YahudiLİK (MÛsevîlik)



Yüklə 1,38 Mb.
səhifə74/251
tarix03.01.2022
ölçüsü1,38 Mb.
#49048
1   ...   70   71   72   73   74   75   76   77   ...   251

Din Olarak İslâm

‘İslâm’, bütün peygamberlere gönderilen semâvî (İlâhî) dinin adıdır. Çünkü İlâhî vahyin kaynağı birdir ve O da Allah’tır. Allah’ın ‘İslâm’ adını verdiği bu İlâhî din, Hz. Muhammed (s.a.s.) ile olgunluğa ulaşmış, bütün hükümler açısından tamamlanmış, bütün ilkeleri Peygamber tarafından açıklanmış bir hidâyet yoludur. Allah katında geçerli din, yalnızca İslâm'dır (3/Âl-i İmrân, 19). Bu dine inananlara ‘müslüman’ adını Allah vermiştir (22/Hacc, 78). Geçmiş peygamberler de müslümandı, onlara inanan insanlar da. O peygamberler de insanları yalnızca İslâm'a dâvet ettiler (2/Bakara, 128, 131-133, 135-136; 3/Âl-i İmrân, 20, 67 vd.).

Mü’min kelimesinin türediği ‘emn’ kelimesi, her tür korkudan ve şüpheden emin olmak mânâsına gelmektedir. İslâm kelimesi ise, barışı ve güvenliği ve bir anlamda emin olmayı ifade etmektedir. Mü’min, kendisine ‘emânet’ edilen inanma işini yerine getirir, emânetin sahibine teslim olur (müslüman olur) ve böylece gerçek emniyete ve kurtuluşa erer. Bütün organlarıyla Allah’a teslim olmuş birisi; hem imanın emniyetine, hem de İslâm'ın getirdiği ‘silm’e (barışa) girmiş demektir. Müslüman olan kimse, bir taraftan Allah’a teslim olmakta, bu teslimiyetiyle yalnızca O’na boyun eğmekte; bir taraftan da gerçek ‘selâm’a (barışa) ve güvenliğe kavuşmaktadır. Demek ki İslâm, yalnızca inanç ilkeleri değil, aynı zamanda dünya hayatının barışı ve güvenliği için bir yoldur.

İslâm, evrendeki bütün varlıkların uyduğu, teslim olduğu ve insanın da isteyerek uyması istenen hayattır, yaşama biçimidir. Evrendeki bütün varlıkların hayatı ‘İslâm’dır. Yani bütün varlıklar, evrenin Sahibine teslim olmuşlardır, barış ve güvenlik içerisinde hayatlarını devam ettirmektedirler. İnsanlar da İslâm'ı kendilerine hayat tarzı, yaşama biçimi yaparlarsa, aynı sonucu elde ederler. Böylesine Allah’a teslim olmuş insanlardan kurulu toplum da ‘selâm’ toplumudur, barış ve güvenliğe kavuşmuş toplumdur. Onların yaşadıkları yerler o zaman "Dârü’s-Selâm" ve "Dâru'l-İslâm" olur.

Bu açıklamalar ışığında diyebiliriz ki, İslâm kavramı iç içe birkaç anlamı içeriyor:

İslâm, evrendeki bütün yaratıkların uyduğu yaratılıştır (fıtrattır). Yaratıklar, Yaratıcıya boyun eğerler, teslim olurlar (3/Âl-i İmrân, 83). Bütün peygamberlerin kavimlerini kabule çağırdığı yaratılış/fıtrat dininin genel adıdır. Hz. Muhammed (s.a.s.)’in bütün insanlığa öğrettiği son dinin, son ilâhî yolun adıdır İslâm.

İslâm’a teslim olan, inanan kimseye ‘müslim’ veya ‘müslüman’ denilir. Müslim kavramı, Mü’min kavramından daha dar kapsamlıdır, ama bu iki önemli kavram arasında sıkı bir bağlantı vardır. Müslim, aynı zamanda, iman eden mü’min’dir; mü’min de İslâm'a teslim olmuş müslim’dir. Mü’min, İslâm’a şüphesiz bir şekilde inanan kimsedir. O imanın içerisinde emniyet de vardır, teslim olma da. Bazı insanlar İslâm'ın büyüklüğü ve gücü karşısında (kelimenin sözlük anlamıyla) teslim (müslim) olmuş, müslümanların otoritesine itaat etmiş olabilirler. Ancak kalbe inmeyen bir imanın, iman ilkeleri karşısında gönülden teslim olmayan bir itaat anlayışının fazla bir değeri yoktur (49/Hucurât, 14).

Bir kimse diliyle şehâdet kelimesini söylese veya ben ‘müslümanım’ dese, o kimse hükmen müslümandır. Ancak iman kalbinde kökleşmemişse onun müslümanlığı ancak dilinde kalır. İslâm, hem inanmayı hem de inanılan ilkeleri yaşamayı kapsar. İman kalpte kökleşirse, kişi; imanının gereğini yapmaya gayret eder. Müslümanlar arasında yaşayarak ‘ben de müslümanım’ deyip, sonra da her türlü aşırılığı yapan kimseler zayıf imanlı veya imansız kimselerdir. Kuvvetli bir iman, insanı kötülüklerden korur ve sahibini sâlih amellere götürür.

İslâm, tarih boyunca Allah’ın insanlara gönderdiği dinin genel adıdır. Bu ilâhî din, Hz. Muhammed (s.a.s.) ve Kur’an’la tamamlanmıştır (5/Mâide, 3). İslâm, Allah’ın insana teklifidir (önerisidir). Bu teklifi candan kabul eden, müslüman olur ve İslâm'ın getirdiği barış ve güvenliğe, huzur ve mutluluğa kavuşur. Hz. Muhammed (s.a.s.) ve Kur’an’la tamamlanan ve olgunluğa ulaşan bu din, aslî kaynakları yönüyle kıyâmete kadar bozulmadan devam edecektir. Bu dinin Kitabı olan Kur’ân-ı Kerim, Allah’ın koruması altındadır ve asla değişmeyecek, tahrif olmayacaktır. İnsanların din hakkındaki görüşleri ve değerlendirmeleri değişse bile, İslâm, Allah’ın dini olarak devam edecektir. İslâm iki ana kaynağa dayanır: Kur’an ve Peygamberimizin Sünneti; yani Allah'ın kitabı ve Rasûlünün hayatı, yani İslâm'ı uygulaması.

İslâm'ın iki ana bölümü vardır: Bunlar; 1- Akaid, 2- Şeriat'tır. Akaid bölümünde İslâm'ın inanç ilkeleri yer alır. Bir insanın nelere ve nasıl inanması gerektiği, neleri ve nasıl reddetmesi icap ettiği akaidin konusunu belirler. İslâm'ın şeriat bölümü ise ibâdetleri, muamelât dediğimiz aile, toplum, alış veriş, karşılıklı ilişkiler konularındaki ilkeleri, suçları ve bunlara verilecek cezaları, bir de müslümanın ahlakî hayatını içine alır.

Bu iki bölümü birbirinden ayırmak mümkün değildir. İslâm yalnızca inançlar bütünü olmadığı gibi; yalnızca ahlâk da değildir. İslâm, insanla ilgili bütün alanları kapsar. İslâm, bir hayvanın nasıl kesileceğini, bir çocuğun nasıl yetiştirileceğini gösterdiği gibi, ticaretin nasıl yapılacağını da, bir devletin nasıl olması gerektiğini, bir toplumun nasıl yönetileceğini de anlatmaktadır. Çünkü o, İlâhî bir sistem olarak insanları barışa (sulha), emniyete (güvenliğe), Allah’a teslimiyete, O'ndan başka tanrı kabul etmeyip sahte ilâhlar karşısında eğilmeyerek özgürlüğe, en yüce ahlâka ve nihayet önce dünya sonra âhiret mutluluğuna kavuşturmak için gönderilmiştir. Kısaca ‘İslâm’ Allah’ın insanlara, onların faydasını gözeterek gönderdiği Din’in, bir anlamda iki dünyadaki saâdetin ve kurtuluşun öteki adıdır.83


Yüklə 1,38 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   70   71   72   73   74   75   76   77   ...   251




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin