Yed – eyd = el eller âl-i İmrân Suresi



Yüklə 1,09 Mb.
səhifə4/11
tarix12.01.2019
ölçüsü1,09 Mb.
#95049
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Türkçe Transcript (*)

Felemmâ fasale tâlûtu bilcunûdi kâle inna(A)llâhe mubtelîkum bineherin femen şeribe minhu feleyse minnî vemen lem yet’amhu fe-innehu minnî illâ meni-ġterafe ġurfeten biyedih(i)(c) feşeribû minhu illâ kalîlen minhum(c) felemmâ câvezehu huve velleżîne âmenû me’ahu kâlû lâ tâkate lene-lyevme bicâlûte vecunûdih(i)(c)kâle-lleżîne yazunnûne ennehum mulâkû(A)llâhi kem min fi-etin kalîletin ġalebet fi-eten keśîraten bi-iżni(A)llâh(i)(k) va(A)llâhu me’a-ssâbirîn(e)

Ali Bulaç Meali

Talut, orduyla birlikte ayrıldığında dedi ki: 'Doğrusu Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse, artık o benden değildir ve kim de -eliyle bir avuç alanlar hariçonu tadmazsa bendendir. Küçük bir bölümü hariç (hepsi sudan) içti. O, kendisiyle beraber iman edenlerle (ırmağı) geçince onlar (geride kalanlar): 'Bugün bizim Calut'a ve ordusuna karşı (koyacak) gücümüz yok' dediler. (O zaman) Muhakkak Allah'a kavuşacaklarını umanlar (şöyle) dediler: 'Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir.'

Edip Yüksel Meali

Talut ordunun kumandasını alınca şunları bildirdi: "ALLAH sizi bir ırmakla sınayacak. Kim ondan içerse benden değildir. Kim onu tatmayıp sadece eliyle bir yudum alırsa bendendir." Pek azı dışında hepsi ondan içti. O, beraberindeki inananlarla ırmağıgeçince, "Bugün Calut ve ordusuna karşı koyacak gücümüz yok," dediler. ALLAH ile karşılaşacaklarına inananlar ise şöyle dediler: "Sayıca az nice bölük, ALLAH'ın izniyle kalabalık bölükleri yenmiştir. ALLAH sabredenlerle beraberdir."

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Talut, ordu ile hareket edince dedi ki: "Allah sizi mutlaka bir nehirle imtihan edecek. Kim ondan içerse, benden değildir. Kim de onu tatmazsa, işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka (bu kadarına ruhsat vardır)." Derken içlerinden pek azı hariç, hepsi de varır varmaz ondan içtiler. Talut ve beraberindeki iman eden kimseler nehri geçtiklerinde. "Bizim bugün, Calut ile ordusuna karşı duracak gücümüz yok." dediler. Allah'a kavuşacaklarına inanıp, bilenler ise şu cevabı verdiler: "Nice az topluluklar, Allah'ın izniyle nice çok topluluklara galip gelmişlerdir. Allah, sabırlılarla beraberdir."

Süleyman Ateş Meali

Talut, askerleri(ni) yürütüp (ordugahtan) çıkarınca dedi ki: "Allah sizi bir ırmakla deneyecektir. Kim ondan içerse benden değildir. Ondan (kana kana) tadmayıp sadece eliyle bir avuç alan bendendir." İçlerinden pek azı hariç, hepsi ondan içtiler. Nihayet Talut ve kendisiyle beraber inananlar, ırmağı geçince: "Bugün Calut'a ve askerlerine karşı bizim gücümüz yok." dediler. Allah'a kavuşacaklarına kanaat getirenler ise: "Nice az bir topluluk var ki, Allah'ın izniyle çok topluluğa galib gelmiştir. Allah, sabredenlerle beraberdir." dediler.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Tâlût, askerleriyle yola çıkınca dedi ki: " Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. O halde, ondan içen benden değildir. Ama onu tatmayan bendendir. Eliyle bir avuç alan kişi başka." Bunun ardından, pek azı müstesna olmak üzere ondan içtiler. Nihayet o ve onunla beraber iman edenler ırmağı geçtiklerinde şöyle dediler: "Bugün bizim Câlût'a ve ordusuna karşı hiçbir gücümüz yoktur." Allah'a kavuşacaklarını düşünenler ise şöyle konuştular: "Sayıca az nice topluluk vardır ki, sayıca çok nice topluluğa Allah'ın izniyle galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir."

Yusuf Ali (English)

When Talut set forth with the armies, he said(284): "(Allah) will test you at the stream: if any drinks of its water, He goes not with my army: Only those who taste not of it go with me: A mere sip out of the hand is excused." but they all drank of it, except a few. When they crossed the river,- He and the faithful ones with him,they said: "This day(285) We cannot cope with Goliath and his forces." but those who were convinced that they must meet Allah, said: "How oft, by Allah.s will, Hath a small force vanquished a big one? Allah is with those who steadfastly persevere." *

M. Pickthall (English)

And when Saul set out with the army, be said: Lo! Allah will try you by (the ordeal of) a river. Whosoever therefore drinketh thereof he is not of me, and whosoever tasteth it not he is of me, save him who taketh (thereof) in the hollow of his hand. But they drank thereof, all save a few of them. And after he had crossed (the river), he and those who believed with him, they said: We have no power this day against Goliath and his hosts. But those who knew that they would meet their Lord exclaimed: How many a little company hath overcome a mighty host by Allah's leave! Allah is with the steadfast.

Bakara Suresi
255


اللَّهُ

Allah (ki)



لَا إِلَٰهَ

tanrı yoktur



إِلَّا

başka


هُوَ

O'ndan


الْحَيُّ

daima diridir



الْقَيُّومُۚ

koruyup yöneticidir



لَا تَأْخُذُهُ

O'nu tutmaz



سِنَةٌ

ne bir uyuklama



وَلَا نَوْمٌۚ

ve ne de uyku



لَهُ

O'nundur


مَا

ne varsa


فِي السَّمَاوَاتِ

göklerde


وَمَا

ve ne varsa



فِي الْأَرْضِۗ

yerde


مَنْ

kim


ذَا الَّذِي يَشْفَعُ

şefaat edebilir



عِنْدَهُ

kendisinin katında



إِلَّا

dışında


بِإِذْنِهِۚ

O'nun izni



يَعْلَمُ

bilir


مَا

olanı


بَيْنَ أَيْدِيهِمْ

onların önünde



وَمَا

ve olanı


خَلْفَهُمْۖ

arkalarında



وَلَا يُحِيطُونَ

kavrayamazlar



بِشَيْءٍ

hiçbir şey



مِنْ عِلْمِهِ

O'nun ilminden



إِلَّا

dışında


بِمَا شَاءَۚ

kendisinin dilediğinin



وَسِعَ

kaplamıştır



كُرْسِيُّهُ

O'nun Kürsüsü



السَّمَاوَاتِ

gökleri


وَالْأَرْضَۖ

ve yeri


وَلَا يَئُودُهُ

O'na ağır gelmez



حِفْظُهُمَاۚ

onları koru(yup gözet)mek



وَهُوَ

O


الْعَلِيُّ

yücedir


الْعَظِيمُ

büyüktür

















Türkçe Transcript (*)

(A)llâhu lâ ilâhe illâ huve-lhayyu-lkayyûm(u)(c) lâ te/ḣużuhu sinetun velâ nevm(un)(c) lehu mâ fî-ssemâvâti vemâ fi-l-ard(i)(k) men że-lleżî yeşfe’u ‘indehu illâ bi-iżnih(i)(c) ya’lemu mâ beyne eydîhim vemâ ḣalfehum(s) velâ yuhîtûne bişey-in min ‘ilmihi illâ bimâ şâ(e)(c) vesi’a kursiyyuhu-ssemâvâti vel-ard(a)(s) velâ yeûduhu hifzuhumâ vehuve-l’aliyyu-l’azîm(u)

Ali Bulaç Meali

Allah... O'ndan başka ilah yoktur. Diridir, kâimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiç birşeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek yücedir, pek büyüktür.

Edip Yüksel Meali

ALLAH: O'ndan başka tanrı yoktur, Yaşayandır, Sonsuzdur. Kendisini ne dalgınlık ne de uyuklama tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. İzni olmadan kim O'nun katında aracılık edebilir? Onların geçmişini ve geleceğini bilir. Dilediği miktar dışında O'nun bilgisinden hiç bir şeyi kavrayamazlar. Egemenliği gökleri ve yeri kapsamıştır. Onları düzen içinde korumak onu yormaz. O Yücedir, Büyüktür.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O daima diridir (hayydır), bütün varlığın idaresini yürüten (kayyum)dir. O'nu ne gaflet basar, ne de uyku. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmadan huzurunda şefaat edecek olan kimdir? O, kullarının önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bilir. Onlar ise, O'nun dilediği kadarından başka ilminden hiç bir şey kavrayamazlar. O'nun kürsisi, bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır. Onların her ikisini de görüp gözetmek O'na bir ağırlık vermez. O çok yücedir, çok büyüktür.

Süleyman Ateş Meali

Allah, ki O'ndan başka tanrı yoktur, daima diri ve yaratıklarını koruyup yöneticidir. Kendisini ne bir uyuklama, ne de uyku tutmaz. Göklerde ve yerde olanların hepsi O'nundur. O'nun izni olmadan kendisinin katında kim şefaat edebilir? Onların önlerinde ve arkalarında olanı bilir. O'nun ilminden, ancak kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. O'nun Kürsüsü, gökleri ve yeri kaplamıştır (O yüce padişah, göklere, yere, bütün kainata hükmetmektedir). Onları koru(yup gözet)mek, kendisine ağır gelmez. O yücedir, büyüktür.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Allah'tan başka ilah yok. Hayy'dır O, sürekli diridir; Kayyûm'dur O, kudretin kaynağıdır. Ne gaflet yaklaşır O'na ne kendinden geçme ne de uyku. Göklerde ne var, yerde ne varsa yalnız O'nundur. O'nun huzurunda, bizzat O'nun izni olmadıkça, kim şefaat edebilir! O, insanların önden gönderdiklerini de bilir, arkada bıraktıklarını da!... İnsanlar O'nun bilgisinden, bizzat kendisinin dilediği dışında, hiçbir şeyi kavrayıp kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, gökleri ve yeri çepeçevre kuşatmıştır. Göklerin ve yerin korunması O'na hiç de zor gelmez. Aliyy'dir O, yüceliği sınırsızdır; Azim'dir O, büyüklüğü sınırsızdır.

Yusuf Ali (English)

Allah. There is no god but He,-the Living, the Selfsubsisting, Eternal(296). No slumber can seize Him nor sleep. His are all things in the heavens and on earth. Who is there can intercede in His presence except as He permitteth? He knoweth what (appeareth to His creatures as) before or after or behind them(297). Nor shall they compass aught of His knowledge except as He willeth. His Throne doth extend(298) over the heavens and the earth, and He feeleth no fatigue in guarding and preserving them(299) for He is the Most High, the Supreme (in glory). *

M. Pickthall (English)

Allah! There is no God save Him, the Alive, the Eternal. Neither slumber nor sleep overtaketh Him. Unto Him belongeth whatsoever is in the heavens and whatsoever is in the earth. Who is he that intercedeth with Him save by His leave? He knoweth that which is in front of them and that which is behind them, while they encompass nothing of His knowledge save what He will. His throne includeth the heavens and the earth, and He is never weary of preserving them. He is the Sublime, the Tremendous.



70. Kayyûm, “varlığı kendinden, kendi kendine yeterli, yarattıklarına hâkim ve onları koruyup gözeten” demektir.

72. Bu âyet, Âyetü’l-Kürsî (kürsü âyeti) diye adlandırılır. “Kürsü”, Allah’ın kudret ve azameti, O’nun her şeyi kapsayan ilmi demektir. Âyette, Allah Teâlâ kendi zatının çok veciz bir tanımını yapmaktadır. Kitab-ı Mukaddes’te yanlış ve tahrif edilmiş bir biçimde anlatılan Allah, burada nasıl ise öyle tarif edilmektedir. O, yerde, gökte ve ikisi arasında olan her şeyin sahibi ve mâlikidir. Hiç kimse hâkimiyetinde, otoritesinde, mülkünde ve yönetiminde O’na ortak değildir. Hiçbir şey O’na rakip ve eş olamaz. O, mutlak ilim ve irade sahibidir. O’na hiçbir varlık güç yetiremez. O, bütün evrenin sahibi, yöneticisi ve hâkimidir.

En’âm Suresi
7


وَلَوْ

eğer


نَزَّلْنَا

indirmiş olsaydık da



عَلَيْكَ

sana


كِتَابًا

bir Kitap



فِي قِرْطَاسٍ

kağıt üzerine yazılı



فَلَمَسُوهُ

onu tutsalardı



بِأَيْدِيهِمْ

elleriyle



لَقَالَ

yine derlerdi



الَّذِينَ كَفَرُوا

inkar edenler



إِنْ هَٰذَا

bu


إِلَّا

başka değildir



سِحْرٌ

bir büyüden



مُبِينٌ

apaçık



















Türkçe Transcript (*)

Velev nezzelnâ ‘aleyke kitâben fî kirtâsin felemesûhu bi-eydîhim lekâle-lleżîne keferû in hâżâ illâ sihrun mubîn(un)

Ali Bulaç Meali

Biz Kitabı üzerine yazılı bir kağıtta göndersek ve onlar elleriyle dokunsalar bile inkâr edenler, tartışmasız: 'Bu apaçık bir büyüden başkası değildir' derler.

Edip Yüksel Meali

Sana kağıt üzerine yazılı bir kitap indirseydik ve elleriyle dokunsalardı bile, inkarcılar, "Bu ancak apaçık bir büyüdür," diyeceklerdi.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Eğer sana kağıtta yazılı bir kitap indirmiş olsak da onu elleriyle tutsalardı, yine de o kâfirler: "Muhakkak ki bu, apaçık bir sihirdir" derlerdi.

Süleyman Ateş Meali

Eğer sana kağıt üzerine yazılı bir Kitap indirmiş olsaydık da onu elleriyle tutsalardı, yine inkar edenler, "Bu, apaçık bir büyüden başka bir şey değildir!" derlerdi.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Eğer biz sana parşömen üzerine yazılı bir kitap göndermiş olsaydık, onlar da ona elleriyle dokunmuş olsalardı, o küfre batmışlar, hiç kuşkusuz şöyle deyivereceklerdi: "Bu, apaçık bir büyüden başka şey değildir."

Yusuf Ali (English)

If We had sent unto thee a written (message) on parchment,(839-A) so that they could touch it with their hands, the Unbelievers would have been sure to say: "This is nothing but obvious magic!"(840) *

M. Pickthall (English)

Had we sent down unto thee (Muhammad) (actual) writing upon parchment, so that they could feel it with their hands, those who disbelieve would have said: This is naught else than mere magic.

En’âm Suresi
92


وَهَٰذَا

bu da


كِتَابٌ

bir Kitaptır



أَنْزَلْنَاهُ

indirdiğimiz



مُبَارَكٌ

feyz kaynağı



مُصَدِّقُ

doğrulayıcı



الَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ

ve kendinden öncekini



وَلِتُنْذِرَ

uyarman için



أُمَّ الْقُرَىٰ

anakent(Mekke'y)i



وَمَنْ حَوْلَهَاۚ

ve çevresindekileri



وَالَّذِينَ يُؤْمِنُونَ

inananlar



بِالْآخِرَةِ

ahirete


يُؤْمِنُونَ

inanırlar



بِهِۖ

buna


وَهُمْ

ve onlar


عَلَىٰ صَلَاتِهِمْ

namazlarına



يُحَافِظُونَ

devam ederler











Türkçe Transcript (*)

Vehâżâ kitâbun enzelnâhu mubârakun musaddiku-lleżî beyne yedeyhi velitunżira umme-lkurâ vemen havlehâ(c) velleżîne yu/minûne bil-âḣirati yu/minûne bih(i)(s) vehum ‘alâ salâtihim yuhâfizûn(e)

Ali Bulaç Meali

İşte bu (Kur'an), önündekileri doğrulayıcı ve şehirlerin anası (Mekke) ile çevresindekileri uyarman için indirdiğimiz kutlu Kitaptır. Ahirete iman edenler buna inanırlar. Onlar namazlarını (özenle) koruyanlardır.

Edip Yüksel Meali

Bu, kendisinden öncekileri doğrulayan kutlu bir kitap olup ülkelerin anasını ve etrafındakileri uyarman için indirilmiştir. Ahirete inananlar ona inanırlar ve onlar namazlarına da devam ederler

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Bu Kitap (Kur'ân), kendinden önceki kitapları tasdik eden, şehirler anası (Mekke) halkını ve çevresindeki bütün insanlığı uyarman için indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Ahiret gününe iman edenler bu Kitab'a da iman ederler ve onlar namazlarına da devamlıdırlar.

Süleyman Ateş Meali

Bu da Anakent(Mekke'y)i ve çevresindeki(kasaba)ları uyarman için sana indirdiğimiz feyz kaynağı ve kendinden önceki (Tanrı Kitabı)nı doğrulayıcı bir Kitaptır. Ahirete inananlar, buna inanırlar ve onlar, namazlarına devam ederler.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Bu da bizim, kentlerin/medeniyetlerin anasını uyarman için indirdiğimiz bir kitap. Kutsal-bereketli, kendinden öncekini doğrulayıcı. Âhirete inananlar, ona da inanırlar ve onlar namazlarına/dualarına devam ederler.

Yusuf Ali (English)

And this is a Book which We have sent down, bringing blessings,(912) and confirming (the revelations) which came before it: that thou mayest warn the mother(913) of cities and all around her. Those who believe in the Hereafter believe in this (Book), and they are constant in guarding their prayers.(914) *

M. Pickthall (English)

And this is a blessed Scripture which We have revealed, confirming that which (was revealed) before it, that thou mayst warn the Mother of Villages and those around her. Those who believe in the Hereafter believe herein, and they are careful of their worship.

En’âm Suresi
93


وَمَنْ

kim olabilir?



أَظْلَمُ

daha zalim



مِمَّنِ

kimseden


افْتَرَىٰ

uyduran


عَلَى

karşı


اللَّهِ

Allah'a


كَذِبًا

yalan


أَوْ

ya da


قَالَ

diyenden


أُوحِيَ

vahyolundu



إِلَيَّ

bana


وَلَمْ يُوحَ

vahyedilmemiş iken



إِلَيْهِ

kendisine



شَيْءٌ

bir şey


وَمَنْ

ve kimseden



قَالَ

diyen


سَأُنْزِلُ

ben de indireceğim



مِثْلَ

gibi


مَا أَنْزَلَ

indirdiği



اللَّهُۗ

Allah'ın


وَلَوْ تَرَىٰ

bir görsen



إِذِ الظَّالِمُونَ

O zalimleri



فِي

içinde


غَمَرَاتِ

dalgaları



الْمَوْتِ

ölüm


وَالْمَلَائِكَةُ

melekler


بَاسِطُو

uzatmış


أَيْدِيهِمْ

ellerini


أَخْرِجُوا

haydi çıkarın



أَنْفُسَكُمُۖ

canlarınızı



الْيَوْمَ

bugün


تُجْزَوْنَ

cezalandırılacaksınız



عَذَابَ

azabıyla


الْهُونِ

alçaklık


بِمَا كُنْتُمْ

dolayı


تَقُولُونَ

söylemenizden



عَلَى

karşı


اللَّهِ

Allah'a


غَيْرَ

olmayanı


الْحَقِّ

gerçek


وَكُنْتُمْ

ve


عَنْ آيَاتِهِ

O'nun ayetlerine karşı



تَسْتَكْبِرُونَ

büyüklük taslamanızdan


















Yüklə 1,09 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin