Heyeti Vekilenin Vazife ve Salâhiyeti Hakkında Kanun Lâyihası
Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının 3 Aralık 1921 tarihinde verdikleri takrir üzerine İcra Vekilleri Heyeti Vazife ve Mesuliyetine dair kanun layihası ile İcra Vekillerinin Sureti İntihabına dair kanun lâyihası birbirinden ayrılmış; her iki kanun lâyihası da birbirinden bağımsız olarak 1922 yılında Meclis gündemine gelmiştir. 6 Mart’ta bir gizli oturumda gündeme gelen vazife ve mesuliyete dair kanun lâyihasının, Mustafa Kemal Paşa’nın, bazı vekillerin çekilmesine yol açabileceği gerekçesiyle muharebenin neticesine kadar tehir edilmesi isteği üzerine gündeme getirilmemesine karar verilmiştir.
İcra Vekillerinin İntihabı Sorunu
İcra Vekillerinin intihabı 1922 boyunca sorun olmuştur. İcra Vekillerinden birinin istifası üzerine yerine yeni bir vekilin intihabı ve daha çok da görevi nedeniyle bir vekilin yerine bir başka vekilin tevkil edilmesi sırasında sorun yaşanmıştır. 11 Şubat’ta İcra Vekilleri Heyeti Reisi Fevzi Paşa’nın yerine Şer’iye Vekili Mustafa Fehmi Efendi’yi tevkil ettiğine ilişkin tezkere bir usul tartışmasına neden olmuştur. Tevkilin bu şekilde bir tezkere ile yapılmasının usule uygun olmadığı, İcra Vekilleri vazife ve mesuliyetine ilişkin Kanun çıkana kadar Teşkilatı Esasiye Kanunu'na uygun olarak İcra Vekillerinin kendi aralarından birisini kendilerine Reis intihap etmeleri gerektiği söylenmiştir. Kararın İcra Vekilleri huzurunda alındığı anlaşıldığından intihabın usule uygun olduğuna karar verilerek tezkere kabul edilmiştir. 18 Şubat’ta ise, Dahiliye Vekili Fethi Bey’in 26 Ocak 1922 tarihli Dahiliye Vekâleti Tezkeresi ile yerine Maarif Vekili Vehbi Bey’i vekil bırakması tartışma yaratmıştır. Bu konuya itiraz bir kez de 13 Mart’ta Dahiliye Bütçesi görüşmeleri sırasında gelmiştir. Erzurum Mebusu Hüseyin Avni Bey, tevkil şeklinin kanuna aykırı olduğunu iddia ederek, "meşru ve makbul ve mesul bir vekil" tevkil edilmeden Dahiliye Vekâleti bütçesi görüşmelerine geçilemeyeceğini söylemiştir. Dahiliye Vekili Ali Fethi Bey, Ankara’ya döndükten sonra 1 Nisan’da tevkile ilişkin usulsüzlük iddialarına cevap verecektir.
244 sayılı İcra Vekillerinin Sureti İntihabına dair Kanun, 8 Temmuz’da kabul edilmiştir. Kanun lâyihası, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının 3 Aralık 1921 tarihinde verdikleri takrir üzerine İcra Vekilleri Heyeti Vazife ve Mesuliyetine ilişkin kanun layihasından ayrı Encümene gitmiş, düzenlenmiş ve meclise gelmiştir. İcra Vekilleri intihabına ilişkin usul tartışmalarının bu tarihten sonrasına yoğunlaşması da kanun lâyihası üzerindeki Encümen görüşmelerini etkileme amacı taşımış olabilir. İcra Vekillerinin Sureti İntihabına dair Kanun’la, İcra Vekilleri seçiminde benimsenen namzetlik usulüne son verilmiş ve Teşkilâtı Esasiye Kanunu’nun 9.maddesi mülga kılınmıştır. İcra Vekilleri intihabını düzenleyen kanun lâyihasının birinci maddesi tayyedilerek namzetlik usulü lağvedilmiştir. İcra Vekilleri Reisi ile İcra Vekilleri, Büyük Millet Meclisi tarafından reyi hafi ve ekseriyeti mutlaka ile âzayı Meclis arasından ayrı ayrı intihab olunacaktır. Bu usul değişikliğine ilişkin hüküm, Teşkilâtı Esasiye Kanunu’nda belirtilen İcra Vekilleri Heyeti Reisi’nin İcra Vekilleri arasından seçildiği usule son vermiştir. Kanunlar hiyerarşisine aykırı olarak, Anayasa’da bir kanunla değişiklik yapılması tartışmalara neden olmuştur. Buna karşın, Meclis’in Teşkilâtı Esasiye Kanunu’nu da bu kanunu da ekseriyeti mutlaka ile kabul ettiğinden tadilin zait olduğu gerekçesi ileri sürülmüş ve Meclis’te kabul görmüştür.72 Meclis, İcra Vekilleri Heyeti Reisi’ni, ikinci madde mucibince İcra Vekilleri arasından da seçebilecektir. Meclis tarafından seçilecek İcra Vekilleri Heyeti Reisinin, hali hazırda İcra Vekili olması halinde, haiz olduğu Vekâleti dahi Meclis kararıyla muhafaza etmesi mümkün olacaktır. Bu hüküm ile, çokça tartışılmış olan Reisin İcra Vekilleri arasından seçilmesi ve İcra Vekilleri Heyeti Riyaseti ile bir Vekâletin aynı kişide toplanması usulüne devam edilme kararı alındığı anlaşılmaktadır. Ancak, önceki usulden farklı olarak, Reisi Vekiller kendileri seçemeyeceklerdir. Vekâleten tevkil Büyük Millet Meclisince ve vekil intihabı usulüne tevfikan icra olunacaktır. Bu vekili muvakkat da vekilin vazife ve salâhiyetini haiz ve vekil misullû mesuldür.
10 Temmuz’da İcra Vekillerinin sureti intihabına dair Kanunun kabulü dolayısıyla İcra Vekilleri istifa etmiştir. Aynı gün, Mustafa Kemal Paşa, durumu Şark Cephesi Kumandanı Kâzım Karabekir Paşa’e bildiren bir telgraf çekmiştir. Mustafa Kemal Paşa telgrafında, Büyük Millet Meclisi Riyaseti ile Başkumandanlıktan istifa etmek istediğini dile getirmiştir: "İki buçuk seneye yakın bir zamandan beri her biri muhtelif iklimlerden muhtelif mahallerden gelmiş muhtelif ve mütezâd secâyâ ve temayülâtı haiz bulunan üç yüz elli azadan mürekkep Büyük Millet Meclisini maksad-ı muayyen ve mukaddes etrafında idareye çalışan âcizleri için de geçen zamanın bütün intibaatını göz önünde tutarak gerek kabul edilmiş olan kanun ve gerekse bazı hususatın münakaşası ve bilhassa başkumandanlık selâhiyetinin mevzubahis olması münasebetiyle bazı meclis azası tarafından söylenen sözleri nazır-ı dikkate alarak ve aynı zamanda maksad-ı mukaddesi ehemmiyet-i mahsusa ile derpiş ederek meclisin fikr-i katisini tayin ve izhar edebilmesi için efkâr ve mütalaat-ı kat'iye ve malûmeyi etrafıyla izah ederek riyasetten ve başkumandanlıktan istifa edeceğim." 11 Temmuz 1922 tarihli ikinci telgrafında ise, "Vekiller Heyeti ile heyet-i umumiye arasında siyasî hiç bir vaziyet yoktur. Heyet-i umumiye içinde vekil olmak isteyenlerin şahsen itirazları vardır." diyecektir. Konuyla ilgili yazışmalara Fevzi Paşa ve İsmet Paşa da dahil olmuştur.
12 Temmuz’da yeni İcra Vekilleri Heyeti için İcra Vekilleri ve İcra Vekilleri Heyeti Reisi seçilmiştir. Büyük Taarruza bu İcra Vekilleri Heyeti ile girilmiştir.
Tablo 3. IV. BMM İcra Vekilleri Heyeti (12 Temmuz 1922-14 Ağustos 1923)
|
Vekâlet
|
Vekil
|
Açıklama
|
İcra Vekilleri Heyeti Riyaseti
|
Rauf Bey (Sivas) (12 Temmuz 1922-18 Eylül 1922, 1 Ekim 1922)
|
Rauf Bey, Başkumandanlık Karargâhını ziyaret etmek için Ankara'dan ayrılmıştır.
|
Abdullah Azmi Efendi (Eskişehir) [vekaleten] (18 Eylül 1922-1 Ekim 1922)
|
|
Dahiliye Vekâleti (Emniyeti Umumiye, Posta ve Telgraf)
|
Ali Fethi Bey (İstanbul) (10 Ekim 1921-26 Ocak 1922, 25 Mart 1922-3 Temmuz 1922, 1 Ekim 1922-4 Ekim 1922, 5 Ekim 1922)
|
Ali Fethi Bey, 1 Ekim 1922 tarihinde Ankara'ya dönmüştür. Ali Fethi Bey, İcra Vekilleri Sureti İntihabı Kanunu nedeniyle ve teamül veçhile Dahiliye Vekâletinden istifa etmiştir. Fethi Bey, İcra Vekillerinin 10 Temmuz 1922 tarihindeki istifası esnasında yurtdışında olduğu için vekillikten istifa edememişti. İstifasının hemen ardından 5 Ekim 1922 tarihinde yeniden Dahiliye Vekâletine intihap olmuştur.
|
Âta Bey (Niğde) [vekaleten] (10 Temmuz 1922-18 Eylül 1922)
|
Âta Bey, 10 Temmuz 1922 tarihinde yeni usule göre seçildiğinden, 12 Temmuz 1922 tarihinde yapılan seçimlerde Dahiliye Vekâleti için ayrı bir intihap yapılmamıştır. Âta Bey, sağlık gerekçesiyle 18 Eylül 1922 tarihinde vekâlet vekilliğinden istifa etmiştir.
|
Hariciye Vekâleti
|
Yusuf Kemal Bey (Kastamonu) (12 Temmuz 1922-14 Ağustos 1922, 12 Eylül 1922-18 Eylül 1922, 1 Ekim 1922-25 Ekim 1922)
|
Rahatsızlığı nedeniyle üç ay mezuniyet isteyen Yusuf Kemal Bey'e 14 Ağustos 1922 tarihinde mezuniyet verilmiştir. 18 Eylül 1922 tarihinde İcra Vekilleri Heyeti Reisi Rauf Bey'in beyan ettiği üzere, Yusuf Kemal Bey Başkumandanlık Karargâhını ziyaret için ayrılacaktır. Yusuf Kemal Bey, 19 Eylül 1922 tarihinde Ankara'dan ayrılmıştır. Yusuf Kemal Bey, 25 Ekim 1922 tarihinde hastalığı nedeniyle istifasını vermiş ve kendisine üç ay mezuniyet verilmiştir. Ancak, 26 Ekim 1922 günü İsmet Bey'in Hariciye Vekâleti'ne seçilmesinden anlaşılan İsmet Bey'in Lozan Konferansı'na Hariciye Vekili olarak gitmesinin istendiğidir.
|
Rauf Bey (Sivas) [vekaleten] (16 Ağustos 1922-12 Eylül 1922, 6 Kasım 1922)
|
İcra Vekilleri Heyeti Reisi Rauf Bey (Sivas), iki kez Hariciye Vekâleti Vekilliğine seçilmiştir.
|
Dr.Rıza Nur Bey (Sinob) (18 Eylül 1922-1 Ekim 1922, 25 Ekim 1922-6 Kasım 1922)
|
Dr.Rıza Nur Bey'in, Sıhhıye Vekâletinden istifasını verdiği gün İcra Vekilleri Heyeti Reisi Rauf Bey, Yusuf Kemal Bey'e kendilerinin Başkumandanlık Karargâhında oldukları müddetçe Dr. Rıza Nur Bey'in vekalet edeceğini beyan etmiştir. Yusuf Kemal Bey'in 25 Ekim 1922 tarihli istifası nedeniyle yerine Dr. Rıza Nur Bey'in vekalet etmesine karar verilmiştir. 26 Ekim 1922 tarihinde Hariciye Vekâletine İsmet Bey seçilmiş; onun seçildiği gün Rıza Nur Bey'in vekalet görevine devam edilmesi kabul edilmiştir.
|
İsmet Paşa (Edirne) (26 Ekim 1922)
|
|
Müdafaai Milliye Vekâleti
|
Kâzım Paşa (Karesi) (12 Temmuz 1922-14 Ekim 1922, -6 Kasım 1922, 18 Kasım 1922)
|
Kâzım Paşa'ya 14 Ekim 1922 tarihinde Rauf Bey'in vekalet etmeye başladığı saptanmış; ancak, Kâzım Paşa'nın ne zaman göreve başladığı zabıt ceridelerinde saptanamamıştır.
|
Rauf Bey (Sivas) [vekaleten] (14 Ekim 1922)
|
Vekâlet vekilliğine ilişkin 14 Ekim 1922 tarihli İcra Vekilleri Heyeti Tezkeresi 16 Ekim 1922 tarihinde Meclis'te okunmuştur.
|
Fevzi Paşa (Kozan) [vekaleten] (6 Kasım 1922)
|
Tevkile ilişkin 6 Kasım 1922 tarihli İcra Vekilleri Heyeti Tezkeresi, 8 Kasım 1922 tarihinde Meclis'te okunmuştur.
|
Adliye ve Mezahib Vekâleti
|
Celâleddin Arif Bey (Erzurum) (12 Temmuz 1922-14 Ağustos 1922)
|
Celâleddin Arif Bey, Adliye Vekâletine intihap olduğu tarihte Roma Mümessilidir. 14 Ağustos 1922 tarihinde gönderdiği telgrafta kendisinin mazur görülmesini istemiş ve görevi kabul etmediğini bildirmiştir.
|
Rıfat Bey (Kayseri) (16 Ağustos 1922)
|
|
Nafıa Vekâleti
|
Feyzi Bey (Diyarbekir) (14 Ocak 1922-4 Eylül 1922, 9 Eylül 1922)
|
Feyzi Bey'e, 15 Mayıs 1922 tarihinde üç ay mezuniyet verilmiştir. Feyzi Bey, mezuniyeti zamanında kabul edilen İcra Vekilleri Heyeti Sureti İntihabına dair Kanun nedeniyle 4 Eylül'de Nafia Vekâletinden istifa edecektir. İstifasının hemen sonrasında 9 Eylül 1922 tarihinde yeniden intihap olmuştur.
|
Reşad Bey (Saruhan) [vekaleten] (12 Temmuz 1922-9 Eylül 1922)
|
|
Maliye ve Rüsumat, Defteri Hakani Vekâleti
|
Hasan Fehmi Bey (Gümüşane) (12 Temmuz 1922-12 Ekim 1922, 27 Kasım 1922)
|
Düşmandan kurtarılan mahallerde muameleyi maliyeyi tetkik etmek üzere seyahate çıkmıştır. 29 Eylül 1922 tarihli İcra Vekilleri Heyeti Tezkeresi 16 Ekim 1922 tarihinde Meclis'te okunmuştur. Vekâlet vekilliğine başlama tarihi belirlenirken 12 Ekim 1922 tarihinde Hasan Fehmi Bey'in yaptığı beyan esas alınmıştır. Çünkü 29 Eylül 1922 tarihinde karar alınmış olmasına rağmen, Hasan Fehmi Bey Ankara'da kalmış ve gideceğini 12 Ekim 1922 tarihinde Meclis'e duyurmuştur. Hasan Fehmi Bey, 27 Kasım 1922 tarihinde Ankara'ya dönerek Meclis'te beyanatta bulunmuştur.
|
Vehbi Bey (Karesi) [vekaleten] (12 Ekim 1922-6 Kasım 1922)
|
|
Ali Fethi Bey (İstanbul) [vekaleten] (6 Kasım 1922-27 Kasım 1922)
|
|
Sıhhiye ve Muavenatı İçtimaiye Vekâleti
|
Dr.Rıza Nur Bey (Sinob) (24 Aralık 1921-18 Eylül 1922, 25 Eylül 1922)
|
Sıhhıye Vekâleti, Dr.Rıza Nur Bey'in Moskova'da olduğu sürece vekaleten yürütülmüştür. Bu arada, İcra Vekilleri Sureti İntihabı Kanunu çıkmış ve İcra Vekilleri 10 Temmuz 1922 tarihinde istifa etmişlerdir. Dr.Rıza Nur Bey, Ankara'da olmadığı için o vakit istifa edememiş ve istifasını 18 Eylül 1922 tarihinde verebilmiştir. Bu tarihte, yerine başka biri seçilene kadar kendisinin vekaleten göreve devam etmesi kararı alınmıştır.
|
Dr.Fuad Bey [vekaleten] (12 Temmuz 1922-18 Eylül 1922)
|
|
Tevfik Rüşdü Bey (Menteşe) [vekaleten] (6 Kasım 1922)
|
|
Maarif Vekâleti
|
Vehbi Bey (Karesi) (12 Temmuz 1922-6 Kasım 1922)
|
Vehbi Bey, 6 Kasım 1922 tarihinde istifa etmiştir.
|
İsmail Safa Bey (Mersin) (6 Kasım 1922)
|
|
İktisat Vekâleti (Ticaret, Sanayi, Ziraat, Orman ve Maadin)
|
Mahmut Celâl Bey (Saruhan) (12 Temmuz 1922)
|
|
Şer'iye ve Evkaf Vekâleti
|
Abdullah Azmi Efendi (Eskişehir) (12 Temmuz 1922-3 Kasım 1922)
|
|
Mehmed Vehbi Efendi (Konya) (6 Kasım 1922)
|
|
Erkân-ı Harbiyei Umumiye Riyaseti
|
Fevzi Paşa (Kozan) (12 Temmuz 1922)
|
Fevzi Paşa, 27 Ekim 1922 tarihinde Garp Cephesi Kumandanlığı görevini de üstlenmiştir.
|
İcra Vekilleri Heyeti’nin intihabına ilişkin usulün 10 Temmuz’da netleştirilmesine rağmen, konuyla ilgili tartışmalar devam etmiştir. 14 Ağustos’ta bir İcra Vekilleri Heyeti Tezkeresi ile Hariciye Vekili Yusuf Kemal Bey’in yerine İcra Vekilleri Heyeti Reisinin vekalet edeceğinin Meclis’e tebliğ edilmesi üzerine usul tartışmaları yaşanmıştır. Bunun üzerine, 16 Ağustos’ta Hariciye Vekâleti Vekilliği için intihap yapılmış ve Tezkere’de vekalet edeceği bildirilen İcra Vekilleri Heyeti Reisi Rauf Bey, vekâlet vekilliğine seçilmiştir. 14 Ekim’de de İcra Vekilleri Heyeti Reisinin kaç vekalete vekillik edeceğine ilişkin bir tartışma yaşanmıştır. Kanunda sayı kısıtı olmamasına karşın bazı mebuslar İcra Vekilleri Heyeti Reisi’nin çok sayıda vekâlete vekillik etmesine karşı çıkmışlardır.
İcra Vekillerine Verilen Sual ve İstizah Takrirleri
1922 yılının iki döneminde de, İcra Vekilleri’ne yönelik verilen istizah takrirleri yoğunlaşmıştır. 2 Ocak’ta Tekâlifi Milliye’den mükellef olan âşar mültezimleri hakkındaki istizah takriri sonunda Maliye Vekili Hasan Bey’e (Trabzon) beyanı itimat edilmiştir. Hariciye Vekili Yusuf Kemal Bey’in Avrupa seyahati öncesinde İstanbul’a uğrayarak Padişah’la görüşmesi 6 Mart’ta önemli tartışmalara neden olmuş ve hakkında istizah ve sual takrirleri verilmiştir. Konunun hassasiyeti ve önemi nedeniyle 6 Mart’ta Heyeti Vekile güvenoylamasına gitmek zorunda kalmış ve 7 Mart’ta Hariciye Vekili Yusuf Kemal Bey ile Heyeti Vekile’ye beyanı itimad edilmiştir. Sivas Temyiz Mahkemesi’ne yaptığı atamalar nedeniyle verilen istizah takriri neticesinde 27 Mart’ta Adliye Vekili Refik Şevket Bey’e beyanı itimad edilmiştir. 7 Mayıs’ta Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey ve rüfekası, Pontus meselesi ve Trabzon Müdafaaî Hukuk Cemiyetine dair Dahiliye Vekâletine bir istihzah takriri vermiştir. Takrir, 18 Mayıs’ta Heyeti Umumiye’ye gelmiş; daha sonra Trabzon ve Pontus meselesi olarak takrir ikiye ayrılmış; 8 Haziran’da Dahiliye Vekili Ali Fethi Bey takririn Trabzon Müdafaai Hukuk Cemiyeti’yle ilgili kısmına cevap vermeye başlamış; 10 Haziran’da Pontus meselesine geçilmiş ve 10 Haziran’da Dahiliye Vekili Ali Fethi Bey’e beyanı itimatta bulunulmuştur. İkinci dönemin en önemli istizah takrirlerinden biri ise, 20 Kasım’da İstanbul’un Refet Paşa tarafından teslimi hakkında İcra Vekilleri Heyeti Reisi ile Hariciye, Dahiliye ve Maliye Vekillerinden isteneni olacaktır. Bu takrir neticesinde de 22 Kasım’da İcra Vekilleri Heyeti ile ilgili Vekillere beyanı itimat edilecektir. Memaliki müstahlasa hakkında Maliye Vekâletine verilen istizah takriri 2 Aralık’ta beyanı itimat ile sonuçlanacaktır. 30 Kasım’da da Şimendifer Umuru (Demiryolları İşletmesi) hakkında Nafıa Vekâletine bir istizah takriri verilecektir. Nafıa Vekili Feyzi Bey’e 13 Aralık’ta beyanı itimat edilecektir.
Sual ve istizah takrirlerinin bir kısmı ise istifa ile sonuçlanmıştır. Şer’iye Vekâleti 1922 yılının ilk aylarında takrirlere maruz kalmıştır. Takrirlerin odak noktasını Şer’iye Vekâletinin görevini yapmadığı iddiası oluşturmuştur. 12 Ocak’ta Erzurum Mebusu Salih Efendi verdiği sual takriri ile, Evkafı Celâliye, Bayramiye ve Bektaşiye gibi müstesna vakıflardan neden hesap aranmadığını, Harb Vergisi alınmadığını; merkez ve mülhakattaki kadro yolsuzluğunu; umuru şer'iye ve evkaf işlerinden iki seneden beri Meclisin neden haberdar edilmediğini ve Şer'iye Vekâleti muamelâtında diğer vekâletlerden farklı olarak neden bir yenilik görülmediğini sormuştur. Şer’iye Vekili Mustafa Fehmi Efendi’yi 29 Nisan’da istifaya götüren takrir ise, Hacı Bektaşı Veli Şeyhi Hasan Efendi hakkında Edirne Mebusu Şeref Bey’in verdiği takrirdir. Şer’iye Vekili’nin görevinden azlettiği Şeyh’in 24 Nisan 1922 tarihli 251 sayılı Heyeti Umumiye Kararı ile görevine iade edilmesini bir ademi itimat sayan Mustafa Fehmi Efendi, istifa etmiştir. İktisat Vekili Süleyman Sırrı Bey de, 27 Nisan’da kendisine ademi itimat edilmesi üzerine istifa etmek zorunda kalmıştır. Sırrı Bey, devletin parasını israf etmek ve usulsüz atama yapmakla itham edilmiştir.
İKİNCİ DÖNEM: YENİ TÜRKİYE’YE ZEMİN HAZIRLAYACAK BARIŞ GÖRÜŞMELERİ
Müttefik Devletlerin Venedik Konferansı hazırlıkları, 26 Ağustos’ta başlayan Büyük Taarruz ile sekteye uğramıştır. Müttefik Devletler, geç kalmışlığın faturasını 9 Eylül sonrası şekillenen koşullarda yeni bir konferans düzenlemek zorunda kalarak ödeyeceklerdir.
1922 yılının ikinci dönemi, Müttefik Devletlerin 23 Eylül’de Ankara Hükümeti’ne verdiği nota ile açılır. İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon, Fransa Başbakanı Poincaré ve İtalya'nın Paris Büyükelçisi Kont Sforza'nın imzasını taşıyan nota, 20 Eylül’de başlayan görüşmeler sonunda şekillenmiştir.73 Notada, Ankara Hükümeti'ne, Venedik veya başka bir yerde toplanacak bir konferansa tam yetkili temsilci gönderip göndermeyeceği sorulmuştur. Konferansın amacı, kesin barış anlaşması yapmak olarak tarif edilmiştir. İtilâf Devletleri, Türkiye'nin Edirne dahil olmak üzere Meriç'e kadar uzanan Trakya'yı geri almak arzusunu olumlu karşıladıklarını beyan etmişlerdir. Barış anlaşması yapılır yapılmaz kuvvetlerini İstanbul'dan çekme yönündeki taahhütlerini yinelemişlerdir. Konferans öncesinde Yunan askerinin hangi hatta çekileceğinin Mudanya veya İzmit'te yapılacak bir konferansta belirlenebileceğini belirtmişlerdir. Büyük Millet Meclisi Hükümeti adına Hariciye Vekili Yusuf Kemal Bey, 29 Eylül’de, bu notaya cevaben Mudanya Konferansı’nın kabul edildiğini ve İsmet Paşa’nın delege olarak atandığını bildiren bir nota verecektir.
Önerinin hemen öncesinde15 ve 17 Eylül’de İstanbul ve Boğazların savunulması kararını alan İngiliz Kabinesi ve 18 Eylül’de tarafsız bölgeye girilmesinin savaş ilanı olacağını ilan eden Müttefik Devletlerin, görüşlerini değiştirmelerinde İstanbul ve Boğazların savunulmasına yetecek gücün olmadığı istihbaratı yatar. İngiliz Kabinesi, 19 Eylül’de İstanbul’daki Müttefik Orduları Başkumandanı General Harington ile İngiliz Akdeniz Başkumandanlığının telgraflarını görüşür. General Harington, Mustafa Kemal'in İstanbul üzerine yürümesi halinde ordunun en fazla üç-dört hafta dayanabileceğini; Akdeniz Başkumandanlığı da donanmanın İstanbul'u savunamayacağını bildirmektedir. Kabine’nin, takviye kararı aldığı bu toplantının hemen sonrasında, Fransa ve İtalya’nın tutumu ile İngiltere’nin Sömürgeler Bakanı Churchill’in takviye talebine sömürgelerin verdiği cevap savaş kararının değerlendirilmesine neden olmuştur. 20 Eylül’de başlayan Müttefik Ülkelerin Paris görüşmeleri, ittifakın mevcut durumda diretilmesi halinde devam etmeyeceğini göstermiştir. Görüşmelerde, İngiltere, savaş istemediğini beyan etmekle birlikte 1918 zaferinin meyvelerini yitirmeye yanaşmayacağını bildirmiştir.74 Ancak, Fransa’nın, Türkiye’nin tarafsız bölgeyi tanımayacağı, Edirne’nin verilmesi ve sınırın Meriç nehrinden geçmesi taleplerinin karşılanmaması halinde bütün Balkanların karışabileceği ve bu koşullar altında Fransa’nın asla savaşmayacağı yönündeki görüşleri anlaşmaya giden süreci belirlemiştir.75 Bu arada, Fransa 22 Eylül’de Çanakkale’yi boşaltmış; bunun üzerine, İngiltere ve Büyük Millet Meclisi ordusu tarafsız bölgede karşı karşıya kalmıştır. Ordu, 23 Eylül’de Bitaraf Mıntıka’ya [Tarafsız Bölge] girmiştir. Her ne kadar, Çanakkale’deki bu restleşmenin sorunsuz bir şekilde bitecek kadar küçük çaplı ve belki de bir blöf olduğu düşünülebilirse de, savaşın iki taraf için de mümkün bir çözüm yolu olmadığının görülmesi açısından önemli ve belirleyici olmuştur.76 İngiltere, 23 Eylül’de biten görüşmeler sonunda Misakı Milli'nin dile getirilmemesi, Batı Trakya'dan bahsedilmemesi kaydıyla, Meriç ve Edirne'ye ilişkin taahhüt verilmesine razı olmuştur. Aynı gün, Sömürgeler Bakanı Churchill’in İngiliz Kabinesi’ne sunduğu sömürgelerden gelen cevaplar da askeri çözüm koşullarının pek de mümkün olmadığını gösterir niteliktedir. Örneğin, Avusturalya, İmparatorluğun bölünmez bir bütün olduğunu ve İngiltere'nin aldığı kararlarda Dominyonlarına da danışması gerektiğini belirterek, haksız bir savaşa taraf olmayacaklarını ifade etmiş ve bu şartla destek vereceğini açıklamıştır.
Nota’nın veriliş tarihi ve notayı önceleyen koşullar, savaş koşullarının sona erdiğini ve Müttefik Ülkeler ile Büyük Millet Meclisi Hükümeti için askeri harekâtla sağlanabilecek çözüm yollarının tükendiğini gösterir. Nota ile birlikte diplomasi süreci başlamıştır. Nota’nın doğrudan Ankara Hükümeti’ni muhatap alması ve İstanbul Hükümeti’nin temsiline yer vermemesi Müttefik Devletlerin resmen Ankara Hükümeti’ni tanıdığını işaret eder. İkinci dönemin koşullarını belirleyen bu uluslararası tanınma olacaktır. Ankara Hükümeti’nin tanınması, Saltanat makamı, İstanbul Hükümeti ve Osmanlı İmparatorluğu’nun da fiili iktidarının son bulduğu anlamına gelecek ve ikili iktidar koşullarının Büyük Millet Meclisi lehine değişeceği süreci hızlandıracaktır.
Dostları ilə paylaş: |