6. BÖLÜM EVLİYA KABİRLERİNİN YANINDA NAMAZ KILMAK VE DUA ETMEK
Vehhabilerin kitaplarında en fazla sözü edilen konulardan biriside, evliya kabirlerinin kenarında namaz kılmak, dua okumak ve kabirlerinin üzerinde çerağ yakma konusudur.
Bu ekolün temelini atan şahıs “Kabirleri Ziyaret” risalesinde şöyle yazıyor: (...)
“ Geçmiş önderlerden hiçbiri, evliya meşhedlerin de ve kabirlerin yanında namaz kılmanın müstehap olduğunu veya diğer yerlere nazaran, oralarda namaz kılmanın ve dua etmenin daha faziletli olduğunu söylememişlerdir. Ancak tümü, mescid ve evlerde namaz kılmanın, evliya ve Salihlerin kabirlerinin bulunduğu yerlerde namaz kılmaktan daha faziletli olduğu konusunda birleşmişlerdir.”1
Medine alimlerine ait olan cevapta da şöyle okuyoruz: (...)
“İyi olanı, dua ederken peygamberin kabrine teveccüh etmeyi men etmektir. Güvenilir kitaplarda da iyi olanı, onun yasaklanmasıdır. Bunun dışında, yönlerin en iyisi, kıble yönüdür.”
Bu konu zamanla yasak aşamasından “şirk” aşamasına gelmiştir. Şimdide onlara göre böyle bir iş yapmak, şirktir. Onu yapanlar ise, “müşrik” olurlar.
İlk önce şunu hatırlatalım ki, herhangi birisi, kabirin yanında kabir sahibi için namaz kılsa, ona tapsa ve onu kendine kıble yapsa, şüphesiz bu şirk olur. Fakat şu bir gerçektir ki, yeryüzünde hiçbir Müslüman, Peygamber ve evliyaların yanında, ne böyle bir işi yapıyorlar, ne ona ibadet ediyorlar ve nede onun kabrini kendilerine kıble ediniyorlar!
Buradan yola çıkarak “şirk” düşüncesi hayal ürünüdür. Müslümanların evliya kabirinin yanında namaz kılıp dua etmelerinin nedeni, Allah dostunun defnolunduğu yere yaklaşmak isteğinden başka bir şey değildir!
Onlar o mekanda, Allah dostlarından birisinin defin olunmasından dolayı, Allah'ın özel bir şerefine nail olduğunu düşünerek ve amellerinin de bundan dolayı, daha fazla sevap kazandıracağını umarak, ziyareti yapmaktalar.
Şimdi şu konu üzerinde durmamız gerekir; acaba Salih insanların bedenleri herhangi bir yere defin olunmasıyla, o yer özel bir değer kazanır mı kazanmaz mı? Eğer Kur'an ve Sünnetle böyle bir hüküm sabitleşirse, büyük İslam önderlerinin bulundukları yerlerde namaz kılmanın ve dua etmenin fazileti şüphesiz olacaktır. Böyle bir durum olmazsa dahi, onu yasaklayıp, haram ilan etmek imkansızdır. Kaldı ki aynen diğer mekanlarda olduğu gibi, oralarda da namaz kılıp, dua etmek, caiz ve doğrudur, herhangi bir fazileti olmasa bile!
Konunun odağı şu olmalıdır; acaba evliyanın defnolunduğu yerin özel şeref ve fazileti içerdiği bir konu var mı? Bu konuya dair, Kitap ve Sünnette de delil var mı?
Bu gerçeği, aşağıda kaydedilen ayeti dikkate alarak, açıklamak mümkün:
1- “Kehf Asabı” hakkında, muvahhid topluluk, şu görüşü ileri sürdüler: (...)
“Üstlerine mutlaka bir mescid yapmalıyız.” (Kehf/21)
Onların defin olundukları yerin üzerine mescid yapmaktan amaç, kendi farz amellerini yerine getirmekten başka bir şey değildir. Başka bir deyimle, amaçları, orada namaz kılmak ve dua etmektir. Onlar şöyle düşünüyorlardı: “ Bu yer, Allah'ın sevgili kullarının, orada defnedilmesiyle, özel bir değer kazanmıştır. O yerin faziletinden faydalanmalı ve daha fazla sevap kazanmalıyız.
Kur'an bu konuyu muvahhid bir topluluktan naklediyor ve bu olay karşısında da sesini çıkartmıyor. (görüş bildirmiyor.) Eğer bu amel temelsiz bir iş olsaydı, yada boş ve yersiz olsaydı, asla onun karşısında sessiz kalmaz ve güzel bir dille, onun hata olduğuna işaret ederi. “Susmak kabullenmenin işaretidir.” Sözü gibi, ona razı olur gibi sessiz kalmazdı!
2- Kur'an'ı Kerim, kendi evini ziyaret edenler, İbrahim makamında, yani İbrahim’in durduğu noktada, namaz kılmalarını buyurmuştur; Nitekim şöyle buyuruyor: (...)
“İbrahim’in makamını namaz yeri edinin.” (Bakara/125)
Siz bu ayeti kimin eline verseniz, şunu anlar: “İbrahim bu noktada durup mutlaka, Allah'a ibadet etmiştir. Bundan dolayı orası, şeref ve fazilet kazanmıştır. İşte bu yerin mübarek oluşu ve şeref kazanması dolayısıyla, Müslümanlar orada namaz kılıp, teberrük edinmeleri buyrulmuş.
İbrahim’in durduğu bir yer, şerefli ve faziletli sayılırsa, hakk yolunun şehitlerinin ve faziletli insanların bedenlerinin defin olunduğu yerler, şerefli ve faziletli sayılmaz mı acaba? Orada kılınan namaz daha faziletli ve yapılan dua da daha fazla kabule şayan olmaz mı?
Her ne kadar, bu ayet İbrahim (a.s) hakkında nazil olmasa da, acaba ondan külli (Genel) bir hüküm çıkartılmaz mı?2
“ Devaniki” Peygamberin Mescidinde Ehl-i Sünnet fakihlerinden olan İmamı Malik ile tartışmaya girer ve ondan şöyle sorar: “ Dua edeceğim zaman yüzümü kıbleye çevirerek mi edeyim, yoksa yüzümü Allah Resulünün kabrine çevirerek mi dua edeyim? Malik şöyle cevap verir: “ Peygamberden niçin yüz çeviresin! Oysa ki, o senin ve baban Adem’in vesilesidir, yüzünü Resulün kabrine çevir ve şefaatini iste ve ondan senin için şefaat etmesini dile.”3
Bu tartışma ve konuşmadan anlaşılıyor ki; Hz. Peygamberin kabri yanında dua etmek caizdir ve hiçbir sakıncası yoktur.
Mensur ile Medine liderinin arasında, birinin diğerine üstünlüğü konusunda bahis geçmiş, İmam-ı Malik’de görüşünü belirterek, kabre yüz çevirmek kıbleye yüz çevirmek gibidir, diye açıklamıştır.
3-Miraç ile ilgili haberlere müracaat etmek, bu gerçeği daha fazla aydınlığa çıkartıyor. Çünkü miraçla ilgili haberlerde, Resul (s.a.a)ün “Teyyibe”, “Turi Sina” ve “Beyt-ül Lahm” gibi bölgelerde, namaz kıldığı bildiriliyor. Cebrail (a.s) Hz.. Peygamber (s.a.a)’e şöyle soruyor; “Ey Allah'ın elçisi namaz kıldığın yerin neresi olduğunu biliyor musun? “Sen İsa’nın doğduğu yerde namaz kıldın”4
Bu hadisten şöyle yararlanılıyor: Peygamberin bedeniyle temas eden bir kaç noktada namaz kılmak faziletli olur. Bu yerin yakınlaştırıcı olmasının nedeni ise, Hz. Mesih’in orada doğması nedeniyledir.
4- “Hacer” ve “İsmail”, Allah yolunda çektiklerine sabır ve yakınlık için gösterdikleri tahammülden dolayı, öyle bir makama ulaştılar ki, onların üzüntü yerleri ibadet yerine dönüştü; “Sefa ile Merve” arası.5
İbn-i Teymiye’nin talebesi şöyle diyor: Eğer gerçekten bu iki şahıs ayaklarını bastıkları yer, Allah yolunda gösterdikleri sabır ve dayanıklılıktan dolayıysa ve Müslümanların bu noktada Allah'a ibadet etmeleri, azametli Sa’yı yerine getirmeleri emr olunacak derecede mübarek kılınmışsa, o halde, toplumu ıslah uğrunda, sabır ve dayanıklılığın en büyüğünü gösteren peygamberimizin defnolunduğu yer neden mübarek bir yer olmasın? Orada dua ve namazın niçin fazileti daha fazla olmasın?
5- Şayet kabrin kenarında namaz kılmak meşru olmaz ise, peki neden Ümmül Müminin Ayşe bir ömür boyu, peygamberin defnolunduğu odasında namaz kılıp Allah'a ibadet ile meşkul oldu?
İslam muhaddislerinin peygamberden naklettikleri şu hadis: “Allah Yahudi ve Nasranilere lanet etsin ki, peygamberlerinin kabirlerini mescid yaptılar.”6 Vehhabiler bu hadis ile Allah dostlarının kabirlerinin kenarında namaz kılmanın haram olduğuna delil getiriyorlar. Oysa bu hadis anlam bakımından şöyledir: Onlar peygamberlerinin kabirlerine secde ediyorlardı, onlara ibadet ediyorlar ve onları kıble ediniyorlardı, bunların hepside tevhide ters işlerdir. Eğer hadisin anlamı Vahhabilerin söyledikleri gibi olsaydı, hadisi rivayet eden Ayşe’nin kendisi, neden elli yıla yakın o odada namaz kıldı ve Allah'a ibadet etti?
6- Eğer peygamberin defnolunduğu yerin özel bir önemi olmasaydı (Bazı zatlar) kendi cenazelerini peygamberin yanına defnettirmek için, neden iki hafta ısrar ediyorlardı? Ali oğlu Hasan (a.s) niçin pak bedeninin, ceddinin yanına defnedilmesini vasiyet etti? “Eğer düşmanları onun cesedini dedesinin kabri yanına defnedilmesine engel olurlarsa, Bâki mezarlığına defnetsinler.” Diye buyurdu.
Peygamberin kabrinin kenarında, kıbleye doğru yüzünü çevirip Allah'a ibadet etmekten başka ve o yerde fazilet elde etmekten başka bir hedefi olmayan Müslümanlar ile bu hadisin, ne gibi bir bağlantısı var?
Peygamberin azize kızı; sahihlerde bulunan hadislere göre “Onun hoşnutluğu, Allah'ın ve Resulü’nün hoşnutluğu, onun gazabı da Allah'ın ve resulünün gazabıdır.” İşte bu insan, her cuma günü amcası “Hamza”nın kabrini ziyarete gidiyor, orada namaz kılıyor ve ağlıyordu. Hadisin metni işte: (…)7
7- Bu deliller ve Müslümanların hareketleri: Onlar, Allah dostlarının ve hak yolunun fedakarlıklarının defnedildiği yerlerde namaz kılıyor, dua ediyor ve ibadete dalıyorlardı, bunların tümünden anlaşılıyorsa ki; bu tür yerlerde, dua edip, namaz kılmak, daha şerefli ve daha ziyade sevap kazandırıyor. Bunları yaparlarken de amaçları, oranın şerefine ulaşmak ve Allah'ın sevgisinin bulunduğu bir yerde ibadet etmekten başka bir şey olamaz.
Siz Kur'an ve hadisler de, bu bölgenin şerefine ve buralarda namaz kılıp, dua etmenin faziletine dair herhangi bir delilin bulunmadığını düşünseniz bile buralarda namaz kılmak niçin yasak olsun. Ayrıca bu merkezler, İslam'ın evrensel kanunu olan: “Yeryüzünün tümü, Allah'a ibadet yeridir.”8 Hükmüne dahil olduğuna göre, Müslümanların Allah dostlarının kabirlerinin kenarında, namaz kılmalarının sakıncası nedir?
Yukarıda hatırlattığımız gibi “Yahudi ve Hıristiyanlar peygamberlerinin kabirlerini mescid yaptılar.” Hadisinin amacı nedir? Bu hadisler hiçbir zaman, kabirlerin kenarında, kıbleye dönük olarak dua etmeye ve Allah için namaz kılmaya engel değildir ve bunları da kapsamaz.
“Vahhabi”lerin şiddetle karşı çıktıkları, Allah velilerinin kabirlerinin kenarında çerağ yakma konusu ise, önemli bir konu değildir. Zira “Vahhabi”lerin bu konudaki dayanakları, Sünen-i Nesei’nin İbn-i Abbas’tan naklettiği şu hadistir: “Peygamber kabirleri ziyaret eden kadınlara ve orayı mescid seçenlere ve çerağ yakanlara lanet etmiştir.”9 Bu hadis çerağı yakmanın, malı israf etmek veya dünya milletlerinin bazılarına benzemek durumunu gösterir gibidir. Ama çerağ yakmakta amaç Kur'an okumak, dua etmek, namaz kılmak veya diğer meşru menfaatler olursa, kesinlikle sakıncası olmaz. Hatta bu yüce amaçlar için bu bölgelerde lamba aydınlatmak: (...)
“(İyilik ve takva konusunda yardımlaşın)”10 ayetinin kapsamına girer, böyle bir durumda niçin yasak olsun!
Hadisi şerh edenlerin bir çoğunun, bu gerçeğe değinmiş olmaları sevindiricidir. Nitekim Sendi, Sunen-i Nesei’nin açıklamasında şöyle diyor: (…)
“Çerağ yakmanın yasaklanmasının nedeni, malın boşuna zayi edilmesinden başka bir şey değildir.”11
Dostları ilə paylaş: |