Uyuşmazlik mahkemesi kararlari



Yüklə 5,59 Mb.
səhifə144/148
tarix07.04.2018
ölçüsü5,59 Mb.
#47478
1   ...   140   141   142   143   144   145   146   147   148

ESAS NO : 2009/254

KARAR NO : 2010/127

KARAR TR : 07.06.2010

(Hukuk Bölümü)
Ö Z E T : Belediyenin talebi üzerine, Kadastro Müdürlüğünce; 2981/3290 sayılı Yasanın 10/b maddesi uyarınca yapılan hak sahiplerini tespit ve tescil işlemlerinin iptali istemiyle açılan davanın, 3402 sayılı Kadastro Yasası’nın 24. ve 25. maddeleri uyarınca ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.
K A R A R
Davacılar : 1- M. B.

2- M. T.


Vekili : Av. M. B.

Davalılar : 1- Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü

Vekili : Av. H. T.

2- Melikgazi Belediye Başkanlığı

Vekili : Av. S. D.

O L A Y : Kayseri ili, Konaklar Köyü, Kines Mevkiinde bulunan 1 pafta, 1985 parsel sayılı 18210 m² lik taşınmazın 280/ 21605 oranında ayrı ayrı hissedarı olan davacılardan M. B. kendi adına ve ayrıca M. T.’nun vekili olarak; taşınmazlarının imar durumunu öğrenmek üzere Belediyeye başvurduklarında, hisselerinin 2981 sayılı yasanın 10/b maddesi uygulanması sırasında Kadastroca, Yıldırım Beyazıt Mah, Ünver Sokakta oluşturulan 3266 ada 9 ve 29 parsellere kaydırıldığını, hisselerine tekabül eden 236’şar m2’den 178’er m2’sinin yeşil alan gösterilen ve çok uzakta bulunan 3266 ada, 29 parsele, 46’şar m2’sinin de aynı ada 9 parsele hisseli olarak tahsis edildiğini, bu gibi tahsis işlemlerinde mümkün mertebe eski parsellere yakın ve eşdeğerde yer verilmesi yasal zorunluluk iken buna uyulmadığını, uygulama nedeniyle zarara uğradıklarını, yapılan uygulamaların Kadastro ve İmar yasalarına, şehircilik plan ve ilkelerine, mülkiyet hukukunun genel prensiplerine aykırı olduğunu ifade ederek sonuçta; 2981 sayılı Yasanın 10/b maddesi uyarınca yapılan hak sahiplerini tespit ve tescil işlemlerinin iptali istemiyle idari yargı yerinde iki ayrı dava açmıştır.

KAYSERİ İDARE MAHKEMESİ; 01.8.2002 gün, E: 2002/797, K:2002/744 ve 01.8.2002 gün, E: 2002/798, K:2002/750 sayılı iki ayrı ancak aynı içerikli karar ile, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 25. maddesinde, kadastro mahkemesinin; taşınmaz mal mülkiyetine ve sınırlı ayni haklara, tapuya tescil veya şerh edilecek veyahut beyanlar hanesinde gösterilecek sair haklara, sınır ve ölçü uyuşmazlıklarına, kadastroya ve tapu sicilini ilgilendiren benzeri davalara ve özel kanunlarca kendisine verilen işlere bakacağı kuralının yer almış olduğu; bakılan uyuşmazlıkta, davacı/davacı vekili tarafından Kayseri ili, Konaklar Köyü, Kines Mevkiinde bulunan 1 pafta, 1985 parsel sayılı 18210 m²’lik taşınmazda 2981 sayılı Yasanın 10/b maddesi uyarınca yapılan kadastro tespit ve tescil işlemlerinin iptalinin istenildiği anlaşılmakta olup, davayı görmeye ve çözümlemeye mahkemeleri değil yukarıda belirtilen hükme göre adli yargı yerinin görevli bulunduğu gerekçesiyle davaların 2577 sayılı Yasanın 15/ 1-a maddesi uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş; bu kararlar kesinleşmiştir.

Davacılardan M. B. kendi adına verdiği 27.9.2002 tarihli dava dilekçesinde özetle; Kayseri ili Konaklar köyü, Kines mevkiinde 18210 M2 yüzölçümünde pafta no: 1, parsel No: 1985 olan taşınmazın 280/21605 hissesine malik olduğunu, imar durumunu öğrenmek üzere belediyeye başvurduğunda 2981 sayılı yasanın 10/b maddesi uygulanması ile Yıldırım Beyazıt Mah Bulvar sokakta 3266 ada 9 ve 29 parsellere kaydırıldığını, hissesine tekabül eden 236 M2 yüzölçümünden 178 m2 sinin yeşil alan gösterilen 3266 ada, 29 parsele, 47 M2 sininde aynı ada 9 parsele tahsis edildiğini, halbuki bu gibi tahsis işlemlerinde mümkün mertebe eski parsellere yakın ve eşdeğerde yer verilmesi yasal zorunluluk iken buna uyulmadığını, uygulama nedeniyle kendisinin fazlasıyla zarara uğradığını, yapılan uygulamanın da Kadastro ve İmar Yasası hükümlerinin öngördüğü amaca ve özüne aykırı olduğunu, idare mahkemesine açtığı davanın kadastro yasasının 25. maddesine girmiş bulunduğundan davasının reddedildiğini, 2981 sayılı yasanın 10/b maddesi uygulaması ile hak sahiplerini tespit veya yeniden tayin etme işlerinde eski parsellerin yakınına arazi tahsis edilmesi gerektiğini, buna riayet edilmediğini, özel amaçla kullanılamayacak şekilde yeşil alanlardan yer verildiğini ileri sürerek davalı idarece yapılan tapuların iptali ile eski tapunun ihyasına ve adına tesciline veya eşdeğer yerden yer verilmesini, adına tescilini; bunların da mümkün olmaması halinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10 milyar TL’nin davalılardan en yüksek reeskont faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; dava Kayseri 5.Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2002/916 esasına kaydedilmiş; Davacılardan M. T. da vekili Av. M. B. vasıtasıyla aynı nedenlerle aynı talepleri de kapsar şekilde 27.9.2002 tarihinde Kayseri 3.Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmış, Mahkemece,17.12.2002 gün ve 2002/886-1075 sayılı kararla dosyalar arasında irtibat bulunduğundan bahisle birleştirilme kararı verilmiş ve davaya Kayseri 5.Asliye Hukuk Mahkemesi dosyası üzerinden devam edilmiştir.

Kayseri 5. Asliye Hukuk Mahkemesi; 10.2.2005 gün ve E:2002/916, K:2005/79 sayı ile, davanın hukuki niteliğinin 2981 sayılı yasanın uygulanmasından doğan tescil, eşdeğer arsa verilmesi ve tazminat talebini kapsamakta olduğunu belirterek; sonuçta, Kadastro Genel Müdürlüğü yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, tapu iptal, tescil, parsele eşdeğer yerden yer verilmesi yönündeki talebin reddine, tazminat talebi yönünden davanın kabulüne karar vermiş; karar Melikgazi Belediyesi Başkanlığı vekilince temyiz edilmiştir.; davacılar temyize cevap dilekçesinde; davalılardan Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün de uygulamadan Belediye gibi sorumlu bulunduğu iddialarıyla Mahkeme kararının onanmasını talep etmişlerdir.

Temyiz incelemesi sonucunda Mahkemenin kararı; Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 23.01.2007 gün ve E:2006/293, K:2007/319 karar sayılı ilamı ile; eldeki davanın terditli olarak açıldığı, tapu iptali ve tescil yanında tazminat istemini de içermekte olduğu, taşınmazların 16.12.1997 tarihli encümen kararına göre birleştirildiği ve daha sonra dağıtıma tabi tutulmuş olduğuna göre davanın tam yargı davası şeklinde idari yargıda açılmasının icap ettiği gerekçesiyle bozulması üzerine, davacının; Uyuşmazlık Mahkemesinde görevli yargı yerinin belirlenmesine ilişkin talebi yine Mahkemenin 23.07.2007 tarih, E:2002/916, K:2005/79 sayılı kararı ile; İdare Mahkemesi kararının davalılara tebliğ edilmediği için kesinleşmediği ve 2247 Sayılı Yasanın 14. maddesi koşullarının oluşmadığı ve ayrıca Yargıtay’ın bozma kararından sonra dosyanın henüz tensibe alınmadığı gerekçeleri ile reddedilmiş, ret kararının davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 24.01.2008 tarih ve E:2007/12538, K:2008/548 karar sayılı ilamı ile işlem yapılmak ve ortada temyizi kabil karar olmadığı gözetilerek dosyanın yerel mahkemesine iadesine kararı verilmiştir.

KAYSERİ 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 03.06.2008 gün ve E:2008/128, K:2008/205 sayı ile, yargılamanın safahatını özetledikten sonra; davanın, hatalı kadastro işlemi nedeniyle tapu iptali veya uğranılan zararın tazmini istemine ilişkin olduğu; dosyadaki bilgi ve belgeler incelendiğinde davacılara ait taşınmazlara 2981 sayılı Kanunun 10/b,10/c maddelerinin uygulanması ile hisselerinin Yıldırım Beyazıt Mahallesi Bulvar Sokakta 3266 Ada 9 ye 29 parsellere kaydırıldığı, hisselerine tekabül eden 236 M2 yüzölçümünden 178 M2 sinin yeşil alan gösterilen 3266 Ada, 29 parsele, 47 M2 sinin de aynı ada 9 parsele tahsis edildiği, davacı tarafın kadastro işlemlerinin iptali için İdare Mahkemesine açtığı davanın görev nedeniyle reddedildiğinin anlaşıldığı; Mahkemelerince, Yüksek Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 23.01.2007 tarih ve 2006/293 esas 2007/319 karar sayılı ilamı “...davanın terditli olarak açıldığı, tapu iptali ve tescil yanında tazminat istemini de içerdiğini, taşınmazlarda 16.12.1997 tarihli encümen kararına göre birleştirilmiş ve daha sonra dağıtıma tabi tutulmuş olduğuna göre davanın tam yargı davası şeklinde idari yargıda açılması gerektiği” şeklindeki bozma ilamına uyularak, araştırılacak başkaca hususun kalmadığı sonucuna varılmış olduğu gerekçesiyle yargı yolu bakımından davaların reddine karar vermiş; bu karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

Davacı vekili ilk önce 19.8.2008 tarihli dilekçe ile, vekaleten ve kendi adına asaleten; Kayseri İdare Mahkemesinin; 01.8.2002 gün, E: 2002/797, K:2002/744 sayılı kararı ile Kayseri 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin; 03.06.2008 gün ve E:2008/128, K:2008/205 sayılı kararları arasında 2247 Sayılı Yasanın 14. maddesinde öngörüldüğü biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu iddiasıyla görevli yargı yerinin belirlenmesi istemiyle Uyuşmazlık Mahkemesine başvurmuş; Mahkememizce, 04.05.2009 gün, E : 2009/88, K : 2009/134 sayı ile; idari yargı yerince verilen kararın, davalılara tebliğ edilmemiş olması nedeniyle kesinleşmediği nedeniyle, 2247 sayılı Yasanın 14. maddesine uygun bulunmayan başvuru aynı yasanın 27. maddesi uyarınca reddedilmiş; davacı taraf, Mahkemece tebligatın tamamlanması ve kararın kesinleşmesi üzerine 28.9.2009 tarihli dilekçe ile olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi için, Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla ikinci kez Mahkememize başvurmuştur.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mahmut BİLGEN, Erdoğan BUYURGAN, Habibe ÜNAL, Sıddık YILDIZ, Muhittin KARATOPRAK ve Sedat ÇELENLİOĞLU’nun katılımlarıyla yapılan 07.06.2010 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde “2981 sayılı Yasanın 10/b maddesi uyarınca (kadastro işlemi) yapılan hak sahiplerini tespit ve tescil işlemlerinin iptali” yönünden olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece, ekinde idari yargı dosyaları ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Kayseri ili, Konaklar Köyü, Kines Mevkiinde bulunan 1 pafta, 1985 parsel sayılı 18210 m² lik taşınmazın 280/ 21605 oranında ayrı ayrı hissedarı olan davacıların; 2981 sayılı Yasanın 10/b maddesi uyarınca yapılan hak sahiplerini tespit ve tescil işlemlerinin iptali istemine ilişkin bulunmaktadır.

2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı işlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanunun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun’un “Tapu verme” başlıklı 10. maddesinin b fıkrasında, “Üzerinde imar mevzuatına aykırı olarak toplu binalar inşa edilmiş hisseli veya özel parselasyona dayalı arsa veya arazilerde, kişilerin hisse miktarları ve fiili kullanma durumları dikkate alınarak valilik veya belediyelerin talebi üzerine:

1. Henüz kadastrosu yapılmamış yerlerde, kadastro müdürlüklerince bu Kanunda belirtilen mülkiyet tespitine dair hükümler de uygulanarak,

2. Kadastrosu veya tapulaması tamamlanmış yerlerde ise bu Kanunla verilen yetkiler kadastro müdürlüklerince kullanılarak,

Islah imar planlarının yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın: onayların alınmasına ve ilanların yapılmasına (askı ilanları hariç), komisyonların kurulmasına lüzum kalmaksızın 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri veya 766 sayılı Tapulama Kanunu hükümlerine göre hak sahipleri tespit veya yeniden tayin edilerek adlarına tescil edilir.

Bu tespit sırasında özel parselasyon planında görülen veya hisseli satışlar sonucu fiilen oluşan yol, meydan, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha vs hizmetlere ayrılan yerler ile bunlara ilişkin hisseler bedelsiz olarak resen tapudan terkin; okul, ibadet yeri ve benzer kamu hizmetlerine ayrılan yerler ise, bedelsiz olarak ilgili idareler adına tespit ve tescil edilir.

Hazine, belediye veya il özel idarelerine ait veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün idare ettiği arsa veya arazileri üzerinde yapıldığı tespit edilen gecekondular hakkında da yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanır.

(Ek fıkra: 18/05/1987 - 3366/4 md.) Belediye, hazine, özel idare veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün idare ettiği arsa ve araziler üzerine gecekondu yapıldıktan sonra tespit edilerek kira kontratı düzenlenmiş gecekondu hak sahiplerine tapu tahsis belgesi ve tapuları verilir.

Hak sahibi olmadığı halde tapu verilen kişilerin tapuları resen iptal edilir.” denilmiştir.

3402 sayılı Kadastro Yasası’nın, “Uyuşmazlıkların kadastro mahke­mesinde çözümlenmesi” başlıklı Beşinci Bölümünde yer alan 24. madde­sinde; genel mah­kemelere ait olup da bu Yasa’nın uygulanması ile ilgili dava ve işlere, belirlenen usul ve esaslara göre bakmak üzere her kadastro bölgesinde, tek hakimli ve asliye mahkemesi sıfatını haiz, yeter sayıda ka­dastro mahkemeleri kurulacağı öngörülmüş; 25. maddesinde de; bu mah­kemelerin taşınmaz mal mülkiyetine ve sınırlı ayni haklara, tapuya tescil veya şerh edilecek veyahut beyanlar hanesinde gösterilecek sair haklara, sınır ve ölçü uyuşmazlıklarına, kadastroya ve tapu sicilini ilgilendiren ben­zeri davalara ve özel yasalarla kendisine verilen işlere bakacağı belirtilmiş­tir.

Diğer taraftan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1027. maddesinde “İlgililerin yazılı rızaları olmadıkça, tapu memuru, tapu sicilindeki yanlışlığı ancak mahkeme kararıyla düzeltebilir. Düzeltme eski tescilin terkini ve yeni bir tescilin yapılması biçiminde de olabilir. Tapu memuru, basit yazı yanlışlıklarını, tüzük kuralları uyarınca resen düzeltir” denilmektedir.

Olayda, davacıların tarla vasfındaki hisseli taşınmazlarının da bulunduğu 1985 parsel sayılı taşınmazı da kapsayan yerde, Melikgazi Belediyesinin talebi üzerine, Kadastro Müdürlüğünce; 2981/3290 sayılı Kanunun 10/b maddesi gereğince kadastro uygulaması yapıldığı; davacılara, 3266 ada, 9 ve 29 parsel sayılı taşınmazlarda, hisseleri kadar taşınmaz verilerek tescilinin yapıldığı; 25.5.1998 tarihinde, 3402 sayılı Kadastro Yasası gereğince askı ilanına çıkarıldığı; davacıların her iki yargı yerinde açtıkları davalardaki ortak taleplerinin; 2981 sayılı Yasanın 10/b maddesi uyarınca hak sahiplerinin tespit ve tesciline ilişkin işlemlerin iptali olduğu anlaşılmıştır.

Açıklanan nedenlerle ; mevzuat hükümleri ve davadaki istemlerin kadastro işlemlerine yönelik oldukları gözetildiğinde davanın adlî yargı yerinin görevine girdiği sonucuna varıldığından; Kayseri 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Kayseri 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 03.06.2008 gün ve E:2008/128, K:2008/205 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 07.06.2010 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
* * *
Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:
ESAS NO : 2009/262

KARAR NO : 2010/128

KARAR TR : 07.06.2010

(Hukuk Bölümü)
Ö Z E T : Belediyenin kamu hizmetini yürüttüğü sırada kişilere verdiği zararın tazmini istemiyle açılan davanın İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.
K A R A R
Davacı : O. A.

Vekili : Av S. S.

Davalı : Köprübaşı Belediye Başkanlığı

Vekili : Av. H. Ö.


O L A Y : Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı Belediye Başkanlığının 05.04.2000 tarihinden itibaren Köprübaşı ilçesi Gündoğan mahallesinde mahalle yolu çalışmalarına başladığını; aynı tarihli ve Belediye Başkanı S.İ., Gündoğan Mahallesi Muhtarı A.A., arsa sahibi H.A. ve belediye Şoförü H.D. imzalı tutanakla bu yol çalışmaları esnasında yapılacak bazı hususların imza altına alındığını; Davalı tarafından yapılan yol çalışmaları esnasında, davalının gerekli ve yeterli tedbirleri almaması nedeniyle müvekkilinin evinin bulunduğu mahalde 30.03.3003 tarihinde yolun üst kısmından 30 ton ağırlığında büyük bir kaya parçasının, müvekkilinin evinin üzerine düşerek evi ve içerisindeki tüm eşyaları tamamen enkaz haline getirdiğini, 1 bodrum katı ve zemin kat olmak üzere yığma olarak inşa edilen evin kullanılamaz hale geldiğini; Belediye Başkanlığının yol çalışmaları esnasında araba yolu yaptığı mıntıkalarda gerekli ve yeterli tedbirleri, özellikle istinat tedbirlerini almadığından; yolun üzerinde bulunan kaya parçalarının askıda kaldığını, tonlarca ağırlıkta bulunan kaya parçalarının bu askıya dayanamadığından koptuğunu evin üzerine düştüğünü; Köprübaşı Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/1 D.İş sayılı dosyası ile olay mahallinde tespit yapıldığını; müvekkilinin uğradığı toplam zararın 13.284.615.200. TL olduğunun tespit edildiğini; bu tespit üzerine müvekkilinin uğradığı zararın tazmini için Trabzon İdare Mahkemesinin 2004/174 Esas sayılı dosyası ile dava ikame edildiğini, ancak idari merci tecavüzü oluştuğundan dosyanın davalı Köprübaşı Belediye Başkanlığına gönderildiğini; dosyanın kendisine gönderilmesinden sonra davalı idarenin, 10.05.2004 tarihli 386 sayılı ve yazısı ve ekinde bulunan 07.05.2004 karar tarihli Meclis Kararı ile, konu edilen yolun belediyenin yapım programında olan bir yol olmaması nedeni ile usul ve yasaya aykırı olarak müvekkilinin talebini reddettiğini; davalı kuruma yol çalışmaları esnasında gerekli ve yeterli tedbirleri alması yönünde defalarca müracaat edilmesine ve 05.04.2000 tarihli anlaşma ile gerekli tedbirlerin yapılması yönünde yazılı anlaşma yapılmasına rağmen, davalı kurumun hiçbir tedbir almadığını ve akabinde haksız, usul ve yasalara aykırı eyleminden doğan zararın da müvekkiline ödenmediğini ifade ederek, sonuçta; davalının haksız eyleminden dolayı müvekkilinin uğradığı 13.284.615.200 TL maddi zararın olay tarihi olan 30.03.2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsili istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Buna karşılık Davalı İdare vekili savunma dilekçesinde; zararla ilişkilendirilen yolun (ilk 60 metreden sonrası ve tali yollar) Belediye Başkanlığı tarafından yapılmadığını, bu konuda kararlar bulunduğunu; diğer yandan müşteki M.A.nın, Köprübaşı Belediye Başkanlığının taşınmazına tecavüz ettiği ve tecavüzün men'ini istediği şikayette Köprübaşı Kaymakamlığı İdare Kurulu'nun 08.08.2001 tarihli ve 2002 / 7 numaralı kararında, M.A.nın talebinin reddine karar verildiğini, karardaki '"15.07.2001 tarihinde akaryakıtı Köprübaşı Belediye Başkanlığınca karşılanarak 60 metre uzunluğunda 3 metre genişliğinde Gündoğan Mahallesinden A.A. ve H.A. tarafından yol yapıldığı şikayete esas olan Belediye Başkanlığının akaryakıt vermekten başka fiili bir tecavüz ve müdahalesinin olmadığı anlaşıldığından…” ifadelerinin, yolun A.A. ve H.A. tarafından yapıldığını gösterdiğini; davaya konu zarara neden olduğu ileri sürülen yolun 3. kişiler tarafından yapılmış olduğunu; davacının iddialarının haksız ve mesnetsiz olduğunu, Belediye Başkanlığı'nın davacıya veya evine yönelik hiçbir haksız fiilinin olmadığını, evine zarar verilmediğini, bu durumda davanın Adli Yargı yerlerinde görüleceğini; Köprübaşı Belediye Başkanlığı’nca Gündoğan Mahallesi’nde mal sahiplerinin muvafakati ile başlatılan ve ilk 60 metrelik kesimde çalışma yapılan yolun, bazı mal sahiplerinin karşı çıkması üzerine durdurulduğunu, 06.04.2000 Tarih ve 34 sayılı Belediye Encümeni kararı uyarınca yol yapımının kararlaştırıldığını, yol kenarına 24.04.2000 Tarih ve 40 Karar no.lu Belediye Encümen Kararı uyarınca da istinat duvarı yaptırılmış bulunulduğunu, 19.09.2001 tarihi itibariyle Belediye Başkanlığı'nca ilk 60 metrelik kesimin dışında hiçbir çalışma yapılmamış olduğunu, 07.05.2004 Tarihli ve (4) Olağanüstü Belediye Meclis kararından anlaşılacağı üzere dava dilekçesine konu edilen yolun, belediyenin yapım programında olan bir yol olmadığını; Belediye Başkanlığının, 2000 yılında inşaasına başladığı ancak daha sonra mal sahipleri tarafından durdurulan yolun ilk 60 metrelik kesiminde gerekli tedbirlerini aldığını, istinat duvarlarını yaptığını, bu kesimde heyelan oluşmadığını, taş ve kaya parçalarının yuvarlanmadığını; Belediye Başkanlığının çalışma yaptığı alanın dışında ve Gündoğan mahallesinde oturan sakinlerin özel gayret ve çabaları ile kendi mülklerine yaptırdıkları yol kesiminde 13.04.2001 tarihinde oluştuğu anlaşılan (tahminen 80.metrede) heyelan sonrasında da Köprübaşı Kaymakamlığının yazısı üzerine iş makinesi çalıştırılarak düşen ve düşme tehlikesi olan kayaların yerlerinden söküldüğünü, yolun alt ve üst kısmına duvar yapılarak tehlikenin bertaraf edildiğini; özel mülk sahiplerince yapıldığı anlaşılan yolun tahminen 80.metresinde 30.03.2003 tarihinde kaya düşmesi sonucu oluştuğu iddia edilen zararda, iki yıl önce yapılmış olan ve durdurulan yol nedeniyle Belediye Başkanlığı’nın bir hizmet kusuru bulunmadığı gibi kusursuz sorumluluk şartlarının da mevcut bulunmadığını, haksız fiili de bulunmadığından tazminat ödemesini gerektirir bir durum olmadığını, Köprübaşı 'Belediye Başkanlığının dava konusu olayda hizmetin gerektirdiği görev ve sorumlulukları tam ve zamanında yerine getirdiğini; umulmayan ve beklenmeyen olay nedeniyle doğacak sorumlulukların Belediye Başkanlığına yüklenemeyeceğini; Davacı tarafından yaptırılan ve Köprübaşı Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/1 D.İş sayılı tespit ve hazırlanan raporları kabul etmediklerini ve sonuçta, Belediye Başkanlığının tazminat ödemesini gerektirir eylemi bulunmadığından, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

TRABZON İDARE MAHKEMESİ: 14.10.2004 gün ve E: 2004/624, K: 2004/949 sayı ile, 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun'un 5. maddesinde; idare mahkemelerinin, vergi mahkemelerinin görevine giren davalarla ilk derecede Danıştay'da çözümlenecek olanlar dışındaki, iptal davalarını, tam yargı davalarını, tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartname ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davaları ve diğer kanunlarla verilen işleri çözümleyeceğinin kural altına alındığı; dava dosyasının incelenmesinden, davacı; Belediye tarafından mahalle arasında yol çalışması yapıldığını iddia ederek, bu çalışmalar esnasında gerekli dikkat ye tedbirleri almadığı gerekçesiyle kayaların düşmesi sonucu evine zarar verildiğini, Köprübaşı Asliye Hukuk Mahkemesi kanalıyla zarar miktarını tespit ettirerek davalı idareye müracaat ederek tazmini isteminde bulunmuşsa da, idarece ortada Belediyenin planlı ve programlı bir yol çalışmasının olmadığını, mahalle halkı tarafından yol çalışmasının yapıldığı bu nedenle kendilerine izafe edilecek bir kusurun bulunmadığı belirtilerek tazmin isteminin reddi üzerine iş bu davanın açıldığının anlaşıldığı; idarelerin yürütmekle yükümlü bulundukları kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koydukları plan ve projeye göre meydana getirdikler yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verilen zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir aynı hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men'i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceğinin, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunulduğu; belirtilen genel kabul doğrultusunda olan ve "Devlet Karayolları veya Su İşleri Umum Müdürlükleri, Belediyeler veya Hususi idareler gibi amme teşekküllerinin verdikleri kararlar sonunda ve plan ve projeye uygun olmak üzere tesisler yaptırmış olmaları veya bu tesisleri kullanmaları veya bu tesislere bakmaları sebebiyle fertlerin uğramış oldukları zararların tazminine ilişkin davaların idari davalardan oldukları ve bu bakımdan idari kazanın vazifeli bulunduğuna... " ilişkin 11.02.1059 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu kararının III. Bendinde, "istimlaksız el atma halinde amme teşekkülü İstimlak Kanunu'na uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava, Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir. / Bundan başka bir amme teşekkülü tarafından bir tesisin yaptırılması sırasında Devlet malı olmayan yerlerden toprak alınması veya böyle yerlere toprak veya moloz yığılması neticesinde meydana gelen zararların tazmini davası da başkasının malına amme teşekkülünün dilediği gibi el atma hakkı bulunmadığı ve plan veya projelere ve şartnamelere başkasının malına ihtiyaca göre el atılabilmesini gerektirecek esaslar konulamayacağı cihetle, haksız fiilden doğan bir tazminat davası sayılır. / Yapılan işlerin plan veya projelere aykırı olarak yapılması hali de idari karara aykırı bir hareket bulunması itibariyle yine idari kararın tatbiki olan bir fiil sayılamaz ve bu bakımdan bu iddia ile açılmış bir dava haksız fiilden doğan bir davadan ibaret olacaktır. / Bu bentte anılan davalar, içtihadı birleştirme kararının dışında kaldıklarından kararın bunlara şümulü yoktur." denilmektedir. (Anılan Y.İ.B.K. kararı, 11.05.1959 tarih ve 10202 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.); olayda davacı, yol çalışmasının Belediye tarafından gerçekleştirildiğini iddia ederek, düşen kayalar nedeniyle evinde meydana gelen zararın tazminini Belediyeden istemişse de, yukarıda bahsi geçtiği üzere, ortada bir plan ve program dahilinde Belediye tarafından yapılan bir yol çalışması bulunmadığı gibi yol çalışması sırasında meydana gelen haksız fiile Belediye veya mahalle halkından hangi tarafın sebebiyet verdiği hususunun da açıkça tespit edilemediği, bu itibarla, bir aynı hakka yapılan müdahale nedeniyle meydana gelen zararların tazmini isteğiyle açılan davada özel hukuk hükümlerine göre sorumluluğun tespiti yapılarak davacının tazmin isteminin karşılanması gerektiğinin tartışmasız bulunduğu; bu durumda, idarenin veya mahalle halkının ayni bir hakka müdahalesinin hukuka uygunluğunun yargısal denetimi işin esasını teşkil etmekte olup, ortada haksız fiilden doğan bir tazminat istemi bulunduğundan, bu uyuşmazlığın görüm ve çözümünde yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca Mahkemelerinin değil genel hukuk düzeninde adli yargı mercilerinin görevli olduğu sonuç ve kanaatine varıldığı; Uyuşmazlık Mahkemesinin 23.12.2003 tarih ve E:2002/79, K:2002/86 sayılı kararının da bu yönde bulunduğu; gerekçesiyle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15/1-a maddesi uyarınca davanın görev yönünden reddine karar vermiş; bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez, aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Sürmene Asliye Hukuk Mahkemesi: 20.07.2006 gün ve E: 2004/365, K: 2006/178 sayı ile, toplanan deliller, dinlenilen mahalli bilirkişi ve tanıklar, yapılan keşif ve teknik bilirkişi beyanları ile tüm dosya kapsamından anlaşıldığı üzere, Köprübaşı Belediyesinin almış olduğu 06.04.2000 tarihli encümen kararı ile Köprübaşı ilçesi Gündoğan mahallesinde 60 metrelik yol ve istinat duvarının yapımına karar verildiği ve bu kararın müteakiben uygulandığı, kadastro bilirkişi Murat Tütüncü'nün de 29.07.2005 tarihli raporuna eklediği krokisinde gösterdiği gibi, düşen kayanın bulunduğu kısmın 60 metrelik bu yolun son kısmında ve kapsamında olduğu tespitte rapor alınan jeolog bilirkişinin raporunun 6. maddesinden de, yol çalışması sonunda 15-20 metre yüksekliğinde şevlerin oluştuğu ve bu şevlerin incelenmesinde çatlaklar içerdiğinin ve su çıkışlarının mevcut olduğu ve bunların da kaya kütlelerinin dengesini olumsuz olarak etkilediği ve sonuç olarak aşınmalar sonucunda kütle hareketlerinin meydana gelmesi sonucunda belirtilen noktadan kayanın düşerek davacının kullanımındaki eve zarar verdiğinin anlaşılmakta olduğu, sonuç olarak tüm dosya kapsamından anlaşıldığı üzere; davalı kurumun yol yapımı sırasında gerekli önlem ve özeni göstermemesi sonucu 30.03.2003 tarihinde meydana gelen heyelan sonucu davacının murisine ait eve ve içindeki davacıya ait eşyalara kaya düşmesi ile zarar verdiği ve davacı davalı kurumun eylemi ile olay arasında illiyet bağı bulunduğu, bu nedenle de sorumlu tutulması gerektiği kanaatinin mahkemelerinde oluştuğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, 12.071,89 YTL tazminatın 30.03.2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı Belediyeden tahsili ile davacıya ödenmesine, davanın geri kalan kısmının ve fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermiş; bu karar temyiz edilmiştir.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi: 19.11.2007 gün ve E: 2007/959, K: 2007/14430 sayı ile davanın, davalı idare tarafından yol yapımı çalışması sırasında, yuvarlanan kayaların davacının evine verdiği hasarın tazminine ilişkin bulunduğu, Mahkemece, davanın kısmen kabul edilmiş olduğu; mahalle yolunun yapım işinin, davalı idareye kamu yasaları uyarınca verilmiş bir görevin gereği olduğu, işin yanlış ve kusurlu yapılması sonunda bir zarar doğmuşsa, bunun nitelikçe hizmet kusurundan ileri geldiğinin kabulünün gerektiği, şu durum karşısında mahkemece yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasının incelenmiş olmasının bozmayı gerektirdiği gerekçesiyle; temyiz olunan kararın BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermiştir.

SÜRMENE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ:29.05.2008 gün ve E:2008/146, K:2008/131 sayı ile davacı vekilinin, 30.11.2004 havale tarihli dilekçe ile davalı belediye başkanlığının Köprübaşı ilçesi Gündoğan mahallesinde mahalle yol çalışmalarına başladığını, yol yapım çalışmaları sırasında işin yanlış ve kusurlu yapılması sonucunda büyük bir kaya parçasının koparak müvekkilinin evinin üzerine düştüğünü, Köprübaşı Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2004/4 D. İş dosyası ile olay mahallinde yapılan tespit sonucu oluşan zararın tespit edildiğini, bu nedenle davalının haksız eyleminden dolayı oluşan zararın tahsilini talep ve dava etmiş olduğu; davalı vekilinin 13.12.2004 tarihli cevap dilekçesinde, oluşan zararla kurumlarının ilgisini olmadığını, mücbir sebepten kaynaklanan olaydan dolayı belediyenin sorumlu tutulamayacağını beyan ederek davanın reddini talep etmiş bulunduğu; dava ile ilgili tüm delillerin toplandığı, mahallinde 25.07.2005 tarihinde keşif yapıldığı, bilirkişilerden rapor alındığı; bilirkişilerin raporları doğrultusunda 20.07.2006 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar verildiği, söz konusu kararın, davalı İdare vekilinin itirazı üzerine gönderildiği Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nce, 19.10.2007 tarihinde dosyanın bozularak mahkemelerinin 2008/146 sırasına kaydedildiği ve yargılamaya devam olunduğu; davanın, davalı idare tarafından yol yapım çalışması sırasında, yuvarlanan kayaların, davacının evine verdiği hasarın tazminine ilişkin olduğu, mahalle yolunun yapım işinin, davalı idareye kamu yasaları uyarınca verilmiş bir görevin gereği olduğu, işin yanlış ve kusurlu yapılması sonucunda bir zarar doğmuşsa, bunun nitelikçe hizmet kusurundan ileri geldiğinin kabulünün gerektiği, şu durum karşısında adli yargı yolunun görevli olmadığı, idari yargı yolunun görevli olduğu gerekçesiyle; Mahkemelerinin GÖREVSİZLİĞİNE, dava dilekçesinin yargı yolu bakımından REDDİNE, İdari Yargının GÖREVLİ OLDUĞUNA karar vermiş; bu karar Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 13.4.2009 gün ve E/K:2009/3913-5400 sayılı kararıyla onanmak suretiyle kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mahmut BİLGEN, Erdoğan BUYURGAN, Habibe ÜNAL, Sıddık YILDIZ, Muhittin KARATOPRAK ve Sedat ÇELENLİOĞLU’nun katılımlarıyla yapılan 07.06.2010 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece, ekinde idari yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :

Dava, belediyece yapılan yol çalışmaları esnasında, davalının gerekli ve yeterli tedbirleri almadığından bahisle, yolun üst kısmından büyük bir kaya parçasının Davacıya ait evin üzerine düşerek evi ve içerisindeki eşyaları enkaz haline getirdiği, evin kullanılamaz hale geldiği nedeniyle uğranılan zararların tazmini isteminden ibarettir.

Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

Adli ve idari yargı dava dosyaları incelendiğinde, davacı vekilinin; davalı Belediye tarafından başlatılan yol çalışmaları sırasında kurumun gerekli önlemleri almadığı ve yeterli özeni göstermemesi sebebiyle, yapılan yolun üst kısmından büyük bir kaya parçasının düşerek müvekkilinin evine çarptığını, evin ve içerisindeki tüm eşyaların kullanılamaz hale geldiğini, bu durumun Asliye Hukuk Mahkemesinin dosyası ile tespit ettirildiğini beyan ederek, maddi zararının idarece karşılanmasını talep ettiği; davalı Belediye bakanlığı vekilinin ise; meydana gelen zararla ilgilerinin olmadığını, Başkanlıklarınca Gündoğan Mahallesinde mal sahiplerinin onayı ve Encümen Kararı ile başlatılan yolun 60 metreden ibaret olduğunu, daha sonrasında mal sahiplerinin onayı olmadığından çalışmaların durduğunu, yine Encümen Kararı uyarınca bu kısımda istinat duvarı yapıldığını, bundan sonraki kısımda ise belediyenin herhangi bir çalışması olmadığını, heyelanın çalışma yapılan yer dışında olduğunu, yol çalışmasının devamındaki tahminen yol çalışmasının başlangıç noktasından 80. metredeki Heyelan sonrasında iş makinesi çalıştırılarak düşme tehlikesi olan kayaların yerinden söküldüğü ve alt ve üst kısımda istinat duvarları yapıldığını, olayla belediyenin çalışması arasında bağlantı bulunmadığı, mücbir sebepten meydana gelen olaydan belediyenin sorumlu tutulamayacağını beyanla davanın reddini talep ettiği görülmüştür.

Adli yargı dosyasında bulunan keşif tutanakları, bilirkişi raporları ile diğer bilgi ve belgelerde; Köprübaşı Belediyesinin almış olduğu 06.04.2000 tarihli Encümen Kararı ile Köprübaşı ilçesi Gündoğan Mahallesinde 60 metrelik yol ve istinat duvarının yapımına karar verildiği ve bu kararın müteakiben uygulandığı; düşen kayanın bulunduğu kısmın 60 metrelik bu yolun son kısmında ve kapsamında olduğu, yol çalışması sonunda 15-20 metre yüksekliğinde şevlerin oluştuğu, bu şevlerin çatlaklar içerdiği ve su çıkışlarının mevcut olduğu ve bunların da kaya kütlelerinin dengesini olumsuz olarak etkilediği, aşınmalar sonucunda kütle hareketlerinin meydana gelmesi sonucunda belirtilen noktadan kayanın düşerek davacının kullanımındaki eve zarar verdiğinin belirtildiği; davacı tarafın ise, yol çalışmaları esnasında gerekli ve yeterli tedbirleri alması yönünde davalı idareye defalarca müracaat edilmesine ve 05.04.2000 tarihli anlaşma ile gerekli tedbirlerin yapılması yönünde yazılı anlaşma yapılmasına rağmen, davalının hiçbir tedbir almadığını ve akabinde İdarenin, haksız, usul ve yasalara aykırı eyleminden doğan zararın oluştuğunu iddia ettiği anlaşılmıştır.

Dosyadaki bilgi ve belgeler gözetildiğinde, Belediyenin kamu hizmetini yürüttüğü sıradaki eyleminden doğan zararın giderilmesi için davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, kamu hizmeti yürüten Belediyenin bu hizmeti yürüttüğü sırada kişilere verdiği zararın tazmini istemiyle açılan dava, olayda kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, bu hizmetin yürütülmesinde hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının saptanmasını gerektirmektedir. Bu hususların saptanması ise idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden, 2577 sayılı Yasa’nın 2/1-b maddesi kapsamında bulunan tam yargı davasının görüm ve çözümünde idari yargı yeri görevli bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.


SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Trabzon İdare Mahkemesi’nin 14.10.2004 gün ve E: 2004/624, K:2004/949 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 07.06.2010 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
* * *
Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:
Yüklə 5,59 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   140   141   142   143   144   145   146   147   148




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin