partikül maddeler (parçacık madde), baca gazları, ağır metaller, SO2 ve NOx şeklindedir. Kömürlü termik santrallerin çalışması sonucu ortaya çıkan baca gazları ve kirleticiler, çevresel zararının yanı sıra, sağlık hakkı ihlallerini de beraberinde getirmektedir. Önemle belirtmek gerekir ki, herhangi bir filtreleme sistemi kurulsa dahi, partikül maddelerin (özellikle PM 2,5) havaya salınmasının engellenmesi mümkün olmamaktadır. Özellikle PM 2.5 uzun zaman boyunca havada asılı kalabilmesi ve uzun mesafeler (500-1000 km) yol alabilmesi nedeni ile pek çok hastalığın sebebini oluşturmaktadır. (Bu sağlık sorunları aşağıda detaylı olarak açıklanacaktır.) Termik santrallerin bacasından atmosfere atılan SO2 gazı H2SO4 ‘(sülfirik asite) dönüşerek bu gazlar yaş ve kuru çökelme mekanizmaları ile çökelmekte , ulaştığı toprak veya su kütlelerinin PH seviyelerini düşürmekte , ayrıca fuel-oil ve kömür kullanımı sonucu oluşan kükürtoksit-karbonmonoksit-azotoksit , yanmamış hidrokarbonlardan toz ve küllerin çökelmesi sebebiyle deniz ekosistemi, tarım alanları tahrip olmaktadır. Termik santrallerin bacalarına takılan elektrostatik filtreler bu zararı engellememekte ve termik santral bacasından çıkan zehirli gazları tutan bir sistem dünyada bulunmamaktadır. Nitekim Yumurtalık”ta faaliyette olan Sugözü termik santralinin kurulmasından önce alınan ÇED raporunun ( 5.59) no”lu bölümünde fuel-oil ve kömür kullanımı sonucu atık kükürdioksit (SO2) ve azotoksit ( NOx) , karbonmonoksit(CO) toz ve küllerin ortaya çıkacağı , (5.63 ) no”lu bölümünde verimsiz yanma sonucunda başta yanmamış hidro karbonlar olmak üzere çok miktarda toz ve kül çıkabileceği belirtilmektedir. Yine (5.98 ) no”lu bölümünde atmosfere atılan SO 2 gazlarının çevrede yaratabileceği diğer bir etki sülfirik asite (H2 SO4 ) dönüşebilen bu gazların yaş ve kuru çökelme mekanizmaları ile yere çökerek toprağın veya ulaştığı bölgede bulunan su kütlelerinin PH seviyelerini düşüreceği belirtilmiştir.( Bkz. Delil listesi -3 / Çevre ve Orman Bakanlığı Su gözü termik santrali ÇED raporu ) Nitekim 28.12.2010 – 3.01.2011 tarihleri arasında Erzin ve çevresinde yaklaşık 5 gün süren yağmurlar sonucunda Erzin narenciye bahçelerindeki narenciye , Sugözü termik santralinin bacasından çıkan atık zehirli gazlardan kaynaklanan asit yağmurları sonucunda dalında çürümüştür. (Bkz.Delil listesi 4 / 21.Ocak.2011 tarihli Cumhuriyet –Birgün –Yeni Adana Gazete haberleri) (Bkz.Delil listesi-5 /a) Dalında çürümüş Erzin narenciye bahçesi fotoğrafları ) Erzin Narenciye bahçeleri üzerine asit yağmuru olarak yağan kükürtdioksit (SO2 ) , azotoksit ( NOx) , karbonmonoksit(CO) gazlarının , rüzgar olmadığı zamanlarda körfez üzerinde çıplak gözle dahi görülebilen turuncu renkli gaz bulutu ise (Bkz.Delil listesi -5 / b) İskenderun körfezi Sugözü termik santrali zehirli gaz bulutu fotoğrafı ) bu olayın tehlike boyutunu göstermekte , bölgeye 35 adet - Türkiye”ye 200 adet daha termik santral kurulacak olursa Türk halkının geleceğinin yok edileceği , çocuklarımızın geleceğinin karartılmak istenildiği ortaya çıkmaktadır. Davacılardan Adana Tabip Odası aylık dergisinde bu fotoğrafı kapak yapmış ve olaya geniş ölçüde yer vermiştir. ( Bkz.Delil listesi -7 / Adana Tabip Odası Dergisi )
İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Ana Bilim Dalı üyesi Prof.Dr. Doğan Kantarcı”nın 2008 yılında Hatay”da düzenlenen Hava Kirliliği ve Kontrolü Ulusal Sempozyumu”nda sunduğu “” İskenderun körfezinde hava kirliliğinin yayılması” başlıklı bilimsel rapor da İskenderun körfezinde Sugözü termik santralinin bacasından çıkan gazların , körfezdeki hava hareketleri sonucunda Erzin”deki narenciye bahçeleri üzerine asit yağmuru olarak nasıl düştüğünü göstermektedir. (Bkz.Delil listesi -6/ İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Ana Bilim Dalı üyesi Prof.Dr. Doğan Kantarcı - “” İskenderun körfezinde hava kirliliğinin yayılması” başlıklı bilimsel rapor ) Bu bilimsel çalışma da göstermektedir ki ; Adana”da Mersin”de Hatay”da kurulu bulunan termik santrallerin verdiği zarar sadece kurulduğu alanla sınırlı kalmamakta , yağmur ve rüzgarla çok geniş bir alana dağılan kömür partikülleri , asit ve ağır metaller bütün bir Çukurova”yı ve Doğu Akdeniz bölgesinin tamamını çürütecek etki yapmaktadırlar.
Arı, Argante ve diğerleri (2008)’nin makalelerinde belirttikleri gibi, özellikle yukarıda belirttiğimiz Doğu Akdeniz bölgesine özel hava hareketleri nedeniyle 500-1000 km alana yayılabilecek ince partiküllerin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri uzun zamandır araştırmacılar tarafından önemle üzerinde durulan bir konudur. Saç telinden bile daha küçük olduğundan gözle görülemeyen parçacık maddeler (PM); santrallerden kaynaklanan toksik parçalar, ozon ve ağır metaller içinde insan sağlığını en fazla etkileyenlerdir. Parçacıklar, çaplarına göre PM10 (aerodinamik çapı 10 μm’dan küçük olan) veya PM2.5 (aerodinamik çapı 2,5 μm’dan küçük olan) olarak tanımlanır. Arı, Argante ve diğerleri (2008)’nin makalelerinde belirttikleri gibi akciğerlerdeki alveol olarak adlandırılan hava değişimi keseciklerine ilerleyerek; astım, bronşit ve premature ölümleri gibi önemli sorunlara yol açabileceklerinden dolayı, bu konudaki çalışmalar sürekli çeşitlenerek devam etmektedir. (Sloss ve Smith, 2000; Brown vd., 2000; Anderson, 2000; Gao vd., 2002; Song vd., 2006)Bununla birlikte, termik santraller sadece partikül maddeler ile değil aynı zamanda bacadan çıkan ağır metallerin çökelmesi ile de ciddi sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Kurşun, arsenik, kadminyum gibi ağır metaller hem kanser riskini yükseltmekte hem de çocuk gelişimini olumsuz etkilemektedir. (Ağır metal kirliliği ve sağlık etkileri ile ilgili detaylı bilgi, dilekçe kapsamında su kirliliği bölümünde detaylı olarak açıklanmıştır.
Aşağıdaki Tablo1’de, termik santrallerin çalışması ile de ortaya çıkan hava kirleticilerinin ve PM10’un açıklamaları ve neden olduğu olumsuz sağlık etkileri gösterilmiştir.
Kömürlü termik santrallerin olumsuz sağlık etkilerini gösteren grafiği sunarız
Kirletici
|
Açıklama
|
Olumsuz Sağlık Etkisi
|
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) kılavuz değeri
|
PM10
|
Ana bileşeni, sülfat, nitrat, amonyak, sodyum korür, karbon, mineral ve tozdur. Aerodinamik çaplarına gore PM10 ve PM2.5 diye ikiye ayrılır. Her iki türünün de ciddi sağlık etkileri mevcuttur.
|
Partiküllere kronik olarak maruz kalınması, kalp-damar ve solunum sistemi hastalıklarının yanı sıra, akciğer kanserinin görülme riskini de artırmaktadır. Çocuklarda akut alt solunum sistemi enfeksiyonları ve bununla ilişkili ölüm riskini artırmaktadır.
|
Yıllık aritmetik ortamala: 20μg/m3
Günlük aritmetik ortamala: 50μg/m3
|
PM2.5
|
Parçacık maddenin, aerodinamik çapının 2.5 μg veya daha küçük olan parçacık maddedir. PM10’dan çok daha ciddi sağlık sorunlarına neden olur. Bir saç telinin 1/30’u kadar kesite sahiptir.
|
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 2013 yılında kanserojen olduğunu resmen ilan etmiştir. Akciğerlerdeki alveol olarak adlandırılan hava değişimi keseciklerine ilerleyerek; astım, bronşit ve premature ölümlere neden olur.
|
Yıllık aritmetik ortalama: 10μg/m3,
Günlük aritmetik ortalama: 25μg/m3
|
Ozon (O3)
|
Ozon günümüzde, havayı kirleten maddeler arasında en çok kaygı uyandıran kirleticilerinden biridir.
|
Nefes alma sorunları, astım, akciğer işleyişinin bozulaması ve diğer akciğer hastalıkları.
|
8-saatlik aritmetik ortalama: 100μg/m3
|
Azot dioksit (NO2)
|
200 μg/m3 ve üzeri kısa vadeli konsantrasyonlarda toksik bir gazdır. PM2.5’in ve ultraviyole ışınların varlığında da ozonun önemli bir kısmını oluşturur.
|
Nefes yollarında iltihaplanma, çocuklarda bronşit belirtileri, Akciğer işlevinin azalması.
|
Yıllık aritmetik ortamala:
40μg/m3
|
Kükürt dioksit (SO2)
|
Bu gaz, suyla birleştiğinde, sülfirik asit oluşur. Bu da asit yağmurunun ana bileşenidir. Asit yağmurları, ormanların yok olmasının ana sebeplerinden biridir.
|
Solunum yollarının etkilenmesi, gözlerde tahriş, solunum yollarının iltihaplanması, öksürük, astım, balgam, kronik bronşitin ağırlaşması, solunum yolları enfeksiyonları, kalp hastalıkları.
|
Günlük aritmetik ortamala:
20μg/m3
|
Ayrıca bu konuda Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Osman Karababa”nın “kömürle çalışan termik santraller ve sağlık etkileri “ konulu raporuna bakıldığında da , termik santral kaynaklı ağır metal kirliliğinin ne kadar vahim sonuçlara yol açtığı ; Türkiye"de çevre mücadelesinin yaşama mücadelesi haline geldiği , çevre hakkı ihlalinin aynı zamanda yaşama hakkının ihlali sonucunu doğurduğu açıkça görülmektedir. “……. Termik santral kaynaklı toprak , hava ve sudaki ağır metal kirliliğinin ( vanadyum , bakır , arsenik , kadmiyum , kurşun , civa , antimon , çinko , krom , nikel ) bitkinin bunları emdiği suyla yapısına almasıyla beslenme zincirine katıldığı , yararlandığımız ürünleriyle bize aktarıldığı ve insan sağlığının olumsuz etkilendiği anlaşılmaktadır ………………...baca emisyonunda ve yanma sonucu oluşan küllerde bulunan radyoaktif maddelerin uranyum , toryum , radyum olduğu saptanmıştır . ………radyoaktiviteye maruziyet gebeliğin ilk 10 günü içinde olması halinde embriyonun ölümü , gebeliğin ilk 6 haftası içinde olması halinde doğumsal anomaliler , gebeliğin 6. haftasından sonraki dönemde olması halinde ise gelişme geriliği ve fonksiyon bozuklukları gibi sorunlarla karşılaşılabilmektedir ……” (Bkz.Delil listesi -12 / Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr.Ali Osman Karababa kömürle çalışan termik santraller ve sağlık etkileri konulu rapor )
2013 yılında Dünya Sağlık Örgütü (WHO), hava kirliliğini kansere yol açan çevresel sebepler arasında birinci olarak ilan etmiştir.Dolayısıyla hava kirliliği, Türkiye’de ve dünyada kamu sağlığını tehdit eden en önemli risklerden birisidir. Avrupa Sağlık ve Çevre Birliği’nin (HEAL) de 2013 tarihli raporunda; kömürlü termik santraller ortaya çıkan parçacık kirliliği (aşağıda detaylı olarak açıklanacaktır) nedeniyle hava kirliliğinin en büyük endüstriyel sebeplerinden birisi olarak gösterilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü yayınladığı raporlarında, fosil yakıtlarla çalışan enerji üretim santrallerini, dış ortam hava kirliliğinin kömür gibi fosil yakıtların yakılmasından ve enerji tüketimi amaçlı kullanılmasından kaynaklandığını raporlarında ifade etmiştir. 2013 yılında Dünya Sağlık Örgütü de dış ortam kirliliğinin kansere yol açan çevresel sebepler arasında en önde gelen olarak sebep olduğunu resmen kabul etmiştir.Dünya Sağlık Örgütü’nün dış ortam hava kirliliğine ilişkin raporunu da delil listemizde sunuyoruz.( Bkz. Delil listesi-51 )
Avrupa Sağlık ve Çevre Birliği (HEAL)’in de 2013 tarihli raporunda belirttiği gibi; termik santrallerde kömürün yakılmasından kaynaklanan asit gazıyla kurum ve kül emisyonları, akciğer ve kan dolaşımındaki mikroskobik parçacık kirliliğinin en büyük endüstriyel sebebidir. Bu kirlilik, kalp krizi ve diğer solunum problemlerini de beraberinde getirmekte; çocuk ve yetişkinlerin sağlığına zarar vermekte ve yaşam yılı kaybına yol açmaktadır.
Kömürlü termik santrallerden kaynaklanan hava kirliliği sebebiyle oluşan sağlık etkilerini daha iyi görebilmek için Almanya’daki Stuttgart Üniversitesi tarafından bir model oluşturulmuştur. Stuttgart Üniversitesinin EcoSense modelinde kullanılan maruz kalma-yanıt verme katsayıları; Avrupa Komisyonu tarafından finanse edilen NEEDS projesinin önerilerine dayalıdır ve Avrupa Çevre Ajansı (European Enviromental Agency) tarafından da benzer incelemelerde faydalanılmıştır. Hava kirliliğine maruz kalmak herkesin kalp krizi, felç, akciğer kanseri, solunum enfeksiyonları ve astım riskini artırır ama ölümlerdeki artış rakamları arasında hava kirliliğine bağlı olanlara erken ölüm denir. Kısacası, erken ölüm bu kömürlü termik santrallerden veya başka sebeple oluşan emisyonlar salınmasaydı önlenebilecek ölüm sayısıdır.Stuttgart Üniversitesi, hava kirliliğinden kaynaklanan ölüm sayısını ayrıca erken ölümler sebebiyle kaybolan yıl sayısına dönüştürüyor.Modele göre, parçacık kirliliğine maruz kalan bireyin ömrü 11 yıl, ozon gazına maruz kalanların ömrü 9 ay kısalıyor. ( Bkz.Delil listesi-52 / Stuttgart üniversitesi Raporu ) sunarız.
Greenpeace Akdeniz, Stuttgart Üniversitesi’nin modelini kullanarak hazırladığı Sessiz Katil isimli raporunda, 2010 yılında işletmede olan kömürlü termik santraller dolayısıyla Türkiye’de 7900 erken ölüm olduğunu hesaplamıştır. Diğer bir deyişle, 2010 yılında kömürlü santrallerin toplam sağlık etkileri sebebiyle 79000 yaşam yılı kaybı olmuştur. Bu sonuçlar, Türkiye’de kömürden kaynaklı ölümlerin, 2010 yılında trafik kazalarında yaşanan can kayıplarının neredeyse iki katı olduğunu ortaya koyuyor.
Termik santraller kurulurken yapılması gereken yukarıda belirtilen toplumsal maliyet hesabı ülkemizde hiçbir şekilde yapılmamaktadır. Bu termik santrallerin kurulması hiçbir şekilde tek bir insanın dahi yaşamından daha önemli olamaz. Ancak batı ülkelerinde sistem içinde termik santraller kurulurken , termik santrallerin topluma faydası ve gerekliliği , yukarıda belirttiğimiz modellemeler vasıtasıyla toplumsal maliyet hesaplaması yapılarak da sorgulanmaktadır. Bir termik santral nedeniyle insanların erken ölümü ve yaşam yılı kaybı hesaplanmakta ; bu rahatsızlıkların tedavisi için harcanacak para ve insanların hastalanıp erken ölmesinden dolayı meydana gelecek işgücü kaybı hesaplanmakta ve harcanacak para işletme maliyetine eklenerek gerçek zarar hesaplanmaktadır. Bu santrallerin çevreye ve insanlara vereceği zarar ve bu zarar için harcanacak para işletme maliyetine eklendiğinde ; zararının faydasından çok daha fazla olduğu ve yapılmaması gerektiği de ortaya çıkacaktır. Doğru planlamada yukarıdaki temel kurallar vazgeçilmezdir.
Aynı hesaplama balıkçılık , hayvancılık ve tarımla ilgili de yapıldığında toplumsal maliyetin inanılmaz boyutlarda olduğu ortaya çıkacaktır. Davalı idareden toplumsal maliyet hesabının yapılıp yapılmadığının sorulmasını ; Türkiye”de termik santral kurulu olan Yumurtalık –Sugözü , Afşin –Elbistan termik santrallerinin bulunduğu bölgelerde Tarım İl Müdürlüğü, Sağlık Müdürlüğü , Veteriner Müdürlüğünden ; termik santrallerin insan sağlığı , hayvancılık ve tarım üzerine etkileri konusunda izleme değerlendirme çalışmalarının istenilerek ; toplumsal maliyet konusunda bir değerlendirme yapılıp yapılmadığının sorulmasını talep ediyoruz. ( Bkz. Delil listesi -37)
Sugözü Termik Santralinin ( Adana -Yumurtalık ) Bölgedeki Etkileri :
Yukarıda belirttiğimiz bilimsel çalışmalarda öngörülen olumsuz sonuçlar, şu anda Sugözü termik santralinin yanıbaşındaki Sugözü köyünde ve çevresinde gerçekleşmektedir. Sugözü termik santralinin yanıbaşındaki Sugözü köyünde son 2 yılda 29 tane sakat buzağı doğmuş , 260 tane sakat ve ölü kuzu doğmuştur. Ekteki fotoğrafta kucağında sakat kuzuyla görülen Mahmut Kınık isimli hayvan yetiştiricisinin (Bkz.Delil listesi-5 /c ) Mahmut Kınık ve sakat kuzu fotoğrafı ) 2 yılda 100 civarında sakat kuzusu doğmuştur. Bu konuda sakat ve ölü hayvan doğumları nedeniyle Ayten Karaboyun , Gül Nazik Ateş , Aysel Yörük , Adem Gök , Ayşe Şen , Durmuş Burhan , Kezban Çolak, Yonca Gül Aslanbay , Emina Aslanbay , Hasan Karaboyun, Emine Karaboyun isimli Sugözü köylülerinin Sugözü Çevre Koruma Derneğine sakat ve ölü hayvan doğumları nedeniyle verdikleri şikayet dilekçeleri de ektedir. (Bkz.Delil listesi -8 / Sugözü köylülerinin Sugözü Çevre Koruma Derneğine verdikleri şikayet dilekçeleri )
Şikayet dilekçeleri üzerine Sugözü Çevre Koruma Derneği Başkanı Kemal Özbenli tarafından hayvanlardaki süt ve kan numunelerindeki ağır metal ölçümleri Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Etlik Merkez Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstititüsü Müdürlüğü”nce yapılmış ve sütteki kurşun oranı öngörülen en alt değerin 8 katı , öngörülen en süt sınır değerin ise 2 katı olarak belirlenmiştir. (Bkz.Delil listesi -9 / Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Etlik Merkez Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstititüsü Müdürlüğü 28.01.2011 tarihli raporu )
Yine atık diye tabir edilen ölü hayvan doğumları sonrasında Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Adana Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstititüsü Müdürlüğü”nce yapılan 8.12.2010 tarihli tahlilde ise atık ( ölü ) yavrularda herhangi bir “bakteriyel atık etkeni tespit edilemediğini – brucellois hastalığı olmadığı “ belirlenmiştir. . (Bkz.Delil listesi -10 / Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Adana Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstititüsü Müdürlüğü”nce yapılan 8.12.2010 tarihli tahlil) Bu rapor ise , termik santral kaynaklı asit yağmurları ve ağır metallerle kirlenen toprakta yetişen bitkiler ve su kaynakları tek besin kaynağı olan hayvanların genetik yapısının bozulduğunu göstermektedir.
Doğal hayatın tahribatından da öteye geçerek artık insanların yaşama hakkını ortadan kaldıran , yasaya dolanarak gerekli izinleri alarak insan ve canlıları uzun vadede yavaş yavaş öldürmek anlamına gelen , bir nevi toplu cinayet olan bu tahribat medyaya da konu olmaktadır. En son Şükran Aslanbay isimli köylü kadının biberonla beslemek zorunda kaldığı ayağa kalkamayan ön bacakları açılmayan sakat buzağısı medyada haber olmuştur. (Bkz.Delil listesi -11 / 30.03.2011 tarihli yerel Kanal A -TV haber programı CD ) ( Bkz. Delil listesi-5/ d / Sugözü köyünden Şükran Aslanbay ve sakat buzağı fotoğrafı ) Türkiye”de termik santral kurulu olan başka yörelerde de , sakat –genetiği bozuk buzağı haberleri medyada yer almaktadır. ( Bkz. Delil listesi -43 / Afşin”de genetiği bozuk buzağı haberi – 13.02.2010 Cumhuriyet gazetesi )
b ) Deniz Ekosistemi Üzerindeki Etkileri
Kömürlü ve doğalgazlı termik santrallerde çok yüksek oranda ısı açığa çıkmakta ve termik santralleri soğutmak için denizden veya nehirden su alınarak soğutma suyu olarak kullanılmakta ve su 95 C”ye kadar ısınmış halde su kaynağına geri verilmektedir.
İskenderun körfezinde Adana –Yumurtalıkta kurulu bulunan Sugözü termik santralinin deniz ekosistemine verdiği zarar bilirkişi raporuyla da sabittir. (Bkz. Delil listesi-13/ Yumurtalık Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003 /89 D.İş sayılı dosyası ) Termik santrallerin deşarj borularında olması gereken balık engelleme sistemi (Fish blocking system) ve balık geri kazanım sistemine ( Fish recovery system) Sugözü termik santrali örneğinde olduğu gibi Türkiye”deki termik santrallerde yer verilmemektedir.. Böylece Sugözü termik santrali örneğinde saniyede 24 ton hergün 5.313.600 ton denizden soğutma suyu çekilmekte ve geri verilmektedir. Tek bir Sugözü termik santrali balık,yavru balık ve balık yumurtalarını boruların içine çekip telef ederek deniz ekosistemini tahrip etmeye yetmektedir. Nitekim Yumurtalık Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003 / 89 D.İŞ sayılı dosyasında yapılan bilirkişi tespitinde “..tesisin derin deniz deşarj sistemi olarak yüksek hızda deşarj seçeneği kullanılması nedeni ile deniz dip yapısına zarar verebileceği tespit edilmiştir….Difüzör yakınlarındaki jet hızları fazla olacağından ,jet akışın deniz tabanında bozulmalara sebep olması muhtemeldir. “denilmektedir. Yumurtalık kamuoyunun malumu olduğu üzere tonlarca ağırlıktaki kayaların deşarj borularının altına destek yapılmıştır. Bu deşarj sistemi denizdeki canlı yaşamını sona erdirmektedir. Nitekim Sugözü Termik Santralini işleten Almanya sermayeli İsken A.Ş.nin Dünya Bankasına verdiği taahhütler doğrultusunda Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesine hazırlatmış olduğu “deniz ekolojisi …………..izleme çalışması raporları” (( Bkz. Delil listesi-14/ Ç.Ü. Su Ürünleri Fakültesi -İsken Sugözü Enerji Santrali Etki Alanı Deniz Ekolojisi İzleme Çalışması Projesi 2002 -2007 yılları ilgili sayfalar ) Sugözü termik santralinin deniz ekositemini ve denizel canlı yaşamını nasıl ve ne derecede tahrip ettiğini somut bir şekilde göstermektedir. Bu raporlarda İskenderun –Yumurtalık körfezinde deniz suyunun ısındığı, deniz canlılarının yok olduğu ortaya çıkmaktadır. Ayrıca bu raporlar gazetelere de haber olmuştur. .( Bkz. Delil listesi -15 / 5.11.2008 tarihli Bölge gazetesi Bkz. Delil listesi -16 – 6.11.2008 tarihli Cumhuriyet gazetesi )
Bu raporlardan kısaca bazı alıntılar yapacak olursak ;Prof. Dr. Dursun Avşar başkanlığındaki ekip tarafından hazırlanan İsken Sugözü Enerji Santrali Etki Alanı Deniz Ekolojisi İzleme Çalışması Projesinin 2008 -2007 -2006 ve 2005 yıllarındaki raporlara baktığımızda
Raporlardaki deniz suyu sıcaklığının ölçümüne baktığımızda
A1 - 2004 yılı Yaz döneminde saat 15.34”de 28.65 C olan deniz suyu sıcaklığı ,( 2004 raporu syf. 79 )
2005 yılı Yaz döneminde saat 9.15”de 26. 82 C olmuş ,(2005 raporu syf. 124 )
2006 yılı Yaz döneminde saat 7.35”de 28.57 C”ye çıkmış ,
2007 yılı Yaz döneminde saat 9.34 ”de 28.44 C”ye çıkmış ,
2008 yılı yaz döneminde ise saat 08.55”de 28.95 C”ye kadar çıkmıştır.
Yani 2004”den 2008”e kadar yaz döneminde deniz suyu sıcaklığının yaklaşık 3 C arttığı görülmektedir.
A2-2005 yılı Kış döneminde saat 9.53”te ”de 17.30 C olan deniz suyu sıcaklığı ,
2007 yılı Kış döneminde saat 9.47” de 19.65 C “ye kadar yükseldiği ve neredeyse 3 C deniz suyu sıcaklığının arttığı görülmektedir.
A3 - Bu raporlarda yer alan ağır metal yoğunluğu ölçümlerine baktığımızda
2004 yılı keserbaş barbundaki Zn ( çinko ) yoğunluğu 3.04 iken ( 2004 raporu sayfa 73 ) , 2005”de 10.54”e ( 2005 raporu syf. 108 ), 2006”da 12.86”ya ( 2006 raporu syf. 93 ), 2007”de 24.59”a ( 2007 raporu syf. 109 ), 2008”de 19,28”a ( 2008 raporu syf. 128 ) kadar çıkmıştır .
2004 yılı ıskarmozdaki Zn ( çinko ) yoğunluğu 1.78 iken ( 2004 raporu sayfa 73 ), 2005”de 11,11”e ( 2005 raporu syf. 108 ), 2006”da 11.09”a ( 2006 raporu syf. 93 ), 2007”de 29.90”a ( 2007 raporu syf. 109 ), 2008”de 17,11”e ( 2008 raporu syf. 128 ) kadar çıkmıştır .
2004 yılı kırmızı mercandaki Zn ( çinko ) yoğunluğu 2.46 iken ( 2004 raporu sayfa 73 ) , 2005”de 7.50”ye ( 2005 raporu syf. 108 ), 2006”da 10.58”e ( 2006 raporu syf. 93 ), 2007”de 24.95”e ( 2007 raporu syf. 109) , 2008”de 20,19”a( 2008 raporu syf. 128 ) kadar çıkmıştır .
A4 -Balık yumurtası ve larva sayısı 1 m3 deniz suyunda 2002”de 55.625 iken 2006”da 4.000”e kadar düşmüştür.
Sugözü termik santrali örneği, sadece Sugözü termik santralinin etkisiyle dahi Yumurtalık-İskenderun körfezinde deniz ekosisteminin yok olduğunu bize göstermektedir. Termik santraller deniz suyunu aşırı derecede ısıtmakta deniz canlılarının yok olmasına neden olmaktadır. 30.05.2007 tarihli gazetelerde yayımlanan bir başka haberde Ç.Ü. Su Ürünleri Fakültesi Öğretim üyesi Yrd. Doç.Dr.Cem Çevik”in yaptığı açıklamada “Deniz ekosistemi için önemli bitkilerin gelişimini engellediği ,sınırladığı ve biyolojik çeşitliliğe verdiği zararlardan dolayı katil yosun olarak adlandırılan Caulerpa Taxifolia”ya Adana”nın Yumurtalık ilçesi sahillerinde rastlandığı …..yosunların Yumurtalık sahillerinde deniz suyu sıcaklığının da artmasıyla hızla yayıldığı “( Bkz.Delil listesi -17/ 30.05.2007 tarihli Yeni Adana Gazetesi ) belirtilmiştir.Bu gazete haberine konu olan bilim dili İngilizce olan Caulerpa Taxıfolanın zararlarını ortaya koyan dili İngilizce olan bilimsel makaleyi de delil listemizde sunuyoruz. (Bkz.Delil listesi -18 / Sicence Direct -Esturaine Coastal and Shelf Sicence 74( 2007) 549-556 sayfalar) Görüldüğü üzere Termik Santrallerin çevreye ve canlı yaşamına verdiği zarar tahmin edilenden çok daha fazladır.
Sugözü termik santrali ile ilgili olarak müvekkillerden dönemin CHP Adana İl Genel Meclis üyesi Ahmet Baştagül soru önergeleri vermiş ( ( Bkz. Delil listesi -19 ) , bu soru önergeleri Adana Valiliği İl Çevre ve Orman Müdürlüğü tarafından cevaplandırılamamış ( Bkz. Delil listesi -19 ), bunun üzerine Yumurtalıklı balıkçılar Adana Valiliğine başvurarak Sugözü termik santraline verilen izinlerin iptal edilerek kapatma işlemi uygulanmasını talep etmişlerdir.
Dostları ilə paylaş: |