Değerli arkadaşlarım Türkiye Avrupa Birliği sürecine girmeyi benimsemiş, Avrupa Birliğine aday bir ülkedir. O nedenle artık Türkiye’de neyin yapılıp neyin yapılmayacağı noktasında çok engel yok. Türkiye Avrupa Birliğine üye olacaksa ki halkımızın büyük çoğunluğu bu doğrultuda iradesini beyan etmiştir artık, bu ülkede demokrasi tüm kurum ve kurallarıyla yaşayacaktır. Bu ülkede insanlar farklı düşündükleri için hapislerde yatmayacaktır, bu ülkede Yaşar Kemaller ve farklı farklı insanlar hapse atılmayacaklardır, bu ülke çağdaş bir ülke olacaktır, özgürlükçü bir ülke olacaktır ve ülkenin her tarafında barış olacaktır özgürlük olacaktır. Bizim inancımız budur. Bu inançlar etrafında mücadele ediyoruz ve Avrupa Birliğine de ancak bu doğrultuda kararlar aldığımız taktirde girebiliriz. Hem Avrupa Birliğine üyeyim deyip, hem de Türkiye’de idam cezasını yasalarımızda muhafaza edemeyiz. Hem Avrupa Birliği’ne girelim deyip hem örgütlenmeyi suç sayamayız. Değerli arkadaşlarım Avrupa Birliği projesi büyük bir projedir ve sadece siyasal, sosyal bir proje değildir aynı zamanda ekonomik bir projedir. Eğer Avrupa Birliği’ne gireceksek % 12’lere varan kamu açıklarıyla Avrupa Birliği’nin üyesi olamayız. %40’lara 50’lere 70’lere varan enflasyonla da Avrupa Birliği’ne üye olamayız. Avrupa Birliği’nin kabul ettiği kriter kamu açıkları %3’ü geçemez, milli gelirin ancak %3’ü olacak. Yani %12’lik kamu açığını %’e indirmek durumundayız. %60’lık 70’lik enflasyonu yıllık %3’e indirmek durumundayız. Oysa bugün artık %40’a çekildiğinde neredeyse bayram yapıyoruz. Bu da zor hedeflerdir, ama mutlaka ve mutlaka ulaşmamız gereken hedeflerdir. Bu hedeflere varabilmek için bugün uygulanmakta olan ekonomi politikasını bir anlamda kaçınılmaz görüyoruz. Akıllı uluslar bu noktaya gelmeden tedbir alan ulustur, çözüm bulan uluslardır. Ama Türkiye 17 defa IMF ile sözleşme yapmasına rağmen bu ilaç acıdır diyerek yarım bırakmış ve daha çok hasta olmuş daha çok mecalsiz kalmıştır. Şimdi yapmamız gereken bu ilacı içmek ve hastanın iyileşmesi için el birliği ile çalışmaktır. Ama bunu yaparken bu işin faturasını yükünü belli kesimlere yıkmak doğru değildir değerli arkadaşlarım. Memura %15 zam yaparak bu işin bu yükün altından kalkamayız, esnafı ezerek bu işin altından kalkamayız, tarımı ezerek bu işin altından kalkamayız. Onun için reel sektörü canlandıran çalışanları koruyan önlemleri de mutlaka ve mutlaka almalıyız. Bunu uygulanan politikaya ters düşmeden pekala alınabilir. İşte memura %7 zam yaparsak program bozulur gibi iddialar sadece ve sadece sermaye kesimlerinin iddialarıdır. O nedenle çalışanlara verilecek ek imkanlarla talebi canlandırarak dağılan ekonomiyi bir ölçüde canlandırmamız mümkündür.
Değerli arkadaşlarım biz bir seçim broşüründe gördüm. Orada deniliyor ki mahsuplar açısından meslektaşlarımız yalnız bırakıldı, meslektaşlarımızla meşgul olunmadı. Elbette eleştirilerin belli bir ağırlığı vardır değerli arkadaşlarım. Ama yalnız bırakılma kesinlikle söz konusu değildir. Daha mahsuplarla ilgili Mart ayında sorun çıkar çıkmaz Sayın Arıkan beni aradı ve dedi ki mahsuplarla ilgili sorun çıkıyor, özellikle İstanbul’daki arkadaşlarımız çok şikayetçi. Aynı şikayeti İzmir’de aldık, Ankara’da aldık, Mersinden aldık her yerden bu şikayetler gelince hemen Maliye Bakanlığı’na koştuk dedik ki bu angaryalardan bizi kurtarınız, mahsupları kolay bir şekilde yapalım. Onun üzerine Maliye Bakanlığı Gelirler
Genel Müdürlüğü konuyu inceledi bize hak verdi ve hemen Muhasebat Genel Müdürlüğü’ne şu yazıyı yazdı, yönetmelikte bir değişiklik yapılmasını istediklerini söylediler. Bu yönetmelikte değişiklik yapılıyor. Şunu net olarak söyleyebilirim ki kısa sürece bu yönetmelik değişecek ve mahsuplar bir sorun olmaktan çıkacaktır. Bunu şunun için söylüyorum konunun TÜRMOB olarak, odalarımız olarak içindeyiz peşindeyiz. Sayın Arıkan bizim girişimlerimizden tatmin olmadı, arkadaşlarıyla beraber yönetim kurulundaki arkadaşlarıyla beraber Ankara’ya giderek kendisi de ayrıca görüşmeler yaptı. Sorunun çözüm aşamasında olduğunu bu noktada elimizden geleni yaptığımızı söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım SSK primlerinin taban ve tavan ücretlerinde bir sorun yaşandığını biliyorum. Muhasebe açısından sıkıntılar içinde olduğumuzu biliyorum. Bu neden kaynaklanıyor? Bu taban ve tavan ücrete %60 civarında zam yapıldığı zaman büyük sorun çıktı. O nedenle hazırlanmış olan bir kanun tasarısı şu anda TBMM’nin gündemindedir. %25 artırılacaktır ve kanun bu Salı günü mutlaka ve mutlaka TBMM’de görüşülüp sonuçlandırılacaktır. Gecikmesinde herhangi bir tedirginlik duymanıza gerek yok. Çünkü tasarıda bu konunun 1 Nisandan itibaren yürürlüğe girdiği açıkça ifade edilmiştir. O nedenle herhangi bir sıkıntı söz konusu değildir.
Değerli arkadaşlarım bu angaryalar dediniz ve angaryalara karşıyız diye yürüyüşler yaptığımız bir konuda A, B, C formlarında ne yazık ki istediğimiz sonucu alamadık. Burada Maliye Bakanlığı yetkilileri bu A, B, C formlarının denetimin etkinleştirilmesi açısından son derece yararlı olduğuna inanıyorlar ve kaldırmaya yanaşmıyorlar. Biz diyoruz ki A, B, C formları denetimde yararlıysa biz bunun gereğini yerine getirelim. Ama bu formların yararı olduğu bize ikna edilemedi bu konuda gerekli bilgiler bize verilmedi.
Değerli arkadaşlarım şu anda Sakarya milletvekilimiz sayın Rahmi Savaş ve İstanbul milletvekilimiz Sayın Masum Türker’de aramıza geldiler hoş geldiniz diyorum. Değerli arkadaşlarım Avukatlık Yasası ile ilgili bir önemli sorun yaşadığımızı biliyorsunuz. Avukatlık Yasası’nda her şirket ve kooperatifin mutlaka bir avukatının bulunması konusunda bir zorunluluk getiriliyordu, ayrıca bizim şirket kuruluşlarımızı zorlaştıran bir vekalet sistemi geliştiriliyordu. Elbette biz avukatların kendi yetkilerini etkinliklerini artırmalarına karşı değilim. Bunu biz de destekleriz ama bizim önümüzü kesen bizim işimizi zorlaştıran noktalarda müdahalelerimiz oldu. Bu noktadaki çalışmalarımız özellikle parlamentoda mesleğimizden çıkmış milletvekillerimizin, Sayın Savaş gibi Sayın Türker gibi arkadaşlarımızın girişimleriyle şirket kuruluşları bizi rahatsız etmeyecek bir noktaya getirilmiştir ve asgari sermayenin 5 katı sermayesi olan şirketler sadece ve sadece avukat bulunduracaklardır. Tabii bu noktayı biz bir muhasebeci avukat çatışmasına dönüştürmeden bazı siyasal parti liderleri dahil çok geniş bir çevre ile belli şekillerde girişimler yaparak sonuç almaya çalıştık. Bizim için değerli arkadaşlarım her zaman meslek camiasına lehine olan noktalarda alınan sonuçlar önemlidir. Biz reklamdan yana değiliz, biz reklam için bir şey yapmayız. Önemli olan sonuçtur ve bu sonuçta alınmıştır. Bir diğer önemli nokta değerli arkadaşlarım Sayın Arıkan da ifade etti artık mesleğimiz bir bilgi mesleği, bilgisayar çağında yaşıyoruz odaların web siteleri var, TÜRMOB’un web sitesi var ve bütün mevzuatı bu web sitelerinden izlemeniz mümkündür. Bunu olabildiği kadar yaygınlaştıracağız ve bu toplumun en çağdaş kesimi olduğumuzu orada da kanıtlayacağız. Değerli arkadaşlar çeşitli kesimler sorarlar biz Avrupa Birliğine girildiği zaman ne yapacaksınız hangi sorunlarla karşılaşacaksınız ? Ben orada hep ifade ediyorum ve diyorum ki Avrupa Birliği sürecinde en az sorun yaşayacak olan meslek mensupları bu mesleğin mensuplarıdır. Çünkü 3568 sayılı yasamız bile biz Avrupa Birliği’ne girebilelim diye çıkarılmıştı ve muhasebe standartları TMUDESK vasıtası ile oluşturduğumuz muhasebe standartları daha sonra yasal hale getirdiğimiz muhasebe standartları, Avrupa Birliği’ne uyumu kolaylaştıracak çalışmalardır. Yine tek düzen hesap planı 1992’de yürürlüğe giren ve bütün meslektaşlarımızın şu anda uyguladığı eğitim için çalıştığı noktalar bizim Avrupa Birliğine uyumumuzu sağlayacak olan çalışmalardır. Biz Avrupa Birliği’ne aday olduğumuzu bu mesleğin Avrupa Birliği sürecinde sorun yaşamaması için önlemlerin yıllardır alınmaya devam ettiğini sizlere belirtmek istiyorum. Tabii Avrupa Birliği sürecinde en önemli sorunumuz biraz öncede ifade ettim. Kamu açıkları, yüksek enflasyon ve yanında kayıt dışı ekonomidir. Elbette kayıt dışı ekonomi bizi çok rahatsız ediyor, insanları çok rahatsız ediyor, vergi adaletinden yana olanları çok rahatsız ediyor. Asgari ücretten %15 vergi alınırken vergi dairesinin yolunu bilmeyen ve trilyonlar kazanan insanların bir kuruş vergi ödememesi elbette bizleri çok rahatsız ediyor. Ama kayıt dışı ekonomide müdahale sadece ve sadece bu meslek mensuplarının işi , görevi, yükü değildir bu devletin yüküdür, bu hükümetin yüküdür, bu toplumun yüküdür, bu ticaret odalarının yüküdür, sanayi odalarının yüküdür . Elbette biz de üzerimize düşeni yapacağız. Kayıt dışı ekonomiyle mücadelenin birinci yolu arkadaşlarım vergi mevzuatımızı kayıt dışı ekonomiyle mücadele edecek şekilde yeniden oluşturmaktır vergi denetimini etkinleştirmektir vergi istihbaratını etkinleştirmektir. Bir herkese vergi sicil numarası verilmesi noktasında önemli bir kanun çıktı. Ama ne oldu? Maliye Bakanlığımız çeşitli kesimlerin tepkilerinden çekinerek ne yazık ki bunu yaygınlaştıramadı. Bankalarda işlem yapan herkese bir vergi numarası verilmesi mecburiyeti getirilecekti, ama bu getirilmedi. Bunlar yapılmadan kayıt dışı ekonomiyi sadece bizim sadece meslek mensuplarımızın önleyeceğini düşünmek yanlıştır. Böyle bir hayal peşinde hiçbir zaman koşmadık koşmuyoruz değerli arkadaşlar. Arkadaşlarım en önemli konu eğitimdir. Her yerde her zaman ifade ettim biz ne kabzımalız ne emlak komisyoncusuyuz. O kesimleri küçümsüyor için söylüyor değilim. Emlak komisyonculuğu da kabzımallık da saygıdeğer bir görevdir. Ama o arada telefonla işi bağlar parayı kazanırsınız. Ama bizim işimiz düşünce üretmektir fikir satmaktır. O nedenle bütün değişiklikleri anında izlemek durumundayız. Bütün odalarımızda sürekli eğitim çalışmaları yapıyoruz. Bazen öyle oldu ki Nisan ayında Mart ayında her 52 odamızda birden eğitim çalışması yapmak durumunda kaldık. Küçük sirküler raporlarımız pek çoğunuza ulaşıyordu. Burada bütün amacımız bundan böyle bu sirküler raporları bütün üyelerimize ulaştırmaktır. Her üyemiz o sirküler raporu çıktığı anda bundan yaralanacaktır, hedefimiz budur, amacımız budur. Bu eğitim çalışmalarıyla ilgili olarak bir diğer önemli projemiz Ankara’da büyük bir eğitim kampüsü. Bunun arsasının temini ile ilgili çok önemli bir aşamaya geldik. 300 dönümlük bir arsa içinde kuracağımız eğitim kampüsünde stajyerlerimiz meslek mensuplarımız bir program içinde Ankara ya gelecekler yemeleri içmeleri sağlanacak ayrıca her türlü eğitimleri de en iyi hocalar tarafından sağlanacaktır. Biz mesleğin geleceğini eğitimde, iyi yetişmiş insanlarda gördüğümüz için bu noktada elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Bu meslek eğitim mesleğidir bu meslek bilgi mesleğidir o nedenle eğitime ve bilgiye ne kadar çok yatırım yaparsak yapalım bu mesleğe layıktır bunu yapmak gerekir. Değerli arkadaşlar sayın cumhurbaşkanı seçildikleri gün çok önemli bir konuşma yaptı dikkatinizi çekmiştir. Dedi ki kamu yönetiminde harcamalarda tasarrufu sağlayacağız. Bu gerçekten ilk kez bir cumhurbaşkanının harcama reformunu gündeme getirmesi demek. Yıllardır bu davayı güden bir meslek mensubu olarak bu iddialarımızın cumhurbaşkanlığı katına kadar ulaşmış olmasından büyük mutluluk duyuyorum ve kısa sürede çalışmalarını ilerlettiğimiz harcama reformuyla ilgili çalışmalarımızı Maliye Bakanlığı yanında cumhurbaşkanımıza da sunma fırsatını bulacağız. Bundan önceki sayın cumhurbaşkanımız Allah selamet versin Allah yolunu açık etsin Sayın Demirel’de harcama reformunu çağrıştıran güzel bir ifade kullanırdı derdi ki her 4 kuruşun hesabını vermeye hazırım. Ama ne yazık ki tek kuruşun hesabını bile vermeden görevini tamamladı gitti. Değerli arkadaşlarım biz uluslar arası ilişkilerde bu camiaya büyük kazançlar sağlayacağına inanıyoruz. Onun için IFAC’a üye olduk ve Akdeniz Ülkeleri Muhasebeciler Birliği’nin kurucuları arasında yer aldık. Dün gece yarısı IFAC’ın genel kurulundan geldim. Sayın Masum Türker ile birlikte, diğer arkadaşlarımızla birlikteydik ve orada gördüm ki bütün sorun standartlar sorunudur. Yani muhasebe standartları ve denetim standartları oluşturulmalıdır, bütün çalışmalar bu standartlara göre yapılmalıdır. Ne vergi meseleleri ne hangi belgenin hangi hesaba kaydedileceği meselesi IFAC üyelerinin büyük çoğunluğu için sorun olmaktan çıkmıştır. Bütün mesele standartlar meselesidir bu standartların kullanılması yoluyla şeffaflaşmayı saydamlığı sağlama meselesidir. Biz de bunu sağlamaya çalışıyoruz. Değerli arkadaşlarım çağdaş bir vergi reformundan yana olduğumuzu her fırsatta ifade ettik. Daha önce yapılan vergi reformu girişimlerini hep destekledik. Elbette yanlış gördüklerimizi, eksik gördüklerimizi eleştirdik. Ama ülkenin yararına olan Türkiye’nin yararına olan her önemli girişimde yanında olduk her yanlışta da cesaretle karşı çıktık. Zaman zaman o yanlışlar hemen ortaya çıktı ve görüldü. Ama şu görüldü ki böyle kapalı kapılar arkasında hazırlanan vergi reformuyla bir yere varmak mümkün değil. Vergi reformu katılımcı bir şekilde vergi ödeyen kesimlerin, bizim gibi bunun yükünü çeken kesimlerin, üniversitenin, Maliye Bakanlığı’nın bürokratlarının katılımıyla ancak gerçekleştirebiliriz. Onun için bir vergi konseyi önerimiz oldu Maliye Bakanlığı bunu kabul etti kısa sürede çalışmaya başlayacak ve iki kişiyle orada TÜRMOB temsil edilecek. TÜSİAD’a, sendikalardan derneklere kadar bütün kesimlerin görüşlerini dile getireceği çok büyük bir forumda vergi sorunlarımızı tartışacağız ve önerilerimizi netleştirerek oraya sunacağız. İstanbul odamızın da bu konuda büyük katılımı ve katkısı olacak bunu hep birlikte gerçekleştireceğiz ve sizlerin önerilerini parlamentoya sunacağız ve öyle zannediyorum ki esas o zaman vergi reformunu kalıcı vergi reformunu çözmüş olacağız. Değerli arkadaşlarım vergi reformu derken biraz önce dediğim gibi kamuda saydamlığı sağlayacak, hırsızlığı, yolsuzluğu, suistimali önleyecek bir harcama reformunda mutlaka ve mutlaka gündeme getirmek zorundayız çözmek zorundayız. Vatandaş ödediği verginin nereye gittiğini bilmiyorsa, ödediği verginin batan 5 bankaya gittiğini görüyorsa elbette ki vergi ödemekte zorlanır. Bu vesileyle elbette Galatasaray’ı UEFA kupasını kazanmış olmasından mutluluk duyduk ama Galatasaray UEFA kupasını kazandı diye bu vatandaşın ödediği vergilerden oraya büyük fon aktarılmasına kesinlikle karşı olduğumu da ifade etmek istiyorum bir Galatasaraylı olarak bu görüşü ifade ediyorum. .
Değerli arkadaşlarım görüyorum kongremiz gayet canlı, renkli, 3 grubun yarıştığı bir yarış halinde geçiyor. Zannediyorum uzun zamandır İstanbul odamızda 3 grup yarışıyor. Bu yarışlar bize renk katar canlılık katar yeter ki bu yarışları uygar yapalım, demokratik yapalım ve eleştirilerimizde mesleğin geleceğine bir katkı koyalım, bir tuğla bir tuğla daha koyalım. Ben çalışan, seçime katılan bütün grupların bu doğrultuda çalıştığına inanıyorum ve seçimlere giren bütün gruplara başarılar diliyorum. Bugüne kadar İstanbul odamızın yönetiminde bulunan değerli arkadaşlarıma başta Sayın Arıkan olmak üzere yönetim kurulundaki arkadaşlarımıza, denetim kurulundaki arkadaşlarımıza, disiplin kurulundaki arkadaşlarımıza ve geçmişte odamızın bu günlere gelmesinde büyük emeği geçen bütün meslektaşlarıma sevgilerimi saygılarımı teşekkürlerimi sunuyor seçimde kazanacak olan arkadaşlarımı şimdiden kutluyorum. Değerli arkadaşlarım çağdaş bir ülkede özgür bireyler olarak, barış içinde yaşayan bireyler olarak, Avrupa Birliği standartlarını yakalamaya çalışan bireyler olarak insanlar olarak meslek mensupları olarak yaşamak istediğimizi ve gelecekte çocuklarımıza daha aydınlık bir Türkiye bırakmak istediğimizi, laik, demokratik, özgürlükçü bir ortam sağlamak istediğimizi bir kez daha hatırlıyor hepinize saygılar sevgiler sunuyorum. Sağ olun var olun değerli arkadaşlarım.
- Necip Özen
Genel başkanımız Mustafa Özyürek’in içerik olarak zengin ve bu güzel uzun konuşması için teşekkür ediyoruz. Saygıdeğer meslektaşlarım aramıza yeni konuklar katıldı. Sakarya milletvekili, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi Sayın Rahmi Savaş hoş geldiniz efendim bizleri onurlandırdınız. Mesleğin ve meslek örgütlerinin her kademesinde görev yapmış meslek mücadelesinde büyük emeği olan eski genel başkan yardımcımız İstanbul milletvekilimiz Sayın masum Türker aramızdalar efendim hoş geldiniz onur verdiniz. Kendisinden özür dilediğimiz Bursa Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası başkanı Sayın Bülent Çetin hoşgeldiniz efendim. Affınıza sığınarak bir anons yapmak istiyorum, aciliyeti varmış, 34 TF 6516 plakalı aracın sahibi lütfen aracını çeksin. TF 6516. Saygıdeğer meslektaşlarım bir arkadaşımız kimliğini kaybetmiş, bulanların lütfen divana göndermesi. İçimizden biri olan sayın Masum Türker’in de bize söyleyeceği çok şey vardır sizlere hitap edecekler. Buyurun efendim.
- Masum Türker
Teşekkür ederim. Sayın genel başkan, sayın milletvekilim, değerli meslektaşlarım. Sözlerime başlamadan evvel sizleri içten saygı ve sevgilerimle selamlıyorum. Bir sene önce yine bu salonda mali genel kurulunuzda konuştuğum zaman daha milletvekili olarak parlamentonun bir ya da iki toplantısına katılmıştım. O nedenle o gün size daha çok mesleğin bundan sonra neler olabileceği konusunda hem meslek örgütündeki hem meslekteki birikimimi aktarmıştım.
Değerli meslektaşlarım, bugün sizin önünüze gelmeden önce hepinizin bir haftadır gazetelerde okuduğu bir gündemin meslek yasasının değiştirilmesi gündeminin oluşmasına katkı sunan 3 milletvekilinden biriyim. Özellikle size şunu söyleyeyim, 100 milletvekilinin 28’i meslek mensubudur ve bu 28’in dışında parlamentoda bulunan 4 bakan 1 parti başkanı ve 2 arkadaşım o gün mecliste olmadığı için imzaları yoktur. Geri kalan diğer arkadaşlar “biz de bu tasarıyı imzalamak istiyoruz” diye özellikle mali tatil tasarısından sonra çektiğiniz fakslardan aldıkları övgü ve teşekkürler dolayısıyla size baş vurmuşlardır. Şimdi bu tasarı çok tartışılıyor ve ne yazık ki demokrasinin şehidi rahmetli Uğur Mumcu’nun dediği “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz” deyişini herkes yerine getiriyor. Kimse tasarının nasıl oluştuğunu maddeler arasındaki bağlantıyı görmeden bir bakıyorsunuz ki manşetlerde ilkokul mezunları mali müşavir olacakmış, internette bu işleri birileri başka kaygıyla dile getirenleri görüyoruz. Buna üzüldüğümü belirtmek istiyorum. Nedeni şu, bu tasarı meclise verildiği günün ertesi günü bugün burada geldiğimiz zaman aday olduğunu gördüğümüz 3 ayrı grubun hatta bir grubun 2 kanadına da ertesi gün tasarının kendisi verilmiştir ve tasarı bir kanun değildir. Bir tartışmayı tasarı kanunlaşana kadar ihtiyacı belirlemek amacıyla verilir. Yoksa bir günde verilen tasarı ertesi gün kanun oluyorsa zaten bizim karşı olduğumuz anti demokratik dediğimiz katılımcı olmayan bir oluşumdur. Şimdi nedir bu tasarı, biz neyi tartışıyoruz? Bu odanın genel kurullarında ister şu anda iktidar olan grup ister sürekli muhalefet edenler ve aday olan grupların tümü hatta çok daha ileriye giderek tek meslek, tek oda, tek .... istiyoruz demedi mi? Dedi. Bunu kimse dile getirmiyordu ve diyordum ki böyle bir ayrıma gerek yok. Serbest muhasebecilik bu mesleğin .... nasıl geldi? Ben size parlamentoya girdikten sonra gördüğüm hikayesini anlatayım. Maliye Bakanlığı’ndan hükümet aracılığı ile sevk edilen tasarı 2 meslek unvanını koruyor serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali müşavirler. Kanun tasarısı Adalet Komisyonu’nda yani hukukçular tarafından incelenirken bizim bazı meslektaşlarımızın talebi üzerine orada serbest muhasebecilik monte ediliyor ve ticaret lisesi mezunlarının o gün orada mesleğe girişi kabul ediliyor. Şimdi bu oluşuma baktığımız zaman size bilgi sahibi olmak olayı konusunda söylediğim bazı rakamları sunmak istiyorum. Değerli arkadaşlarım şu anda bizim mesleğimizde bugünkü tarih itibarıyla 27 bin serbest muhasebeci 22 bin mali müşavir var. Buna karşın Eylül itibarıyla sayısı 26 bin 328 olan serbest muhasebecilerin 8 bin 817’si mali müşavir olmaya hak kazanan okullardan mezun yüksek tahsillidir. Bunların hatta 103’ü master ya da doktora sahibidir. Fakat bu arkadaşlarımız geçmişte verilen kolaylıktan dolayı serbest muhasebeci ruhsatını almış, serbest muhasebeci kalmışlar. Çok ağır eleştirilen ticaret lisesi mezunu son girişlerle birlikte 10 bin 892 kişidir. Buna karşılık ortaokul mezunları 1850, ilkokul mezunları 1019, ilkokul ve ortaokul mezunlarının %60’dan fazlası 60 yaş üstü meslektaşlarımızdır. Bunların geri kalan kısmı ise 35 ve 60 yaş arasındaki gruptur. 35 yaşından da genç ilkokul ya da ortaokul ya da lise tek mezun arkadaşımız yok. Değerli arkadaşlar biz serbest muhasebeciliği kaldıracağız derken geçtiğimiz 8 yılda özel sınavlar açtık teşvik ettik. O günden bu güne yüksek tahsilli olup mali müşavirlik sınavına girip ruhsat alanların sayısı da 2 bin 600 kişi civarındadır. Ama asıl tehlikesi bu mesleğin bundan sonraki yapılanmasıdır. Şuanda mevcut stajyer kanununa baktığımız zaman ticaret lisesi mezunları stajyer sayısı 13 bin ön lisans sayısı 6 bin 500 olmak üzere 19 bin 532’dir. Yüksek eğitim görmüşlerin sayısı ise stajda 19 bin 697’dir. Bu güne kadar sınav kazananlara baktığımız zaman serbest muhasebeciyle serbest muhasebeci mali müşavir sayısı birbirine eşit artıyor. Ancak ticaret lisesinin 6 yıllık staj bitme yılı bu dönemdir. 6 bin kişi aynı anda sınava girecek durumdadır, serbest muhasebecilik sınavını kazanacaktır. Şimdi böyle bir oluşumda biz ne yaptık bu tasarıda sizin eleştirilerinizi almak için ben söylüyorum. Değerli arkadaşlar bu arkadaşlara diyoruz ki bundan sonra ticaret lisesi mezunu serbest muhasebeci olamaz. Ne demektir bu? 6 yıllık stajdan sonra örgütün içinde çok basit olan serbest muhasebecilik sınavını yapmamalıyız diyoruz. Peki bunlara ne öneriyoruz. Diyoruz ki bundan sonra gelecekler 8 yıllık staj 6 yıllık temel eğitimde eğitim. Birileri diyor ki temel eğitim üniversite midir ? Biz demiyor muyuz ki vesayeti kaldıralım, eğitimde de vesayeti kaldırıyorsak bu aslında bir başlangıçtır. Avrupa Birliği’nin 4., 7. ve 8. direktifleri okunursa Belçika’da stajda yapılırken eğitim odanın açtığı eğitim programı içinde yapılır ve orada ticaret lisesi mezunu gelir üniversiteye devam etmemişse eğitim süresi kadar eğitim görür. Bizim tasarıda 6 yıllık bir eğitimi ticaret lisesi mezunlarına 4 yıllık eğitimi ön lisans mezunlarına öngörüyoruz ve diyoruz ki bunlar bu eğitimde de sınava girecekler bundan sonra staj verildikten sonra diğer mali müşavirlerle beraber aynı sınava girecekler. Şimdi Sayın Mustafa Özyürek bu hafta şahit oldu. Hatırlar mısınız İngiltere bu işi 1948 yılında çözdü diye anlatırdım ben size. 48’de çözdü, 84 yılında da yasayı değiştirdi. Ama bir şeyi unutmuşlar ticaret lisesi mezunlarının ne olacağını belirlememişler onlarda kendi aralarında bir unvan icat etmişler muhasebe teknisyenliği unvanı . Kendi aralarında sınav kurmuşlar bunların sayısı şuandaki İngiltere’deki mali müşavirlerinin sayısını geçmiş durumda ve bu sayısını geçmiş durumda ve bu sayının ...... olarak tavır koydu, biz de mali müşavirlerle aynı hakları istiyoruz diye. Şimdi böylesine bir yapıyı mı bırakalım yoksa mesleğin yarınlarını mı inşa edelim. Bu neden önemlidir? Bugün burada TÜRMOB’a teşekkür ederiz, yasarımızı yayınlamış ve orada adres vermiş. Siz bize göndereceğiniz her eleştirinizi dikkate alacağız alamadığımız için sizlerle diyalog kuracağız.. Çünkü biz meslek mensubu olarak parlamentoda bugüne kadar temsil edilmeyen görüşlerimizi burada yer vermeye çalışacağız. Değerli arkadaşlar diyebilirsiniz ki Masum Türker bu işler ile niye bu kadar uğraşıyorsun. Size ben bir gerçeği söyleyeyim, dünyadaki şu andaki muhasebe mesleğindeki gelirleri toplamının %60’ı yeni muhasebe düzeninden elde ediliyor. Nedir yeni muhasebe düzeni? Muhasebe teknolojilerinin tartışmalarıdır. Yani siz defter tutarak hatta tek başına denetim yaparak elde ettiğiniz yılların birikimi olan gelir yalnız yeni muhasebe düzeninde %60 olduğu için ..... elinizden alınıyor. Şimdi eğer bir toplum olarak meslektaşımızı bu gelişmeye açmazsak, şimdi bir şey yapacağım, çok önemli bir şeyi dile getireceğim. Nedir o? Muhasebe teknolojisinde .......... Defter tutma işi dünyanın her yerinde muhasebe mesleğinin alt hizmetidir. Bunun için ruhsat sahibi olmak şart değildir. Şart olan hazırlanmış beyannamelerin meslek mensuplarınca onaylandıktan sonara bankalara ve gerekli yerlere verilmesidir. İşte değerli arkadaşlar bakın ben bir muhasebeci olarak geçen gün parlamentoda dile getirdiğim bu genel kurullarda aday olan 3 grubun ortak bir karar çıkartması konusunda ..... Gazetelerde tam boy ilanlar var, diyor ki sahte bilgisayar programı kullananı ihbar edin, para vereceğim diyor. Bu bir şirkettir bir limited şirkettir ve Beyoğlu vergi dairesinde kayıtlı ve kimse onu incelemez. Gelirleri nasıl alıyorsunuz, kaç muhasebecinin canını yaktın, mali polis buna ne diyor, Adalet Bakanlığı’nda bu noktadaki kararlar nasıl alınıyor kimse söylemiyor. Bu konuda siz bilgisayar alıyorsunuz çoğunluğunuzun başında bir yazı geliyor deniyor ki kaçak program kullandığınız öğrenilmiştir. Siz daha program almadınız tehdit ediliyorsunuz. Neden? Çünkü muhasebe teknolojisinin hegemonyası. Muhasebe teknolojisinden elde edilen gelirler dar bir sınıfın elinde tutulması isteniyor.
Dostları ilə paylaş: |