İslam’ın Tebliği
İnsanlık tarihi devam ettiği müddetçe İslâm, herkese tebliğ edilmelidir. Bu dâvet ve tebliğin asıl gâyesi, insanları kula kulluktan kurtarıp sadece tek olan Allah’a bağlamaktır. Bu görevi yapacak insanlar mutlaka olmalıdır. “İçinizden insanları hayra çağıracak, iyiliği emredip kötülükten alıkoyacak bir cemaat bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (3/Âl-i İmrân, 104) âyet-i kerîmesi bu durumu te’yid etmektedir. İslâm, herkese, ama özellikle müslüman geçinenlere götürülmelidir. Çünkü onların çoğunun İslâm diye bildikleri şeyler İslâm’dan değildir. Bu durum mutlaka düzeltilmeye çalışılıp, câhiliyye düzenlerinin ve câhilî toplumun kurbanı olan İslâm konusunda câhil olan halka hakikat ulaştırılmalıdır.
İslâmî dâvetin gâyelerinden biri de, İslâm’ı tekeline alıp ona kimseyi ulaştırmayanların elinden İslâm’ı kurtarıp herkesin ona ulaşmasını sağlamaktır. İslâm, hiç bir gücün tekelinde olamaz. Hiç bir güç İslâm’ın bazı ibâdetlerini eline alıp zorlaştıramaz. Bunu yapanlar, ister İslâm adına yapsınlar, isterse câhiliye adına yapsınlar; her iki durum da Allah’a karşı büyük bir edepsizliktir. Çünkü Allah Teâlâ, kendisine ulaşma yolunda ne kadar engeller varsa kaldırılmasını ister. Hatta o engellere karşı cihadı her müslümana farz kılmıştır. Ta ki, insanlar saf ve berrak olan İslâm’ı kendi istekleriyle tanısınlar, öğrensinler ve onu kabullensinler. İnsanları, insanların hâkimiyet ve sultasından, aşırı değer verdikleri ağalardan, ağabeylerden, atalardan, babalardan, efendilerden, câhiliyye düzenlerinden ve bağlanıp kaldıkları âdetlerden kurtarıp, hayatın her safhasında Allah’ın nizam ve hâkimiyeti olan İslam’a ulaştırmak... İşte, İslâm budur ve bütün peygamberler de bunun için gönderilmişlerdir.
Dostları ilə paylaş: |