Önlenmeyen Darbe
Muhalefet şerhimizin önceki bölümlerinde delilleriyle ortaya koyulduğu üzere devletimizin güvenlik ve istihbarat makamlarınca hem TSK içerisinde cemaatçi subayların kimler olduğu hem de bu Subayların “Cemaatin Hususileri” olarak bilinen mahrem imamların koordinasyonunda darbeye hazırlık toplantıları yaptıkları bilinmektedir. Bu durum karşısında hızla hukuki ve idari önlemler alınması gerekirken bu sorumluluk ihmal edilmiş ve darbe yapacağı bilinen cemaate mensup subaylar silah başında tutulmuştur.
Bu koşullar altında “elde yeterli delil olmadığından yapılmak zorunda kalınacak toplu görevden almaları kamuoyuna anlatma zorluğu olacaktı” gibi savunmaların darbe girişiminde can veren 249 şehidimiz ve yaralanan 2301 gazimiz düşünüldüğünde geçerli savunmalar olmadığı değerlendirilmektedir.
15 Temmuz darbe girişiminin hemen öncesinde öngörülen darbenin öncül belirtileri ortaya çıkmıştır. 14 Temmuz 2016 tarihinde yani kalkışmadan bir gün önce Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la birlikte Özel Kuvvetler Komutanlığı 4. Dönem Özel Kuvvetler İhtisas Kursu Mezuniyet törenine katıldığı, önceki yıllarda böylesine bir törene katılma geleneği olmadığı, bu tören sonrası MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la Özel Kuvvetler Komutanlığı bahçesinde 18:00 – 00:30 arasında yaklaşık 6,5 saat boyunca baş başa görüştüğü ifadelerle ortaya çıkmıştır. Darbe girişiminden saatler önce yapılan bu olağan dışı görüşmede nelerin konuşulduğu gerek Hakan Fidan gerek Hulusi Akar tarafından TBMM Araştırma Komisyonuna gönderilmediğinden öğrenilememiştir.
Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Salih Zeki ÇOLAK 18.07.2016 tarihli ifadesinde özetle; “13-14-15 Temmuz tarihlerinde karargah dışında denetleme ve törenlere katılma görevleri olduğunu, programının saat 18:00’de biteceğini ancak Genelkurmay Başkanı’nın kendisini saat 14:00’de beklediğinin emredilmesi nedeniyle programını erken kesip Ankara’ya döndüğünü, neden erken çağrıldığını bilmediğini, erken gelme emrini aldıktan sonra 12:40’ta Hava Kuvvetlerine ait bir uçakla yanında Akın Öztürk ve eşi olduğu halde İzmir’den Ankara’ya geldiğini, Akın Öztürk’ün torunlarını görmek üzere Akıncılar üstüne gittiğini kendisinin de Genelkurmay karargahına geçtiğini, Saat 16:00’dan itibaren YAŞ hazırlıkları ile ilgili Genelkurmay Başkanı ile çalışmaya başladıklarını saat 16:45’de Org. Yaşar Güler’in gelerek Genelkurmay Başkanı ile özel toplantı yaptığını saat 17.45’te kendisinin de toplantıya dahil olduğunu” belirtmiştir.
Kara Kuvvetleri Komutanının 15 Temmuz günü İzmir programının Genelkurmay Başkanı tarafında erken kesilerek rutin YAŞ görüşmeleri için Ankara’ya çağrılması ve aynı uçakta hain darbe girişiminin en yüksek rütbeli subayı olan Org. Akın Öztürk’ün olması ve yine aynı gün darbe girişiminin başlaması izaha muhtaç bir durumdur.
MİT Müsteşarlığı TBMM Araştırma Komisyonu’na yönelik yazdığı 22.05.2017 tarihli yazısında belirtilen “15 Temmuz günü saat 14:20’de MİT’e gelen ve güvenlik araştırmasından geçirilen bir şahsın 15:30 sıralarında “Kara Havacılık Okulu’nda görevli bazı şahıslarca MİT Müsteşarına saldırı yapılacağı” yönünde teyide muhtaç ham bilgiler verdiği” belirtilmiştir.
Bu bilgilendirme üzerine “MİT Müsteşarı tarafından 16:20’de Genelkurmay İkinci Başkanı’na bilgi verildiği detaylı bilgilendirme için Müsteşar Yardımcısının Genelkurmaya gönderildiği, Saat 16:40’da MİT Müsteşarının Genelkurmay Başkanı tarafından MİT’e çağrıldığı ve Müsteşarın 18:00 civarında Genelkurmaya vardığı” belirtilmektedir.
Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Salih Zeki ÇOLAK 18.07.2016 Tarihli İfadesinde Özetle; “Saat 16:00’dan itibaren YAŞ hazırlıkları ile ilgili Genelkurmay Başkanı ile çalışmaya başladıklarını saat 16:45’de Org. Yaşar Güler’in gelerek Genelkurmay Başkanı ile özel toplantı yaptığını saat 17.45’te kendisinin de toplantıya dahil olduğunu, Genelkurmay Başkanı’nın şunları söylediğini “14/07/2016 Perşembe günü Kara Havacılık Komutanlığındaki bir pilot binbaşı, Ankara dışında izinli olan diğer bir pilot binbaşıyı telefonla arayarak CH-47 CHİNHOOK helikopterlerinin kabul töreni hazırlıkları nedeniyle gösteri uçuşu yapılacağından 15/07/2016 cuma günü kara havacılık komutanlığında bulunması gerektiğini belirtiyor. O binbaşı da ertesi gün yani Cuma günü gelip telefon eden binbaşıyı görüyor, binbaşı kendisine "bugün akşam 19:00'dan itibaren 2 adet SIKORSKY 1 adet COUGAR helikopteri ile izinsiz olarak uçuş yapılacağını, uçuşun geç saatlere kadar devam edeceğini, bu arada MİT müsteşarı Hakan Fidan'ın alınacağını, kendisi gibi çağırdığı pilotunda aynı cemaatten olduğunu, bu uçuşu yaparken başka bir pilot yarbayın da kendilerine yardımcı olacağını belirttiği" bunun üzerine izinden gelen binbaşının yoldan yeni geldiğini, yorgun ve terli olduğunu, eve gidip duş alıp geleceğini belirterek ayrıldığını, evi yerine süratle Yenimahalle'deki MİT karargahına gidip ilgililere bilgi verdiğini, MİT yetkililerinin subay kimlik bilgilerinin doğruluğunu teyit ettiğini, bunun üzerine MİT yetkilerinin Genelkurmay 2. Başkanına bilgi verdiğini” ifade etmiştir.
Muhalefet şerhimizin önceki bölümlerinde delilleriyle birlikte 15 Temmuz hain darbe girişiminin öngörülen bir darbe girişimi olduğu ispatlanmıştı. Bu gerçeklikle birlikte Kara Havacı Pilot Binbaşı O.K.’nın ihbarı birlikte değerlendirildiğinde yapılan ihbarın ciddiyeti daha iyi anlaşılacaktır.
İhbarcı O.K. “aynı cemaatten” vurgusuyla “kalkışmanın bir cemaat operasyonu ve bir darbe girişimi” olduğunu açıkça söyleyerek durumun ciddiyetini ortaya koymuştur. Bu koşullar altında MİT Müsteşarının Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a derhal ulaşarak bilgi vermesi ve güvenlik birimlerini teyakkuz haline geçirmesi gerekirken bu görevini ihmal etmiş olması anlaşılamamaktadır.
Genelkurmay 2. Başkanı Org. Yaşar GÜLER’in 19.07.2016 ve 07.10.2016 Tarihli Cumhuriyet Savcılığı İfadelerinde Özetle; “15.07.2016 tarihinde saat 16:15 sıralarında MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın kendisini arayarak yukarıda bahsedilen O.K. isimli Pilot Binbaşının anlattıklarından bahisle MİT Müsteşar Yardımcısı Sebahattin Beyi Genelkurmay göndereceğini söylediğini, kendisinin hemen Genelkurmay Başkanı’nı bilgilendirildiğini Genelkurmay Başkanı’nın hemen Hakan Fidan’ı arayıp karargaha çağırdığını, Hakan Fidan’ın 18.15 sıralarında karargaha geldiğini ve toplantıya geçtiklerini, Hakan Fidan’ın “Komutanım bu olay daha büyük bir olayın bir parçası da olabilir” demesi üzerine Hulusi Akar’ın telefonla talimatlar verdiğini, Hakan Fidan’ın “Komutanım ben birde Sayın Cumhurbaşkanımıza bilgi vereyim” dediğini ve Koruma Müdürü Muhsin'i telefonla aradığını, Muhsin'e “Sayın Cumhurbaşkanımızla görüşebilir miyim?” dediğini, karşıdan ne cevap geldiğini duymadığını, bunun üzerine Hakan Fidan’ın “ Peki Muhsin dışarıdan bir saldırı olsa yeterli gücün, silahın ve adamın var mı?” diye sorduğunu, Hakan Fidan’ın oradan bir cevap aldığını ancak cevabını bilmediğini, sonra tekrar bir daha "Muhsin sana dışarıdan bir saldırı olsa buna karşı koyacak kadar gücün, kuvvetin ve adamın var mı?" diye bir daha sorduğunu, oradan da muhtemelen olumlu bir cevap almış olmalı ki “kolay gelsin” dediğini ve telefonu kapattığını” beyan etmiştir.
Genelkurmay 2. Başkanı Org. Yaşar GÜLER’in beyanından MİT Müsteşarının Cumhurbaşkanı’nı bilgilendirmek istediği ancak ulaşamadığı anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında Cumhurbaşkanı Koruma Müdürü Muhsin Köse’ye "Muhsin sana dışarıdan bir saldırı olsa buna karşı koyacak kadar gücün, kuvvetin ve adamın var mı?" sorusuyla durumun vahametini anlattığı ancak detay bilgi vermediği de anlaşılmaktadır.
MİT Müsteşarlığı TBMM Araştırma Komisyonu’na yönelik yazdığı 22.05.2017 tarihli yazısında bu telefon görüşmesinin detayıyla ile ilgili bilgi bulunmamaktadır. MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın telefonda Cumhurbaşkanı Koruma Müdürü Muhsin Köse’ye sorduğu "Muhsin sana dışarıdan bir saldırı olsa buna karşı koyacak kadar gücün, kuvvetin ve adamın var mı?" sorusu hayatın olağan akışı içerisinde sorulabilecek bir soru değildir. Bu durumda Hakan Fidan veya Muhsin Köse tarafından Cumhurbaşkanı’nın bilgilendirilip bilgilendirilmediği hususu karanlıkta kalmakta ve makul şüpheler artmaktadır.
Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar’ın 19.07.2016 Tarihli ifadesinde ve TBMM Araştırma Komisyonu’na yönelik tarihsiz yazısında özetle “Kalkışmayı 15.07.2016 günü saat 17:00 – 18:00 sıralarında Genelkurmay İkinci Başkanı Org. Yaşar Güler’den öğrendiğini, kaynağın MİT olduğunu, bilginin 3 helikopterin görevlendirilmesi ile bir faaliyet icra edileceği yönünde olduğunu ve hava sahasının kapatılmasının emrini verdiğini, Kurmay Başkanı, Merkez Komutanlığından ve Adli Müşavirlikten personeller alıp Kara Havacılık Okuluna derhal gidilmesi, olayı tereddüde yer bırakmayacak şekilde çözüp idari ve adli tedbirleri ivedi bir şekilde almasını talimatlandırdığını, Gelen bilginin daha büyük bir planın parçası olabileceğini mütalaa ettiklerini ve aldıkları bu tedbirlerle yetinmeyerek Ankara Garnizon Komutanı Korg. Metin GÜRAK'ı telefondan arayıp bizzat Etimesgut Zırhlı Birlikler Tümenine gitmesini, hiçbir tankın ve zırhlı aracın hiçbir sebeple birlik dışına çıkmasına müsaade edilmemesi yönünde tedbirler almasını emrettiğini, olası bir kalkışmayı engellemek için TSK’nın en hızlı haberleşme sistemi olan Hareket Merkezleri üzerinden emirlerini ilettiğini” beyan etmiştir.
Genelkurmay Başkanı gerek Savcılığa verdiği ifadesinde gerek TBMM Araştırma Komisyonu’na gönderdiği tarihsiz yazısında olayın öğrenilmesini müteakip alınabilecek tüm önlemleri aldığını bildirmektedir. Ancak alınan bu önlemlerin yetersiz olduğu ve Genelkurmay Başkanı ve bazı Kuvvet Komutanların darbeciler tarafından enterne edilerek rehin alındığı da üzücü bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.
Genelkurmay Başkanı’nın tüm kuvvet komutanlıklarına 18:30’da hareket merkezleri aracılığıyla ilettiği emirler saat 19:26’da adreslerine ulaşmıştır. Bu emirlere rağmen TSK’nın komuta kademesinin önemli bir kısmı düğünlere katılmış ve düğünlerde derdest edilerek enterne edilmiştir. Bu durum izah edilememektedir.
Özel Kuvvetler Komutanı Korg. Zekai Aksakallı’nın Ankara’da görülen darbe davasının duruşmasında dile getirdiği “TSK’da kriz ve olağanüstü durumlarda ilk haber alınır alınmaz tedbir olarak ‘personel kışlayı terketmesin’ emri verilir. Birlik komutanları kışlalarında, mesaiye devam eder. Her zaman uygulanan bu temel ve basit kural 15 Temmuz’da ilk haber alındığı zaman uygulanmamıştır. Uygulansaydı darbe girişimi baştan açığa çıkardı” şeklindeki ifadesi şüpheleri artırmıştır.
Kara Kuvvetleri Komutanı Güvercinlik Kara Havacılık Okul Komutanlığında yaklaşık 2 saat süren incelemelerinde durumu hiç belli etmeden dikkatli incelemeler yaptığını ve personele sorduğu sorularla bilgi almaya çalıştığını incelemeler sırasında herhangi bir hareket hazırlığı görmediğini ve 21:25 sıralarında Kara Havacılık Komutanlığından ayrıldığını beyan etmektedir.
Ancak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının Kara Havacılık Okulu İddianamesi olarak bilinen 2016/108299 Soruşturma No.lu iddianamesindeki Bilirkişi Raporu’na göre; Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Salih Zeki Çolak ve beraberindeki heyetin 4 adet makam aracı ile Kara Havacılık Komutanlığı karargahı istikametinden gelip, pistten geçerek Kara Havacılık Okulu Bakım Komutanlığı hangarı ve CH-47 helikopterleri koruma hangarı bölgesine gittiği saat 19:58'de aynı zamanda 3 adet AH-1W ve 1 adet T-129 ATAK helikopterin taarruz hangarı önündeki apronda görüldüğü güvenlik kamerası görüntüleri üzerinden yapılan incelemeler ile tespit edilmiştir.
Ayrıca Kara Kuvvetleri Komutanı’nın hiçbir hareket görmediği Güvercinlik Kara Havacılık Okul Komutanlığından Kara Kuvvetleri Komutanının ayrılmasından dakikalar sonra helikopterlerin havalanarak hain darbe girişimine katılabilmiş olması izah edilememektedir.
MİT Müsteşarlığı TBMM Araştırma Komisyonu’na yönelik yazdığı 22.05.2017 tarihli yazısında “MİT’in daha önce dış makamlarla paylaşılan notlarda Cemaatin darbe girişiminde bulunabileceğini bildirdiğini ancak TSK bünyesinde istihbarat toplayamadığından darbe girişiminin tarihi konusunda net bir istihbarata önceden ulaşılamadığı” bilgisiyle darbenin bilindiğini ve beklendiğini şüpheye yer bırakmayacak şekilde ikrar ettiği ve bu durum 15 Temmuz hain darbe girişiminin öngörülen bir darbe girişimi olduğunu tarihi bir gerçeklik olduğunu hatırlatmakta fayda vardır.
MİT’in bildiği ve dış makamlar diyerek bilgilendirdiği Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın öngörülen bu darbe başladıktan sonra Cumhurbaşkanı’nın “darbeyi eniştemden öğrendim” demesi Başbakan’ın “eşten dosttan öğrendim” demesi ve sanki hiç bilmedikleri ve beklemedikleri şok edici bir gelişmeyle karşılaşmış gibi davranmaları anlaşılamamaktadır.
Öngörülen darbe girişimi 15 Temmuz günü öğleden sonra 14:20 itibariyle öğrenilmiş ancak yukarıda belirtilen bilgi ve bulgular ışığında gerekli bilgilendirmelerin yapılmadığı ve etkin önlemler alınmadığı anlaşılmıştır. Bu ihmaller zinciri sonucunda 15 Temmuz hain kalkışması önlenmeyen darbe girişimi olarak tarihe geçmiştir.
Dostları ilə paylaş: |