Üsküp'te doğdu (2 aralık 1884). Asıl adı Agâh Kemal'dir. İlk öğrenimini yaptıktan sonra Üsküp ve Selanik idadilerinde okudu. Son sınıftayken -üvey anasıyla anlaşamadığından- babası tarafından İstanbul'a gönderildi (1902).
YAHYA KEMAL
Akrabalarının Galatasaray ve Robert Kolej'de okuması için yaptıkları girişimlerin sonuçsuz kalması üzerine, kendi deyişiyle «Genç Türk cereyanına kapılarak» Paris’e kaçtı (1903).
YAHYA KEMAL
Orada, düşün, politika ve edebiyatımızın ünlü kişileriyle tanıştı, arkadaşlıklar kurdu.
YAHYA KEMAL
Genç Türklerden Dr. Nazım, Şair Hüseyin Siret, Samipaşazâde Sezai; cumhuriyetten önce ve sonra kimi sosyalist örgütlerin lideri olarak tanınan Dr. Şefik Hüsnü (1887-1959) ve Abdülhak Şinasi (Hisar) yakın dostları arasındaydı.
YAHYA KEMAL
Ama hiç bir politik eylem ve örgüte katılmadı.
YAHYA KEMAL
Yahya Kemal'in Paris'te bulunduğu yıllar (1903-1912) Avrupa'da sosyalizm ve sendikacılık hızlı bir gelişme içindeydi. İngiltere, Almanya, Avusturya ve İskandinav ülkelerinde işçi sınıfının siyasal örgütlerinin etkinliği geniş ölçüde artmıştı.
YAHYA KEMAL
İstanbul'dan ayrılırken, «dîne karşı kafasında güçlü tepkiler olduğunu» söyleyen Yahya Kemal'in de durmaksızın gelişen bu eylem gücüyle coşkulandığını anılarından öğreniyoruz.
YAHYA KEMAL
«Paris'te dinsizliğim arttı. 1904 senesi Paris‘te kilise ve din düşmanlığının azdığı ve sosyalist cereyanının sert bir rüzgâr gibi estiği bir seneydi. Mitinglere ve nümayişlere karışıyordum.
YAHYA KEMAL
Sokaklarda “İnternational’” dinlerken kalbim geniş bir insanlık sevgisiyle doluyordu ve gözlerim yaşarıyordu.
YAHYA KEMAL
İhtilalci hararetim 1905'e kadar sürdü ve sonra sönmeğe yüz tuttu. Kendimi Paris'in eğlencelerine hevâ vü heveslerine kaptırdım.»
YAHYA KEMAL
Dokuz yıl süren Paris yaşamından İstanbul'a döndüğünde (1912), Meşrutiyet ilan edileli dört yıl olmuş, Paris'ten tanıdığı birçok arkadaşının da yöneticileri arasında bulunduğu ittihat ve Terakki Fırkası iktidara geçmişti
YAHYA KEMAL
Darüşşefaka Lisesi'nde edebiyat ve tarih, Medresetü'l Vâizin‘de Medeniyet Tarihi öğretmenliği yaptığı bu evrede de politikaya karışmadı.
YAHYA KEMAL
Bir süre, iktidar partisinin yan kuruluşları sayılabilecek olan Türk Ocağı gibi örgütlere, bile, uzak durdu. Sonraki yılların yazılarında bu tutumun nedenlerini şöyle açıklar:
YAHYA KEMAL
«...Müfrit Türkçü değildim, hayalini Türkçülüğe kaptıran her Türkün gördüğü Turan rüyasından uyanmıştım, kendi vatanımızın o zamanki siyasî hudutları içinde bir Türklüğe razı olmuştum
YAHYA KEMAL
Bin yıl evvelini tarih öncesi sayarak, bin yıldan beri birleştiğimiz Anadolu ve Rumeli topraklarında daha küçük mikyasta bir Türkçülüğe meyi etmiştim.
YAHYA KEMAL
Bir süre sonra bu yazısında «ocaklar, dernekler, yurtlar, mecmualar» biçiminde andığı hareketlere katılarak Bilgi Derneği, özellikle Türk Ocağı çevresinde dönemin «fikriyatıyla» temel çelişkileri olmayan söyleşi ve konferansları ile tanındı, sevildi
YAHYA KEMAL
Belki bu yakınlaşmanın sonucu, İttihat ve Terakki Fırkası'nın düşün, sanat, eğitim politikasının yürütücülerinden biri olan Ziya Gökalp'in ilgisiyle Darülfünun müderrisliğine atandı (1915).
YAHYA KEMAL
Osmanlı imparatorluğu, 1. Dünya Savaşı'ndan yenilgiyle çıkmış, siyasal tarihin «mütareke dönemi» olarak adlandırdığı yıllarda bir çok düşün adamı, sanatçı İngilizler tarafından Malta Adası'na sürülmüştü.
YAHYA KEMAL
Bir bölük aydınsa işbirlikçi hükümet tarafından ya tutuklanır, ya da yandaş olarak hizmetine alınırken, bir bölüğü de işgalden önce ve sonra Anadolu'ya geçerek Kurtuluş Savaşı'na katılıyordu.
YAHYA KEMAL
Mütareke dönemi aydınlarının çoğunu içine alan bu durumlardan herhangi birini yaşamında görmediğimiz Yahya Kemal ne Malta'ya sürüldü, ne Anadolu'ya geçti. Ne tutuklandı, ne de işbirlikçi hükümetlerin, yandaşı oldu.
YAHYA KEMAL
1915'de atandığı Darülfünün'daki derslerine devam ederek «Büyük Mecmua». «Edebi Mecmua» «Şair». «Nedim» dergilerinde bireysel duyarlıklara bağlı şiirlerini yayınlama olanağı buldu (1919).
YAHYA KEMAL
Daha sonra, özellikle 2. İnönü zaferini izleyen günlerde, «İleri» ve «Tevhid-i Efkâr» gazetelerindeki Siyasal yazılarında Kurtuluş Savaşı'na yandaş görüşler ileri sürdü.
YAHYA KEMAL
Yunan ordularının karşı saldırıya geçtiği evrede ise bu tür eylemleri keserek (30 haziran 1921'le 9 mart 1922 arası) bir ara yurt dışına çıktı. 1922 yazında yeniden ulusal konulara değinen yazılarına devam etti.
YAHYA KEMAL
1922 sonlarında Ankara'ya geçen şair, bir süre «Hakimiyet-i Milliye» (sonradan Ulus adı ile çıkan CHP organı) gazetesinde başyazarlık yaptı. Barış antlaşması çalışmalarını yürütecek kurulda görev alarak Lozan'a gitti.
YAHYA KEMAL
Dönüşünde Urfa'dan milletvekili seçildi (1923-26). Varşova (1926) Madrid (1929) elçiliklerine atandı. Uzun yıllar Tekirdağ (1935-42) ve İstanbul 1943-1946) milletvekili olarak parlamentoda bulundu.
YAHYA KEMAL
Cumhuriyet Halk Partisi estetik müşavirliği ve Pakistan Büyük elçiliği yaptıktan sonra emekliye ayrıldı (1949)
1 Kasım 1958' de İstanbul Cerrahpaşa Hastanesi'nde öldü.
YAHYA KEMAL
EDEBİYAT YAŞAMI
YAHYA KEMAL
Edebiyat eğilimleri, ilk gençliğinin Üsküp evresinde beliren Yahya Kemal, Bağdatlı Ruhi, Ziya Paşa, Namık Kemal, Recaizâde Ekrem, Abdülhak Hamit ve Muallim Naci'nin eserlerini okumuş, özellikle Naci'nin şiir dünyasına yakınlık duymuştu.
YAHYA KEMAL
Aruz ölçüsünün değişik kalıplarını deniyor, kimi deneylerini İstanbul'da yayımlanan dergilere gönderiyordu.
YAHYA KEMAL
Yahya Kemal, Verlaine'de bulduklarını, Türk şiirinin ustalarında ararken, şiir dilini düzyazı yapısından ayıran özellikleri onların yapıtlarında somutlamak istedi.
YAHYA KEMAL
Artık ilk gençliğindeki yazma hızını kesmişti. Bitmiş sayılabilecek şiirlerini bile yayımlamaktan çekiniyor, yeni düzeltmeler gerekeceği olasılığını düşünerek bekletiyordu.
YAHYA KEMAL
Süleyman Nazif, şöyle söylüyordu: «Yahya Kemal'in yalnız altmış biri tam olmak üzere, yüz yetmiş iki mısraını gördüm. Gördüm ve beğendim. Başkaları, bunları da görmediği halde Yahya Kemal'in şairliğini sonsuz bir coşkunlukla, aşk ile alkışlıyorlar.»
YAHYA KEMAL
Halide Edip, «En büyük Türkçe şiiri yazacak diye beklediğimiz adam» sözleriyle umudunu açıklarken,
YAHYA KEMAL
Ahmet Haşim, şu kanıları ileri sürdü: «Edebiyatımız onunla ışık ve havaya kavuşuyor.. Büyük sanat, büyük fazilet gibi aşırılıklardan, kadınca coşkulardan sakınmak, çok hissedip, çok esirgemek ve sözleri pek gizli bir kuvvetle, pek derin ürpertilerle harekete geçirmektir ki, Yahya Kemal'in sanatı işte bu sanattır.»
YAHYA KEMAL
Ölümünden sonra Yahya Kemal Enstitüsü'ne bağlı bir kurul— şairin isteğine uyarak— bütün şiirlerini üç kitapta topladı
YAHYA KEMAL
1-Kendi Gök Kubbemiz
Birinci bölüm (Kendi Gök Kubbemiz) tarihsel temalarla İstanbul şiirleri;
ikinci bölüm (Yol Düşüncesi) doğa, ölüm-yaşam felsefesini işleyen şiirleri; üçüncü bölüm (Vuslat) ise genellikle aşk şiirlerini kapsar.
YAHYA KEMAL
2- Eski Şiirin Rüzgâriyle Selimnâme, Gazeller, Musammatlar, Şarkılar, Kıt’alar-Beyitler bölümlerinden oluşur.
Eski şiirin beğeni ve kuralları içinde yazılmış olan 62 şiir, 9 kıt’a 2 beyit vardır.
YAHYA KEMAL
3- Rubailer ve Hayyam Rubailerini Türkçe Söyleyiş (1963).
YAHYA KEMAL
SANATI
YAHYA KEMAL
Yahya Kemal şiirinin öz yönünden iki temelde geliştiğini söylemek doğru olur:
YAHYA KEMAL
1— «Ben» ve «o» gerçeğinden hareket eden bireysel duyarlıkların şiirleri,
2— Kaynağını geleneklerden, (geçmiş zaman gerçeklerinden alan toplumsal duyarlıkların şiirleri.
YAHYA KEMAL
Eleştirmenlerin yargıları:
1- Yahya Kemal, geçmişi görkemli biçimde devam ettiren güçlü bir sestir.
YAHYA KEMAL
2- Yeni bir şiir anlayışı getirmiş, Türk şiirinin batılılaşması yolunda Tevfik Fikret’in başlattığı işi daha köklü aşamalara götürme başarısı göstermiştir.
YAHYA KEMAL
3- Biçim ustalığı, dile egemenliği, şiirde bir devrim yapmasına yol açmıştır.
5- Özü yönünden yeni bir dünya görüşü, yeni bir insan anlayışı getiren Cumhuriyet’ten sonraki yaşam koşullarının, yeni insan duyarlılıklarının Yahya Kemal şiirine yansıdığı söylenemez