Wilbur Smith Onbirinci Yazıt



Yüklə 2,28 Mb.
səhifə6/47
tarix11.08.2018
ölçüsü2,28 Mb.
#69455
növüYazı
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   47

Taita, "Demeter! Demeter'i de kurtarmalısın!" diye bağırıyordu. Meren koşarak içeri döndü ve başsız hayvanı parçalayarak Demeter'in yattığı yeri bulmaya çalıştı. Öteki hizmetkârlar da gürültüyü duymuş, koşarak geliyordu. En cesur olanı Meren'in peşinden çadıra daldı ve ikisi birlikte yılanı kenara sürükleyip Demeter'i kurtardılar. Demeter baygındı ve om-zundaki yaralardan çok kan kaybediyordu.

Taita kendi yaralarına aldırmadan hemen Demeter'le uğraşmaya başladı. İhtiyar adamın göğsü çürükler içindeydi ve morarmıştı. Taita elleriyle yoklayarak muayene edince en azından iki kaburgasının kırılmış olduğunu anladı, ama ilk düşüncesi omzundaki kanamayı durdurmak oldu. Demeter acı yüzünden kendine geldi ve Taita çadırın köşesindeki mangalın alevlerinde kızdırdıkları hançerin ucuyla yılan ısırıklarını dağlarken onun dikkatini başka yöne çekmeye çalıştı.

"Yılanın ısırıkları zehirli değilmiş. En azından bu bir şans," dedi De-meter'e.

72
11. Yazıt

"Belki de tek şansımız." Demeter'in sesi acıdan sertleşmişti. "Bu doğal bir yaratık değildi Taita. Boşluklardan gönderilmişti."

Taita'nın aksini iddia edebilecek hali yoktu, ama ihtiyar adamın korkusunu azdırmak da istemiyordu. "Hadi ama dostum," dedi. "Arpacı kumrusu gibi düşünmenin daha da beter hale getirmeyeceği hiçbir şey yoktur. İkimiz de hayattayız. Yılan da, Eos'un bir aleti değil, doğal bir canlı olmalı."

"Sen daha önce Mısır'da bu tür bir yaratıktan söz edildiğini duydun mu hiç?" diye sordu Demeter.

Taita, "Güneyde görmüştüm onlardan," diyerek yan çizdi.

"Ne kadar güneyde?"

Taita, "Evet," diye itiraf etti. "Asya'daki İndus Nehri'nin ötesinde ve Nil'in ikiye bölündüğü yerde."

"Daima sık ormanlarda tabii?" diye israf etti Demeter. "Asla böyle kurak çöllerde değil. Ve asla bu büyüklükte de değil."

Taita, "Öyle olsun," diyerek teslim oldu.

"Beni öldürmek üzere gönderilmişti, seni değil. Senin ölmeni istemez... yani şimdilik," dedi Demeter konuyu kapatırken.

Taita sessizce muayene etmeye devam etti. Demeter'in vücudundaki önemli kemiklerden hiçbirinin kırılmadığını anlayınca rahatlamıştı. Dostunun omzunu bir tür sirkeyle yıkadı, ısırıklara iyileştirici bir merhem sürdü ve keten şeritlerle sardı. Ancak ondan sonra kendi yaralanyla ilgilenmeye başladı.

Bileğini temizleyip sardıktan sonra, Demeter'in ayağa kalkıp Me-ren'in devasa pitonu götürdüğü yere kadar aksayarak yürümesine yardım etti. Hayvanın boyunu on beş açık adım olarak hesapladılar, buna kafa ve kuyruk kısımları dahil değildi; Meren'in kaslı kolları bile en geniş olduğu kısmı tam saramıyordu. Yılan uzun süre önce öldüğü halde, nefis desenleri olan derinin altında hâlâ seğirmeler ve titremeler oluyordu.

73
Wilbur Smith

Taita asasının ucuyla kesik kafayı dürttü, sonra da ağzı açtı. "Çene menteşelerini yerinden oynatabiliyor, o sayede iri bir adamı rahatça olduğu gibi yutabilir."

Meren'in yakışıklı hatları tiksintiyle buruştu. "İğrenç ve lanetli bir yaratık. Demeter doğru söylüyor. Bu, boşluklardan gelen bir canavar. Cesedini kül olana kadar yakacağım."

"Böyle bir şey yapmayacaksın," dedi Taita sert bir sesle. "Böyle doğaüstü bir yaratığın yağında sihirli maddeler vardır. Eğer, ki öyle görünüyor, cadı tarafından yaratılıp bize gönderildiyse, biz de ona geri gönderebiliriz."

"Onu nerede bulacağını bilmiyorsan, nasıl yollayacaksın," diye sordu Meren.

"Bu onun yarattığı bir şey, onun bir parçası. Evine dönen bir güvercin gibi gidip onu bulmasını sağlayabiliriz," diye açıkladı Demeter.

Meren huzursuzca kıpırdandı. Bunca yıldır büyücüye yandaşlık yapıyor olmasına rağmen, sihirler onu şaşırtıyor ve ürkütüyordu.

Taita, ona acıdı ve kolunu dostça tuttu. "Bir kez daha sana borçlandım. Sen olmasaydın Demeter ve ben şu anda bu yaratığın midesinde olacaktık."

Meren'in endişeli duruşu yerini hoşnutluğa bıraktı. "Söyle o zaman, bunu ne yapmamı istiyorsun?" Kendi kendine koca bir top gibi kıvrılmakta olan leşi tekmeledi.

"Şimdi yaralıyız. Sihri yapabilmek için güç kazanmamız birkaç gün sürebilir. Bu süprüntüyü akbabaların ve çakalların bulamayacakları bir yere kaldır," dedi Taita. "Daha sonra derisini yüzüp yağını çıkarmak için kaynatırız."

Uğraşmasına rağmen Meren pitonu develerin sırtına yükleyemedi. Hayvanlar leş kokusundan ürküyor, sıçrayıp bağırarak kaçıyordu. Sonunda Meren ve beş güçlü adam leşi atların yanına sürüdüler ve sırtlanlarla öteki leşçil hayvanlardan korumak için üstünü taşlarla kapattılar.

74
11. Yazıt

Meren geri döndüğünde büyücüleri çadırda karşılıklı yere oturmuş olarak buldu. Güçlerini birleştirmek ve kampın etrafında koruyucu ve giz-leyici bir perde oluşturmak için el ele tutuşmuşlardı. Garip törenlerini bitirince Taita, Demeter'e bir yudum kırmızı iksir içirdi ve ihtiyar adam kısa bir süre sonra uykuya daldı.

"Şimdi bizi bırak, iyi Meren. Sen de dinlen, ama sesimi duyacağın bir mesafede ol," dedi Taita ve Demeter'e bakmak için yanına oturdu. Fakat kendi bedeni de ona ihanet etti ve o da derin, deliksiz bir uykuya daldı. Meren'in yaralı kolunu ısrarla çekiştirmesi üzerine uyandı. Sersemlemiş bir şekilde doğrulup oturdu ve homurdandı. "Ne oldu sana? Aklını ve mantığını mı yitirdin?"

"Gel Büyücü! Çabuk ol!"

Telaşlı sesi ve eli ayağı tutmaz hali Taita'yı alarma geçirdi ve endişeyle dönüp Demeter'e baktı. İhtiyar adamın hâlâ uyuduğunu görünce rahatladı. Hemen ayağa fırladı. "Ne oldu?" diye sordu, ama Meren gitmişti bile. Taita, onun peşinden serin şafak havasına çıktı ve Meren'in atların yanına doğru koştuğunu gördü. Ona yetişince, Meren tek kelime etmeden yılanın üstüne yığılan taşları gösterdi. Bir an Taita şaşırdı, ama sonra taşların kenara atılmış olduğunu fark etti.

"Yılan gitmiş," diye bağırdı Meren. "Geceleyin ortadan kaybolmuş." Pitonun ağır gövdesiyle kumda oluşan çökmeyi gösterdi. Birkaç damla kurumuş kan vardı, ama geride başka bir şey kalmamıştı. Taita sanki soğuk bir rüzgâr esmiş gibi ensesindeki tüylerin diken diken olduğunu hissetti. "İyice baktın mı?"

Meren başını salladı. "Kampın etrafını bir fersah boyunca araştırdık. Hiçbir ize rastlamadık."

"Köpekler veya vahşi hayvanlar parçalamıştır," dedi Taita ama Meren yine kafasını salladı.

"Hiçbir hayvan onun yanına yaklaşmıyordu. Kokusunu alınca bağırarak kaçıyorlardı."

75
Wilbur Smith

"Sırtlanlar, akbabalar da mı?"

"Bu taşları hiçbir kuş taşıyamaz ve bu büyüklükte bir leşi bitirmek için yüzlerce sırtlan olması lazım. Onlar da bağırıp uluyarak bir sürü ses çıkarırdı. Ne bir ses oldu ne de bir iz var, ayak izi yok, sürükleme izi yok." Parmaklarını gür kıvırcık saçlarından geçirdi ve sesini alçaktı. "Deme-ter'in haklı olduğuna hiç kuşku yok. Kafasını da alıp gitmiş, yere dokunmamış bile. Kesinlikle boşluklardan gelen bir yaratıktı o."

"Bu görüşü hizmetkârlarla ve deve sürücüleriyle paylaşmamak lazım," diye uyardı Taita. "Eğer bundan kuşkulanırlarsa bizi bırakıp kaçarlar. Onlara Demeter'le benim cesedi bir büyüyle yok ettiğimizi söyle."


Birkaç gün önce Taita, Demeter'in yola devam edebileceğine karar vermişti, ama tahtırevanını taşıyan devenin sallantısı kırılan kaburgalarının ağrısını artırdığı için sürekli olarak kırmızı iksirden içirip uyutuyordu. Aynı zamanda, kervanı da yavaşlatmış ve yolda geçen süreyi azaltmıştı.

Taita'nın kendisi yılan saldırısından sonra hızla iyileşmişti. Kısa bir süre sonra Duman Yeli'ne rahatça biner duruma geldi. Geceleri yol alırken, bazen Demeter'in başında Meren'i bırakıp kervanın önüne geçiyordu. Gökleri incelemek için yalnız olması gerekiyordu. Başlarına gelen önemli psişik olayların ilahi varlıklar arasında yeni kehanetlere ve işaretlere yol açacağından emindi. Çok geçmeden, her yerde bunun kanıtları olduğunu keşfetti. Gökyüzünde, önceki beş yıl boyunca gördüğünden çok fazla yıldız ve kuyrukluyıldız patlamasını bir gecede görmüştü. Bu kehanet bolluğu kafa karıştırıcı ve tutarsızdı; ayırt edebileceği net bir mesaj vermiyorlardı. Aksine, korkunç uyarılar, umut vaatleri, ölüm tehditleri ve güven işaretleri hep bir arada görülüyordu.

76
11. Yazıt

Yılanın kaybolmasından sonraki onuncu gecede, dolunay vardı. Öylesine parlaktı ki, yeni oluşan yıldızların cılız ışığını köreltiyor, hatta büyük gezegenleri bile önemsiz ışık çubuklarına çeviriyordu. Gece yansını oeçtikten epey sonra, Taita atını önceden bildiği çıplak bir araziye sürdü. Mil Deltası'nın bereketli topraklarına ulaşan kayalık yamaçlardan elli fersah kadar uzaktaydılar. Az sonra geri dönmesi gerekecekti, o yüzden Duman Yeli'nin dizginlerini bıraktı. Hayvanın sırtından indi ve yolun kenarındaki düz taşın üzerine oturdu. Kısrak burnuyla onu yoklayınca kalçasından sarkan keseyi açıp bir yandan bütün dikkatiyle gökleri incelerken bir yandan da hayvanı yemledi.

Lostris Yıldızı'ndan geriye kalan soluk bulutu zar zor seçebiliyordu ve yakında onun tamamen kaybolacağını anlayınca bir matem sızısı hissetti. Kederle tekrar dönüp aya baktı. Ekim mevsiminin başlangıcını, yeniden dirilme ve büyüme zamanını müjdeliyordu, ama nehir taşmazsa deltada hiçbir ekin yetişmeyecekti.

Taita aniden doğruldu. Müthiş bir kehanet öncesinde hep hissettiği o ürpertiyi hissetmişti. Kollarındaki tüyler diken diken olmuş ve ensesinde-ki tüyler havalanmıştı. Ayın dış hatları gözünün önünde değişmekteydi. Önce bunun bir yanılsama, bir ışık oyunu olduğunu zannetti, ama birkaç dakika içinde aydan kalın bir dilim adeta karanlık bir canavar tarafından yutuluverdi. Şaşırtıcı bir hızla koca gök cisminin geri kalanı da aynı akıbete uğradı ve geride sadece karanlık bir delik kaldı. Yıldızlar yeniden ortaya çıktılar, ama kaybolan ışıkla kıyaslanınca soluk ve cılız kalmışlardı.

Bütün tabiatın kafası karışmış gibiydi. Hiçbir gece kuşu ötmüyordu. Rüzgâr kesilmişti. Etrafı çevreleyen tepelerin kenarları karanlığa karışmıştı. Gri kısrak bile gergindi, yelesini savurup korkuyla kişnedi. Sonra dizginlerini Taita'nın elinden çekip geri geri gitti ve geldikleri yöne doğru koşmaya başladı. Taita'da onu uzaklaşmasına aldırmadı.

77
Wilbur Smith

Her ne kadar Taita, başlamış kozmik olaylara hiçbir duanın veya yakarının bir şey yapamayacağını bilse de, yüksek sesle Ahura Maasda'ya ve Mısır'ın tüm tanrılarına seslenip ayı yok olmaktan kurtarmalarını diledi. Sonra Lostris Yıldızı'nın kalıntılarının daha net göründüğünü fark etti. Aslında sadece donuk bir izdi, ama zincirinin ucundaki tılsımı kaldırdı ve yıldıza doğru tuttu. Zihnini yoğunlaştırdı, duyularına hâkim oldu ve İç Göz'ünün gücünü toparladı.

Çaresizlik içinde, "Lostris!" diye haykırdı. "Sen daima kalbimdeki ışık oldun! Dengin olan tanrılarla konuşmak için güçlerini kullan. Ayı yeniden yakın ve gökyüzünü aydınlatın."

Hemen hemen bir anda ayın kaybolduğu yerde ince bir ışık huzmesi ortaya çıktı. Giderek büyüdü, kıvrımlı bir hal aldı, kılıç gibi parladı, sonra da bir mızrak baltaya benzedi. Taita, Lostris'e seslenip tılsımını ona doğru tutarken, ay bütün ihtişamı ve parıltısıyla geri döndü. Taita'nın içini bir sevinç ve rahatlık kapladı. Yine de, ay yerine dönmüş olsa bile kayboluşunun taşıdığı uyarı yerinde duruyordu, bu kehanet bütün hayırlı kehanetleri yok etmişti.

Geri kalan karanlık saatlerin yarısını, solmakta olan ayın yürek parçalayıcı halini izleyerek geçirdi, ama sonunda ayağa kalktı ve asasını alıp kısrağı aramak üzere yola koyuldu. Bir fersah sonra onu buldu. Yolun kenarındaki bir çalının yapraklarını yiyordu. Taita'yı görünce selam anlamında kişnedi ve az önceki düşüncesiz hareketini bağışlatmak için ona doğru tırısa kalktı. Taita kısrağın sırtına bindi ve kervana katılmak üzere geri döndüler.

Adamlarda ayın yutuluşuna şahit olmuştu. Meren bile onları kontrol etmekte güçlük çekiyordu. Onun döndüğünü görünce hemen Taita'ya koştu. "Aya ne olduğunu gördün mü Büyücü? Korkunç bir kehanet! Senin için çok korktum," diye bağırdı. "Sana bir şey olmadığı için Horus'a şükürler olsun. Demeter de uyandı seni bekliyor, ama önce şu kervancı köpeklerle konuşur musun? Kulübelerine dönmek istiyorlar."

78
11. Yazıt

Taita, adamları ikna etmek için uğraştı. Ayın yenilenmesinin bir felaket habercisi olmadığını, aksine Nil taşkınlarının dönüşünü müjdelediğini söyledi. Büyük ünü sayesinde adamlar yatıştı ve en sonunda, oldukça neşeli bir halde yolculuğu sürdürmeye ikna oldular. Taita, onları kendi hallerine bırakıp Demeter'in çadırına gitti. Geçen on günde ihtiyar adam yılanın verdiği hasarları sevindirici ölçüde atlatmış ve çok daha güçlenmişti. Ancak, Taita'yı ciddi bir tavırla selamladı. Gecenin kalan kısmında sakin bir şekilde oturup ayın kararmasının önemini tartıştılar.

Demeter yumuşak bir sesle, "Buna benzer pek çok olaya tanık olacak kadar uzun yaşadım," dedi. "Ama böyle tam bir yok oluşu nadiren gördüm."

Taita başını salladı. "Aslında, ben bu tür bir kayboluşu daha önce sadece iki kez görmüştüm. Her ikisi de büyük bir^felaketin habercisiydi... büyük kralların ölümü, güzelim gönençli kentlerin düşüşü, kıtlık ve salgınlar."

"Bu da Yalan'ın karanlık güçlerinin başka bir alameti," diye mırıldandı Demeter. "Ben, Eos'un yenilmezliği ile gösteriş yaptığına inanıyorum. Bizi sindirmeye, ümitsizliğe düşürmeye çalışıyor."

"Yolda daha fazla oyalanmadan hızla Teb'e gitmeliyiz," dedi Taita.

"Hepsinin ötesinde, tedbiri asla elden bırakmamalıyız. Gece gündüz her an yeni bir felaket yollayabilir üstümüze." Demeter ciddi bir şekilde Taita'nın yüzünü inceledi. "Eğer aynı şeyleri tekrar ediyorsam beni bağışla, ama bu cadının hile ve kurnazlıklarını sen de benim gibi öğrenene kadar, onun ne hilekâr bir mahluk olduğunu anlaman güç. İlk bebeklik anılarını bile sana karşı kullanabilir, babanı ve anneni öyle canlı bir şekilde karşına çıkarır ki, hiç kuşku duymazsın."

"Benim durumumda işi biraz zor." Taita kederle gülümsedi. "Çünkü ben her ikisini de hiç tanımadım."

79

Wilbur Smith


Deve sürücüleri adımlarını açmıştı, ama Taita hâlâ sabırsızlıkla kendini yiyip bitiriyordu. Ertesi gece yine kervandan ayrıldı ve deltanın yamaçlarına ulaşıp onca yıllık yokluğunun ardından sevgili Mısır'ını görmeyi umarak atını sürdü. Onun hevesi Duman Yeli'ne de geçmiş gibiydi, Taita yamaçların kıyısında dizginlerini çekene kadar adeta toynakları yere değmeden koştu. Aşağıda, ay ışığı ekili topraklan gümüş rengine boyuyor ve Nil'in sınırlarını belirleyen hurma ağaçlarını belirginleştiriyordu. Gümüş suların parıltısını da görmeye çalıştı, ama bu mesafeden nehir karanlık ve kasvetli görünüyordu.

Taita atından indi ve hayvanın yanında durup boynunu okşayarak, mest olmuş vaziyette gözlerini aşağıya, Karnak saraylarının ve tapınaklarının gümüş rengi duvarianna dikti. Karşı kıyıda Memnon'un sarayının kule gibi yükselen duvarlannı da seçebiliyordu, ama aşağı inip alüvyon düzlüğünü geçerek Teb'in yüz kapısına doğru gitmemek için kendini tuttu.

Onun görevi Demeter'in yanında kalmaktı, önden fırlamak değil. Sırtını kısrağa dayadı ve kendini yuvaya dönmenin ve sevdiklerine kavuşmanın hayallerine kaptırdı.

Firavun ve kraliçesi Mintaka, Taita'ya genelde sadece yakın aile üyelerine gösterilen derin bir bağlılık gösterirlerdi. Buna karşılık Taita da her ikisini de çocukluklarından beri hiç eksilmeyen, aziz bir sevgiyle severdi. Nefer'in babası olan Firavun Tamose, Nefer daha çocukken öldürülmüştü. Nefer Yukarı ve Aşağı Mısır tacını taşıyamayacak kadar küçük olduğundan, yerine bir kral naibi atanmıştı. Taita, Tamose'nin öğretmeniydi, o ölünce de oğlu erkekliğe erişene kadar Taita'nın gözetimine bırakılmıştı. Taita, ona geleneksel eğitimi vermiş, savaşmayı, at binmeyi öğretmiş ve sonra da savaşı yönetmeyi ve ordulara komuta etmeyi göster-

80
11. Yazıt

misti. Ona kraliyet ailesinin görevlerini, devlet idaresini ve diplomasiyi anlatmıştı. Onu bir erkek yapmıştı. O yıllar boyunca aralarında bir bağ oluşmuş ve hiç bozulmadan kalmıştı.

Yamaçtan esen rüzgâr Taita'nın ürpermesine neden oldu. Bu sıcak aylarda böyle bir rüzgâr olmazdı. Taita anında savunmaya geçti. Ani sıcaklık düşmeleri genellikle kehanetlerin habercisi olurdu. Demeter'in uyarıları hâlâ Taita'nın kulaklarında çınlamaktaydı.

Kıpırdamadan oturdu ve havayı inceledi. Herhangi bir tehlike hissetmiyordu. Sonra dikkatini Duman Yeli'ne çevirdi, doğaüstü olaylara karşı o da neredeyse kendisi kadar hassastı, ama kısrak da sakin ve sessiz görünüyordu. Tatmin olan Taita ayağa kalktı ve atına binip kervana dönmek üzere dizginleri aldı. Muhtemelen şu sıralarda gece yürüyüşünü durdurup kamp hazırlıklarını başlatmak üzereydi. Taita uykusu gelmeden önce De-meter'le biraz konuşmak istiyordu. İhtiyar adamın bilgi ve deneyim hazinesinden yeterince yararlanamamıştı henüz.

Tam o anda Duman Yeli hafifçe kişnedi ve kulaklarını dikti ama tam olarak telaşa kapılmış sayılmazdı. Taita, onun yamacın eteklerine baktığını gördü ve o da dönüp baktı. Önce hiçbir şey görmedi fakat kısrağa güveniyordu ve gecenin sessizliğini dinledi. Sonunda, yamacın dibinde hareket eden bir gölge yakaladı. Gölge kayboldu ve Taita yanılmış olabileceğini düşündü, ama kısrak hâlâ tetikteydi. Bekleyip gözledi. Sonra yine bir hareket fark etti, bu sefer daha yakın ve daha belirgindi.

Karanlığın içinde başka bir atla binicisinin gölgeleri belirdi, yamaçtaki yoldan Taita'nın bulunduğu yere doğru geliyorlardı. Öteki at da griydi, ama Duman Yeli'nden daha açıktı rengi. Taita'nın hafızası harekete geçti: iyi bir atı asla unutmazdı. Yıldızların ışığında bile bu atı tanır gibi olmuştu. Onu en son nerede ve ne zaman gördüğünü hatırlamaya çalıştı, ama o kadar uzak bir anıydı ki çok uzun zaman önce olması gerektiğine karar verdi, fakat gri at ancak dört yaşında olabilirdi. Taita dikkatini atın üzerindeki biniciye yoğunlaştırdı - ince bir figürdü, belki bir adam değil

81
F:6
Wilbur Smith

de erkek çocuk olabilirdi. Ama her kimse, kırata gayet iyi biniyordu. Onda da tanıdık gelen bir şey vardı, ama tıpkı hayvanı gibi, çocuk da Ta-ita'nın onunla ilgili solmuş anılarına göre çok genç görünmekteydi. Acaba iyi tanıdığı birinin çocuğu olabilir miydi?

Mesela Mısır prenslerinden biri? Kraliçe Mintaka, Firavun Nefer Se-ti'ye pek çok güzel oğlan doğurmuştu. Hepsi de annelerine ya da babaları-na.i>enziyordu. Bu çocukta sıradan bir hal yoktu ve Taita, onun kraliyet kanı taşıdığından emindi. At ve binicisi daha yakına geldiler. Taita başka ayrıntıları da gördü. Binici bacaklarını çıplak bırakan kısa bir tunik giymişti ve o ince bacaklar mutlaka bir dişiye ait olmalıydı. Bu bir kızdı. Başı kapalıydı, ama yaklaştıkça Taita şalının altından hatlarını görebiliyordu.

"Onu tanıyorum. Onu gayet iyi tanıyorum!" diye fısıldadı kendi kendine. Kulaklan daha hızlı zonklamaya başladı. Kız, onu selamlamak için elini kaldırdı ve atını kalçalanyla sıkıp hızlandırdı. Hayvan tınsa kalktı, ama toynakları taşlı yolda hiç ses çıkarmıyordu. Yamaçtan garip bir sessizlikle Taita'ya doğru koşmaktaydı.

Taita tanıdık bir görüntüyle kandırıldığını fark ettiğinde çok geçti. İç Göz'ünü açmak için telaşla gözlerini kırpıştırdı.

"Onların aurası olmaz!" diye soludu ve dengesini kaybetmemek için atın boynuna tutunmak zorunda kaldı. Ne kırat ne de binicisi doğal yaratıklardı: başka bir boyuttan gelmişlerdi. Demeter'in uyarılarına rağmen, yine savunmasız yakalanmıştı. Hızla boynunda asılı tılsıma uzandı ve alıp yüzünün Önünde tuttu. Binici atından indi ve yüzünü kapatan şalın gölgeleri arasından Taita'ya baktı. Artık o kadar yakına gelmişti ki, Taita, onun gözlerindeki pırıltıyı, genç yanaklarının tatlı kıvrımlarını görebiliyordu. Anıları canlandı.

O kıratı bu kadar iyi hatırlaması küçük bir mucizeydi. Bunu ona kendisi armağan etmiş, özenle ve sevgiyle seçmişti. At için elli gümüş talent ödemiş ve iyi pazarlık ettiğini düşünmüştü. Lostris, ona Martı adını vermiş

82
11. Yazıt

ve en sevdiği atı o olmuştu. Taita'nın onca yıl öncesinden hatırladığı bir zarafet ve tarzla ata binerdi. Taita'nın yaşadığı şok o kadar büyüktü ki doğru dürüst düşünemiyordu. Tılsımı önünde bir kalkan şeklinde tutarak oranit bir sütun gibi duruyordu.

Atlı kadın yavaşça biçimli beyaz elini kaldırdı ve şalının püsküllerini geri itti. Taita her ayrıntısı özenle yapılmış o güzelim yüze bakarken ruhunun parçalandığını hissetti.

Bu o değil: Kendisini sertleştirmeye çalıştı. Bu da boşluklardan gelen başka bir görüntü, tıpkı o yılan gibi ve muhtemelen onun kadar ölümcül.

Demeter'e rüyasında altın yunusa binmiş olan o kızdan söz ettiğinde, o hiç tereddüt etmemişti. "Rüyan da cadının oyunlarından biri," diye uyarmıştı. "Umutlarını ve özlemlerini besleyen hiçbir görüntüye güven-memelisin. Aklından mutlu bir anıyı geçirdiğinde, mesela eski bir aşkını düşündüğünde Eos'a kapıyı açmış olursun. Bu şekilde sana ulaşmanın yolunu bulur."

Taita başını sallamıştı. "Hayır Demeter, onca zaman öncesinden kalan bu kadar özel bir anıya Eos bile ulaşamaz. Lostris'in sesi, gözlerindeki ifade, gülümsediği zaman bükülüşü. Eos bunları nasıl kopya edebilir? Son yetmiş yıldır Lostris lahdinde yatıyor. Eos'un kullanabileceği bir iz kalmadı ki ondan geriye."

"Eos sendeki Lostris anılarım çalar ve onları en ikna edici, en ilginç haliyle sana geri satar."

"Ama ben bile ayrıntıların çoğunu unuttum."

"Hiçbir şeyi unutmadığımızı söyleyen sendin. Her ayrıntı kalır. Sadece Eos'un sahip oldukları gibi özel yetenekler gerekir onları zihnindeki kovuklarından çıkarmak için. Sen de benim zihnimdeki Eos anılarını öy-le ortaya çıkardın, ateş büyüsü yaparken kullandığı sesi yaptın."

"Onun, Lostris olmadığını kabul edemem," diye inledi Taita hafifçe.

"Çünkü kabul etmek istemiyorsun. Eos bu yüzden senin zihnine gir-meye çalışıyor. Onun, yunusun üstündeki kız motifini nasıl ustalıkla sana

83
Wilbur Smith

ulaştırdığını düşün bir kez. Seni kayıp aşkının sahte görüntüleriyle oyalayıp dikkatini dağıtırken, beni yok etmek için de o yılanı gönderdi. Rüyanı seni gafil avlamak için kullandı."

Şimdi, delta yamacının üstünde Taita aynı görüntüyle bir daha karşılaşıyordu: Lostris'in görüntüsü, bir zamanlar Mısır kraliçesi olan ve anısı hâlâ kalbini yöneten kadının hayali. Bu kez daha da mükemmeldi. Taita çözüldüğünü ve mantığının zayıfladığını hissedip ümitsizce kendini kontrol altına almaya çalıştı. Ama Lostris'in gözlerine bakmaktan alamıyordu kendini. Genç kadının gözleri binlerce ışıkla doluydu, hayatının tüm gözyaşları ve tebessümleri o gözlerde saklıydı.

Elinden geldiği kadar sert bir sesle, "Seni reddediyorum!" dedi. "Sen Lostris değilsin. Benim âşık olduğum kadın değilsin. Sen Büyük Yalan'sın. Ait olduğun karanlıklara dön."

O konuştukça Lostris'in güzelim gözlerindeki ifade muazzam bir kedere dönüştü. "Sevgili Taita," dedi yumuşak bir sesle. "Ayrı kaldığımız onca yalnız ve kısır yıl boyunca sensiz varoldum. Şimdi, sen böyle hayati ve ruhani bir tehlikedesin diye çok uzaklardan sana geldim. Birlikte üzerinde dolaşan kötülüğe karşı koyabiliriz."

Taita, "Sen lanetsin," dedi. "Sen Eos'sun, Yalan'sın ve seni reddediyorum. Ben Doğru tarafından korunuyorum. Bana ulaşamazsın. Bana zarar veremezsin."

"Ah Taita." Lostris'in sesi fısıltıya dönüşmüştü. "İkimizi de mahvedeceksin. Ben de tehlikedeyim." Zamanın başından beri insanlığa eziyet eden tüm acıları yüklenmiş gibiydi. "Güven bana sevgilim. İkimizin de kurtuluşu için bana güvenmen gerek. Seni seven ve senin sevdiğin Lost-ris'ten başka biri değilim. Beni, sen çağırdın göklerden. Çağrına kulak verdim ve sana geldim."

Taita ayaklarının altındaki toprağın temelinden sarsıldığını hissetti fakat kendini bırakmadı. "Def ol lanetli cadı!" diye bağırdı. "Defol Ya-

84

11. Yazıt



lan'ın yardakçısı. Seni ve yaptığın her şeyi reddediyorum. Artık başıma bela olma."

"Hayır Taita! Bunu yapamazsın," diye yalvardı. "Bize bu şans verildi, tek bir şans. Bunu geri çevirmemelisin."

"Sen kötüsün," dedi Taita hırsla. "Boşluklardan kopup gelen bir yaratıksın. O iğrenç inine geri dön."

Lostris inledi ve görüntüsü geri çekildi. Gün ağarırken defalarca solan yıldızı gibi soluklaştı. Son fısıltısı gecenin içinden ulaştı Taita'nın kulağına: "Ölümü bir kez tattım ve şimdi en acı iksirleri içmeliyim. Elveda Taita aşkım. Keşke beni daha çok sevebilseydin."

Sonra tamamen ortadan kayboldu ve Taita dizlerinin üstüne çöküp kendini pişmanlık dalgalarına bıraktı. Tekrar başını kaldıracak gücü bulduğunda güneş doğmuş, ufuktan bir kanş yükselmişti. Duman Yeli yanında sessizce bekliyordu. Kestiriyor gibiydi, ama Taita ayağa kalkar kalkmaz başını dikti ve gözlerini ona çevirdi. Taita o kadar bitkin düşmüştü ki, ata binebilmek için oturduğu taşa çıkmak zorunda kaldı. Hayvan kampa doğru yola koyulunca o da gevşek bir şekilde iki yana sallanarak kendini bıraktı.


Yüklə 2,28 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   47




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin