Türkçe Transcript (*)
|
Le-in besatte ileyye yedeke litaktulenî mâ enâ bibâsitin yediye ileyk(e)(s) li-aktuleke innî eḣâfu(A)llâhe rabbe-l’âlemîn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
'Eğer beni öldürmek için elini bana uzatacak olursan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatacak değilim. Çünkü ben, alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım.'
|
Edip Yüksel Meali
|
"Beni öldürmek için elini bana uzatırsan, seni öldürmek için ben elimi sana uzatmayacağım. Ben, tüm yaratıkların sahibi ALLAH'tan korkarım. "
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
"Allah'a yemin ederim ki, sen beni öldürmek için bana el uzatsan da, ben seni öldürmek için sana el uzatacak değilim, ben âlemlerin Rabb'i olan Allah'tan korkarım.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Andolsun, eğer sen beni öldürmek için bana elini uzatırsan, ben seni öldürmek için sana elimi uzatmam. Çünkü ben alemlerin Rabbinden korkarım!
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Beni öldürmek için elini bana uzatırsan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatmayacağım. Şu bir gerçek ki, ben, âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım."
|
Yusuf Ali (English)
|
"If thou dost stretch thy hand against me, to slay me, it is not for me to stretch my hand against thee to slay thee: for I do fear Allah, the Cherisher of the Worlds.
|
M. Pickthall (English)
|
Even if thou stretch out thy hand against me to kill me, I shall not stretch out my hand against thee to kill thee, lo! I fear Allah, the Lord of the Worlds.
|
Mâide Suresi
33
إِنَّمَا
şüphesiz
|
جَزَاءُ
cezası
|
الَّذِينَ يُحَارِبُونَ
savaşanların
|
اللَّهَ
Allah
|
وَرَسُولَهُ
ve elçisiyle
|
وَيَسْعَوْنَ
ve çalışanların
|
فِي الْأَرْضِ
yeryüzünde
|
فَسَادًا
bozgunculukyapmağa
|
أَنْ يُقَتَّلُوا
öldürülmeleri
|
أَوْ
veya
|
يُصَلَّبُوا
asılmaları
|
أَوْ
yada
|
تُقَطَّعَ
kesilmesi
|
أَيْدِيهِمْ
ellerinin
|
وَأَرْجُلُهُمْ
ve ayaklarının
|
مِنْ خِلَافٍ
çapraz
|
أَوْ
veya
|
يُنْفَوْا
sürülmeleridir
|
مِنَ الْأَرْضِۚ
bulundukları yerden
|
ذَٰلِكَ
bu
|
لَهُمْ
onlar için
|
خِزْيٌ
bir rezilliktir
|
فِي الدُّنْيَاۖ
dünyada
|
وَلَهُمْ
onlara vardır
|
فِي الْآخِرَةِ
Âhirette ise
|
عَذَابٌ
bir azab
|
عَظِيمٌ
büyük
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
İnnemâ cezâu-lleżîne yuhâribûna(A)llâhe verasûlehu veyes’avne fî-l-ardi fesâden en yukattelû ev yusallebû ev tukatta’a eydîhim veerculuhum min ḣilâfin ev yunfev mine-l-ard(i)(c) żâlike lehum ḣizyun fî-ddunyâ(s) velehum fî-l-âḣirati ‘ażâbun ‘azîm(un)
|
Ali Bulaç Meali
|
Allah'a ve Resûlü'ne karşı savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuğa çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri, asılmaları ya da elleriyle ayaklarının çaprazca kesilmesi veya (bulundukları) yerden sürülmeleridir. Bu, dünyadaki aşağılanmalarıdır, ahirette onlar için büyük bir azab vardır.
|
Edip Yüksel Meali
|
ALLAH ve elçisi ile savaşan ve yeryüzünde bozgunculuk için uğraşanların cezası: Öldürülmeleri veya asılmaları, veya el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, veya yerlerinden sürülmeleridir. Bu, dünyada görecekleri bir aşağılanma. Ahirette ise büyük bir ceza var.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Allah ve Resulüne karşı savaşan ve yeryüzünde fesat çıkarmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama kesilmesi, ya da yeryüzünde başka bir yere sürgün edilmeleridir. Bu, dünyada onlar için bir zillettir. Ahirette ise onlar için büyük bir azab vardır.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Allah ve elçisiyle savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuk yapmağa çalışanların cezası: (ya) öldürülmeleri, ya asılmaları, ya ellerinin, ayaklarının çapraz kesilmesi veya bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu, onların dünyada çekecekleri rezilliktir. Âhirette ise onlara büyük bir azab vardır.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Allah ve resulüyle savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışanların cezası şudur: Öldürülürler yahut asılırlar yahut elleriyle ayakları çaprazlamasına kesilir yahut bulundukları yerden sürülürler. Bu onlar için dünyada bir rezilliktir. Âhirette de onlara büyük bir azap vardır.
|
Yusuf Ali (English)
|
The punishment of those who wage war against Allah and His Messenger, and strive with might and main for mischief through the land(738) is: execution, or crucifixion, or the cutting off of hands and feet from opposite sides,(739) or exile from the land: that is their disgrace in this world, and a heavy punishment is theirs in the Hereafter; *
|
M. Pickthall (English)
|
The only reward of those who make war upon Allah and His messenger and strive after corruption in the land will be that they will be killed or crucified, or have their hands and feet on alternate sides cut off, or will be expelled out of the land. Such will be their degradation in the world, and in the Hereafter theirs will be an awful doom;
|
Âyet-i kerimede “Allah’a ve Resûlüne karşı savaş ve yeryüzünde bozgunculuk” şeklinde ifade edilen suç, terör, yol kesme, kan dökme, eşkıyalık, yağmalama, masum insanları öldürme gibi toplumun huzur ve sükununu bozmaya yönelik eylemlerdir. Bu âyet, terör, eşkıyalık ve yağmalama gibi toplumun huzurunu bozan gayr-i meşru eylemlerin ne derece tehlikeli olduğuna işaret etmektedir.
Mâide Suresi
38
وَالسَّارِقُ
hırsızlık eden erkeğin
|
وَالسَّارِقَةُ
ve hırsızlık eden kadının
|
فَاقْطَعُوا
kesin
|
أَيْدِيَهُمَا
ellerini
|
جَزَاءً
bir ceza olarak
|
بِمَا
karşılık
|
كَسَبَا
yaptıklarına
|
نَكَالًا
ibret verici
|
مِنَ اللَّهِۗ
Allah'tan
|
وَاللَّهُ
Allah
|
عَزِيزٌ
daima üstündür
|
حَكِيمٌ
hüküm ve hikmet sahibidir
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ve-ssâriku ve-ssârikatu fakta’û eydiyehumâ cezâen bimâ kesebâ nekâlen mina(A)llâh(i)(k) va(A)llâhu ‘azîzun hakîm(un)
|
Ali Bulaç Meali
|
Hırsız erkek ve hırsız kadının, (çalıp) kazandıklarına bir karşılık, Allah'tan, 'tekrarı önleyen bir ceza' olmak üzere ellerini kesin. Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
|
Edip Yüksel Meali
|
Erkek hırsızın ve kadın hırsızın ellerini, yaptıklarına karşılık kesin. Bu ALLAH'ın öngördüğü bir caydırma yöntemidir. ALLAH Güçlüdür, Bilgedir *
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık Allah'dan bir ceza olarak ellerini kesin. Allah daima üstündür, hikmet sahibidir.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık Allah'tan bir ceza olarak ellerini kesin! Allah daima üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Hırsızlık yapan erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık Allah'tan bir ceza olarak ellerini kesin. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir.
|
Yusuf Ali (English)
|
As to the thief,(742) Male or female, cut off his or her hands: a punishment by way of example, from Allah, for their crime: and Allah is Exalted in power. *
|
M. Pickthall (English)
|
As for the thief, both male and female, cut off their hands. It is the reward of their own deeds, an exemplary punishment from Allah. Allah is Mighty, Wise.
|
Mâide Suresi
39
فَمَنْ
kim
|
تَابَ
tevbe eder
|
مِنْ بَعْدِ
sonra
|
ظُلْمِهِ
yaptığı haksızlıktan
|
وَأَصْلَحَ
ve uslanırsa
|
فَإِنَّ
şüphesiz
|
اللَّهَ
Allah
|
يَتُوبُ
tevbesini kabul eder
|
عَلَيْهِۗ
onun
|
إِنَّ
şüphesiz
|
اللَّهَ
Allah
|
غَفُورٌ
bağışlayan
|
رَحِيمٌ
acıyandır
|
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Femen tâbe min ba’di zulmihi veasleha fe-inna(A)llâhe yetûbu ‘aleyh(i)(k) inna(A)llâhe ġafûrun rahîm(un)
|
Ali Bulaç Meali
|
Ancak kim işlediği zulümden sonra tevbe eder ve (davranışlarını) düzeltirse, şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Muhakkak Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
|
Edip Yüksel Meali
|
Kim yaptığı bu haksızlıktan sonra tevbe ederek düzelirse, ALLAH yönelişini kabul eder. ALLAH kuşkusuz Bağışlayandır, Rahimdir.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Kim yaptığı haksızlıktan sonra tevbe eder, halini düzeltirse, şüphesiz Allah, onun tevbesini kabul eder. Çünkü Allah bağışlayan, merhamet edendir.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Kim yaptığı haksızlıktan sonra tevbe eder, uslanırsa, şüphesiz Allah, onun tevbesini kabul eder. Çünkü Allah bağışlayan, acıyandır. *
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Kim zulmünden sonra tövbe eder, halini düzeltirse kuşkusuz Allah onun tövbesini kabul eder. Allah çok affedici, çok merhametlidir.
|
Yusuf Ali (English)
|
But if the thief repents after his crime, and amends his conduct, Allah turneth to him in forgiveness; for Allah is Oft-forgiving, Most Merciful.
|
M. Pickthall (English)
|
But whoso repenteth after his wrongdoing and amendeth, lo! Allah will relent toward him. Lo! Allah is Forgiving, Merciful.
|
Mâide Suresi
64
وَقَالَتِ
dediler
|
الْيَهُودُ
yahudiler
|
يَدُ
eli
|
اللَّهِ
Allah'ın
|
مَغْلُولَةٌۚ
bağlıdır
|
غُلَّتْ
bağlandı
|
أَيْدِيهِمْ
kendi elleri
|
وَلُعِنُوا
ve la'netlendiler
|
بِمَا قَالُواۘ
söylediklerinden ötürü
|
بَلْ
hayır
|
يَدَاهُ
O'nun iki eli de
|
مَبْسُوطَتَانِ
açıktır
|
يُنْفِقُ
verir
|
كَيْفَ
gibi
|
يَشَاءُۚ
dilediği
|
وَلَيَزِيدَنَّ
andolsun artıracaktır
|
كَثِيرًا
çoğunun
|
مِنْهُمْ
onların
|
مَا أُنْزِلَ
indirilen
|
إِلَيْكَ
sana
|
مِنْ رَبِّكَ
Rabbinden
|
طُغْيَانًا
azgınlığını
|
وَكُفْرًاۚ
ve küfrünü
|
وَأَلْقَيْنَا
biz atmışızdır
|
بَيْنَهُمُ
onların aralarına
|
الْعَدَاوَةَ
düşmanlık
|
وَالْبَغْضَاءَ
ve kin
|
إِلَىٰ
kadar
|
يَوْمِ
gününe
|
الْقِيَامَةِۚ
kıyamet
|
كُلَّمَا
ne zaman
|
أَوْقَدُوا
yakmışlarsa
|
نَارًا
bir ateş
|
لِلْحَرْبِ
savaş için
|
أَطْفَأَهَا
onu söndürmüştür
|
اللَّهُۚ
Allah
|
وَيَسْعَوْنَ
koşarlar
|
فِي الْأَرْضِ
yeryüzünde
|
فَسَادًاۚ
bozgunculuğa
|
وَاللَّهُ
Allah da
|
لَا يُحِبُّ
sevmez
|
الْمُفْسِدِينَ
bozguncuları
|
|
|
|
|
|
|
Dostları ilə paylaş: |