yapmakla görevli yargı yerinin idari yargı olduğu gerekçesiyle 17.4.2008 tarih ve E:2006/158, K:2008/73 sayılı kararla görevsizlik kararı verildiği, bu karar üzerine iş akdinin feshinin geçersizliği ile işe iade edilmesine ve yoksun kaldığı parasal hakların ödenmesine karar verilmesi istemiyle iş bu davanın açıldığının anlaşıldığı, bu durumda, yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca İş Kanunu’ndan doğan uyuşmazlığın görüm ve çözümünün adli yargı yerine ait bulunduğu sonuç ve kanaatine ulaşıldığı, bu nedenlerle, Mahkemelerinin görevsizliğine, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesi’nce bir karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mustafa KICALIOĞLU, Mahmut BİLGEN, Habibe ÜNAL, Ayper GÖKTUNA, Serdar AKSOY ve Muhittin KARATOPRAK’ın katılımlarıyla yapılan 1.3.2010 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, idari yargı dosyası ile birlikte adli yargı dosyası da gönderilmek suretiyle 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen şekilde başvurulduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Belediyede işçi olarak çalışmakta iken, iş akdinin feshedildiğini ileri süren davacı tarafından fesih tarihinden işleyecek faizi ile, iş akdinin feshinin geçersizliğine, İş Kanunu’nun 21. maddesine göre işe iadesine karar verilmesine, işveren tarafından işe başlatılmaması halinde işverenin İş Kanunu’nun 21. maddesine göre 8 aylık brüt ücret tutarında tazminata mahkum edilmesine, kararın kesinleştiği tarihe kadar çalışmadığı süre için ücret ve diğer haklarının faizi ile ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Olayda, davalı Belediye ile davacı arasındaki hukuki ilişki, İş Kanunu’na tabi hizmet sözleşmesine dayalı olarak kurulmuş bir özel hukuk ilişkisi niteliğini taşımaktadır.

Bu durumda, kamu idaresince tesis edilmiş bir idari işlem ya da eyleme karşı açılmış 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen idari davalardan biri söz konusu olmayıp, iş akdinin feshedildiği ileri sürülerek fesih tarihinden işleyecek faizi ile, iş akdinin feshinin geçersizliğine, İş Kanunu’nun 21. maddesine göre işe iadesine karar verilmesine, işveren tarafından işe başlatılmaması halinde işverenin İş Kanunu’nun 21. maddesine göre 8 aylık brüt ücret tutarında tazminata mahkum edilmesine, kararın kesinleştiği tarihe kadar çalışmadığı süre için ücret ve diğer haklarının faizi ile ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davanın, iş hukuku ilke ve kurallarına göre adli yargı yerince çözümleneceği kuşkusuzdur.

Öte yandan, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 1. maddesinin birinci fıkrasında, İş Kanunu'na göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanunu’na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının iş mahkemelerince çözümleneceği öngörülmüştür.

Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesince yapılan başvurunun kabulü ile Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.


SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Kayseri 2. İdare Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Tomarza Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 17.4.2008 gün ve E:2006/158, K:2008/73 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 1.3.2010 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
* * *
Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:
ESAS NO : 2009/54

KARAR NO : 2010/34

KARAR TR : 01.03.2010

(Hukuk Bölümü)
Ö Z E T : Feribotun batması sonucu ölen yolcuların yakınları tarafından davalı İçişleri ve Ulaştırma Bakanlıklarının denetim ve gözetim sorumluluğuna yönelik olarak açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.


Yüklə 5,59 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   99   100   101   102   103   104   105   106   ...   148




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin