12-14 yüzyıllarda Anadolu’nun türkleştiği kabuledilir. Bu dönemde
12-14 yüzyıllarda Anadolu’nun türkleştiği kabuledilir. Bu dönemde
sanat üretim merkezleri kentlerdir ve sanat koruyucuları da
sultanlardır. Ancak kent yaşantısının yanısıra göçebe gelenekleri
de devam etmekteydi.
Türklerin yeni elde ettiği bu topraklar eski hiristiyan kültürü ile
doluydu.Dolayısıyla yeni gelen türkler ve yerleşik kültür arasında
devamlı bir kültürel alışveriş söz konusu idi. Şekillenen bu yeni
kültür islam-Hiristiyan ve Türk kültürünün bir karışımı olması
kaçınılmazdı.
Bu yeni toplum bir islam toplumuydu ve anadolu topraklarının
Bu yeni toplum bir islam toplumuydu ve anadolu topraklarının
dışında belirlenmiş bazı yapı tiplerini istemesi (islam yapıları) son
derece normaldi. Bu yeni islam ülkesine islam kültürünün simgesi
olan camiiler, medreseler, zaviyeler, türbeler yapılması gerekiyordu.
Bu yapıların yapım tekniği ve bezemesi dinin sınırlamalarından çok
bölgesel malzeme ve işçilik olanaklarının sunduğu imkanlar
doğrultusunda biçimlenmiştir. Dolayısıyla kullanılan malzeme
İşciliğin kaynağını göstermektedir.
-Taş işçiliği=Suriye ve anadolu kültürü,
-Ağaç işciliği= Mısır’dan Gürcistan’a kadar uzanan bir alan,
-Alçı işçiliği = İran kültürü
-Tuğla ve çini bezeme=Azerbaycan kültürü
Ön cephede çeşme, pencere gibi öğeler Anadolu’da daha önce de
Ön cephede çeşme, pencere gibi öğeler Anadolu’da daha önce de
kullanılmıştı, geometrik süsleme yerini bitkisel motiflere bırakması
Orta Asya’nın tekstil sanatına bağlanır.
Lotüs, akantüs ve palmet türünden stilize birimler Antik Küçük
Asya’da Mezopotamya ve Mısır’da vardı.
Bunun yanı sıra aslan kaplan gibi hayvan motifleri İran sanatından
alınmıştı. Diğer figürler ise Orta Asya göçebe kültürü, Şamanizm’e
bağlı inanç dünyasının kozmolojik, astrolojik, mitolojik simgeleriydi.
Ölümsüzlüğü öbür dünyada yaşamak, göğü kutsallaştırmak hemen
hemen her dinin ana temasıydı.
Selçuklu Devleti 1277’de İlhanlı hakimiyeti altına girmiştir.
Selçuklu Devleti 1277’de İlhanlı hakimiyeti altına girmiştir.
14. yy başında Selçuklu mimarisi ve taş süslemeleri kuvvetini ve
canlılığını kaybetmiştir. Selçuklu devleti yıkılarak birçok beyliklere
bölünecek ve Osmanlı sancağı altında birleşeceklerdi.
İlhanlılar Müslüman olmadıklarından dini amaçlı yapı mimarisinde
etkili olamadılar, sadece ulaşım ve konaklama yapıları olan han ve
kervansarayları kullandılar. Saldırgan bir toplum olan İlhanlılar
Selçuklu yapılarını ve dolayısı ile onların mimarisini kullanmış ve
mimari açıdan bir yenilik getirmemişlerdir. Bulundukları farklı
bölgelerin farklı kültürleri etkisinde kalmışlardır.
Yapıda kullanılmaya en uygun malzeme taş idi. Anadolu’da en
Yapıda kullanılmaya en uygun malzeme taş idi. Anadolu’da en
yaygın bulunan taş çeşidi olan tüf beyaz ile siyah arasında pek
çok tonu olan bir malzemedir. Yapıda bulunan dikey taşıyıcılar
ahşap direk, sütun ve Kargir ayaklardır. Taş sütunların çoğu
devşirmedir. Anadolu Selçuklu mimarisinde beşik tonoz çok sık
kullanılan üst örtü biçimidir. Bununla birlikte, mihrap önü, eyvan,
türbe, giriş, Revak gibi öğeler kubbe ve çapraz tonoz ile örtülerek
yapı içerisinde vurgulanır.
Bu dönemde tonoz çeşitlerinin çok çeşitli olması, Selçukluların
Bu dönemde tonoz çeşitlerinin çok çeşitli olması, Selçukluların
geometri bilgisinin ve taş şekillendirme bilgisinin çok ileri düzeyde
olduğunun bir göstergesidir. Yapının işlevi ve strüktürü göz ardı
edilerek sadece ön cephe düzeni üzerinde durulur. Ancak bu
düzenleme yüzeysel olduğundan kısa ömürlü olur.
Eyvan: Anadolu anıtsal ve anonim mimarisinde görülen eyvan,
Eyvan: Anadolu anıtsal ve anonim mimarisinde görülen eyvan,
Mezopotamya mimarisinin erken çağlarında ortaya çıkmıştır.
Tonozla örtülü, dikdörtgen planlı, bir tarafı açık, üç tarafı kapalı bu
hacim sonradan İslam mimarisine geçmiştir. Saraylarda da
kullanılan eyvanlar kralların kabul salonu olarak kullanılmaktaydı.
Diğer yapılarda ise bulunduğu iklim bölgesinin koşullarına uygun
olarak gölgeli, yarı açık oturma mekanı idi.
Taç kapı: Ortaçağ Türk-İslam mimarisinde kullanılan ve genellikle
Taç kapı: Ortaçağ Türk-İslam mimarisinde kullanılan ve genellikle
çok az pencereli ya da penceresiz, sağır duvarlarla çevrili
camilerin, medreselerin, kervansarayların girişlerinde çoğunlukla
yüksekliği yapının yüksekliğine eşit ve cepheden dışarı doğru
büyük bir niş şeklinde taşan yapı ögesidir. Zengin taş oyma
bezemeleriyle süslüdür.
Kökeni yine eyvan gibi İran mimarisinden gelir. Taç kapı dikdörtgen
Kökeni yine eyvan gibi İran mimarisinden gelir. Taç kapı dikdörtgen
bir çerçeve içerisinde tonoz ya da kubbe parçası ile örtülü,
dikdörtgen planlı bir giriş mekanıdır. Bu mekanın iki yanında nişler
vardır. Dış yüzeyi bitkisel ve geometrik bezemeyle, girinti genellikle
mukarnasla (stalaktit) örtülür. Girintinin dış köşelerinde çoğunlukla
iki tane taşıyıcı olmayan sütun yer alır.
Türk Üçgeni; küresel bir bingi elemanı olan pandantifin yanı sıra
Türk Üçgeni; küresel bir bingi elemanı olan pandantifin yanı sıra
farklı açılarda yerleştirilmiş üçgen yüzeylerle zemin planını
çokgene taşıyan bir geçiş kuşağıdır.
Tromp ise; kare zemin planını örtü planında sekizgene taşıyan
kemerlerden oluşan kemer bingili geçiş kuşağıdır
CAMİİLER:
CAMİİLER:
-Çok ayaklı camiler: Çoğunlukla ahşap malzeme ile örtülü
Tavan,yine ahşap malzeme ya da taş sütunlarla taşıtılır. Bu
strüktürün kökeni eski İran cami mimarisine dayanır. Bu döneme ait
örnekler; 11.yy sonunda inşa edilen Sivas Ulu Camii (Danişmentliler),
12 yy da inşa edilen Niksar Ulu Camii, 13 yy da yapılan Beyşehir
Ulu Camii (ahşap sütunlu), Konya Alaeddin Camii (Ulu Cami)
devşirme malzeme ile yapılan ahşap tavanlı ilk camiilere örnektir.
Düz, eğimsiz toprak malzeme ile kaplı üst örtü
Düz, eğimsiz toprak malzeme ile kaplı üst örtü
Çok az pencereli sağır duvarlar
Sonradan eklenen minareler
Süslü taç kapılar
Dış cepheler son derece sade ve gösterişsiz, iç mekanda çini, alçı ya da taş oyma mihrapları, iyi işçiliği olan minberleri, boya ile süslü duvar ve üst örtüleri dikkat çeken özelliklerdir.
Arap camiilerinin aksine mihrapduvarına paralel mekan anlayışının tersine, mihrap duvarına dik bir iç mekan oluşumu söz konusudur.
Konya Alaaddin Camii
Niksar Ulu Camii
Mardin Ulu Camii
Erzurum Ulu Camii
1399 ‘da inşa edilen Bursa Ulucami yaklaşık 10 m den oluşan kubbelerden meydana gelir. Tamamen kesme taştan yapılmış, planda yer alan aydınlık fenerinin altında havuz yer alır. Etkileyici bir taç kapısı ve iki yan girişi vardır.
1399 ‘da inşa edilen Bursa Ulucami yaklaşık 10 m den oluşan kubbelerden meydana gelir. Tamamen kesme taştan yapılmış, planda yer alan aydınlık fenerinin altında havuz yer alır. Etkileyici bir taç kapısı ve iki yan girişi vardır.
Çok ayaklı camiilerin varyasyonları; Bu yapılarda iç mekanda mihrap
Çok ayaklı camiilerin varyasyonları; Bu yapılarda iç mekanda mihrap
duvarı önündeki açıklığın bir kubbe ile örtülerek bu alan vurgulanır,
sonraki dönemlerde bu kubbeli hacim boyutları büyüyerek sütunlarla
taşınan bölümlere egemen olmuş ve plan bu yönde gelişerek cami
mimarisi değişmeye başlamıştır. 1031’de inşa edilen Silvan Ulu Camii
12. yy’da bugünkü şeklini almıştır. 12. yy sonu Van Ulu Camii, 13. yy
başında Mardin yakınlarında inşa edilen Kızıltepe Ulu Camii
Silvan Ulu Camii
Mardin Kızıltepe Ulucamii
Anadoluya özgü camii tipi: bu tipin 12. yüzyılda ortaya çıktığını
Anadoluya özgü camii tipi: bu tipin 12. yüzyılda ortaya çıktığını
görüyoruz. Bu tip camilerde girişten mihraba uzanan aks üzerinde
mihrabın önünde bulunan kubbeden başka camiinin ortasında büyük
bir aydınlık yada fenerli kubbe denilen tam kapatılmamış bir örtü
bulunmaktadır. Bu ana aks diğer kolon dizilerinin açıklığından daha
geniştir. Örnekleri; Divriği Ulu Camii (1228-29), Kayseri Honat Hatun
Camii (1236)
Divriği Ulu Camii
Kayser Honat Hatun Ulu Camii
Kilise Tipolojisinden Türemiş Camii; Bu tipin ilginç örnekleri, Divriğ Kale
Kilise Tipolojisinden Türemiş Camii; Bu tipin ilginç örnekleri, Divriğ Kale
Camii, Niğde Alaaddin Camii.
Niğde Alaeddin Camii (1223)
Kökeni Horasan ve Türkmenistan konut tipine dayanan iç avlulu ve
Kökeni Horasan ve Türkmenistan konut tipine dayanan iç avlulu ve
eyvanlı, eğitim amaçlı inşa edilen yapılardır. 12.yy’ dan itibaren
Anadolu’da gelişmeye başlamıştır. Ortada yer alan avlunun üzeri açık
ya da bir kubbe ile örtülü olmasına göre açık ya da kapalı medrese
olmak üzere ikiye ayrılırlar. Avlu çevresinde yer alan “hücre” denilen
mekanlar oturma ve okuma işlevine hizmet eder. Bu odalar ile avlu
arasında revaklı bir bölüm de bulunabilir. Medrese planlarında kuvvetli
bir simetri dikkat çeker. Giriş aksı karşısında büyük bir eyvan bütün
avluya hakimdir. Medreselerin çoğunda kurucuların türbesi de bulunur.
Taş oyma bezemeler duvarları süsler.
Kapalı medreseler; Anadolu’da ilk ortaya çıkan medrese çeşididir.
Kapalı medreseler; Anadolu’da ilk ortaya çıkan medrese çeşididir.
Tokat ve Niksar’da 12. Yy ın ikinci yarısında yapılmış Yağıbasan
Medresesi ilk örneklerdendir. Avluyu örten kubbede bir açıklık bulunur.
Diğer örnekler Konya Karatay Medresesi (1251) ve İnce Minareli
Medrese (1265-67). Kırşehir Cacabey Medresesi (13. yy), Taş Medrese
(1278).
Tokat Yağıbasan Medresesi
Konya Karatay Medresesi (1251)
İnce Minareli Medrese (1265-67).
Kırşehir Cacabey Medresesi (13. yy),
Açık medreseler; Eyvanların sayısı ve avluyu çevreleyen revağın
Açık medreseler; Eyvanların sayısı ve avluyu çevreleyen revağın
düzenlenmesine göre farklı çeşitleri vardır. İki katlı örnekleri de vardır.
Kayseri Çifte Medrese (1205), Sivas’ta Büyük Keykavus Şifahanesi
(1218),
Kayseri Çifte Medrese (1205)
Sivas’ta Büyük Keykavus Şifahanesi
Hacı Mesud Medresesi olarak da bilinen Buruciye Medresesi, kapısındaki yazıttan anlaşıldığı üzere 1271’ de Muzafferiddin Barucirdi tarafından yaptırılmıştır. Mimarı bilinmemektedir. Açık medreselere örnek olan bu yapı dört eyvanlıdır ve eyvanlardan birisi giriş olarak düzenlenmiştir. Avlusunda yer alan yazılardan medresenin bir mescidi ve kütüphanesinin olduğu anlaşılmaktadır. Yapı iki katlı kesme taştan yapılmıştır.
Hacı Mesud Medresesi olarak da bilinen Buruciye Medresesi, kapısındaki yazıttan anlaşıldığı üzere 1271’ de Muzafferiddin Barucirdi tarafından yaptırılmıştır. Mimarı bilinmemektedir. Açık medreselere örnek olan bu yapı dört eyvanlıdır ve eyvanlardan birisi giriş olarak düzenlenmiştir. Avlusunda yer alan yazılardan medresenin bir mescidi ve kütüphanesinin olduğu anlaşılmaktadır. Yapı iki katlı kesme taştan yapılmıştır.
Medresenin giriş cephesinde taç kapının iki yanında mukarnaslarla süslü pencereler, köşelerde yivli kuleleri ile düzenli bir görünüşe sahiptir. Planda ve cephede kuvvetli bir simetri göze çarpar. Bu simetri iç ile dış arasında uyumu sağlar. Genellikle medreselerde iç ve dış uyumuna önem verilmezken bu yapıda bir bütünlük oluşturmaktadır. Taç kapıdaki geometrik ve bitkisel bezemeler dışarı taşmamaktadır, yer yer yüzeyden taşan motifler de görünüşü ağırlaştırmamaktadır.
Medresenin giriş cephesinde taç kapının iki yanında mukarnaslarla süslü pencereler, köşelerde yivli kuleleri ile düzenli bir görünüşe sahiptir. Planda ve cephede kuvvetli bir simetri göze çarpar. Bu simetri iç ile dış arasında uyumu sağlar. Genellikle medreselerde iç ve dış uyumuna önem verilmezken bu yapıda bir bütünlük oluşturmaktadır. Taç kapıdaki geometrik ve bitkisel bezemeler dışarı taşmamaktadır, yer yer yüzeyden taşan motifler de görünüşü ağırlaştırmamaktadır.
Kervansaraylar
12. yy sonunda Akdeniz çevresi ile doğu arasında ticaretin yollarının
gelişmesi, bu yollar üzerinde konaklama gereksinimini ortaya
çıkarmıştır. Kervansaraylar ve hanlar bu amaçla inşa edilen
yapılardır. Bu yapılar genellikle iki tarafı revaklarla çevrili bir avlu ile
büyük kapalı hacimden oluşur. Üstü açık avlu develerin barınağı olarak
kullanılırken kapalı bölüm yolcuların barınağı olarak kullanılır.
Giriş kısmında yapının idari bölümü yer alır. Büyük kervansaraylarda
Giriş kısmında yapının idari bölümü yer alır. Büyük kervansaraylarda
avlunun ortasında küçük bir mescit de olabilir. Duvarlar kalın, sağır ve
çok yüksektir. Plan sistemi Orta Asya ve Horasan mimarisinden gelir,
geleneksel Anadolu mimari karakteri ile birleştirilmiştir.
Biçimlenişlerine göre guruplara ayrılırlar:
-Yanlızca kapalı bölümleri olanlar, bunlar da kendi içinde üçe ayrılır:
Tek Sahınlı, Üç sahınlı, Beş sahınlı.
-Açık ve yarı açık bölümleri olanlar
-Hem kapalı bölümü hem de açık bölümü olanlar
Yanlızca kapalı bölümleri olanlar
Sarafşa Han
Ezine Pazar Han
Öresin Han
Açık ve yarı açık bölümleri olanlar
Evdir Han
Hem kapalı bölümü hem de açık bölümü olanlar
Eshab-ı Kehf Han
İncirli Han
Kırkgöz Han
Kargı Han
Sultan Han (Aksaray)
Sağlık Yapıları
Anadolu Selçuklu dönemi darüşşifaları, eğitim yapıları olan
medreselerin plan şemasına sadık kalınarak inşa edilmiştir. Anadolu
Selçuklularının ilk medresesi Kayseri’deki Gevher Nesibe Darüşşifa ve
Medresesi 13. yy’ın ilk yıllarında çok gelişmiş bir sağlık ve eğitim
kompleksi olarak inşa edilmiştir. Bir diğer örnek de İlhanlı hükümdarı
adına yaptırılan Amasya bimarhanesidir.
1309’de inşa edilen bu yapı iki eyvanı, yanlarda revakları, açık avlusu ve tek katlılığıyla yine medrese planına sahiptir. Akıl hastalıklarının tedavisinde su sesi ve müzik kullanılan yapı aynı zamanda ilaçların üretim yeri olarak da kullanılmaktaydı. Bina hem tıp eğitiminin yapıldığı hem de hastaların tedavi edildiği bir yerdi.
1309’de inşa edilen bu yapı iki eyvanı, yanlarda revakları, açık avlusu ve tek katlılığıyla yine medrese planına sahiptir. Akıl hastalıklarının tedavisinde su sesi ve müzik kullanılan yapı aynı zamanda ilaçların üretim yeri olarak da kullanılmaktaydı. Bina hem tıp eğitiminin yapıldığı hem de hastaların tedavi edildiği bir yerdi.
İlhanlılar tarafından yaptırılan bu bina Büyük Selçuklu kültürünün
İlhanlılar tarafından yaptırılan bu bina Büyük Selçuklu kültürünün
eşsiz mimarisinin bir tekrarı durumundadır.
Türbe (kümbet) olarak adlandırılan mezar yapısı, İslam mimarisinde
Türbe (kümbet) olarak adlandırılan mezar yapısı, İslam mimarisinde
özellikle Türklerin egemenliğinde gelişmiş bir yapı çeşididir. İki tip
mezar yapısı vardır;
1- kare planlı ve üst örtüsü kubbe olan mezar yapıları,
2- poligonal ya da daire planlı silindir formunda kule gibi yüksek iki katlı mezarlardır.
Alt kat kısmen toprağın içine gömülmüştür, kare planlı bu mekan “mezar
odası adını alır. Üst katta simgesel olarak lahitler de bulunabilir. İç mekan
kubbe ile, dış üst örtü taş malzemeden örülmüş piramidal ya da konik bir
külahla örtülmüştür. Orta Asya geleneğine göre mumyalanma tekniği ile ölüler
gömülür. Melik Gazi Kümbeti (1250), Kayseri Döner Kümbet (1275), Ahlat
Ulu Kümbet (1273), Sivas Şeyh Hasan Bey Kümbeti , Akkent Seyit Mahmut
Hayrani Türbesi gibi örnekler incelenebilir.
Şeyh Hasan Bey Kümbeti olarak da bilinen yapı 1347 de inşa edilmiştir. Türbe 6 m yükseklikte, 9.80x9.80 m boyutlarında kare plan üzerine oturtulmuştur. İç mekanda tonoz önce düz bir pandantif, daha sonra üç sıra büyük ölçekte mukarnas sırası sonrası küresel kubbe oturtulmuştur. İç duvar ve tonoz kalın bir sıva ile kaplanmıştır. Türbenin iç yüksekliği 15 m dir.
Şeyh Hasan Bey Kümbeti olarak da bilinen yapı 1347 de inşa edilmiştir. Türbe 6 m yükseklikte, 9.80x9.80 m boyutlarında kare plan üzerine oturtulmuştur. İç mekanda tonoz önce düz bir pandantif, daha sonra üç sıra büyük ölçekte mukarnas sırası sonrası küresel kubbe oturtulmuştur. İç duvar ve tonoz kalın bir sıva ile kaplanmıştır. Türbenin iç yüksekliği 15 m dir.