Cennette hitap edilir ey oruçlular! Bu sizin mübarek Ramazan ayında gönderdiğiniz nimetlerdir. Yiyiniz içiniz afiyet olsun bunlar dünyada hazırlanmışlardır. Eğer evlerinizde ihtilaf olur, görünüş itibariyle bir kadın ve kocanın ihtilafları varsa, bir abi ve bacı birbirlerine sövüyor iseler, Allah korusun bir kadın kocasının önünde çıkışır ve bir erkek karısına sövüyorsa görünüşü budur ama iç yüzü cehennemdir. Bir vakit gözlerini açıyor ve evinin cehennem olduğunu görüyor buradaki bu çıkışmalar geri dönüyor ediyor kadının bu dünyadaki dil uzatmaları orada bir daha geri dönüyor ediyor. Kocanın karısına sövmeleri orada geri dönüyor o diyor. Ve efendinin çocuklara sinirlenmesi ediyor.
Bu ayet Amel suretinin konumunu söylemek istiyor şöyle ki eğer evimizde ihtilaf varsa cehennemde bile hep beraber ihtilafta olacaksınız. Eğer evinizde sövme olur lanet olur, kavga olur, Allah korusun dayak olursa orada da dayak var. Birbirlerini dövüyorlar, sövüyorlar, birbirlerine lanet ediyorlar. Burada ne ekersek orda onu biçeriz. Eğer evde surat asma, surat ekşitme varsa evin muhiti soğuktur. Amelin sureti şudur ki, orda cehennem ateşidir. Ve muhiti sıcaktır. Burada yanmak ve yapmaktır, orda da cehennem ateşinde yanmak ve yapmaktır.
Bunların aksine kuranı kerim cennetlikler hakkında şöyle buyuruyor: (surei vakıa: ayet 15-16) cevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler onların üzerine yaslanırlar. Karşılıklı olarak .
Birbirinin karşısında oturmuşlardır ama neşeyle ve lezzet alıyorlar ( )
Cennet ehlinin beyhude sözleri yoktur. O aferin sana diyor diğeri de aferin sana der. O aferin sana beni de kendine cennetlik ettin der. Diğeri teşekkür ederim beni de kendini de cennetlik ettin der. Bu cennet ehlinin sıfatıdır. Amelin sureti kanunu bize diyor ki: eğer evinizde muhabbet ve ülfet hüküm ferma olursa, koca karısına teşekkür eder ve yaptığın bu yemekten dolayı aferin teşekkür ederim der o da güler yüzle aferin sana ki bu yemekliği getirdin derse, eğer eşler birbirlerine eğer muhitimiz sıcaksa senin ahlakından kaynaklanıyor seni takdir ederim diğeri de eğer evimiz sıcaksa senin güzel ahlakından dolayıdır seni tebrik ederim derse eğer bir sorun çıkar kadın öne çıkar ben suçluyum der özür dilerse erkek özür dileyip kendi suçunu görürse bu amelin sureti şudur ki cennette birbirinin karşısında otururlar, yerler, neşelidirler ve lezzet alırlar. O ona aferin diyor, o da ona öyle bir iş görün ki işleriniz cennet nimetlerine dönüşsün.
EVDE KARŞILIKLI ANLAYIŞ:
Evde birbirinize aferin deyiniz suçunuzu kabullenin, özellikle yük altına girmeyen muhterem beyefendilere söylüyorum. Rica ediyorum eğer bir an sinirlenirseniz ki sinirlenmemelisiniz, kötü söylerseniz ki söylememelisin, kızgınlığınız geçtiği zaman hemen özür dileyin suçunuzu boynunuza alın hemen, yük altına girin, bu yük altına girme bir insani düzelmedir. (kendini süslemedir) ev bizim için mektep olmalıdır. En iyi mektepler, en iyi ahlak kitapları, kadın ve erkek için en iyi ahlak üstatları, özellikle hanımlar için evdir. Allah göstermesin eğer erkek kötülük eder yük altına girmezse özür dilesin. Kadınlardan rica ediyorum çabuk özür dileyin küsmeyin, övünmeyin (. ) surat asmayın, neşesiz olmayın küsmek cehennemliklerden bir sıfattır cennetliklerden değil. Neşesizlik ve surat ekşitme ve surat asma cehennemliklere aittir ve eğer cennetlik olmak istiyorsan evin neşeli olmalıdır eğer kadın ve erkekten biri yük altına girmez özür dilemezse sen suçu boynuna al ve özür dile senin suçun deme, benim suçumdur de. Sonuç olarak kavgalarda da böyledir eğer bir taraf üstüne varmazsa kavga biter ama eğer kavganın bitmediğini görürsen bu üstüne üstüne varmamızdan kaynaklanıyor. Ya her iki taraf yada bir taraf. Eğer cennet istiyorsan vazgeç, eğer neşe, o üstün tahtları, bir birinin karşısında oturmayı ve sonuç olarak cennetin o ilginç nimetlerini istiyorsan üstüne varma vazgeç eğer ihtilaf çıkarsa hemen bu ihtilafı dağıt. Bu ihtilafın evde kalmamasına dikkat et hatta bir saat bile kalmasın. Erkek mestlik sahibi olmalıdır. Kadın hanım olmalıdır. Kuranı kerim diyor ki: kadın; kocası suçlu olduğu halde onun karşısında mütevazı olduğu zaman hanımdır. Kuran buyuruyor değerli kadın budur. Saliha kadınlar itaatkardır, Allah kendilerini korumasına karşılık gizliyi (kimse görmese de namuslarını) koruyucudurlar.
Değerli kadının iki sıfatı vardır biri kocası suçlu dahi olsa onun karşısında mütevazı olmaktır. Diğeri gizlide olsun açıkta olsun kocasının karşısında olsun onun gıyabında olsun: iffetli olmaktır. Kocasının yakınlarının yanında olsun namahrem yanında olsun hatta kocasının kardeşinin yanında olsun hicabı kötü değildir iffetlidir. Kocasının bulunmadığı yerde dahi hicabı kötü değildir belki daha iyidir. Sokakta hicabı kötü değil ev ve medresede hicabı kötü değil buna değerli kadın diyorlar.
Muradım o ilk cümle idi ki kuranı kerim değerli kadın olayların üstünü örten, yük altına giren kadındır. Bir ihtilaf çıktığında, bazı vakitler çıkıyor, bir evde ihtilafın çıkması çok tabii bir olaydır ve bazı vakitler oluyor, erkek istiyor, hanım istiyor ki evinde hiç ihtilaf olmasın, gerçek Müslüman evinde ihtilaf olmasını asla istemiyor ama kuranın söylediği şudur eğer ihtilaf çıkarsa her iki taraf veya biriniz özellikle hanım vazgeçsin. Yük altına girsin, sussun ki ihtilaf ateşi sönsün, bu ateşe dokunmak, ateşin üzerine benzin dökmek ve hakikatte cehennem ateşinin alevlendirilmesidir. Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.
Ey iman sahipleri cehennem ateşinden korkun, kendinizi cehennem ateşinden kurtarın, o ateş ki yakıtı siz kendiniz ve kalplerinizde yerleşmiş olan rezil sıfatlardır.
Kuranı şerif buyuruyor: evinizde ihtilafınız olmasın zira ubuhheti ve şahsiyetinizi götürür. Ve eğer Allah göstermesin kadın kocasına karşı yüzsüzleşirse artık bir birlerinin yanında ubuhheti ve şahsiyet sahibi değildirler. Evde ubuhheti ve şahsiyeti olmayan erkeğin ve erkeğinin kalbine hükmedemeyen kadının haline yazıklar olsun.
Neşesi olmayan eve yazıklar olsun. Kalbi ölmüş bir annenin neşeli bir kız veya oğlanı topluma kazandırabilmesi mümkün değildir. Kalbi ölmüş ve neşesiz bir adamın dünya için, ahret için ve başkaların için faal olabilmesi mümkün değildir. Halkın deyimiyle eli kırık olan işe gider ama kalbi kırık neşesiz olan işe gidemez.
Musa bin Cafer (as) bir rivayette şöyle buyuruyor: “Dikkat et kararsızlık ve tembellik etme ki bunlar senin dünya ve ahretten yararlanmana mani olurlar.
Buyuruyor dikkat et tembellik etme, faal ol, dikkat et tembel olmayasın, hanım evde tembel olmamaya dikkat etsin. Erkek tembelliğin ona hüküm ferma olmamasına dikkat etsin, dikkat edin neşesiz olmayın zira tembelliği olan, neşesiz olan, ne dünya hayrına sahiptir ve nede ahret hayrından payını alabilmiştir. Malumunuzdur ki kalbi ölmüş bir kadın ne kocasına karışı görevlerini yerine getirebilir ne çocuk yetiştirebilir ve nede ev hanımlığı yapabilir. Ve Bilindiği gibi kalbi ölmüş erkek toplumun (, ) fazla bir uzvudur. Kuran buyuruyor:
Birbirinizle çekişmeyin sonra korkuya kapılırsınızda devletiniz (gücünüz) gider.
İhtilaf senin kokunun gitmesine sebep olur. Senin kokun gider ne demektir? Müslüman’ın ubuhheti ve şahsiyeti vardır. Bir milyar Müslüman eğer müttehit olsa idiler, Amerika Rusya ve bütün dünya, o bir milyar Müslüman şahsiyetten dolayı, değil onları istismar edip köle etme fikrinde olmaları, belki gözleri uyku tutmazdı. Dili rakik () olan bir adam sadece karısına zarar verdiğini zannetmesin, hayır önce kendisine zarar şahsiyetini zedelemektir. Kendi şahsiyetini lekelendiriyor. Hanım kocasına çıkışıp, kötü söylediği zaman kalbinin rahatladığını zannetmesin. Hayır belki aldığı ilk zarar sevgisinin kocasının kalbinden gitmesidir.
Kocasının kalbine hükümet etmeyen kadın ve evde ubuhhet ve şahsiyet sahibi olmayan erkek, yazıklar olsun bu karı kocaya. Ben meclis ehlinden aziz radyo dinleyicilerinden rica ediyorum bu ayeti şerife her zaman nazarlarında olsun.
Kuran buyuruyor ihtilaf ve çekişme o kadar tehlikelidir ki cehennem vadisinin uçurumunda oturmuş kimse gibidir. Şimdi burada cehennem vadisi yok sen bir dağın eteğinde bir taşın üzerinde oturuyor ve derenin alevli ateşle dolu olduğunu görüyor olsan ve bakıyorsun bu taşın altı boş ve şimdi düşecek ve ateşle dolu bu vadinin dibine düşeceksin kuran buyuruyor ki ihtilaf budur.
Kuran buyuruyor: Kullar için en büyük nimetlerden biri ulfettir, muhabbettir bu nedenle Müslümanların başına minnet koyuyor ve şöyle buyuruyor dü şman kimseler idiniz de : Hep birlikte Allah'ın ipine (kurana) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetlerini hatırlayın; hani siz birbirinize O, gönüllerinizi birleştirmiş ve onun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.
Evvel buyuruyor ki: Ey Müslümanlar Allah'ın sağlam ipine sarılın hep birlikte müttehit olun. Hep birlikte kardeş olun sonra buyuruyor, Müslüman olmadığınız vakti aklınıza getirin birbirinize düşman idiniz. Allah ne kadar büyük bir nimet verdi size. Sonra buyuruyor, ateşten bir derenin kenarında oturmuş idiniz ve Allah sizi bu dereden kurtardı. Bu ayet islamın başlangıcındaki Müslümanlara hitap ediyor olsa bile bizim hepimize söylüyor. Bizim bahsimizle ilgili olarak kendisinde ülfet, muhabbet hüküm ferma olan evde, bu karı koca Allah'a çok şükretmelidirler. Bu eşler Allah'tan muhabbet ve ülfetin devam etmesini istemelidirler. Evimizden sevgi ve muhabbet yağıyor diye daima hanımına teşekkür etmelidir. Kadın da her zaman kocasını takdir etmeli sevgi ve muhabbetinden dolayı ona teşekkür etmelidir. Eğer gece gündüz bu nimetler için teşekkür etseler azdır. Amellerin sureti kanunu ve okuduğum bu ayet birleştirirlerse manası şu olur: kavgacı kadın ! () kötü ahlaklı adam ! İhtilafları olan karı koca! Cehennem uçurumunun kenarında oturmaktasınız, ne zaman gireceksiniz? Ölür ölmez.
Yüksekten düşerek ölen birini rüyada görmüş halini sormuşlardı. Şöyle dedi: şu kadarını size söyleyeyim ki ne nekir var ne munkir ve nede kabrin sıkması ben o yüksekten düşer düşmez doğruca cehennemin ortasında buldum kendimi!
Efendi ! Hanım! Dünya geçiyor ama iki şey geçmiyor biri fedakarlık affetme ve müsamahadır. Bu müsamaha ve fedakarlık öyle bir sıfattır ki, insanı o kadar nurani eder mahşer safına girdiği zaman ay gibi parlar ve o derece parlar ki mahşer safını kendine cezp eder. Diğeriyse hem cennet niymetleri ve cehennemin dertli azaplarıdır ve yoksa dünya geçiyor.
Aramızda ihtilaflar o derece çoğaldı ki yeniler () eskilerden () daha kötü, okuma yazma bilenler bilmeyenlerden daha kötü, pazarcı işçiden kötü, işçi pazarcıdan daha kötü. Görüyoruz ki adam doktor ve en yüksek ihtisasları yapmıştır ihtisasları vardır, ahlaken de toplumda iyi tanınıyor. Ama hanımının içini açtığınızda bu okur yazar adamın elinden kan kusuyor. Kadının aydın fikirli olduğunu görüyorsunuz, medeni yüksek kültürlü ve kadınlarla çok uyumlu olduğunu görüyorsunuz ama kocasının içini açtığınızda bir devin bu adama duçar olduğunu görürsünüz. Toplumun misallerinden geçmeyin, psikologlar toplumun misalleri toplumun fikir aynasıdır, diyor. Doğrusu böyledir. Avamane bir misal nakledeyim.
Diyorlar minberde bir adam hanımından razı olmayanlar ayağa kalksınlar dedi bir kimse hariç hepsi ayağa kalktılar bu adam çok sevindi ve elhamdülillah celsemizde hanımından razı olan biri çıktı. Hanımından razı olan adam, bir vakit bağırdı sesi yükseldi ve dedi ki efendi! Hayır hanım vurdu ayağım kırıldı ayağa kalkamıyorum!
Bizim şimdiki durumumuz böyledir. Eşinden yüzde yüz razı olan bir adam bulunmuyor. Kocasından yüzde yüz razı olan bir kadın bulunmuyor.
Rivayetlerimize göre iki Müslüman arasında ihtilaf olur bir kadın ve kocası arasında anlaşmazlık olursa daha ilk gün barışmaları lazım ve vaciptir. Ve adet (. ) budur ki büyüklerden özür dilemelidir yani hanım özür dilemeli suçlu erkek olsa bile sonra rivayet buyuruyor: eğer ilk gün barışmasalar ikinci gün eğer küçük olan giderse gider yoksa büyük olan gitsin ve birlikte barışsınlar. Artık kin duymasınlar birbirlerine karşı yaptıkları büyük bir hata bile olsa. Dil yarası açmış olsalar bile artık kin tutmasınlar, saf hakikatli ve fedakar olsunlar. Geçmiş olanı unutsunlar ve eğer ikinci gün barışmazlarsa üçüncü gün muhakkak ve vaciptir gitmeleri barışmaları eğer üçüncü gün gitmez ve barışmazlarsa birbirinin kini var kalplerinde. Ondan fazlasını merhum kuleyninin naklettiği bu rivayette ve otuzdan fazlasını allame meclisi (ra) naklediyor: Tahir imamlar buyurdular bu ikisi İslam () sinden dışarı gidiyorlar. Eğer biz dünyamızı düşünmüyorsak, evlatlarımızı düşünmüyorsak hiç değilse bu rivayetleri düşünelim islamımızı düşünelim bu ihtilaflar kenara gitsin niçin bu kadar ihtilafımız var? Efendi! Maddi yönden zorluk çekiyorsan evdeki zavallı hanım nedir? Hanım! Eğer kocan senin istediğin gibi yetişemiyorsa ihtilaf niye? Kavga niye? Kendini onun yerine koy bakalım alabilir misin bu altınları? Bu kıyafetleri alabilir mi alamazlar mı? Eğer yapmazsa neden neşesizsin? Neden küskünsün? Niçin çıkışıyorsun? Neden bağırıyorsun?
Size and veriyorum kızınıza çeyiz vermek istediğiniz zaman, oturun beraber meşveret edin, düşünün, sinirlerinize hakim olarak ne yapmanız gerektiğini söyleyin. Onun ona çıkışması şeklinde değil. Ve sonuç olarak zorla hazırlanmış bir çeyiz ve oda mübarek değil.
SEKİZİNCİ OTURUM
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
GÜNAHIN NORMAL OLMASI
HİCABIN BOZUKLUĞU, FUHUŞUN YAYILMASI
GÜNAHIN YORUMU
ÇEKİŞTİRME (GIYBET) – İFTİRA (BUHTAN)
GÜNAHIN NORMAL OLMASI:
Allah'ın inayetinin şahıstan ve evden kaldırılmasına sebep olan şeylerden biri evdeki günahtır. Günahın kısımları vardır. Bir itibarlar büyük ve küçük günah diye ikiye ayrılır ki şimdilik mevzu bahsimiz değil. Başka bir itibarla müdavim ve gayrı müdavim diye taksimleşir. Bazen insan bir günah işler (Allah korusun) günah işlemek gibi. Bu kötü iştir dikkat etmeli telafi etmelidir. Ama bir defa günah müdavimdir yani her gün gıybet ediyor, her gün yalan haber dolandırıyor, her gün zulüm ediyor, bu müdavim günahın tehlikesi var tehlikesi o derecedir ki kuran buyuruyor: ,
Sonunda Allah'ın ayetlerini yalan sayarak ve onları alaya alarak kötülük yapanların akıbetleri pek fena oldu.
Müdavim günahı olan kimseler her şeyden ellerini çektiklerine teveccüh etsinler, işleri o yere varır ki artık minber, mihrap ve ruhaniyyeti hurafe hesap ederler. Tekzip ederler.
İmam Sadık (as) bir çok rivayetlerde şöyle buyuruyor: Eğer bir kimse günah işlerse kalbinde siyah bir nokta meydana gelir, tövbe ederse o siyah nokta silinir ama eğer tevbe etmez ve ikinci günahı da işlerse bir siyah nokta daha eklenir ve böylece müdavim işlenen günahlardan dolayı bütün kalbini büyüyen o siyah nokta kaplar ve artık doğrulamaz.
Bu nedenle her şeyden önce hepinizden rica ediyorum yaşamınızda günah olmasın ve eğer mürtekib olursanız hemen telafi edin. Hemen tedarük edin yaşamınızda müdavim günah olmasın.
Günahta diğer bir taksim daha var oda şudur: insanın içinde bazen günahın ubuhheti var şehvet amiz bir bakışla namahreme bakmak gibi. Kendisi için deruni bir telatüm olur. Bir gıybet bir yalan söylüyor ama deruni bir telatüm meydana çıkıyor hemen. Hemin günahın ubuhheti içinde (kalbinde) var ama bazen günahın ubuhheti onun kalbinden gider ve müdavim günah bu türdendir ki günahın ubuhhetini kalpten götürür. Ve eğer günahın ubuhheti kalpten giderse müdavim günahtan daha kötüdür. Zira müdavim günahta tövbe etmeye muvaffak olma imkanı var ama eğer günahın ubuhheti kalpten giderse artık tövbeye muvaffak olmak oldukça müşkil bir iştir.
HİCABIN BOZUKLUĞU, FUHUŞUN YAYILMASI:
Açıklama şu ki bir defa hicabı bozuk bir hanım düğünde idi ama kendisi bu hicab bozukluğunun kötü bir iş olduğunu biliyor düğün tamam olduğu zamanda tövbe ediyor. Ağlıyor deruni telatum meydana çıkıyor, ama bir zaman bu hicab bozukluğu kendisi için yavaş yavaş adet oluyor ve işi o yere varır ki iffetli olması farzıyla, iffetsiz değil, zina lafzından rahatsız olması farzıyla, hoşuna gitmiyor, birinin böyle yaptığını duyarsa eğer onu kınıyor bu kötü işi yaptığından dolayı rahatsız oluyor. Ama hemen bu hanım zinadan daha kötü bir iş yapıyor, yani hanım (Allah'a sığınırım) yüzü açık, ziynetlenmiş, kısa kollu elbise ve ince çorapla mağazaya geliyor ve mağaza sahibiyle söyleyip gülüyor, bu o zinadan kötüdür. Daha kötü olması kuran nazarıyla bunun içindir ki fuhuşun yayılmasını yapmıştır. Ve fuhuşun yayılması günahın yayılmasından daha kötüdür.
İnananlar arasında kötü söz ve davranışın yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada ve ahirette de çetin bir ceza vardır. (her şeyi ) Allah bilir; siz ise bilmezsiniz.
Fuhuşu yayan kimseler, fuhuşun yayılmasını seviyorlar. Genç bir erkeğin namahrem kadına bakmayı sevmesi gibi, esnafın namahrem bir kadınla şakalaşıp onun da şakalaşması gibi, veya (Allah'a sığınırım ) birbirlerinin yüzüne gülmeleri gibi. Kuranı kerim diyor ki bu dostluk, fuhuşun yayılmasının iki azabı var biri dünyadadır ve giriftar olur, mükafatına ulaşır , biride ahirette cehenneme gitmesi gerektiğidir. Günahın yayılması, günahın kendisinden çok daha kötüdür. Bununla ki zina etmenin günahı çok büyüktür o kadar büyüktür ki kuran şöyle buyuruyor:
Bunları yapan, günahı(nın cezasını) bulur.
Zina eden kimseler cehenneme gitmelidirler ve her zamanda orda kalmalıdırlar. Cehennemde de başları aşağı ve rezildirler. Rivayetlerde okuduğumuz kadarıyla zina veren veya zina eden kimselerin avret yerleri o derece kötü kokar ki cehennem ehlini rahatsız eder ama zina vermekten ve zina etmekten daha kötü, fuhuşun yayılmasıdır yani açık yüzlü, ziynetlenmiş hanım, ince çorabı, kısa kollu elbisesiyle namahremlerin içine geliyor, sokağa geliyor ve bu kötü işi başkalarına da öğretiyor, mağazaya geliyor, mağaza sahibi ona surat asacağına, onu kovacağına, onunla lağubali oluyor gülüp eğleniyor. Kuran bu fuhuş’un yayılmasını o günahtan daha kötü biliyor. Bu nedenle bazen kadının mukaddes ve iffetli olduğunu görüyoruz ama günahın ubuhheti kalbinden gitmiş yani yüzünü örtmemesi onun için normalleşmiş bir iştir. Namahremle karşı karşıya gelmek onun için normal bir durum olmuştur. Kaynının yanında oturmak, demek, gülmek, yüzü açık olmak ve ziynetini ona göstermek hatta kolu ve dirseğini ve ayaklarını ona göstermek kendisi için normal bir durum, ve tehlike buradadır bu nedenle günah eden kimse tövbe etmelidir, telafi etmelidir ama vay o vakte ki günahın ubuhheti kalpten çıkmış olsun şimdi hanımlardan ricam var, kocalarından ricam var, kadın ve erkeklerden ricam var, yaz ayına teveccühle dışarı çıkmalarına dikkat etsinler bedenlerini belli ettiren çoraplar giymesinler.
Müminlerin emiri Hz. Ali (as) esbeğ ibni nebateye şöyle buyuruyor: Peygamberin ümmetine bir vakit gelir ki kadınlar bedeni gösteren çoraplarla sokağa çıkarlar vücut hatlarını belli ettiren kıyafetlerle sokağa çıkarlar ““ sonra buyuruyor o zaman fitne zamanıdır. Ve bu kadınlar cehenneme gidecekler ve orda ebediyen kalacaklar ve her zaman orda kalmalıdırlar. Ebediyen orda kalmanın manası yani binlerce yıl cehennemde kalmaları gerekiyor. Ayaklarınızın belli etmemesi için iki çift çorap giymeye dikkat edin. Eğer elbiseniz kısa kolluysa dikkat edin dışarı çıkmak istediğiniz zaman ya değiştirin yada kolluk giyinin (üzerine kollu bir şey giyinin) dikkat edin esnaftan bir şey almak istediğinizde ve ona para vermek istediğinizde oldukça iffetli davranmaya dikkat edin ve bundan daha yüksek ricam hanım ve beylerden, birbirleriyle karşılaştıkları zaman (emin . ) davransınlar.
Şahsiyetli bir hanımın en bariz sıfatlarından biri namahrem karşısında mütekebbir olmasıdır. Mümin bir kadının alametlerinden biri namahrem karşısında () davranmasıdır. Tebessüm etmek şaka yapmak yanlıştır.
Merhum sigetul- İslam kuleyni (ra) Kafi’de bir rivayet naklediyor ki bu rivayet bel kırıcıdır. İmam Sadık (as) şöyle buyuruyor: eğer bir kadın namahrem bir erkekle şehvet amiz bir şaka yaparsa bu şakadan dolayı yüz yıl cehennemde kalması gerekir.
Esnaflar ne söylediklerine dikkat etsinler! Dikkat etsinler! Bu yoldan tahsil edilen para, Allah korusun eğer evde masraf edilirse, bu ev bereketsiz bu para bereketsizdir.
GÜNAHIN YORUMU:
Günahın diğer taksimi şudur : insan bir defa günah işler ve günah işlediğine dair ikrar eder. Ama bir defa günah işliyor ve günahı için yorum yapar, en kötü tehlike buradadır. (. ) suretin açık olmasını, medeniyet ve aydın fikirlilik olarak bilmek, ince çorap giymeyi aydın fikirlilik olarak bilmek, kadınlarla temas etmeyi ve sonuç olarak kadınlarla şakalaşıp söyleşip gülmeyi aydın fikir olarak görmek. ()
Gıybet etmeyi inkılabi gıybet, hizbullahi gıybet bilmesi yani gıybetini yorumlaması, (iftira) etmesi ve bunu günah olarak değil de inkılabi olarak hesap etmesi, belki sevabı bile var demesi, ve siyaset unvanıyla yayması, şöyle ki ben siyasi olmalıyım, ben ovzaya girmeliyim sonra da bu siyasettir diyerek yorumlayıp yayması gibi. Siyaset unvanıyla inkılap ünvanıyla gıybet eder, iftira eder haber yayar, bu tehlikedir ve bunun tehlikesi her şeyden daha fazladır. Hepsinden çoktur. Bu nedenle rica ediyorum yaşamınızda asla hiçbir zaman büyük veya küçük günah olmasın. Zira günah yıkılmaya (çökmeye) sebeptir. Bundan daha yüksek ricam şu ki eğer günah işliyorsanız günahın ubuhhetinin kalbinizden çıkmamasına dikkat edin. Günahın yokuşunda karar kılmayın. Zira tehlikedir ve bundan da yüksek ricam şu ki eğer günah işliyorsanız eğer günahın ubuhheti kalbinizden ama artık günahın yorumunu yapmayın. Zira günahın yorumu çok tehlikelidir ve insanı bırakmıyor tövbe etsin veya ehli beytin şefaatine vaki olsun. (bu bahsin girişi)
Müteessifane söylemem gereken bir şey bütün evlerde var pazarcı, işçi, mukaddes, gayrı mukaddes, inkılapçı, gayrı inkılapçı, bilmelidir ki çok büyük bir günahtır ki, ubuhhetide kalplerden çıkmış ve bazı vakit yorumlarda üzerine gelmiştir, ve eğer hepimiz bu musibet için kan ağlasak yeridir. Ve o günahlar, gıybet, iftira ve haber yaymadır. Evlerimiz vardır ki o evlerde müzik, melodi, şehveti tahrik edici manzaralar ve bunun gibi videolarda vardır ama bunun bizim oturumumuzla bir ilgisi yok şu kadarını söyleyeyim kendisinde melodi olan evin vay haline kendisinde şehveti tahrik edici manzaralar ve bunun gibi videoların bulunduğu evlerin vay haline kendisinde teğanni olan evlerin vay haline. Benim bu kullandığım “vay” imam Sadığın lafzıdır.
Bir şahıs imam sadığın hizmetine gelerek şöyle arz etti: Ey Allah resulünün oğlu benim evimde teganni yok, müziğim yok, melodim yok, dansım yok, ama komşumun dansı var tegannisi var, ve ben tuvalete gittiğim zaman biraz uzatıyorum ve bu arada onun nağmelerini dinliyorum, saz ve sohbetlerini dinliyorum bu nasıldır? İmam sadık buyurdular: vay sana! Kalk! Kalk git guslet yani tövbe guslü. Ve namaz kıl ve namazdan sonra tövbe et ki eğer bu halde dünyadan gitmiş olsaydın vay haline. Sonra şöyle buyurdular her şeyin ehli vardır ve bizim şialarımız saz ve söz ehli değiller, bizim şialarımız melodi ehli, şehvete tahrik eden video ve manzaraların ehli değiller. Bu nedenle eğer melodi ve şehveti tahrik eden manzaralar o evde olursa, o evde büyüyen çocukların vay haline, psikolojik açıdan vay o çocukların haline, İslam açısından da vay bu şeytanlar altındaki evin haline peygamberin sözüyle şeytanlar bu evde çoklar ve bu evde olmayanlarsa Allah'ın bereketi, rahmeti ve melekleridir.
GIYBET ( ÇEKİŞTİRME ) İFTİRA (BUHTAN):
Müteessifane söylemem gereken şey şu ki, gıybete, iftiraya, haber yaymaya, yalana mübtela olmayan çok az kimse ve ev vardır ve bunların günahı büyüktür. Yüzlerine karşı veya arkalarından başkalarının ayıplarını yüze çıkarmanın günahı öylesine büyüktür ki kuranı kerim şöyle buyuruyor:
İnsanın ayıbını yüzüne vuranların vay haline mesela hanım yemek pişiriyor ama beyefendini damak tadına uymadığı için eşiyle alay eder veya adam pazardan bir şey alıp eve götürüyor ama hanımefendinin zevkine uygun olmadığı için alay ediyor kuran vay sana diyor sonrada bu surede diyor: alay eden hanım ve beyefendi bil ki seni cehenneme götürecekler. Ve cehennemin () na koyacaklar orda yanmalı ve düzelmelisin, o ateş ki sadece deriyi yakmakla yetmiyor belki kemiği bile yakıyor. Kuran diyor o ateş ki kemik kırıyor ve aynı şekilde gıybet. Yani mümin kardeşinin etini yemek. Gıybet etmek leş yemektir ve Bilindiği gibi ölü eti yeme mahalli olan bir ev, kendisinde köpeklerin yaşadığı bir evin bereketi yoktur. Artık Allah'ın lutfu ve nazarı bu evin üzerinde değildir, artık bu evin kudsiyeti yoktur.
Dostları ilə paylaş: |