Verb to be (am-is-are) [Yardımcı Fiiller] Konu Anlatımı



Yüklə 0,6 Mb.
səhifə3/7
tarix30.07.2018
ölçüsü0,6 Mb.
#64476
1   2   3   4   5   6   7




Making uncountable nouns countable
Sayılamayan isimleri sayılabilir yapma


Uncountable Noun 
Sayılamayan İsim


Wine
Şarap

Furniture
Mobilya

Money 
Para




Uncountable Question 
Sayılamayan soru cümlesi


How much wine is there?

Ne kadar şarap var?



How much furniture is there?

Ne kadar mobilya var?



How much money is there?

Ne kadar para var?






Answer 
Cevap


There's some wine.

Bir miktar şarap var.



There's some furniture.

Bir miktar mobilya var.



There's a lot of money.

Bir miktar para var.






Add a word
Bir kelime ekleyin


Bottle
şişe


Piece
parça


Bag 
çanta





Make it Countable 
Sayılabilir yapma


A bottle of wine. 
Bir şişe şarap.

A piece of furniture. 
Bir parça mobilya.

A bag of money. 
Bir çanta para.




Countable Question 
Sayılabilir soru cümlesi


How many bottles of wine are there? 
Kaç parça şişe var?

How many pieces of furniture are there? 
Kaç parça mobilya var?

How many bags of money are there? 
Kaç çanta para var?




Answer 
Cevap


There's one bottle of wine. 
Bir şişe şarap var.

There are two pieces of furniture. 
İki parça mobilya var.

There are four bags of money. 
Dört çanta para var.







Bag
çanta

A bag of money.
Bir çanta para.

Barrel
Fıçı

A barrel of beer.
Bir fıçı bira.

Bottle
Şişe

A bottle of wine. 
Bir şişe şarap.

Bowl
Kase

A bowl of sugar. 
Bir kase şeker.

Box
Kutu

A box of cereal. 
Bir kutu tahıl.

Bucket
Kova

A bucket of water. 
/Bir kova su.

Can
Kutu

A can of Coke. 
Bir kutu kola.

Carton
Kutu

A carton of milk. 
Bir kutu süt.

Cup
Fincan

A cup of coffee. 
Bir fincan kahve.

Glass
Bardak

A glass of water.
Bir bardak su.

Jar
Kavanoz

A jar of honey.
Bir kavanoz bal.

Packet
Paket

A packet of butter. 
Bir paket tereyağı.

saucepan
Kulplu tencere

A saucepan of rice. 
Bir tencere pilav.

Spoon
Kaşık

A spoonful of sugar. 
Bir kaşık şeker.

Tank
Depo

A tank of petrol. 
Bir depo benzin.

Tin
Teneke

A tin of custard. 
Bir teneke muhallebi.

Tub
Tekne

A tub of margarine.
Bir tekne margarin.

Tube
Tüp

A tube of toothpaste. 
Bir tüp diş macunu.




You can measure uncountable nouns to make them countable:
İsimlerden önce ölçü birimi de kullanarak sayılamayan isimler sayılabilir yapılabilir.


Litre
litre

3 litres of water.
3 litre su.

Pint
Pint(galonun sekizde biri)

A pint of beer.
Bir pint bira.

pound / ounce / kilo etc... 
libre / ons / kilo vs.




You can also measure uncountable nouns in different ways
Sayılamayan isimleri değişik yollarla da ölçebilirsiniz


Ball
Top

A ball of wool. 
Bir top yün.

Bar
Kalıp

A bar of soap. 
Bir kalıp sabun.

Piece
parça

A piece of cake. 
Bir parça pasta.

Pinch
tutam

A pinch of salt. 
Bir tutam tuz.


Prepositions (Edatlar-İlgeçler) İngilizce Ders Notları

Preposition nedir?


Türkçe’de ki karşılığı ilgeçtir(edat). İlgeç, tek başına anlamı olmayan, sonuna geldiği sözle cümledeki diğer kelimeler arasında ilişki kuran kelime türüdür. Ancak ingilizce durum farklıdır. İngilizcede kelimeden önce kullanılır. Ki bu nedenle “presposition” ismi verilmiştir: Pre (ön) + position (konum). İngilizcede sıkça kullanılan preposition lar sayfa sonunda, türkçe karşılıkları ile verilmiştir. Öncesinde aşağıdaki grafiği inceleyebilir,preposition (ilgeç) hakkında fikir sahibi olabilirsiniz.


  • In: İçinde, -de, -da (..in Turkey)

  • On: Üstünde, -de, -da (..on the table)

  • At: Yanında, yakınında, -de, -da (..at the station)

  • Under: Altında (..under the chair)

  • Over: Üzerinde (..over the hill)

  • Into: İçeri, içine, -e, -ye (..into the office)

  • Out of: Dışarı doğru, -den (..it’s out of rang)

  • Between: Arasında (..between the two of them)

  • Next to: -in yanında, -e bitişik (..next to the garden)

  • Behind: Arkasında (..he is behind us)

  • In front of: Önünde (..in front of the building)

  • Across: Karşısında (..walk across the street)

  • Along: Boyunca (..along the river)

  • Up: Yukarı, yukarıya (..hold your hand up)

  • Down: Aşağı, aşağıya (..down the mountain)

http://1.bp.blogspot.com/-thva_ejm_mm/trg9dxbshci/aaaaaaaaad8/lpz0zdz5qso/s400/ilgec.gif

Resmin büyük halini görmek için üstüne tıklayınız.

preposition links nouns, pronouns and phrases to other words in a sentence.


Edatlar isimleri, zamirleri ve öbekleri cümlenin diğer öğelerine bağlarlar.


You can sit before (önünde) the desk (or in front of (önünde) the desk).

The professor can sit on (üzerinde) the desk (when he's being informal) or behind (arkasında) the desk, and then his feet are under (altında) the desk or beneath (altında) the desk. He can stand beside (yanında) the desk (meaning next to (yanında) the desk), before (önünde) the desk, between (arasında) the desk and you, or even on (üzerinde) the desk (if he's really strange). If he's clumsy, he can bumpinto (içine doğru) the desk or try to walk through (içinden) the desk (and stuff would fall off (aşağı) the desk). Passing his hands over (üstünde) the desk or resting his elbows upon (üzerinde) the desk, he often looks across (karşıya) the desk and speaks of the desk or concerning (ilgili olarak) the desk as if there were nothing elselike (gibi) the desk. Because he thinks of nothing except (dışında) the desk, sometimes you wonder about (hakkında) the desk, what's in (içinde) the desk, what he paid for (için) the desk, and if he could live without (olmaksızın) the desk. You can walk toward (-e doğru) the desk, to (-e, -a) the desk, around (çevresinde) the desk, by (boyunca) the desk, and even past (geride bırakmak) the desk while he sits at (-de, -da) the desk or leans against (-e, -a) the desk.

All of this happens, of course, in time: during (esnasında) the class, before (önce)the class, until (-e kadar) the class, throughout (boyunca) the class, after (sonra)the class, etc. and the professor can sit there in a bad mood [another adverbial construction].



Çekimsiz Filler İngilizce Konu Anlatımı

Çekimsiz Fiiller Ders Notu

DİKKAT : Çekimsiz fiiller daima temel fiilden önce yer alır. 

1. Çekimsiz fiilden sonra gelen temel fiil her zaman YALIN durumundadır.

2. Çekimsiz fiiller mastar olarak yani to’ dan sonra kullanılmaz.

3. Olumsuz ya da soru cümlesi kurarken çekimsiz fiilden yararlanılır.

4. Olumsuz cümlede not ile birleşir, soru cümlesinde öznenin önüne gelir.

I can not go. (Gidemem.) 

Can I go? (Gidebilir miyim?)

5. Çekimsiz fiiller de diğer yardımcı fiiller gibi not ile kaynaşırlar (can't, won't, mustn't vb.). Yalnızca may, had berter, would, rather, would sooner not ile

kaynaşmaz.

6. Çekimsiz fiillerden bazılarının geçmiş zaman biçimi yoktur.

Modern İngilizce’de kullanılan başlıca çekimsiz fiiller şunlardır:



Must

May

Had beter

Will

Might

Would like to

Would

Can

Would rather

Shall

Could

Would sooner

Should

Ought to

Need

MUST ve HAVE TO

1. ZORUNLULUK: Genellikle Türkçe’ye -meli, -malı, bazan da -mesi gerek biçiminde çevrilir.

I must go. (Gitmeliyim - gitmem gerek, çünkü öyle istiyorum.)

He must go. (Gitmeli, çünkü ben öyle istiyorum.)

You must come early. (Erken gelmelisin, ben öyle istiyorum.)

Must çekimsiz fiili şimdiki zamanda kullanılır ve geleceğe dönük bir zorunluluğu anlatır.

Geçmiş zamanda kullanılan bir temel cümleye bağlıysa ve eğer söz konusu zorunluluk hâlâ devam ediyorsa, biçimi değişmeksizin kullanılabilir.

I said he must be here before dinner. (Yemekten önce burada olmasını söylemiştim.)

Ama eğer zorunluluk devam etmiyorsa, geçmiş zamanda MUST kullanılmaz. Yine zorunluluk belirten have to, must yerine kullanılır.

Have to çekimli fiildir ve kuralsız fiil olarak (had-had) biçimleriyle her tense ile kullanılabilir. Anlam bakımından must'a benzerse de, küçük farklılıklar vardır.

MUST: Konuşan kimsenin koyduğu zorunluluktur.

HAVE TO: Dışardan gelen belli bir zorunluluk belirtir.

You must go. (Gitmelisin, ben öyle istiyorum.)

You have to go. (Gitmen gerekiyor, çünkü öyle gerekiyor, senden gitmen bekleniyor.)

Have to ifadesinde, son sözcük olan to'dan sonra gelecek fiillerin de mastar durumda olmalarını gerektirir.

Olumsuz ve soru cümlelerinde normal bir çekimli fiil gibi kullanıldığı tense'in yardımcı fiiliyle birleşir.

I don't have to go.

Do you have to go?

He doesn’t have to go.

Must ve have to olumsuz olarak kullanıldıklarında aralarındaki anlam farkı çeviride ortaya çıkar.

I mustn’t go. (Gitmemeliyim. Gitmemem gerek.)

I don't have to go. (Gitmek zorunda değilim.)

2. TAHMİN: İçinde bulunduğumuz zaman için akıl yürütme sonucu vardığımız yargıyı, yani tahmini ifade eder.

You must be tired. (Yorgun olmalısın.)

That book must be interesting. (O kitap ilginç olmalı.)

Tahmin bildirdiği zaman must, have to ile değiştirilemez.

Olumsuz kullanıldığı zaman not ile KAYNAŞMAZ.

You must not be tired. (Yorgun olamazsın, yorgun değilsin herhalde.)

Soru cümlelerinde must yerine have to kullanılması daha yaygındır.

Do you have to go? (Gitmen gerekiyor mu?)

Yes, I da / Yes, I must.

WILL

Will çekimsiz fiili temel olarak gelecek zamanda yapılacak bir eylemi ve geleceğe dönük bir istekliliği anlatır. Konuşulan İngilizce’de yukarıdaki anlamda tüm şahıslar için will kullanılır.



1. Will gelecek zaman anlamında kullanıldığında daha çok değişen bir durum üzerine verilen kararı anlatır.

it has started to rain, so I'll stay at home and read a book. (Yağmur başladı, o halde evde oturup bir kitap okurum.)



2. Won’t olarak kullanıldığında geleceğe dönük isteksizlik anlatır.

He wo,ı't lend me any money. (Bana hiç borç para vermeyecek [vermek istemiyor]).



3. Will çekimsiz fiili soru cümlesinde hem gelecek zaman, hem de rica anlamı ifade eder.

(Gelecek) Will he come with us tonight? (Bu gece bizimle gelecek mi?)

(Rica) Will you öpen the window, please.(Lütfen pencereyi açar mısın?)

WOULD

1. Esas olarak will’in geçmiş zaman biçimidir ve temel cümle geçmiş zaman olduğunda yan cümleciklerde gelecek fikri would ile verilir.

He said he would call me. (Beni arayacağını söyledi.)



2. Would present tense için de kullanılır ve -ecektim diye çevrilir. Şimdiki zamanda gerçekleşmesi beklenmeyen eylemleri anlatmak için kullanılır.

I would go there now. (Şimdi oraya gidecektim/giderdim.)

Bu cümle söylendiğinde eylemin yapılmayacak olduğu izlenimi vardır.

If it rained now, I would stay at home. (Eğer şimdi yağmur yağsaydı, evde otururdum/oturacaktım.)

Bu cümlede ise eylemin gerçekleşmesi başka bir eyleme bağlıdır.

3. Would çekimsiz fiili bir soru cümlesinde yukarıdaki anlamların dışında, rica içinde kullanılır.

Would you help me, please. (Lütfen bana yardım eder misiniz?)



WOULD LIKE (TO)

İstek göstermek için kullanılan bir çekimsiz fiildir. Eğer istenen şey bir eylem değilse TO kullanılmaz.

I would like some coffee please. (Biraz kahve rica edeyim.)

Eğer istenen şey bir eylemi yerine getirmek ise TO kullanılır ve hep olduğu gibi, ardından fiilin yalın biçimi gelir.

I would like to meet them. (Onlarla tanışmak isterim.)

Would like çoğu kez yazıda olsun, konuşmada olsun özneyle kaynaştırılır.

I'd like to go.

He'd like to eat

We'd like to see.

Soru cümlelerinde would öznenin önüne geçer.

Would you like to sit down? (Oturmak ister misiniz?)

Olumsuz cümlede would ve not kaynaştırılır.

I wouldn't like to go there. (Oraya gitmek istemezdim doğrusu.)

Soru sözcüklü soru cümlesinde ise:

What would you like to drink? (Ne içmek isterdiniz?)

How would you like to go? (Nasıl gitmek istersiniz/isterdiniz?)



WOULD RATHER

Tercih gösteren bir çekimsiz fiildir.

I would rather drink coffee. (Kahve içsem daha iyi olur/içmeyi yeğlerim.)

Eğer tercih edilen seçenekten söz ediliyorsa, THAN kullanılır.

I would rather drink coffee than tea. (Çay yerine kahve içmeyi yeğlerim.)

I would rather play tennis than swim. (Yüzmektense tenis oynamayı yeğlerim.)



DİKKAT : Eğer seçeneklerin ikisi de bir eylem gösteriyorsa, tercih edilmeyen eylemin de (çekimsiz fiile bağlı olduğu için) YALIN biçimde olacağını unutmayın (play - swim).

Would rather ifadesi kullanılırken would genellikle özneyle kaynaşır.

I'd rather - He'd rather - They'd rather

Olumsuz cümlede NOT ifadesi genellikle rather'dan sonra gelir.

I'd rather not - He'd rather not - They'd rather not

Soru cümlesinde would ayrılarak öznenin önüne gelir.

Would you rather have tea? - Would she rather stay? Olumsuz soruda would ve not kaynaşır.

Wouldn't you rather have tea? – Wouldn’t she rather stay?

Soru sözcüklü soruda:

What would you rather drink? (Ne içmeyi yeğlersiniz?)



WOULD SOONER

I'd sooner go there myself. (Oraya kendim gitmeyi yeğlerim.)

I'd sooner not see him. (Onu görmemeyi yeğlerim.)

Would / wouldn't you sooner go there yourself? (Oraya kendiniz gitmeyi yeğler/yeğlemez misiniz?)



CAN

1. YETERLİLİK : Bu çekimsiz fiil en yaygın olarak yeterlilik göstermede kullanılır ve Türkçe’ye -edebilir olarak çevrilir.

I can go. (Gidebilirim).

I can’t go. (Gidemem.)

Can you go? (Gidebilir misin?)

Can’t you go? (Gidemez misin?)

Where can you go? (Nereye gidebilirsin?)

Can çekimsiz fiilinin geçmiş zaman biçimi vardır ve could olarak kullanılır.

Bunun dışında her tense için aynı anlama gelen be able to yapısı kullanılır.

I am able to go. - I am not able to go.

Are you able to go? - Aren't you able to go?

I will be able to go. - I was able to go.

I have been able to go.



2. İZİN İSTEME / VERME: Can çekimsiz fiili soru yapısındaysa izin isteme, düz cümledeyse izin verme anlamında kullanılır.

Can I go? (Gidebilir miyim?)

Can she go too? (O da gidebilir mi?)

İzin isteme anlamında ikinci tekil ve çoğul şahıslarla (you) kullanılmaz, çünkü izin isteği zaten bu şahıslara yöneltilmektedir.

You can go. (Gidebilirsin, izin verilmiştir.)

You can't go (Gidemezsin, izin verilmemiştir.)



3. OLASILIK : Bu anlamda daha çok may çekimsiz fiili tercih edilmesine rağmen, can de kullanılabilir.

Can it rain tonight? (Bu gece yağmur yağabilir mi?)

it can even snow tonigh. (Bu gece kar bile yağabilir.)

What can happen? (Ne olabilir?)

Anything can happen. (Her şey olabilir.)

4. RİCA : Bu anlamda would ve could kullanımı daha nazik kabul edilirse de, can de rica anlamında kullanılabilir.

Can you teli me the time, please. (Bana saati söyleyebilir misiniz?)



COULD

1. Could çekimsiz fiili can'in geçmiş zaman biçimi olarak kullanılır ve geçmiş zamanda yeterlilik gösterir.

I could run fast when I was young. (Gençken hızlı koşabilirdim.)



2. İzin anlamında could yalnızca soru cümleleriyle kullanılır. İzin vermek için kullanılması pek yaygın değildir. Hem gerçek geçmiş zaman anlamıyla, hem de

şimdiki zamanda kullanılır.

Could we go now? (Şimdi gidebilir miyiz?)

Could we go yesterday? (Dün gidebilir miydik?)



3. Could çekimsiz fiili farazi (gerçekleşmesi beklenmeyen) olarak şimdiki zamanda, gerçek olarak da geçmiş zamanda olasılık gösterir.

I could beat him now. (Onu şimdi yenebilirim. Ama...)

I could beat him tten. (Onu o zaman yenebilirdim/yenebiliyordum.)

4. Could çekimsiz fiili rica ederken nazik bir ifade olarak çok sık kullanılır.

Could you tell me the time, please? (Saati söyler misiniz, lütfen?)

Could you pass the bread, please? (Lütfen ekmeği uzatabilir misiniz?)

MAY

1. OLASILIK: May çekimsiz fiili gelecekte olabilecek bir eylemi anlatmak için kullanılır.

We may go. (Gidebiliriz/Belki de gitmeyiz.)

it may rain. (Yağmur yağabilir/yağmayabilir.)

Bu anlamda MAY soru cümlelerinde kullanılmaz. Olumsuz cümlelerde NOT ile kaynaşmaz.

We may not go. (Gitmeyebiliriz.)

it may not rain. (Yağmur yağmayabilir.)



2. İZİN : Birinci tekil ve çoğul şahıslarla yalnızca olumlu sorularda ve bu sorulara verilen cevaplarda may çekimsiz fiili izin istemek / vermek amacıyla kullanılır.

May I go out? (Dışarı çıkabilir miyim?)

Yes, you may. (Evet, çıkabilirsin.)

May izin istemek için diğer şahıslarla kullanılırsa da, pek yaygın değildir. Geçmiş zamanda gerçek bir olasılık göstermek için, may’in geçmiş zaman biçimi olan might kullanılır.

He said he might come late. (Geç gelebileceğini söyledi.)

I thought you might like it. (Ondan hoşlanabileceğini düşündüm.)



MIGHT

Might çekimsiz fiili şimdiki zamanda farazi olasılık (gerçekleşmesi pek beklenmeyen) göstermek için kullanılır. Türkçe’ye çevirisi may ile aynıdır.

I may go now. (Şimdi gidebilirim)

I might go now. (Şimdi gidebilirim. Ama pek sanmıyorum)

might geçmiş zamanda gerçek ya da farazi olasılık göstermek için kullanılabilir.

He told me he might be late. (Bana gecikebileceğini söyledi.)

Might izin isteme/verme anlamında pek kullanılmaz.

SHALL

shall çekimsiz fiili modern İngilizce’de birinci tekil ve çoğul şahıslarla (I-we) olumlu sorularda fikir ya da karar istemek için kullanılır.

Shall I call a taxi? (Bir taksi çağırayım mı?)

Shall we start now? (Artık başlasak/başlayalım mı?)

Shall we... diye başlayan bir sorunun cevabı genellikle teklif ifadesi olan let's ile gelir.

Where shall we go? (Nereye gidelim/gitsek?)

Let's go to a cinema. (Bir sinemaya gidelim).

How shall we go? (Nasıl gidelim/gitsek?)

Let’s lake a taxi. (Taksiye binelim.)

Shall ile soru soran kimse, cevap verecek kişinin söylediğini yapmaya hazırdır.

Shall I ... ile başlayan bir sorunun cevabı, emir, rica veya teklif olabilir.

Shall I come with you? (Seninle geleyim mi?)

Yes, please do.

No, don't.



SHOULD

1. TAVSİYE : Farazi bir çekimsiz fiil olan should tavsiyeye değerlilik ifade eder. Türkçe’ye -meli, -mesi gerek biçiminde çevrilmesine rağmen zorunluluk göstermez.

You should study harder. (Daha çok çalışmalısın.)

You shouldn’t spend so much moncy. (Bu kadar para harcamamalısın.)

Should çekimsiz fiili geçmiş zamanda da kullanılır ve biçim olarak değişmez. Ama bu durumda bir yan cümlecik içindedir.

I told him he should study harder. (Ona daha çok çalışmasını söyledim.)

He said I should stay with him. (Onunla kalmam gerektiğini söyledi.)



2. BEKLENTİ : Should çekimsiz fiili bilinmeyen veya gelecekte olacak bir şey hakkındaki bekleyişi ifade eder. Must halen ya da bu ana dek olan bir şey için tahmin yürütür, ama should geleceğe dönüktür.

You must be hungry. (Aç olmalısın: şu andaki durum)

This book should be interesting. (Bu kitap ilginç olmalı: daha okunmamış, gelecekte)

Bazan da should gerçek olmadığı sonradan anlaşılan bir durumu gösterir.

This problem should be easy. (Bu problemin kolay olması gerekirdi. Neden değil?)

Olumsuz cümlede should her iki anlamı için de kaynaştırılabilir.

You shouldn’t sleep so late. (Bu kadar geç saate dek uyumamalısın.)

Their bus shouldn't arrivc in Ankara yet. (Otobüsleri henüz Ankara'ya varmamış olmalı.)

Soru cümlelerinde should bekleyiş değil, yalnızca tavsiyeye değerlik ifade eder.

Should we eat now? (Artık yesek mi?)

Should they take a taxi? (Taksiye binsinler mi dersin?)

Shall I... diye başlayan bir kimse diğer kişinin vereceği cevabı yapmaya hazırdır.

Should I... diye sorulduğunda, diğer kişinin tavsiyesi isteniyordur, buna uyulur veya uyulmayacaktır.

Koşul cümlelerinde should, if yerine kullanılabilir.

If anything happened, who would help you?

Should anthing happcn, who would help you?

(Eğer bir şey olsaydı, sana kim yardım ederdi?)

Should you go there now, you wouldn't see anthing. (Oraya şimdi gidecek olsaydın, hiçbir şey göremezdin.)



OUGHT TO

Ought to çekimsiz fiili, konuşan kimsenin tavsiyesinin uygun ve doğru olduğuna inandığı bir durumu anlatmak için kullanılır. Türkçe’ye çevirisi -meli, -mesi gerek gibi yapılırsa da, emir ya da yasaklama gibi bir anlam belirtmez.

You ought to stop smoking. (Sigarayı bıraksan iyi edersin.)

You ought to drive carefully. (Dikkatli araba kullanmalısın.)

Tavsiyeye değerlik ve bekleyiş ifade etmesi bakımından ought to ve should birbirlerinin yerine kullanılabilirler. Cümleyi söyleyen kimse bir tavsiyede bulunmuştur. Bunu izleyen ister uyar, ister uymaz.

Olumsuz cümlede ought not to ya da oughtn't to olarak kullanılabilir. Ama modern İngilizce’de çoğu kez olumsuz ve soru cümlelerinde ought to yerine should kullanılır.



HAD BETTER

Tavsiye anlamında kullanılır ve "yapsa iyi olur" gibi çevrilir. Had sözcüğünün geçmiş zaman izlenimi vermesine karşın, bu bileşik çekimsiz fiil yalnızca present tense ile kullanılır. Ancak temel cümlesi past olan bir yan cümlecikte biçim değiştirmeden yer alabilir.

He said I’d berter slow down. (Yavaşlamamın iyi olacağını söyledi.)

Genellikle özneyle kaynaşır: I'd betler ... He'd betten.. vb.

Olumsuz cümlede NOT kaynaşmaz.: I'd betler not ... You'd berter not ... vb.

You'd better not be late. (Geç kalmasan iyi edersin.)

Soru cümlesinde had better kullanılması pek yaygın değildir.

NEED

Amerikan İngilizce’sinde normal bir çekimli fiil olarak kullanılan ve sonuna to alan need, İngiliz İngilizce’sinde zorunluluğun kalkması anlamında çekimsiz fiil olarak kullanılır. Bu bakımdan have to ile eşanlamlıdır.

You needn't get up so early. (Bu kadar erken kalkmana gerek yok.)

They needn't wait for her; she has already Ieft. (Onu beklemelerine gerek yok, çoktan gitti bile.)

Geçmiş zamanda ve diğer zamanlarda zorunluluğun kalkması anlamı, need fiilinin o tense'e ait yardımcı fiili kullanılarak verilir, to ile kullanılır.

You didn't need to go there. (Oraya gitmen gerekmezdi.)

We won't need to see them. (Onları görmemiz gerekmeyecek.)

Need'in soru cümlelerinde kullanılması pek yaygın değildir. Onun yerine have to tercih edilir.



GEÇMİŞ ZAMANDA ÇEKİMSİZ FİİLLER

MODAL + HAVE + FİİL (ÜÇÜNCÜ BİÇİM)

You must have done it. yapmış olmalısın

You could have done it. yapmış olabilirdin

You would have done it. yapmış olurdun.

You should have done it. yapmış olman gerekirdi.

You oughl to have done it. yapmış olman gerekirdi

You may have done it. belki yapmışsındır.

You might have done it. yapmış olabilirsin.

You needn't have done it. yapman gerekmezdi.



MUST HAVE

Must çekimsiz fiilinin yalnızca tahmin anlamı have ile kullanılabilir.

She must have seen this film. (Bu filmi görmüş olmalı.)

He must not have finished yet. (Henüz bitirmemiş olmalı.)

The concert must have started by now. (Konser şimdiye dek başlamış olmalı.)

COULD HAVE

Could çekimsiz fiilinin have'li kullanılışı farazidir ve "olabilirdi, ama olmadı" anlamını verir.

I could have göne there, but I didn't. (Oraya gidebilirdim, ama gitmedim.)

She could have seen them. (Onları görebilirdi., ama görmedi.)

Could have yapısı koşullu cümlelerin geçmiş farazi tipinde kullanılır.

I could have bought it if my father had given me the money. (Eğer babam parayı vermiş olsaydı, onu satın alabilirdim.)

I couldn't have met them if I hadn't göne to the parry. (Eğer partiye gitmemiş olsaydım onlarla tanışamazdım.)

WOULD HAVE

"Yapmış olurdum, yapmış olacaktım (ama yapmadım)" izlenimini vermek için kullanılır. Koşul cümlelerinde geçmiş farazi tipinin temel cümlesinde kullanılır.

They would have called him earlier. (Onu daha önce aramış olacaklardı ... ama aramadılar)

Would you have loved him if he had been poor? (Eğer yoksul olsaydı, onu sever miydin?)



SHOULD HAVE - OUGHT TO HAVE

İş işten geçtik ten sonra tavsiye ya da öğüt vermek için kullanılır. Her ikisi de aynı anlamdadır, ama olumsuz ve soru cümlelerinde ought to have pek kullanılmaz.

You ought to have spent your money more carefully. (Paranı daha dikkatli harcaman gerekirdi.)

He should have played berter. (Daha iyi oynaması gerekirdi.)

You shouldn't have said that. (Bunu söylememeliydin/söylemesen iyi ederdin,)

Gerek should have, gerekse ought to have geçmiş zamanda tahmin / bekleyiş de gösterebilir.

He ought to have read my letter by now, so he may call us any moment.

(Şimdiye dek mektubumu okumuş olmalı, bu nedenle, her an bizi arayabilir.)

it has been two hours since he left; he should have arrived there by now.

(Ayrılalı iki saat oldu, şimdiye dek oraya varmış olması gerekirdi.)



MAY HAVE

Geçmişte olasılık göstermek için kullanılır. Bu durumda olasılık güçlüdür ve olumsuzluk kesinlikle belli değildir.

You may have seen her at the party last night. (Dün gece onu partide görmüş olabilirsin.)

You shouldn't have driven after drinking so much! You may have had an accident.

(O kadar içtikten sonra araba kullanmamalıydın. Bir kaza yapabilirdin.)

MIGHT HAVE

Farazi olarak olasılık gösterir, ama konuşan kimse söylediği şeye pek ihtimal vermiyordur.

You might have seen her last night (but I don't think you did.) (Dûn gece onu görmüş olabilirsin [ama pek sanmıyorum].)

Might have geçmiş zaman farazi cümlelerde kullanılır.

If you had come earlier, you might have seen her. (Eğer erken gelmiş olsaydın, onu görmüş olabilirdin.)

NEEDN'T HAVE

Geçmişte yapılan bir eylem için "gerekmezdi", "şart değildi" anlamlarını ifade etmede kullanılır. Didn't need to ile aynı anlamdadır.

You needn't have dressed up; it will be an informal party. (Böyle şık giyinmene gerek yoktu, samimi bir parti olacak.)

She needn't have gone there; she could have called them. (Oraya gitmesine gerek yoktu, telefon da edebilirdi.)



üzenli Fiiller ve Anlamları

 

Düzenli Fiiller Ders Notu



İngilizcede Düzenli fiiller her zaman sonlarına ..ed eki almakla geçmiş zaman olurlar.

Ask

Asked

Sormak

Clean

Cleaned

Temizlemek

Cook

Cooked

Yemek pişirmek

Fill

Filled

Doldurmak

Help

Helped

Yardım etmek

Laugh

Laughed

Gülmek

Learn

Learned

Öğrenmek

Like

Liked

Beğenmek

Live

Lived

Yaşamak

Look

Looked

Bakmak

Open

Opened

Açmak

Owe

Owed

Borçlu olmak

Play

Played

Oynamak

Show

Showed

Göstermek

Smoke

Smoked

İçmek (sigara vb.)

stay

stayed

Kalmak

Talk

Talked

Konuşmak

Translate

Translated

Tercüme etmek

Use

Used

Kullanmak

Walk

Walked

Yürümek

Wash

Washed

Yıkamak


Düzensiz Fiiller ve Anlamları

Düzensiz Fiiller ve Anlamları



FİİL 1. Hali

Geçmiş Hali
2. Hali


Bitmiş Şimdiki Zaman 3. Hali

Anlamı

begin

began

begun

başlamak

bite

bit

bitten

ısırmak

break

broke

broken

kırmak

bring

brought

brought

getirmek

build

built

built

inşa etmek




burn

burnt

burnt

yakmak, yanmak

buy

bought

bought

satın almak

catch

caught

caught

yakalamak

choose

chose

chosen

seçmek

come

came

come

gelmek

cut

cut

cut

kesmek

do

did

done

yapmak

drink

drank

drunk

içmek

drive

drove

driven

oto vs. kullanmak

eat

ate

eaten

yemek

fall

fell

fallen

düşmek

fight

fought

fought

dövüşmek

find

found

found

bulmak

forget

forgot

forgotten

unutmak

get

got

got

elde etmek

give

gave

given

vermek

go

went

gone

gitmek

hear

heard

heard

işitmek

hit

hit

hit

vurmak

keep

kept

kept

muhafaza etmek

know

knew

known

bilmek

learn

learnt

learnt

öğrenmek

leave

left

left

terketmek

make

made

made

yapmak

meet

met

met

buluşmak

pay

paid

paid

ödemek

put

put

put

koymak

read

read

read

okumak

run

ran

run

koşmak

say

said

said

söylemek

see

saw

seen

görmek

sell

sold

sold

satmak

send

sent

sent

göndermek

shake

shook

shaken

sarsmak

shut

shut

shut

kapamak

sit

sat

sat

oturmak

sleep

slept

slept

uyumak

speak

spoke

spoken

konuşmak

spend

spent

spent

sarfetmek

stand

stood

stood

(ayakta) durmak

steal

stole

stolen

çalmak

swim

swam

swum

yüzmek

take

took

taken

almak

teach

taught

taught

öğrenmek

tell

told

told

anlatmak

think

thought

thought

düşünme

throw

threw

thrown

atmak

understand

understood

understood

anlamak

write

wrote

written

yazmak

Tanımlayıcılar İngilizce Konu Anlatımı

DİKKAT : özel isimlerden önce tanımlayıcı kullanılmaz. (istisnalar vardır.)

BELİRSİZ TANIMLAYICILAR (A, AN, SOME, ANY)

A / AN

Sayılabilen cins isimlerden biri hiçbir özelliği tanıtılmamış durumda kullanılırsa, o isimden önce belirsiz tanımlayıcılardan a ya da an kullanılır. Sözcüğün ilk harfi ya da hecesi sesli ise ankullanılır. (an apple, an orange, an hour) Sessiz harfle başlıyorsa a kullanılır. (a book, a chair)

Bunların dışında, a / an belirsiz tanımlayıcı aşağıdaki durumlarda kullanılır.

1. Bir meslek gösteren isimlerden önce gelir. Bu durumda a / an Türkçe’ye çevrilmez. My brotheris a lawyer. (Erkek kardeşim avukattır.) 

2. İnsan isimlerinden önce kullanılır. Bu durumda konuşan kişi sözü edilen insanı adı dışında tanımamaktadır.

A Ahmet Erdem called you this morning. (Bu sabah seni Ahmet Erdem diye biri aradı.)



3. Sayılamayan bir isimden önce kullanılırsa o ismin bir çeşidi anlatılır. This is a music you willenjoy. (Bu senin hoşlanacağın türden bir müziktir.)

4. Zaman ve ölçüm ifadelerinde kullanılır. Bu durumda da Türkçe’ye çevrilmez. Three times aweek. (Haftada üç kez.)

2000 TL a kilo. (Kilosu 2000 lira) 90 km. an hour. (Saatte 90 km.)



5. Beğeni, şaşkınlık, hayal kırıklığı vb. duygulan vurgulayan ünlemlerde kullanılır. What a beautifulsong! (Ne güzel bir şarkı)

6. A / AN sıfatla kullanılan bir ismin önündeyse, o sıfatın ilk harfi ya da hecesine göre a ya da anolur. (an easy question)

Sıfat-İsim yapısından önce very, pretty rather gibi niteleyiciler varsa, a/an niteleyiciden önce gelir.(a very tall man)

SOME

A / An tanımlayıcısının çoğul biçimidir.

SOME İLE KULLANILAN SAYILABİLEN İSİM MUTLAKA ÇOĞUL OLMALIDIR.

Sayılamayan isimlerden önce kullanıldığında belirsiz bir miktar anlamını verir.

Are here some students in the room? (Odada öğrenciler var mı?)

I have some money in the bank. (Bankada biraz param var.)

Do you have some time for me? (Bana ayıracak biraz zamanın var mı?)

Some ile kullanılan bazı isimler:

Something: Bir şey (TEKİLDİR ve bitişik yazılır)

Someone/somebody: Birisi (insan) (TEKİLDİR ve bitişik yazılır)

Somevvhere/someplace: Bir yer

Some time: Belirsiz bir zamanda... (Ayrı yazılır)

ANY

Olumsuz ve soru cümlelerinde some yerine kullanılır. Some çoğu kez Türkçe’ye çevrilmezse de,any hiç ya da herhangi gibi ifadelerle çevrilebilir, bazen de çevrilmez.

SAYILAN BİR İSİMLE KULLANILIYORSA MUTLAKA ÇOĞUL İSİM OLUR. Sayılamayan isimlerle de kullanılabilir.

There aren't any apples on the table. (Masada hiç elma yok.)

There isn't any time left. (Hiç zaman kalmadı.)

Do you see any clouds? (Hiç bulut görüyor musun?)



Any'nin bazı farklı kullanılışları:

Anything: Hiçbir şey, herhangi bir şey (TEKİLDİR ve bitişik yazılır)

Anyone/Anybody: Hiç kimse, herhangi bir kimse (TEKİLDİR ve bitişik yazılır)

Anywhere/anyplace: Herhangi bir yer, hiçbir yer (Bitişik yazılır)

Any time: Ne zaman olursa, herhangi bir zamanda

Any more: (Soruda) Biraz daha?/(Olumsuz) Daha olmasın...

I don't want anymore. (Daha fazla istemiyorum.)

DİKKAT : Some özne olarak kullanılabilir:

Some people are tvaiting for you. (Birkaç kişi seni bekliyor.)

Something is bothering me. (Bir şey beni rahatsız ediyor.)

Someone/somebody is calling you. (Birisi seni arıyor.)

Fakat olumsuz bir cümlede any ve any ile kullanılan ifadeler ÖZNE olamaz.

ANY eğer sıfat olarak isim önüne gelir ve anlamı "her kim, her ne" vb. olursa, o zaman özne olabilir, ama cümle OLUMLUDUR.

Anybody/anyone can do this. (Bunu kim olsa yapabilir.)

BELİRLİ TANIMLAYICI

THE

Daha önce adı geçen bir cins isimden ikinci kez söz edildiğinde the belirli tanımlayıcı kullanılır. Bir isim the ile kullanıldığında neden söz ettiğimizin bilinmesi gerekir. Tekil ya da çoğul, sayılabilen ya da sayılamayan isimlerle kullanılır.

Bazı isimler daha önce sözü edilmemiş olsa bile, bu dünyada tektir (güneş, hava, deniz vb.) yada söz konusu yerde başka bir örneği yoktur; bu gibi isimlerden önce de yine the kullanılır.

Sahip olduğumuz tek otomobilden söz ederken, the car

Bulunduğumuz odanın tavanından söz ederken, the ceiling denir.

the air, the weather, the sun, the sky, the wind, the rain, the Bible, the sea, the moon, the earth,the world, the universe, the past, the present, the future



THE KULLANILMAYAN DURUMLAR:

The ÖZEL İSİMLERDEN önce KULLANILMAZ. (istisnalar vardır.)



1. İsimler genel anlamda kullanıldığında; Bu durumda sayılabilen isimler ya a/an ile tekil ya da çoğul olarak kullanılır ve the almazlar.

A book is useful: Books are useful. (Kitap yararlıdır.)

A doğ is an animal: Dogs are animals. (Köpek bir hayvandır.)

Genel anlamda kullanılan sayılamayan isimler de the almazlar.

Cheese is made from milk. (Peynir sütten yapılır.)

We need oxygen and water. (Oksijen ve suya ihtiyacımız vardır.)



2. Genel olarak, insan(lar) ya da insanoğlu anlamlarında kullanıldığında man ve mankindsözcükleri the almaz. Man sözcüğü tekildir ve erildir (erkek zamiriyle kullanılır), mankind tekildir ama nötrdür (it zamiriyle kullanılır).

Man has his problems. (İnsanların kendi sorunları vardır.)

Mankind has its problems. (İnsanoğlunun kendi sorunları vardır.)

Civilized man can not live vvithout electricity. (Uygar insan elektrik olmadan yaşayamaz.)

Society ve humanity (toplum) (insanlık) sözcükleri de the almadan kullanılır.

3. Bilim dalı olan isimler the almadan kullanılırlar. chemistry, economics, engineering,geography, law, linguistics, rnathematics, philosophy psychology

4. Aşağıdaki isimler T0 - FROM - OF - AT - İN - ON edatları ile kullanıldığında the almazlar.



Bed

college

lunch

town

breakfast

court

prison

trouble

church

diner

school

vacation

class

jail

supper

work

Children should go to bed early. (Çocuklar erken yatmalıdır.)

We were at breakfast at 8 o'clock. (Saat sekizde kahvaltıdaydık.)

They go to church every Sunday. (Her Pazar kiliseye giderler.)

She was in class yesterday. (Dün dersteydi.)

He is at school today. (Bugün okuldadır.)

They just came to town. (Kente daha yeni geldiler.)

We'll be on vacation next vveek. (Gelecek hafta tatil olacağız.)

He goes to vvork on Saturdays. (Cumartesi günleri işe gider.)



5. Hell (cehennem), heaven (cennet) ve paradise (cennet) isimleri hiçbir zaman the almazlar.

6. North (kuzey), south (güney), east (doğu) ve west (batı) sözcükleri tek sözcükle zarf olarak kullanmıyorlarsa, the almazlar.

He is going north, I'm going south. (O kuzeye, ben güneye gidiyorum.)

7. Oyunlar ve spor dallarından önce the kullanılmaz. We play football or basketball on Sundays. (Pazar günleri futbol veya basketbol oynarız.)

GENEL TANIM DIŞINDA THE KULLANILMASI GEREKEN DURUMLAR:

1. Sıra sayıları : the first (birinci), the tenth (onuncu), the Second World War (İkinci Dünya Savaşı)

2. Bir ismin önünde sıfat olarak kullanılan FIRST, NEXT ve LAST sözcüklerinden önce, ister sıfat ister zamir olarak kullanılan SAME sözcüğünden önce the gelir.

The flrst guestion was easier than the last one.({ilk .soru, sonuncudan daha kolaydı.)

Please call the next student. (Lütfen bir sonraki öğrenciyi çağırın.)

They asked me the same guestion. (Bana aynı soruyu sordular.)

They asked me the same. (Bana aynısını sordular).

3. Sıfat ve zarfların en üstünlük derecesi : Bu durumda her zaman the kullanmak gereklidir.

He is the tallest boy in our class. (Sınıfımızın en uzun boylu çocuğudur.)

She is the most beautiful girl I have ever seen. (Ömrümde gördüğüm en güzel kızdır.)

4. Müzik aletleri the ile kullanılır. Bunun için belirli bir müzik aletinden söz etmek gerekli değildir.

| you play the piano? (Piyano çalabilir misin?)

5. Radio, telephone/phone sözcükleri the ile kullanılırlar.

I heard the news on the radio. (Haberi radyoda işittim.)

I often talk, with her over the telephone. (Onunla sık sık telefonda konuşurum.)

DİKKAT : Belirli bir aygıttan söz edilmiyorsa, television ya da TV the almaz.

l ilke watching television. (Televizyon izlemekten hoşlanırım.)

There is a good film on TV tonight. (Bu gece TV'de iyi bir film var.)



6. Nehir adlarından önce the kullanılır. The Amazon, The Mississipi, The Thames vb.

PAST CONTINUOUS TENSE (Şimdiki Zamanın Hikayesi-Geçmişte Devam Eden Zaman)

 Past Continuous Tense ingilizce konu anlatımı, Past Continuous Tense konu anlatımı, Şimdiki Zamanın Hikayesi-Geçmişte Devam Eden Zaman ingilizce konu anlatımı, Past Continuous Tense ders anlatımı, Past Continuous Tense cümle örnekleri,  ingilizce ders anlatımı,Past Continuous Tense cümleleri

The Past Continuous Tense Konu Anlatımı(Şimdiki Zamanın Hikayesi-Geçmişte Devam Eden Zaman)

PAST CONTINUOUS TENSE


[WAS / WERE] + [VERB+ing] 
Auxiliary verbs: was - were
http://1.bp.blogspot.com/-ivz-nikfggy/tjvtb1-c7ii/aaaaaaaaajk/ko02ge0rhna/s1600/past+continuous.png

EXAMPLES (ÖRNEKLER):

was studying lesson.(Ders çalışıyordum.)

She was smoking when I saw her.(Onu gördüğümde sigara içiyordu.)



They were drinking tea when I arrived. (Ben vardığımda çay içiyorlardı.)


USE 1 Interrupted Action in the Past 
(Geçmişte yarıda kesilen eylemler)
Use the Past Continuous to indicate that a longer action in the past was interrupted. The interruption is usually an action in the Simple Past. 

Past Continuous Tense geçmişte yarıda kesilen uzun olayları anlatmak için kullanılır. Daha uzun olan eylemi yarıda kesen eylem genelde Simple Past tense ile ifade edilir.


EXAMPLES:

I was watching TV when she called. (O aradığında televizyon seyrediyordum.)

When the phone rang, she was writing a letter. (Telefon çaldığında mektup yazıyordu.)

While we were having a picnic, it started to rain. (Piknik yaparken yağmur yağmaya başladı.)

Sally was working when Joe had the car accident. (Joe araba kazası geçirdiğinde Sally çalışıyordu.)

While John was sleeping last night, someone stole his car. (Dün gece John uyurken birisi arabasını çaldı.)


USE 2 Specific Time as an Interruption 
(Geçmişte belirli bir zamanda yapılan eylem)

In USE 1, described above, the Past Continuous is interrupted by an action in the Simple Past. However, you can also use a specific time as an interruption.

Birinci kullanımda geçmişte başka bir olayla kesilen eylemlerde Past Continuous Tense kullandığımızı söylemiştik. Bunun yanında geçmişte belirli bir anda yapılan eylemden bahsederken de Past Continuous Tense kullanılabilir.

EXAMPLES:

Last night at 6 p.m., I was eating dinner. (Dün gece saat 6'da yemek yiyordum.)

At midnight, we were still driving through the desert. (Geceyarısı hala çölde araç kullanıyorduk)

DİKKAT!

Simple Past Tense'de kullanılan zaman ifadeleri eylemin tam olarak başlama veya bitiş zamanını belirtir. Past Continuous Tense'de ise, belirtilen zaman eylemin başlangıcı veya bitişini değil, yalnızca o anda eylemin yapılmakta olduğunu belirtir.


EXAMPLES:

Last night at 6 p.m., I ate dinner. (Saat 6'da yemeye başladım.) 

Last night at 6 p.m., I was eating dinner.(Yemek yemeye daha önce başladım ve saat 6'da yemek süreci devam ediyordu.)


USE 3 Parallel Actions 
(Paralel eylemler)When you use the Past Continuous with two actions in the same sentence, it expresses the idea that both actions were happening at the same time. The actions are parallel.İki eylemi aynı anda Past Continuous Tense ile kullandığımızda, belirtilen iki eylemin aynı anda yapıldığı fikri ortaya çıkar. Yani eylemler paraleldir.

EXAMPLES:

I was studying while he was making dinner. 
(O yemeği hazırlarken ben ders çalışıyordum)

While Ellen was reading, Tim was watching television.
(Ellen kitap okurken Tim televizyon seyrediyordu.)

They were eating dinner, discussing their plans and having a good time.
(Yemek yiyor, planları hakkında tartışıyor ve iyi vakit geçiriyorlardı.)

USE 4 Atmosphere 
(Atmosfer)In English we often use a series of Parallel Actions to describe atmosphere in the past.

(İngilizce'de genelde geçmişteki bir havayı (atmosferi) tasvir etmek için bir dizi eylemi arka arkaya kullanırız.

EXAMPLE:

When I walked into the office, several people were busily typing, some were talking on the phones, the boss was yelling directions, and customers were waiting to be helped. One customer was yelling at a secretary and waving his hands. Others were complaining to each other about the bad service.
...
Ofise geldiğimde birkaç insan meşgul bir şekilde daktilo kullanıyor, bazıları telefonda konuşuyor, patron emirler yağdırıyor ve müşteriler yardım için bekliyorlardı. Müşterinin biri sekretere bağırıyor ve ellerini sallıyordu. Diğerleri birbirlerine kötü hizmetten yakınıyorlardı.

TIME EXPRESSIONS PAST CONTINUOUS TENSE

Time expressions zaman belirten ifadelerdir ve İngilizce'de her zaman için farklı ifadeler kullanılır. Özellikle sınavlarda cümlenin hangi tense olduğunu anlamak için time expression'ların bilinmesi çok önemlidir. 

while - as

I saw him while he was driving. (Onu araba sürerken gördüm.)
They helped me as I was carrying some heavy bags. (Bazı ağır çantaları taşırken bana yardım ettiler.)

İngilizce Sayılar (English Numbers)

İngilizce Sayılar ve Okunuşları, 4. sınıf ingilizce ders notları, sayılar konusu, ingilizce sayıların okunuşları, yazılışları, ingilizce konu anlatımı



0 : zero (ziro) 
1 : one (van) 
2 : two (tu)
3 : three (tıri) 
4 : four (for)
5 : five (fayf)
6 : six (siks) 
7 : seven (sevın) 
8 : eight (eyt) 
9 : nine (nayn)
10 : ten (ten)
11 : eleven (ilevın)
12 : twelve (tıvelv)
13 : thirteen (törtiin)
14 : fourteen (fortiin)
15 : fiveteen (fiftiin)
16 : sixteen (sikstiin)
17 : seventeen (sevıntiin)
18 : eighteen (eğtiin)
19 : nineteen (nayntiin)
20 : twenty (tıventi)
21 : twenty one (tıventi van)
...
...
20 : twenty (tıventi) 
30 : thirty (törti) 
40 : forty (forti)
 
50 : fifty (fifti)
 
60 : sixty (siksti)
 
70 : seventy (sevınti)
 
80 : eighty (eğti)
 
90 : ninety (nayti)
 
...
...
 
23 : twenty three (tıventi tıri)
 
34 : thirty four (törti for)
 
55 : fifty five (fifti fayf)
 
78 : seventy eight (sevınti eğt)
 
99 : ninety nine (naynti nayn
 
100 : one hundred / a hundred (van handırıd / e handırıd)
 
1000 : one thousand / a thousand (van tauzınd / e tauzınd

İngilizce Sıfatlar (English Adjectives)


Yüklə 0,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin