Araştırma Komisyonu Kurulması ve Çalışmalar
Darbe girişiminin hemen ardından, 19 Temmuz 2016 tarihinde, parlamentoda temsil edilen dört partinin darbenin gerçeklerinin ortaya çıkartılması için verdikleri meclis araştırması komisyonu kurulması önergeleri Meclis Başkanlığı’na sunulmuş ve önergeler birleştirilerek komisyonun kurulmasında 14 yıllık Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihinde istisna sayılacak bir şekilde karar verilmiştir. Darbe girişimi ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altındaki tüm partilerce hızlı bir şekilde verilen araştırma komisyonu kurulması önergelerinin kamuoyunda büyük bir beklenti yaratmış, iktidar partisinin bugüne kadarki Türkiye Büyük Millet Meclisi uygulamaları düşünülünce bu beklentiler aynı oranda bir umuda da yer açmıştır. Ancak komisyon üyelerinin belirlendiği tarih olan 19 Ağustos 2016 tarihi aynı zamanda mutabakat ortamının yerini şaibe ve şüphelere bıraktığı tarih olarak da not edilmiştir.
Komisyonun AKP’li üyeleri arasında, darbe girişimini gerçekleştiren FETÖ’nün, daha sonradan iktidarın da kabul ettiği kumpaslarına dönük olumlu tavırlar ve söylemler içerisinde bulunduğu sır olmayan isimlere yer verilmesi kamuoyunda şaşkınlık yaratmış ve akıllara soru işaretlerini getirmiştir. Buna rağmen komisyonun kamuoyunda oluşan beklentilere karşılık geleceğine olan inanç, komisyon divanı seçimine kadar dahi sürmüş olmakla beraber, bu konunun aydınlığa çıkartılmasında tartışmalı isimlerin komisyon divanı olarak göreve başlamasıyla ilk büyük kırılmayı da yaşamıştır.
Çalışma Planı
Parlamentoda bulunan dört partinin verdiği önergelerin birleştirilmesi sonucu kurulmuş olan araştırma komisyonu, ilk toplantısını kurulmasına karar verilen Temmuz ayı ardından 3 ay gecikmeli bir şekilde ve komisyon divanının belirlenmesi gündemi ile 4 Ekim 2016 tarihinde gerçekleştirmiştir.
Komisyon çalışma günleri, başta daha fazla çalışmaya gerek duyulan durumlarda hazır bulunması şartı ile prensip olarak Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri olarak belirlenmiş ancak ilk 40 gün ardından herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin çalışma günlerinin önce ikiye, ardından bire indirildiği haftalar olmuştur. Benzer şekilde komisyonun çalışma günlerinde dinlediği isimler de ilerleyen zamanlarda azaltılmış, duruma ilişkin sadece 'çalışmaların sarktığı' yönünde açıklamalar yapılmıştır. Böylece komisyonun belirlenmiş çalışma günleri ve temposu komisyon divanının inisiyatifi ile seyreltilmiştir.
Komisyonun çalışmalarının yavaşlatılmasının, bilgisine başvurulan isimlerin büyük oranda, bir dini cemaatin başta harbiye olmak üzere, akademi, mülkiye ve adliye içindeki nüfuz gücüne erişmesine olanak sağlayan ilişkilere teması ve muhalefetin bu temasları irdeleyen soruları sonucunda gerçekleştiği komisyonun tutanakları ile sabittir.
Çalışmaların yavaşlatılması bakımında, kırılma noktası olarak MİT Eski Müsteşarı Emre Taner’in komisyonda dinlendiği gün olan 9 Kasım 2016 gösterilebilir. MİT Eski Müsteşarı görüşmenin yapıldığı gün muhalefetin sorularıyla şekillenen bir izlek içinde, Oslo görüşmelerinden HDP ve AKP arasında yürütülen çözüm sürecine, MİT ve diğer kurumlar arasındaki koordinasyondan, istihbarat işleyişine, başta MİT olmak üzere kurumların sorumlulukları ve yetki sınırları ile iktidarın kurumlar üzerindeki kontrolüne varan çapta açıklamalar yaparak, olası ihmaller zincirine dikkati çekerek yaptığı açıklamalar sonucu kamuoyunda, yaygın ve sosyal medyada geniş yer tutmuş, eski müsteşarın yine muhalefet tarafından aktarılan Periscope kayıtları ana haber bültenlerinde yer almıştır.
Bunun sonucu olarak bu bir sonraki toplantı öncesinde, her toplantı öncesi yapılan kısa usul tartışmaları içerisinde, artık Periscope yayını yapılamaması gereği dile getirilmiş ve komisyon oyları ile bu yayınlar engellenmiştir.
Varılan noktada Komisyon’un önce çalışma günleri, ardından çalışma programına bağlı olarak dinlediği isim listesi kademeli olarak daraltılmış, darbe gerçekleri ile ilişkisi açıklanmaya muhtaç geziler tertip edilmiş ve nihayet dinlenilecek isimlerin olayları aydınlatabilecek isimler dışından seçilmesi ile komisyon yavaşlatılmıştır. 2 güne yayılan tali ziyaretler haricinde, meselesinin özüne ilişkin asli ziyaretlerin fayda sağladığı da muhalefet beyanları ile sabittir. Tali ziyaretler neticede süreli komisyonlarda zaman planlamasının önemi de, dikkat çekildiği üzere, hem darbe gerçeklerinin aydınlatılmasının sağlanmaması hem de buna ayrılan zamanın harcanması ile ortaya çıkmıştır.
Uzlaşma
Komisyon’un ilk toplantısında yapılan açış konuşmaları büyük oranda ‘Yenikapı Ruhuna’ temas etmiş olmakla beraber, komisyon divanında bulunacak 4 üyenin, CHP’nin diğer muhalefet partileri olan HDP ve MHP’nin de desteklediği önerisi ile 4 farklı partiden olması karşılık bulamamış ve ‘Yenikapı Ruhu’ daha ilk günden bir söylem olarak kalmıştır. 9 AKP, 4 CHP, 1 HDP, 1 MHP’den olmak üzere 15 üyesi bulunan komisyonun ilk defa toplandığı tarih olan 4 Ekim 2016 tarihinden sonlandığı 4 Ocak 2017 tarihine dek, komisyonu mevcut tüm komisyonlardan ayıran en temel vasıf olan 'uzlaşma' bu anlamda çok büyük oranda gözetilmemiş, iktidar partisi üyelerinin yer yer emrivakileri, yer yer 'demokrasi' argümanı ile çoğunluğun gücünü kullanarak kararlarda belirleyiciliği her durumda kendini göstermiştir.
Komisyon çalışmalarının tamamı boyunca, belirleyicilik arz etmeyen kimi istisnalar dışında, AKP'li üyelerin bu tavrı böylece komisyon çalışmalarının ilk adımı olan Komisyon Divanının seçiminden başlayarak devam etmiştir. Komisyon divanının her partiden bir üye seçilmek marifeti ile oluşturulması talebi muhalefet üyelerinin tamamının ortak talebi olarak ifade edilmişken, çoğunluğunun yaptırım gücü ile AKP, komisyon divanının dört üyesini de kendi grubundan aday göstererek, divanın tamamını daha baştan komisyonun her fırsatta ifade edilen 'mutabakat ruhuna' aykırı bir şekilde oluşturmuştur ve bu tutumunu komisyon çalışmalarında uzlaşma talebinin dile getirildiği hiç bir durumda kullanmaktan geri kalmamıştır.
Yaklaşım
AKP'li komisyon üyelerinin benzer şekilde her fırsatta ifade etmekten geri durmadıkları bir diğer husus ise, komisyonun çalışma esasları ve yönteminin tartışılmaya devam edildiği, 7 ve 11 Ekim tarihli başlangıç toplantılarında 15 Temmuz darbe girişimini aydınlatacak olayların incelenmesine uzak geçmişten kimi tarihler ya da milatlar seçilerek (Örn.: Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreterlerinden Kasım Gülek) 'geçmişten günümüze FETÖ' yaklaşımıdır. Tüm muhalefet partilerinin, bu retrospektif yaklaşımın süreli bir komisyonu amacından uzaklaştıracağı ve komisyonun ilkesel olarak 15 Temmuz gecesini merkeze alarak karanlıkta kalmış noktalara yoğunlaşması gereğine ilişkin talepler ise ıslarla görmezden gelinmiştir. Buna karşılık, komisyonun amacına uygun olmayan böylesi bir metot ile çalıştırılması nedeniyle komisyon çalışmalarının etkinliği zayıflatılmıştır.
Öyle ki komisyonun bilgisine başvurmak üzere davet ettiği isimler çoğu defa 15 Temmuz darbe girişimini aydınlatabilecek herhangi bir tecrübeyi, olgu ya da maddi gerçeğin kendisini aktarabilecek isimlerden çok 'olağan suçlu olarak FETÖ' ya da 'gerçek İslam' tasviri yapan isimlerden yahut olgusal olmaktan uzak öznel yorumlar, kanaatler ve düşünceler ile kimi zaman suçlayıcı bir üslubu kullanmaktan çekinmeyen isimlerden seçilmiştir.
Bu kapsamda konukların bir kısmının 'FETÖ'nün İslam ile ilgisi', 'FETÖ'nün geçmiş iktidarlar ile ilişkileri', 'Fetullah Gülen'in ruh durumu' gibi konular üzerine konuşan isimlerden oluşturulması yolu ile siyasi sorumluluğun karanlıkta bırakılması amacı gözetilmiştir.
Buna karşılık darbe girişimi gecesine dair açıklamaya muhtaç birçok noktanın aydınlığa kavuşması için dinlenmesi yaşamsal önem arz eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar ve kuvvet komutanları gibi önemli isimlerin komisyona davet edilmesi noktasında kayda değer hiçbir gelişme olmaması ise bu tutumun diğer bir göstergesi olmuştur.
Hakan Fidan ve Hulusi Akar'ın komisyonun çalışmaya başladığı ilk günden bu yana ivedilikle dinlenmesi gerektiğine ilişkin ısrarlar komisyon çalışmalarının sonuna dek karşılık bulmaması bir yana, Genelkurmay Eski Başkanı Necdet Özel gibi, bilgisine başvurulması talep edilen kimi isimlerin komisyon davetine 'mektupla katılım sağlama' cevapları komisyon divanı tarafından olumlu karşılanmıştır.
Bunun da ötesinde komisyon, kendilerini davetin önünce herhangi bir davet olmamasına rağmen kimi isimlere sadece yazılı sorular iletmiştir. Bu kapsamda eski cumhurbaşkanları Ahmet Necdet Sezer ve Abdullah Gül ile eski başbakanlar Yıldırım Akbulut, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller ve Ahmet Davutoğlu'na yazılı soru iletileceğine ilişkin karar komisyonun AKP'li üyeleri haricinde kabul edilmemiş, bu yöntemin de araştırma mantığına aykırı olduğunun altı çizilmiştir. Komisyonun AKP’li üyeleri dışında yazılı soru ileten üye olmamıştır.
Öte yandan Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde, bir darbe girişiminin araştırılması üzere kurulu bu komisyonun davetine icabet etmemenin ve bu tutumun divan tarafından anlaşılır bulunmasının, herhangi bir mutabakat ruhu ile uygun düşmediği gibi bir ciddiyetsizliği de barındırdığı bu anlayışla ifade edilmiştir.
Koordinasyon
Komisyon divanının seçiminde gösterilen tutumun devamı olarak, bilgisine başvurulacak isimlerin, bilgi-belge talep edilecek kurumların belirlenmesi ve komisyonun çalışma programı gibi komisyon faaliyetlerine ilişkin kararlar, her ne kadar önceleri kısmi bir mutabakat ile belirlenmiş olsa da, çok geçmeden, ilk ayın ardından komisyon divanı belirleyici olmaya başlamıştır. Bununla da kalmayan komisyon, üyelerine gerekli ön hazırlığı yapacak zamanı tanımaksızın son dakika bilgilendirmeleri ve değişiklikleri yapmıştır.
Komisyonun toplanma saatinde gönderilen bilgilendirme mesajları, komisyonun iş planını daha etkili hale getirmek maksadıyla oluşturulan telefon haberleşme gruplarında dahi ısrarlara rağmen karşılanmayan talepler, cevapsız bırakılan sorular, davet edilen isimlere ve bu isimlerin iş planına dair eksik, hatalı ve geç bilgilendirmeler komisyon koordinasyonunun önemli eksikliklerindendir. Bu eksikliklere ilişkin sorular ve iyileştirme çabaları ise sürekli olarak 'toplantı gündeminin sarkmaması gereğini' ifade ile geçiştirilmiş, ötelenmiş, izleyen toplantılar ile ilgili olarak da bu tutum değiştirilmemiştir. Komisyonun çalışma günleri, çalışma günlerinde dinlenecek kişi sayıları, çalışma saatleri konusunda komisyonun geri kalan üyeleri böylece sürecin tamamen dışına çıkarılmış, komisyon divanı tüm faaliyetleri kendi inisiyatifine almıştır. Bu duruma ilişkin eleştiriler sürekli surette 'komisyon divanının demokratik bir seçimle belirlendiği' ve 'divanın tasarruflarına riayet edilmesi gerektiği' argümanı ile karşılanmıştır.
Çoğunluğun kararına ilişkin dayatmalar kimi zaman, komisyonda dinlenilen isimlerin bir tablet üzerinden Periscope yayını ile kamuoyuna canlı olarak aktarılmasının önüne geçilmesi için kullanılmış, bunun da ötesinde AKP'li üyeler bu talebin 'FETÖ araştırmasını engellemek' olduğu yönünde itham edici açıklamalar yapılmıştır. Böylece bilgisine başvurulan isimlerin ifadelerinin yaygın dolaşıma sokulması rahatsızlık yaratmış ve toplantıların şeffaflığı gölgelenmiştir.
Komisyonun hazırlık toplantılarında, komisyon çalışmalarının tarihi niteliğinin altı tüm üyeler tarafından çizilerek bu çalışmaların meclis başkanlığı himayesinde teknik alt yapı sağlanması ardından komisyonun internet sayfasından canlı olarak yayınlanmasına dönük talepler görüşülmüş ve divanın bu taleplere cevap vereceği sözü de böylece karşılığını yitirmiştir. Sonuç olarak bu taleplere ilişkin herhangi bir gelişme olmadığı gibi, milletvekillerinin kendi imkanları ile yaptıkları yayınlar da engellenmiştir.
Muhalefet üyeleri, komisyonun ülkenin içine sürüklendiği durumdan çıkartılmasında önemli bir sorumluluk taşıdığının bilinci ile ilkesel olarak komisyon üyeleri üzerinde maksadını aşan bir tartışmaya girmemekle beraber, araştırma ruhuna aykırı düşecek her noktanın altını çizmiştir. Buna karşılık muhalefetin bu tutumu, komisyonun divanı tarafından bir anlamda kullanılmış, iyi niyet ve uzlaşma temelinde dile getirilen talepler itham edilmiştir.
Darbe girişimi ardından iktidar partisine mensup birçok ismin yanı sıra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Allah affetsin' ve 'kandırıldık' tutumu, komisyon özelinde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun "Biz 17-25’i milat olarak alıp, öncesini aklayıp, sonrasına bakarız’ demek doğru değil. Yarın biri de çıkıp ‘Allah bizi de affetsin. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı’nı kandırdılar bizi de kandırdılar’ dese hâkim ne karar verir?” tespiti ile birebir örtüşen sonuçlar doğurmuştur. Komisyon’a davet edilen isimler, kritik sorulara FETÖ tarafından kandırıldıkları, kandırılmadıkları durumlarda ise bilinçli olarak, ‘legal alanda’ duran bir yapı ile birlikte çalıştıkları, 17/25 Aralık yolsuzluk soruşturması tarihinden itibaren ‘illegal’ alana geçen yapı ile ise bir ilgileri olmadığı yönünde ifadeler kullanmışlardır.
AKP iktidarının söylemlerine uygun düşecek şekilde, komisyonun bugüne dek yaptığı çalışma boyunca Cemaat, 17/25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması tarihine kadar 'legal', ancak bunun sonrasında 'illegal' alanda yürüyen bir yapı olarak tarif edilmiştir. Bilgisine başvurulan konukların önemli bir bölümü de yine aynı şekilde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerine atıfla, başta 'kandırıldık' ve 'Allah affetsin' argümanı olmak üzere 'legal-illegal' alan ya da kendilerince milat tespitleri yaparak FETÖ’ye ilişkin bütüncül bir yaklaşımın önüne geçmişlerdir.
Öte yandan, ceza kanunu bakımından ele alındığında da herhangi bir kişi ya da örgütün ‘suç tarihinin’ belirlenmesi nesnel bir yaklaşım, yasalar bakımından izaha muhtaç bir noktadır.
Muhalefet partilerinin, bilgisine başvurulan isimlerin tamamına yönelttiği sorular FETÖ'nün darbe girişimine kalkışacak güce hangi siyasi bağlantılarla ulaştığını, bu süreçte sorumluların belirlenmesi ve benzer hadiselerin yaşanmaması için alınacak önlemlere ilişkin olarak tasarlanmışken, iktidar partisinin kullandığı söylemin genel itibarıyla sorumluluğun geçmiş hükümetlerle paylaşılmasına ve 50 yıllık bir süreç ile açıklanmasına yönelik bir amaca hizmet ettiği komisyonun tüm çalışmaları boyunca dikkat çekmiştir ve tutanaklara böyle geçmiştir. Bu söylem yer yer darbe girişiminde siyasi ayağın ortaya çıkartılması yönündeki taleplere olumlu karşılık vererek ve fakat geçmiş hükümetleri işaret ederek, yer yer ise Fetullah Gülen Cemaati’nin İslam ile bir ilgisi olmayan ve dış güçlerin kontrolünde bir mihrak olarak tarif edilmesi şeklinde kullanılmış, bununla da kalmayıp iktidara yakın medya zümresince dillendirilen bir kısım komplovari iddialar ile komisyon gündemi saptırılmıştır.
Neticede darbe girişiminin siyasi ayağının ortaya çıkartılmasına yönelik tüm çabalar, iktidar partisi üyelerinin açık bir direnişi ile karşılaşmış, bunun yanı sıra komisyonun AKP'li üyeleri davetli isimlere, geçmiş iktidarların bugün darbe teşebbüsüne kalkışan bir örgüt olarak 'cemaat' ile ilişkilerine dair sorular yönelterek hedef saptırmayı sürdürmüştür. Bu açıdan en açık deyişle komisyon, kamuoyunda yarattığı algının çok gerisinde, başka saiklerle bir tür algı inşa süreci içinde edilgen bir temsil olarak işletilmiştir.
Tüm bu gelişmelerin ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 9 Aralık 2016 tarihinde basın emekçilerinin komisyona ilişkin sorularına cevaben yaptığı "Aslında bu konu ile ilgili artık fazla konuşmak istemiyorum. Darbe Komisyonu yapacağı çalışmaları yaptı. Son adımları da atıp raporunu göndermek suretiyle görevini tamamlarsa isabetli olur diye düşünüyorum." açıklaması ile komisyon tartışmalara yer bırakmayan bir dönüşle çalışmaların istikametini alan çalışmaları adı altında muhtelif ziyaretlere çevirmiştir.
Cumhurbaşkanı’nın bu açık müdahalesine uygun tutum sergileyen komisyona karşılık Cumhuriyet Halk Partisi’nin komisyon üyeleri, 14 Aralık 2016 tarihli bir basın açıklaması yaparak, komisyonun oylamaya koymadığı ve reddettiği önergeleri birer talep yazısı halinde ilgili makamlara ilettiğini duyurmuştur. Buna göre komisyonun oylama ile dinlenmesini reddettiği darbeci askerlerin tutuklu bulundukları cezaevlerinde dinlenmesi için Adalet Bakanlığı’na, oylamaya dahi sunulmayan taleplerden olan Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve MİT müsteşarı Hakan Fidan’ın dinlenmesi için ise Başbakanlık’a talep yazıları iletilmiştir.
Aynı tarih olan, 14 Aralık 2016’da Komisyon Sözcüsü AKP İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır, komisyonda görüşülmediği halde Anadolu Ajansı’na verdiği mülakatta komisyonun yasal olarak talep edebileceği 1 ay uzatma süresinin kullanılmayacağını duyurdu.
Dostları ilə paylaş: |