1. Yukarıda temas edildiği için “baba” kelimesi üzerinde tekrar durmaya gerek yoktur.
2. Allah’ın adı zaten mukaddestir; bu manadaki bir dilek gereksiz ve eksik kalır.
3 ve 4. Halihazırda Tanrı’nın irâdesi ve hükmü olmadığını söylemek, kabul edilmez bir şeydir; bütün kâinat, ancak Allah’ın ebedî irâdesi ile hareket eder ve ayakta durur.
5. Allah’tan istenen günlük ekmek, Allah’ın sınırsız zenginliği ve cömertliği yanında çok az bir şeydir. Kur’ân-ı Kerim bize şöyle duâ etmemizi tavsiye eder:
“Rabbimiz, bize dünyada da âhirette de hasene (güzellik ve iyilik) ver ve bizi cehennem azabından koru.” (2/Bakara, 201)
6. Bu maddede de yakışıksız bir yer değişikliği olmuş. Sanki hakaret edercesine, yaptığımız bir iyiliği Tanrı’ya hatırlatıyor ve sanki O’nu bizi affetmeye mecbur ediyoruz.
Kur’an duâları ise, Allah'a hamdle ve en uygun tâbirlerle başlar. Büyük bir teslimiyetle, Allah’ın rahmetine niyazda bulunulur. Hem dünya hem de esas olarak âhiret ihtiyacı için yapılan açık ve anlaşılır duâlar edilir. Müslümanların temel ibâdetleri olan namazda devamlı okudukları Fâtiha sûresi:
1-“Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla,
2-Hamd (övme ve övülme) âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.
3-O, Rahmân ve Rahîmdir.
4-Din (ceza) gününün sahibidir.
5-(Allah’ım!) Ancak Sana ibâdet/kulluk eder ve yalnız Senden yardım dileriz.
6-Bizi doğru yola ulaştır.
7-Kendilerini nimete ulaştırdığın kimselerin yoluna; gazaba uğramış ve sapmışların yoluna değil!” (1/Fâtiha, 1-7)