X. TÜRKİye muhasebe denetiMİ sempozyumu & IV. Uluslararasi tüRKİye muhasebe denetiMİ sempozyumu kurumsallaşma ve denetiM



Yüklə 461,96 Kb.
səhifə2/7
tarix02.08.2018
ölçüsü461,96 Kb.
#66105
1   2   3   4   5   6   7

OTURUM BAŞKANI _
Teşekkürler Sayın Naciye Kurtuluş. Şimdi söz sırası, “Muhasebe ve Denetim Meslek mensuplarının kurumsallaşma yolundaki aşamaları ve meslek örgütünün katkıları”, Sayın SMM Erol Demirel, buyurun.
Muhasebe ve Denetim Meslek Mensuplarının Kurumsallaşma Yolundaki Aşamaları ve Meslek Örgütünün Katkıları”
EROL DEMİREL _ SMMM _
Efendim günaydın, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu güzel sempozyum, taraf olduğum halde böyle söylemek zorundayım, tertip edenlere, tüm katkı verenlere gerçekten içten teşekkür ediyorum. Eskiden kurumsallaşma ile ilgili sempozyumlarımızda oturumlar olduğunda, genelde o konuşmacı konuşacağı zaman salon boşalırdı ya da çok azalırdı salon ama şimdi sabah saatleri olmasına rağmen böyle bir kalabalık, gerçekten çok anlamlı. Çok teşekkür ediyorum.
Şimdi, kurumsallaşma konuşacağız. Biraz önce Naciye Hanım gerçekten gelinen süreci, gelinmesi gereken süreci çok güzel bir şekilde özetledi. Aslında ben bugün farklı bir şey, yani bildiklerinizden farklı bir şey söylemeyeceğim. Çok iyi bildiğinizi, hatta çok fazla konuştuğumuzu hemen hemen müşterilerimizle sohbet ettiğimizde genelde önerdiğimiz şeyleri söyleyeceğim ama bir türlü hayata geçiremediğimiz bir türlü irade gösteremediğimiz olaylardan biraz söz edeceğim. Ama süreç öyle bir yere geldi ki artık bu olmazsa olmaz. Yani bir rüzgar bunu geldi dayattı. Çok fazla konuştuğumuz ve gerçekleştiremediğimiz olayları artık hayata geçirmekle karşı karşıyayız aksi takdirde yok olmakla, kaybolup gitmek riskiyle karşı karşıyayız. Bu anlamda kurumsallaşma çok önemli. Ben iki aşamada tabii, bir taraftan kurumsallaşmayla ilgili konuşacağız. Aslında sunumu daha önce, size bugün dağıtılan bu kitapçık üzerine oluşturmayı düşünmüştüm ama nasıl olsa bu bir taslak, sizlere bugün dağıtıldı. Sizlerden gelecek bu eleştiri ve öneriler doğrultusunda gelişecek. Bunu dün Sayın Başkanımız da ifade etti. Bunu anlatmak yerine, bunu oluşturan, bunun altındaki sorulara ben süratle, zamanım elverdiği kadar, biraz hızlı da konuşmak zorundayım. Zamanım elverdiği kadar bunun altındaki soruları biraz irdelemeye çalışacağım. Bu anlamda da hepinize tekrar beni dinleyeceğiniz için tekrar teşekkür ediyorum.
Şimdi, bugün sabahleyin, bunu söylemek zorundayım, uyandığımda odamda bir kelebek vardı. Bana çok ilginç geldi çünkü ben de slaytımın başına bu kelebeği koymuştum. Böyle şirin bir kelebek, renkli. Şaşırdım. Biraz da tedirgin oldum doğrusu, bir köşede duruyordu. Ve tabii onunla beraber hazırlandık, o bir kenarda beni izledi. Sonra toplandım çıktım. Tabi şunu düşündüm, kelebek belki 24 saat sonra belki daha da kısa bir zaman sonra hayatı son bulacaktı. O anlamda doğaya gerçekten çok sahip çıkmamız gerektiğini, sürdürülebilirliğin, çevresel sürdürülebilirliğin çok önemli olduğunu düşündüm. Çıkarken, her zaman işte biliyorsunuz bu kartı aldığınızda ışıklar söner, onun bilincinde, onun düşüncesinde çıkar gideriz ama bu sefer ne olur ne olmaz diyerek ışıkları kapadım ondan önce suyu daha az akıtayım diye düşündüm. Gerçekten çevresel sürdürülebilirlik çok önemli, yani doğa bilimcileri, bilim adamları şöyle tanımlıyorlar, bugünkü insanlar, bugünkü yaşamdaki insanlar, ihtiyaçlarını görürlerken, giderirlerken gelecekteki insanların yaşam olanaklarına zarar vermemeli, temel felsefesi bu. Buradan hareketle aslında iş dünyası da sürdürülebilirliği yıllardır tartışıyor. Biliyorsunuz bizim ülkemizde yapılan araştırmalar öyle, üçüncü kuşağa devreden, üçüncü kuşağa ulaşan şirket sayısı çok fazla değil. Yani yüzde 4’ler civarında. Oysaki dünyadaki büyük şirketlere baktığımızda bazıları işte, Ford, Michelin, Ericsson, Peugeot, Lorelal... Bu firmaların çok eski yıllardan beri geldiğini, çok kurumsallaşmış firmalar olduğunu biliyoruz. Fortune Dergisinin ilk 500’ünde, yüzde 43, yani ilk sıradaki ilk 43 şirket 500’ün içerisindeki, bu aile şirketlerinden oluşuyor, mesele aslında kurumsallaşmak. Bunu kaç kişi yaptığınızdan ziyade kurumsallaşmayı hedef almaktan geçiyor. Dolayısıyla iş dünyası için de baktığınızda gerçekten günümüz trendlerinin işletmelere getirmiş olduğu risk ve faydaları, tehditleri görebilmek. Buna göre pozisyon almalarını sağlamak.
Tabii meslek mensupları açısından konuya baktığımızda da, ben de slaytları görmek zorundayım, gerçekten içinde bulunduğumuz bu süreçle başa çıkabilmemiz için operasyonlarımızı, ürünlerimizi yeniden düzenlememiz gerekiyor. Sürdürülebilir olmamız için, olmazsa olmazımız. Tabii burada temel sorunumuz irade meselesi, baştan söylemeliydim, yani bir paylaşım meselesi, bu bizde en zayıf olan şeylerden bir tanesi herhalde. Paylaşmaktan, şunu söz etmiyorum, yani oturup birine yardım etmek, olanaklarımızı paylaşmak falan değil. İşte bir tarafta yaptığımız işleri, belki bilinmezlerimizi paylaşamıyoruz. Çünkü işte biliyoruz ki ortaklıklar kuruluyor; üç kişi, beş kişi bir araya geliyor, bakıyorsunuz bir yıl, iki yıl, üç yıl sonra dağılıyor bunlar. Aslında neden dağılıyorlar? Çünkü daha önce bu ortaklığa giren arkadaşlar vermiş olduğu hizmetleri kurumsal olarak yapmıyorlar, büyük bir çoğunlukla. Dolayısıyla bir araya geldiklerinde de kısa bir süre sonra bitiyor. Dolayısıyla biz ortaklıklardan ziyade, ortaklık kurmaktan ziyade, kurumsallaşmayı ön planda tutmalıyız. Ortaklıklar arkasından zaten gelecektir. Bunu Naciye Hanım da zaten bir biçimde ifade etti.
Ticaret Kanunu bizi bunları konuşturmaya çok fazla zorladı bugünlerde. Gerçekten Ticaret Kanunu bu açıdan baktığınızda hem tehdit hem de fırsat. Çünkü sistem tamamen kurumsal yönetim ilkelerinin üzerine oturuyor. Bunu Naciye Hanım da söz etti, yeni Ticaret Kanunumuz. Kurumsal yönetim ilkelerinin dört tane temel direği üzerine oturuyor. Neyi dayattı getirdi? Neyi dayattı şirketlere? Bu dört ilkeye göre hayatlarını sürdürmeleri gerekiyor. Aksi takdirde işte bugün 700 bin diyoruz, 800 bin diyoruz, 1 milyon diyoruz, bu kadar şirket çok fazla için Türkiye için Avrupa’ya, dünyaya baktığımızda. Dolayısıyla da bu şirketlerin çok önemli bir bölümünün gelecekteki günlerde yeniden yapılanma içine girecekler. Pek çoğu belki şahıs işletmelerine dönecek, belki onlar da kendi aralarında birleşecekler, daha kurumsal yapılara gelecekler ve bu firmalar kurumsal faaliyette bulunabilmeleri için de kurumsal hizmet talebinde bulunacaklar. Yani kendilerine hizmet verecek olan işletmelerin de veya biz mesleğimiz açısından bakacak olursak, bizlerin de onlara kurumsal hizmet vermeleri gerekecek. Yani işletme kurumsal hizmet talebinde bulunacak, meslek mensubu bu hizmeti işletmeye verecek.
Şu cümle, son zamanlarda çok kullanılıyor, ben de koymak istedim. Yani sürdürülebilirliği hedef alanlara hizmet verebilmek ancak sürdürülebilirliği esas almakla mümkündür. Başka bir ifadeyle, kurumsallaşmayı esas alanlara hizmet verebilmek ancak kurumsallaşmakla mümkündür. Aksi takdirde var olmak, yaşamak, devam etmek, oyunu kuralına göre oynamadığımız müddetçe mümkün değil. Bunu söyledim ancak ne olursa olsun, çünkü bizim yaptığımız araştırmalarda genç arkadaşlarımız, yani bu mesleğe yeni girenler kurumsallaşmaya daha açıklar, gördüğümüz kadarıyla, daha çok istiyorlar ama yol gösterilmesi gerekiyor kendilerine. Daha çok mesleğin duayeni durumunda olanlar, yıllardır bu işi yapanlar ise biraz daha tutucular bu konuda. Ama eğer çocuklarımıza, gelecek bir şeyler bırakmak istiyorsak bu meseleyi çözmemiz lazım. Önemli olan şairin dediği gibi 70’inden sonra da ağaç dikebilmektir.
Şimdi bu slaytla aslında bugünkü konuşmanın ben, kurumsallaşma aslında bir süreç, bir değişim süreci. Bu kurumsallaşma, değişim sürecinin ben ilk aşamasıyla ilgili, yani biraz önce Naciye Hanımın anlatmış olduğu sürece gelebilmek için, süreci yaşayabilmek için bir başlangıç dönemi oluşturmamız gerekiyor. Bu başlangıç döneminde işletme, nasıl bir işletme oluşturacağız? İşte biz, daha neyi yapıyoruz? Kendi kişisel planlarımız nelerdir? Bunlara sorular sormamız gerekecek.
Biraz hızlı konuşacağım, tabii bu her olayın başına koyacağımız bir analiz Swot analizi. Bunu yapmak zorundayız. Ben, sıfırdan başlayan bir meslek mensubu için de aynı şey, işte ben kurumsallaşmak istiyorum artık bundan sonra diyen kişiler için de aynı şey. Bir planlama yapmamız gerekiyor. Şirket yapılarına karar vermeniz gerekiyor. Şirketi büyütmeniz gerekiyor, bakınız geliştirmeniz gerekiyor. Böyle bir döngü içerisinde bu süreç gelişecek. Ama ben size bugün, özellikle bu başlangıç aşamasında süratle bir takım şeyler söylemeye çalışacağım. Aslında bunlar başlangıçta söylediğim gibi hep bildiğimiz konular ama bu çalışmanın, size kılavuz haline gelen bu çalışmanın altındaki değerler bunlar. Altında, sorulmuş olan soruların yanıtları bir biçimde oluşturulmuş. Bunu herkes, istediği gibi kendisine göre bu zaten sizden gelecek eleştiri ve öneriler doğrultusunda da gelişecek.
Stratejik plan, slaytlar için kusura bakmayın, böyle animasyonlar filan, geceleri biraz uğraşırken bozulmuş olabilir, kişisel stratejinizi oluşturmamız gerekiyor diyor işin başında, ne olursa olsun. Yani bunu 70’inden sonra da yapacak olsak, 20’mizden sonra da yapacak olsak, bir firma planlayacağız. Ne istiyorum? Kişisel hedeflerim nedir? Örneğin 60’ndan sonra deniz kenarında balık mı tutacağım, yoksa başka planlarım mı var? Bunu her işin temeline bir şekilde oturtmamız gerekiyor. Firmanın model yapısına karar vereceğiz, düşüneceğiz, işte nasıl bir şirket modeli? Firma modelimiz ama ne olursa olsun, biraz önce söylediğim gibi acaba potansiyel ortaklarımla etik veya mesleki açıdan anlaşabilecek durumda mıyım? Bunları düşünmem gerekiyor. Sormam gereken sorulardan bir tanesi çok önemli, bilmiyorum sizlerin var mı? Ben, bir zaman kendi işletmem de denedim, vizyon, misyon ortaya koymak. Çok değişik şeylere vardım ama basit de olsa gerçekten işletme çalışanlarının, diğer ilgili tarafların, benim işletmemin olaya nasıl baktığı, değerlerinin ne olduğunu ortaya koymak lazım. Bizim basit olarak aslında bir misyonumuz var, yani kendimize işte muhasebe işi yapıyorsa danışmanlık, işte denetim, ne işi yapıyorsak, asıl yarattığımız, işletmelere yarattığımız faydanın kendisidir değil mi? Biz böyle bir misyon üstlenmişiz. Misyonumuzu bu çerçevede tanımlayabiliriz. Ha peki vizyonumuz ne? Vizyonumuz da bizim işletmemizin, bu yapmış olduğumuz, bu yaratmış olduğumuz faydaya nasıl etki ediyor? Etkisi ne bunun üzerinde? Nasıl sunuyoruz bunu, nasıl veriyoruz? Arkasında nasıl duruyoruz? Güvenilirliğimiz nedir? Bu anlamda yapılan açıklamalar da belki vizyonumu oluşturacak ama işin altına bunu koymamız gerekiyor. Tabii stratejik hedeflerimiz de olacaktır, gelire yönelik, ortak başına kazanca yönelik, hizmetlerimizin kalitesine yönelik, firmamızın ismine yönelik. Stratejik hedeflerimizi de işin altına koymamız gerekiyor. Peki, bunlara nasıl ulaşacağız, neleri kullanacağız, hangi, ne işler yapacağız bunlar için? Bunların içerisinden bir seçim yapacağız. Belki hepsi, belki sadece bazıları. Biraz önce Naciye Hanım söyledi, gerçekten uzmanlaşmak ve genelleşmek, yani önemli kavram, işin başında düşünmemiz gereken. Uzmanlaşmak, sektörel uzmanlaşmaya kadar giden, bugün inşaat, maden vs. çok çok, uzmanlaşma çok çeşitlendi, bildiğiniz gibi. Ancak böyle bir karar verdiğinizde, bileceğiz ki müşteri sayımız daha az olacaktır. Belki o yapıda o kadar müşteri sayısına, o kadar gelir tabanına ulaşamayacağız. Ama genelleşmenin de getirmiş olduğu başka riskler belki olacak, çok daha fazla iş yapıyorsak, çok daha fazla gelişmeleri yakından takip edeceğiz. Dolayısıyla bunlara işin başında karar vermemiz gerekiyor. Tabii ki bunları hayata geçirebilmek için politika ve eylemlerim neler olacak? Yönetsel, nasıl bir yönetsel yapı içerisinde? Biraz önce Naciye Hanım belirtti; insan kaynakları politikası, müşteri ilişkileri politikası, kar dağıtım politikası ve pek çoğu. Bunlar bu kitapta belirli örnekleriyle var arkadaşlar. Yani bunu, tamamı yok elbette ama burada hem bu politikalar somutlaştırılmış bir şekilde yazılmış, buradaki söylediğimiz şeyler hepsi soyut şeyler tabi ki, somutlaştırılmış olarak var. Hem de kar dağıtım politikaları, işte şirket birleşme modelleri, performans politikalarına kadar belirli ölçüde çalışmaları yapılmış durumda. Ama dediğim gibi taslaktır. Tabii gerçekleştirmeliyim, bunları düşündüm, bunlar olması gerekiyor dedim. Şimdi bunların programlarını, prosedürlerini yazmalıyım. Zaten kurumsal yönetişimin, kurumsallaşmanın en temel olmazsa olmazı bunların yazılmasıdır. Bize de zor gelen, bizim de hayata geçirmekte biraz zorlandığımız yanı budur. Bunları işte bazen yük olarak görürüz, bazen gerçekleştirilmesi zor olarak görürüz ama bunların yapılması gerekiyor.
Bütçeler ve Uygulama: Tabii ki, sonuçta bunları gözlemlemek ve gerektiğinde düzeltmek. Müşteriler ve çalışanlarla etkili ilişkiler: Bunu düşünmek zorundayız. Ne demek istiyorum? Çalışanların düşünceleri son derece önemli. Biraz önce Naciye Hanım belirtti, yani farklı farklı jenerasyonlardan gelen çalışanlarımız olacak, bunların farklı hedefleri olacak. Kimisi sadece işte çalışacak, belli bir gelir elde edecek ve emekliye ayrılacak. Kimisinin önünde önemli hedefler var. Kariyer planları var. Belki siz, o geleceği, o işletmede kendisine vermezseniz üç gün sonra çekip gidecek. Dolayısıyla onların düşüncelerini önemseyeceğiz.
Müşterilerin algıları son derece önemli. Yani içinde bulunduğumuz dünyada her şey süratle değişiyor. Elektronik ortam, internet hayatımıza çok fazla girmiş durumda. Dolayısıyla, hemen hemen bugün çok, eskiden bildiğimiz ve çok kıymetli olan şeyler, bugün işte elektronik ortama girdiğinizde çeşitli kurumların sayfalarında bunlara ulaşabiliyoruz. Dolayısıyla bunlar müşterilerin algılarını değiştiriyor. Yani bizden bir şey istediklerinde, müşteri son derece sabırsız, hemen bunun yerine getirilmesini istiyor. Bu algıları anlamalıyız ve bu algıları nasıl yöneteceğimizi belirlemeliyiz. İnternet, demin söylediğime paralel bir şey, gerçekten daha çabuk eskimesini sağlıyor. Bilgi eskidikçe, yani siz o hızda cevap vermediğinizde, bilginiz zaten eskiyor. O zaman ne yapacağız? Sadece bilgi tek başına yeterli değil, bilgiyi faydaya dönüştürmenin temellerini oluşturmamız gerekiyor.
Bir başka konu, firmanın çeşitli fonksiyonları için planlar yapmak. Bu biraz önce sözünü etmeye çalıştığım bir uzun hizmet sunum planı. Bu da bu kitapçığın içerisinde kısmen var. Yani bizim işletmemizde operasyonlar, hizmet sunum operasyonları nasıl yürüyecek? Müşteri sayımıza göre, müşterimizin çeşitliliğine göre, çalışanlarımızın niteliklerine göre düzenimiz nasıl olacak? İş ve işlem akışı konusunda mutlaka bir plan yapmak zorundayız. Risk ve yönetimi ve bağımsızlık, gerçekten bu özellikle bu denetim sürecinde son derece, daha önemli bir konu haline geldi. Yani işi alırken bir kere riskleri ortaya koymak, işi alırken, almış olduğumuz işin veya işletmenin karşısında ne kadar bağımsızız, bağımsız mıyız? Bunu ortaya koymak, bu işletmeler için, göreceksiniz, son derece önemli risklerden, özellikle önümüzdeki süreçte, denetim sürecinde çok daha önemli olacak.
Tabii ki insan kaynakları, ben şöyle biraz araştırdığımda, kurumsal firmalarda insan kaynakları planlaması, yani işe göre yapılıyor tabii ki. 18 aylık bir süreç içerisinde mevcut olan işlerin, o insan kaynağı tarafından yönetilmesi, tabi ki değişimler, tabi ki kariyer planları dikkate alınarak.
Pazarlama ve satış planı, yani gerçekten yapmış olduğumuz işi nasıl sunacağız? Müşterilere nasıl ulaşacağız? Farklılığımızı haksız rekabete sebep olmadan nasıl ortaya koyacağız? Teknoloji planı, yönetim planı, finans-bütçe. Bunları belirlememiz gerekiyor. Kusura bakmayın biraz hızlı geçeceğim, zamanımı da daha iyi kullanmak üzere. Gerçi Oturum Başkanımız sağ olsun, benim ikinci bölüm, yani Meslek Örgütüne katkıları ile ilgili bölümü, önemli bir bölümünü kendisi sundu. Ben orada da çok önemli gördüğüm bölümleri süratle geçeceğim. Risk yönetimi dedim ama bu firmanın kendi içindeki risk yönetimidir. Bu son derece önemlidir. Yani nasıl başlayacak? Bir kere her şeyden önce işe alım sürecinin çok kaliteli olması lazım, buna çok dikkat etmemiz gerekiyor. Ve bunların eğitimleri, işe aldığımız insanların, çalışanların eğitimleri. Bunlar önemli risk faktörleridir. Yeteneklerine göre görevlendirme yapmak konusu. Çalışanların standart prosedürler hakkında sürekli bilgilendirilmesi ve eğitilmesi. Çünkü eğitimler bir süre sonra, çalışanın çalışanı eğitimi şeklinde gerçekleşiyor. Dolayısıyla çok iyi bir iletişim, çok iyi bir eğitim sistemi şirket içerisinde kurulmadığı takdirde 100 bilginin 5 tanesi dördünce jenerasyonda çok önemli hatalara, eksikliklere sebep olabilir, önemli bir risk.
Tamamlanan tüm görevlerin yeniden incelenmesini sağlamak, müşteri ücret politikası ve özellikle yığılmalara dikkat etmek. Yani işte 20 tane müşteriniz var 100 lira ciro elde ediyorsunuz ama iki müşterinizden cironuzun yüzde 70’ini elde ediyorsunuz. Bu önemli bir risk faktörüdür, yönetilmesi gerekir, bu anlamda söylüyorum. Yeterli sorumluluk sigortası yaptırmak, teknoloji ve kayıtları sürekli yedeklemek ve yenilemek. Gizlilik prensibine firma içinde ve müşterilerimizle ilişkilerimizde çok önem vermemiz gerekiyor. Yani biliyorsunuz Ticaret Kanunu’nun sır saklama ile ilgili bir maddesi var, hapis cezasına kadar müeyyideleri var. Dolayısıyla bu bölümlerine de dikkat etmemiz gerekiyor.
Bir iş kılavuzu oluşturmak ve uygulamaya koymak. Ne demek istiyorum? Yani işletme içinde herkesin, A’dan Z’ye olan süreçte yapması gereken işlerin tek tek tanımlandığı, anlatıldığı ve işletmenin kalite kontrol sistemini de içinde bulunduran, biliyorsunuz, IFAC’ın yayınlamış olduğu bir Kalite Kontrol Rehberi var, web sayfasında var. İsteyenler o rehberi de alıp kullanabilirler, zaten önümüzdeki günlerde TÜRMOB’da bunu ortaya koyacak. Mutlaka böyle bir kılavuzun işletmede olması gerekiyor.
Performans yönetimi için ölçütler kullanmak. Biraz önce bunu Naciye Hanım’da yine söyledi. Gerçekten, işletme, yaratmış olduğu değerleri, o değerlerin yaratılmasını nasıl teşvik edecek, o değerleri nasıl kullanacak, nasıl dağıtacak? Bunlarla ilgili bir takım ölçütler, burada örnek olsun diyerek yazdığımız bir takım ölçütler kullanılmış. İşte, toplam karlılığa yönelik ölçütler, personel üretkenliğine ilişkin ölçütler, iş dönüş süresine göre, şirket karında yıllık büyümeye göre, bölümlere göre performans, bunların hepsi ya da başkaları, sizlerin söyleyeceğiniz başka ölçütler kullanılarak, gerek insan kaynağımızı yönetmek ve gerekse ortaklarımıza ve çalışanlarımıza biraz önce söylediğim gibi, o şirketten performanslarına göre kazanç dağıtımı, kazanç aktarımı yapabilmek için gerekli olan şeyler.

İşte bu çeyrekte söylemeye çalıştığımız, bunların altını doldurmak istediğimiz şeyleri kısa başlıklar halinde sizlere söylemeye çalıştım. Ardından zaten bu döngünün diğer aşamaları gelecektir. Yani önemli olan kurumsallaşma, önemli olan kurumsal hizmet sunabilmenin alt yapılarını oluşturmak. Tabii ki güçleri birleştirmek, tabii ki uzman kullanmak, bunlar zaten herhalde bu süreçten sonra olmazsa olmaz şeylerimiz. Bunu çok önemsediğim için bir daha bir daha vurguluyorum. Çünkü mevcut faaliyetleri kurumsal bir yapıya taşıyamamış olmak sürdürülebilir ortaklıklar kurmamızın önündeki en önemli engeldir. Kurulmuş ortaklıkların da dağılmasının sebebidir. Öncelikle kendimizi kişilerden, ortaklıklardan bağımsız bir sistem, onlar olmadığı zaman da yürüyebilecek bir sistem kurmanın temellerini oluşturmalıyız.


Meslek örgütünün katkıları ile ilgili bölüme gelince ben süratle bir kaç tane şey söylemek istiyorum: Tabii çok büyük görevler düşüyor hem TÜRMOB’a hem de meslek Odalarına. Çünkü biraz önce sözünü ettiğim gibi çok büyük bir fırtınanın ortasındayız. Tutunacağımız tek şey bu kurumsallaşma sürecindeki işte temel dayanak noktalarıdır. TÜRMOB’un ortaya koyacağı eğitimlerdir, bu kurumsallaşma çabalarıdır. Bunlara tutunmak zorundayız. Bu süreçte, bu anlamda TÜRMOB’a çok büyük görev düşüyor. Çünkü gerçekten şöyle bir sayılara baktım SM, on beş bin civarında, SMM altmış altı, altmış yedi bin civarında, dört bin civarında yeminli meslek mensubu. İşte potansiyel stajyerlerden mesleğe girecek olanları düşündüğümüzde, kısa bir gelecekte, yüz bin civarında bir meslek mensubu var. Bunların ne kadarı denetim yapar, ne kadarı muhasebeyle devam eder bilemiyoruz ama son derece önemli bir kitleye hitap etmek durumundayız. Bu anlamda TÜRMOB’un ve Meslek Odalarının görevleri daha da önemseniyor. Ticaret Kanunu’nun genel, bizim mesleğimizle ilgili hükümleri hepimizin bildiği gibi ağırlıklı olarak 01.01.2013’ten itibaren, bu arada söylemiş olayım, biliyorsunuz işlem denetimine ilişkin hükümler hemen, 1 Temmuz 2012’den itibaren yürürlüğe girecektir, yani artık şirketin kuruluşu, sermaye artırımı falan bu konularla ilişkili. Orada ben baktım şöyle bir sorumluluk hükümlerine, çok ağır arkadaşlar, yani çok ağır. O yüzden hiç zamanımız yok, hiç zamanımız yok. Bir an önce bunun altyapılarını oluşturmak zorundayız. Tabii şu cümleyi söylemem gerekiyor, meslek mensuplarının eğitimleri ve diğer altyapı ihtiyaçları şimdiden piyasada çok büyük bir pazar yarattı. Enflasyon düzeltmesinde de biz bunu yaşadık. Yani yazılımlar bir anda böyle on bin dolarları, yirmi bin dolarları buldu hatta kiralanan yazılımlar ortaya çıktı. Şimdiden çeşitli kesimler, bu ihtiyacı, meslek mensubunun bu potansiyel ihtiyacını büyük bir kazanç olarak görüyorlar. Buna göre pozisyonlarını alıyorlar. Dolayısıyla meslek mensuplarının cebinden büyük paraların alınmasına talipler. Dolayısıyla meslek örgütüne bu anlamda da büyük bir sorumluluk düşüyor. O beklentiyi, meslek mensubunun bu talebini çok daha ucuza, çok daha kurumsal, çok daha büyük bir işbirliği ve tekdüze içerisinde gerçekleştirip, çok daha ucuza mal edebiliriz.
Tabii asıl önemlisi kurumsallaştırma, güçlerini birleştirme falan, bunların hayata geçiremediğimiz takdirde, fırsat olarak tanımladığımız bu süreç, meslek mensupları için büyük bir, gerçekten büyük bir tehdide dönüşecektir. Bunu söylemek zorundayız. Belki de meslek mensuplarının yetersizliği öne sürülerek, belki de pazar biraz daha küçültülerek, yine büyük bir kaç firmanın eline bu iş kalabilecektir. Bu anlamda da meslek örgütümüze büyük sorumluluklar düşüyor. Meslek örgütü bu anlamda büyük bir süratle hedefe odaklı ki, biz biliyoruz, buna başladılar. Uzunca bir süredir hazırlıklarını tamamlıyorlar, tamamladılar. Türkiye’nin dört bir yanına dağılacak eğitmenler, Ticaret Kanunu başta olmak üzere, muhasebe standartları, denetim standartlarının eğitimlerini verecekler. Bu önemli ama bu tabii daha da geliştirilmesi lazım.
Finansal raporlamaya, olabildiğince de denetime yönelik paket yazılımlar, bu dün de söylendi. Biraz önce söylediğimle de örtüşüyor. Yani bunları hazırlamak zorundayız. İşte bu kitapları bir şekilde oluşturabiliriz. Bunun içerisindeki prosesleri yazabiliriz. Ama şimdi ben sizlere verdiğimde veya aldığımda, tamam bunları nasıl yapacağız? Yazılım olması gerekir. Bunun yazılımı olması lazım. Bunu çalışan, işte sahada çalışan denetim elemanı kendisi ne kadar iş yaptı, hangi işletmeye gitti, kaçta girdi, kaç da oradan ayrıldı, kendi çalışma kağıtlarının içerisine girmeli, merkezde anında raporlanabilmelidir. Veya diğer alanlara ilişkin prosesler, teknolojiye ilişkin prosesler, diğer insan kaynakları yönetimine ilişkin prosedürler, müşterilere ilişkin bilgiler. Mutlaka bir müşteri yönetim sistemi ya da şirket yönetim yazılımı hayata geçmelidir.
Kalite güvence sistemini son derece önemsiyoruz. Türkiye Denetim Standartları, dün de söylendi, süratle yayınlanması gerekir. 24 saat hizmet verecek danışma oluşturulması lazım. Bundan sonra çok daha önemli, bundan sonra çok daha önemli. Yani ben SPK sürecine de baktığımda, çok fazla davayla Türkiye karşı karşıya kalmadı. Çok daha az şirket olmasından, belki biraz daha kurumsal çalışılmasından, belki bu anlamda yeteri kadar denetim çalışmaları olmadığından, bilemiyorum. Dün işte, burada bir sunumda gördük Galler Bölgesi, sanıyorum, Sorumlusu arkadaşımızın yaptığı sunumda Gözetim Kurulu 755 şirketi denetlediğini söyledi. Bunun 555 tanesi halka kapalı şirketlerdi. Kaç şirketti hedefiniz diye baktığınızda, 4000 şirketi hedeflemişlerdi. 4000 şirket var, potansiyelleri, onların 755’ini denetlemişler. Buralardan çok büyük sorunlar çıkabilir bundan sonraki süreçte, TTK’deki sorumluluk hükümleri özellikle dikkate alındığında, hem hukuki anlamda, hem denetim, hem finansal raporlama anlamında destek olacak, hukuki soruların çözümünde destek olacak mutlaka bir birimin TÜRMOB tarafından ya da Odalar tarafından oluşturulması gerekir. Evet, bunu bir daha söylüyorum, çünkü bu engelleri sürekli aşmamız gerekiyor, aksi durumda ben şu slaytı çok sevmediğim halde koymak zorunda kaldım. Öyle bir düşündüm ne yapayım diyerekten. Bu duruma düşmemiz lazım, bu duruma düşmememiz lazım, ya da, şu bana daha sevimli geldi, bu serçenin halinde olmamamız gerekiyor. Beni dinlediğiniz için hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum, sağ olun.
Yüklə 461,96 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin