Emzirmenin korunması, özendirilmesi, desteklenmesi ile demir yetersizliği anemisinin önlenmesi ve kontrolü programı: Demir gibi türkiye; Bebeklerde demir eksikliğini önlemeye yönelik programdır. Sağlık Bakanlığı 2004-2012 yılları arasında ücretsiz yaklaşık 10,000,000 demir preparatı desteği sağlanmıştır.
Bebeklerde D vitamin yetersizliğinin önlenmesi ve kemik sağlığının geliştirilmesi programı; T.C. Sağlık Bakanlığı 2005 yılının Mayıs ayından itibaren ülke genelinde bebeklerin kemik gelişimini desteklemek amacıyla bir yaş altı çocuklara 400U/gün olacak şekilde ücretsiz yaklaşık 10,000,000 D vitamini desteği sağlanmıştır.
İyot yetersizliği hastalıkları ve tuzun iyotlanması programı;Ülkemizde iyot yetersizliği hastalıkları ile mücadele edebilmek için tuzun iyotlanması yöntem olarak seçilmiştir. Bu amaçla, 1994 yılından beri Sağlık Bakanlığı, UNICEF işbirliğinde “İyot Yetersizliği Hastalıklarının Önlenmesi ve Tuzun İyotlanması Programı” yürütülmektedir.
Program dâhilinde yapılan çalışmaları değerlendirmek amacıyla 2007 yılında Türkiye genelini temsil eden bir örneklemde gerçekleştirilen “Türkiye İyot Durum Araştırması” sonucunda; 5 yıl içerisinde ciddi yol alındığı, pek çok il merkezinde sorunun çözüldüğü, az sayıda il merkezinde ve kırsal alanda problemin sürmekte olduğu ve halen Türkiye’nin % 27 sinde ciddi orta derecede iyot eksikliğinin devam ediyor (< 50 g/L) olduğu tespit edilmiştir.
Bebek ve çocuk izlemleri programı; Ülkemiz 2005 yılından itibaren Aile Hekimliği Sistemine geçmiş ve 2010 yılı sonu itibariyle de ülke geneline yaygınlaştırılmıştır.
Bebek ve çocuk izlemlerinde temel öngörü, hastalık ortaya çıktıktan sonra iyileştirmek için uğraşmak yerine, hastalığa zemin hazırlayan koşulların önceden saptanarak önlenmesidir. Bu hem daha sağlıklı, hem de daha ekonomik bir yaklaşımdır. İzlemlerde ağırlıklı sorumluluk, Aile Hekimleri, AÇSAP Merkezleri ve Toplum Sağlığı Merkezlerindedir.
Tüm ülke çapında 1. basamak sağlık kurumlarında görevli sağlık çalışanlarının, öncelikli bölge ve öncelikli meslek gruplarından başlanarak, çerçeve eğitim olan Birinci Basamakta Bebek ve Çocuk İzlemi eğitimini alması temel amaçtır. Bu amaç gerçekleştiğinde hizmet sunumunda, bütüncül yaklaşım kavramının yerleştirilmesi, birinci basamak sağlık hizmet sunumunun nitelik ve nicelik olarak arttırılması, birinci basamağın güçlendirilmesi, birinci basamak çalışanlarının mesleksel doyumlarını ve dolayısıyla motivasyonlarının arttırılması sağlanacaktır. Ayrıca birinci basamak koşullarında sunulan hizmetin çeşitliliğini arttırmak, birinci basamak kurumlarda görevli sağlık çalışanlarına verilen çocuk sağlığına yönelik eğitimleri tek bir çerçeve eğitim içinde toplayarak uzun dönemde hizmetiçi eğitimlerin daha az harcamayla daha verimli bir duruma gelmesini sağlamak, toplanan verilerin niteliğini ve doğruluğunu arttırmakta gerçekleşecekler olarak belirlenmiştir.
2007 yılında, program hazırlamak için gerekli olan literatür tarama çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Durum saptamada kullanılacak veriler belirlenmiştir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve diğer ilgili uluslararası kaynaklardan yararlanılarak, bebeklere standart bir hizmetin sunumu için Bakanlığımızca Bebek ve Çocuk İzlem Protokolü taslağı geliştirilmiştir. Oluşturulan izlem protokolleri üniversitelerin ilgili bilim dalları, Bakanlık ilgili birimlerine ve ilgili derneklere (Milli Pediatri Derneği, Türk Pediatri Kurumu, Türk Neonatoloji Derneği ve Sosyal Pediatri Derneği) gönderilmiştir. 2008 yılında, öneriler doğrultusunda gerekli düzenlemeler yapılarak son şekli verilen izlem protokolleri 2008/45 sayılı Genelge ile 81 ilde uygulanmaya başlanmıştır. 2009 yılında protokoller güncellenerek, basımı gerçekleştirilmiştir. 1. Basamakta çalışan hekimlere ve hekim dışı sağlık personeline izlem protokollerinin kullanımına yönelik bir eğitim programı hazırlanmıştır. Merkez Eğitim Ekibi’nin yapısı belirlenmiştir. Bu protokollerin sağlık personeli tarafından il genelinde yaygın kullanımının sağlanması amacıyla, saptanan ilkeler doğrultusunda Merkez Eğitim Ekibi eğitimleri 2009 yılı ilk yarısında yapılarak ekipler oluşturulmuştur. İl düzeyinde eğitimlerin gerçekleştirilmesi için illere ödenek gönderilmiştir. İl eğitim ekipleri tarafından, 1. basamakta görev yapan sağlık personeli eğitimleri 2010 yılında tamamlanmış olup, sahada yeni göreve başlayan ve görev değişikliği olan personel için bu eğitimler sürdürülmektedir. Ulusal Sağlık Veri Sözlüğü (USVS) 2.0 çalışmalarında da bebek-çocuk izlemleri tanımlanmıştır. 2013 yılında protokoller güncellenmektedir.
Bebek ölümlerini izleme programı; Program kapsamında bebek ve perinatal dönem ölüm hızları ve nedenlerine ilişkin bilgi edinilmesi, her bebek ölümünün izlenerek nedeninin ortaya çıkarılması ve bir daha aynı nedenlerle oluşabilecek bebek ölümlerinin önlenmesi amaçlanmıştır.Bebek ölüm hızı (BÖH) son kırk yılda hızla düşerek, binde 208’ lerden binde 10’lara inmiştir. Sürdürülen bağışıklama, ağızdan sıvı tedavisi, ASYE, Neonatal Resüsitasyon Programı (NRP) ve anne sütü uygulamalarının yaygınlaştırılması ile Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması sonuçlarına göre 2003 yılında binde 28,5 olan bebek ölüm hızı, 2008 yılında binde 17 olmuştur (TNSA 2008). Yürütülmekte olan Bebek Ölümlerini İzleme Programı kapsamında; 2009 yılında binde 13,1 olarak gerçekleşen bu rakam, 2011 yılı için binde 7,7 olarak belirlenmiştir. Bebek ölümleri daha önce 5 yılda bir yapılan Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmaları (TNSA) ve diğer araştırmalarla takip edilmekte iken bugün artık rutin izlem programları kapsamına alınmıştır.
Bebek Ölümlerini İzleme Sistemi kapsamında her yıl 20.000’ in üzerinde bildirim (ölü doğum ve bebek ölümü) alınmaktadır. Bu bildirimler göstermiştir ki; Bebek ölümlerinde ilk 5 ölüm nedeni; Prematürite, Konjenital Anomali, KKH, Sepsis ve Perinatal Asfiksi’dir. Bebek ölümlerinin % 54,3’ü erken yenidoğan (0-6 gün) döneminde, % 17,2’sinin geç yenidoğan (7-28 gün) döneminde gerçekleşmektedir. Yani bebek ölümlerinin % 71.5’i yenidoğan döneminde olmaktadır.
Yenidoğan Canlandırması Programı (Neonatal Resüsitasyon Programı=NRP); Yenidoğan Canlandırma Programı (NRP) 1998 yılından bu yana ülke genelinde doğumda bebeğe eli değen tüm sağlık çalışanlarını hedef alan ve başarıyla yürütülen bir hizmet içi eğitim programıdır. Temel resüsitasyon uygulamalarının yerleştirilmesi için bu konuda standart uygulama yapacak, eğitim almış sağlık personelinin yetiştirilmesiyle önlenebilir ölüm nedenlerinden olan asfiksiye bağlı mortalite ve morbiditede gelişmiş ülke değerlerine ulaşılması amaçlanmaktadır. NRP’nin başlangıcı olan 1998 yılından 2012 yılı sonuna dek uygulayıcı kurslarında yaklaşık 37.000 sağlık personeli (Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı, Anestezi Uzmanı, doğum eyleminde görev alan pratisyen hekim ebe, hemşire, anestezi teknisyeni ve diğer hekim dışı sağlık personeli) eğitim almıştır.
Yenidoğan yoğun bakım programı; Sağlık Bakanlığı kayıtlarına göre 2010 yılı bebek ölüm hızı 10,1 olarak gerçekleşmiştir. “Bebek Ölümlerini İzleme Sistemi” kapsamında bildirimi yapılan ölümlerin nedenlerine göre dağılımı 2008 yılında ölümlerin %27’sinin prematürite nedeniyle olduğu görülmektedir. Ülkemizde yenidoğan yan dalı uzmanlığı yapmış çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı sayısının yetersiz olması nedeniyle, yenidoğan dönemi bebek ölümlerini azaltmak amacıyla Sağlık Bakanlığı tarafından Türk Neonatoloji Derneği işbirliğinde çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanlarına yönelik “Yenidoğan Yoğun Bakım Programı” başlatılmıştır. Türk Neonatoloji Derneğinin desteğiyle Çocuk Sağlığı ve hastalıkları uzmanlarına yönelik olarak başlatılan yenidoğan yoğun bakım kursu 5 iş günü teorik ve 30 iş günü pratik eğitimden oluşmaktadır. Prematüre bakımı, yenidoğan’da mekanik ventilasyon ve yenidoğanda acil sorunlar teorik eğitimin konularını oluşturmaktadır.
Çocuk acil ve yoğun bakım programı; Ülkemizde çocuk yoğun bakım ve acil uzmanı sayısının istenen düzeyde olmaması nedeniyle çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanlarının çocuk yoğun bakımı ve çocuk acil alanındaki bilgi ve becerilerini geliştirmek için bu program başlatılmıştır. Çocuk Acil Tıp ve Yoğun Bakım Derneği’nin desteği ile yenidoğan sonrası döneme ilişkin, 2 gün teorik ve belirlenen üniversite ve Bakanlığımız eğitim araştırma hastanelerinin ilgili ünitelerinde, 18 iş günü pratik eğitimden oluşan kurs, Aralık 2010 tarihinden itibaren belirli aralıklarla yapılmaktadır. Kursiyerler Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile iletişim içerisinde belirlenmiştir. 2011 yılı sonuna kadar Ankara ve Adana illerinde 3 kurs düzenlenmiştir. Çocuk yoğun bakım kursunda 74, çocuk acil kursunda 45 çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı eğitim almıştır.
Adolesan ve genç sağlığı ve gelişimi programı;
Sağlık Bakanlığı olarak 2002 yılında; UNFPA işbirliğinde İzmir’de adolesanların üreme sağlığı ve hizmet gereksinimlerinin karşılanması için strateji geliştirilmesi, UNICEF işbirliğinde ise Adana ve Ankara ‘da Adolesan Sağlığı ve Gelişimi Projesini başlatmıştır. Yine 2002 yılında adolesan sağlığını geliştirmek amacıyla ulusal bir hizmet sunum modeli oluşturularak gençlik danışma ve sağlık hizmet merkezinde görev alacak sağlık personelinin eğitimleri tamamlanmış ve model, Ankara 9 Nolu Açsap Merkezinde deneme amaçlı uygulanmaya başlanmıştır. 2003 yılında yeni açılan Gençlik Danışma ve Sağlık Hizmet Merkezlerinde görev alacak sağlık personelinin pratik ve teorik içerikli eğitimleri tamamlanmıştır. 2012 yılı itibarı ile 41 tane adolesan merkezi bulunmaktadır. 2010 yılında toplam başvuru sayısı 73.219 olmuştur. Sadece kinci basamaktaki 3 tane adolesan merkezinde toplam başvuru sayısı 11.307’dir.
Ülkemizde erken çocukluk döneminde çocuk sağlığı izlemlerinin standart hale getirilmesi ile ilgili düzenlemeler vardır. Okul çocukları ve adolesan sağlığı takipleri için izlem protokollerimiz ise bulunmamaktadır. Erken çocukluk döneminde olduğu gibi okul çocukları ve adolesan sağlığı izlemleri içinde standart izlem protokolleri yapılması gerekmektedir. Özellikle okul çocukları ve ergenlerde intihar girişimleri, sigara, alkol, madde bağımlılığı, evden kaçma gibi sık görülen sorunlara destek, uygun tutum ve davranış geliştirme ve korunma sağlanması yönünde eğitim çalışmaları yapılması önemlidir.
Bebek, çocuk ve ergen sağlığı izlemleri sevk ve takip süreci ile ilgili 1. 2. ve 3.basamak sağlık kurumları arasında bilgi akışı sağlanamamaktadır. Ulusal sağlık bilgi sisteminin kurulması hizmet sunum sürecinde elde edilen verilerin güvenli bir ortamda paylaşılması ve izlenmesini sağlayacaktır.
Aşılama ve Türkiye’deki durum; Ülkemizde aşı ile korunabilir hastalık sayısı 13’e yükselmiştir. Aşılama hızı 2007 yılından itibaren % 96-97 düzeyinde seyretmektedir.
Yenidoğan tarama testleri ve Türkiye’deki durum; Sağlık Bakanlığı bütün yenidoğan bebeklere ücretsiz; fenilketonüri, doğumsal hipotiroidi ve biotinidaz eksikliği tarama testlerini yapmaktadır. Hedef nüfusun %99,5’ine ulaşılmıştır. Ayrıca Yenidoğan İşitme Taraması Programı 2005 yılından beri yürütülmektedir. Ülkemizde tarama programı, Sağlık Bakanlığı kontrolünde, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu koordinatörlüğünde yürütülmektedir. Ulusal tarama programının yürütülmesi oldukça iyi durumda olup taranan hastalık sayısının artırılması ve gelişimsel kalça displazisinin ultrasonografik yöntemle taranmasının planlanması gereklidir.
Çocuk odaklı sağlık kurumlarının sağlaması gereken şartlar; Çocuk odaklı olarak hastane veya sağlık kuruluşlarında çocuklar konusunda deneyimli personel tarafından bakım verilmeli, ebeveynlerden biri veya bir bakıcının çocukla birlikte kalmasına, özellikle çeşitli girişimler uygulanırken veya özel bakım verilirken ona destek olmalarına olanak sağlanmalıdır. Hastane veya sağlık kuruluşlarında fiziksel ortamların düzenlenmesi (emzirme odaları, oyun alanları, servisler, hastane sınıfları, çocuk yatakları, lavobalar gibi) ağrı ve rahatsızlığın değerlendirilmesi ve giderilmesi önemlidir.
Çocuk odaklı / çocuk dostu sağlık kuruluşlarının veya birimlerinin düzenlenmesinde şunlara dikkat edilmelidir:Birim uygun bir mekanda, belirli standartlara uyularak kurulmalıdır. Mekan, hasta girişinden uzakta, mümkünse zemin katta, araç parkına yakın olmalı, içinde ya da önünde oyun parkı, bebek arabaları için yeterli alan bulunmalıdır.Mekan aydınlık, ferah ve temiz, muayene odalarının havalanması yeterli, bekleme salonu geniş olmalı, muayene odalarında lavabo ve yeterli sayıda sandalye bulunmalıdır. Bekleme odasının duvarları eğitime yönelik yazılar, resimler ile donatılmalıdır. Bekleme alanında ilk yaşlara uygun kitap örnekleri içeren kitaplık, çocuk sağlığı konusunda ailelere yönelik eğitim broşürleri bulunmalıdır. Birimde hemşire ve hekim işbirliği sağlayan ve hekim-hemşire iletişimini güçlendiren bir ortam oluşturulmalıdır. Kayıt işlerinin düzenli yapılabilmesi için yeterli alan, personel ve araç bulunmalıdır. Muayene odalarının ısısı çıplak bir çocuk için uygun (26-27 °C) olmalıdır. Odada çocuklar için resimler, kitaplar, oyuncaklar ve gerekli araçlar bulunmalıdır. Her bebek için büyüme eğrisi bulunmalıdır. Birimde mümkünse ayrı bir aşı odası bulunmalıdır. Aşılar uygun şekilde saklanmalı, kayıtlar dikkatli tutulmalı ve ailelere aşı kartları verilmelidir. Birimde çocukların kazalardan korunması için priz ve kabloların açıkta olmaması, sivri köşeli eşya bulunmamalı, pencerelerin güvenli olması sağlanmalıdır. Birimde birkaç annenin aynı anda yararlanabileceği, uygun fiziksel şartlara sahip ayrı bir emzirme ve bebek bakım odası bulunmalıdır. Mama reklamları içeren yazılar bulunmamalıdır.
Kazalar/ yaralanmalar; WHO/ UNICEF Birleşik Raporuna göre dünyada her gün, 2000’den fazla çocuk ve genç, önlenebilir yaralanma nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Kazalar, dokuz yaşından büyük çocuklarda, ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer almaktadır. Karayolu trafik ölümlerinin %50’si, bisiklet kullananları, yayaları ve motosiklet kullanıcılarını kapsamaktadır. Her gün, yaklaşık 2300 çocuk, karayolu trafik kazalarında yaralanmaktadırlar.
Türkiye’de durum: Düşme, trafik kazaları, yanıklar ilk üç sırada görülen yaralanma nedenleridir. Erkeklerde ve beş yaşından büyüklerde trafik kazaları en sıktır. Kız çocuklarda yaralanma en çok düşme sonucu oluşmakta, bunu, yanıklar ve trafik kazaları izlemektedir. Düşme ve yanıklar en sık 13- 60 aylar arasındadır; trafik kazasına uğrayan çocukların çoğu 60 aydan büyüktür. Ülkemizde 15-24 yaş grubu ölüm nedenleri arasında istemsiz yaralanmalar- trafik kazaları- ilk, bireylerarası şiddete bağlı ölüm ikinci, özkıyım üçüncü sıradadır. Bu veriler gelişmiş ülkelerdekilere benzer.
Okul öncesi dönem çocuklarını etkileyen kaza risklerinin başlıca belirleyicisi çocuk bakımından sorumlu bireylerin, özellikle annelerin kazalardan korunma bilincidir. Anne-baba yaşının küçük, eğitim düzeyinin düşük olması, evde yaşayan birey sayısının çokluğu, sağlık güvencesinin olmayışı yaralanmaya yol açan başlıca risklerdir. Ülkemizde yapılan davranışsal çalışmalarda ailelerin kazalardan korunma bilgisi yetersiz, çocukların kaza geçirme riski yüksek bulunmuştur. Kaza / yaralanma riski kırsal ve yarı kentsel yerleşim bölgelerinde, eğitim düzeyinin ve sosyoekonomik düzeyin düşük olduğu kalabalık ailelerde artmaktadır. Anne- baba yaşının küçük olması, ilk çocuk olmak, diğer risklerdir. Yaralanma için kişisel hazırlayıcı etkenler gelişimsel gerilik, psikomotor bozukluk, hızlı büyüme, hiperaktivite, psikososyal uyumsuzluk, risk alma, kendine zarar verme eğilimi, koruyucu gereç kullanmada yetersizlik olarak sayılabilir. Şiddet ve denetimsizlik içeren anlayış, kitle ulaşım araçlarının yetersiz ve pahalı oluşu, eğitimin yetersizliği, aile içi psikopatoloji, yaralanma riskini artıran çevresel hazırlayıcı etkenlerdir.
İstemsiz yaralanmalara bağlı ölüm oranları, erkek çocuklarda, sosyoekonomik düzeyi düşük ailelerde, kırsal kesimde daha fazladır. Ailede bir bireyin kaybı, taşınma, kardeşin doğumu gibi aile içi stres etkenleri de bu artışa katkıda bulunur.
Türkiye’de trafik kazalarında ölen birey sayısı, 11 Avrupa ülkesinde karayollarında ölen insan sayısına hemen hemen eşittir. 2020 yılında, karayollarında oluşan trafik kazalarının, engelliliğe bağlı yaşam yıllarını kısaltan ( Disability Adjusted Life Years- DALYs%) nedenler arasında üçüncü sırada olacağı öngörülebilmektedir. 2011 yılına ait TÜİK verisi, yaklaşık 4000 ölüme, 240,000 yaralıya işaret etmektedir. Trafikte ölenlerin yaklaşık dörtte birini çocuklar oluşturmaktadır.
Ülkemizde son beş yılda, ev kazaları nedeniyle 120 bin çocuğun hastanelerde sağlık bakımı alması gerektiği, bu çocuklardan 2000’inin hayatını kaybettiği belirtilmektedir. Ancak, kazalara bağlı ölüm ve engellilik oranlarını, dünyada hiçbir ülke sağlıklı olarak bildirememektedir. Ne yazık ki ülkemizde, her kazanın bildirimi yapılmamaktadır. Kazaların bildirimi zorunlu değildir.
0-6 yaş grubundaki çocukların karşılaştığı ev kazalarının önlenebilmesi için, öncelikle ilgililere ve yasaları oluşturan bireylere kazaların önemini ve önlenebilirliğini kabul ettirmelidir. İkinci olarak ebeveynlerin ev kazalarına karşı dikkati çekilmeli, bilgi ve bilinç düzeyleri artırılmalıdır. Bunların gerçekleşebilmesi için, konunun devlet politikası haline getirilerek, ilgili kurumların bu konuda yeterli ve uluslararası standartlara uygun düzenlemeler yapması gerekmektedir. Çocuk ürünleri üreticileri, çocuk güvenlik ürünü ithalatçıları için ithalat standartları oluşturulmalı, ev kazalarının önlenmesi ile ilgili yasal, teknik ve eğitsel önlemler alınmalıdır. Ayrıca, başta üniversiteler, yerel yönetimler ve konu ile ilgili sivil toplum kuruluşları, ev kazalarını ve kontrolünü içeren eğitim ve araştırma programlarına önem vermeli, bu konuda uygulamalı seminerler düzenleyerek, kazalara yol açan nedenleri en aza indirmeye çaba göstermelidir.
Ev içinde ve yakın çevresinde gerekli önlemler alınır, evdeki fiziksel koşullar düzeltilirse, aileler bu konuda yeterli bilgiye sahip olursa, daha güvenli bir ortam sağlanabilecek, ev kazaları önlenebilecek- azaltılabilecektir.
Çocuğun öğrenme ve keşfetme isteklerini kısıtlamadan, kazalara karşı güvende olmasını sağlamak için, çocuk hareketlenmeye başlamadan önce evdeki potansiyel kaza risklerinin, çocuğun yaşına, cinsiyetine, evin konumuna (çok katlı oluşu, havuz ve bahçesinin oluşu, vb.) ve ailenin yaşam alışkanlıklarına göre belirlenmesi; kaza risklerini önlemeye yönelik uygun çözümlerin planlanması, bazı temel güvenlik gereçlerinin uygulanması yoluyla çocuk için gerekli önlemler alınmış güvenli bir ortam yaratılmalıdır. Çocukların bulunduğu mekanların güvenlikli hale getirilmesi konusunda, iç mimar ve endüstri ürünleri tasarımcılarının yapmakta oldukları araştırma ve tasarım çalışmaları da büyük önem taşımaktadır.
Bakım, rehabilitasyon ve diğer hizmetler;Türkiye'de 8.5 milyon ( nüfusun yüzde 12.29'u) engelli vatandaşımız bulunmaktadır. TÜİK verilerine göre çocuklar engelli nüfus içinde önemli bir orana sahiptir; 0-9 yaş grubundaki çocukların % 1,54’ü ve 10-19 yaş grubundakilerin % 1,96’sı bir şekilde engellidir. Bu oranlar, erkek çocuklar söz konusu olduğunda % 1,70 ve % 2,26 ile daha yüksektir.
İl Engelli Sağlığı Kurulları tarafından rapor almaları halinde sağlık sigortası olan engelli çocuklara, Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik Araştırma Merkezleri tarafından yapılan eğitsel tanılama sonucu destek eğitim alması uygun görülen bireyler özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde eğitim hizmeti almaktadırlar. Ancak bu merkezlerde verilen rehabilitasyon hizmetleri kapsamında fizik tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri de verilmektedir. 2005 tarihli yasa da çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarının engellilere ilişkin sorumluluklarının kapsamını genişletmiş, eğitim ve rehabilitasyon hizmetlerinin sağlık sigortaları olsun olmasın engelli çocuklara sağlanması gerektiğini belirlemiştir. Aynı yasaya göre bu tür hizmetlerin özel sektör tarafından sağlanması halinde ücretleri devlet tarafından ödenecektir. Bunun sonucunda bu tür hizmetler veren özel kuruluşların sayısı büyük ölçüde artmış, bu hizmetlerden yararlanan çocuk sayısı da hızla artarak 2007-2008 ders yılında 182 bine ulaşmıştır. Engellilere ve kronik hastalığı olanlara, sağlık, eğitim, sosyal güvenlik, sosyal hizmetler, istihdam ve vergilendirme gibi alanlarda kolaylık sağlayan başka hizmetler, programlar ve girişimler de vardır. ASPB Yaşlı ve Engelli Hizmetleri Genel Müdürlüğü engellilere yönelik hizmetlerde eşgüdümcü ve politika belirleyici merkez olarak hareket etmektedir. Belediyeler ve hükümet dışı kuruluşlar da engellilere yönelik hizmetlerde yer almaktadır. Engelli kişilerden ve aile üyelerinden oluşan çeşitli yerel ve ülke çapında dernek bulunmaktadır. En fazla ihtiyaç içindeki engelliler söz konusu olduğunda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı (ASPB) Yaşlı ve Engelli Hizmetleri Genel Müdürlüğü kurum bakımı sağlamakta ve/veya evde bakıma destek vermektedir. Ağustos 2010 itibarıyla Genel Müdürlük 7 aile danışmanlık ve rehabilitasyon merkezini yönetmektedir. Bu merkezlerde grup terapisi ve benzeri hizmetler sağlanmaktadır. Kurum bünyesinde ayrı 72 yatılı bakım ve rehabilitasyon merkezi bulunmaktadır. Yatılı veya gündüzlü hizmet sunan 77 özel bakım merkezleri ile birlikte bu merkezler, 9.236 engelliye hizmet vermektedir. Evde bakım tercih edilen yaklaşımdır ve 2006 yılından bu yana ASPB bu çerçevede düşük gelirli ailelerden yaklaşık 200 bin engelliye maddi yardım sağlamıştır. Genel olarak bakıcıya asgari ücret ödenmektedir ASPB tarafından sunulan hizmetler ve verdiği bilgiler her durumda yetişkin engellilerle çocuk engellileri birbirinden ayırmamaktadır; yurt ve diğer tesislerde her iki yaş grubundan kişiler bulunabilmektedir.
Ülkemizde şu an 1692 özel kurumda 262818 birey eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde hizmet almaktadır. Engelli bireylerimize verilen rehabilitasyon hizmetinde; eğitim ve sağlık birbiri ile iç içe olan süreçlerdir. Rehabilitasyonun tıbbi boyutunun olmaması mümkün değildir. Zira bireyler bir “hastalık” sürecine bağlı olarak “engelli” durumdadır. Ülkemizde, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı “özel eğitim ve rehabilitasyon” merkezlerinde tıbbi rehabilitasyon hizmeti ile özel eğitim hizmetlerinin birbirinden bağımsız hale getirilmesi ve tıbbi rehabilitasyon hizmetlerinin hekim denetiminde olması sağlanmalıdır. Rehabilitasyon, tek başına eğitimci ve fizyoterapist ile giden bir süreç değildir. Rehabilitasyon merkezine giden hastalar, tedavilerinin düzenlenmesi ya da değiştirilmesi (bireyin tıbbi ihtiyaçları ve önceliklerine göre modifiye edilmesi) amacıyla yeniden FTR hekimine gelmemekte, merkez çalışanları ile hekim arasında “ekip çalışması” oluşturulamamaktadır.
Özel Eğitim Hizmetleri; Milli Eğitim Bakanlığına bağlı resmi örgün ve yaygın eğitim kurumlarında; zihinsel yetersizliği olan bireyler, görme yetersizliği olan bireyler, işitme yetersizliği olan bireyler, dil ve konuşma güçlüğü, otizmi olan bireyler, özel öğrenme güçlüğü olan bireyler, süreğen hastalığı olan bireyler, üstün yetenekli olan bireyler, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan bireyler, birden fazla yetersizliği olan bireyler, bedensel yetersizliği olan bireyler için; her tür ve kademedeki okul/kurumlarda ; (özel Eğitim okul/kurumları, özel eğitim sınıfları, evde eğitim hizmetleri, hastane sınıfları, kaynaştırma/bütünleştirme yoluyla eğitim) eğitim öğretim hizmetlerinin sunulması ve planlanması ile ilgili iş ve işlemler yürütülmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığına bağlı resmi okul/ kurum sayısı 1041 olup, ayrıca diğer örgün ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında kaynaştırma/bütünleştirme yolu ile eğitim sunulan özel eğitim sınıf sayısı yaklaşık 128.118 olup, öğrenci sayısı yaklaşık 170.830 dur. Ayrıca resmi özel eğitim kurumları dışında bu bireyler bir özel öğretim kurumu statüsünde olan ‘Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezleri’de bir diğer özel eğitim hizmetlerinin sunulduğu birimlerdir.
Aile Eğitimi; Çalışan annelerin çocuklarına kreş/okul öncesi dönemde evde bebek bakıcıları tarafından bakım hizmeti verilmektedir. Çocuklara büyüme ve gelişmelerinin en kritik olduğu dönemlerden birinde evde bakım hizmeti veren bakıcılar Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenim Genel Müdürlüğü’nün sertifikalı programları kapsamında yetiştirilmektedir fakat ailelerin sertifikalı bakıcıları istihdam edebileceği ile ilgili farkındalığı düşüktür.
Ayrıca; Milli Eğitim Bakanlığı tarafından tüm eğitim kademelerinde bireyin eğitimine katkı sağlamak amacıyla aileye verilecek her türlü rehberlik ve danışmanlık hizmetlerini içeren aile eğitimi çalışmaları sürdürülmektedir. Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde özel eğitim merkezleri bünyesinde açılan ‘’özel eğitim erken çocukluk eğitim birimleri’’inde 0-36 ay arasında çocuklara hizmet verilmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü eğitim ortamlarında şiddetin önlenmesi ve azaltılması iki ayrı program yürütülmektedir. 7-19 Yaş Aile Eğitimi Programını 321.000 aile, Yaşam Becerileri Eğitimi Programını 4339 çocuk ve genç bu eğitimi almıştır. Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü bünyesinde yürütülen sertifikalı yaygın eğitim programları bağlamında Çocuk Gelişimi ve Eğitimi alanında meslek eğitim sertifika programı,(‘Erken Çocukluk Öğretmen Yardımcısı’, ‘Özel Eğitim Öğretmen Yardımcısı’), Çocuk Bakım Elemanı sertifika programı, Aile Eğitimi Kurs Programı, Aile rehberliği Kurs Programı, Anne Destek Eğitimi Kurs Programı, Baba Destek Eğitimi Kurs programı, 3-6 yaş okuryazar olmayan Anne Destek Eğitim Kurs Programı yer almaktadır.
Dostları ilə paylaş: |