Çocuk bakımı zor iştir sen bir iki saat çocuk bakmak ne kadar müşküldür. Bir gece gündüz çocuk bakamıyorsun eve bakamıyorsun eğer evin merdiveni olursa bir yemek pişirip hazırlamak için en az yüz kere aşağı yukarı inip çıkman gerekiyor. Evde biraz karına yardım et neden yardım etmiyorsun? Hz. Ali'den daha üstün değilsin ya.
Peygamberimiz (sav) Hz. Ali'nin yanına geldi ve onu mercimek ayıklarken gördü.
Peygamber efendimiz keçi sağar, süpürge süpürür, ekmek pişirirlerdi. Biz evde hanımımıza yardım ettiğimiz zaman şahsiyetliyiz ancak.
Harcama ve masraf zordur, ağırdır, halkla uğraşmak müşkildir, senin kocan sabah idareye gidiyor sonsuz beklentilerle müracaat eden bu insanlarla uğraşıyor, işi zordur senin bu kocan senin ve çocuklarının ihtiyaçlarınızı hazırlamak için kesbetmesi gerekiyor bu nedenle insanlarla boş kafa vuruyor ruhen yorgun düşüyor akşam geldiğinde sükunet istiyor, uyku istiyor, rahat bir yer istiyor, senin sertliğin ve kavganla uyumluluk yapamaz, kendin için sevdiğin şeyi kocan içinde sevmelisin eğer kocan kızarsa sen tebessüm et ve onun yorgunluğunu kalbinden çıkart. Eğer eve geldiğinde karının süslenmediğini senin istediğin elbiseyi giymediğini görürsen görmezlikten gel. Eğer suratı asıksa, surat ekşitiyor ve neşesizse tebessüm et, o yorgunluğunla tebessüm et. Kendiniz için sevdiğiniz şeyi onun için de sevin. Ve kendiniz için beğenmediğiniz şeyi onun için de beğenmeyin ki Allah'ın bereketi, rahmeti ve rafeti hem dünya ve hem de ahirette kalbinize şamil olsun inşallah.
ONÜÇÜNCÜ BÖLÜM
BEŞİNCİ BÖLÜM
İMAM HASAN (AS) DAN RİVAYET
- KENDİNİ BEĞENMİŞLİK- KENDİNİ BEĞENMİŞLİĞİN DALLARI:
1- MER'E VE CİDAL ()
2- İNATÇILIK () 3- YERSİZ BEKLENTİLER
. ELEŞTİRİ KABUL ETMEMEK
İMAM HASAN (AS) DAN BİR RİVAYET
Bu gün bayramdır hem de büyük bir bayram imam Hasan (as) ın seadetli viladet yıl dönümleridir. Bu büyük bayramı hem kendi tarafımdan hem de siz azizlerin tarafından Hz. Zehra'nın mukaddes huzurlarına tebriklerimi sunuyorum. Bu gün o hazretin oturumumuza lutuf nazarıyla bakmalarını ve bu oturumdan kabul olunmuş hacetlerle ayrılmamızı ümit ederim. Bu münasebetle bahsin devamından önce imam Hasan (as) dan bir rivayet nakledeyim yaşamımızda örnek olması dileğiyle.
Adamın biri imam Hasanın (as) hizmetine gelerek ondan hacetini yerine getirmesini istedi. İmam Hasan onunla birlikte dışarı çıktılar ve yolda imam Hüseyin (as) a rastladılar. İmam Hasan bu adama neden kardeşime baş vurmadın diye sordu. Onu mescitte itikaf halinde gördüm dedi. İmam Hasan bir cümle söylediler ki hepimizin onu yaşamımızda örneklendirmemiz gerekiyor, buyurdular: , (Bihar cild 74 saife 335) yani eğer ona baş vursaydın ve o hacetini yerine getirseydi onun için bir ay mescitte itikaf etmekten daha sevap idi.
Eğer bir kimse bir müslümanın gönlünü hoşnud ederse sevabı bir aylık itikaftan daha fazladır. Yani bir ay mescide gider, gündüzleri oruç tutar ve ibadet eder, geceleri uyanık olur ve ibadet eder. Yani bir müslümanın hacetini yerine getirmenin bir bu kadar belki fazla sevabı var.
Bunun üzerine hepinizden rica ediyorum elinizden geldiği kadar Allah'ın kullarına yardım edin. İkinci imam, imam Hasan (as) bizim Allah'ın kullarına hizmet etmemizi istiyor. İmam Hasan (as) kocasına hizmet eden kadından ve karısına hizmet eden kocadan hoşnuttur. Şimdiki bahsin devamı:
4- KENDİNİ BEĞENMİŞLİK
Muhabbeti yok eden şeylerden biri enaniyyet (bencillik) ve kendini beğenmişliktir. Eğer bir kadın kendini beğenmiş olur eğer bir erkek mütekebbir ve kendini beğenmiş olursa kendi söz ve davranışını beğenirse tehlikeli bir durumla beraberdir. Ve bilmeliyiz ki kendini beğenmiş kimselerin durumu o kadar tehlikelidir ki kuranı kerim şöyle buyuruyor: peygamberlerin feryadı kendini beğenmiş insanlardan yükselmiştir. Bunlar enbiyaların işlerine engel oluyorlardı, kendilerinin itaat etmemeleri bir yana enbiyalarında işlerine engel oluyorlardı. Kendini beğenmişlik, tekebbür, , o kadar tehlikelidir ki kuranı kerim şöyle buyuruyor: eğer bir kimse kendini beğenmiş olur eğer bir kimse . Mütekebbir ve olursa onun efal ve sıfatı rezilesi onun zat ve hüviyetinde eser koyar. Ve kendini beğenmiş inatçı biri durumuna gelir ve o kadar inatçı olur ki, kıyamet günü Allah'ın karşısında bile kendini beğenmişlik eder onu karşısında inatçılık eder kuran şöyle buyuruyor: kıyamet günü, kendini beğenmiş . Ve mütekebbir insanların durumu şudur: onları mahşer safına getirdikleri zaman kendilerini iyi biliyorlar ama hakikatte cehennemliktirler. Bunlar Allah karşısında ediyorlar ve diyorlar ki Allah'ım sen yanlış ediyorsun biz iyi insanlarız, sonra bir de yemin ederek diyorlar ki Allah'ım kendi hakkın adına yanlış yapıyorsun biz cennetlik insanlarız sen kendin bizi cehenneme götürmek istiyorsun. Allah onların hepsini yeniden dirilteceği gün, dünyada size yemin ettikleri gibi, ona yemin ederler kendilerinin bir şey üzerinde olduklarını sanırlar. İyi bilin ki onlar gerçekten yalancıdırlar.
Buyuruyor kıyamet günü, kendini beğenmişle , kendisinden başkasını görmeyenler, sadece evde bile olsa tekebbür etmeyi isteyenler kıyamet günü Allah karşısında bile . Ediyor ve onun için yemin ediyorlar. Kadın ve erkeklere kendini beğenmiş olmamalarına dikkat etmelerini sifariş ediyorum. Hanım kocası karşısında kendini beğenmiş olmamalıdır, kendini, kardeşini, anne ve babasını övmemelidir. Cemal ve kemaline nazlanmamalıdır. Mesela eğer kadın yüksek tahsil görmüş ise veya kifaye okuyorsa, harici ders okuyorsa, kocası karşısında, kendisinde ilmi bir gurur meydana gelmemesine dikkat etmelidir ki eğer kocasına karşı kendisinde ilmi bir gurur, ve enaniyet meydana gelirse bu kadın ilk darbeyi kendisine indirir. Yani kocasının kalbine kurması gereken hükümete artık sahip değil. Muhabbete darbe indirir. Erkek Allah korusun malına naz etmemelidir, taifesine nazlanmamalıdır. Ve hanımlar başka erkekleri kocanızın yüzüne vurmamaya dikkat edin, kardeşlerinizden dolayı baba ve annelerinizden dolayı nazlanmayın bunlar bütün yanlışlardır. Eğer kocan fakir ama kardeşinin durumu iyi olur veya anne ve baban kudretli olur iseler, her zaman kocana teselli ver ve ona kardeşine anne ve babana karşı öncelik tanı. (üstün tut)
Bir cümle hepinize söyleyeyim halbuki kadınlar erkekler anne ve babaya saygıyı korumalıdırlar, kız kardeşleriyle, oğlan kardeşleriyle, şefkatli olmalıdırlar. Ama her şeyi kocalarına feda etmeleri gerektiğini bilmelidirler. Aynen erkek de her şeyi karısına feda etmesi gerektiğini bilmelidir. Dolayısıyla başkalarının muhterem olmaları gerektiği halde kocası herkese öncelikli olmalıdır. Hepsi muhterem olması gerektiği halde karısı hepsine öncelikli olmalıdır. Kendini beğenmişliğin kötü dalları vardır ki her dalın acı meyveleri vardır ki onlardan biri muhabbeti başkalarının kalbinden götürmesidir.
KENDİNİ BEĞENMİŞLİĞİN DALLARI
1-() MER'E VE CİDAL :
Kendini beğenmişliğin dallarından biri mer'e ve cidaldir. Mer'e ve cidal yani insanın kendi sözünü kürsüye oturtmak istemesi ki bu halk arasında çokça görülmektedir özellikle okuma yazması olmayan insanlar arasında zor kullanıyor ve zorla kendi sözünü kürsüye oturtmak istiyor. Saçma sapan konuşuyor ama onu başkasına yüklemek istiyor. Mer'e ve cidal yani söz götürüp getirmek. Mürettep söyleyip iki kere duyması, evirip çevirip iki kere söylemesi ve hiçte kısa gelmemesi. (. ) Bu işin günahı büyüktür o kadar ki ebu derda şöyle söylüyor: Biz üç kimseydik ve dinde mer'e ve cidal ediyorduk yani İslam hakkındaki kendi sözümüzü kürsüye oturtmak istiyorduk. Peygamber efendimiz yanımıza vardılar ve bizim mere ve cidal yaptığımızı görünce mübarek rengi değişti, ebu derda, ben peygamber efendimizi böylesine azaplı görmemiştim dedi sonra buyurdular: mer'e ve cidal Müslüman işi değildir. Yaşamlarında mere ve cidal bulunan kimselere şefaat etmeyeceğim. Sonra buyurdular ki: bana kendisinden nehyetmem için destur verilen ilk şey şirk ve put perestlikten sonra mer'e ve cidaldir.
İnsaflı olursak çok acı bir rivayettir ve bu yüzde doksanımızın dermansız derdidir eğer fazla olmazsa, kuranı kerim diyor ki mer'e ve cidal şeytandandır ki sana vesvese veriyor. Gerçekten şeytanlar dostlarına, sizinle mücadele etmeleri için telkin ederler. Eğer onlara uyarsanız şüphesiz sizde Allah'a ortak koşanlardan olursunuz.
Şeytan kendi dostlarını sizinle mer'e ve cidale tahrik ediyor. Dolayısıyla yaşamında mer'e ve cidal olan herkes şeytanın kendisinin dostu ve kendisinin şeytanın dostu olduğunu bilmelidir ve yine bilmelidir ki mer'e ve cidal şeytani bir iştir rahmani değil. Mer'e ve cidal kötüdür ama daha da kötüsü evdeki mer'e ve cidaldir. Yani kadının kocasıyla olan mer'esi ve kocanın karısıyla olan mer'esi. Hanım kocasının önünde sözünü kürsüye oturtmak için ediyor. Veya erkek karısının karşısında aynı tavrı takınıyor. Benlik, yani mer'e ve cidal muhabbeti götürüyor. Dolayısıyla özellikle hanımlardan rica ediyorum yaşamınızda mer'e ve cidal etmeyin kocanızın karşısında sözünüzü kürsüye oturtmayı istemeyin ve eğer kocanın zorlu davrandığını görüyorsan sen kısa kes, uzatma. Erkeklerden rica ediyorum eğer karının cahilane sözünü kürsüye oturtmaya çalıştığını görürsen sen sakin ol kısa kes
2- İNATÇILIK
Enaniyyetin (Benliğin) dallarından biri inatçılıktır. (dik kafalılık) bu kadınlardan bazıları o kadar dik kafalıdırlar ki halkın deyimiyle ayağı yılanın üstündedir ama kaldırmıyor. Ve bazı erkekler öyle inatçıdırlar ki kuyuya düşmeye hazırdır ama elini işinden çekmeye değil. Ve bu inatçılık çok tehlikelidir. Kuran şöyle buyuruyor: Halk iki kısımdır. Bir kısmı hakkı kabul edenlerdir, hakkı arayanlardır, hakkı buldukları zaman şevkle ağlıyorlar. “Resule indirileni duydukları zaman tanıdıkları gerçekten dolayı gözlerinden yaşlar boşandığını görürsün. “
Diğer bir deste hakkı gördükleri halde kabul etmeyenlerdir. Başlarına taş yağmasına ateşin onları yakmasına hazırdırlar ama hakka itaat etmeye hazır değiller. Hani ( o kafirler) bir zamanda, “Ey Allah'ım ! Eğer bu kitap senin katından gelmiş bir gerçekse üzerimize gökten taş yağdır, yahut bize acıklı bir azap getir!” demişlerdi.
Görünüşe göre () bu hal diliyledir ki kuran naklediyor söz diliyle değil, buyuruyor bir deste vardır ki hakkın yük altına girmiyor, hakkı gördükleri zaman, Allah'ım ateşin, taşın, gökten gelerek bizi yok etmesine hazırız ama evet demeye hakkın yükü altına girmeye razı değiliz diyorlar.
Kadınlardan bazıları inatçıdırlar ne söylersen yük altına girmiyorlar (kabul etmiyorlar) hak ve hakikati kabul etmiyorlar kesinlikle dinlemiyorlar aynı şekilde bazı erkeklerde böyledirler ve asla dinlemiyorlar ki o ne dedi, hanımı on dakika, çeyrek saat onunla sohbet etmiştir. Sonra eğer bu adamdan hanımın ne söylediğini sorarsanız cevap veremez. Ama devamlı hayır, hayır, diyor bu hayır diyen adama ne söyledim de hayır diyorsun? Dense yine hayır der. Yapmıyorum diyorsun, ne söyledim ki yapmıyorum diyorsun? Diyor yapmıyorum. Bazıları böyledir işte.
İstismarcılık, istismarcılık çok kötüdür zira günahı ferdi köleliktir, içtimai köleliktir. Allah İngilizlere bu içtimai köleliği getirdikleri için lanet etsin. Ta evvelden vardı ama bu son dönemlerde İngilizler ve sonuç olarak şimdi günümüz dünyası özellikle Amerika ve şurevi bunların içtimai kölelikleri var. Bu kötü bir amel ve büyük günahları vardır. Amerika ve şurevi cehennem uçurumundalar zira istismarcılar ve istismarcının yeri cehennemin dibidir. Ama bir yerde istismarcılık iyidir, bir kadın kocasının kalbini emri altına alabilirse çok iyidir. Bir adam karısının kalbini emri altına alabilirse çok iyidir. Kadın ve erkek birbirlerinin kalbini kazanmalıdırlar. Eğer bu memleketi emirleri altına aldıysalar çok iyidir. Kocasını nasıl istismar edemeyeceğini bilemeyen kadının vay haline yani kocasının kalbine hükümet etmesi. Kadının kocasının kalbine hükümet etmesine engel olan şeylerden biri inatçılıktır. Kadının kocasına itaat etmesine engel olan şeylerden biri yine inatçılıktır. Ve bu inatçılığın sizin yaşamınızda olmamasını rica ediyorum. Ve Allah korusun eğer çocuklarınız inatçı iseler biliniz ki onlar hastalar ve onları yavaş yavaş inatçılıktan kurtarmalısınız. Ümit ederim kendiniz inatçı değilsinizdir ve eğer çocuğunuz inatçıysa onu kurtarın.
3- YERSİZ BEKLENTİLER:
Enaniyyetin dallarından biri de dolu beklentilerdir. Psikologların çok iyi bir cümleleri var. Diyorlar ki toplumun misalleri, camianın fikri aynasıdırlar. Camiada görülen hikayeler, hatta Ferhatla şirin olayı gibi, Leyla ile mecnun olayı gibi ki bunlar efsaneden fazla bir şey değiller ve bunları çok büyüttüler. Bunlar toplumun fikri yapısını göstermektedir. Bir misal vardır ki kadınlar arasında meşhurdur diyorlar ki et getirmedi köfte istiyor. Doğrusu bazı erkekler et getirmeden kebap istiyorlar. Bazı kadınların beklentileri çok fazladır halbuki kocasının aylığının çok fazla olmadığını ve idare edemediğini biliyor, mesela aylığı beş bin tümendir ( bir milyon) bayram gecesi olunca beş bin tümenlik bir elbise istiyor kocasından. Her ne kadar kocası aylığım zaten beş bin tümen nasıl alabilirim böyle bir elbiseyi dese bile kabul etmiyor. Yersiz beklentileriniz olmasın geliriniz kadar harcama yapın. Götürebildiğiniz kadar beklentiniz olsun. Et götürmeden kebap istemeyin köfte istemeyin etli yemek de istemeyin. Kocasının aylığı az olan kadınlardan ricam bayram gecesi başkaları gibi harcama yapmak gibi beklentiniz olmasın zamanımızda bazı memurlar her işçiden daha fakirdirler şimdi bir kadın kocası reis olduğu için, memur olduğu için halısını değiştirmesi gerektiğini sanıyor. Her ne kadar adam param yok dese bile. Söylediği tek şey şu ki var, var, var. Bu dopdolu beklentilerin günahı çok büyüktür o kadar ki eğer kadın kocasına gücünün yetmeyeceği şeyleri yükler, eğer erkek karısına gücünün yetmeyeceği şeyleri yüklerse, kıyamet günü Allah u teala da ona güç ve takatının yetmeyeceği şeyleri yükleyecektir. Cehennem ateşi müşkil ve yersiz beklentileri olan insanların yeriyse cehennem ateşidir. Elbette eğer tevbesiz olarak dünyadan giderse. Kocasını utandıran onun fazla bir mal varlığına sahip olmadığını gördüğü halde onu utandıran kadının günahı o kadar büyüktür ki kıyamet günü Allah u teala ilk önce o kadının yüzü suyunu götürür. Ve siz azizler biliyorsunuz ki yüz suyu çok değerlidir. Biri diyordu ki imam Huseyn her şeyi Allah yolunda verdi iki şey hariç biri din diğeriyse yüzü suyu. Yüz suyu çok değerlidir. Özellikle kocanın karısı yanındaki yüz suyu çok mühimdir. Hanımlardan ricam evde eşlerinizin yüzü suyunu dökmemeniz ve yersiz beklentileriniz olmamasıdır. Kadın erkeğinin nazarında muhterem olmak ister rica ediyorum bu ihtiramı koruyunuz bu şahsiyeti kırmayın ve hanımınızdan yersiz beklentileriniz olmasın. Eşlik görevlerini yerine getirmek, annelik, ev hanımlığı oldukça müşkil işlerdir. Hanımın vazifesi ki inşallah bu konuda da sohbet edeceğim şudur ki; hem kendisi hem çocukları temiz olmalıdır, ev hanımlığı yapmalıdır, hanımın vazifesi daha kocası gelmeden hazır olmalıdır, sofrayı hazırlamalıdır ve kocası varınca güzel bir ziyafet çekmelidir ona bunlar kadının vazifesidir. Ama bir gün çayın hazır olmadığını görürsen sen hazırla, yemeğin pişmediğini görürsen sen pişir. Sonuç itibariyle rica ediyorum birbirinizden yersiz beklentileriniz olmasın. Birbirinize ağır yükler yüklemeyin. Misal unvanıyla, arabanız iki ten yük yüklenebiliyor siz ona beş ten yüklerseniz belki iki fersah yol gidebilir ama sonuçta durur. Kadının erkeğe yüklenmesi veya erkeğin kadına yüklenmesi iki kimselik arabaya beş kimse bindirmek gibi olur. Ve asabı ezilir, asabı bozulan kadının vay haline, neşesi olmayan erkeğin vay haline. Musa ibni Cafer (as) ın sözüyle ne dünyası var nede ahireti. O halde enaniyyetin acı meyvelerindendir biri de karı ve kocanın birbirlerine yüklenmeleri ve yersiz beklentileri olmasıdır.
4- ELEŞTİRİ KABUL ETMEMEK
Enaniyetin dallarından biri diğeri de eleştiri kabul etmemektir. Hanımlardan ricam bu cümleye çok dikkat etmeleridir ki İslam' da gıybet yoktur ama eleştiri vardır. Arkasından veya yüzüne karşı ayıbını alay edercesine söylemeye hayır. Ama düzeltici eleştirilere evet. Ayıpları ayna gibi gösterin. İmam Sadık ayıpsız kusursuz olmasına rağmen şöyle buyuruyor: Benim nazarımda en sevgili kardeşlerim ayıplarımı bana hediye eden kimsedir.
Eleştiri lazımdır ama daha lazım olan eleştiriyi kabul etmektir. Bununla ilgili müşkilimiz var bazen adam hanımının noksanlıklarını söylüyor ama daha lazım olan bu eleştirilerin kabul edilmesi hanımın baş üstüne demesi diliyle değil belki ameliyle yani yarın davranışı değiştirmesi. Bir erkek evde kötü ahlaklı çocuklarla geçinemiyor ve küfrediyorsa, hanımın vazifesi asabına musallat olarak saygıyla bu davranışın çocukları sarstığını ve onları çaresiz kıldığını söyleyebilmesidir. Bu kadının eleştirisi ama daha lazım olanıysa adamın baş üstüne demesi yani ameli olarak biz evde eleştirmek yerine bağırıp çağırıyoruz. Bizim evlerimizde eleştiri kabul etmede yoktur. Özellikle kadınlar tarafından ve bu oldukça tehlikelidir. Ve tehlikesi hemen şu ki kadının muhabbetini kocanın kalbinden çıkarır. Kocanın muhabbetini kadının kalbinden çıkarır. Erkek on kere söyleyip de kadın kabul etmezse artık söylemez. Kızar kükrer, hırslanır yavaş yavaş sevgisi suya dönüşür. Hanım on kere söyleyip de kocası kabul etmezse artık söylemiyor ama hırsını yiyor o hırs tuzu su yapan su gibi muhabbeti yok eder.
ON DÖRDÜNCÜ OTURUM
BEŞİNCİ BÖLÜM
MUHABBETİ CELBEDEN ŞEYLER ()
BÜYÜK GÖRÜNEN KÜÇÜKLER
1- TEMİZLİK VE NEZAFETE RİAYET ETMEK
2- DOSTLUĞU İZHAR ETMEK (AÇIĞA VURMAK)
3- EVE HEDİYE GÖTÜRMEK
İSMEİ () VE SABIRLI KADIN
B- MUHABBETİ CELBEDEN ŞEYLER
Bahsimizin beşinci bölümü muhabbet ve rahmetle ilgiliydi. İki ayrı bahsimiz olması gerektiğini arz etmiştim. Biri muhabbeti yok eden şeylerle ilgiliydi ki bu konuda sohbet ettim. İkinci bahis ise bu günün sohbet konusu olmakla beraber nelerin muhabbeti celb ettiği hakkındadır. Yani karı ve koca neler yapmalıdırlar ki evdeki tabii muhabbet çoğalmaya yüz tutabilsin hatta yaşlı bile olsalar muhabbet onların evlerinde hükümferma olabilsin. Kadın, çocukları fazla bile olsa gelini damadı olsa bile kocasına olan sevgisi hepsinden önce olmalıdır. Hepinizin yaşamında örnek olabilmesi ümitiyle bir cümle nakletmek istiyorum ki inşallah ondan netice alırız.
BÜYÜK GÖRÜNEN KÜÇÜKLER (. )
Psikologların büyük küçükler diye bir cümleleri var ve bu cümlenin has bir letafeti var. Biliyorsunuz psikoloji ilmi çok has bir bilimdir ve kendine mahsus bir letafeti var, özellikle bazı cümleleri has bir letafetle karşı karşıyadır. Bu büyük küçükler cümlesidir. Bazı şeyler göze çok küçük geliyor ama bir şahsiyeti karalamak için (ezmek) için çok büyüktürler. Muhabbeti yok etmek için çok büyüktürler. Veya bilakis bir insana şahsiyet vermek için, sevgiyi çoğaltmak için çok büyüktürler.
TEMİZLİK VE NEZAFETE RİAYET ETMEK
İslamda en çok tekid edilen şeylerden biri nezafet meselesidir. Bir insan evinde nezif olmalıdır. Umumi toplantılarda nezif olmalıdır. Topluma girdiği zaman mütezeyyin ve temiz olmalıdır. Bazen birilerinin bu noktaya muraat etmediklerini görüyoruz, mesela dişlerini fırçalamıyorlar, ayakları ter kokuyor, her gün yıkaması gerekiyor ama yıkamıyor, çorabı kirli ve pis kokuyor, her gün değiştirmesi gerekiyor ama değiştirmiyor ceketinin yakası elbisesi kirli ama ehemmiyet vermiyor. Bu görünüş itibariyle küçük bir şeydir ama bu küçük şey bir şahsiyeti ezmek için çok büyüktür. Bir kimse ağzınızın koktuğunu görür çorabınızın koktuğunu görürse, size karşı içinde bir nefret uyanır. Hatta bazen içinden size lanet eder ki niye bu halde mescide geldin. Neden bu halde topluma geldin. Bir kimsenin ceketinin yakasının kirli olması ve görünmesi onun için sade ve basit olabilir, ama onun şahsiyetini ezmek için çok büyüktür . Ve büyük musibetlerden biri hizbullah namıyla ortaya çıkıp küçük şeyleri büyük yapan şeylere itina etmeyen kimselerdir. Ülkemizin tağuti yönetimi zamanında gençler hippiliğe meyletme Unvanıyla çok çirkin şeylerle uğraşıyorlardı. Ve içtimai şahsiyetlerini yok ediyorlardı. Jölede saçlar, kirli elbiseler hatta çıplak ayaklı veya oldukça pis ayakkabıları vardı. Bunları inkılabımızda da görüyoruz. Bazen hizbullah adına ayakkabıları o kadar piksi üstünün tozları belli ediyor. , giymiş saçı başı jölide jülide dervişler gibi, sonra da ismini hizbullah koyuyor ve bu hizbi şeytandır hizbullah değil, zira eğer hizbullah olsa Allah buyuruyor ki mürettep ve münezzem olunuz.
Peygamber efendimiz topluma çıkmak istedikleri zaman mutlaka aynaya bakar oldukça tertipli ve düzenli, temiz bir elbiseyle çıkarlardı. Kıymet bakımından pahalı bir elbise değildi İslam buna ehemmiyet vermiyor ama nezafete çok ehemmiyet veriyor. Bazen kadın evde çok jülide bir haldedir. Kocası eve giriyor ve karısının kendisine karşı ne kadar itinasız olduğunu görüyor o kadar ki süslenmesi bir yana saçlarını bile taramamış. Bu hanımın görüşüyle özellikle çocuğu olan, gelini damadı olan büyük oğlu olan bir hanım için sade bir olay olarak telakki edilmesi mümkündür. Ama muhabbetin yok edilmesi için, kocasının ona ilgisiz olması için, onun üzerine kuma getirmesi için oldukça büyük bir iştir hiçte öyle sade telakki edilecek bir şey değil. Küçük ama bir cihattan büyüktür ve gerçekte biz hepimiz ama hepimiz özellikle zahitler (mukaddesler) bu büyük gösterilen küçüklere itina etmiyoruz. Mukaddes kadınlar büyük çocukların yanında bu gibi işler yapılmaz gibi yorumlarla kendilerini kocalarının nefret edeceği bir duruma getiriyorlar. Veya mesela adam dişlerini fırçalamıyor. Peygamberi Ekrem'in buyurduğu gibi eğer bir kimse misvak eder de namaz kılarsa namazı yetmiş kat olur. Öyle ki peygamberi Ekrem misvak hakkında buyuruyor ki eğer meşakkatli olacağından korkmasaydım misvak etmeyi vacip kılardım. Yani vacip olma zeminesine rağmen ağzının kokmasına itinasızdır. Eşinin yanında yattığı zaman birinci defa, ikinci defa, onuncu defa, sabrediyor ama yavaş yavaş onun () i yükselir. Ve eğer yükselmezse bu ağız kokusu kadının kalbinden muhabbeti götürür ve aksine hanımın ağzı kokarsa muhabbeti kocanın kalbinden çıkarır. Bir kadının bedeninin koku vermesi utançtır. Hem örfi hem de şer-i utanç. Bir erkeğin evde temiz olmaması utançtır. İnsan evde temiz olmalıdır. İçtimada temiz olması gerektiği gibi ve bu temizliğin o kadar ehemmiyeti var ki peygamber efendimize mensuptur ve şöyle buyuruyor temizlik imandandır.
Eğer müslümanı tanımak istiyorsan temiz olup olmadığına bak, eğer temiz değilse islamı noksandır. Ve psikologlar açısından bu hemen şu küçükleri büyük gösteren şeylerdir.
2- DOSTLUĞU İZHAR ETMEK
() Rivayetlerimiz diyor ki eğer bir müslümanı seviyorsanız ona söyleyin (Bihar cild 74 saife 182) veya hatta rivayetlerde okuyoruz ki hanımına onu sevdiğini söyle hanım da kocasına onu sevdiğini söylesin. Peygamber efendimiz (sav) buyuruyor ki: eğer bir erkek karısına seni seviyorum derse hiçbir zaman kalbinden dışarı çıkmaz.
Bu söylemek görünüş itibariyle görünüş itibariyle addi bir iştir sizin birçoğunuz da söylemiyorsunuz zaten. Bu farzla ki hanım kocasını seviyor veya kocası hanımını seviyor. Ama şu ki her gün veya haftada bir kere veya hiç değilse ayda bir kere hanımına seni seviyorum demeye itinasızlık ediyor. Aslında bazı kadınlar bu cümleyi söylemeye utanıyorlar. Bu selamun aleküm ve hürmetler bunun içindir. Birbirinizle karşılaştığınız zaman selamlaşın, ısının beraberce, birbirinizin hal ve hatırını sorun. Birbirinize sevginizi açıklayın zira İslam Müslümanlar arasında sevgi olmasını istiyor. Gördüğünüz İslam'ın akrabalara gidip gelmeyi tekit etmesi, sılayı rahimi kesmeyi büyük günahlardan hesap etmesi ve gitmemeyi, temasta bulunmamayı mebğuz bilmesi şunun içindir ki, bu gidip gelmeler muhabbeti çoğaltıyor. Kadın ve erkeklerden ricam sevgilerini birbirlerine açıklamalarıdır.
Yani her gün tebessüm ve neşeyle hanımına seni seviyorum de hanım da tebessüm ve neşeyle dünya bir yana sen bir yana, ben seni kabul ediyorum, dünyayı bile bana verseler yine seni vermem karşılığında hepsi sana feda olsun dese bu belki küçük bir şeydir ama sevgiyi celp etmek bakımından çok büyüktür. Rivayet ediliyor ki kadın kocası gelmeden önce kendini süslemeli kocasının sevdiği elbiseleri giymeli sofrayı hazırlayıp hatta tabak kaşıkları dizmelidir ve soğumayacak her şeyi sofraya koymalıdır. Çocukları temiz tutmalı ve susturmalıdır. Muhiti sakin etmeli ve kocasının gelmesine hazır olmalıdır.
Dostları ilə paylaş: |