Adli Yönetim
İstiklâl Mahkemeleri
20 Temmuz’da kabul edilen 245 sayılı Başkumandanlık Kanunu uyarınca, üyeleri Başkumandanlıkça görevlendirilen üç İstiklâl Mahkemesinin görevine son verilmiştir. Başkumandanlık Kanunu’nun kabul edildiği gün alınan 271 sayılı Heyeti Umumiye Kararıyla, Kastamonu, Konya ve Yozgad İstiklâl Mahkemelerinin vazifelerine son verilmiş ve âzaları geri çağrılmıştır.
31 Temmuz’da İstiklâl Mahkemeleriyle ilgili 249 sayılı Kanun kabul edilmiştir. Bu kanun teklifi Koçgiri Tahkik Heyetinden gönderilmiş ve hafi celsede müzakere edilmiş olan mazbata üzerine tanzim edilmiştir. İcra Vekilleri Heyetince gösterilecek lüzum ve Büyük Millet Meclisince ekseriyeti mutlâka ile verilecek karar üzerine icabeden mahallerde İstiklâl Mahkemeleri kurulmasına karar verilmiştir. Kaza gibi ihtisasa dayanan bir yetkinin Meclis harici adli rical tarafından kullanılmasını savunanlar karşısında, İstiklâl Mahkemelerinin fevkalâde mahkemeler olmaları nedeniyle teşrii ve icrai salâhiyete sahip Meclis âzasından oluşması gerektiğini savunanlar lehine bir düzenleme yapılmıştır. Memurin muhakemetiyle ilgili bazı görevler de İstiklâl Mahkemelerine verilmiştir. İdam hükümleri Büyük Millet Meclisince tetkik ve tasdik olunduktan sonra infaz olunacaktır. Müddeiumumilik teşkilatı ihdas edilmiş ve müddeiumumilere Meclisce kati suretle halledilecek kararlara itiraz hakkı tanınmıştır. Meclis ayrıca İstiklâl Mahkemeleri arasındaki itilaflara da bakacaktır.
249 sayılı Kanun, aslında bir kuruluş kanunu olmasına karşın 14.maddesiyle, Firariler hakkındaki 11 Eylül 1336 tarihli Kanun, İstiklâl Mahkemeleri Kanununun birinci maddesine müzeyyel 26 Eylül 1336 tarihli Kanun, firariler hakkındaki 11 Eylül 1336 tarihli Kanunun ikinci maddesini muaddil 6 Rebiulevvel 1339 ve 28 Teşrinisani 1336 tarihli Kanun’u ilga ettiği için 31 Temmuz 1922 tarihinden önce kurulan İstiklâl Mahkemelerini de ilga etmiştir.147
18 Temmuz’da 1668 sayılı İcra Vekilleri Heyeti Kararıyla, Amasya ve havalisinde görülen lüzuma istinaden bir İstiklâl Mahkemesi tesis edilmesi ve dairei kazasının eski İstiklâl Mahkemesi hududu dahilinde bulunması hususunun Meclis'e arzı kabul edilmiştir. İcra Vekilleri Heyeti Reisi Rauf Bey imzasıyla, 26 Temmuz 1922 tarihinde Meclis'e sunulan tezkere uyarınca Meclis'ten müsaade istenmiştir. Dahiliye Vekâleti Vekili Ali Bey, 26 Temmuz’da Meclis’in gizli oturumunda konuyla ilgili izahatta bulunmuş ve Samsun, Amasya ve Tokad'da tutuklu bulunan Pontus eşkiyasının bir kısmının Divanı Harbe bir kısmının da mahkemei nizamiyesine verilmek istenmesi üzerine, Samsun Mutasarrıfı ve Şark Cephesi Kumandanı tarafından eşkiyanın yargılanma merciinin neresi olacağının sorulduğunu bildirmiştir. Ali Bey, süratle karar verecek fevkalâde salâhiyete haiz bir İstiklâl Mahkemesinin kurulmasını önerdiklerini söylemiştir. Amasya İstiklâl Mahkemesi’nin kuruluşa ilişkin müzakereler esnasında, 50 imzalı bir takrirle İstiklâl Mahkemelerinin muvakkaten terki faaliyet etmeleri istenmiştir. Mersin Mebusu Salâhaddin Bey ile rüfekasının ileride Hükümetçe lüzum gösterildiği takdirde yeniden teşkil edilmek üzere bütün İstiklâl Mahkemelerinin faaliyetlerine son vermelerine ve Amasya'da bir İstiklâl Mahkemesi teşkili hakkındaki Hükümetin teklifinin kabulüne dair takriri 76'ya karşı 79 oyla reddedilmiştir. 16 Ağustos’ta Amasya İstiklâl Mahkemesi’nin kurulmasına karar verilecek ve âzaların intihabı gerçekleştirilecektir. 18 Eylül’de Reisi ile Müddeiumumîsi’nin istifası üzerine 11 Ekim’de münhal üyeler için intihap yapılmış; ancak intihap tamamlanamamıştır. 27 Kasım’da Dahiliye Vekili Ali Fethi Bey, Amasya İstiklâl Mahkemesine lüzum kalmadığına dair beyanatta bulunmuş ve İcra Vekilleri Heyeti’nin teklifini geri çektiğini söylemiştir. Bunun üzerine, seçilmiş ve görev yerlerine gitmiş âzaların geri çağrılmasına karar verilmiştir.
15 Ağustos 1922 tarihli İcra Vekilleri Heyeti Kararına istinaden, 26 Ağustos’ta Ankara İstiklâl Mahkemesi yeniden kurulmuştur.
6 Aralık’ta işgalden kurtarılan bölgelere üç İstiklâl Mahkemesi gönderilmesine karar verilmiş; İstiklâl Mahkemelerinin hangi mıntıkalara gönderileceğine karar verme yetkisi İcra Vekilleri Heyeti’ne bırakılmıştır.
Tablo 7. 1922 Yılı Boyunca Görev Yapan İstiklâl Mahkemeleri148
|
Mahkemenin Adı
|
Görev Yaptığı Şehir
|
Görev Süresi
|
Üyeleri
|
Faaliyetleri
|
Ankara İstiklâl Mahkemesi
|
Ankara, Kırşehir, Yozgad, Çorum
|
(7 Ekim 1920-31 Temmuz 1922, 26 Ağustos 1922)
|
İhsan Bey (Cebelibereket) (Reis), Kılıç Ali (Antep), Hüseyin Bey (Elâziz), Cevdet Bey (Kütahya)
|
7 Ekim 1920-31 Temmuz 1922 tarihleri arasında görülen 13096 davanın sonunda 108 idam kararı alınmıştır.
|
Kastamonu İstiklâl Mahkemesi
|
Kastamonu, İnebolu, Safranbolu, Daday, Erac, Tosya, Taşköprü, Cidde, Sinop, Boyabat, Ayancık, Kângırı, Çerkeş, Ilgaz, Bolu, Gerede, Düzce, Gönik, Zonguldak, Zahtan
|
23 Temmuz 1921-kuruluş kararı, 13 Ağustos 1921-Çankırı’da yayımlanan göreve başlama beyannamesi, 20 Temmuz 1922-271 sayılı Heyeti Umumiye Kararı ile ilga
|
Mustafa Necati Bey (Saruhan) (Reis), Neşet Bey (Kângırı), Ziya Nebizade Hamdi Bey (Canik), Hamdi Bey (Trabzon, 31 Ocak 1922-Başkumandanlık emriyle), Mahmud Esad Bey (İzmir, 15 Ağustos 1921 tarihine kadar)
|
Yaklaşık 9200 dava görülmüş ve en az 35 kişi idam edilmiştir.
|
Konya İstiklâl Mahkemesi
|
Konya, Karaman, Pozantı, Isparta, Burdur, Ereğli, Anamur, Silifke, Niğde, Akşehir, Antalya, Uluborlu
|
23 Temmuz 1921-kuruluş kararı, 12 Ağustos 1921-göreve başlama beyannamesi, 20 Temmuz 1922-271 sayılı Heyeti Umumiye Kararı ile ilga
|
Hacim Muhiddin Bey (Karesi) (Reis), Muhiddin Baha Bey (Bursa, 9 Haziran 1922’de istifa), Yusuf Bey (Denizli), Ali Sâib Bey (Urfa, 20 Temmuz 1922’de görevine son verildi), Ali Efendi (İçel, 31 Ocak 1922 tarihli Başkumandanlık Emriyle)
|
Konya-Delibaş isyanı, Denizli olayları başta olmak üzere 1407 davaya bakarak sonuçlandırmıştır.
|
Yozgad İstiklâl Mahkemesi
|
Kayseri, Yozgad, Kırşehir, Niğde (Başkumandanlık Emriyle 6 Aralık 1921 tarihinden itibaren)
|
8 Eylül 1921-Başkumandanlık Emriyle, 22 Eylül 1921-göreve başlama tarihi, 3 Ekim 1921-yargılamaya başlama tarihi, 20 Temmuz 1922-271 sayılı Heyeti Umumiye Kararı ile ilga, 3Ağustos 1922-son karar tarihi
|
Refik Bey (Konya) (Reis, 8 Eylül 1921 tarihinde Başkumandanlık Emriyle yerine Mazhar Bey getirilmiştir.), Ethem Fehmi Bey (Menteşe), Mazhar Bey (Üsküdar, vazifesine gitmedi), Ziya Hurşit Bey (Lâzistan, vazifesine gitmedi), Mazhar Müfit Bey (Hâkkari), Necip Bey (9 Eylül 1921 tarihinde Başkumandanlık Emriyle)
|
Koçgiri Aşireti İsyanı, Yozgat ayaklanmaları başta olmak üzere 2673 davaya bakmış; 56 idam kararı almıştır.
|
Amasya İstiklâl Mahkemesi
|
Amasya, Tokad, Samsun
|
16 Ağustos 1922-üyelerin Meclisce intihabı, 27 Kasım 1922-İcra Vekilleri Heyeti’nin kuruluş kanunu geri çekişi
|
Necati Bey (Saruhan, 18 Eylül 1922 -istifa) (Reis), Osman Nuri Bey (Bursa, 18 Eylül 1922-istifa), Hamdi Efendi (Diyarbekir), Hakkı Paşa (Niğde)
|
Pontus meselesi
|
Diplomatik Temsilcilikler
Ankara Hükümeti’nin dış politikasını ve ittifak kurduğu ülkeleri, en iyi Ankara karşıtı bir kalem olan Ali Kemal, Peyamı Sabah’taki köşesinde ele almıştır. Ali Kemal’in sözleri, dış temsilciliklerin mahiyetini güzel bir şekilde ortaya koymaktadır. Ali Kemal, 2 Ocak’ta köşesinde şöyle demiştir: "Ankara'da bir düğün dernektir gidiyor. Asya'nın kıyısından bucağından, Azerbaycan, Acara, Hıvye, Buhara, Ukrayna gibi henüz ya yeni kurulmuş ya kurulmak üzere birçok gelişi güzel devletler o acayip merkeze sefaretler, murahhaslar gönderiyorlar. Ziyafetler verilirken Yunanlılar yeni saldırı hazırlıkları yapıyorlar. Biz Asya ile Rusya ile çocukça oyalanırken o, Avrupa ile Amerika ile işi pişirmek üzeredir."
Büyük Millet Meclisi Hükümeti, 1922 yılında mevcut temsilciliklerine, Hollanda ve İran’daki temsilciliklerini de eklemiştir. 1 Kasım 1922’de Saltanat’ın ilgası ile Osmanlı İmparatorluğu’nun son bulması üzerine, Almanya ve Hollanda’da bulunan Osmanlı Sefaretleri, Büyük Millet Meclisi idaresine geçmiş ve bu ülkelerdeki temsilcilik görevini hali hazırda görevde olan Sefirler üstlenmiştir. Fransa’da ise, ikili temsil sistemi bu tarih itibariyle son bulmuş ve Büyük Millet Meclisi’nin temsilcisi Fransa’da Türkiye adına bulunan tek temsilci olmuştur.
Tablo 8. BMM Hükümetleri Döneminde Diplomatik Temsilcilikler ve Temsilciler149
|
Ülke
|
Temsilcilik Türü
|
Temsilci
|
Açıklama
|
Afganistan (Kâbil)
|
Elçilik
|
Fahrettin Paşa (Tükkan) (27 Ekim 1921-29 Kasım 1925)
|
Fahri Paşa olarak da bilinen Fahrettin Paşa, eski Medine Muhafızıdır ve Malta’ya sürülenler içinde yer almıştır.
|
Almanya (Berlin)
|
Berlin’de İsviçre Elçiliği Nezdinde Temsilcilik
|
Numan Tahir Bey (Seymen) (1920-1923)
|
30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi ile Almanya ve Osmanlı İmparatorluğu arasındaki diplomatik ilişkilerin kesilmesi üzerine Berlin’deki Osmanlı Büyükelçiliği görevlileri İstanbul’a dönmüş; sadece Numan Tahir Bey, İsviçre Elçiliği kadrosunda görülerek gayri resmi temsilci gibi Berlin’de kalmıştır. 1 Kasım 1922 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu’nun son bulması ile bütün diplomatik temsilciliklerin de Büyük Millet Meclisi idaresi geçmesi ile Numan Bey, görevine Büyük Millet Meclisi adına devam etmiştir.
|
Berlin’de Ankara Hükümeti Temsilcisi
|
Nuri Bey (Conker) (28 Haziran 1921)
|
Askeri alımlarla ilgili Almanya’da bulunan Nuri Bey, 28 Haziran 1921 tarihinde bu göreve atanmıştır.
|
Azerbaycan (Bakû)
|
Temsilcilik
|
Memduh Şevket Bey (Esendal) (19 Ağustos 1920-1923)
|
Büyük Millet Meclisi ilk temsilciliğini 1920 yılında Bakû’de açmıştır. Bakû temsilciliği tam kadrolu bir elçilik gibi çalışmıştır.
|
Fransa (Paris)
|
Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin Paris Temsilcisi
|
Ahmet Ferit Bey (Tek) (İstanbul) (26 Ekim 1921-6 Şubat 1923)
|
1914 yılında Osmanlı İmparatorluğu ile Fransa arasındaki diplomatik ilişkiler kesilmişti. Sevr Anlaşmasının imzalanmasından sonra Mehmet Nabi Bey, açılan Osmanlı Temsilciliğinde görevlendirilmişti. 1921 yılında Ferit Bey’in atanmasıyla Türkiye’deki ikili iktidar durumu Fransa’ya da taşınmıştır. Bu durum, 1 Kasım 1922 tarihine kadar devam etmiştir. Bu tarihte, Ferit Bey, Türkiye’nin tek temsilcisi olmuştur. Ferit Bey, aynı zamanda eski Maliye Vekilidir.
|
Gürcistan (Tiflis)
|
Temsilcilik
|
Ahmet Muhtar Bey (Mollaoğlu) (27 Ekim 1921-9 Kasım 1922)
|
Ahmet Muhtar Bey, eski Hariciye Vekilidir. Muhtar Bey, 9 Kasım 1922 tarihinde Moskova Elçiliğine tayin edilecektir.
|
Hollanda (Lahey)
|
Elçilik Muhafızlığı
|
Mehmet Esat Bey (Atuner) (1922-1923)
|
1 Kasım 1922 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu’nun ilga edilmesi ile birlikte, Lahey’deki Osmanlı Elçiliği kapanmıştır. Osmanlı Elçisi Nusret Sadullah Bey’in (Ayaşlı) (22 Aralık 1920- görevi sona ermiş;150 Mehmet Esat Bey, Elçilik Muhafızlığı görevini üstlenmiştir. Mehmet Esat Bey, 22 Eylül 1921 tarihinde Osmanlı Lahey Sefareti İkinci Kâtipliğini üstlenmişti.151
|
İran (Tahran)
|
Büyükelçilik
|
Muhittin Paşa (Akyüz) (7 Kasım 1922)
|
2 Ekim 1921 tarihinde İstanbul Hükümeti, Ahmed Reşid Bey’i Tahran Sefaretine atamıştır. Tahran Elçilik Heyeti, Ankara Hükümeti’nin talimatı üzerine 27 Kasım 1921 tarihinde Trabzon’da alıkonulacak ve 29 Ocak 1922 tarihinde İstanbul’a geri dönmek üzere serbest bırakılacaktır. 7 Kasım 1922 tarihinde Tahran Sefareti'ne Adana ve çevresi kumandanı Tuğgeneral Muhiddin Paşa tayin edilmiştir.
|
İtalya (Roma)
|
Temsilcilik
|
Cami Bey (Baykurt) (Aydın) (4 Eylül 1920-5 Ocak 1922)
|
Celâleddin Arif Bey’in Roma’ya varması ile vazifesi hitam bulduğu halde yurda dönmediği için 21 Ekim 1922 tarihinde Meclis tarafından mebusluktan müstafi addedilecektir.
|
Celâleddin Arif Bey (5 Ocak 1922-21 Haziran 1923)
|
|
Sovyetler Birliği (Moskova)152
|
Büyükelçilik
|
Ali Fuad Paşa (Cebesoy) (Ankara) (9 Kasım 1920-10 Mayıs 1922)
|
Ali Fuad Paşa’nın Sefirliği sırasında 21 Nisan 1922 gecesi Moskova Sefareti’nin basılması ile, tarihe Çanta Olayı olarak geçen casusluk olayı addedilen diplomatik bir kriz yaşanacaktır. Bu olay üzerine, Ali Fuad Paşa, 6 Mayıs 1922 tarihinde Ankara Hükümeti’nin onaylaması üzerine 10 Mayıs 1922’de Sovyetler Birliği’ni terk etmiştir. Sovyet Dışişleri Komiseri Karahan, 11 Mayıs 1922’de Ali Fuad Paşa’nın artık Moskova’da görev alamayacağını bildirmiştir.
|
Geçici Maslahatgüzârlık
|
Zeki Hakkı Bey (Karabuda) (1922)
|
|
Aziz Bey (1922)
|
|
Büyükelçilik
|
Ahmet Muhtar Bey (Mollaoğlu) (İstanbul) (9 Kasım 1922-28 Şubat 1924)
|
|
Buhara
|
Büyükelçilik
|
Galip Bey (12 Şubat 1922)
|
Elçilik Kurulu, 12 Nisan 1922’de Ankara’dan yola çıkmıştır. Sovyetler Birliği, Enver Paşa’nın da içinde olduğu Buhara’daki Sovyet karşıtı harekete karşı bir askeri harekât başlattığından 20 Mayıs 1922’de Elçilik Kurulu’nun gelişine engel olunmasını isteyecektir. İcra Vekilleri Heyeti, 30 Temmuz 1922’de Galip Bey’in Buhara’ya gitmeyerek merkezde kalmasına karar verecek; 24 Eylül 1922’de Galip Bey dışındaki bütün Buhara Sefareti elçilik kadrosunun görevine son verecektir.
|
Kürdistan Meselesi
Mustafa Kemal Paşa, 6 Mart’taki gizli oturumda, doğrudan Kürdistan meselesi olarak adlandırılmasa da, askeri vaziyete dair beyanatta bulunurken konuya değinmiştir. Mustafa Kemal Paşa, askeri cephedeki durumun hiçbir zaman bir memleketi yıkmaya yetmeyeceğini, asıl önemli olanın dahili cephe olduğunu ve Türkiye'yi yıkanın da bu dahili cephedeki sukut olduğunu söylemiştir. Buna Cenubi Şarki Cephesinde ortaya çıkan Kürdistan meselesini örnek göstermiştir. Meclis'in birlik içinde olması gerektiğini ifade etmiştir. Aynı gün, Başkumandanlık Tezkeresi ile yedi mebusun vazaifi vataniyeye memur edildikleri bildirilmiştir. Halil Hulki Efendi (Siird), Haydar Bey (Van), Rıza Bey (Muş), Zülfi Bey (Diyarbekir), Abdülgani Bey (Siverek), Sadullah Bey (Bitlis), İlyas Sami Bey (Muş) vazaifi mühimmeyi vataniyeye memur edilmişlerdir. Söz konusu görevlendirme, Bitlis Mebusu Yusuf Ziya Bey'in, Kürdistan’da meydana gelen bazı vakaların önüne geçmek için gönderildiği söylenen heyete dair verdiği 4 Mart 1922 tarihli sual takriri ile ilgilidir. Yusuf Ziya Bey, meselenin içeriğini, gönderilen heyetten ne gibi bir fayda beklendiğini ve gönderilen heyetin mebuslardan oluştuğu düşünüldüğünde ve mebusların istihdam ve izam hakkı Meclis’e ait iken bu mebusların Meclis Kararı olmadan nasıl gönderilebildiklerini sormuştur.153 Böyle bir heyetin gitmesi halinde faydasından çok zararı olacağını belirtmiştir.154 Mustafa Kemal Paşa, görevlendirmelerin heyet şeklinde olmadığını söyleyerek kararı savunmuştur.155 Kaldı ki, 4 Mart 1922 tarihinde Bitlis'te bulunan Küfrevizade Şeyh Baki Efendi'ye yazdığı mektupta Mustafa Kemal Paşa, milli birlik istediğini tekrarlamış, ondan Kürdistan meselesini çıkaranlara karşı nüfuzunu kullanmasını istemiş ve bu doğrultuda bölgede görevlendirmeler yaptığını bildirmişti.
Kürdistan’a gönderilecek heyet meselesi, 13 Mart’ta Dahiliye Vekâleti Bütçe görüşmelerinde de gündeme gelmiştir. Bitlis Mebusu Yusuf Ziya Bey ve Karahisarı Sahib Mebusu Mehmed Şükrü Bey, her mıntıkanın ayrı bir şekli idaresi olduğundan; idarenin şahsi bir mesele olmaktan çıkarılıp bir şekil ve sistem kazanması için memlekette kanunun hüküm kılınması ve vakit kaybetmeden memleketin taksimat ve teşkilatı mülkiyesinin yapılması gerektiğinden bahsetmişlerdir. Mülkiyeyi memurinin hudud ve vazaifinin belirlenmesi gerektiği, Dahiliye Vekâleti'nin nüfuzunun tesis edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Ancak, Yusuf Ziya Bey bunun muhiti tanıyan mülki amirler ile yapılması gerektiğini söylemiştir. Bu nedenle, Dahiliye Vekâleti'nin havaliyi Şarkiye'ye bir heyet gönderme hazırlığı içinde olduğunu endişe ile izlediğini; eğer, asayişi Şarkiye ile ilgili bir sorun varsa bunun önce Meclis gündemine getirilmesi gerektiğini dile getirmiş ve uygun tebdire Meclisce karar verilmesini istemiştir.
Musul Vilâyeti ve Elcezire Cephesi
1922 yılı başında İtilâf Devletleri Sevr Anlaşması’nın gözden geçirildiği yeni bir konferansa hazırlanırken, 1 Şubat 1922 tarihinde Mustafa Kemal Paşa, gizli bir talimatla, Yarbay Şefik Özdemir Bey’i Revandiz’e gitmek üzere görevlendirmiştir. Söz konusu görevlendirme, İngiltere’nin çok önemsediği, Misak-ı Milli sınırları içinde bulunan coğrafi, stratejik ve iktisadi öneme sahip bir bölgeye gerçekleştirildiği ve idari taksimatı belirleyeceği için önemlidir.
Misak-ı Milli sınırları içinde bulunan Musul vilayeti, 91.000 km²’lik bir arazi ile 350.000 nüfusa sahiptir ve idari taksimata göre, Kerkük, Süleymaniye ve Musul sancaklarına ayrılmıştır.156 Bölgeye yönelik ilgi, 1871 yılında Almanya’nın bölgede zengin petrol kaynakları olduğunu tespit etmesiyle başlamıştır.157 Osmanlı İmparatorluğu, 1908 yılından başlayarak, birçok yabancı petrol şirketine hisse vermişti.158 İngiltere’nin bölgeye yönelik ilgisinin bir diğer nedeni ise, Hindistan yolunun güvenliği olmuştu. Bölgenin petrol kaynaklarının bölüşümü ve stratejik önemi, Birinci Dünya Savaşı’nda Irak Cephesinin açılmasına neden olmuştu. Irak Cephesindeki muharebeler, Osmanlı İmparatorluğu ile İngiltere arasında gerçekleşmişti.159 İngiltere, Osmanlı İmparatorluğu ile savaşı bitiren 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi’nden sonra, Mondros Mütarekesi’nin hükümlerine ve uluslararası savaş kurallarına aykırı olarak 11 Kasım 1918 günü Musul ve civarını işgal etmiş; 15 Kasım 1918’de Türk birlikleri Musul’u tamamen İngiltere’ye terk etmiş ve 30 Kasım 1918 tarihinde bütün Osmanlı idari personeli bölgeyi boşaltmıştı.160 İngiltere, Musul’u işgal ettiği sırada o dönem Altıncı Ordu Kumandanı olan Ali İhsan Paşa, Musul’dan sorumluydu.161 Sevr Anlaşması’na giden yolda toplanan Paris Barış Konferansı ve San Remo Konferansı, Musul dahil olmak üzere Irak idaresini İngiliz mandasına bırakmıştı.162 İngiliz mandası altındaki Irak’ta, 23 Ağustos 1921’de Faysal Irak Kral’ı olmuştu. Ancak, İtilâf Devletlerinin çatışan çıkarları, bölgenin etnik yapısı ve toplumsal örgütlenmesi nedeniyle İngiltere bölgede tam bir hâkimiyet kurabilmiş değildi.163
Büyük Millet Meclisi için, Misak-ı Milli’nin parçası olarak Musul, kurtarılacak bölgeler içerisindedir. 9 Ağustos 1921’de Binbaşı Şevki Bey Süleymaniye Kumandanlığına atanmıştı ve 16 Aralık 1921’de Revandiz’e saldıran İngiltere’ye önemli kayıplar verdirmişti. Ancak, Binbaşı Şevki Bey, Musul’da yeni bir cephe açmak için bulunmuyordu; hatta görevlendirmesi sırasında kendisine zorunlu olmadıkça İngiltere ile çatışmaya girmemesi emri verilmişti. Görevlendirmenin niteliği itibariyle, Yarbay Şefik Özdemir Bey’in 1 Şubat 1922 tarihli görevlendirmesi Binbaşı Şevki Bey’in görevlendirmesinden oldukça farklıdır ve 1922 yılının Musul açısından farklı bir yıl olacağının göstergesidir. Özdemir Bey komutasındaki müfrezenin, kendini bölgede kamufle etmek ve barış konferanslarında İngiltere’nin eline koz vermemek amacıyla “şahsi bir teşebbüs” izlenimiyle hareket etmesi, bu nedenle resmi askeri personelden değil, mahalli kuvvetlerden oluşturulacak milis güçlerden meydana getirilmesi emredilmişse de, görevlendirmenin asıl amacı Musul’daki bekleyişin sona erdirilmesi veya insiyatifin ele geçirilmesidir. 1 Şubat 1922 tarihinde Başkumandan Mustafa Kemal Paşa’nın Müdafaai Milliye Vekâleti’ne çektiği telgrafla yapılan görevlendirmede, görevlendirme amacı, Kürdistan havalisinde bazı tahriklerde bulunarak, Misâk-ı Milli sınırları içinde kalan bölgenin Kral Faysal tarafından işgaline engel olmak ve İngiltere’nin işgal ettiği araziyi kurtarmak olarak belirtilmiştir. Denilebilir ki, 1 Şubat 1922 tarihinde Musul’un kurtarılmasına karar verilmiştir. Bu aynı zamanda, güneyde İngiltere ile fiili bir cephe açıldığı anlamına gelmektedir.164
Bütün hazırlıklar tamamlandıktan sonra, Diyarbakır’da her türlü donanımı tamamlanmış 100 kişilik bir müfreze kuruldu. Özdemir Bey’e verilen talimatta özetle şunlar belirtiliyordu: Özel teşebbüs ile hareket etmesi gereken Özdemir Bey müfrezesi, Misâk-ı Milli sınırları içinde kalan bölgelerin Faysal tarafından işgaline engel olacaktır. Musul hareketine resmi bir mahiyet verilmeyecek, görünüşte Türkiye ile hiçbir ilgisi olmadığı, şahsi ve mahalli teşebbüslerle meydana gelmiş olduğu kanaati uyandırılacaktır.165
Bu amacı sağlamak için, en elverişli yer Revandiz bölgesidir. Görevin başarıyla yapılabilmesi için, subay ve erlerin aşağıdaki esaslara bağlı kalması şarttır. Aksi takdirde memleket için zararlı sonuçlar verebilir:
a. Müfreze, ciddi ve sıkı bir disiplin altında bulundurulacak ve eğitimle meşgul olacaktır.
b. Halkı, Türk hükümetine bağlamak için son derece eşit muamele yapacaktır.
c. Vazife zamanında ve vazife dışında halka iyi muamele yapılacaktır.
d. Bölge halkının dinî inançları, taassup derecesinde kuvvetli olduğundan subay ve askerler dinî esaslara saygılı kalacaklar ve gerektiği zaman da halk aydınlatılacaktır.
e. Revandiz’de yapılacak yerli teşkilatta halkın ve özellikle aşiret reislerinin düşünceleri sorulacaktır.
“Halkla yapılacak görüşmelerde, İngilizlerin İslâm birliğini parçalamak ve bu suretle memleketlerini işgal etmek amacını güttükleri ve Faysal‘ın da tamamen İngiliz isteklerine göre hareket ettiği açık olarak anlatılmalı; Süleymaniye’de bulunmakta olan Nemrut Mustafa’nın kurduğu cemiyetin İngiliz çıkarlarına çalıştığı açıklanmalıdır.
Müfreze, Hakkari kanalıyla sıkı ve devamlı irtibatta bulunmalıdır. Bu, başarı için şarttır.”166
Özdemir Bey müfrezesi, Musul’un Revandiz sancağında görevlendirilmiştir ve Elcezire Cephesi Kumandanlığına bağlıdır. Yeni bir cephe olarak bölgeyi askeri açıdan takviye etmeye çalışan Özdemir Bey, Revandiz başta olmak üzere gittiği yerlerde Büyük Millet Meclisi adına teşkilâtlanma çalışması da yapmış; hükümetsizlikten kaynaklanan sorunları önlemeye çalışmıştır.167 Çalışmalarında Sürücü, Barzani, Zibarlı ve Balikli aşiretlerini yanına çekmiş; hatta aşiret güçlerinden yararlanarak bölgede bir jandarma kuvveti tesis etmiştir.168 Musul’da teşkilâtlanmanın güçlenmesiyle birlikte, İngiliz saldırıları da başlamıştır. 10 Temmuz’da, İngiltere Revandiz’i bombalamıştır. Buna karşılık, 31 Ağustos’ta, Özdemir Bey Derbent Muharebesini kazanmıştır. İngiltere, bölgede hâkimiyetini arttırmak için Süleymaniye’de kendisine bağlı bir manda yönetimi kurmaya çalışmıştır.169
7 Eylül 1922 tarihine kadar Özdemir Bey ve bölgedeki milis güçler tarafından yürütülen hareketler, bu tarihte Erkânı Harbiye Reisi Fevzi Paşa’nın Şark ve Elcezire Cephesi Kumandanlıklarına yolladığı emirle yeni bir boyuta taşınmıştır. Fevzi Paşa, o vakte kadar milis güçlerce yürütülen hareketin zamanı geldiğinde ordu tarafından nihai sonucuna ulaştırılmak üzere üstlenilebileceğini bildirmiş ve hazırlıklara başlanması emrini vermiştir. Garp Cephesindeki ilerleyişe paralel olarak, güneyde de kazanımlar sağlanmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu arada, Özdemir Bey, görevlendirmesi doğrultusunda hareketlere devam etmiştir. Özdemir Bey, 26 Eylül’de, Köysancak’ı ele geçirmiş ve mülki idare teşkilâtını kurma çalışmalarını başlatmıştır. Erkânı Harbiye Reisi Fevzi Paşa, 4 Aralık’ta Başkumandan Mustafa Kemal Paşa’ya Musul hazırlıklarının tamamlandığını ve taarruz emri verilmesi halinde on gün içinde taarruza geçilebileceğini iletmiştir. Musul’daki taarruz hazırlıkları Lozan Konferansı’nın paralelinde gerçekleştirilmiştir. İngiltere, 8 Aralık’ta Londra’daki “Irak Komitesi”nde Musul konusunda Konferansa nasıl bir öneri getirebileceğini tartışmış ve petrol bulunmayan Musul nehrinin kuzeyindeki toprakların Türkiye’ye bırakılacağı bir tavizin verilebileceği karara bağlanmıştır.
1923 yılı Nisan ayında bölgedeki askeri gücünü takviye eden İngiltere, Kuzey Irak’a saldıracak ve Özdemir Bey kuvvetlerini yenilgiye uğratacaktır.170 Özdemir Bey’in bu saldırılar üzerine İran’a iltica etmek zorunda kalmasıyla, Musul’daki askeri harekât da son bulacaktır. Musul’un askeri harekâtlar ile çizilmeye çalışılan kaderi 1923 yılında son bulmasına karşın, Lozan Konferansı paralelinde 1926 yılına kadar uzanacaktır.171
Dostları ilə paylaş: |