Geçmiş mevzularda bazı erkeklerin dolu dolu beklentileri olduğunu söylemiştim. Halkın dediği gibi et getirmeden kebap istiyorlar. Ama bir vakit adam et alıyor ama bu kadın o kadar leimdir ki kendisi ve çocukları yiyorlar misafirler yiyorlar ama kocasının yemesine razı değil. Böyle bir kadın kıyamet domuz gibi aşağılık bir hayvan suretinde mahşer safına gelecektir. Diyorlar ki domuz bu leamete sahip yani o kadar leimdir ki kendisi yemiyor ama başkasının yemesine de izin vermiyor.
Bu kadına kendi malın olmadığına göre neden kocanın malını kendisine vermedin? Ve eğer kadın kocasına yetişmezse artık muhabbet beklentisinde olmamalıdır. Belki beklemelidir. Bu koca . Bir kimse olur. Ve eğer ikinci bir kadın alırsa kadın şikayetlenmemelidir. Ve aynı şekilde eğer erkek karısı ve çocuklarını idare edebilecek bir durumda olduğu halde idare etmezse artık sevgi beklentisi olmamalıdır. Beklentisi şunlar olmalıdır ki kalbi ölmüş, neşesiz, olmuş bir kadın hırsız veya ihanet kar bir kadın. O halde kadın ve erkek bu maddi ihtiyaca muraat etmelidirler. Hani bir kere olmaması ayrı bir sözdür. Adam meyve alamıyorsa kadın beklememelidir. Belki yüzüne vurmamaya dikkat etmelidir. Ona teselli vermeli ve onun kalbini elde etmeli ve onun mahcup olmasına ve utanmasına izin vermemelidir. Eğer evde bir şey yoksa kocada beklememelidir. Ve eğer yapabilirse kadın ve çocukların zaruri yaşam şartlarını temin etmesi her şeyden önce gelir. Ve bu güzel bir misaldir ki diyorlar “eve reva olan lamba mescide heramdır. “ Eğer bir kimsenin kadın ve çocukları muhtaç olurlar ve zaruri yaşamları olmazsa başkalarına sıra gelmez kadın ve çocukların herkese önceliği var. Bu nedenle rivayetlerimize göre adamın biri öldü ve her şeyini Allah yolunda sadaka verdi. Peygamber efendimiz cenaze namazını kıldılar, defnettiler gece peygamber efendimize arz ettiler ki o adamın kadın ve çocuklarının yemeği yok o her şeye sahipti Allah yolunda verdi. Peygamber efendimiz buyurdular ki eğer bana söyleseydiniz onun cenazesine namaz kılmazdım. Kadın ve erkekler zaruri yaşama dikkat etmelidirler ki eğer Allah korusun kudretleri olduğu halde idare etmezlerse evde büyük bir tehlike meydana gelir.
2-CİNSİ İHTİYAÇ
İkinci ihtiyaç cinsel ihtiyaçtır. Cinsel içgüdü doyurulmalıdır. Bu tabii bir olaydır. Bu konu geçtiğimiz mevzularda da aydınlandı. Diğer içgüdüleri doyurmamız gerektiği gibi bu içgüdünün de doyurulması gerekiyor. Karısının ihtiyacını gidermek erkeğin üzerine lazım ve vaciptir. Aynı şekilde erkeğin ihtiyacını gidermek de kadının üzerine lazım ve vaciptir. Ve eğer bertaraf etmezlerse rivayet nazarıyla günahı büyüktür.
Peygamber efendimiz buyuruyorlar ki eğer bir erkek yatar ve karısı tesamuh eder bahaneler getirir o tarafa bu tarafa çeker kocasının uyumasını sağlarsa, bu kadın sabaha kadar meleklerin lanetine uğrar. Ve bu kadın ve erkekler için tabii bir haktır.
Peygamber efendimizden rivayet edilir ki eğer erkek kadının cinsel ihtiyacını bertaraf etmez ve . Kadın günaha mürtekip olursa, o kadının günahkar olmasına ilaveten bir o kadar kocası da günahkar olur.
Eğer bir kadın cinsel içgüdünün başlangıcında . Temasuh eder, cinsel içgüdünün kendisinde temasuh eder ve Allah korusun erkek çapkın olur günaha girer, erkek şehvetle bakar ama günah kadının amel defterine yazılır. Yani kıyamet günü bu kadın bakıyor amel defterinde çapkınlık, göz otlatma yazılmış olduğunu görüyor. Allah'ım ben göz otlatmadım diyor. Hitab olunur kocan yaptı ama senin suçun. Zira sen bırakmamalıydın kocan çapkınlık etsin sen onun cinsel ihtiyacını gidermeliydin. İster başlangıç yönünden olsun süslenmek ziynetlenmek gibi ister amel yönünden olsun onun ihtiyacını gidermeliydin. Aynı şekilde eğer Allah korusun erkek ihmalde bulunursa mesela iki karısı var ve bunlardan birine yetişemiyor, adaletli davranmıyorsa günahı çok büyüktür. Ve eğer bu kadın bir ah çekerse bazen bu ah bel kırıcıdır, kök yakıcıdır.
3- ATİFİ İHTİYAÇ :
Üçüncü ihtiyaç atifi ihtiyaçtır. Yani insan bir hayvan değildir, bir ağaç değildir, bir sütun değildir. Elbette hayvanın da atifi ihtiyacı vardır. Bazen görüyorsunuz ki bir koyun yavrusu, kedi yavrusu veya bir köpek yavrusu annesinin göğsünü emdiği zaman annesi onu okşuyor. Bu köpek yavrusu, kedi veya koyun yavrusu annesinin göğsünü emerken annesi onun maddi ihtiyacını giderdiği gibi manevi ihtiyacını da gidermiş oluyor. Yani bedenini yalıyor, başını bedenine sürüyor onu okşuyor ve bu hayvanın yavrusuna gösterdiği şefkat buna delildir ki tabiat ve fıtrat bize diyor ki dikkat etmeliyiz ki insanlar başta olmak üzere atifi ihtiyaçları vardır. Hayvanın atifi ihtiyacı vardır, köpek, yavrusunun maddi ihtiyacına ilaveten atifi ihtiyacı olduğunu da derk ediyor, bir insan bunu anlamalıdır. Birbirine karşı muhabbet birbirinin ruhi yemeğidir. Bu yemek cismi yemekten daha önemlidir. Allah korusun bir erkeğin muhabbet yetersizliğini, yine bir kadının muhabbet yetersizliğini Allah korusun İslam'da yetim çocuklar için bu kadar sifariş edildiğini görüyorsanız hatta kuranı kerim buyuruyor ki: yetim çocuklara yetişmeyen toplum hakiki Müslüman değildir. (surei maun ayet 1-2)
“Din yalandır” diyeni gördün mü? İşte o yetimi itip kakar.
Ey peygamber! Müslüman olmayanı göstermemi dine itikadı olmayanı göstermemi istiyor musun? Yetim çocuklara bakmayanlar, yetim çocukları korumayan toplumlar. Bu toplum hakiki bir Müslüman toplumu değildir. Görünüşte müslümandır. Neden İslam yetim çocuk üzerinde bu kadar ayak diretiyor? Hatta rivayetlerde okuyoruz ki yetim bir çocuk peygamber efendimizin yanına geldiği zaman onu kucağında oturtur başını okşardı ve ona karşı özel bir lutfu olurdu. Özellikle Hz. Ali (as) yetimlerle çok ilgilenirdi. Azim şehit ailelerine ne mutlu. Ey kocası şehit olan kadın! Kocası ölen kadın! Eğer yetimlere bakarsan sevabın çok fazladır. Rivayete göre eğer bir kimse yetim bir çocuğun başına şefkat elini çekerse onun elinin altından geçen her saç teli sayısınca Allah Teala onun amel defterine hasene yazar. Bu sevap ve sifarişler yetim çocuğun atifi ihtiyacını giderecek başkasının olmayışından dolayıdır. Muhabbet yetersizliği olur ve bu yetersizlik . Oluşturur. Bir erkeğin, bir kadının, bir gencin bir hanım kızın olmasını Allah korusun çok tehlikelidir. Eğer toplumda olursa cinayet kar olur ve eğer toplumda olmazsa kalbi ölmüş bir duruma düşer. Kalbi ölmüş neşesiz bir kadının kocasına karşı görevlerini yerine getiremeyeceği evine bakamayacağı annelik edemeyeceği malum. Kalbi ölmüş neşesiz bir erkeğin içtimai olamayacağı malum toplumdan atılır. Ne zaman kadın olur, ne zaman erkek olur? Evde muhabbet yetersizliği olduğu zaman. Çocuğun da muhabbete ihtiyacı var. Çocuğun daha ilk günlerde birkaç iç güdüsü bilfiil vardır bir çok iç güdüleri vardır ama ateş külün altındadır. Mesela cinsel iç güdüsü vardır ama ateş külün altındadır mal sevgisi içgüdüsü vardır ama ateş külün altındadır. Ama onun açlık iç güdüsü bil fiil vardır. Yani acıktığında teveccüh ediyor, doyduğunda teveccüh ediyor, acıktığı zaman annesinin göğsünü emmesi gerektiğine teveccüh ediyor. Biri de muhabbet taleb etme içgüdüsü okşama içgüdüsüdür. Anne çocuğuna süt verdiği zaman çocuk bir aylık bile olsa çocuğun başını şefkatle okşaması elini çocuğun bedenine sürmesinin ehemmiyeti annenin sütünden daha fazladır. Bir iki aylık bir çocuğa babasının tebessüm etmesi her yemekten hatta annesinin sütünden daha iyidir. Sizin çocuklarınız muhabbeti istiyorlar evde. Çocuklarının maddi ihtiyaçlarını karşılayan ama atifi ihtiyaçlarını gidermeyen baba insafsız bir babadır, cahil bir babadır, anlayışsız bir babadır. Bazen baba çocuğunu görmüyor zira o dışarı çıktığı zaman çocuk uyuyor, geldiği zaman çocuk uyuyor Bilindiği gibi bu çocuk korkunç bir tehlikeyle karşı karşıyadır. Baba çocuğuyla oyun oynamalıdır, dizinin üstünde oturtmalıdır. Şefkat elini onun başına çekmelidir. Babanın tebessümü çocuk için çok değerlidir ve kocanın karısına karşı tebessüm ve muhabbetleri de aynı şekildedir. İnsan muhabbet aşığıdır.
Kuran'ı kerim bu dakik noktaya çok muraat ediyor. Buyuruyor ki; biz Musa'yı alışılmışın dışında dünyaya getirdik ve rivayetlerde okuyoruzki Firavun erkek çocukları öldürdüğü zaman Musa Firavunun tahtı altında dünyaya geldi ve Kuranın sözüyle Firavunun karısı Hz. Asiyenin eteğinde terbiye edildi (yetiştirildi). Allah onun muhabbetini Firavunun kalbine yerleştirdi Firavun da şefkatli bir baba gibi ona davrandı. Allahu taala buyuruyor ki Musa (as) benim taht-ı nazarımda terbiye oldu. Bu kadarıyla da yetinmedi on yıl da Hz. Şuayb peygamberin nazarı altında terbiye edildi ve rüşde ulaştı. Ve neticede Allah ile konuşmaya layık olabilecek bir dereceye vardı. Ve peygamber olduğu zaman da Harun'u onun veziri yaptık ki birlikte serseri Firavunu korkutabilsinler ama onunla yumuşak dil ve şevkatle sohbet etmenizi sifariş ediyorum.
«Firavuna gidin. Çünkü o, iyiden iyiye azdı. Ona tatlı dille konuşun. Belki o aklını başına alır veya korkar. »
Bu ayet bize ne diyor? Her kim olursa olsun insan muhabbete susuzdur diyor. Bu nedenle İslam bize cinayetkarın öldürülmesi, idam edilmesi gerektiğini söylüyor ama hemen bu yeryüzünde fesat çıkaran, adam öldüren bu cinayetkarı idam edeceğin zaman ona cesaret etmeğe ona hakaret etmeğe hakkın yok hatta idam ipini bu hırsız cinayetkarın boynuna takacak kimsenin hakaret etmeye hakkı yoktur ve eğer şer'i hakim bunu anlarsa hakaret edeni cezalandırabilir. İnsan her kim olursa olsun muhabbete susuzdur. Bunun üzerine senin hanımın her şeyden önce muhabbet istiyor. Senin kocan her şeyden önce muhabbet istiyor. Bu maddi ihtiyaçtan cinsel ihtiyaçtan çok yücedir. Sizin kızınız muhabbet istiyor, sizin oğlunuz muhabbet istiyor. Bu ikisinden daha önemlisi senin hanımın muhabbet istiyor. Eve girdiğin zaman selam vermiyorsan eğer en azından tebessümle karşı karşıya gel. Asık suratlı olma ki bütün musibetlerden daha kötüdür. Evde bazen kadın veya erkek en büyük darbeyi ve kamçıyı birbirlerine vuruyorlar. Yani adam bazen nanecip ve dövücüdür ki günahı çok büyüktür ve bu konuda konuşmuştum. Ama birde böyle değil mukaddes zahit bir kimsedir. Ne dövüyor ne de sövüyor ama küsüyor surat asıyor avamın deyimiyle zehrimar burcu gibi oturmuş. Bu zehrimar burcu eğer karısına yüz kamçı vursa, onun yüzüne bakmaktan daha iyidir bu kadın için ve aynı şekilde bazen kadın sövmüyor, dil uzatmıyor, dövme kudretini de sahip değil ama başını önüne eyiyor ve kocasıyla konuşmuyor, küsüyor, neşesizdir bu yüz kamçıdan daha beterdir ve günahı da yüz kamçıdan daha fazladır ve bu durumdadır ki hanımın davranışı kuma getiriyor üzerine. Bazen erkeğin bir cümlesiyle hanım gitmiştir. Efendi! Zannetme ki eyer hanımın necipse her zaman necip kalır. Eğer muhabbet yetersizliği olursa tehlikededir eğer kızının muhabbet yetersizliği varsa tehlikededir. Dikkat edin her şeyden önemli atifi ihtiyaçtır ve evde sağlanmalıdır özellikle hanımlar için. Eğer muhabbeti mücessem ederlerse bir hanım olur eyer atifeyi mücessem ederlerse bir hanım olur eyer atifesiz bir hanımınız olursa muhabbetsiz bir hanımınız olursa kocasına kocasına muhabbet etmez çocuklarına muhabbet etmezse bilin ki bu hanım deyildir biliniz ki o çok kötüdür. Kadın daha çok muhabbet etmelidir. Kadın ve erkeye ev muhitini sıcak tutmaları vaciptir. Yani atifi ihtiyacı sağlamalıdırlar.
ONSEKİZİNCİ OTURUM
4-MANEVİ İHTİYAÇ.
Bu günkü mevzumuz dördüncü ihtiyaç yani manevi ihtiyaç hakkındadır. Nasıl ki insanın cismi yönden doyurulması gerekiyorsa ruhi yönden de doyurulmalıdır. İnsan ve hayvan arasındaki fark da buradadır. Hayvanın bir buudu vardır yani sadece iç güdüsü vardır, maddi ihtiyaçları vardır ve eyer çok yükselse atifi ihtiyacı vardır ancak. Ama insan böyle değil insan iki buudludur buudu maddi ve temayülat ve buudu ruhi ve maneviyat ki ruhu melekuttan kaynaklanıyor ve manevi yönden o kadar yücedir ki alemlerin mürebbisi onu kendine nispet vermiştir ve teşrifi izafeyle buyurmuştur ki: «benim ruhum». (Onu düzenlediğim (insan şekline koyduğum) ve ona ruhumdan üflediğim zaman siz hemen onun için secdeye kapanın. Onu tamamlayıp, içine de ruhumdan üflediğim zaman, derhal ona secdeye kapanın. ) Meleklere hitap edildi «Benim ruhum » ona üfürüldüğü zaman ona secde edin.
Hayvanlar bu buuda sahip değiller insana ait bir buuddur. Ama o buudu maddi yani temayülat ve içgüdüler hayvanlarda çok daha kuvvetli ve doyrulması da onlar için cok daha kolaydır. Bu nedenle insanın ayrıcalığının ruhuyla ilgili olduğunu söylememiz gerekiyor. Çünkü iki buudludur iki yemeğe ihtiyacı var, biri cismin yemeği acıkıyor, susuyor, cinsel içgüdü doyurmak istiyor ve neticede onun cismine bağlı olan şeyler doyurulmalıdır. Bu onun cismi yemeğidir ki eğer ona yetişmezse ölür. Aynı şekilde ruhi yönden eyer onun yemeği verilmezse ölür. Farkı şudur ki eğer cismi yönden ölürse fazla bir ehemmiyeti yoktur ama eğer ruhi yönden ölürse böyle deyil. Kuranı kerim buyuruyor ki: Eğer ruhi yönden ölürse her hayvandan daha aşağılıktır ve cehennem yolunu tutar. «Andolsun, biz cin ve insandan bir çoğunu (sanki) cehennem için yaratmışızdır. Zira onların kalpleri vardır ama onlarla gerçeği kavramazlar; gözleri vardır lakin onlarla görmezler; kulakları vardır, fakat onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidirler hatta daha da sapıktırlar. Onlar gaflete düşenlerin ta kendileridir. »
Buyuruyor ki, eğer ruhun yemegi yeterli olmazsa o cehennem için yaratılmış gibidir. Akibeti cehennemdir. Sonra buyuruyor ki bunun gözü var görmüyor yani hakikati görmüyor. Kuhağı var duymuyor ve dili var ama hakkı söylemiyor kalbi var ama anlamıyor. Sonra buyuruyor ki bu hayvandan daha aşağılıktır. İpek böceği gibi kendi gafletinde ölene dek çırpınır. ,
Ruhi yemeğin yetersizliğinden ruhu ölen bu insan eğer bu ayeti kerimenin beyanından dolayı gece gündüz ağlarsa yeridir. « Çünkü Allah katında hayvanların en kötüsü, düşünmeyen sağırlar ve dilsizlerdir. » ( yani hakkı işitip kabul etmeyen kafirlerdir. )
Her canlı varlıktan daha aşağılık olan kimse ruhu ölen kimsedir. Aklı olduğu halde taakkulu olmayan kimsedir, fikri olup tefekkürü olmayan kimsedir, yani onun ruhu ölmüştür ve bu gibi ayetler Kuranı kerimde oldukça fazladır ki eğer insan ruhi yönden ölürse çok tehlikeli bir durum ortaya çıkar. Ve eğer yemeği yetersiz olursa ölür. Nasılki bazen bu cism hastalanır ve hastalık insan için zordur. Peygamber efendimizin sözüyle: iki niymet insanlar için meçhuldür: sağlık ve emniyet.
Hakikaten iki büyük nimettir insan eğer hastalanırsa her şeyden arkaya kalır. Ama bazen cismi salimdir kuhu hastadır kuranın deyimiyle . Kalp hastadır ruh hastadır. Eğer ruh hastalanırsa Kuran buyuruyor ki: durumu o kadar tehlikelidir ki kuranın karşısında ediyor. Peygamber efendimiz ve imamlarımızın karşısında ediyor. Ve kuranın sözlerini kendisi ve menfaati için yorumluyor. Ali İmran suresinin evvelinde buyuruyor ki: Bu kuranın muhkem ve müteşabihleri vardır. « İşte kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun te'viline yeltenmek için müteşabih ayetlere yapışıp, onlarla uğraşıp dururlar. »
Ama hastalığı olanlar Kuranın müteşabih ayetlerinin peşindeler. Bir fitne icadetmek için veya Kuranı kendi menfaatleri doğrultusunda tefsir etmek için bir rivayet bulup kendi menfaatleri doğrultusunda tefsir etmek için o tarafa bu tarafa dönüp duruyorlar.
Büyüklerden bir kelam bulup kendi menfaatleri doğrultusunda yorumlamak için o tarafa bu tarafa dönüp duruyorlar ve netice itibariyle ruh hastalandığı zaman bu cismin hastalığı gibi değildir artık. Bu artık Kuranla savaşan bir tür hastalıktır. Bu nedenle Kuranı kerim buyuruyor ki ben şifayım ama runi hastalıklar için hasaretten başka bir şey değilim.
Ben şifa ve rahmetim ama zalim için - hastalığı olan kimse için- hesaretten başka bir şey değilim. Kavun ve armut çok iyidir ama mesela midesinde yara olan biri onu yerse eğer mide kanaması geçirmese bile en azından bir mide ağrısı muhakkak çeker. Kuranı kerimin ayetleri çok cazip ve fayalıdır ama ruhi hastalığı olan biri için armutun mideyle olan durumu gibidir ve bu nedenle ayet onun için zararlıdır. Binaenaleyh eğer bir kimsenin ruhu hasta olur, eğer bir kimsenin ruhuna yemek yetişmez ve ruhu ölürse tehlikeli bir durum ortaya çıkar. Bu bir buud olur ama tehlikeli bir buud. Koyun gibi değil ki bir buudlu ama faideli olsun belki kanser mikrobu gibidir. Bir buuddur ki halk için çok tehlikeli. Ruhu ölen kimse fakat kendisi için değil toplum için de tehlikelidir. Kadın ve çocukları için de tehlikelidir. Bu nedenle kendisine teveccüh etmemiz gereken şey evdeki manevi ihtiyaçlardır. Erkek karısının maneviyat ve kemal yönünden yükselmesine dikkat etmelidir. Kadın kocasının maneviyatı için gereken zemineyi hazırlamaya dikkat etmelidir. Kadın ve erkek her ikisi çocukların maneviyatlarının yükselmesine dikkat etmelidirler çocukların ruhuna dikkat etmelidirlerler ki Allah korusun eğer eğer çocukların cismine dikkat eder ama ruhi yönleriyle fazla ilgilenmezlerse yırtıcı bir köpek yetiştiriyorlar, toplum için kanser mikrobu yetiştiriyorlar. Ruhun yemeği nedir? Namaz, oruç, Kuran okumak, Allah ile münacat etmek, gecenin kalbinde ibadet için uyanmak, Allah ile rabıtalı olmak.
Eğer bir kadın namaz kılmaz veya kötü kılarsa, vay haline o evin vay bu kadının haline ve vay kocasının haline ki Kuranı kerim şöyle buyuruyor: « Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. »
Ey iman eden efendi! Kendi karını ve çoauklarını cehennem ateşinden kurtar. O cehennem ateşi ki, odunu kendinsin, rezil sıfatların ve taş kalbindir. Bu ayet buyuruyor ki: Erkek namaz kılmalıdır ve karısının da kılmasına dikkat etmelidir. Kadın namaz kılmalıdır ve kocasının da kılmasına dikkat etmelidir. Allah ile rabıtası muhkem olmalıdır. Kadın ve erkek evde Kuran okumalıdırlar, dua ehli olmalıdırlar, gecenin kalbinde uyanık olmalıdırlar, namazı ilk vaktinde kılmalıdırlar. Ve eğer kadın ve erkek namazı ilk vaktinde kılmıyorlarsa manevi yönden yavaş yavaş öldüklerini bilmelidirler. Yani bu manevi ihtiyaç giderilmediği zaman nasıl ki bir insan kaç gün yemek yemediği taktirde ölüyorsa, birkaç gün manevi yemeğini yemeyenin de ruhu ölür. Ve buradadır ki her kesin ayağı topaldır. (Aksaktır). Yani bu maddi hesabın ihtiyacı, cinsel ihtiyaç değildir. Bunun ayrı hesabı vardır. Öyle ki yüz yirmi dört bin peygamber kitaplarıyla onun için gelmişler ve tebliğ etmişler. İnsanların maneviyatlarını yüceltebilmek için kendileri ve evliyaları o kadar darbe () yediler. İmam Hüseyin (as) ın ziyaretinde buyuruyor ki:
İmam Hüseyin, aşura günü ki ashabının çoğu öldürülmüştü öğlen vakti oluyor o sahabi diyor öğlen vakti oldu namaz kılalım imam Hüseyin alevleniyor tebessüm ediyor ve Allah seni namaz kılanlardan eylesin diyor. Ok yağmur gibi yağıyor ama meydanın ortasında namaz kılıyor.
Allah korusun bir evde namaz olmaya. Allah korusun bir evde maneviyat olmaya ki bu ev mikrop doludur, yırtıcıyla doludur insanla değil. Gerçi suret yönüyle güzel olabilirler ev, yer bakımından ali olabilirler, kıyafet yönünden şık olabilirler ama biliniz ki bunlar yırtıcıdırlar ve bir vakit . Çok ince noktalara varabilirler. Kuran şöyle buyuruyor: « Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar; nefislerinin arzularına uydular bu yüzden ileride azgınlıklarının cezasını çekecekler. »
O kimseler ki namaz kılıyorlar ama kötü namaz kılıyorlar, o kimseler ki heva ve heveslerine, şehvetlerine uyuyorlar muhakkak ki sapıktırlar. «» yani sapıklık. Bu ayette edebiyat yönünden tahkiki dir. Yani bunlar muhakkak sapıktırlar. Evet müstakim yoldan sapan kimse cehennemde boş çıkarır ve onun yeri namıyla cehennem kuyularından biridir ki ona işaret eden rivayet de vardır.
Eğer namazı zayi edersek yani sizin hanım kızınız namaz kılıyor ama son vakit ve aceleyle eda ediyorsa bu kıza tehlike alarmı veriyorum. Anne ve babasına tehlike alarmı veriyorum ki bu kız sapıktır, Allah’ın inayet eli onun üzerinde değil ve eğer Allah’ın inayet eli kimsenin üzerinde olmazsa bazen acayip sapıklıklara çekip götürür.
Fahri Razi vel-Asr suresinin tefsirinde bir rivayeti naklediyor ki çok sarsıcıdır. Diyor ki: çılgın delice bir kadın peygamber efendimizin yanına geldi ve şöyle dedi ey Allah’ın resulü büyük günah işledim evli olduğum halde zina ettim hamile oldum sonra doğurduğum zaman da çocuğu sirkede boğdum ve necis sirkeleri de halka sattım. Bakınız ne kadar büyük bir günah! Hakikaten de Allah’ın inayeti insanın üzerinde olmazsa eğer, bir an ne kadar bedbahtlıklar eteğini sarıyor. Maksat bu cümledir ki peygamber efendimiz (saa) buyurdular: zannedersem sen ikindi namazını terk ettin. Yani bu bedbahtlığın sebebi Allah’ın inayet elinin üzerinden kalkmış olmasındandır. Bu nedenledir ki namazına itinasızlık ettin yoksa eğer bir kimse namazını düzenli ve vaktinde kılarsa namaz elinden tutar ve bu bedbahtlıklara giriftar olmasını önler. Hanım kızlar! Eğer talihinizin iyi olmasını istiyorsanız, oğlanlar! Azizlerim! Eğer talihinizin iyi olmasını istiyorsanız namaza önem verin. O da ilk vaktin namazına, takibatlarıyla olan namaza, cemaat namazına edepli namaza. Hanım kızların seccadeleri olmalı boydan boya çarşafları olmalıdır. Allah karşısında çok edepli kıyamda durmalıdırlar ki, iyi talihli olabilsinler. Netice itibariyle eğer evde maneviyat olmaz ve bu ihtiyaç giderilmezse bu evin durumu tehlikededir. Ruh da hasta olursa aynı şekildedir. Ruhu hasta eden şey nedir? Günah. Kuran bazen onun adını hastalık koyuyor:
Bazen buyuruyor . Bazen buyuruyor hepsinin bir manası var. O da şudur ki, günah kalbi karartıyor, hastalandırıyor, paslandırıyor. Kalp hastalandığı zaman ilk musibeti artık ibadetten lezzet almıyor, belki günahtan lezzet alıyor. Eğer bizim oturumumuzda namazdan lezzet almayan namazın kendine ağır geldiği biri varsa, eğer oturumumuzda çapkınlıktan lezzet alan bir kimse varsa, günahtan lezzet alıyorsa bilmelidir ki ruhi yönden hastadır ve tedavi görmesi gerekiyor ve eğer tedavi olmaz ve kalp kararırsa Kuranı kerim buyuruyor ki, bu kalbin vay haline. Bazen kalp siyahtır ama siyahlığı azdır. Bazen yarısı siyahtır ama bazen tamamı siyahlaşır. İmam Sadık (as) buyuruyor ki bu artık doğrulamaz. Kuran şöyle buyuruyor: (surei zümer ayet 22) “ Allah kimin gönlünü İslam’a açmışsa o, rabbinden bir nur üzerinde olmaz mı? Kalpler Allah’ı anmak hususunda katılaşmış olanlara yazıklar olsun. Ne mutlu o kalbe ki Allah ile rabıtasından dolayı aydınlanmış olsun.
Allah ile rabıtasından dolayı aydınlanmış kalbe ne mutlu. Ne mutlu o kalbe ki namaz ve oruç onu aydınlatmıştır. Kararmış bir kalbin vay haline yani vay o kalbin haline ki günah onu karartmış, katılaştırmıştır. Ve kuranın deyimiyle kaskatı olmuştur yürekleri. Katılıktan korkunuz. Hangi şey katılık getirir? Günah hatta küçüktür ama katılık getirmek için çok büyüktür. Bu nedenle imam Sadık (as) buyuruyor ki: Bir günah işlediğin zaman kalbinde siyah bir nokta oluşur eğer tövbe etmezsen bu siyah nokta dağılır ve yavaş yavaş bütün kalbi kaplar ve artık doğrulamaz. Kendisinde melodi olan ev kulakları nağmeyle dolu olan genç kuran nazarıyla nereye varıyor biliyor musunuz? Oturup birbiriyle gıybet eden, iftira eden, habercilik eden, karı ve koca ne olacak biliyor musunuz? Kararan kalp, haramla dolan kalp, birbirlerine zalim olan kimseler nereye varıyorlar? Günahtan daha mühim sıfatı rezilelerdir. Günah kalbe çok zararlıdır. İmam Sadık(as)’ın dediği gibi ( kötü işin sahibine te’siri, bıçağın etteki tesirinden çabuktur. )
Bir bıçağı bir kimsenin eline karnına veya beline saplarsanız nasıl olur? İmam Sadık (as) buyuruyor ki: günah kalp için bundan daha tehlikelidir. Ama bundan daha tehlikeli sıfatı reziledir. Sıfatı rezile hepimizde var ama bu sıfatı rezilenin kökü bu kadar çabuk kurutulmaz. İnsanın kendini düzeltebilmesi yirmi yıl gece gündüzlü tasa ve kaygı istiyorki rezilet ağacını kurutabilsin ve yine yirmi otuz yıl kaygı ve tasalı gece gündüzlü bir çalışma istiyorki fazilet ağacı4nı onun yerine yeşertebilsin ve meyve verecek duruma getirebilsin. Hiç kimse benim sıfatı rezilem yok diyemez. Hepimizin vazifesi sıfatı rezileyle mubarezedir. Bunların alevlerinin tufanlaşmasına izin vermemeliyiz. Eğer şenlik bir yerde sel gelirse ne yapar? Sel şenlik için nasılsa sıfatı rezile de kalp için öyledir. Tamamıyla maneviyatı yok eder. Sıfatı rezile ateş gibidir. O da az bir ateş değil alevli ateş. Bazen ateş küçüktür ve siz onu rahatlıkla söndürebilirsiniz ama bazen ateş almış alevlenmiştir, böyle bir ateşin söndürülmesi müşküldür. Eğer sıfatı rezile alevlenir tufanlaşırsa büyük bir sel ve ateş gibidir ki alevlenir ve onun önünü almak oldukça müşküldür. Sizin sıfatı rezilenizin alevlenmesine izin vermeyin, mübareze edin çocukları daha baştan mübarezeye teşvik edin. Erkek tatlı dil ve sinirlerine hakim olarak hanımına demelidir ki: hanım hasadet kötüdür, çok kötüdür eğer bir kimse hasud olursa bazen bilerek cemel savaşını ayağa kaldırır. Cemel savaşını kim vücuda getirdi? Bir hasud (kıskanç) ona Osman’ın ölüm haberini verdikleri zaman elhamdülillah bu tilki öldürüldü dedi. Ali(as) iş başına geldi denildiği zaman da keşke gökyüzü üzerime yıkılsaydı da bu sözü işitmeseydim dedi. Ve neticede cemel savaşını bir kıskanç vücuda getirdi. Hesadet ateşini söndürebilmek için yirmi bin kimseyi ölüme verdi.
Dostları ilə paylaş: |